DKP/BÖG, MKP, TKP-ML, TİKB Avrupa Komiteleri: EMPERYALİST KAPİTALİZMİN SÖMÜRÜ VE ÖLÜM SALGININA KARŞI ZAFERE KADAR DEVRİM!

Bütün Uluslardan Dünya Proletaryasına!..

EMPERYALİST KAPİTALİZMİN SÖMÜRÜ VE ÖLÜM SALGININA KARŞI ZAFERE KADAR DEVRİM!..

Emekçiler, Kadınlar ve Genç İşçiler!

Uluslararası proletaryanın “birlik ve mücadele” günü olan yeni bir “1 Mayıs” günündeyiz.

1 Mayıs’larda, uluslararası proletarya, dönemin gerekleri temelinde sınıf bilincini berraklaştırarak, mücadele kararlılığını güçlendirerek ve geleceğe yönelik umut ve heyecanını yükselterek bu birlik ve mücadele gününe evrensel bir sınıf olmanın ritüelleri içinde taşıması gereken anlamları yükler. Her ülkenin proletaryası ve çalışanları sınıf mücadelesinin bu genel anlamının ülke özgülündeki karşılıklarını üretir, pratik kılar.

İşçiler, emekçiler proletaryanın evrensel sınıf kimliğini soyuttan somuta taşıdığı bir ‘birlik ve mücadele’ günü olarak 1 Mayıs’ın bu iki temel özelliği 2020 1 Mayıs’ında daha yaşamsal bir önem kazanmış durumdadır. İçinde bulunduğumuz koşullar itibariyle proletarya ve çalışan sınıflar için “ülke”, tıpkı enternasyonal marşımızda söylendiği gibi “bütün bir cihan” olmuş durumdadır.

Yeni bir 1 Mayıs yaşadığımız 2020 yılında, bütün ülkelerden uluslararası proletarya, bütün ülkelerden uluslararası burjuvazinin topyekün saldırısı altındadır. Proletarya ve burjuvazi arasındaki sınıf mücadelesi teorik soyutluğun ötesinde artık pratik somutluk zemininde de evrensel bir karakter taşıyarak çelişki giderek keskinleşmektedir. Ülke mücadeleleri bu evrensel savaşın elbette özgünlükler de gösteren cepheleri durumundadır.

Proletaryanın burjuvaziye karşı bu savaşı emeği ve çalışan insanı özgürleştirmek için zafere kadar sürdürülecek bir devrim mücadelesi halini almıştır, almak zorundadır.

Yoldaşlar,

Geçtiğimiz mart ayında, emperyalist kapitalizmin 2008 krizinden beri beklenen mali bunalımı patlak verdi. Finans kapitalizmin tapınakları olan dünya borsaları büyük kayıplar yaşadı. Ve aynı anda, o zamana kadar birkaç aydır Çin’de izlenen virüs salgını pandemi olarak ilan edildi. Bütün dünyada milyonlarca insan salgına kapıldı, on binlerce insan hayatını kaybetti. Ve gene aynı anda, dünya petrol fiyatları emperyalist pazarın krizini derinleştirecek bir değersizleşme sürecine girdi. Emperyalist kapitalizmin krizi bütünüyle bir kaos halini aldı.

Bugün yaşanan bu kaos ve kriz ortamı bugün ve görünür gelecekte bütün yanlarıyla derinleşerek sürecek bir nitelik taşıyor. Kaos verili düzenlerin dağıldığı ve ne şekilde yeniden düzene gireceği bilinemeyen bir düzensizlik halidir. Her kriz verili düzenlerin dağılmasını birlikte getirmez. Sistem krizi yönettikçe varlığını devam ettiriyor. 2008 krizinde de sistem dağılmamış ve varlığını devam ettirmiştir. 2020 krizinde de sistem daha şimdiden kesenin ağzını açarak tekelleri kurtarmak için kolları sıvamış faturayı da yine işçi ve emekçilere çıkartma hesabını yapmışlardır. Düzensizliğin determinizmi iç dinamiklerinin potansiyel eğilimlerinde açığa çıkar. Emperyalist kapitalizmin kaosu ve krizi uluslararası proletarya ve burjuvazinin sınıf mücadelesindeki potansiyel eğilimlerine göre çözülecektir. Yani, devrim önderlerinin yüzyıl önce söylediği gibi: “Ya sosyalizm ya barbarlık!” şiarı işçi sınıfının yeni parolası olmalıdır.

Yoldaşlar,

Bütün ülkelerin burjuvaları kendi ekonomik ve siyasi egemenliklerinin devamı için kendileri dışındaki bütün toplum kesimlerini, erkek ve kadın işçileri, sömürge halkları, “erkekçe” alt edilmiş kadın kimliğini, farklı inanç topluluklarını hızla ve şiddetle ölüme uğurlamaktadırlar.

Bütün ülkelerin burjuvaları kendilerini mali, sosyal/sağlık ve siyasi güvenceye alırken bütün çalışan sınıfları büyük kitleler halinde işsizliğe, ücretsiz izinle kitlesel işsizliğe ve yoksulluğa sürüklüyorlar. Keza; hiçbir sağlık önlemi alınmamış koşullarda tekellerin çarklarını döndürecek çalışma koşullarına, gizli açık “sürü bağışıklığı” yöntemiyle modern malthusculuğa, herhangi bir toplumsal itiraza karşı olağanüstü hallere, sokağa çıkma ve toplantı-gösteri yasaklarına mahkum etmiş durumdadırlar. Dünyanın bütün çalışanları, uluslararası burjuvazi tarafından ya işsizlik ve açlık ya da salgın ve ölüm açmazına sürüklenmektedirler. Bu yetmediği gibi, kriz sadece burjuvazinin proletaryaya egemenliği düzleminde değil aynı zamanda dünya tekellerinin birbirlerine üstünlükleri temelinde de açığa çıktığı için bütün egemen emperyalist merkezlerin para matbaaları sürekli para basarak kendi savaş makinalarını yenileme gayreti içine girmiş durumdadırlar. Eninde sonunda emperyalist kapitalizmin İran’dan Çin’e kadar doğu pazarları hakimiyeti için bir sıcak savaşa mahkum olduğu hem 2000’li yılların başlarından itibaren süren Ortadoğu krizlerinden hem de emperyalizmin Irak, Kürdistan, Ukrayna, Güney Çin Denizi gibi gerilim alanlarına yaptığı yeni askeri yığınaklardan anlaşılmaktadır.

İşçi ve Emekçiler,

Türkiye’de milyonlarca insan işsizlik-açlık ve salgın-ölüm açmazı içinde egemen sömürü sistemini ayakta tutacak bir kölece yaşam ve çalışma mahkumiyeti altında tutulurken AKP-MHP gerici faşist iktidarı ayakta kalabilmek için bütün dikkatini egemenliğini sürdürecek zorba ve şiddet kurumlaşmasına vermiş durumdadır.

Gerici faşist iktidar bir taraftan Kürdistan, Suriye, Yemen gibi alanlarda ABD emperyalizminin jandarma kuvveti olarak varlığını artırmakta, diğer taraftan halkın yoksullaşmasıyla iyice sallanan hegemonyasını iç savaş koşullarında sürdürebilmek için çetelere, mafyaya af çıkararak sokak gücünü tahkim etmektedir. Kadın katillerine ve çocuk istismarcılarına verilen yol, tıpkı DAİŞ çetelerine olduğu gibi bu gerici faşist güruha yönelik ideolojik esaslı bir uygulamadır. Buna paralel olarak da devrimci ve demokratları zindanlarda imha etmeyi ve etkisiz bırakmayı özel bir uygulama olarak yürürlükte tutmaktadır.

Bunlarla birlikte kriz nedeniyle pastanın küçülmesi egemen sermaye kesimleri arasındaki çelişkiyi de artırmaktadır. Babacan’ın görünürlüğünün artması, CHP’nin yeni Anayasa çağrısı bu çelişkinin ifadesi olarak görülmelidir.

Yoldaşlar,

Gerici faşist AKP-MHP iktidarı, TC coğrafyasındaki bütün egemenliğini sadece ve sadece zor ve şiddet yoluyla sürdürebilir durumdadır.  Bu gerici ve faşist şiddet mekanizmasının rıza kültürünü gene Kürdistan üzerindeki seferleriyle sağlanacağı HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarına yönelme ve MSA’nın Kandil alanına yönelik KDP ile birlikte yapılan operasyonlardan anlaşılmaktadır.

Yoldaşlar,

Bu gelişmeler itibariyle, Türkiye büyük burjuvazisinin gerici faşist AKP-MHP iktidarıyla yürüttüğü mevcut kaos programına karşı bu 1 Mayıs, başta proletarya olmak üzere bütün emekçi halklar ve ezilen kesimler adına stratejik bir mesajı yükseltmekle yükümlüdür. Bu mesaj, mevcut burjuva iktidarın alaşağı edilerek işçi sınıfının iktidarının kurulmasıdır.

Devrimci öncünün ve proletaryanın bu mesajın pratik karşılığını üretecek yeterlikte olmaması bu mesajın propagandif ve taktik zeminde ileri sürülmesine mani değildir. Emperyalist kapitalizmin ülkemizdeki gerici faşist AKP-MHP iktidarıyla bir kat daha derinleşen krizinden Türkiye ve Kuzey Kürdistan proletaryasının, Kürt halkının, kadınların, aydınların, kırda topraksız köylü ve küçük toprak sahiplerinin, kentte küçük esnaf ve zanaatkarların bir tek çıkış yolu vardır, o da sınıf devrimidir. İçinde oluştuğu kaos ve kriz koşulları itibariyle, bu 1 Mayıs’ta emperyalist kapitalizmin keskinleşen krizine karşı Marksist Leninist proletaryanın devrimci savaş taktiği bayraklaşmalıdır.

Artık mücadele, bu 1 Mayıs’ta ve bundan sonra her günü 1 Mayıs varsayarak, emperyalist kapitalist zinciri en zayıf halkasından kırmak için bu temelde ilerletilmelidir.

Tarihin çağrısı her coğrafyadan dünya proletaryasınadır.

Ve onun birleşik devrimci öncüsü bu çağrının gereklerini yerine getirmekle yükümlüdür.

Yaşasın 1 Mayıs!

Emperyalist kapitalizmin sömürü ve ölüm salgınına karşı zafere kadar devrim!..

Yaşasın Türkiye ve Kürdistan emekçi halklarının birleşik devrim mücadelesi!..

Yaşasın Devrim ve Sosyalizm!..

 

DKP/BÖG Avrupa Komitesi

MKP Avrupa Komitesi

TKP-ML Avrupa Komitesi

TİKB Avrupa Komitesi