Filipinler Komünist Partisi’nden Marco Valbuena ile Gerilla Savaşı ve Jeopolitik Üzerine Bir Söyleşi

Filipinler Komünist Partisi’nden Marco Valbuena ile Gerilla Savaşı ve Jeopolitik Üzerine Bir Söyleşi

Filipinler Komünist Partisi (FKP) 50 yılı aşkın bir süredir devam eden ve dünyanın en uzun soluklu isyanlarından biri olan bir gerilla savaşı yürütmektedir. FKP, devrimci bir örgüt olduğunu ve hareketinin “burjuvazinin” egemen olduğu ve emperyalist ABD tarafından desteklenen yozlaşmış, zalim, kapitalist bir hükümete karşı silahlı bir halk direnişi yürüttüğünü söylüyor. Buna karşılık ABD ve Avrupa Birliği (AB) FKP’ni ve onun silahlı kanadı Yeni Halk Ordusu’nu (YHO) terörist örgütler olarak tanımlamıştır ki komünistler bu etiketi şiddetle reddetmektedir.

Kısmen Filipinler’deki konumu nedeniyle FKP’nin medya aygıtı, özellikle ABD-Çin büyük güç rekabeti bağlamında, daha geniş bölgesel ve uluslararası gelişmeleri tespit etme ve yorumlamada bir tür jeopolitik rüzgar gülü işlevi görüyor. Bu röportajda Militant Wire, FKP’nin baş sözcüsü Marco Valbuena ile Kızıl isyanın geçmişi, bugünü ve geleceği, uluslararası ilişkiler ve daha fazlası hakkında konuştu.

Filipinler’deki silahlı komünist direniş dünyanın en uzun soluklu isyanlarından biri. Bunun nedeni nedir ve hareketin bu kadar uzun yıllar sonra devam etmesini sağlayan nedir?

YHO, elli yılı aşkın süredir devam eden devrimci direnişini öncelikle köylü kitlelerinin desteğine güvenerek sürdürdü. Köylü kitlelerini kazanmak için YHO, toprak rantını azaltmak, tefeciliği ortadan kaldırmak, çiftlik ücretlerini ve köylü ürünlerinin fiyatlarını yükseltmek gibi asgari hedeflerle bir toprak reformu gerçekleştirir. YHO, köylü kitlelerine, halk hükümetinin temel birimlerinin kurulmasına temel teşkil eden kitle örgütlerini inşa etmelerinde yardımcı olur.
YHO aynı zamanda şehirlerdeki yeraltı örgütleri aracılığıyla işçilerden ve orta sınıf kesimlerden destek almakta ve savaşçı devşirmektedir.

ABD destekli büyük bir askeri ve polis gücü karşısında daha küçük bir askeri güç olarak YHO, yavaş yavaş güç toplamak ve düşmanını zayıflatmak için gerilla savaşı yürütmektedir. Savaşçıları çoğunlukla yerel köylüler olan YHO, fiziksel ve sosyal araziye hakimdir. Sadece düşmanın zayıf noktalarına saldırır ve belirleyici savaşlardan kaçınır. Marcos yönetimindeki 14 yıllık sıkıyönetime, son beş yıldaki topyekün askeri saldırılar ve hava bombardımanı kampanyası da dahil olmak üzere son 36 yıldaki bir dizi karşı ayaklanma kampanyasına dayandı.

1969’dan beri mücadele eden devrimci bir örgüt olarak, mücadelenize uzun vadeli bakmak zorunda kaldınız mı yoksa FKP/YHO bunun uzun süreli bir çatışma olacağını her zaman biliyor muydu? Zaferi yakın bir gelecekte görüyor musunuz?

FKP/YHO en başından beri silahlı direnişin uzun süreli bir savaş olacağını biliyordu. Bu gerekli bir yol çünkü zayıf ve küçük olarak başladılar ve dünyanın en büyük askeri gücü tarafından finanse edilen, silahlandırılan ve danışmanlık verilen büyük bir düşman gücüyle karşı karşıyalar. Ayrıca Filipinler 7.000’den fazla adadan oluşan bir takımadadır ve başka ülkelerle sınırı yoktur. Yabancı askeri destek almıyor ve gücünü arttırmak için özenli siyasi ve askeri çalışmalara bel bağlamak zorunda kaldı.

Filipin devriminin ne kadar sürede zafere ulaşacağını tam olarak kestiremiyoruz. Ancak Filipinler’deki egemen sistemin ekonomik ve siyasi krizi ile küresel kapitalist sistemin krizi, silahlı mücadelenin ve demokratik halk devriminin istikrarlı bir şekilde ilerlemesi için son derece elverişli koşullar yaratmaktadır.

Savaş alanındaki mevcut durum nedir ve FKP/YHO nasıl konumlanıyor?

2017’den bu yana Filipinler Silahlı Kuvvetleri (AFP) ve Filipin Ulusal Polisi (PNP), YHO’ya karşı, YHO’yı siyasi ve maddi destekten mahrum bırakmak için köylü kitlelerine karşı acımasız bir bastırma kampanyası, yoğunlaştırılmış istihbarat operasyonları (elektronik gözetleme ekipmanlı insansız hava araçlarının yaygın kullanımı dahil) ve bir veya birkaç bitişik gerilla cephesinde yoğunlaşan birkaç yüz ila bin askerden oluşan odaklanmış askeri operasyonların damgasını vurduğu topyekün saldırılar gerçekleştirdi.

Elbette savaşta kayıplar olması kaçınılmazdır. Ancak YHO şu ana kadar belirleyici çatışmalardan kaçındı ve kayıplarını en aza indirdi. YHO, köylü kitleleriyle bağlarını genişletmek, güçlendirmek, düşmanı dağılmaya ve güçlerini çekmeye zorlamak için bölgelerini veya operasyon alanlarını genişletmeye devam ediyor.

FKP/YHO’nın hükümete karşı mücadelede karşılaştığı en büyük savaş meydanı zorlukları nelerdir?

Şu anda FKP/YHO’nın karşılaştığı en büyük savaş meydanı zorlukları arasında düşmanın geniş çaplı odaklanmış saldırılarının, hava bombardımanlarının ve köylü kitlelerine yönelik pasifikasyon ve bastırma kampanyasının üstesinden gelmek olduğunu söyleyebilirim.

YHO, düşmanı kör tutmak ve gözetleme teçhizatını işe yaramaz hale getirmek için sürekli olarak yüksek derecede gerilla askeri disiplini uygulamaktadır. Örneğin, YHO birlikleri uzun süre tek bir mevzide kamp kurmazlar. Her zaman orman gölgeliklerinin altında gizlenirler ve insansız hava araçları tarafından tespit edilmekten kaçınmak için açık alanlarda büyük toplanmalar sergilemezler. Ateş üzerinde dumansız yemek pişirme ya da gece ışıksız hareket etme sanatında ustalaşmışlardır. Tespit edilemeyen ikmal hatlarını koruyabilmektedirler. Düşman küresel konumlandırma cihazlarının sızma ihtimaline karşı ekipmanlarını ve malzemelerini her zaman kontrol etmektedirler. Savunma eyleminden kaçınırken, YHO birimleri düşmanla savaşa girmeye ve aktif savunma yapmaya her zaman hazırdırlar.

Bir gerilla cephesinde, YHO birimleri düşmanı dağıtmak ve yoğun bir saldırı düzenlemesini engellemek için farklı noktalarda koordineli taktik saldırılar düzenleyebilir. Bu da küçük saldırı timlerinin, milislerin ve partizan birliklerinin örgütlenmesini ve sevk edilmesini gerektirir.

Aynı zamanda, YHO ve önde gelen Parti komiteleri, toprak mücadelesini yürüterek ve feodal, yarı feodal ve diğer tüm baskı biçimleriyle savaşarak kitleleri bilinçlendirme, örgütleme ve harekete geçirmektedir. Devlet güçleri tarafından işlenen faşist suçlara karşı adalet için kitlelerin haykırışlarına yanıt vermekte ve böylece onları mücadelelerini sürdürmeye cesaretlendirmektedirler.


YHO gerilla savaşçılarından oluşan bir bölük, bir operasyon gerçekleştirmeden önce bir dağ zirvesinde toplanıyor.

 

YHO açıklanan savaş alanı kayıpları ve teslim olanlarla nasıl başa çıkabiliyor?

Elbette FKP/YHO kayıpların ve gerilemelerin savaşın olağan akışında olduğunu biliyor. Ancak Parti ve YHO, açıklanan kayıpların veya teslim olanların çoğunun asılsız olduğunun da farkında. Düşmanın 20,000’den fazla YHO üyesinin teslim olduğu iddiası, birkaç yıl önce YHO’nın sadece 4,000 veya daha az savaşçısı olduğunu ilan ettiği düşünüldüğünde gülünçtür. Aslında bu “teslim olanların” çoğu, sürekli askeri baskı, taciz ve tehditlere maruz kalan silahsız sivillerdir.
YHO savaşçılarının ideolojik ve siyasi bilinçleri sürekli eğitim ve kültürel çalışmalarla güçlendirilmektedir. Halkın davası için savaşma ve hayatlarını feda etme konusunda çelikleşmiş ve kararlıdırlar. Ölen yoldaşlar anılmakta ve onurlandırılmaktadır.
Aynı zamanda, YHO birimleri zayıflıklarını değerlendirmekte ve bunlardan ders çıkarmaktadır. Çoğu zaman kayıplar disiplinsizlikten ya da temel askeri politikalara uyulmamasından kaynaklanır.

YHO silahlı direnişe katılmaları için yeni üyeler kazanmakta başarılı oluyor mu? Eğer öyleyse, onları bu davaya çeken nedir?

Köylü kitlelerinden, özellikle de gençlerden YHO’ya sürekli bir katılım var. Özellikle toprak reformu ve diğer antifeodal mücadelelerin köylü kitleleri tarafından YHO ile birlikte yürütüldüğü gerilla bölgelerinde katılım çok güçlü. Bu bölgelerde Kızıl savaşçılar gençler tarafından model olarak görülüyor ve pek çoğu kendi toplumlarına hizmet edebilmek ve genel devrimci davanın ilerlemesine yardımcı olabilmek için Kızıl savaşçı olmayı arzuluyor.

Düşmanın faşist vahşetini gören ya da deneyimleyen kitleler genellikle YHO’ya katılmaya yönlendirilir. Sadece YHO’ya katılarak kendilerini savunabileceklerini, mücadele edebileceklerini ve adalete ulaşabileceklerini görüyorlar. Düşman tarafından takip edilen birçok kitle aktivisti YHO’nın gerilla cephelerinin güvenli sığınağını arıyor.

Ayrıca şehirlerdeki işçilerden ve entelektüellerden, özellikle de yeraltı devrimci örgütlerine katılanlardan YHO savaşçılarına sürekli katılımlar olmaktadır. Birçoğu YHO’ya katılıyor çünkü toplumsal ve ulusal özlemlerine ancak silahlı devrim yoluyla ulaşabileceklerini biliyorlar.

FKP/YHO ulusal bir örgütlenme ağı, ancak saflarınızda başka ülkelerden gelen yabancı gönüllü savaşçılar var mı?

Evet, YHO’ya katılan Filipin vatandaşı olmayanlar da oldu. Şu anda bile yurtdışından Filipinler’deki silahlı mücadelede nasıl savaşçı olabileceklerine dair sorular almaya devam ediyoruz.

Yeni Başkan Ferdinand Marcos Jr’ı ve Marcos ailesinin yeniden iktidara gelmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Babasının iktidardaki görev süresinden haberdar olmayanlar için bu tarihsel olarak ne anlama geliyor?

Ferdinand Marcos Jr’ın başkanlığa yükselişi ve Marcos’ların iktidara dönüşü, Filipinler’deki egemen siyasi sistemin çürümüşlüğünün açık bir göstergesidir. Marcos Jr, Marcos’ların yasadışı yollardan elde ettiği büyük miktardaki servetini, Duterte yönetici kliği ile işbirliği yaparak otomatik seçim sistemine hile karıştırmak ve son birkaç yıldır kelimenin tam anlamıyla hiçbir şey yapmamasına rağmen kendisine “ezici” bir zafer kazandırmak için kullandı. Marcos Jr’ın Duterte’lerle birlikte, Arroyolar ve Estradalarla da ittifak halinde iktidara yükselişi, Filipinler’deki siyasi hanedanların en kötüsünün iktidara yükselişine işaret etmektedir.

Kaderin garip bir cilvesi olarak Marcoslar, Filipin halkı tam da Marcos’un adaşı olan diktatör babası tarafından 1972 yılında ilan edilen ve 14 yıllık bir terör ve yağma saltanatını başlatan sıkıyönetimin 50. yıldönümünü protesto etmeye hazırlanırken iktidara geri döndü. Baba Marcos kongreyi feshetti, tüm mahkemeleri kapattı ve askeri yönetimi kurdu. Yaklaşık 70.000 kişinin tutuklanması, 30.000’den fazla kişinin işkence görmesi ve 3.000’den fazla kişinin öldürülmesiyle damgasını vuran tüm muhalefete ve direnişe karşı baskı uyguladı. Marcoslar büyük ticari faaliyetleri devraldı ve devlet fonlarını ve kamu kredilerini yağmaladı. İktidarları sırasında 10 milyar dolardan fazla servet biriktirdikleri tahmin edilmekte olup, bu servetin çoğu denizaşırı bankalarda, sahte şirketlerde, mücevherlerde, tablolarda ve diğer lüks eşyalarda saklanmıştır. Bu servetin çoğu ellerinde kaldı ve siyasi çıkarları için kullanıldı. Geçtiğimiz yıllarda ve özellikle de son seçimler sırasında Marcoslar, tarihin büyük bir çarpıtması olarak sıkıyönetim döneminin Filipinler için “altın yıllar” olduğu söylemini aktif bir şekilde öne sürdüler. Marcos’lar yenilenen güçlerini servetlerini ve siyasi hanedanlıklarını daha da genişletmek için kullanacaklardır.
Öte yandan, sıkıyönetimin 50. yıldönümünde Marcos’ların siyasi iktidara talihsiz dönüşü, Filipinler’deki yurtsever, ilerici ve demokratik güçleri, sıkıyönetimin tüm kurbanları için adalet talep etmek ve mevcut Marcos rejimi ve onun anti-demokratik ve ulusal karşıtı politikalarıyla mücadele etmek için yoğun bir kampanya yürütmek üzere harekete geçirdi.

Yönetim FKP ile barış görüşmelerini sürdürmeyeceğini söyledi. Bu durum YHO’nın eylemlerini nasıl şekillendirecek?

Marcos rejiminin Filipinler Ulusal Demokratik Cephesi (NDFP) ile barış görüşmelerini sürdürmeyi reddetmesi YHO’ya silahlı mücadeleyi ilerletmek için daha fazla neden veriyor. Önceki gün Marcos, silahlı kuvvetlerine karşı ayaklanma savaşının “temposunu arttırma” emri verdi ki bu sadece halka karşı daha yaygın askeri ve polis ihlallerine yol açacaktır. Geçmişteki tüm rejimler gibi Marcos da mevcut topraksızlık ve toprak gaspı sorununu çözmeye niyetli değil. Aslında bu sorun, yabancı çokuluslu şirketlerin madencilik faaliyetlerini genişletme ve ihraç ürünleri ekme telaşıyla daha da kötüleşmekte ve köylülerin yaygın bir şekilde topraklarından sürülmesine neden olmaktadır.

Genç bir çift evlilik sözleşmelerinin şahitler tarafından imzalanmasını izliyor.

Yeni Halk Ordusu kısa bir süre önce, her biri 50 yılı aşkın bir süredir harekete hizmet eden iki emektarını, Ka Oris ve Ka Bok’u kaybetti. Bu iki isim hareket için ne kadar önemliydi ve iki vazgeçilmez liderin kaybı silahlı komünist harekete ne kadar zarar verdi?

Ka Oris ve Ka Bok Parti’nin ve Yeni Halk Ordusu’nun iki kilit lideriydi. Parti ve YHO’nın büyümesine katkıları ölçülemez. En az iki nesil kadro ve savaşçı yetiştirdiler. Düşmanın elinde ölmeleri devrimci hareket için büyük bir kayıptır.
Programların, politikaların ve kararların bireylerin kolektif çalışmasıyla alındığı kolektif bir liderlik sergilemeleri Parti ve YHO’nın avantajınadır. Dahası, Ka Oris ve Ka Bok’un yerini alabilecek genç kadro ve komutanlardan oluşan derin bir kadro da mevcuttur. Büyük liderlerin ölümü bir ormandaki dev ağaçların devrilmesine benzer: Gölgelikte güneş ışığının geçmesine izin veren bir delik açılır ve bu da yeni ağaçların büyümesini sağlar.

Ka Oris ve Ka Bok’un mirasları nasıl yaşıyor? Hareketin gençlerine ne öğrettiler ve FKP/YHO liderlerinin gelecek nesillerini nasıl etkilediler?

Hem Ka Oris hem de Ka Bok YHO’nın seçkin gerilla savaşçılarıydı. Uzun yıllar boyunca gerilla savaşı yoluyla YHO birliklerinin mangalardan bölüklere kadar büyümesine öncülük ettiler ve YHO’ya her zaman kitlelere yakın olmayı öğrettiler. Son nefeslerine kadar, ilerlemiş yaşlarında bile, YHO’nın genç komutanlarıyla birlikte çalıştılar, konferanslarda onlara katıldılar, güçlü yönlerini gösterdiler ve zayıflıklarının üstesinden gelmelerine yardımcı oldular.
Ka Oris ve Ka Bok’un yaşamları ve eylemleri hakkında Filipinler’deki genç ve gelecek kuşak komünistlere ve Kızıl savaşçılara ilham verebilecek ve öğretebilecek daha fazla materyal üretmeyi umuyoruz.

Ka Oris’in öldürülmesiyle ilgili tartışmaları açıklayabilir misiniz?

Askeri yetkililer Ka Oris’in 30 Ekim’de bir YHO kampına düzenlenen hava bombardımanı ve silahlı baskın sırasında öldürüldüğünü iddia ettiler. Gerçekte ise bir gece önce askerler tarafından yeri tespit edilmiş ve kaçırılmıştı. Ka Oris ve doktoru (Ka Pika), hastalığının tedavisi için bir tıbbi tesise gitmek üzere motosikletle birlikte seyahat ediyorlardı. Yerel halktan olan motosiklet sürücüleri hiçbir zaman bulunamadı. Kamuoyunun tepkisine rağmen ordu, cesetlerin bir patolog tarafından bağımsız olarak incelenmesine izin vermedi. “Covid-19 protokolleri” gerekçe gösterilerek kadavralar, ailelerine haber dahi verilmeden, suçlarının kanıtlarını yakmak amacıyla yakıldı.

Filipinler’deki İslam Devleti Doğu Asya Eyaleti ve BIFF gibi hükümet karşıtı cihatçı gruplar hakkındaki görüşünüz nedir? YHO bu gruplarla hiç çatıştı mı?
Filipinler’deki sözde cihatçı silahlı grupların birçoğu aslında Mindanao’nun birçok bölgesinde yaşayan azınlık Moro halkının mücadelesiyle bağlantılı silahlı gruplardır. Bu grupların çoğu bir zamanlar Moro halkının ulusal kendi kaderini tayin hakkını savunan devrimci bir mücadele örgütü olan Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi ya da Moro İslami Kurtuluş Cephesi’ne mensuptu.

Uzun yıllar boyunca devrimci güçler, Moro halkının davası için aktif olarak savaştıkları süre boyunca bu Moro gruplarıyla resmi ve gayri resmi ittifaklar sürdürdü. MNLF 1997 yılında Ramos hükümetine önemsiz bir siyasi uzlaşma karşılığında teslim oldu. MILF de 2014’ten itibaren aynı yolu izlemektedir. Yetkilileri silahlarını teslim etmeyi kabul ettikten sonra artık yerel “bangsamoro otoritesinin” başındadır. Yabancı şirketlerle ortaklık içinde olan yetkilileri artık Moro halkının kaynaklarının sömürülmesine ve yağmalanmasına ortak oluyorlar. Moro halkının toprakları Filipin hükümetinin askeri ve polis gücü tarafından yağmalanmaya devam ediyor. Marawi City’nin 2017 yılında bombalanması, Moro halkına Filipin hükümetinin önünde eğilmeye devam etmeleri gerektiğini hatırlatmanın bir yoluydu. Azınlık Moro halkı baskı altında tutulmaya devam ediyor; bu nedenle birçok grup topraklarını savunmak için silahlanmaya devam ediyor ve yüzyıllardır süren direnişlerini sürdürüyor. Bu grupların birçoğu yerel siyasi liderlere bağlı olmakla birlikte, bazıları da orduyla işbirliği yapmaktadır.
Genel olarak YHO bu grupları Filipin halkının ulusal demokratik davasına karşıt olarak görmemektedir. YHO, AFP’nin kontrgerillasıyla işbirliği içinde olan bazı gruplara karşı tetikte olsa bile, kitleler arasında siyasi çalışma yürütürken bu grupların kendi bölgelerindeki otoritelerine gereken itibarı göstermektedir.

FKP/YHO’nun uluslararası komünist örgütlerle ya da yabancı ülkelerde bulunan komünist gruplarla herhangi bir işbirliği ya da sadece olumlu ilişkisi var mı?

FKP ve Filipinler Ulusal Demokratik Cephesi ile müttefik olan diğer devrimci güçler, diğer ülkelerdeki diğer komünist, devrimci ve anti-emperyalist örgütler ve bireylerle olumlu ilişkiler sürdürmektedir. Bu ilişkiler resmi bağlantılardan düzenli yazışmalara kadar uzanmaktadır.

YHO, sivilleri tehdit ettiği gerekçesiyle kara mayınları kullandığı için eleştiriliyor. YHO bunları kullanıyor mu ve kullanıyorsa neden?

YHO komuta ile patlatılan kara mayınları kullanıyor. Bunlar yerel olarak temin edilen malzemelerden elle üretilmektedir. FKP ve YHO, bu kara mayınlarının Ottawa Antlaşması kapsamında yasaklanan silahlar tanımına girmediğini, çünkü bunların bir kurbanın teması veya yakınlığı ile patlamadığını savunuyor. Bu silahlar sadece açık bir askeri hedefle tetiklenir ve sadece bir pusu beklenirken yerleştirilir. Bu kara mayınları, ABD’nin Kamboçya, Laos ve diğer birçok ülkede bıraktığı binlerce kara mayınının aksine bakımsız bırakılmamaktadır. Kanada silahlı kuvvetlerinin de C-19 kara mayınlarının komuta ile patlatıldığı için Ottawa Anlaşması kapsamında olmadığını savunduğunu da belirtmeliyim.

Filipinler Komünist Partisi sık sık Çin Komünist Partisi’ni eleştirmektedir. Hem FKP hem de ÇKP kendini komünist ilan ettiği için insanların kafası sık sık karışıyor. FKP’nin Çin’e bakışı nedir? Çin gerçek devrimci komünist kökenlerinden ne zaman ve nasıl uzaklaştı?

Gerçekten de Çin Komünist Partisi bir zamanlar devrimci bir örgüttü ve 1976’da Mao Zedong’un ölümüne kadar uluslararası komünist hareketin merkezinde yer aldı. ÇKP 1978’den itibaren Deng Xiaoping liderliğindeki modern revizyonistler tarafından ele geçirildi.

Deng, on yıldan fazla bir süre boyunca (1992’deki ölümüne kadar) Çin’deki sosyalist sistemin tüm kazanımlarını tersine çevirdi. “Pazar odaklı reformlar” ve “aile sorumluluğu” sloganları altında ÇKP, toprağın yeniden özelleştirilmesine ve bir zamanlar verimli olan komünlerin dağıtılmasına izin vererek yüz milyonlarca köylünün yerinden edilmesine ve ucuz işsiz işgücünden oluşan geniş bir okyanusa dönüşmesine neden oldu. Fabrikalar, daha sonra devlet işletmelerini özel işletmelere dönüştürecek olan yöneticilerin ve bürokratların yetkisine verilirken sendikalar ve devrimci işçi komiteleri dağıtıldı. ÇKP yönetimi altında, servetinin büyüklüğü neredeyse hayal bile edilemeyecek bir devlet tekelci burjuvazisi ortaya çıktı. Devlet gücünü servet ve iktidarlarını arttırmak için kullanmaktadırlar. Büyük özel şirketlerin yanı sıra devlet işletmelerini de kontrol etmektedirler.

Mao Zedong, 1960’ların sonlarında ve ölümüne kadar, Stalin’in ölümünden bu yana Sovyetler Birliği’nde ve hatta kendi liderliği altında ÇKP içinde gözlemlediği gibi, komünist parti içinde modern revizyonistlerin veya burjuvazinin yükselişine karşı uyarıda bulundu. “Teknolojik ilerlemeyi” sosyalist ilerlemenin önüne koyan ve “uzmanların” önemini kitlelerin öneminden üstün gören ÇKP yetkililerine karşı sert bir mücadele verdi. Mao’nun Çin halkını komünist parti içinde burjuvaziye karşı savaşmaya çağırdığı Büyük Proleter Kültür Devrimi sırasındaki çalkantılı dönemlerin özü buydu.

FKP, Çin’i Filipinler’in deniz topraklarını ihlal etmekle suçladı. Bunu nasıl ve ne için yapıyorlar?

2010’lardan bu yana, özellikle de 2017’den beri Çin, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi kapsamında tanınan Filipinler karasuları içinde en az 7 askeri tesis inşa etti. Araziyi geri kazanmak ve okyanusun ortasında bazıları pist ve limanlarla donatılmış askeri üslere dönüştürdükleri büyük yapay adalar oluşturmak için kumu kepçelemek için endüstriyel makineler kullandılar. Bu tesisler savaş gemilerinin, amfibi araçların, jet avcı uçaklarının ve helikopterlerin hazır bulundurulması için kullanılıyor.

Çin’in açık amacı, emperyalist rakiplerinin (özellikle de ABD’nin) deniz yollarını ekonomik ve askeri baskı noktaları olarak kullanmasını önlemek için Batı Filipin Denizi’ne (aynı zamanda Güney Çin Denizi) hakim olmaktır. Ancak Çin bunu yaparken Filipinler’in egemen denizlerini ihlal etmektedir.

ABD’nin Filipinler ile ilişkisi nedir?

ABD emperyalistleri Filipinler’deki hakimiyetlerini ekonomik kaynakların kontrolü, siyasi ve askeri müdahale ve kültürel hakimiyet yoluyla sürdürmektedir. Filipin hükümeti, ordu üzerindeki kontrolü, IMF-DB’nin kilit ekonomik kurumlar ve iş örgütleri üzerindeki kontrolü ve Filipin yönetici elitleri arasındaki ajanları aracılığıyla sürdürülen ABD hükümetinin kontrolü altında olan bir müşteri devlet ya da yeni sömürge devletidir. ABD, 20. yüzyılın başından bu yana ülke ekonomisini muz ve ananas gibi tarımsal ürünlerin yanı sıra kereste ve mineraller gibi ucuz hammadde tedarikçisi olarak ve 1950’ler ve 1960’lardan itibaren de montaj tipi imalat için ucuz işgücü kaynağı olarak şekillendirdi ve mahkum etti. ABD emperyalistleri bu “kalkınma” modelini sürdürmek için yerel büyük toprak ağaları sınıfıyla işbirliği yaparak gerçek bir toprak reformunu engelledi ve yerel sanayilerin gelişmesini engelledi. Böylece ülke büyük ölçüde geri kalmış, tarımsal ve endüstriyel olmayan bir ülke olarak kaldı. İğne bile üretememektedir ve gıda üretimi ve diğer tüketici ürünleri için tüm makineler ithal edilmektedir. Çok uluslu şirketlerin “küresel değer zincirinin” bir parçasını oluşturan diğer ülkeler gibi Filipinler de yarı iletken ya da araç parçaları üretiminin emek yoğun kısımlarının gerçekleştirildiği ancak yerel ekonomiden tamamen kopuk “ekonomik bölgelere” ev sahipliği yapıyor.

ABD ordusunun Filipinler Silahlı Kuvvetleri (AFP) tarafından yürütülen kontrgerilla operasyonlarına katılımı konusunda bir perspektifiniz var mı? Sizin bakış açınıza göre ABD güçleri bu operasyonlara ne katıyor ve ABD’nin katılımı FKP/YHO’nun genel mücadelesini nasıl değiştirdi?

AFP’nin kontrgerilla operasyonları her zaman ABD ordusu tarafından yönetilmiştir. AFP subayları, askeri üstünlüğü yansıtmaya ve sürdürmeye öncelik veren ABD kontrgerilla doktrini konusunda eğitilmiş ve donatılmıştır. Buna yüzeysel olarak, aslında halkı silahlı direnişe iten temel sosyoekonomik sorunları ele almayan “kalkınma projeleri” giydirilmiştir.

ABD’nin kışkırtmasıyla AFP, Vietnam’da olduğu gibi Filipinler’de de büyük ölçüde etkisiz olduğu kanıtlanmış olmasına rağmen, kontrgerilla cephaneliğinin bir parçası olarak havadan bombalama, havadan bombardıman ve topçu ateşi kullanmaya başladı. Bu silahlar esas olarak halk arasında terör yaratmak ve ordunun üstün gücü karşısında boyun eğmelerini sağlamak için kullanılmaktadır.

ABD güçleri genellikle bulundukları Batı Mindanao’da kontrgerilla operasyonlarında görülüyor, ancak ABD AFP’ye havadan gözetleme ve diğer kritik yardımcı işlevleri yerine getirme konusunda yardım sağladığını inkar etmiyor. Geçmişte Amerikan askerlerinin YHO karşıtı operasyonlarda AFP’nin taktik komuta mevkilerinde görüldüğü olmuştur. Amerikan insansız hava araçları gerilla bölgeleri üzerinde uçarken görülmüştür. ABD ordusu, YHO’ya karşı yürütülen kontrgerilla operasyonlarında, bunun geniş çaplı bir kınamaya yol açacağını bildiği için düşük bir profil sergilemiştir.

YHO Kızıl savaşçıları yağmur ve güneşten korunmak için çadır ve hamak kullanmaktadır.

FKP/YHO tarafından daha önce yapılan açıklamalarda ABD ordusu ile AFP arasındaki kuvvetlerin statüsü anlaşmaları iki devlet ortağı arasında “eşit olmayan” bir ilişki olduğu gerekçesiyle kınanmıştı. Bu ilişki hakkında daha fazla bilgi vermek ister misiniz?

Bir “anlaşma” bir efendi ile kukla arasında asla eşit olamaz. Bu anlaşmalar arasında 1951 tarihli Karşılıklı Savunma Anlaşması, 1998 tarihli Misafir Kuvvetler Anlaşması (VFA çn.), (önceki kuvvet statüsü anlaşmasının yerini almıştır) ve 2015 tarihli Geliştirilmiş Savunma İşbirliği Anlaşması (EDCA) yer almaktadır ve bunların hepsi ABD ordusuna Filipinler’de bölge dışı haklar ve özel yasal statü vermektedir. 70 yılı aşkın bir süredir MDT, (Karşılıklı Savunma Anlaşması çn.) ülkeyi ABD’nin jeopolitik politikalarına bağlı tutmak için bir çerçeve görevi görmüş ve bu çerçevede Filipinler, Kore ve Vietnam’daki ABD savaşlarına katılmak zorunda kalmıştır. ABD, 1946’dan 1991’e kadar yaklaşık 65.000 hektarlık bir alanı kapsayan büyük askeri üsler bulundurdu. Bunlar ABD’nin İran ve Afganistan’a kadar uzanan savaşları için fırlatma rampası görevi gördü. Bugün ABD, Filipinler’i Çin’e karşı ekonomik ve askeri baskıyı sürdürmek için bir platform olarak kullanmak istiyor.

VFA’nın hükümleri ABD güçlerinin ülkeye serbestçe girmesine ve özel ayrıcalıklardan yararlanmasına izin verdi. Cinayetlere karışanlar da dahil olmak üzere kötü niyetli Amerikan askerleri kovuşturma ve cezadan kaçtı. Yerel mahkemelerde transseksüel bir kadını öldürmekten hüküm giyen Joseph Scott Pemberton adlı bir Amerikan askeri, cezasının bir anını bile yerel bir hapishanede çekmemiş, askeri bir kampın içindeki bir ABD tesisinde tutulmuştur. EDCA kapsamında ABD’nin AFP’ye ait askeri kamplarda AFP komutanının giremeyeceği ya da denetleyemeyeceği özel tesisler inşa etmesine ve bunları muhafaza etmesine izin verildi. ABD bu tesisleri silahlarını muhafaza etmek ya da askerleri için dinlenme ve eğlenme tesisleri olarak kullanmaktadır.

FKP’nin Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve savaşın nedenleri konusundaki tutumu nedir? Bunu ABD ile Rusya arasında bir vekalet savaşı olarak mı görüyorsunuz?
Ukrayna’daki savaş giderek daha açık bir şekilde ABD’nin Rusya’ya karşı yürüttüğü bir vekalet savaşı haline geliyor. Sovyetler Birliği’nin çöküşünden bu yana yaklaşık yirmi yıldır ABD, ABD ve NATO’nun ittifakını daha önce Varşova Paktı’nın parçası olan ülkelere genişletmeme sözü verdiği 1991 tarihli orijinal Minsk Anlaşması’nı kasıtlı olarak ihlal etti. Yugoslavya’daki savaşla başladı, Bosna-Hersek’te, Sırbistan’da ve Ukrayna’ya ulaşana kadar bu ülkeleri teker teker NATO’ya girmeye zorladı. ABD, Rusya sınırı boyunca askeri üsler ve füze tesisleri kurmuştur. ABD’nin Ukrayna’ya siyasi ve askeri müdahalesi 2000’li yılların ortalarından bu yana durmaksızın devam etmiş, Rusya karşıtı bir darbeyi kışkırtmış ve Nazi tipi örgütleri silahlandırıp eğiterek Rusça konuşulan Donbass bölgesine karşı son yedi yıl içinde 14.000’den fazla insanın ölümüne neden olan acımasız bir savaş başlatmıştır.

Dolayısıyla Ukrayna’daki Rus askeri saldırısı, ABD ve NATO saldırganlığına karşı bir karşı saldırı olarak kategorize edilebilir. Rusya, Ukrayna’yı işgal etmek gibi bir niyeti olmadığını, sadece Donbass bölgesini kuşatan ABD destekli Ukrayna güçlerini, Donbass’a özel bir özerk statü tanıyan 2015 Minsk anlaşması doğrultusunda geri püskürtmek istediğini açıkladı. Ukrayna’da uzun süreli bir savaşa girmek zorunda kalmak yerine barış görüşmeleri yoluyla savaşı hızla sona erdirmek Rusya’nın çıkarınadır. Ancak ABD ve NATO’nun Ukrayna’ya yönelik askeri desteğini arttırarak sürdürmesi savaşı uzatmakta ve barış görüşmelerini engellemektedir.

Ukrayna’dan bahsetmişken, YHO’nunn kısa süre önce yaptığı bir açıklamada, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın FKP/YHO’yı Yabancı Terör Örgütü (FTO) listesine yeniden dahil etmesi kınandı ve “ABD, FKP/YHO gibi devrimci örgütleri ‘terörist’ olarak etiketlerken, aynı etiketi Ukrayna’daki kötü şöhretli Azov Taburu gibi faşist gruplara uygulamıyor, ki ABD aslında bunların silahlandırılmasına ve eğitilmesine yardım ediyor” denildi. ABD’nin kimi terörist olarak tanımladığı, kimi de eğitip donatmayı tercih ettiği devlet dışı gruplar ve/veya hükümet paramiliterleri hakkında daha fazla bilgi vermek ister misiniz?

ABD “yabancı terör örgütleri” listesini, denizaşırı ülkelerde yürüttüğü savaşları meşrulaştırmak için küresel müdahalenin bir aracı olarak kullanmaktadır. Bu listeye kimin ya da hangi örgütün dahil edileceğine tek taraflı olarak karar veren ABD, öncelikle anti-emperyalist güçleri hedef almaktadır. ABD’nin FTO’sunda yer alan grup ya da bireyler daha önce Ortadoğu ve Afganistan’daki müdahale savaşlarında ABD ile birlikte çalışmışlardır. ABD’nin farklı ülkelerdeki paramiliter güçleri silahlandırarak ABD şirketlerine hizmet etme konusunda uzun bir geçmişi var. Geçtiğimiz yıllarda Suriye’nin kuzeyindeki Özgür Suriye hareketinin silahlandırılması gibi, ABD de 1980’lerde Nikaragua’da Sandinista rejimini yıkmak için Kontraları silahlandırmıştı. Obama’dan bu yana ABD ayrıca Pakistan ve Afganistan’daki hedeflerini vurmak için yaygın bir insansız hava aracı savaşı başlattı ve suikast operasyonları sırasında binlerce sivilin ölümüne neden oldu.

FKP’nin Güney Çin Denizi’nde ve özellikle de ABD-Çin rekabeti bağlamında Tayvan konusunda artan gerilimlere ilişkin tutumu nedir?

FKP, dünyayı savaşın eşiğine yaklaştıran ABD’nin Çin’e yönelik provokasyonlarını kınamıştır. ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin son ziyareti, ABD’nin Çin ile imzaladığı ve sadece tek bir Çin’i tanıyarak Tayvan’ın statüsü konusunu Tayvan boğazlarının her iki tarafındaki Çin halkının kararına bırakmayı taahhüt ettiği 1972 tarihli Şangay Bildirisini altüst etti. Pelosi’nin ziyaretinden önce ABD Savunma Bakanı, Atlantik Konseyi’nin savaş şahinleriyle birlikte (ki bunlar aynı zamanda Facebook’un “topluluk kuralları”nın arkasındaki kişilerdir), açıkça Tek Çin politikasına son verilmesi çağrısında bulunmuştur.

Bu provokasyonlar, Obama’nın büyük ölçüde Çin’i hedef alan “Asya’ya yönelişinden” bu yana atılan en son adımlardır. Bu yönelim aynı zamanda ekonomik ve ticari yaptırımları, Güney Çin Denizi, Filipin Denizi ve Tayvan’ın batısındaki denizlerde askeri varlığın arttırılmasını, Quad’ın yeniden canlandırılmasını ve NATO’nun yakın zamanda Çin’in stratejik bir tehdit olduğunu ilan etmesini de içermektedir.

FKP aynı zamanda Tayvan’ın özerkliği ya da Çin ile yeniden birleşmesi meselesinin çözümünde Çin’in militarizmini kınadı.

Ülkenin önemli coğrafi konumu göz önüne alındığında, ABD-Çin arasındaki büyük güç rekabetinin yoğunlaşması Filipinler’i ve halkını nasıl etkiler?

ABD-Çin çatışmasının şiddetlenmesi Filipinler üzerinde büyük bir etki yaratacaktır. Hem Çin hem de ABD, ülkeyi etkisiz hale getirmek ya da güç projeksiyonları için bir sıçrama tahtası olarak kullanmak amacıyla Filipinler’deki konumlarını güçlendirmeye çalışmaktadır.

Marcos rejiminin devler karşısındaki omurgasızlığı ülkeye ve Filipin halkına zarar verecektir. Marcos rejimi, artan askeri çatışmalar karşısında ülkenin egemenliğini savunmak yerine hem ABD’nin hem de Çin’in ülkeyi askeri hedefleri için kullanmasına izin veriyor. Marcos ise ABD’ye daha fazla uşaklık etmektedir.
Filipin halkı, emperyalist güçlerden herhangi birinin Filipinler’e karşı bir tür işgale başvurması durumunda ülkeyi savunmak için ulusal bir savaş yürütmek üzere birleşmeye hazır olmalıdır.

FKP/YHO’nın Filipinler’deki geleceği nedir?

Filipinler’deki koşullar devrimci davayı ilerletmek için son derece mükemmel olmaya devam ediyor. Egemen sistemin kronik krizi devam etmekte ve uluslararası kapitalist sistemin aşağı yönlü yörüngesinde önümüzdeki yıllarda daha da kötüleşmeye hazırlanmaktadır. Marcos’un iktidara yükselişi, egemen sistemin çürümüşlüğünü daha da açığa çıkarmakta ve giderek daha fazla insanın devrimin gerekliliğinin bilincine varmasını sağlamaktadır.

FKP, YHO ve on binlerce kadrosu aracılığıyla, Filipin halkının silahlı ve silahsız mücadele biçimleriyle direnişini yoğunlaştırmasına önderlik edecek bir konumdadır.

Parti, YHO’nun önümüzdeki yıllarda istikrarlı bir şekilde büyüyeceğini ve genişleyeceğini görmektedir. Halk savaşını büyümenin bir sonraki aşamasına taşımayı amaçlamaktadır. Parti aynı zamanda silahlı direnişin büyümesinin, işçilerin ve şehirlerdeki diğer demokratik kesimlerin kitlesel mücadelelerinin ilerlemesiyle birleşeceğini de görmektedir.

Parti, halkın demokratik devrimini kazanmak için net bir stratejiye sahiptir. Parti ve güçleri devrimci hareketi zafere yaklaştıracak bir konumdadır.

From: https://www.militantwire.com/p/an-interview-with-marco-valbuena

Englısh:https://www.tkpml.com/interview-with-marco-valbuena-of-the-communist-guerrillas-in-the-philippines/?swcfpc=1