HKP (Maoist) Merkez Bölge Bürosu: Faşist Yönetim Haklarımızı İhlal Ediyor, Adalet Reddediliyor!

HİNDİSTAN KOMÜNİST PARTİSİ (MAOİST)

Merkez Bölge Bürosu

Faşist Yönetim Haklarımızı İhlal Ediyor, Adalet Reddediliyor!

Siyasi Tutukluları Koşulsuz Serbest Bırakın!

Basın bildirisi

Tarih: 19 Ağustos 2022

Şehit yoldaş Jatin Das, İngiliz emperyalistlerine karşı Bhagat Singh, Sukhdev ve Rajguru ile birlikte cesaret, fedakarlık ve sabır ruhuyla mücadele edenlerin en ön saflarında yer aldı. Yoldaş 63 günlük açlık grevi sırasında hayatını feda etti.

18 Mart uluslararası siyasi tutuklular günü olarak kutlanmaktadır. Bu geleneği sürdüren Partimiz, Merkez Bölge Büromuz (MBB), hapishanedeki mücadeleleri sırasında hayatlarını feda eden tüm bu cesur ve devrimci yoldaşları saygıyla anmaktadır. Onların hayallerini gerçekleştirmek için mücadelelerini ileriye taşımaya kararlıyız.

Ülkemizdeki faşist yönetim insanların sivil özgürlüklerini kısıtlamaktadır. 1947’de iktidarın devredilmesi, Hint halkının muazzam mücadelesi ve fedakarlıkları sonucunda gerçekleşmiş, ardından 1950’de Hindistan anayasası ortaya çıkmıştır. Bu anayasada bazı temel haklar vaat edilmiştir. Ancak bunlar yavaş yavaş erozyona uğramaktadır. Hindutva güçlerinin faşist yönetiminde, asgari özgürlük veya protesto ifade hakkı reddedilmektedir. Modi rejiminde, ezilenlerin ve yoksulların hakları için çalışmak ve soru sormak suç haline getiriliyor. Bu Jumla (despot anlamında çn.) rejiminde, adalet için mahkemelere başvurmak bir suç olarak görülüyor.

Öte yandan, yöneticiler halkın dikkatini rutin, ölüm kalım meselelerinden başka yöne çekmek için bağımsızlığın 75. yıldönümü olan Amrit Mahotsav’ı (Bağımsızlık Günü çn.) şov haline getiriyorlar. Gerçekte bu kutlama, diktatörlük yönetimini ve katı hindutva güçlerinin şiddet ve çılgınlığını örtbas etme girişiminden başka bir şey değildir. Partimiz bunun hiçbir şekilde halkın gerçek özgürlüğünün bir sembolü olmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Bu nedenle partimizin merkez komitesi bu programı boykot etme çağrısında bulunmuştur.

13 Eylül Yoldaş’ın 93. Şehitlik Günüdür. Yatindra Nath Das (27 Ekim 1904’te doğdu ve 13 Eylül 1929’da şehit oldu). Devrimci Jatin Das, yoldaşlarıyla birlikte 14 Haziran 1931’de İngilizler tarafından tutuklandı. Tüm bu yoldaşlar 13 Temmuz 1931’de Yoldaş Bhagat Singh’in önderliğinde süresiz açlık grevine başladılar. İngiliz yöneticiler bunu bastırmaya çalıştı. Nihayetinde, Yoldaş Jatin Das 63 günlük açlık grevinin ardından şehit oldu. Daha sonra hapishane yönetimi bazı taleplerini kabul etmek zorunda kaldı. Yedi buçuk yıllık iktidar devrinden sonra bile hapishanelerimizin durumunda hissedilir bir iyileşme olmadı. Bugün bile hapishanedekilerin yaşamları, İngilizler tarafından hazırlanan hapishane kılavuzuna uyulmasına bağlıdır. Eğer doğru bir şekilde bakarsak, tüm ülkemizin, içinde çok ciddi koşullarda yaşadığımız bir hapishaneye dönüştüğünü görürüz.

Ulusal Suç Kayıt Bürosuna göre, kapasiteleri sadece 4 bin 14 olduğu halde, yaklaşık 4 bin 88 kişi 1.339 hapishaneye kapatılmıştır. Bunların 20 binden fazlası kadın, 1,427’si ise çocuktur. Bunlardan tutuklu yargılananların sayısı 3 yüz 78 bin 848 olup, bu sayı toplam hapishane nüfusunun %76.1’ine tekabül etmektedir. Aslında Yüksek Mahkeme, tüm bu insanların tutuklanmasına gerek olmadığını gözlemlemiştir. Hapishanedekiler asgari imkanlardan bile faydalanamamaktadır. Bazı insanlar çeşitli hastalıklar nedeniyle hayatlarını kaybetti. Birçok insan uygun tıbbi tedavi alamadığı için hayatını kaybediyor. Son 20 yılda 1888 gözaltında ölüm gerçekleşmiştir. Gözaltında ölümler nedeniyle 26 polis memuru hapis cezasına çarptırıldı. Ancak bu tür yasadışı eylemleri yaptıran üst düzey yöneticilere, liderlere ve memurlara dokunulmadı. Gerçek şu ki, anayasamız bazı sınırlar dahilinde, eşitlik hakkı (madde 14) özgürlük hakkı (madde 19) yaşam hakkı (madde 21) gibi temel hakların ister hükümlü ister tutuklu olsun herkes için geçerli olduğunu kabul etmektedir. Diğer yasa ve kanunlar onların haklarını, yaşamlarını ve özgürlüklerini kısıtlasa da belli sınırlar dahilinde bu temel haklar onlar için de geçerlidir. Ancak bugünkü diktatörlük rejiminde bunların hiçbirine uyulmamaktadır. 9 Nisan 2022 tarihinde, partimizin sevgili lideri Yoldaş Narmada, uygun tedavinin yapılmaması nedeniyle bir bakım merkezinde hayatını kaybetti. Geçen yıl, yaşlı ve hasta Peder Sten Swamy bir kurum cinayetinin kurbanı oldu. Hayatları boyunca kitleler için çalışmış olanları öldürmenin bir yolu bulunmuştur. Tüm dünyanın bu cinayetleri kınaması anın çağrısıdır. Tutuklu yargılananların kefaletle serbest bırakılmaları giderek daha da zorlaşmaktadır. Bu koşullarda, kefaletle serbest bırakılmamalarını protesto edenlere karşı da acımasız yasalar uygulanıyor. Buna ek olarak, eyaletler tarafından da bu zalim yasalar uygulanmaktadır. Bheema Koregaon davasında haksız yere suçlanan sendika lideri ve önde gelen bir avukat olan Sudha Bharadwaj’ın 7. denemede kefaletle serbest bırakılması bu açıdan değerlendirilebilir. Bu durum hukukun ne ölçüde bir şakaya dönüştürüldüğünü gözler önüne sermektedir. Burada, savcılığın iddiaları karşısında başını sallamaya hazır kaç tane onurlu Yargıç olduğunu ayrıca belirtmemize gerek yok. 2010 yılından bu yana zalim yasa UAPA (Yasadışı Faaliyetleri Önleme Yasası çn.) kapsamında 11 bin 18 yüz 16 dava açılmıştır. Bunların %65’i Modi döneminde açılmıştır. Bu zalim yasa, iktidar partisi liderlerini eleştiren 405 kişi (vatandaşlar, muhalefet partilerinin liderleri, öğrenciler, gazeteciler, karikatüristler, yazarlar ve entelektüeller dahil) hakkında kullanılmıştır. Polis 2018’den 2020’ye kadar ülke genelinde 4690 kişiyi UAPA kapsamında tutuklamıştır. Modi rejimi sırasında toplamda 10 bin 552 kişiye UAPA uygulanmış ve bunlardan 253’ü müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır. Bu 253 kişi de her türlü kirli hile kullanılarak mahkum edilmiştir. Mart 2019’dan bu yana UAPA kullanımının %33 oranında artmasıyla, bu Jumla rejiminde nasıl bir durumun hüküm sürdüğünü anlayabilirsiniz. Gerçekten de 45 yıl öncesine dönecek olursak, Yargıç VR Krishna Iyer kefaletle serbest bırakmanın kural olduğunu ve kefaletle serbest bırakmanın reddedilmesinin bir kural olduğunu belirtmişti. Modi yönetiminin yaptığı tek ‘iyi’ şey. Daha önce entelektüeller, insan hakları aktivistleri ve anayasacılar gibi pek çok kişi devletin ve anayasanın hayali cephesine derin bir inanç duyuyordu. Modi ve arkadaşları faşist eylemleriyle bu cepheyi bizzat parçalıyor. Bununla da kalmayan Modi, halkın tüm sınıf ve kesimlerine yönelik ekonomik ve baskıcı saldırılarıyla ezilen halkın birlik sürecini de hızlandırıyor. Aferin Modi!

Kefaletle serbest bırakılan pek çok tutuklu, hapishaneden çıkar çıkmaz haklarında yeni suçlamalar yöneltilerek tekrar tekrar tutuklanıyor. Birileri kefaletle serbest bırakılsa bile, onlara çeşitli koşullar dayatılıyor ve hayatlarıyla oynanıyor. Angela, Varvararao, Sudha Bharadwaj yoldaşlar bu tür koşullara bağlılar. Benzer hilelerle, hüküm giyenler aynı anda değil, birbiri ardına farklı cezalar uygulanarak uzun süre hapiste tutulmaktadır. Tüm bu davalar faşist devlet baskısının örnekleridir. Bu korkunç koşullarda, tahliye edildiklerinde rehabilitasyonlarına yardımcı olmayı öngören yasal hükümlerin uygulanmasını nasıl hayal edebiliriz?

2016’daki son toplantıdan altı yıl sonra, bu yıl, 2022’de, 25 Yüksek Mahkeme Yargıcının yanı sıra Hindistan Başyargıcının da katıldığı 39. Yargıçlar ve Bakanlar toplantısı yapıldı. Bu toplantıda Başbakan Modi, tipik Kautilya (popülist çn.) tarzıyla konuşarak adalet dağıtımı sürecinin hızlandırılması hakkında konuştu. Bu sayede yargılanmakta olan 3.5 kişinin rahatlayacağından bahsetti. Ayrıca bunların çoğunun yoksul insanlar olduğunu söyledi. Ayrıca yargının üzerindeki yükü azaltmak için tahkim önerisinde bulundu. Ayrıca yerel dillerin kullanılmasıyla insanların hukuku daha iyi anlayacağını söyledi. Bu doğru, insanlar adaleti anladıklarında ancak o zaman adaletsizlikler ortaya çıkacaktır. Gerçek şu ki, anayasada zaten hızlı adalet için hükümler var, ancak hükümetler buna izin vermiyor. Bu vesileyle Hindistan Başyargıcı, hızlı adalete izin vermeyenlerin hükümetler olduğunu söyledi. Ayrıca, davaların sürüncemede kalmasının sorumlusunun da hükümetler ve memurlarının sorumsuz ve dikkatsiz davranışları olduğunu belirtti.

JNU’dan Natasha Narwal, Devangana Kalita ve Jamia Milia Üniversitesi öğrencisi Asif Iqbal’i kefaletle serbest bırakan Delhi Yüksek Mahkemesi, protesto düzenlemenin vatandaşların bir hakkı olduğunu ve onları terörist olarak göstermenin doğru olmadığını belirtti. Yüksek Mahkeme polise bu zalim yasaların kullanılmasının ne kadar haklı olduğunu sordu. Merkezi hükümet bu konuda Yüksek Mahkeme’ye başvurduğunda, Yüksek Mahkeme bu karara müdahale etmeyi reddetti. Son birkaç yıldır, Hindistan Başyargıcı ile birlikte birçok kurum ve vatandaş, özellikle 124 A sayılı isyan yasasının yürürlükten kaldırılması için seslerini yükseltmektedir. Modi 1,800 eski yasayı yürürlükten kaldırdı ancak İngilizlerin bu kara yasası 124 A’yı yürürlükten kaldırmadı. Dünya ekonomisi ve tüm dünyadaki kriz, neo-liberalizmin politikalarını dayatmak için, kitleleri bu zalim yasalarla bastırmadan bir dakika bile yönetemeyeceklerini gösteriyor. Ancak derinleşen kriz insanları ortaya çıkmaya ve mücadele etmeye zorluyor. Yasalar çok zalim olabilir ama ülkemizin içinde bulunduğu durum kitlelerin direneceğini gösteriyor. Dünün Kisan hareketi (2020-2021 çiftçi eylemleri kastediliyor çn.) ve bugünün yerli halk hareketi bunun en önemli örnekleridir.

Bu arada Münih’te sona eren G-7 toplantısında Modi, ifade özgürlüğü konusuna uzun uzun değindi. Vatandaşları için özgürlük konusunda kararlı olduklarını söyledi. Ancak daha bu ses Hindistan’a ulaşmadan Hindistan’da bir dizi tutuklama başladı. Gujrat olaylarında ezilen halkın yanında dimdik duran önde gelen aktivistlerden Teesta Setalwad, 25 Haziran 2022’de Gujrat terörle mücadele ekibi tarafından tutuklandı. Gujrat olayları sırasında, 28 Şubat 2002 tarihinde Gulberga Toplumunda 68 kişi yakılarak öldürülmüştür. Bu tutuklamanın, kurbanlardan biri olan eski Milletvekili Ehsan Jafery’nin eşi Bayan Jakia Jafri’nin dilekçesinin reddedilmesinden bir gün sonra gerçekleştiğine dikkat edilmelidir. Milletvekili Ehsan Jafery. Teesta Setalwad ve örgütü ‘Adalet ve Barış için Yurttaşlar’ Bayan Jakia Jafri’nin yanında yer almıştır. Jakia’nın dilekçesi kabul edilemez bulunarak reddedildi. Bu bağlamda mahkeme, Teesta Setalwad’ın 2006 yılından bu yana orada insanları kışkırttığını da söyledi. Bu ifade acımasız bir şakadan başka bir şey değildir. Teesta, Babri Mescidinin yıkılmasına karşı kararlı bir şekilde duran bir gazetecidir. Aynı zamanda ‘Komünalizmle Mücadele’ dergisini de çıkarıyor. Bu yüzden Modi ve arkadaşları tarafından hedef alındı.

Uluslararası Af Örgütü 51.72 crore Rs. (crore: 10 milyon Rupi çn.) para cezasına çarptırılmıştır. Ve bu kurumun eski CEO’su, fanatik hindutva güçlerinin sadık bir muhalifi olan Akar Patel de 10 milyon para cezasına çarptırıldı. Çeşitli konulardaki gerçekleri ortaya çıkaran Alt News’e bağlı Pravda Media, yabancı kaynaklardan iki yüz bin rupi bağış almakla suçlanıyor. Alt News’in kurucu ortağı Mohammad Juber, 4 yıl önce 2018’de Hindu tanrıları hakkında yorum yaptığı bir tweet nedeniyle tutuklandı. Tüm bunlar BJP lideri Nupur Sharma ve diğer ‘azizlerin’ nefret yaymakla eleştirilmesi bağlamında gerçekleşmiştir. Benzer şekilde, Jharkhand’da yerli halkın yanında yer alan bağımsız gazeteci Rupesh Kumar, Maoistlerle bağlantısı olduğu suçlamasıyla polis tarafından tutuklandı. Diğer taraftan Yüksek Mahkeme, önde gelen bir Gandhian ve Adivasilerin iyi niyetli bir destekçisi olan Himanshu Kumar’a beş yüz bin rupi para cezası verdi. Himanshu Kumar, 2009 yılında Dantewada bölgesindeki Gompad köyünde 16 Adivasinin polis tarafından katledilmesi ve polisin bu cinayetlerden Maoistleri sorumlu tutması olayının soruşturulmasını talep etmek üzere Yüksek Mahkemeye başvurmuştu. Mahkeme ayrıca para cezasının ödenmemesi halinde 2 yıl hapis cezasına hükmetti. Mahkeme Himanshu Kumar’ı mahkemeye asılsız suçlamalarla gelmekle suçladı. İşin aslı şu ki, Himanshu son 17 yılda mahkeme önüne 517 mesele getirmiştir ve bunların hiçbirinde iddiaları temelsiz bulunmamış, soruşturma kurumları tarafından da desteklenmiştir. Şimdi, ülkemizin Yüksek Mahkemesi, asgari bir soruşturma bile yapmadan, polis suçlama belgesini kendi başına bir kanıt olarak gördüğünde ve gerçeği ortaya çıkarmak için savunma yapanları cezalandırdığında, bu artan hoşgörüsüzlüğün başka bir biçiminden ve bir intikam eyleminden başka bir şey değildir. Tüm bu tür olaylara karşı sesini yükseltmek Hindistan vatandaşlarının en önde gelen görevidir.

Keşmirli gençler, Muhammed Ali Batt, Latif Ahmed Vaja ve Mirza Nisar Hussain 1996 yılında tutuklanmış ve 23 yıl sonra suçsuz bulunarak beraat etmişlerdir. Peki onların hayatlarını mahveden bu devlet mekanizmasını kim cezalandıracak? Ancak kitlesel hareketlerde öne çıkan ve bilinçlenen kitleler, bunun devam etmeyeceğini ifade ediyor. 2017 yılında Sukma bölgesindeki Burkapal olayında HKGO 25 polisi öldürmüştü. Bu olayda 121 köylü düne kadar hapiste tutulmuştu. Daha sonra mahkeme onları suçsuz bularak serbest bıraktı. Bu konuda, oradaki yerli halkın örgütleri ajitasyon yapıyor ve yılda iki yüz bin rupi, yani kişi başına 1 milyon rupi tazminat talep ediyor. Bu desteklenmesi gereken bir durumdur. JNUTA (Jawaharlal Nehru University Teachers Association- Jawaharlal Nehru Üniversitesi Öğretmenler Derneği çn.) Teesta Setalvad’ın tutuklanmasını kınıyor ve serbest bırakılmasını talep ediyor. Ülkenin tanınmış entelektüelleri Delhi’deki Jantar Mantar’da gösteri düzenliyor. Ayrıca polis memurları Srikumar ve Sanjeev Bhatt’ın serbest bırakılmasını talep ediyorlar. Öte yandan, yüzlerce ilerici aktivist ve yerli halk Himanshu Kumar’a verilen cezayı protesto ederek bunu adaletsizlik olarak nitelendirdi. Ülke Juber’in tutuklanmasına karşı sesini yükseltti. Bu arada, APDR’nin Ağustos 2022’de Pencap’ta kısa süre önce tamamlanan kongresinde, katılımcı örgütler PUCL, CRPP, Asansol Sivil Özgürlükler ve Cezaevi Komitesi siyasi mahkumların serbest bırakılması için seslerini yükseltti. Bu sesi yükseltmek, protesto etmek ve mücadeleyi keskinleştirmek günün ihtiyacıdır. Partimiz, artan ekonomik ve siyasi krizin altında ezilen sömürücü egemen sınıfların, bu artan baskı eylemleriyle haklarımızı ve gücümüzü bastıramayacağını açıkça ortaya koymaktadır.

93 yıl önce, Yoldaş Jatin Das İngiliz emperyalistlerine karşı savaştı. Ancak bugün birçok emperyalist ülkeye karşı savaşmak zorundayız. Emperyalistlerle işbirliği yapan Hindutva güçlerine karşı da mücadele etmek zorundayız. Varvara Rao, Anand Teltumble, Vernan Gonsalves, Arun Ferrera, Sudha Bharadwaj, Shoma Sen, Mahesh Rout, Sudhir Dhawde, Surendra Gadling, Honi Babu ve Sagar Gorki gibi halk için ve halkın demokrasisi için mücadele eden yoldaşlarımızın ve dostlarımızın parmaklıklar ardına gönderildiğini gördük. Şimdi Teesta Setalvaad’dan Himanshu Kumar’a kadar devletin intikamına tanık oluyoruz. NIA (Hindistan İçişleri Bakanlığı çn.) yeni bir tutuklama dalgasına hazırlanıyor. Bu vesileyle tüm bunlara karşı kararlılıkla mücadele etmeye karar vermeliyiz. Dünyanın dört bir yanındaki devrimci güçler ve emekçi sınıflar bizimle dayanışma içinde olduklarını ifade ediyorlar. Bu insanlar aynı zamanda Yoldaş serbest bırakılması için de seslerini yükseltiyorlar. Yüzde 90 engelli olan Saibaba’nın serbest bırakılması için seslerini yükseltiyorlar. Önümüzdeki günler devrimciler için şafak günleridir. Devrim yolu muazzam zorluklarla dolu bir yoldur. Ama mücadele ettiğimizde zafer bizim olacaktır. Jatin Das’ın gösterdiği yolu takip edeceğiz!

-Siyasi tutukluların serbest bırakılması için mücadele edeceğiz!

-Hindutva güçlerinin artan intikamcı (saldırılarını çn.) yeneceğiz!

-Emperyalistlere, Komprador Bürokrat Burjuvaziye ve feodalizme karşı kitle hareketini yoğunlaştıracağız!

-Gerçek bir halk demokrasisi için canlarını feda eden şehitlere devrimci saygılar!

Devrimci selamlarımla,

Pratap, Sözcü

Merkez Bölge Bürosu,

HKP (Maoist)

Englısh: https://www.tkpml.com/cpp-maoist-central-regional-bureau-the-fascist-rule-is-violating-our-rights-justice-is-denied/