Çiğdem Yılmaz

Çiğdem Yılmaz

Ölümsüzleştiği tarih: 30 Haziran 2010

Çiğdem Yılmaz yoldaş, 1987 Sivas Zara – Kanlıçayır köyü doğumludur. Kürt ulusuna mensup bir ailenin çocuğudur. Devrimci düşüncelerle ve partimizin görüşleriyle İstanbul’da lise yıllarında tanıştı. Komsomol örgütümüz TMLGB’de örgütlendi.

İstanbul’da devrimci faaliyetini sürdürürken, 2007 yılında feodal aile baskısıyla evlendi. Ancak bu durum devrimci mücadele yürütme isteğini engellemedi. Bütün ataerkil baskılara karşı evliliğini sonlandırarak, Çukurova ve Amed bölgesinde devrimci faaliyetini sürdürdü.

Çiğdem Yılmaz yoldaş, 2009 yazında gerilla mücadelesine katıldı.

Dersim Ovacık Aslandoğmuş Köyü yakınlarında 29 Haziran’ı 30 Haziran’a bağlayan gece yoldaşı Ferdi Karacan‘la birlikte düşman pususunda ölümsüzleşti.

Çiğdem Yılmaz yoldaş doğduğu köy olan Sivas Zara – Kanlıçayır’da toprağa verildi.

Parti adı “Kinem” olan Çigdem Yılmaz ölümsüzleştiğinde TKP-ML militanı, TİKKO savaşçısıdır.

 

Çiğdem Yılmaz ve Haydar Arğal yoldaşlar.

<em>27 Mayıs 20027de Dersimde <a href=httpswwwtkpmlcomhidir ogurswcfpc=1>Hıdır Oğur<a> yoldaşla birlikte ölümsüzleşen PKK HPG gerillası Mahmut Polatın İstanbul Gazi Mahallesindeki cenaze töreninde Çigdem Yılmaz yoldaş<em>

 

<em>Munzur Kinem Ölümsüzdür TKP ML TİKKO Dersimde Aslandoğmuş Ölümsüzleriyle ilgili yapılan bir yazılama<em>

*****

“Size sarıldığı zaman sıcaklığını bunu 10 sene sonra yine hatırlarsınız.”

 – 29 Haziran 2010’da Ovacık Şahverdi köyünde Ferdi Karacan (Munzur)la birlikte ölümsüzleşen Çiğdem Yılmaz’ı (Kinem) tanıyorsunuz…

Çiğdem’le biz, o dönemlerde gençliğin bir konferans çalışması vardı, ben de o gençlik çalışmasına dahil oldum. O dönemlerde Marmara Bölgesi’nde birçok semte gittik. Özellikle gecekondu mahallelerinin yoğun olduğu bölgelerde yürüyecek çalışmanın maddi anlamda ihtiyaçlarını karşılamak için küçük kartlar vardı. Onları satmaya çalıştık. Çiğdem’de bitmeyen bir enerji vardı.

Sürekli hareket halinde olan enerjisi çok yüksek, canlı, espri yapan, hayat dolu capcanlı bir insandı. Bu özellikleri insanlarla çok rahat ilişki kurmasını, ilişkilerin çok hızlı bir şekilde geliştirmesini, çok sıcak bir ilişki kurmasını sağlardı.

Özellikle yaşlı teyzelerle çok sıcak bir ilişki kurardı. Çok sevilirdi yaşlı teyzeler tarafından. Çiğdem burada semt çalışması yürüttü bir dönem. Sonra gençlik çalışmasını semtlerdeki genç ilişkiler üzerinden yürüttü. Burada o dönemlerde Çiğdem’in yaşamına damga vuran NATO zirvesi süreci vardır.

NATO Zirvesi’ne karşı gerçekleştirilen bir eylem süreci oldu. O dönemde Irak’ta İşgale Hayır Koordinasyonu vardı. Biz de hareket olarak içerisindeydik ve o dönemde NATO Zirvesi İstanbul’da yapılacaktı. Buna karşı bütün kurumlar başarılı diyebileceğimiz bir çalışma yürüttü. Çalışma ortaktı ciddi bir kamuoyu da yarattı. Yaygın bir kitle çalışması, bir propaganda çalışması yürütüldü.

NATO Zirvesi’nin yapılacağı yere toplanmak için bir gün öncesinden akşam Okmeydanı Fatma Girik farkında toplanıldı. Oradan yürüyüşe geçildi binlerce insanla beraber.

Aynı zamanda gençlikten yoldaşlar vardı. Çiğdem de öyle dahil olmuştu. Daha Perpa’nın oraya gelmeden, ciddi bir kuşatma vardı, polis saldırıya geçti, çatışmalar başladı karşılıklı, düşman saldırırken devrimciler de kendi ellerindeki bütün imkanlarla -molotoflarla, sapanlarla zaten çok ciddi bir hazırlıkta vardı her kurumun-karşılık verdi.

O arada Çiğdem bir yerde sıkışıyor, bir duvara atlaması gerekiyor bir grubu görüyor kendisi duvara atlıyor sonra aşağıda kalanları görüyor geri dönüp onları da kurtarıyor.

Bir dönem sonra Mersin’e döndü. Orada bir süre sonra geriledi. Çok duygusal bir karakteri vardı. Bir evlilik gerçekleştirdi. Devrimci temelde bir ilişki değildi beraber olduğu kişi bu ilişkiyi devrimci temelde sürdürebilecek bir karaktere sahip değildi. Çiğdem’i ileriye taşıyabilecek, anlayabilecek bir kabiliyeti olan biri de değildi.

Bir süre sonra doğal olarak problemler yaşadı zaten bizimkiler başlangıçta itiraz etmişler, istememişlerdi ancak Çiğdem evlenmeyi tercih etti.

Çiğdem’le ilişkilerini evlilik sürecinde sürdürdüler. Bir süre sonra bu kişiyle problemleri büyüdü. İlişkiyi böyle sürdürmeyeceğine karar veriyor bir gün Çiğdem.

Adana’da Atilla Altıkat diye bir üst geçit vardır. Çiğdem yine sorun yaşadığı bir gün evden çıkıyor.  Koşmaya başlıyor. Sonra bir ara farkediyor, koşarken tam bizim arkadaşların olduğu yere doğru koşuyor, onların evinin olduğu yere doğru.

Atilla Altıkat Adana’da çok meşhur bir üst geçit, üst geçidin başına geçiyor. Sırat köprüsü gibi köprünün diğer tarafında kendi yoldaşları var. Yeni bir dünya var yeni bir hayat var. Geri tarafında da eskiye ait ne varsa, sistemin ona sunduğu imkanlar ölçüsünde ona sunduğu hayatın kendisi.

Tereddüt etmeden yolun karşısı tarafına geçiyor. Bizimkilerin yanına gidiyor. Gittikten sonra tekrar gençlik çalışmasına dahil oluyor. Çiğdem bu sürecin akabinde tekrar örgütlendi ve yoğun bir şekilde bu sefer gerçekten hiç arkasına bakmadan çok aktif bir çalışma yürüttü.

-Nerelerde çalıştı?

Mersin’de çalıştı. O dönemde çok yoğun çatışmalar oluyordu. Hemen her mahallede mutlaka molotofların olduğu, çatışmaların olduğu düşmandan ağır yaralıların olduğu çatışmalar yaşanıyordu. Hemen hepsinde mutlaka Çiğdem’i görüyorduk. Hatta bir tanesinde Newrozdu sanırım. Çatışma çıkıyor, o arada bir küçük çocuk tam panzerin altında kalacağı esnada Çiğdem koşarak onu oradan kurtarmaya çalışıyor. Kendisi panzerinin altında kalacakken de yaşlı bir teyze tutup son anda onu çekiyor, hayatını kurtarıyor.

Çiğdem Sivas Zaralı, Kürt ve Alevidir. Kürt olmanın getirdiği şeyleri çok yoğun bir şekilde hisseden, yaşayan bir insandı. Mersin’de sonra da Amed’te yürüttüğü çalışmalar onun karakterinin, kişisel özelliklerinin böyle ayaklarının yere bastığı, kendini hissettiği yerlerdi.

Her tohum her toprakta yetişmez. Her tohumun en iyi yetiştiği topraklar vardır. O coğrafya Çiğdem açısından belki de yeniden doğduğu bir yere dönüştü. Bizim çalışmamızın olduğu yerler büyük oranda Kürt halkının, Kürt gençlerinin yaşadığı, olduğu yerlerdi.

Yaşadığı asimilasyona bir Kürt olarak yaşadığı inkâra karşı verilen mücadele onu belki de yeniden hayata getirdi. Hayatını yeniden biçimlendirmesine neden oldu. Sonra Amed’te çalıştı bir süre. Benzer şekilde yine Amed’de de çok yoğun süreç vardı. Nerede bir çatışma varsa, nerede bir eylem varsa mutlaka orada görüyorduk ve orada çevresindeki insanlarla çok yoğun sıcak ilişkiler kuruyordu.

Çiğdem’i tanıyan bir insanın kolay kolay bir daha Çiğdem’i unutmasına çok imkân yok. Size sarıldığı zaman sıcaklığını bunu 10 sene sonra yine hatırlarsınız. Onu en son gördüğümde Dersim’deydi. Ben gideceğini bilmiyordum tabii. En son yine herkesle konuşuyordu şakalaşıyordu, millete takılıyordu böyle yüzünden gülücükler eksik olmuyordu. Sonra işte bir anda gidesi tuttu. Sarıldı bana ben anlamadım ne olduğunu önce. Sonra sarılmasından gideceğini anladım zaten.

Gözlerinin içi gülüyordu 2009 yazıydı. Bir daha onu görmedim.

Bir yıl sonra Ovacık’ta Aslandoğmuş isimli köyde bir çatışma olduğunu öğrendik biz zaten o arada o bölgedeydik. Çatışmadan bir gün sonra çatışmanın olduğu köye gittik.

Köyde onların nereden geleceğini biliyormuş düşman. Çünkü nokta atışı yapmış. Direkt geleceği yeri biliyor. Gittiğimiz yerde daha hala Çiğdem’in kanı vardı. Saçları çalılıklara asılıydı.

Bir taraftan tabii ağır etkileyici bir durum diğer yandan ölümsüzleşenlerimizi tarihe birer direniş notu düşüyor.

“Şehitlerimiz toprakta tohum hasadımız devrim olacak” sözü vardır. Çiğdem’in kanının toprağa karıştığını gördüm orada benim açımdan bu sözün somutluk kazandığı örneklerden bir tanesiydi. Yaşamını yitirinceye kadar son mermisine kadar çatışmış, Munzur’la beraber. Çiğdem’in cenazesini oradan ailesiyle beraber memleketine götürdük.

Köyün ismi de Kanlıçayır’dır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde isyan eden o bölgenin Kürt Alevilerinin yaşadığı bir bölge. Koçgiri’nin içinde geçiyor.

Osmanlı’yla büyük bir savaşa tutuşmuşlar, savaşın yaşandığı yer de aslında tam Çiğdemlerin olduğu bölge. Her taraf kan revan içerisinde kalmış, savaş neticesinde. O zamandan beridir bölgeye Kanlıçayır deniliyor. Az önce bahsettiğim gibi toplumların tarihi boyunca sürekli bir mücadele var. Toplumun tarihi boyunca biz istesek de istemesek de bizim niyetimizden bağımsız toplumsal hareket vardır, olur, olacak da. Bizden sonra da olacak.

Bunun aslında somut bir örneği bu olay. Belki de bundan 5 yüzyıl önce 6 yüzyıl önce o bölgede Osmanlı’ya karşı bir başkaldırı oluyor. Orada onbinlerce insan yaşamını yitiriyor ve aradan 600 yıl geçtikten sonra bu sefer farklı bir karakterde, farklı bir ideoloji temelinde ama yine baskı ve zulme başkaldıran birileri çıkıyor.

Aynı bölgeden çıkıyor ve aynı yerde yine toprağa veriliyor.

Bir yoldaşı

****

<em>Tekirdağ F Tipi 1 Nolu Hapishanesinden TKP ML dava tutsaklarının Aslandoğmuş ölümsüzleri için hazırladıkları mesaj broşürünün kapağı<em>