Grigoris Konstantopoulos

Γρηγόρη Κωνσταντόπουλου

(Grigoris Konstantopoulos)

Ölümsüzleştiği tarih: 23 Ocak 2017

1945 yılında dünyaya gelen Grigoris Konstantopoulos yoldaş, genç yaşta devrimci fikirlerle tanıştığından itibaren Yunanistan devriminin gerçekleşmesi için mücadele etti.

1967 yılında Yunanistan’da yaşanan darbe ve Albaylar Cuntası’ndan sonra, bir süreliğine Kanada’da sürgünde yaşamak zorunda kaldı. 1974 yılında ülkesine döndü.

1980 yılında Yunanistan Komünist Partisi (marksist-leninist) [ΚΚΕ(μ-λ)]’in kurucu kadroları içinde yer aldı. YKP (ml) MK ve MK SB’de görev alan yoldaş, partisiyle bütünleşmiş bir kişilikti.

1980 yılından bu yana partimizle yakın bir ilişki içinde olan, partimizin her sorunuyla yakından ilgilenen, olanak sunan, görüş ve önerileriyle fikir üreten, deney ve tecrübelerini aktaran yoldaşın kalbi sadece Yunanistan devrimi için değil, Türkiye devrimi içinde atıyordu.

1980 yılında Askeri Faşist Cuntası sonrası Yunanistan’a çıkmak zorunda kalan yüzlerce politik mülteciye yardım etmiş, evinde misafir ederek enternasyonalist dayanışma içinde bulunmuştur.

Grigoris Konstantopoulos yoldaş 23 Ocak 2017’de Atina’da ölümsüzleşmiştir.

Grigoris Konstantopoulos yoldaş partimizin 2002 yılında gerçekleştirdiği 7. Konferansı’nda alınan bir kararla Parti Onur Üyesi olarak kabul edilmiştir.

Grigoris Konstantopoulos yoldaş ölümsüzleştiğinde TKP-ML Onur üyesiydi.

 

*********

Gregory için

“İşte Grigoris Konstantopoulos buydu, proleter enternasyonalizminin özü buydu ve işte bu yüzden Türk yoldaşlarının açıklamaları son derece politik ve aynı zamanda son derece duygusaldı! Eğer Türkçe-Yunanca sözlüklerde ‘yoldaş’ sözcüğü σύντροφος olarak çevriliyorsa, 1983’ten itibaren ‘yoldaş”‘sözcüğü Gregory olarak çevrilmelidir!”

Grigoris Konstantopoulos

Bu not Gregory’nin artık burada olmadığını öğrendiğimiz gün, 1/23/17 Pazartesi günü yazılmaya başlandı. Duygusal yükü çok büyük olduğu için yarım bırakıldı. 1/28/2017 Cumartesi günü düzenlenen cenaze töreninden bu yana yükü daha da arttı. Yine de, Gregory’e ve yazarına bir borç olarak metin tamamlanmalıdır.

23/1/2017 tarihinde, diğer pek çok kişi gibi benim de siyasi faaliyetimin uzun bir döneminde yakın ilişki içinde olduğum yoldaşım Grigoris Konstantopoulos hayatını kaybetti. Gregory’nin kim olduğuna dair çıkarımlar; bu kişiler arası ilişki, Gregory’nin sözleri ve eylemleri aracılığıyla oluşmuştur.

Gregory tek değilse bile kesinlikle son Yunan Maoistiydi. Bu cümle bazılarını yabancılaştırabileceği (hatta kızdırabileceği, ama bu beni hiç ilgilendirmiyor) için kendimi açıklamak zorundayım. O bir Maoistti, sadece Marksist-Leninist değil, çünkü bu şekilde Yunanistan’da değil Kanada’da şekillendi. Yani ideolojik-politik olarak Büyük Proleter Kültür Devrimi’nden önceki dönemde, revizyonizme karşı şekillenmedi. Yani EDA [Birleşik Demokratik Sol (EDA ), esas olarak 1951-1974 döneminde faaliyet gösteren bir Yunan siyasi partisiydi ve Albaylar Cuntası sırasında kapatıldı. ed) ve Lambrakis [Yunanistan da 1965 yılında hükümeti ve halkı anayasaya uymaya ve saygı göstermeye çağıran bir örgüt ed.) ile bir çatışma içinde oluşmadı. Elbette Juliana’daki harekete (1965 sonrası Yunanistan kitle hareketini tanınlayan dönem ed.] bir gösterici olarak katıldı, ancak “revizyonist” ve “dogmatik” solcu sokak arasındaki bir çatışma olan bu çatışmaya dahil olmadı. M-L sokağını eskinin yeniden doğuşu ya da yeniden inşası olarak anlayanlardan biri değildi, çünkü kökleri eskide değildi. Gregory yeninin eski ve modası geçmiş malzemelerden inşa edilmesini beklemiyor, onu inşa edecek yeniyi arıyordu. Bu ikincisinin kesiştiği nokta, Stalin yönetimindeki Bolşevik Parti Politbürosu’nun kapalı kapıları ardındaki çatışmanın aksine, BPKD içinde şekillenen devrimci ve revizyonist bakış açısı arasındaki açık çatışmaydı; bu çatışma, Mao gibi Gregory’nin de sarsılmaz bir güven duyduğu kitlelere asla mal olmamıştı.

Kanada’da devrimci fikirlerle tanıştı ve burada Maoizm’in gelişmiş kapitalist ülkelerde ele alınış biçimiyle ve her birinin kendine has özellikleriyle temasa geçti. Kanada’nın da epeyce özelliği vardı. Yukarıdakileri anlamak için, “Rönesans” ve diktatörlük öncesi “PPSP” [İlerici Tüm Öğrenciler Birlik Partisi, Yunanistan’da bir öğrenci partisi ed.] tedrisatından geçen ya da bu yoldaşlar tarafından eğitilen yoldaşlar ya da en azından birkaç yoldaş, “biz kırmızı kitapla birlikte değiliz” dediler ve hala da diyorlar. Mao’nun bu eseri (“Başkan Mao’nun Eserlerinden Alıntılar”) hiçbir zaman ellerinde vazgeçilmez bir araç olmadı, aksine kısa sürede dönemin fetişi haline geldi ve ona karşı eleştirel bir tutum takınmalarına neden oldu.

Συνεπή Πάλη- Synepí Páli [“Sürekli Mücadele”]
Gregory bu görüşe katılmıyordu, o “kırmızı kitap”tan yanaydı. Kendisine 1970 yılında Kanada’nın Toronto kentinde “Sürekli Mücadele” [Συνεπή Πάλη- Synepí Páli, ed.] örgütünü kurması için yol gösterenin ve hareket içindeki ilk adımlarını atabilmesi için kendisini ideolojik ve politik olarak şekillendirenin bu kitap olduğunu sonuna kadar savundu. “Sürekli Mücadele” ilk dönemlerinde tamamen bir işçi örgütüydü ve üyelerinin sınırlı eğitimi nedeniyle başlığında editoryal bir hata bulunan aylık “Sürekli Mücadele” gazetesini binlerce nüsha olarak yayınlıyordu. Toronto’da güçlüydü ve Montreal’de de etkisi vardı. Ancak hiçbir üye, okul yıllarında okumadığı kadar, mücadele yıllarında okudu. Yoldaş Gregory ve diğer yoldaşlar, dönemin devrimci literatürünü okuyabilmek ve özellikle de hem savaş karşıtı-anti-emperyalist mücadeleleri hem emek mücadelelerini hem de Kanada’nın yerli halkı gibi çeşitli etnik grupların hakları için kitlesel ve şiddetli mücadeleleri içeren çok düzeyli harekete ve tartışmalara katılabilmek için akşam İngilizce kurslarına gittiler.

Aynı zamanda hem Grigoris hem de Yunan yoldaşlarının geri kalanı, kurucusu benmerkezci Hardial Bains olduğu için sorunlu bir örgüt ama aynı zamanda çok etnikli ve militan olan Kanada Komünist Partisi (m-l)’nin üyeleriydi. Bu bağlamda, esasen siyasi bir mülteci olan Gregory, siyasi bir özne (Maoist), proleter (doğası ve konumu gereği) bir enternasyonalist (çok etnikli bir ideolojik-politik ve sınıfsal ortamda Yunan göçmen/siyasi mülteci) olarak ortaya çıktı. Gregory, KKK(m-l)’den ayrılan son Yunanlıydı çünkü insanlara ve devrimci fikirlere olan inancı, yeniden yönlendirme umudu kaybolana kadar bu örgüt içinde devrimci bir yönde ısrar etmesine neden oldu.

Gregory bir Maoistti çünkü Maoizmin temel ilkelerini takip ediyordu. Çoğu zaman uğruna tek başına mücadele ettiği proleter enternasyonalizmini, ara sıra yapılan bir uğraş olarak değil, komünist hareketin kurucu bir unsuru olarak görüyordu. Evi Türkiye’den gelen siyasi mültecilere her zaman açıktı. Avrupa’nın herhangi bir şehrinde Türkiyeli siyasi mültecilerle ilgili bir etkinlik düzenlendiğinde ve bir Yunanlı katıldığında, “Grigoris?” sorusuyla karşılaşırdı. Ve onun iyi olduğunu öğrendiklerinde, sessiz kalırlar ve hatta bazıları selam gönderdi. Bu muazzam yoldaşlığın -ve sadece sevginin değil- nedeni, birkaç yıl önce Gregory ile yaptığımız bir gezide bir Türk siyasi mültecinin bana söylediği sözlerde özetleniyor: “Anavatanını genç yaşta, kovalanarak ve korkarak terk etmek, uçsuz bucaksız mesafeleri yürümek ve sonunda hiç kimseyi tanımadığın yabancı bir şehirde, Atina’da seni bekleyen bir gülümseme ve kucaklaşmanın ne demek olduğunu biliyor musun?” İşte Grigoris Konstantopoulos buydu, proleter enternasyonalizminin özü buydu ve işte bu yüzden Türk yoldaşlarının açıklamaları son derece politik ve aynı zamanda son derece duygusaldı! Eğer Türkçe-Yunanca sözlüklerde “yoldaş” sözcüğü σύντροφος olarak çevriliyorsa, 1983’ten itibaren “yoldaş” sözcüğü Gregory olarak çevrilmelidir!

Ancak proleter enternasyonalizmini uygulamak için uluslararası durumu ve her şeyden önce uluslararası devrimci hareketin durumunu ve görevlerini de analiz etmelisiniz. Ve Gregory her fırsatta bu sorular üzerine düşündü ve tartıştı. Santiago Roncagliolio’nun “Dördüncü Romantizm” kitabını, kitabın Yunanistan’da yayınlanmasından kısa bir süre sonra okudu ve Peru KP’sinin gidişatı ve özellikle de çıkmazları üzerine kendi düşüncelerini beslemek için yazarın Peru KP’si hakkındaki düşünceleri üzerine düşündü.

Gregory gerçeğin devrimci olduğuna inanıyordu ve bu nedenle görüşleri için her düzeyde dürüst ve açık bir şekilde mücadele etti. Uluslararası düzeyde diğer ülkelerden yoldaşlarla tartışmalarda, Yunanistan’da diğer güçlerle tartışmalarda, kendi örgütü içinde yoldaşlarıyla ve arkadaşlarıyla. BPKD’nin gerçek bir evladı olarak, (iki) çizginin açık mücadelesinden yanaydı ve bunu hem uluslararası hem de ulusal düzeyde sözlü ve yazılı müdahaleleriyle uygulamaya koydu. Bu nedenle devrimcilerin takdirini, saygısını ve sevgisini kazandı. Var olmayan “sıhhi bölgelere” meydan okuyarak ve aynı zamanda herhangi bir devrimci solun bağrındaki mevcut reformizme saldırarak ortak eylemin hem gerekliliğine hem de olasılığına kesin olarak inanıyordu. Gregory’ye göre bu ikincisi, ortak eylemin önündeki tek önemli engeli oluşturuyordu. Ortak eylem bağlamında Gregory kendi görüşlerini ve hedeflerini açıkça ortaya koydu ve muhataplarının görüşlerini saygıyla dinledi.

Bu süreçte çok derin dostluklar kurması tesadüf değildi. Gregory’nin “başka bir hamurdan” olduğunu belirterek veda ettiği, yakın zamanda vefat eden Fr. Christos Bistis’le de aynı şekilde. Ayrıca, pek çok ortak noktaları vardı. Biri “Sürekli Mücadele”yi kurarken, diğeri de “EKKE”nin [Yunanistan Devrimci Komünist Hareketi, ed.] oluşumuna katkıda bulundu. Gregory ve Kanada’daki arkadaşlarının 1973’te AMEE’ya [Yurtdışındaki Yunanlıların Mücadele Cephesi, Cunta döneminde (1967-1974) kurulmuş bir Yunan örgütüydü, ed.] katılmaya karar verdiklerinde, Christos Bistis ve EKKE’nin AMEE ile olası bir ortak adımı tartışıyor olmaları bir tesadüf mü bilmiyoruz. Her ikisi de BPKD’ye katıldılar ve sakatlıklarının ve kronik sağlık sorunlarının getirdiği sınırlamalara rağmen gökyüzüne yapılacak bir sonraki saldırı için sonuna kadar mücadele ettiler. Savvas Michael, insani, politik ve duyguları açıkça belli olan bir veda ile.

Bir Troçkist ve bir Maoist’i birbirinden ayıran pek çok şey vardı ama yaşam sevgisi, insana ve komünizme olan inançları, birinin diğerine olan sevgisini oluşturmaya yetecek unsurlar yoktu. Ve son olarak, Grigoris’i çok seven ve – orada bulunmasına rağmen – ona yazdığı vedayı bile okuyamayan Mitsos Desyllas. Geriye sadece ikisi kalan ve kayıplarının izlerini açıkça taşıyan devrimci bir dörtlü. Kostas Tziantzis’in kaybını Mitsos Desyllas’tan öğrendiğinde Grigoris uyuyamadı. Aynı zamanda Grigoris’le iki ortak noktası olan, devrimci etik ve bağımsız düşünce tarzına sahip kendi adamını da kaybettiğini hissetti.

Gregory’nin ahlakı tartışılmaz. O, insan sevgisine sahip iyi bir adamdı. Nazım Hikmet’in bir önceki “Kriz ve Eleştiri” makalesinde yazdığı ve hatırlattığı gibi ve Vassilis Samaras’ın kendi vedasında yazdığı gibi, Gregory “tepeden tırnağa sevgi dolu bir komünistti”. Gregory tüm dünyayı severdi. Ve eğer bazı insanlar onu hayal kırıklığına uğrattıysa – ki ahlaki ve siyasi çöküşün son yıllarında bu tür insanların örnekleri etrafımızda çoğalıyor – Gregory dedikodu yapmadı ya da ağır sözler söylemedi, sadece “onlar adına utanıyorum” dedi. Bir insan hakkında söyleyebileceği daha kötü bir söz olamazdı!

Bağımsız düşünce tarzı, işçi sınıfı ya da BPKD gibi bir dizi konuyu sürekli olarak araştırmasıyla kendini göstermiştir. Bu çabasında, kendisini verilerle beslemeleri ve endişelerini tartışmaları için geniş arkadaş ağından yararlanıyordu.

Yaşama olan sevgisi sadece sağlık sorunlarıyla sürekli mücadele etmesinden değil, aynı zamanda genç nesle duyduğu sevgiden, onları sadece ideolojik ve politik olarak değil, aynı zamanda ahlaki ve dürüst yaşam açısından da eğitmek için sürekli çaba göstermesinden anlaşılmaktadır. Gözlerini “gençlere çevirmiş” yaşlı Prens Kropotkin’i anımsatıyordu. Ve bu sevgi, cenazesine kitlesel olarak katılan ve Sultani Caddesi’ndeki her zaman misafirperver apartmanda her şeyden önce büyük bir kalbi ve büyük bir kucaklamayı kaybettikleri için en çok üzülenler arasında olan genç nesil tarafından ona iade edildi.

Tüm bu ciddi ve politik konuları sınırsız mizah ve inanılmaz şakalarla birleştirdi. Bazıları o kadar “eşek şakası”ydı ki arkadaşları ve şakalarının kurbanları yıllarca ondan bahsetti. Aynı zamanda harika bir hikaye anlatıcısıydı. Özellikle eski kitapçıda, birkaç metrekarelik bir alanda kitaplar, Yota, Gregory ve bir sürü hikâye vardı. Hikayelerinden birinde Gregory, Kanada’dayken Joan Baez ile seyahat ettiğini ve hatta onu bir kadın olarak sevdiğini iddia ediyordu.

Baez’in İsveçli göçmen ve radikal sendikacı Joe Hill hakkında söylediği bir şarkının sözleriyle bitirmek istiyorum:

“Dün gece rüyamda Joe Hill’i gördüm/ Senin ve benim gibi canlı/ Dedim ki “Ama Joe, sen on yıldır ölüsün”/ “Ben hiç ölmedim” dedi/ “Ben hiç ölmedim” dedi (…) San Diego’dan Maine’e/ Her madende ve fabrikada/ İşçilerin hakları için ayağa kalktığı yerde/ Orada Joe Hill’i bulacaksın (…)”

Ve eminim ki Gregory de bize Hill’in Hollywood S’e verdiği gibi cevap verirdi: “Yas tutmayın, örgütlenin!”

Christos May

31.01.2017

Kaynak: https://krisikaikritiki.wordpress.com/2017/01/31/για-τον-γρηγόρη/