KKP(M-L) Örgütleme Komitesi; TKP(M-L) MK Ortak Açıklama

KKP(M-L) VE TKP(M-L) ORTAK BİLDİRİSİ:

Bundan bir süre önce Kıbrıs Komünist Partisi (Marksist-Leninist) Örgütleme komitesi ve Türkiye Komünist Partisi (Marksist-Leninist) Merkez Komitesi temsilcileri proleter enternasyonalizm ilkeleri ışığında, Kıbrıs’ın işgal edilmesinin dördüncü yılı münasebetiyle biraraya geldiler.

Aşağıdaki yazı, bu toplantının sonucunda KKP(M-L) ÖK ve TKP(M-L) MK adına hazırlanarak yayınlanmıştır. Yazıyı bütünüyle aktarıyoruz.

 

İşçiler, köylüler, dar gelirli memurlar

Tüm yurtseverler, devrimciler, yoldaşlar

ÇEŞİTLİ MİLLİYETLERDEN KIBRIS VE TÜRKİYE HALKI….

20 Temmuz 1978 Kıbrıs’ın Türk hakim sınıflarının faşist ordusu tarafından işgalinin dördüncü yıl dönümüdür.

 

KIBRIS NASIL İŞGAL EDİLDİ?

Bundan dört yıl önce 15 Temmuz 1974 de Kıbrıs’ta Amerikancı faşistler bir darbe teşebbüsünde bulundular. Sampson adlı faşist bir Rum yönetiminde darbeciler doğrudan doğruya Yunanistan’daki Amerikancı faşist cuntaya bağlı olarak hareket ediyorlardı. Amaçları İngiliz emperyalizminin uşağı Makarios yönetimini devirme, adayı uzun süre içinde Yunanistan’a bağlayarak ‘enosis’i gerçekleştirmekti. Darbenin arkasında duran güç ABD emperyalizmi idi.

ABD emperyalizmi Kıbrıs’ta darbe ile çok yönlü kazanç elde etmek istiyordu.

1-Kıbrıs Ortadoğu’da stratejik öneme sahip bir adadır. Ada, ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) raporlarına göre “Akdeniz’de batmaz bir uçak gemisi” durumundadır. Askeri yönden çok büyük önemi olan bu adaya sahip olan emperyalist güç, dünya petrol üretiminin %60indın fazlasını gerçekleştiren Ortadoğu’da diğer emperyalist güçlere oranla önemli bir mevki elde etmiş olur. Adaya hakim olan emperyalist güç, Ortadoğu’daki bütün askeri harekatlara karşı önemli bir üstünlük elde etmiş olur. adadan iyi bir dinleme istasyonu ile Ortadoğu’daki tüm radyo ve telsiz haberleşmelerini izlemek olanağı vardır. (Nitekim ABD’nin adada böyle dinleyici istasyonları olduğu darbeden sonra ortaya çıktı.)

Ortadoğu’da böyle önemli mevkiye sahip olan adaya bütün emperyalist güçler gibi ABD emperyalizmi de tek başına hakim olmak istiyordu. Adadaki Makarios yönetimi ise esas olarak İngiliz emperyalistlerine uşaklık ediyordu ve ayrıca ABD emperyalizminin uşaklarına karşı varlığını sürdürüp daha da gelişebilmek amacıyla; bugün batıdaki Rus sosyal emperyalizminin uşaklığını yapan partiler içinde en güçlüsü olan AKİL’le işbirliği yapıyordu. Dışta ise Yunanistan’daki Amerikancı cuntaya karşı tavır takınıyor, Rus sosyal emperyalistleri ile iyi ilişkiler geliştiriyordu.

ABD emperyalistleri adaya kesin olarak hakim olabilmek için Makarios yönetiminin devrilmesini; adada Yunanistan’dakine benzer doğrudan kendilerine bağımlı faşist bir diktatörlük kurulmasını istiyorlardı. Böylece adayı doğrudan kontrolleri altına almak, Ordadoğu’daki emperyalistler arası hegemonya dalaşmasında, bilhassa ABD emperyalizmi ve Rus sosyal emperyalizmi arasındaki hegemonya dalaşmasında önemli bir mevki kapmak istiyorlardı. Darbenin birinci ve esas amacı bu idi.

2-Bu esas amacın yanında darbenin yan etkileri da olacaktı. Önce darbenin başarılı olması halinde Yunanistan’daki Amerikan uşağı faşist cunta, şoven milliyetçilik temelinde halkı kendi çevresinde toplayacak ve tecrit olma durumundan kurtulacaktı. Böylece ABD emperyalizmi Yunanistan’daki kesin hakimiyetini sürdürme imkanını bulacaktı.

3-Türkiye’de ise darbenin başarısı esas olarak Batı Avrupa’daki emperyalist güçlerin uşaklığını yapan komprador burjuvazi ve toprak ağalarının temsilcisi olan Ecevit hükümetini zayıflatacak ve Amerikancıların yeniden hükümet olmasına zemin hazırlayacaktı.

 

DARBEDEN SONRA GELİŞMELER

Darbeciler amaçlarına ulaşamadılar. Darbe ilerici Kıbrıs’lı Rum milliyetinden halkın silahlı direnişi ile karşılaştı. Makarios İngiliz emperyalistlerinin de desteği ile darbecilerin elinden kurtuldu. Darbeciler kısa bir süre içinde dünya kamuoyu içinde teşhir ve tecrit oldular. Bu şartlarda darbenin ardında duran ve darbenin gerçek tezgahlayıcısı olan ABD emperyalistleri kendi çıkarlarına ‘enosis’ kadar hizmet etmese de ters de düşmeyen ve 1950’lerde formüle ettikleri ‘ikili enosis’ (yani adanın bölünmesi ve ABD üssü haline getirilmesi) planlarını gerçekleştirmek için hazırlığa giriştiler. Kıbrıs’taki Amerikancı cuntadan desteklerini çektiler. Böylece Türk hakim sınıflarının adayı işgal etmeleri için zemini hazırladılar.

Batı Avrupa’daki emperyalist devletler de Türk hakim sınıflarının adayı bölmeye yönelen işgal hareketini desteklediler, çünkü; ABD emperyalistlerinin adaya tek başlarına hakim olmak planlarını boşa çıkarmak ve ayrıca gerek Yunanistan’da gerekse Türkiye’de kendi etkinliklerini arttırmak istiyorlardı.

Rus sosyal emperyalistlerinin de Türk hakim sınıflarının işgalini desteklemeleri; aynı amaçtan kaynaklanıyordu. Rus sosyal emperyalistleri öncelikle Kıbrıs’ta girişilen darbeyi başarısız kılmak, sonra da duruma göre Kıbrıs, Yunanistan ve Türkiye’deki etkinliklerin arttırmak istiyorlardı.

İşte Türk Hakim sınıfları bu ortamda, gerek Yunanistan’daki gerekse Kıbrıs’taki faşist cuntaların iyice tecrit olmasından yararlanarak; emperyalist güçler tarafından – çeşitli sebeblerle, açık veya gizli olarak desteklenen bir saldırı harekatına giriştiler. İşgal sırasında hükümette Türk hakim sınıflarının Avrupacı kanadının bulunmasına rağmen, Türk hakim sınıflarının tüm kanatlarının işgali desteklemesinin sebepleri bunlardır.

20 Temmuz 1974 de Türk hakim sınıflarının faşist ordusu Kıbrıs’a çıkarma yaptı. Hakim sınıflar adına konuşan Ecevit bu saldırının “barış harekatı” olduğunu, “Türk ordusunun Kıbrıs’a barış ve kardeşlik götürmek” için çıkarma yaptığı palavralarını yaydı. Gerçekte ise yapılan ‘bağımsız’ bir devletin (devlet olarak var olmak anlamında bağımsız, gerçekte emperyalizme tamamen bağımlı) varlığını yok etmek için girişilmiş; fetihçi bir saldırı harekatı idi. Amaç Türk hakim sınıflarının iddia ettiği gibi “Kıbrıs’lı Türklerin çilelerine son vermek” değil, Türk hakim sınıflarının ve onlan uşaklık ettikleri emperyalistlerin menfaatleri doğrultusunda Kıbrıs’ın devlet olarak varlığını ortadan kaldırmak, Kıbrıs’ı bölmekti. Nitekim böyle oldu.

 

“BARIŞ”  “KARDEŞLİK”  PALAVRALARI VE GERÇEKLER

Bugün Kıbrıs’ın Türk hakim sınıfların faşist ordusu tarafından işgalinin üzerinden döt yıl geçti. Türk hakim sınıflarının işgal sırasında palavralarının sahteliği iyice ortaya çıktı.

20 Temmuz 1974 de çıkarma yapıldığı zaman Türk hakim sınıfları adına dünyaya açıklama yapan Ecevit “Türk ordusu Kıbrıs’a barış ve kardeşlik getirecektir” diyordu. Türk hakim sınıflarının faşist ordusu Kıbrıs’a barış yerine savaş, binlerce ölü, yaralı, tutsak getirdi. Kardeşlik yerine düşmanlık getirdi. Kıbrıs’lı Türk ve Kıbrıs’lı Rum milletinden Kıbrıs’lılar arasında düşmanlık çıkarma harekatıyla hiçbir dönemde olmadığı kadar gelişti. Emperyalistlerin “böl ve yönet” siyasetleri gereği körükledikleri bu düşmanlık Türkiye ve Yunanistan halkı içinde de Kıbrıs ve Ege olayları nedeniyle körüklenen iş, iki ülkede de şovenizm halk içinde almış yürümüştür. İşte Ecevit’in Türk hakim sınıfları ve onların uşaklığını yaptıkları emperyalistler adına sözünü ettiği “kardeşlik” böyle bir kardeşliktir. Bu “kardeşlik” milli temeldeki çelişmelerin körüklenmesi ve halkların birbirine düşürülmesi anlamına gelmektedir.

Biz komünistler için kardeşlik sınıf kardeşliği anlanıma gelir. Biz milliyeti ne olursa olsun halkların emperyalizme, sosyal emperyalizme ve her türlü gericiliğe karşı mücadeleci birliğini savunur. Bizim kardeşlikten anladığımız budur. Budur gerçek kardeşlik. Çeşitli milliyetlerden işçiler, emekçiler arasında uzlaşmaz çelişmeler yoktur. Onlar birbirleriyle kardeştirler. Sınıf kardeşleri.

Kıbrıs’ın devlet olarak varlığına karşı saldırıya girişen Türk hakim sınıfları  ve onların uşaklığını yaptıkları emperyalistler adına Ecevit çıkarma sırasında “Türk ordusu işgal ordusu olmayacaktır. Türk ordusu Kıbrıs’ın bağımsızlığına karşı girişilen harekatı bastırdıktan sonra geri çekilecektir” diyordu. Gerçek ise bunun tam tersidir. Türk hakim sınıflarının faşist ordusu bugün 40.000 askeri, 300 tankı, zırhlı araçlarıyla adanın kuzeyini bir işgal ordusu olarak kontrol altında tutmaktadır. Adaya yerleştirilen Türkiye’lilerin çoğu askeri eğitimden geçmiştir. Bir bölümü asker emeklisidir.

Ecevit çıkarma sırasında “barış harekatı Kıbrıs’ın toprak bütünlüğünü ve devlet bağımsızlığını koruma amacına yöneliktir” diyordu. Gerçek bunun tam tersidir. Bugün Kıbrıs toprakları ikiye bölünmüş, Kıbrıs devleti “Kıbrıs Rum Devleti” “Kıbrıs Federe Türk Devleti” şeklinde ikiye bölünmüştür.

Ecevit Türk hakim sınıfları adına ve emperyalistler adına “Kıbrıs’a, yalnız Kıbrıs’a değil, Yunanistan’a da demokrasi ve esenlik” götürdüklerini iddia ediyordu. Hangi demokrasi? Bugün Kıbrıs’ın kuzeyi Türk hakim sınıflarının faşist ordusunun zulmü altında inlemekte, güneyde İngiliz emperyalistlerinin uşaklarının faşist diktatörlüğü hüküm sürmekte ve İngiliz emperyalistlerinin  üsleri varlıklarını sürdürmektedir. Hangi esenlik? Bugün Kıbrıs nüfusunun yarısından fazlası eski evini, yerini, yurdunu kaybetmiştir. On binlerce emekçi katledilmiş, dost akrabalarını yitirmiştir. Faşist Türk hakim sınıflarının faşist ordusu bir işgal ordusu olduğundan çıkarma sırasında talan, soygun ırza tecavüz gündemde olmuştur. Bugün Kıbrıs’ın ekonomisi tam bir batak içindedir. Türkiye’den Kıbrıs’a binlerce aile gönderilmiştir. Bunlardan Türk hakim sınıflarının parçası ve uşakları olanlar karşısında Kıbrıs’lı Türkler ikinci sınıf insan muamelesi görmektedir. On binlerce Kıbrıs’lı Rum ve Türk Kıbrıs’ı terk ederek yabancı ülkelere göç etmek zorunda kalmışlardır. İşte budur faşist Türk hakim sınıflarının ve onların uşaklığını yaptığı emperyalistlerin “esenlik”ten anladıkları… İşgal, ada halkına esenlik değil felaket getirmiştir. Saldırı yalnızca Türk hakim sınıflarına, Kıbrıs’lı Türk hakim sınıflarına ve emperyalistlere yaramıştır.

Yunan hakim sınıflarına gelince: Faşist cunta tarafından temsil edilen Amerikancı kanat Yunanistan halkı karşısındaki tecrit durumundan şoven milliyetçiliğe gemi azıyı aldırarak kurtulmak, uşaklık ettiği ABD emperyalistlerine ne kadar iyi bir uşak olduğunu ispat etmek için darbeyi düzenlemişti. Darbe başarısızlıkla neticelenince efendisi ABD’nin de desteğini yitirince daha çok yaşayamadı. Kazdığı şoven milliyetçilik çukuruna kendisi düştü. Cuntanın yerine hükümet olan Yunan hakim sınıflarının Batı Avrupacı kanadı işgali durdurmak, kabaran şovenizmi kendi çıkarlarına kanalize etmek için işgal ordusunun “Rumları katletmesini önleyebilmek amacıyla” Kıbrıs’ın bağımsızlığını savunduklarını, enosisin o anda pratik bir çözüm olmadığını söylediler. İşte onların bağımsız Kıbrıs anlayışları bundan ibarettir. Enosise kapıyı açık bırakacak bir “bağımsızlık”. Onların Yunanistan’da şoven milliyetçiliği körükleyerek, Yunanistan halkını sınıf savaşından uzaklaştırmalarına hizmet edecek bir “bağımsızlık”. Bir bütün olarak Yunan hakim sınıfları Yunanistan halkının düşmanları oldukları gibi, Türk hakim sınıfları gibi Kıbrıs halkının da düşmanıdırlar.

 

EMPERYALİST “ÇÖZÜM” PLANLARI

Emperyalistler Kıbrıs olaylarının gelişme süreci içinde menfaatlerine göre çeşitli kereler tavır değiştirdiler.

Başlangıçta Türk hakim sınıflarının çıkarmasına göz yuman ABD emperyalistleri daha sonra NATO’nun güneydoğu kanadında hem Yunanistan hemde Türkiye’yi “elde tutma” planına uygun olarak Türk hakim sınıflarının adadaki tek yanlı gelişmelerini frenler bir tavır takındı. Kıbrıs’ta istediği çözümü gerçekleştirmek için ambargo yoluyla Türk hakim sınıflarına baskı uyguladı. Son günlerde ise dünya kamu oyunda Türk hakim sınıflarının ve Kıbrıs’lı Türk hakim sınıfları Rum hakim sınıfları lehine olan gelişmeleri frenleyebilmek ve böylece NATO’nun güneydoğu kanadında bir yumuşama yaratmak amacıyla ambargoyu kaldırma girişimlerine başladılar.

Rus sosyal emperyalistleri başlangıçta işgalin ateşli savunucusu idi. Fakat olayların gelişmesi içinde Yunanistan’da Amerikancı faşist cunta devrilince bu kez de “Kıbrıs’ın bağımsızlığının” ve toprak bütünlüğünün” ateşli savunucusu kesildiler. Batı Avrupa’daki emperyalist güçler de Kıbrıs Türkiye ve Yunanistan karşısında kendi halk düşmanı menfaatlerine uygun bir siyaset izlediler. Bu siyaset bugün ABD emperyalistlerini siyasetiyle anahattıyla bir uyum göstermektedir. Gerek ABD emperyalizmi gerekse Batı Avrupa’daki emperyalist devletler için şu anda tayin edici olan Kıbrıs, Yunanistan ve Türkiye’nin batıdaki emperyalist güçler hegemonya alanı içinde kalmasıdır. Rus sosyal emperyalistleri bu durumu bildiklerinden sorunu “enternasyonalleştirmeye” çabalamaktadır. Böylece kendileri de “sorunun çözümünde” söz sahibi olmak istemektedirler. Batıdaki emperyalistler ise “sorunun” kendi denetimlerinde ve “Kıbrıs’taki cemaatler ve garantör devletler arasında çözüme ulaşması’nı istemektedirler.

Emperyalistlerin bu sahte çözüm teklifleri Kıbrıs sorununa çözüm getirmez. Emperyalistlerin “çözüm”leri yalnızca kendilerine ve uşaklarına yarar

 

TEK ÇÖZÜM DEMOKRATİK HALK DEVRİMİDİR

1-Kuzey Kıbrıs, Kıbrıs topraklarının % 38’i Türk hakim sınıfların faşist ordusunun işgali altındadır. Türk hakim sınıflarının işgalini maskelemek için kukla bir “Kıbrıs Türk Federe Devleti” oluşturulmuştur. Bu devlet işgale giydirilmiş bir maske,, bu devlet işgalcilerin bir kuklasıdır. Kuzey Kıbrıs’ın asıl yöneticileri işgalci faşist Türk hakim sınıflarıdır. “Federe devleti” ve dolayısıyla Kuzey Kıbrıs’ı yönettiklerini iddia eden Kıbrıs Türk hakim sınıfları (Komprador burjuvazi ve evkaf) ise işgalcilerin ve işgalciler üzerinden dolaylı olarak ve doğrudan çeşitli emperyalist güçlerin uşaklarıdırlar.

Kukla devleti yönetenler Kıbrıs Türk hakim sınıflarının Amerikancı kanadırdır. Bu kanadın temsilcisi UBP (Ulusal Birlik Partisi)dir.

TKP(Toplumcu Kurtuluş Partisi) ve HP (Halkçı Pati) ise Kıbrıs Türk hakim sınıflarını Batı Avrupa’cı kanadının siyasi temsilcileridirler.

Kıbrıs Türk hakim sınıflarının tüm bu partileri Türk hakim sınıflarının Kıbrıs’ı işgalini desteklemekte, fakat kuzey Kıbrıs’ın sömürülmesinde aslan payını kimin alacağı konusunda birbirleriyle dalaşmaktadırlar.

Her geçen gün daha da çok palazlanarak Kıbrıs’lı Türk hakim sınıflarının bir parçası haline gelmekte olan işçi aristokratlarının partisi, Rus sosyal emperyalizminin uşağı CTP(Cumhuriyetçi Türk Partisi) de işgali desteklemekte, sömürü payını ve Rus sosyal emperyalizminin kuzey Kıbrıs’taki etkinliğini geliştirme konusunda hakim sınıf partileriyle dalaşmakta, işçi sınıfı hareketi içine “ilerici” maskesiyle sızarak Kıbrıs devrimini imkansızlaştırmaya, içten baltalamaya çalışarak da Kıbrıs Türk hakim sınıflarına uşaklık etmektedir.

2-Kıbrıs topraklarının % 5’ini oluşturan iki bölgede 1959’daki emperyalist “çözüm” neticesinde İngiliz emperyalistleri Kıbrıs’ın bu bölgelerini Ortadoğu ve Kıbrıs halklarının yükselen devrim mücadelelerin bastırmak ve hegemonya dalaşması içinde olduğu diğer emperyalist güçlere karşı daha avantajlı bir durumda olabilmek için askeri üs olarak kullanmaktadır.

3-Güney Kıbrıs’ta ise emperyalizm Kıbrıs Rum hakim sınıfları aracılığıyla hakimiyetini sürdürmektedir ve ayrıca faşist Yunan hakim sınıflarının 10.000 civarında askeri gücü de güney Kıbrıs’a yerleştirilmiştir.

Kıbrıs Rum hakim sınıfları kuzey Kıbrıs’ın işgaline karşıdırlar. Ancak bu karşı çıkış yurtseverlik temelinde değil, Yunan şoven milliyetçiliği ve hak düşmanı çıkarları temelinde bir karşı çıkıştır. Kuzey Kıbrıs’ın faşist Türk hakim sınıfları tarafından işgali; daha önce Kıbrıs Türk ulusuna uyguladıkları milli baskı sayesinde ellerinde tuttukları pazarlarının; sömürü alanlarının daralmasına neden olmuştur. İşte onların “işgale karşı” olmasının nedeni budur. Onların “işgale karşı olma”dan anladıkları tüm Kıbrıs’ın tümüyle yeniden kendi sömürü alanları içine girmesidir. Fakat onlar 1959 da Kıbrıs’ın % 5’inin İngiliz emperyalistleri tarafından işgalini kabullenen, bugünde bu işgali çıkarlarına uygun bulup kabullenen, daha sonra ABD emperyalistlerine radar üsleri için Kıbrıs toprağını peşkeş çeken, 10.000 kişilik Yunan hakim sınıflarının ordusunu Kıbrıs devrimini bastırmak, Kıbrıs Türk milleti üzerine asimilasyona kadar varan milli zulüm uygulamak vb. amaçlarla Kıbrıs’a yerleştiren halk düşmanlarıdırlar.

Bugün güney Kıbrıs’ta Kıbrıs Rum hakim sınıflarının (komprador burjuvazi ve kilise) B. Avrupa ve bilhassa İngiliz emperyalizmine uşaklığı üstlenmiş kanadı iktidardadır. Bunların siyasi temsilcisi DCP(Demokratik Cephe Partisi)dir. Kıbrıs Rum hakim sınıflarını Amerikancı kanadının temsilciliğini ise DSP(Demokratik Seferberlik Partisi) üstlenmiştir, bunlar suratlarına maske takmış darbecilerdir.

AKEL ise Kıbrıs Rum hakim sınıflarının Rus sosyal emperyalizmine uşaklığı üstlenmiş kesiminin partisidir. Bunlar ABD emperyalizminin uşaklarına karşı İngiliz emperyalizminin uşaklarını destekleyip onlarla işbirliği yapmakta ve bu şekilde gelişmeye çalışmaktadırlar. Bu parti suratına “ilerici” maskesi geçirip işçi sınıfı hareketi içinde çalışmakta, işçi sınıfı hareketini içten baltalayarak Kıbrıs devrimini imkansız kılmaya çabalamaktadır.

Kıbrıs Rum hakim sınıflarının tüm bu partilerinin işgalci güçlere karşı tavrı yukarıda belirtildiği gibidir.

Milli burjuvazi ve onun partisi EDEK Kıbrıs devriminin bu günkü aşamasında halk saflarındadır. Fakat onlar sınıf karakterlerine uygun olarak işgalci güçlere karşı tutarsız bir tavır içerisindedirler. Faşist Türk hakim sınıflarının kuzey Kıbrıs’ı işgaline karşı çıkmakta, fakat Kıbrıs’ın % 5’inin İngiliz emperyalizmi tarafından işgalinin ve Yunun hakim sınıflarının faşist ordusunun Kıbrıs’a yerleştirilmesinin sorumlusu olan Kıbrıs Rum hakim sınıflarıyla bu işgalcileri meşru görme ve kabullenme temelinde uzlaşmaktadırlar.

Ve tüm Kıbrıs’ta ve bilhassa Kuzey Kıbrıs’ta çeşitli milliyetlerden Kıbrıs halkının tüm işgalci güçlere, onların Kıbrıs’taki köpeklerine karşı mücadelesi yükselmektedir.

Kıbrıs proletaryası, Kıbrıs’ın çeşitli milliyetlerden  halkı.

Türk hakim sınıflarının faşist ordusu, Yunan hakim sınıflarının faşist ordusu ve İngiliz emperyalistlerinin ordusu Kıbrıs topraklarını çiğniyorlar. Bunlardan Türk hakim sınıflarının ve İngiliz emperyalistlerinin orduları doğrudan ve Yunan hakim sınıflarının ordusu dolaylı olarak işgal ordularıdırlar. “Vatan, Millet, Sakarya” palavralarını ağızlarından düşürmeyen, Kıbrıs Rum ve Türk hakim sınıflarının büyük bir kesimini oluşturan bir avuç hainde şu veya bu işgalci gücün köpekliğini üstlenmiş durumdadır.

Rum, Türk diye bizi böldüler. Halbuki biz Kıbrıs’lı Rum ve Kıbrıs’lı Türk’üz. Biz birbirimizin, sınıf            kardeşlerimizin boğazını sıkarken onlar Kıbrıs’lı köpekleriyle elele Kıbrıs’ı işgal ettiler.

Tüm işgalcileri ve onların Kıbrıs’lı köpeklerini Kıbrıs’tan kovmalıyız. Bu, zor ölüm ve cefa dolu ve aynı zamanda şanlı bir görevdir. Bu görevi nasıl yerine getirebiliriz?

Makaryos’un izinde mi yürümeli? DCP-DSP-AKEL in peşine mi düşmeli? Yoksa UBP, TKP,HB, CTP’nin mi peşine takılmalı?

Hayır. Asla.

Hem Makaryos, hem de bütün bu partiler halk düşmanlarının siyasi temsilcileridirler. Dün bizi Rum-Türk diye bölüp birbirimize düşürenler, emperyalizme uşaklık edenler, bugün şu veya bu işgalciyi destekleyenler, işgali ve Kıbrıs’ın bölünmüşlüğünü şu veya bu şekilde kabul edenler bunlardır. Bunların peşinden gidersek ne işgalden, ne de sömürü ve zulümden kurtulamayız. Bunlar bizim düşmanlarımızdır. Bunu anlamalıyız.

 

Ya EDEK?

EDEK’te bizi kurtuluşa götüremez. İşgalcileri kovmamıza önderlik edemez. EDEK Kıbrıs Rum milli Burjuvazisinin partisidir. Tutarsız ve sallantılıdır.

Bir de kendisine M-L diyen sahte devrimciler var. Bunların bir kısmı Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum proletaryasının ve halkının ayrı örgütlenmesini ve ayrı mücadelesini savunuyorlar. Bunlar emperyalizmin ve onların Kıbrıs’taki köpeklerinin halkımıza zor ve dalaverayla dayattırdığı  bölünmüşlüğü kabulleniyorlar. Eğer Kıbrıs proletaryası ve halkı birlikte örgütlenmez ve birlikte mücadele etmezse, eğer bunların peşine takınılınırsa işgalciler kovulamaz. Sömürü ve zulüm son bulmaz.

Bunların bazıları da, daha düne kadar enosis diye bağırırken bugün enosis pratik bir çözüm değildir deyip enosisten bahsetmiyorlar. Enosisin daha sonra ele alınması gereken bir mesele olduğundan dem vuruyorlar. Enosis fikrini şu veya bu şekilde, açık veya gizli olarak savunmak Kıbrıs’ın çeşitli milliyetlerden proletaryasın ve halkını bölmek, milliyet temelinde bölmek demektir.

Gerek Kıbrıs’ın bölünmüşlüğünü, gerek enosisi şu veya bu şekilde savunanlar sosyal şovenlerdir. Bunlar pratikte de sosyal şovendir. Bunlar kendileri gibi sosyal şoven olan Türkiye ve Yunanistan’daki sahte devrimcilerle kolkola girdiler. Onların partileri içinde çalışıyorlar. Onların gazetelerini Kıbrıs’ta satıp bu gazeteler çevresinde örgütleniyorlar. Bunların peşinden giderek de işgalciler kovulmaz. Sömürü ve zulümden kurtulunamaz.

 

TÜM İŞGALCİLERİN KOVULMASINDA BİZE YOL GÖSTERECEK PARTİ KKP (M-L) (Kıbrıs Komünist Partisi M-L)DİR. KKP (M-L) Kıbrıs halkını ve Kıbrıs proletaryasının zafere götürecek olan partidir.

KKP-ML, uluslararası proletaryanın Kıbrıs’taki öncü gücüdür. M-L bilimini kavramış, Kıbrıs’tan tüm işgalcileri ve onların köpeklerinin kovmaya, Kıbrıs’ta sömürü ve zulmün kökünü kazımaya inançlı komünistlerin partisidir.

KKP-ML Kıbrıs proletaryasının ve halkının birlikte örgütlenmesini ve birlikte mücadelesini savunur. KKP-ML Kıbrıs halkının milliyetlere bölünmüşlüğünün, her türlü milli zulmün, milli zulmün açık ve gizli savunucularının amansız düşmanıdır. Kıbrıs halkını enternasyonalizm yoluyla eğitmeyi bir görev bilir.

KKP-ML ilk olarak tüm işgalcilere karşı olan herkesi birleştirecek, işgalcileri ve onların Kıbrıs’lı köpeklerini Kıbrıs’tan kovacaktır. KKP-ML kendi önderliğinde bir halk ordusu oluşturacak, halkı tüm işgalcilere karşı silahlandırıp savaşa seferber edecektir. Kıbrıs halkını, halkın birleşik cephesinde birleştirecek, tüm işgalcilere karşı savaşmayı kabullenirlerse halk düşmanlarının bir bölümü ile de geçici bir ittifaka girmekten de çekinmeyecektir.

KKP-ML işgalcileri ve onların köpeklerini kovup durmayacaktır. İşgale karşı savaşın zaferinden sonra Demokratik Halk Devrimini sonuçlandırıp zafere ulaştırıp, proletarya önderliğinde halkın demokratik diktatörlüğünü kuracaktır.

KKP-ML DHD’nin zaferiyle de yetinmeyecek, DH diktatörlüğü şartlarında sosyalizmi inşa edecek ve dünya çapında komünist toplumun kurulmasında payına düşen şanlı görevi yerine getirecektir.

Kıbrıs’ın tüm komünist devrimcileri. KKP-ML içinde örgütlenelim.

Kıbrıs proletaryası ve çeşitli milliyetlerden çilekeş halkı. KKP-ML önderliğinde örgütlenelim, onu destekleyelim.

 

KIBRIS KONUSUNDA TAVIR MİHENK TAŞIDIR

Kıbrıs konusunda kendine “devrimci” diyen sahtekarlarla, komünistler arasında kökten bir farklılık vardır.

Türkiye’deki sahte devrimcilerden Rus sosyal emperyalizminin uşaklığını yapanlar, uşaklıklarını bir kez daha ispatladılar. Bunlar Kıbrıs’ın faşist Türk hakim sınıflarının ordusu tarafından işgalini başlangıçta açıkça ve ateşli bir biçimde desteklediler. Ecevit’i “yurtsever” “anti-faşist” vb. ilan ettiler. Faşist ordunun desteklenmesi için kampanyalar açtılar. Bunların denetimdeki  DİSK faşist Türk hakim sınıflarıyla el ele” Yunan mezalimine karşı” (!) milli birlik” propagandası yaptı. İşçilerin bir yövmiyesini faşist orduya bağışlattılar. Grevleri durdular. Bu hainler daha sonra efendilerinin kuyruğunda tavır değiştirdiler. Bugün T’K’P, TİP, TSİP gibi partiler, bunların denetimindeki DİSK, İGD vb. teşkilatlar Kıbrıs sorunun ‘enternasyonal çözümü’ yolunda propaganda yapıyorlar. Rus sosyal emperyalizminin Ecevit’in son Moskova ziyaretinde tavır değiştirmesi ile, bunlarda tavır değiştireceklerdir.

Kendine M-L diyen bir dizi diğer oportünist gruba gelince:

Bunlardan Kurtuluş ve Devrimci Yol etrafında toplanan oportünist gruplar Kıbrıs’ta çözüm olarak enternasyonalleştirmeyi’ görüp göstermekte, fakat kesin tavır takınmaktan her zamanki orta yolcu tavırlarıyla kaçınmaktadırlar.

Aydınlık, Halkın Sesi dergileri yani TİKP etrafında toplanan bir kısım revizyonist, aşırı, sağcı şoven milliyetçi görüşler savunuyorlar. Çözüm konusunda bunların getirdikleri öneri ‘iki süper güç, özellikle de yeni çarlar(!) aradan çekilmesi’dir. Onlar aradan çekildikten sonra Türkiye ve Yunanistan’daki faşistler Kıbrıs sorununu kendi aralarında ve barışçıl yollarla çözeceklerdir. İşte onların Kıbrıs konusunda anlayışları budur.

‘Halkın Kurtuluşu’, ‘Halkın Birliği’ ‘Halkın Yolu’ oportünistleri de üç aşağı beş yukarı TİKP ile aynı görüşleri savunuyorlar.

Tüm bu grupların Kıbrıs sorununa yaklaşımlarının ortak noktası, soruna Türkiye’nin -yani Türk hakim sınıflarının- bir iç meselesi olarak ve “Türkiye halkının menfaatleri açısından” yaklaşmaları, “iki süper güç” adını taktıkları en büyük emperyalist güçler olan ABD emperyalistlerini ve Rus sosyal emperyalistlerini” dünya halklarının baş düşmanı” görmeleridir.

TKP(ML) içerisinde örgütlenmiş olan biz Türkiye’li komünistlerin Kıbrıs konusundaki tavrımız açık, kesin ve proleter enternasyonalizmi ruhuyla doludur.

1-Kıbrıs’ta Türk hakim sınıflarının giriştikleri savaş gerici bir savaş idi. Kıbrıs halkına karşı bir savaştı. Genel olarak tüm komünistlerin, özel olarak Türkiyeli ve Yunanistanlı komünistlerin bu savaş karşısındaki tavrı ‘devrimci bozgunculuk’ olmalı idi. Yani komünistler, şovenizmi göğüslemeli, tutarlı bir şekilde savaşın gerçek niteliğini kitlelere açıklamalı, kitleleri hakim sınıflara ve emperyalizme karşı devrimci mücadele temelinde birleştirmeye çalışmalıydı. Bu görev ne Türkiye nede Yunanistan’da başarılı bir şekilde yerine getirilemedi. Türkiye’de partimiz

TKP(M-L) Kıbrıs konusunda uzun bir süre sustu. Bunun esas sorumluları partimizi tasfiyeye kalkışan bir hiziptir. Bu parti tasfiyecisi hizip bugün partimizden atılmış ve partimiz 1.Konferansını topluyarak dağınıklığa son vermiştir. Biz Türkiyeli komünistler Kıbrıs konusunda görevimizi yerine getiremediğimizin bilincindeyiz ve proleter enternasyonalizm ruhuyla dolu olarak bu konuda görevimizi yerine getirmeye kararlıyız.

2-Biz Türkiyeli komünistler bugün Kıbrıs’ı işgal etmiş olan faşist Türk hakim sınıflarının faşist işgal güçlerine ve tüm diğer işgalcilere karşıyız. Kıbrıs halkının işgalcilere karşı KKP-ML önderliğindeki mücadelesini proleter enternasyonalizmi ruhuyla desteklediğimiz ilan ederiz. Bu destek sadece söz ile değildir. Bu desteği bir yandan ülkemizde; Kıbrıs’ı işgal eden Türk hakim sınıflarının faşist iktidarını yıkma mücadelemizi geliştirerek; diğer yandan Kıbrıs devrimine maddi-manevi her türlü dayanışmayı sağlayarak yerine getiririz.

3-Biz Türkiye’li Komünistler Kıbrıs’ta komünistlerin ve halkın Türkiye ve Yunanistan’dan ayrı olarak teşkilatlanmasını savunuyoruz. Çünkü Kıbrıs devrimi Türkiye ve Yunanistan’dakinden ayrı bir devrimdir. Düşmanlar genelde benzerlikler gösterse bile özelde ayrıdır. Türkiye ve Yunanistan’da ve İngiltere’de sosyal şoven özlerine uygun olarak Kıbrıs’lı devrimcileri ve Kıbrıs halkını kendi teşkilatları içinde örgütlemeye çalışan, kendi peşlerine takmaya çalışan tüm oportünist, revizyonist ve Troçkistlerin teşhir ve tecritini bir görev olarak görüyoruz.

4-Biz Türkiye’li komünistler Kıbrıs’taki milli meselenin çözümünü Kıbrıs devriminden koparan, Kıbrıs halkı adına soruna çözüm getirmeye çalışan, özü şövenizm olan ‘Bağımsız Yunanistan’la birleşmiş bağımsız Kıbrıs’ vb. önerileri red ediyoruz. Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk milletlerinin varlığını, bu milletlerin Türkiye’deki Türk ve Yunanistan’daki Yunan milletlerinden farklı olduklarını görüyor ve aralarındaki milli çelişmeyi KKP-ML önderliğinde zafere ulaştıracakları DHD ile çözebileceklerini biliyoruz. Bu gerçekleri küllendirmeye çalışan ‘iki toplum’ vb. safsataları reddediyoruz.

5-Kıbrıs sorunun tek çözümü, Kıbrıs halkının KKP-ML önderliğinde sürdürmekte olduğu Demokratik Halk Devriminin zaferiyle mümkün olacaktır. Biz Türkiye’li komünistler bunun propagandasın yapacak ve Kıbrıs halkının bu yoldaki mücadelesini proleter enternasyonalizmi ruhuyla var gücümüzle destekleyeceğiz.

 

Yaşasın KKP(M-L)!

Yaşasın TKP(M-L)!

Yaşasın Proleter Enternasyonalizmi!

Kahrolsun Tüm İşgal Güçleri!

Yaşasın Bağımsız ve Demokratik Kıbrıs!

Kahrolsun Emperyalist ve Gerici Savaşlar!

Yaşasın Haklı Devrimci Savaşlar!

Kahrolsun Emperyalist Çözüm Planları!

Tek Çözüm Demokratik Halk Devrimidir!

Tüm İşgalcilere ve Onların Köpeklerine Karşı Savaş!

Yaşasın Kıbrıs , Türkiye ve Yunanistan Halklarının Devrimci Birliği!

 

20 Temmuz 1978

KKP(M-L) Örgütleme Komitesi; TKP(M-L) MK

 

Komünist, sayı: 3, 1978