ÇELİŞME, BAŞ ÇELİŞME, DÜŞMAN VE BAŞDÜŞMAN MESELESİ ÜZERİNE

Çelişmenin İki Yönü, Çözümü, Ortadan Kalkması

Çelişmenin İki Yönü, Çözümü, Ortadan Kalkması

Burada genel anlamda çelişme sorunu üzerinde dururken, ülkemizde oportünistlerin çokça çarpıttığı bir meseleye de kısaca değinmekte yarar görüyoruz. Başta da belirttiğimiz gibi, çelişme şeyler içinde var olan zıtlık demektir.

Zıtlık hem birbirine ihtiyaç duyan hem de birbirinin varlığını reddeden iki yönü ifade eder. Bir başka deyişle, her çelişmenin iki yönü vardır.

Çelişmeyi en genel anlamda ele alırsak eski ile yeni, bir çelişmenin iki yönüdür. Eski ile yeni çatışırlar; bu çatışma içinde yeni, eskiyi yenip, onun yerini alana dek eski, çelişmenin esas yönünü (ya da hakim olan yönünü) teşkil eder. Yeninin eskiyi yenip onun yerini aldığı an ise, yeni, çelişmenin hakim yönü haline gelir.

Yeninin çelişmenin hakim yönü haline geldiği an, şeyin niteliğinin değiştiği an; çelişmenin çözüldüğü andır. Bir çelişmenin çözülmesi, birçok oportünistin iddia ettiği gibi, çelişmenin ortadan kalkması anlamına gelmez. Genel olarak hiçbir çelişmede, bir yan bir anda ortadan kalkmaz. Bir çelişmenin bir yanını ortadan kalkması demek, aslında o çelişmenin tümüyle ortadan kalkması demektir. Bu çok uzun bir süreç gerektirir. Bir çelişmenin çözülmesi, o çelişmedeki tali yönün, esas yön haline gelmesi demektir. Çelişmenin eskiden esas olan yönü, çelişme çözüldükten sonra, çelişmenin tali yönü haline gelir ve uzun bir süre daha varlığını sürdürür.

Örnek olarak, hayat ile ölüm arasındaki çelişmeyi alalım. Hayat ölümün tam tersi olan, varlığı ölümün varlığı ile çelişen; varlığı ölümün varlığını reddeden bir olgudur. Ama yine hayat, ölüm olmadan düşünülemeyecek olan, varlığı ölümü gerektiren bir olgudur. Hayat ancak tam tersi olan ölümle birlikte ele alındığı zaman kavranabilen bir olgudur. Bunların tam tersi ölüm olgusu için geçerlidir. İnsanda hayat/ölüm çelişkisini ele alalım. İnsan yaşadıkça, bu çelişmede çelişmenin hayat yönü hakimdir. Ama bu yönün hakim olması demek, çelişmenin ölüm yönünün hiç olmadığı anlamına gelmemektedir. Hayat, ölümü içinde barındırmakta; insan yaşarken hayat ile ölüm arasında kıyasıya bir mücadele sürmekte, insan deyim yerinde ise yaşarken ölmektedir. İnsan yaşadığı sürece, insan vücudunda sürekli olarak yeni hücreler oluşmakta, bir takım hücreler ise ölmektedir. (Burada meseleyi karmaşıklaştırmamak için, insanın yaşamak için öldürdüğü ve insan içinde hayatlarını bir başka biçimde sürdüren doğadaki diğer çeşitli canlıları; et hayvanları, balıklar, sebze, meyve vs. bir kenara bırakıp, insanı bunlardan soyutlayarak ele alıyoruz) insanın “ihtiyarlaması” zaman içinde, insanlarda ölen hücrelerin artmasından başka bir şey değildir. Hukuki olarak ölüm bugün, ölü beyin hücrelerinin, canlı beyin hücrelerinden fazla hale gelmesi şeklinde ifade edilmektedir. Ölüm, genel olarak alınırsa, vücuttaki ölü hücrelerin sayısının (özellikle de beyindeki ölü hücre sayısının), canlı hücre sayısını geçmesi demektir.

Bir insan öldüğü zaman, bu hayatla ölüm arasındaki çelişmenin, ölüm lehine çözülmüş olması, ya da hayat ile ölüm arasındaki çelişmede ölümün esas yön haline gelmesi demektir. Ölmek demek, ölen canlıda, yaşayan hiçbir hücrenin kalmaması, hayat ile ölüm arasındaki çelişmenin ortadan kalkması demek değildir. İnsan “öldükten” sonra da milyonlarca hücresi yaşamaya devam etmektedir. Bu hücreler şu veya bu şekilde varlıklarını bir süre daha sürdürmektedirler. Ta ki o canlıdan yaşayan tek bir hücre kalmayıncaya dek. Ama o zaman ölümden de bahsedilemez. O zaman hayat-ölüm çelişmesi gerçekten ortadan kalmış olur. Çelişmenin bir yanı kaybolunca diğer yanı da kaybolmak zorundadır.

Kısaca toparlarsak:

Her çelişmede, birbiri ile mücadele içinde bulunan iki yön vardır.

İçinde Bulunulan herhangi bir anda, çelişmenin iki yönünden biri hakim, diğeri tali durumdadır. Hakim olan yön çelişmenin niteliğini belirleyen yöndür.

Herhangi bir çelişmenin çözülmesi demek, o çelişmede daha önce tali durumda olan yönün esas yön; hakim olan yönün tali yön haline gelmesi demektir.