Hindistan Komünist Partisi (Maoist) Genel Sekreteri ile Söyleşi

Hindistan Komünist Partisi (Maoist) Genel Sekreteri ile Söyleşi

Hindistan Komünist Partisi (Maoist) ile yazılı olarak yapıldığı ifade edilen bir röportajı yayınlıyoruz.

Röportajı Yapanın Notu: Aşağıda, gezegendeki en güçlü, en başarılı, en dinamik, en popüler ve egemen sınıfların en çok korktuğu komünist partilerden biri olan Hindistan Komünist Partisi (Maoist) Genel Sekreteri ile gerçekleştirmekten ve yayınlamaktan onur duyduğum bir röportaj yer almaktadır. Gerçekten de Hindistan’da HKP (Maoist) önderliğinde yürütülen halk savaşı, içinde bulunduğumuz dönemde, 1910’lu ve 20’li yıllarda Rusya’da Lenin Yoldaş ve Bolşeviklerin önderliğinde gerçekleşen Büyük Ekim Sosyalist Devrimi kadar önem taşımaktadır. Hem ben hem de röportajı veren kişi, sizin ve Uluslararası Komünist Hareket’teki diğer kişilerin Hindistan Devrimi ile ilgili aklınıza gelebilecek temel soruları sormak ve yanıtlamak için elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık.

 

Güney Chhattisgarh’da devrimci savaşçıların ve devrimci kitlelerin buluşması, Başkan Mao’nun bir portresi.

Soru- Partiniz Hindistan’ın hangi üretim tarzında olduğunu düşünüyor; yarı-feodal ve yarı-sömürge mi, yoksa endüstriyel kapitalist mi?

Cevap- Yoldaş CM [Charu Mazumdar] ve Yoldaş KC [Kanhai Chatterjee] önderliğindeki Devrimci Komünistler, MLM ışığında Hindistan’ın ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel ve coğrafi koşullarını inceledikten sonra var olan sınıf çelişkilerini somut olarak analiz ettiler. Hindistan’ın yarı-sömürge, yarı-feodal bir toplum olduğunu ve devrim yolunun Uzun Süreli Halk Savaşı olacağını, önce Yeni Demokratik Devrim aşamasını gerçekleştireceğini ve daha sonra Sosyalizm aşamasına ilerleyeceğini teyit ettiler. Birleşik HKP (Maoist) örgütümüz
bu politik-askeri çizgiyi uygulamaktadır.

Marksistler, revizyonistler, neo-revizyonistler, burjuva aydınları ve STK’lar arasında ülkemizin kapitalist bir toplum mu yoksa yarı-sömürge, yarı-feodal bir toplum mu olduğuna dair geniş çaplı tartışmaların yaşandığı bir ortamda, partimizin 2011 yılından bu yana çeşitli eyaletlerde yürüttüğü Üretim İlişkileri çalışmalarının raporlarını analiz ve sentez eden MK, Aralık 2020’deki Altıncı Toplantısı sonrasında ‘Üretim İlişkilerindeki Değişimler-Siyasi Programımız’ konulu ayrıntılı bir belge yayınladı. Belge, ülkemizin henüz yarı-sömürge, yarı-feodal bir toplum olduğunu ileri sürüyordu. Bununla birlikte, emperyalistler, komprador bürokratik kapitalistler ve toprak ağaları lehine önemli çarpık kapitalist değişimler olduğu da belirtiliyordu. Siyasi programımızı buna uygun taktikler benimseyecek şekilde kabul ettik. Belgeyi görmüş olmalısınız.

İngiliz saldırısından önce ülkemiz feodal bir toplumdu. İngilizler Hindistan’ı işgal ettikten sonra ülke bir sömürge ülkesine dönüştü. Aslında İngilizler Hindistan’ı ele geçirdiğinde, ülkenin bazı bölgelerinde kapitalizm feodal toplumun rahminden gelişmekteydi. Bu süre zarfında Mumbai’deki Parsiler, Gujarat’taki Banialar ve Rajasthan’daki Marwariler Hindistan’ı işgal etmek için temsilci olarak çalıştılar. Hint büyük burjuva sınıfı, karakteri gereği İngiliz emperyalizmine karşı savaşmadı ama savaş günlerinde ve diğer zamanlarda tam destek verdi. İngilizler Hindistan’ın feodal kralları, Zamindarları, tefecileri ve tüccarları ile işbirliği yaparak, ülkedeki feodal toplumsal tabana dayanan kapitalizmin bağımsız bir şekilde gelişmesinin önüne geçtiler. İngiliz emperyalizmine hizmet eden bir kültür getirdiler. Kendi çıkarları doğrultusunda çarpık kapitalist ilişkiler getirdiler. Ülkenin birçok eski bağımsız büyük tüccarı ve bankeri iflas etti. Benzer şekilde İngilizler de sömürge yönetimleri gereği feodalizmde çeşitli değişiklikler yaptılar. Zayıflayan feodal ilişkileri yeniden canlandırdılar. Hindistan’da kendi kendine yeten kırsal ekonomik düzeni yok ettiler. Bu, köylülüğü ve zanaatkârları iflas ettirdi. Üretim güçleri büyük ölçüde tahrip edildi. İç pazar daha da geriledi. Kalıcı vergi toplama yöntemini, ryotwari, mahal wari ve zamindari yöntemlerini getirdiler ve toprağı bir meta haline getirdiler. Böylece çiftçiler geleneksel toprak haklarını kaybettiler. Hindistan, İngilizlerin sanayi üretimi için gerekli hammadde ve sanayi mallarının üretim merkezi haline geldi. Sadece İngilizlerin ihtiyaçları için birkaç sanayi, ticari ürün, plantasyon, ulaşım ve iletişim geliştirdiler. Komprador büyük burjuva sınıfı, İngilizlere yardım eden feodal Krallar, Zamindarlar, Divanlar, komprador tüccarlar ve borç veren sınıflardan ortaya çıktı. Bu sınıf, İngilizlerin ülkemizin doğal kaynaklarını yağmalamasında önemli bir rol oynamıştır. Eski zamindarların yerine yeni Zamindar-feodal sınıfı gelişti. Hindistan ekonomisi sömürge ve bağımlı düzeyde dünya kapitalist sisteminin ayrılmaz bir parçası haline geldi. Hint komprador burjuvazisi bir yandan varlığı ve gelişimi için emperyalizme bağımlıyken, diğer yandan sömürgeci sömürü ve baskının bir aracı haline geldi. Böylece Hint feodal toplumu sömürgeci, yarı-feodal bir toplum haline geldi. İngilizler iki yüzyıl boyunca ülkeyi bir sömürgeye dönüştürdüler ve sömürülerini sürdürdüler.

Soykırımcı Britanya İmparatorluğu’nun savunucuları tarafından yayılan efsanelerin aksine, sömürgecilik Hindistan halkına toplamda hiçbir fayda ya da ilerleme getirmedi, sadece sefalet getirdi.

İkinci Dünya Savaşı sırasında büyük Marksist öğretmen Stalin’in önderliğinde Sovyetler Birliği Kızıl Ordusu ve dünya halkları tarafından faşist güçlerin büyük bir yenilgiye uğratılması ve savaş sonrasında emperyalizmin önemli ölçüde zayıflaması, Doğu Avrupa ülkelerinde demokratik halk devletlerinin kurulması; Mao liderliğindeki Çin Devrimi’nin büyük başarısının uç noktalara ulaşması; dünyanın üçte birinde dünya sosyalist sisteminin ortaya çıkması; tüm dünyada bağımsız/ulusal kurtuluş hareketlerinin gelişmesi nedeniyle emperyalistler zor bir durumla karşı karşıya kaldı. Böylece daha önceki doğrudan sömürge yönetimlerini ve sömürü biçimlerini değiştirdiler ve yeni bir sömürü biçimini, kendi yetiştirdikleri kompradorlara dayanan ve yeni bir tarzda dolaylı yönetim, sömürü ve hegemonyayı içeren yeni sömürge biçimini benimsediler.

Bu dönemde Hindistan alt kıtasında da benzersiz bir devrimci durum vardı. Tüm ülkede ‘Azad Hindu Phouz’ (Azad Hind Fauj: İkinci Dünya Savaşı sırasında Hindistan’ın İngiliz yönetiminden tam bağımsızlığını sağlamak için başlatılan hareket, çn.) mahkumlarının serbest bırakılması için güçlü bir hareket vardı; -öğrencilerin etkili anti-emperyalist gösterileri; prenslik eyaletlerindeki güçlü anti-feodal hareketlerin yanı sıra Tebhaga ve Bakast hareketleri, posta ve telgraf çalışanlarının grevi; Bombay’daki Hindistan Kraliyet Donanması’nın büyük isyanı ve Ordu ve Hava Kuvvetleri’ndeki isyancı eğilimler; Bihar polisinin isyanı; proletaryayla dayanışma mücadeleleri, Telangana’daki tarihi köylü silahlı mücadelesinin başlangıcı- tüm bunlar Hindistan’daki emperyalist egemenliği neredeyse sona erdirdi. Böyle bir durumda, Hint komprador büyük burjuva sınıfı feodal sınıfla işbirliği yaptı ve Hint demokratik devrimine ihanet etti. İngiliz emperyalistleri, kendileri için güvenilir temsilciler olan Kongre ve Müslüman Birliği liderlerine dayanarak komplolar kurdular, onları dini katliamlara kışkırttılar ve ülkeyi din temelinde böldüler.

Bu arka planda 15 Ağustos 1947’de iktidarın devri için bir anlaşma yapıldı. Bu ancak emperyalist tekelci kapitalistler ile Hint komprador burjuvazisinin Bombay planı gibi anlaşmalarından sonra gerçekleşti. Kısacası, İngiliz emperyalistleri iktidarı güvenilir temsilcileri olan, komprador büyük kapitalist ve büyük toprak ağası sınıflarını temsil eden Kongre Partisi ve Müslüman Birliği’ne devrederek sahnenin arkasına geçtiler. Komprador egemen sınıfların ülkedeki yarı-feodal ilişkileri bozmamalarının nedeni budur. 1947’den sonra ülkemiz önce İngiltere’nin, sonra Amerika’nın, daha sonra Sovyet emperyalizminin ve yine Amerika’nın ekonomik ve siyasi kontrolüne girdi. Çeşitli emperyalist ülkelerin ülkemiz üzerindeki ekonomik ve siyasi hegemonyası sonucunda Hint toplumu çeşitli emperyalist güçlerin dolaylı egemenliği, sömürüsü ve hegemonyası altında yarı-sömürge, yarı-feodal bir düzene dönüştü. Bu nedenle Hindistan’ın 15 Ağustos 1947’de gerçek bir bağımsızlık elde etmediğini, bunun sözde ve özde sahte olduğunu söylüyoruz. Sömürgeci sömürü ve baskı biçim değiştirmiş ancak özü korunmuştur. Ulusal demokratik devrim ve ulusal kurtuluş hedefine Kongre Partisi’nin ve Müslüman Birliği’nin ihaneti nedeniyle ulaşılamamıştır. HKP sadece Kongre partisinin kuyruğuna takılmakla kalmadı, aynı zamanda büyük Telangana silahlı mücadelesini geri çekti ve devrime ihanet etti.

1947’den sonra, Hint komprador büyük burjuva ve toprak ağası sınıfları devlet gücünü kullandılar ve halk üzerinde aşırı sömürü ve baskı yoluyla en yüksek karları elde ettiler. Komprador büyük burjuva sınıfı böylece komprador bürokratik büyük burjuva sınıfına dönüştü.

1944 Bombay planı ve iktidarın devrinden sonra benimsenen karma ekonomi aslında emperyalistlerin, komprador bürokratik burjuva ve toprak ağası sınıflarının çıkarınadır. Planda kamu ve özel sektöre yer verilmiştir. Ama aslında kamu sektörü sanayilerinin asıl amacı, halkın parasını büyük ölçekte kullanmak, ağır demir çelik sanayileri, termik elektrik projeleri, kömür, demir madenciliği ve büyük barajlar inşa etmek, emperyalistlere, komprador burjuva ve toprak ağası sınıflarına bunlara dayalı olarak gelişmeleri için olanaklar sağlamak, bunları inşa etmek için emperyalist sermaye ve teknolojiye bağımlı olmak ve onların sömürülmesine olanak sağlamaktır.

1947’den bu yana geçen 75 yıl boyunca, emperyalistlerin ve sömürücü egemen sınıfların çıkarlarına göre çeşitli tarım, sanayi, hizmet sektörü politikaları, sahte reformlar, Beş Yıllık Planlar, yeşil devrim ve benzeri şeyler uygulandı. Daha sonra LPG politikaları (Liberalleşme, Özelleştirme, Küreselleşme kastediliyor-çn.) uygulamaya konuldu. Yatırımsızlaştırma, sanayisizleştirme ve deregülasyon uygulanmaya başlandı. Yatırımsızlaştırma adı altında kamu sektörü işletmeleri emperyalistlere ve komprador kapitalistlere çok ucuz fiyatlarla devredildi. Böylece örgütsüz sektör ve özel sektör ana eğilim haline geldi. Emek sömürüsü daha da yoğunlaştı. Mücadele ile elde edilen haklar ayaklar altına alındı. Yevmiyeli sözleşme yöntemleri işçiler için temel biçim haline geldi. Süregelen yarı-sömürgecilik ilişkileri bu zorlukların ve sefaletin nedenidir.

1960’ların ikinci yarısında uygulanmaya başlanan yeşil devrim stratejisi aslında ABD’li Çok Uluslu Şirketlerin programıydı. Yeşil devrim Pencap, Haryana ve Batı Uttar Pradeş’in diğer bölgelerinde ve daha sonra ülkenin üçte birinde gıda eksikliğini gidermek adına, Naxalbari, Srikakulam’a kadar yayılan silahlı köylü isyanlarına alternatif olması amacıyla uygulandı, Mushahari, Lakhimpur-Kheri, Debra-Gopivallabhapur, Bheerbhum, Kanksa, Budbud ve 10 eyaletin çeşitli bölgelerinde kırsal kesimde tarım makineleri, kimyasal gübreler, böcek ilaçları ve Çok Uluslu Şirketlerin HYV tohumları (daha yüksek verimli tohumlar, çn.) gibi ürünlere muhtaç bir pazar yaratmak amaçlandı.

Komprador hükümetler, toprak ilişkilerini temelden dönüştürmeden toprak ağalarına ve zengin çiftçilere ağır sübvansiyonlar, ucuz krediler ve barajlar aracılığıyla sulama sağlamış, yarı feodal kırsal ekonomide çarpık kapitalist ilişkiler geliştirmiştir. ‘Yeşil Devrim’ sadece emperyalist Çok Uluslu Şirketlere, komprador kapitalistlere, toprak ağalarına ve zengin köylülüğün bir bölümüne fayda sağladı. Yoksul ve orta sınıf çiftçileri ve toprağı harap etti. Çiftçiler toprağı büyük ölçüde terk etti. Verimliliğin artması, ürün oranlarının düşmesi, zenginler ve yoksullar arasındaki eşitsizliğin artması, işsizliğin artması, bölgeler arasındaki eşitsizliğin artması, çevre kirliliğinin artması, toprak verimliliğinin azalması, ürünlerin tarım ilaçlarının da yardımcı olmadığı ciddi hastalıklara karşı savunmasız kalması ‘yeşil devrimin’ olumsuz sonuçlarından bazılarıdır. Son olarak bu tarım ilaçları çiftçilerin intiharlarına neden olmuştur.

“Yeşil Devrim” sadece emperyalist Çok Uluslu Şirketlere, komprador kapitalistlere, toprak ağalarına ve zengin köylülüğün bir bölümüne fayda sağlamıştır. Yoksul ve orta sınıf çiftçileri ve toprakları harap etti.

 

LPG politikalarının uygulanmasından önce, Sovyet Sosyal emperyalizmi 1960’ların sonundan itibaren yardım adı altında Hindistan’ın kamu sektörü ekonomisi üzerinde hegemonya kurdu. Bu durum 1980’lerden itibaren kademeli olarak azaldı. 1970’lerde kamu sektörünün büyümesiyle birlikte komprador bürokratik burjuva sınıfı da bundan faydalanarak büyüdü.

Emperyalistlerin çıkarlarını ve bunun bir parçası olarak Hint komprador egemen sınıflarının çıkarlarını yerine getirmek için, 1985’ten 1991’e kadar ilk aşamada Liberalleşme, Özelleştirme ve Küreselleşme politikaları uygulandı. İkinci aşama ise 1991’den beri devam etmektedir.

Sovyetler Birliği’nin 1985’ten itibaren yoğun bir ekonomik krize girmesi ve Hindistan’ın bağımlılığının azalmaya başlaması üzerine Hindistan’da ABD destekli Yeni Ekonomik Politikalar uygulanmaya başlandı. LPG’nin ilk aşamasında özel şirket sektörü çeşitli vergi sübvansiyonları elde etti. Komprador büyük burjuvazinin mülkleri kat kat arttı.

Tarımın ticarileşmesiyle birlikte küreselleşme, emperyalistlerin planları doğrultusunda ilk aşamada sözleşmeli tarım yoluyla başladı ve birçok alana yayıldı. Şirketler sözleşmeli arazilerde tarım üzerinde tam kontrol sahibi oldular. Bu aşamada emperyalizm, dünya gezegeninde yaşayan ezilen ulusları ve halkları mahveden 7 yoğun kriz yarattı. Bunlar -ekonomik kriz, istihdam krizi, çevresel-ekolojik kriz, zorunlu göç krizi, yakıt krizi, sosyo-kültürel kriz, politik-askeri krizdir. Emperyalizm bu krizleri çözemediği için faşizme sığındı. Irkçılık tüm dünyada büyüdü. Faşist partiler güçlendi. Bunlar birçok ülkede iktidara geldi. Bunun bir parçası olarak Hindistan’da Modi liderliğinde Hindutva Faşist güçleri iktidara geldi. Modi hükümetinin egemen sınıflarının emperyalizm yanlısı, komprador yanlısı politikaları sonucunda ülkemizde bağımlılık ve yeni sömürgecilik yoğunlaştı. İşçi sınıfı, köylülük ve diğer emekçi sınıfların yanı sıra, emperyalist komprador bürokratik kapitalist, feodal çıkarları yerine getirmek için küçük ve orta ölçekli kapitalistler ve tüccarlar üzerinde sömürüyü yoğunlaştırdı. Çeşitli zamanlarda LPG politikalarının uygulanmasının bir parçası olarak ele alınan ekonomi, sanayi, madencilik, tarım, hizmet sektörü politikaları nedeniyle, özellikle yerli sanayilerde toplam yabancı ortaklık, emperyalist ÇUŞ’ların kontrolüne izin verilmesi ve yabancı teknolojiye bağımlılık ülkeyi daha da bağımlı hale getirdi. Yerli ve yabancı şirketler, başta taşeron sanayiler ve tarım şirketleri olmak üzere, ihracata ve ithalata bağımlı sanayilerde emek gücünü, ürünleri, hizmetleri ve özellikle hammaddeleri yağmalamaktadır. Kamu-Özel Ortaklığı yaygınlaştırılıyor ve uygulanıyor.

Bu süre zarfında, komprador hükümetlerin emperyalizme köleliği zirveye ulaştı. Ülkenin toprağını, emeğini, hammaddesini ve diğer doğal kaynaklarını yağmalamak için bütün fırsatları verdiler. Ekonomik, siyasi, askeri ve kültürel sektörleri emperyalizme teslim ediyorlar. Mikro, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler – MSME sektörü her geçen gün küçülüyor. Komprador hükümetler bu sektörün bağımsız pazarını yok ediyor. Bu sektörün büyüme hızında ciddi bir düşüş var. Demonetizasyon (paranın değerini düşürmek, çn.) ve GST (Mal ve Hizmet vergisi, çn), ülke genelinde 4,86,291 Mikro, Küçük ve Orta ölçekli sanayinin kapanmasına yol açmıştır. Yüzbinlerce işçi işsiz kalmaktadır.
LPG politikaları nedeniyle ülkemiz yabancı kredilerin pençesine daha da düşüyor. Modi’nin iflas eden yönetimi, son sekiz yılda dış kredilerin 135 miyar rupiye ulaşmasına yol açtı. Hindistan en çok kredi alan ülkeler arasında 5. sırada yer almaktadır. Ekonominin yüzde 70’ine istihdam sağlayan tarım ve sanayi sektörlerinin GSYİH içindeki payı düşerken, sadece yüzde 30’una istihdam sağlayan hizmet sektörünün payı yükseliyor. ABD’nin önde gelen 100 şirketinin ülkemiz ekonomisinin yarısını ele geçirmiş olması, Uluslararası tekelci işletmeler ile yerli komprador bürokratik burjuva şirket işletmelerinin ortak saldırısını anlamak için yeterlidir. Bu dönemde Mukesh Ambani, Adani, Mittal, Birla, TATA, Ruyiaya, Jindal, Vedanta, Infosys, ESSAR, Anil Ambani, TVS Iyyengar, Thapar, RPG, Bajaj, Mahindra ve Pathanjali Ramdev gibi önde gelen komprador bürokratik tekelci kapitalistler büyük ölçüde yükseldiler.

Ülkede yeni bir zengin sınıf ve yeni sömürü biçimleri ortaya çıktı. Madencilik, ağır sanayi ve turizm gibi hayati sektörler ile en kârlı telekom, enerji ve finans sektörleri kamu sektöründedir. Bu nedenle bunların tasfiye edilmesi ve yabancı şirketlere devredilmesi için agresif ve hızlı planlar uygulanmaktadır. Her bir sektörün özel bir politika ile özelleştirilmesi için özel teşvikler ve kolaylıklar sağlanmaktadır. Kamu sektörü işletmeleri planlı bir şekilde zarara itilmekte ve çok ucuz fiyatlarla kurumsal işletmelerin eline geçmektedir. Yüksek teknolojili makinelerdeki artış, teknoloji kullanımı ve dış kaynak kullanımı yüzbinlerce işçiyi ve çalışanı geçim kaynaklarından mahrum bırakmıştır. Kamu sektörü geriledi ve özel sektör ana sektör haline geldi. Yerli ve yabancı kurumsal şirketler 2014-18 döneminde 17,5 milyon Rupi gelir elde etmiştir. Emperyalistler her yıl ülkeden yaklaşık 47,09 milyar götürüyor. Bu kadar yoğun sömürüye maruz kalan bir ülkenin kalkınması mümkün değildir.

Bu dönemde yarı-feodalizmde meydana gelen önemli değişiklikler nedeniyle, daha önceki feodal hegemonya biçimlerinin yerine hükümet ve hükümet dışı ‘parti-kooperatif birliği-panchayat-polis’ sistemlerinin geniş bir kolektif işbirliği yeni biçimi ortaya çıkmıştır. Kooperatif bankası, bürokratik kapitalizm ile yarı-feodalizmin işbirliğinin önemli bir yapısal biçimidir. Bu kooperatif bankalarının kooperatif sermayesi, emperyalistlerin, komprador bürokratik kapitalistlerin ve yerel yarı-feodal unsurların yatırım fazlasının birleşimidir. Bunlar aracılığıyla devlet mülkleri/fonları temelinde yeni bir yerel hegemonya ve sömürü sistemi ortaya çıktı.

NABARD’ın (Ulusal Tarım ve Kırsal Kalkınma Bankası, çn.) 2017 yılı istatistiklerine göre kırsal kesimde toprak ağalarının sayısı yüzde 5,76’dır. Her ne kadar toprak ağalarının sayısı ve büyük toprak sahipliğinin kapsamı azalmış olsa da ekonomik, sosyal ve siyasi sektörlerde feodal hegemonya devam etmektedir. Bu özde değil biçimde bir değişimdir. Küreselleşme dönemindeki bir diğer önemli gelişme de çiftçilerin ve aşiretlerin yüz binlerce dönümlük ekilebilir orman arazilerinin satın alınmasıdır. ÇUŞ’lar, komprador bürokratik büyük burjuvazi, STK’lar, dini örgütler, borsa simsarları ve çeşitli mafyalar devlet arazilerine ve çiftçilerin ekilebilir arazilerine el koymaktadır. Çiftçilerin toprakları ve orman arazileri tarım dışı projelere tahsis ediliyor. 1951-2010 yılları arasında altı buçuk milyon insanı yerinden eden sömürücü komprador hükümetler tarafından yaklaşık dört milyon dönüm arazi zorla satın alınmıştır. Tazminat ve rehabilitasyon nominal düzeydedir. Yerinden edilenler sorunu arazi sorununda ana faktör haline gelmiştir.

Öte yandan, Hindistan pazarı tarımsal ithalata geniş ölçüde açılmıştır. Tarım sektörüne yapılan yatırımlar daha da kötü bir seviyeye ulaştı. Gıda güvenliği politikası tasfiye edildi. Kamu dağıtım sistemi zayıflatıldı. Kamu sektörü satın alma politikası özelleştirilmiştir. Asgari Destekleme Fiyatı, ürün üretimi için yapılan harcamaların en az iki katı değildir. Emperyalist ülkelerde yüksek sübvansiyonlarla fazla ve ucuz üretilen tarım ürünleri iç pazara akıtılmaktadır. Tüm bu ve diğer faktörler nedeniyle tarım sektörü ciddi bir krize girmiştir. Tek kelimeyle, küreselleşme nedeniyle zenginler ve yoksullar arasındaki eşitsizlikler en üst düzeye çıkmıştır.

Kapitalist/emperyalist ülkelerle karşılaştırıldığında ülkemizde ürün verimliliği çok düşüktür. Küçük toprak mülkiyetinde sürekli bir artış vardır. Sıradan ürünlerin üretimi şu anda bile ana eğilim olmaya devam ediyor. Bu yarı-feodal ilişkiler ve geri yarı-feodal üretim tarzı için önemli bir kriterdir. Tarımda ve tarıma bağlı sektörlerde ücretli işçilikte ve ücretli çalışan tarım işçisi ve yarı proleter sayısında bir artış olmasına rağmen, bunların ücretleri ile sanayideki modern proletaryanın ücretleri arasında büyük bir fark vardır. Bu değişiklik yarı-feodal sömürüyü en ufak ölçüde azaltamamıştır.

Tarımda yaratılan artığın çoğu bankaların/kooperatif birliklerinin, şahukarların (tefecilerin, çn), ve çeşitli finans kuruluşlarının bürokratik hegemonyası altındadır. Bu da sermaye birikiminin önüne geçmektedir. Kapitalist yeniden üretim koşulu hiçbir yerde görülmemektedir. Yarı-feodal ilişkiler kapitalizmin yukarıdan aşağıya doğru gelişmesinin önünde bir engeldir. Tefeci ve ticari sermaye çiftçilerin tarımsal ürünlerine/mallarına el koyuyor ama üretim sürecine el koymuyor. Bu süreç çiftçileri yarı-feodal ilişkiler içinde bağlamaktadır. Emek güçlerini kontrol ediyor ve onları işçiye dönüştürmüyor. Kapitalistlere dönüşmelerine de izin vermez.

Hegemonik kasttan toprak ağası ile Dalit topraksız işçi arasındaki iş sözleşmesi doğası gereği yarı-feodaldir. Bu aynı zamanda ekonomik ve ekonomik olmayan sömürü ve baskı için bir temeldir. Brahmanik kast temelli feodalizm ve kast-sınıf baskısı kırsal alanlarda hala canlı ve yaygındır. Kast hiyerarşik sistemi yarı-feodal ilişkilerin ayrılmaz bir parçasıdır. İnsanların çoğu geri üretim ilişkilerine bağlıdır ve bu durum üretim güçlerinin gelişiminde bir zincir görevi görmektedir. Bu durum halkın çoğunluğunu mutlak yoksulluk ve sefil bir durumda tutmaktadır. Satın alma güçlerini azaltmakta, dolayısıyla iç pazarın gelişimini sınırlamaktadır. Baskı, zulüm, ayrımcılık, dokunulmazlık, sosyal boykot, doğrudan şiddet, katliamlar, canlı yakma, kadınlara yönelik cinsel zulüm, evlerin yakılması, mülklerin sömürülmesi, ezilen Dalit kastları ve kabile halkları üzerindeki yıkım henüz sıradan bir özelliktir.

Komprador egemenlerin 1947’de iktidarı devretmelerinden bu yana uyguladıkları politikalar ve 1991’den bu yana uygulanan küreselleşme politikaları sonucunda, son elli yıldır partimiz önderliğinde gerçekleşen anti-feodal sınıf mücadeleleri ve anti-emperyalist, hükümet karşıtı hareketler sonucunda, Partimiz önderliğinde devrimci hareketin sürdüğü çeşitli eyaletlerde/bölgelerde önemli değişiklikler yaşanmaktadır. Üretimde çarpık kapitalist ilişkiler yaygınlaşıyor. Eski toprak ağaları mülklerini ve yatırımlarını şehir bölgelerine kaydırdı. Devrimci Köylü Komiteleri/Ryot Coolie Sangams, Devrimci Halk Komiteleri (RPC) inşa edilip sağlamlaştırıldı ve sınıf mücadelesi yayılıyor. Bu durum köylerin sınıfsal bileşiminde önemli değişikliklere yol açmıştır. Tarım dışı kırsal hiyerarşiler kuruldu ve toprak esas olarak onların elinde toplandı. Yeni sömürü yöntemleri ortaya çıktı. Tüm bunlara bağlı olarak yarı-feodal ilişkiler görece zayıfladı. Devrimci hareketin güçlü bir şekilde gerçekleştiği aşiret bölgelerinde orman arazilerine ve aşiret dışı toprak ağalarının ve kötü eşrafın ihtiyaç fazlası topraklarına el konuldu. Hükümetin, orman ve gelir dairelerinin, tefecilerin ve pazar tüccarlarının sömürü ve baskısına son verildi. Ücretli işçi sistemi büyük ölçüde azaltıldı. Emperyalistlere, kamu-özel yatırımlarına, devlete ve onun kompradorlarına karşı mücadeleler yükseliyor.

Son yetmiş yıldaki değişimlere bakıldığında, Hindistan ekonomisinin hiç de kapitalist olmadığı ya da kapitalistleşme yolunda olmadığı, ülkede böyle bir demokratik eğilimin bulunmadığı ve dahası yarı-feodal ilişkilerin görece zayıf olduğu kuşkusuzdur. Toprak sorunu temel sorundur ve toprağın işleyene verilmesi temelinde toprak reformu henüz geniş kırsal alanlarda önem ve geçerlilik taşımaktadır.

Yarı-feodalizm, feodal sistemin rahminde çeşitli düzeylerde kapitalist ilişkiler gelişmiş olmakla birlikte, bunların henüz kapsamlı bir düzeyde temelden bağımsız kapitalist ilişkilere dönüşmediği, dolayısıyla yarı-feodal ilişkilerin sürdüğü bir sistemdir. Çeşitli düzeylerde gelişen bu kapitalist ilişkiler kayda değerdir ama bunlar sadece nicelikseldir. Üretim ilişkilerinde niteliksel bir değişiklik yoktur. Hindistan devriminin doğasında ya da devrimin dost ve düşman sınıflarında temel bir değişiklik yoktur. Hindistan’ın yarı-sömürge, yarı-feodal ekonomisinde emperyalist ekonomiye bağlı ne kadar kapitalist değişim gerçekleşmiş olursa olsun, hepsi emperyalistlerin, komprador büyük burjuvaların ve feodal sınıfların çıkarınadır. Bağımsız bir kapitalist ülkeye dönüşme şansı yoktur.
Bu değişiklikleri gözlemlediğimizde, bu değişikliklerin olağan siyasi çizgimizi ve bu siyasi çizgiyi başarıya ulaştırmak için izlenen Uzun Süreli Halk Savaşı yolunu temelden etkileyemeyeceğini, partimizin özellikle yeni sömürgecilik döneminde tüm dünyada emperyalizm çağında yaşanan değişimleri ve ülkemizde Naxalbari’nin büyük devrimci hamlesine kadar yaşanan toplumsal değişimleri temel alarak benimsediği, Birlik Kongresi-Dokuzuncu Kongre’de zenginleştirilen belgeyi (doğruladığı, çn.) ve dahası yolumuzun uygulanmasını daha da zorlaştıracağını açıkça ortaya koymaktadır. Bu nedenle, politik-askeri çizgimizi ülkede meydana gelen toplumsal değişimlere göre yaratıcı bir şekilde uygulamamız, toplumsal devrim deneyimlerinden dersler çıkarmamız ve politik-askeri taktiklerimizin görevlerini bu değişimlere göre yerine getirecek şekilde stratejik planlarımızı benimsememiz gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu değişimlere göre tüm dost sınıfları birleştirerek ve ortak düşmanları tecrit ederek düşman sınıfları yenmek mümkündür.

Bu amaçla Hindistan’da Ulusal demokratik devrimin henüz tamamlanmamış görevlerini yerine getirerek Sosyalizm-Komünizmi kurma hedefiyle Yeni Demokratik toplumu kurmak için ülkedeki çağdışı yarı-sömürge, yarı-feodal sistemi yıkarak Hint halkını baskı altında tutan emperyalizm, komprador bürokratik burjuva ve feodal sınıfların sömürü, baskı ve zulmü gibi üç dağı yok etmeliyiz. Bunun tek yolu, toprağın çiftçiye verilmesi temelinde Tarım Devrimi ekseninde Yeni Demokratik Devrimdir. Hindistan emperyalizmin, feodalizmin ve bürokratik komprador büyük sermayenin sömürüsünden ancak bu devrimle kurtulabilir.

Hindistan’daki Devrimci savaşın belirgin karakteristik özelliklerine bağlı olarak, askeri strateji Uzun Süreli Halk Savaşı olacaktır. Bu, Mao Yoldaş’ın dediği gibi, düşmanın nispeten zayıf olduğu kırsal alanda devrimci üs bölgeleri kurmak ve düşman kuvvetleri için kale olan şehirleri kademeli olarak kuşatmak ve ardından ele geçirmek anlamına gelir.

‘Toprak işleyenin’ temelinde toprak ağalarının topraklarına tazminatsız el koymak ve toprak ağalarının topraklarını tarım emekçilerine, yoksul çiftçilere ve alt orta sınıf çiftçilere dağıtmak; emperyalist ÇUŞ’ların, kapitalist toprak ağalarının, komprador bürokratik kapitalistlerin ve devlet kurumlarının tarımsal mülklerini ve plantasyonlarını işgal etmek; devrimci halk hükümetlerince kamulaştırmak gibi ulusal kurtuluş ve demokratik devrimci görevleri yerine getirebiliriz; ‘Tarıma dayalı ve sanayiyi önde tutan’, ‘iki ayak üzerinde yürüyen’ seri politikalar temelinde ülkeyi sanayileştirmek; kooperatif tarım hareketini ve tarımsal kooperatif birliklerini teşvik etmek ve geliştirmek; emperyalist işletmeleri, şirketleri, komprador bürokratik burjuva şirketleri ve devlet arazilerini kamulaştırmak; mülklerine ve bankalarına el koymak, iç ve dış kredileri ve eşitsiz anlaşmaları iptal etmek ve işsizliği yalnızca Yeni Demokratik Devrim yoluyla ortadan kaldırmak mümkündür.

S – Partinizin ve HKGO’nun faaliyet gösterdiği alanların birçoğu biyoçeşitlilik, nadir ve önemli bitki ve yaban hayatı açısından çok zengin. Partinin bu alanların korunmasına ve daha geniş anlamda çevrenin kapitalist-emperyalist tahribatına yönelik tutumu nedir?

C – Partimizin önderliğindeki devrimci hareketin alanları biyo-çeşitlilik açısından zengindir. Sayısız ağaç, yeşil ormanlar ve sürekli akan nehirler, şifalı otlar, orman hayvanları, çeşitli kuş türleri, memeliler, böcekler, nehirler, su hayvanları, amfibiler, yüzlerce balık, ormanlardan elde edilebilen onlarca küçük orman ürünü, çeşitli kökler, meyveler, meyve veren çalılar ve ağaçlar, geleneksel yöntemlerle korunan binlerce çeşit çeltik tanesi, bakliyat, yağlı tohumlar bol miktarda bulunmaktadır. Bu değerli, muhteşem, eşsiz, denge doğal biyoçeşitliliğe uzun zamandır emperyalistlerden, komprador bürokratik kapitalistlerden gelen çok büyük bir tehlike var. Sömürücü egemen sınıfların halk karşıtı, emperyalist destekli politikaları nedeniyle bu biyo-çeşitlilik ve çevre tahribatla karşı karşıyadır. Birkaç yerli, yabancı büyük sömürücünün kârları için doğanın tahrip edilmesine izin verilmemelidir. Doğal denge korunmalı, çevre korunmalı ve doğal zenginlikler ve kaynaklar insan yaşam koşullarını iyileştirmek için dengeli bir şekilde kullanılmalıdır. Çevrenin ve doğal dengenin korunması ile insan yaşam koşullarının iyileştirilmesi birbirine bağlıdır. Kaynakların kapitalist emperyalizm tarafından tahrip edilmesine karşı sürekli mücadele etmeliyiz. Yeni Demokratik Devrim bu sorunun kalıcı çözümü için temel dayanağı oluşturacaktır.

Kanha Kaplan Koruma Alanı, 2022’den bu yana HKGO’nun kontrolü altında.

Bunlar, emperyalist ÇUŞ’ların ülkemizin biyo-çeşitliliğini nasıl yok ettiğini gösteren birkaç örnektir. Dr. Richaria, 1950’li ve 60’lı yıllarda Chhattisgarh ve Madhya Pradesh’teki yüzlerce köyde binlerce çiftçiden 22.000’den fazla çeltik tanesi ve 1800’den fazla yapraklı sebze topladı ve bunların germplazmını (kök, tohum anlamında çn.) şimdiki Chhattisgarh’ın başkenti Raipur’daki Indira Gandhi Ulusal Tarım Üniversitesi’nde muhafaza etti. Bunlar arasında az suyla yetişenler, az ot verenler, çok ot verenler, güzel koku yayanlar, uzun olanlar, kısa olanlar, her mevsimde yetişenler vb. var. Ancak bu çeltik tanelerinin germplazmı, ülkemizin komprador yöneticilerinin işbirliğiyle ABD ve benzeri ülkelerin ÇUŞ’ları tarafından çalındı. ÇUŞ’lar bu tahılları Manila’daki Uluslararası Pirinç Araştırma Enstitüsü’nde (IRRI) geliştirdiklerini iddia ediyor ve IR36, IR-72 gibi isimlerle Hindistan ve diğer ülkelere satıyorlar. Çiftçileri her yıl tohum için ÇUŞ’lara bağımlı olmaya zorluyorlar.

Büyük bir tarihi tecrübeyi temsil eden, binlerce çeşit tohumun geliştirilmesinin ve korunmasının ardındaki gerçek hikaye çok ilginç. Dünya bunu bilmeli. Chhattisgarh köylüleri Akti adında bir festival yaparlar. O gün tüm gençler Kolatam çalar ve her evden çeltik isterler. Tüm köyden toplanan mahsulü ortak bir araziye ekerler. Doğal olarak mahsulün büyüme sürecinde yeni tür tohumlar ortaya çıkar. Bu mahsulleri ayrı ayrı toplar ve ekerler. Böylece her yıl her köyde yeni özelliklere sahip tohumlar ortaya çıktı. Böylece her köy bir tarım laboratuvarına ve her çiftçi bir tarım bilimcisine dönüştü ve binlerce çeltik tohumu gelişti. Ülkede geliştirilen ve bu çeşitliliğe sahip çeltik tohumları, komprador hükümetlerin desteği ile ÇUŞ’lar tarafından çalındı ve sahiplenildi. İç kabile bölgelerinde yüzlerce çeşit yerel çeltik tohumu, bakliyat, kök, yapraklı sebze, sebze, meyve tohumları ve benzerleri henüz mevcuttur. Bunları kurumsal şirketlerin eline geçmekten korumak ve muhafaza etmek gerekmektedir. Buna ihtiyaç vardır.

1990 yılında da bir ÇUŞ olan Syngenta, yönetimle işbirliği içinde çeşitli tohum türlerinin germplazmını çalmaya çalışmış, yurtsever bir Profesör konuyu açığa çıkarma girişiminde bulunmuştur. Demokratlar, Kitle Örgütleri ve Sendikalar mücadeleye girişti ve girişim durduruldu.

Emperyalistlerin ve onların temsilcileri olan komprador bürokratik kapitalistlerin kârları için kaynakları ayrım gözetmeksizin sömürmesiyle, yüzbinlerce dönüm orman, orman arazisi ve nehir alanları ağır madencilik projeleri, mega sanayi projeleri ve büyük barajlarla tahrip ediliyor. Ağaçların, canlıların ve hayvanların nesli tükeniyor. Ses, yeraltı, yüzey suyu ve hava kirliliği yoğunlaşıyor. Çevre tahribatı büyük bir şekilde devam ediyor. Zengin bio-çeşitlilik yok oluyor. Ülkedeki madencilik nedeniyle büyük nehirlerin yanı sıra birçok küçük nehir ve kanal da kirleniyor. Bu nehir ve kanalların suları tarım için elverişli değildir. Su, bırakın içmeyi, yıkanmak için bile kullanılamayacak kadar kirlenmiş durumda. Madenlerin yakınından akan nehirlerin neredeyse tamamı kirlenmektedir. Su canlılarının ve kuş türlerinin nesli tükenmektedir. İnsanlar çeşitli cilt hastalıklarının yanı sıra ciddi sağlık sorunları yaşıyor.

Ağır madencilikte maden kaynaklarının taşınması için kullanılan sondaj, patlama, yük trenleri, tırlar (kamyonlar) ve makineler ile makinelerin çıkardığı ağır sesler yoğun ses kirliliğine neden olmaktadır. Bir tahmine göre 5 bin ton demir için bir ton patlayıcı madde kullanılması gerekiyor. Birkaç yerde maden patlamasının sesi 150 km mesafeye kadar duyuluyor. Bu durum, kömür madenleri, demir cevheri madenleri, boksit madenleri yakınındaki kasaba ve köylerde yaşayan insanların evlerinin duvarlarında çatlaklara neden oluyor. Çeşitli hükümet güçlerinin atış alanlarından yapılan atışlar ve bombardımanlar insanların kulaklarına zarar vermektedir. Ses kirliliği ve patlamalar kalp hastalıklarına, tansiyona, sağırlığa ve erken doğumlara yol açmaktadır.

Yerleşim alanlarının yakınında atış poligonları inşa edilmiştir. Bu poligonlardan açılan ateş ve bombardıman nedeniyle insanlar yaralanıyor. Mülkleri tahrip ediliyor. Jharkhand’da halk mücadele etti ve birkaç atış alanını durdurdu. Birçok eyalette sahra atış poligonlarına karşı hareketler devam ediyor.
Madencilikteki patlamalardan çıkan gazlar, ağır sanayiden çıkan zehirli gazlar ve yüksek fırınlardan kaynaklanan kirlilik bir arada hava kirliliğini her geçen gün daha da yoğunlaştırıyor.

Kapitalist emperyalizm, sanayilerinden daha fazla kâr elde etmek için çabalamakta, ancak herhangi bir kazanın meydana gelmemesi için gerekli düzenlemeleri yapmamaktadır. Çeşitli endüstriyel kazalarda ve yeraltı kömür madenlerinde yaşanan ihmaller nedeniyle onlarca ve binlerce insan hayatını kaybetti. Yüzbinlerce insan ağır fiziksel ve ruhsal hastalıklardan muzdariptir. Örneğin ABD’li bir ÇUŞ olan Union Carbide’ın 1984’te Bhopal’de meydana gelen kazası durumu gözler önüne sermektedir. Metil İzo Siyanür sızıntısı nedeniyle iki bin beş yüzden fazla insan hayatını kaybetmiştir. Binlerce kişi de hastalandı. Böylesine vahim bir kazanın sorumlusu olan fabrika müdürü Warren Anderson, hükümet yetkilileri tarafından saygılı bir şekilde ve yoğun güvenlik önlemleri altında uçakla ABD’ye gönderildi. Bu, egemen sınıfların emperyalizme kölelik modelidir.

1984 yılında, ABD’li ÇUŞ Union Carbide’ın uygulamaları, 3000’den fazla insanın ölümüne ve yüz binlerce insanın yaralanmasına yol açan ve burada resmedilen Bhopal Gaz Trajedisine neden olmuştur.

Mayıs 2020’de Andhra Pradesh’teki Visakhapatnam’da Güney Kore’nin bir ÇUŞ’u olan LG Polymers’te gaz sızıntısı nedeniyle 12 kişi öldü. Yüzlerce kişi hastalandı. Binlerce kuşun nesli tükendi. Bunun gibi pek çok örnek var.

Rusya ve Japonya’daki nükleer projelerde meydana gelen korkunç kazaları kendi gözleriyle gören Hindistan’ın sömürücü hükümetleri, emperyalistlerden modası geçmiş olanları satın alarak halkı ölüme sürüklüyor.

Narmada Nehri üzerindeki baraj nedeniyle boğulan köylerin trajik öyküsünü kimse unutamaz. Godavari Nehri üzerinde inşa edilen Polavaram barajı dört eyalette 250 köyü ve yüz binlerce dönüm orman ve tarım arazisini sular altında bırakmıştır. Bu durum her bir ağır baraj için geçerlidir. Ekoloji, biyo-çeşitlilik, doğal zenginlik, kaynaklar, toprak ve su kaynakları, çevre ve insanların geçim kaynakları ağır madencilik, baraj ve sanayi inşaatları nedeniyle tahrip edilmektedir. Yağmur suları, başta boksit madenleri olmak üzere maden kaynaklarının katmanlarında depolanmakta ve yıl boyunca yavaş bir şekilde dere ve nehirlere akmaktadır. Bu akarsular ve nehirler ormanlık alanlarda yaşayan kabile ve kabile dışı halklar için yaşam hattıdır. Bu madenlerin aranması, bu nehirlerdeki ve yeraltındaki su seviyesinin ciddi ölçüde azalmasına yol açmaktadır. Madenlerden ve endüstrilerden gelen kirli su ve bu bölgelerdeki banyo ve tuvaletlerden nehirlere karışan sular tüm nehir suyunu kirletmektedir.
Bir tahmine göre, bir ton demir üretimi 44 ton, bir ton alüminyum üretimi ise 1378 ton suya ihtiyaç duymaktadır. Madenlerin çıkarılması ve üretimi için ne kadar su harcandığını ve kirliliğin boyutlarını kolayca anlayabiliriz.

Normalde tepeler-tepecikler, ormanlar, özellikle yüksek ve geniş sıradağlar ve geniş sık ormanlar muson yağmurlarında önemli bir faktördür. Örneğin Bastar’ın Raoghat tepeleri muson yağmurları için çok elverişlidir. Bu bölgedeki madencilik nedeniyle muson olumsuz etkilenmektedir ve çevreciler bunun sadece Bastar’da değil Güney Chhattisgarh’da da yağmurların azalmasına neden olacağını ve bu tepelerin ülkedeki çevresel denge açısından çok önemli olduğunu söylemektedir. Ayrıca TATA, Adani ve benzerleri bu madenleri keşfetmek için çok hevesliler. Merkezi hükümet ve eyalet hükümetleri de bunu kolaylaştırmak için her türlü zemini hazırlıyor.

Küresel ısınmadaki artış uzun süredir aşırı sıcaklara, kıtlıklara, zamansız yağmurlara ve benzeri doğal felaketlere neden olmaktadır. Küresel ısınma nedeniyle deniz suyu seviyesinin 27 cm yükseleceği tahmin edilmektedir.
Onaylanandan daha fazla radyasyon yayan elektronik eşyalar giderek daha fazla üretilmektedir. Bu da akla hayale gelmeyecek hastalıklara yol açıyor. İnsanların sağlığı ciddi şekilde bozuluyor. Çok uluslu şirketler de bu durumdan kâr elde etmek için faydalanıyor. Sağlık sektörünü yayıyorlar ve özel uzmanlık hastaneleri aracılığıyla insanları sömürüyorlar. Sömürücü hükümetlerin desteğiyle çeşitli halk sağlığı programları adı altında halkın parasını yağmalıyorlar.

Öte yandan hükümetler orman içi bölgelerde turizm merkezleri kurmaktadır. Bunlar zengin sınıflar için lüks merkezleridir. Buralarda yerel kabile halkının kültürü, gelenekleri, şarkıları ve dansları bir meta haline getirilmektedir. Başka yerlerden kötü kültür getiriliyor. Halkın demokratik kültürü etkileniyor. Beden ticareti teşvik ediliyor. AIDS gibi hastalıklar iç bölgelere ve bu turizm merkezlerini ziyaret eden herkese yayılabilir. Bu yüzden partimiz bu tür turizm merkezlerinin kurulmasına şiddetle karşı çıkmaktadır. Kapitalist emperyalizm işçileri, çalışanları ve halkı iliklerine kadar bunaltmaktadır. Onlara sürekli baskı uyguluyor ve yoğun emek sömürüsünü serbest bırakıyor. İnsan yaşamını son derece daralttı ve insanları yılda bir kez hafta sonu ya da ay sonunda belirli yerleri ziyaret etmeye zorluyor. Bütün bu durumun değiştirilmesi gerekiyor.

Siyasi liderler, büyük müteahhitler, kereste mafyası, maden mafyası, orman ve polis memurları işbirliği yaparak Milli Parklardan, Rezerv Parklardan büyük bir şekilde kereste kaçakçılığı yapmaktadır. Hasdeo ormanı ve diğer yeşil ormanlar endüstriyel amaçlar için gelişigüzel kesilmektedir. Orman hayvanları, orman ve polis memurlarının yardımıyla büyük bir şekilde avlanmaktadır.

Öte yandan merkezi ve eyalet hükümetleri parklar, kaplan rezervleri, rezerv ormanları ve vahşi hayvanları koruma merkezleri adı altında kabile ve çiftçi halkını kovalıyor. Kabile halkının yaşam hakkını ayaklar altına alıyorlar. Kalkınma karşıtı hükümetler ve emperyalist destekli STK’lar, kabile halkının ormanların ve vahşi hayvanların korunması için bir tehlike olduğu yönünde kara propaganda yapmaktadır. Bu kesinlikle doğru değildir. Aslında, nesiller boyunca ormanlarda yaşayan kabile halkı ormanların, biyo-çeşitliliğin ve çevrenin koruyucusu ve kollayıcısıdır. Kabile insanları ormanların çocuklarıdır. Ormanla iç içedirler. Yaşamları ve geçim kaynakları ormanla iç içedir. Ormanlar ve orman hayvanları onlar ve onların mücadeleleri sayesinde hayatta kalmaktadır. Ancak şimdi yerlerinden edildiklerinde, ormanları, çevreyi ve biyo-çeşitliliği nasıl koruyacaklarını düşünmek gerekir. Bu sadece kabile insanlarının sorunu değildir. Tüm insan ırkının varlığını ilgilendiriyor. Bu nedenle ülke halkı ve yabancı ülkeler, emperyalizm yanlısı, komprador bürokratik kapitalistler ve feodal sınıflar yanlısı kalkınma modelleri, ağır madencilik, endüstriler ve kabile halkını yerinden eden barajların inşası gibi tüm planlara karşı mücadele etmelidir. Çevreye zarar veren herkes ormandan kovalanmalıdır. Halkla birlikte misilleme yapmaya ve mevcut silahlarla silahlı misilleme yapmaya hazır olunmalıdır. Biz de bunu geliştirmeliyiz. Gençleri, partimizin önderliğinde devrimci hareket alanlarında ve ülkenin her köşesinde HKGO’na ve yoğunlaştırılmış-genişletilmiş halk savaşına/gerilla savaşına kitlesel bir şekilde katılmaya ve halkla el ele vermek için öne çıkmaya çağırıyoruz.

Emperyalistler, komprador bürokratik kapitalistler ve toprak ağaları kârları için çevreye ciddi zararlar vermektedir. Ses, su ve hava kirliliğine yol açıyorlar. Merkezdeki bürokratik Modi hükümeti kısa bir süre önce bu tür kişilere karşı işçilerin, köylülerin, orta sınıfın ve kabile halkının ve ülkenin çıkarlarına karşı ve komprador bürokratik kapitalistlerin ve emperyalist ÇUŞ’ların çıkarları doğrultusunda işlem yapılmasını sağlayan kanunları değiştirdi. Çevre (Koruma) Yasası 1986, Su (Kirliliğin önlenmesi ve kontrolü) Yasası 1974, Hava (kirliliğin önlenmesi, hava kontrolü) Yasası 1981’de yapılan tüm değişiklikler, bu Yasaları ihlal eden emperyalistleri, komprador kapitalistleri ve toprak ağalarını korumayı amaçlamaktadır. Bu değişiklikler çevre, su ve hava kirliliğine neden olan kapitalistleri cezasız bırakmaktadır. Sadece nominal bir para cezası söz konusudur. Ancak değişikliklerden önce bile hiçbir kapitalist hapse gönderilmemiştir. Bu Kanunlar insanların mücadeleleri için bir temel oluştururken, mevcut değişiklikler kapitalistlere gelişigüzel yetkiler vermektedir.

Çevre tahribatına devam edecekler. Çevre daha fazla krize girecektir. Partimiz, ülke halkını ve halk örgütlerini bu kanunlardaki kapitalizm yanlısı değişikliklere karşı mücadele etmeye çağırmaktadır.

Partimiz, ormanlar ve her türlü bitki türünden oluşan biyo-çeşitliliğin ve çevrenin korunması konusunda kararlıdır. HKGO, Kitle Örgütleri ve DHK’ler bunun için partimizin önderliğinde halkla birlikte çalışmaktadır. Halkın bilincini yükseltiyorlar. Halk hükümetlerimizin Orman Koruma Dairesi özellikle bu konuya yoğunlaşıyor. İnsanları yerinden eden, çevreye ve biyo-çeşitliliğe zarar veren her türlü kamu ya da özel planın karşısındayız. Çevrecileri, biyologları, bilim adamlarını, demokratları, sivil hak örgütlerini, sosyal örgütleri ve kabile sosyal örgütlerini bu konuda bizimle birlikte çalışmaya çağırıyoruz. Çevrenin ve biyo-çeşitliliğin korunması için ülke çapında güçlü hareketler inşa etmemiz ve çeşitli taleplerin gerçekleştirilmesi yönünde mücadeleler vermemiz gerektiğini düşünüyoruz. Öte yandan, Uzun Süreli Halk Savaşı yolunda Yeni Demokratik Devrimi gerçekleştirerek kurulacak olan Yeni Demokratik Hindistan’ın orman, çevre ve biyo-çeşitliliğin korunmasını garanti altına alacağını söylemek istiyoruz.

S – Benzer şekilde, Partinizin ve HKGO’nun faaliyet gösterdiği bölgelerin birçoğu kömür ve boksit gibi doğal kaynaklar bakımından zengindir. Bu kaynaklar, faşist eski Hindistan devleti tarafından kaynakları kendileri için çalmaya davet edilen büyük çok uluslu kapitalist şirketler tarafından aranmakta ve birçok insan bu şirketlerin kaynaklara erişimini sağlamak için evlerinden zorla çıkarılmaktadır. Hindistan’daki emperyalizm uygulamaları ve HKP (Maoist) ve HKGO’nun bu emperyalizme nasıl direndiği hakkında daha ayrıntılı bilgi verebilir misiniz?

C – Ülkemiz yoksul bir ülke değil ama yoksul insanların ülkesi… Ülkemizde yeşil ormanlar var. Sürekli akan nehirler, verimli ekilebilir topraklar, paha biçilmez, bol mineral kaynakları var. Bunların yanı sıra, milyonlarca emekçi işçi ve çiftçi var. Ülkede onlarca kamu ve özel sektör çalışanı, yüzbinlerce eğitimli ve entelektüel emekçi ve onlarca genç var. 700 çeşit yerli, kabile halkı nüfusun yüzde 8,5’ini oluşturmaktadır. Ancak, ülke halkının çoğunluğu açlık, cehalet, batıl inançlar, sağlıksızlık, işsizlik, yoksulluk ve benzeri sorunlardan muzdariptir. Temel geçim sorunlarını çözmek ve demokratik haklar için çeşitli biçimlerde mücadele etmektedirler. Doğal zenginlikler, kaynaklar, bol emek gücü ve yerel teknoloji ülke halkının çıkarları doğrultusunda kullanılmamakta, geniş kitlelerin inisiyatif ve etkinliği keşfedilmemekte, demokratik hakları birkaç komprador bürokratik kapitalist, toprak ağası ve emperyalist ÇUŞ’un çıkarları doğrultusunda bastırılmaktadır.
Daha açık olmak gerekirse, sadece ülkenin yerli, kabile ve kabile dışı halklarının ormanlarında ve yarı ormanlık alanlarında değil, aynı zamanda devrimci hareketin olduğu bölgelerde de bol miktarda doğal zenginlik ve maden kaynağı bulunmaktadır, Parti, HKGO, Kitle Örgütleri ve bazı bölgelerde Batı Bung, Odisha, Bihar, Jharkhand, Chhattisgarh, Telangana, Andhra Pradesh, Maharashtra, Madhya Pradesh, Kerala, Tamil Nadu ve Karnataka (Batı Ghats) eyaletleri gibi DHK’lerin çalıştığı alanlar. Hindistan demir, kömür, boksit, mika, manganez, gümüş, altın, kireç taşı, granit, alüminyum, bakır ve çimento gibi 90 çeşit maden üretmektedir. Elmas alımı büyük bir ticaret olarak devam etmektedir. Hindistan, önemli madenlerin 5 büyük üreticisinden biridir. Hindistan’ın maden kaynaklarının yüzde 25’i Jharkhand’da bulunuyor. Boksit kaynaklarının yüzde 70’i ve demir cevheri kaynaklarının yüzde 28’i Odisha’da. Telangana ve Andhra Pradesh’te kömür ve boksit madenleri bulunmaktadır. Demir, mika, altın, elmas, kömür, uranyum, boksit, korundum, dolomit ve kasiterit Chhattisgarh’ın Bastar ve Sarguja bölgelerinde bol miktarda bulunmaktadır. Maharashtra’nın Surjagarh tepelerinde 9 milyon ton demir cevheri bulunmaktadır. Neredeyse tüm eyaletlerin hem ormanlık hem de düzlük alanlarında çeşitli maden kaynakları bulunmaktadır. Bu kaynakların sömürülmesi, İngilizlerin Hindistan’ı işgal ettiği dönemden itibaren başlamış ve yayılmıştır. İngilizler ormanlar, madenler, toprak ve su kaynakları üzerindeki otoritelerini çeşitli yasalarla (1867 Hindistan Orman Yasası, 1878 Orman Yasası, 1894 Arazi Edinme Yasası, 1927 Hindistan Orman Yasası gibi) ilan etmişlerdir. Doğal kaynakların yağmalanması, yoğun sömürü ve baskı, acımasız siyasi otoritenin olduğu sanayi sermayesi ve finans kapital evresinde yoğunlaşmıştır. Zorla ucuz işgücü sömürüsü de dahil olmak üzere siyasi baskılar da bu dönemde yoğunlaştı. Ülkenin tarım politikası sömürgecilerin ve onların dünya pazarının ihtiyaçlarına göre değiştirildi. Demiryolu hatlarının döşenmesi için büyük ormanlar kesildi. İngiliz emperyalistler, TATA, Birla ve ülkenin diğer komprador büyük kapitalistlerinin Birinci Dünya Savaşı sırasında savaş ihtiyaçları için sanayi kurmalarına izin verdiler ve böylece onlar da yağmaya katıldılar. Demir ve çelik endüstrileri için büyük ölçekli demir cevheri ve kömür madenciliğine başladılar.

Hindistan, 1947’de iktidarın el değiştirmesinden sonra yarı-sömürge ve yarı-feodal bir ülke haline geldi ve o zamandan beri çeşitli emperyalist ülkelerin ayrım gözetmeksizin sömürüsü ve baskısı altında kaldı. Emperyalistlerle işbirliği içinde devlet iktidarını ele geçiren Hintli feodal, komprador kapitalist sınıflar onlara hizmet etmekte ve ayrım gözetmeksizin sömürü ve baskı uygulamaktadır. Siyasi iktidarın değişmesiyle birlikte Hindistan’ın komprador kapitalist feodal sınıfı, komprador bürokratik kapitalist sınıfa dönüşmüştür. Ülkemizin sömürücü egemen sınıflarını temsil eden merkezi ve eyalet hükümetleri, hangi parlamenter partiye mensup olurlarsa olsunlar, ekonomi, sanayi, madenler, tarım, eğitim ve sağlık politikalarını emperyalist, komprador bürokratik kapitalist ve feodal sınıflar lehine uygulamaktadırlar. Onlar lehine altyapı tesisleri oluşturmakta, iç ve dış iç politikalar izlemektedirler. 1991’den bu yana tüm sektörlerde LPG politikaları uygulamaktadırlar.

Şu örneklere bakın! Hindistan hükümeti 1958 yılında maden kaynaklarının araştırılması, madencilik, üretim, satış, ihracat, çelik endüstrilerinin kurulması ve benzeri işlerle ilgilenmek üzere Ulusal Maden Geliştirme Şirketi’ni (NMDC) kurdu. Bu şirket 1961 yılında Japon Çelik Fabrikası ile bir anlaşma yaptı ve Chhattisgarh eyaletindeki Bastar bölümünün Dantewada bölgesindeki Bailadilla’da, şimdiki Dandakaranya mücadele alanında demir madenleri kurmak için 22 kabile köyünü boşalttı. Hiç kimseye rehabilitasyon sağlanmadı. Üretimin başladığı 1968 yılından bu yana Bailadilla’daki demir cevheri Japonya, Çin ve Kore emperyalistleri tarafından ton başına 50 ila 400 Rupi gibi son derece ucuz bir fiyatla yağmalanmaktadır. ESSAR ve diğer komprador bürokratik kapitalist şirketler de yağmalamaktadır. Demir cevherinin dünya piyasasında ton başına 5600 ila 10000 Rupi olduğunu biliyor olmalısınız. Mini Çelik Tesisleri ve sünger demir endüstrileri için gerekli olan demir cevheri, Chhattisgarh’ın küçük ve orta ölçekli kapitalistlerine en azından ihracat fiyatından verilmiyor. Bu durum yaklaşık 150 sanayinin kapanmasına ve on binlerce işçinin sokaklara dökülmesine yol açmıştır. Madenler daha da yayılıyor. Bunun gibi pek çok örnek var.

‘Kalkınma’ ve halka kolaylık sağlamak adına inşa edilen Kirandul-Visakhapatnam Demiryolu hattında iki düzineden fazla yük treni hareket ederken sadece tek bir yolcu treni var. Büyük bir mühendislik başarısı olduğu iddia edilen demiryolu hattı ne için yapılmıştır? Su ve hava kirliliğindeki artış, insanların, büyükbaş hayvanların, orman hayvanlarının ve balıkların hastalanması ve yok olması tehlikesine yol açmaktadır. Halihazırda Dalli-Raoghat-Jagadalpur demiryolu hattı aynı kalkınma adı altında döşenmektedir. Aslında demiryolu hattı, Chhattisgarh’ın Rajnandgaon ve Bastar bölgelerinde bulunan madenlerin, mineral kaynaklarının ve silahlı kuvvetlerin taşınması içindir.

Hükümet, tonu sadece 80 Rupi’ye mal olan demir cevherini demiryolu üzerinden tedarik etmek için ton başına 550 Rupi indirim yaparak komprador kapitalist bir şirketin ESSAR boru hattının döşenmesine izin verdi. Demir cevheri tozu boru hatlarıyla Bailadilla’dan Visakhapatnam’a taşınıyor. Bastar’ın su kaynakları bu sevkiyat için Bengal Körfezine akıtılıyor. Bu durum Bastar’da su sıkıntısına neden oluyor. ESSAR şirketi 267 km uzunluğundaki boru hattını döşemek için 20 metrelik bir alanda arazi kullanmış ancak yerinden edilenler için tek bir kuruş bile ödememiştir. Ayrıca binlerce hektarlık ormanı da kesmiştir.

İşte bir örnek daha. Hükümet, Chhattisgarh’da üretilen gerekli kömürü eyaletteki küçük ve orta ölçekli kapitalistlerin sanayilerine vermiyor. Dahası Modi hükümeti son 6 aydır kömür krizi gerekçesiyle Ağustos ayından bu yana kömür tedarikini durdurdu. (Merkezde muhalefette olan Kongre Partisi başkanı, Başbakan’a boşuna itirazda bulunmuştur. Yüzlerce küçük ve orta ölçekli sanayi kapanma tehlikesiyle karşı karşıya. Bu arada kömür krizini çözmek adına büyük komprador kapitalistlere bir yandan büyük miktarlarda kömür tedarik edilirken diğer yandan da diğer ülkelerden yüksek fiyatlarla kömür ithal ediliyor. Bu, hükümetin haince ve halk düşmanı bir politikasıdır.

Bir başka şaşırtıcı örnek daha var. Hükümet 1988 yılında Chhattisgarh’ın Durg bölgesinden geçen Sivnadh nehrinin 23 km’lik bir bölümünü Radias Water Limited şirketine satmıştır. Anlaşma koşullarında şirketten su satın alma sorumluluğundan bahsedilmektedir. Şirket, nehrin her iki tarafına da kiraladığı bölgeye çit çekmiştir. Nehrin her iki yakasındaki çok sayıda köyün halkı nehir sularından yararlanmıyor ve kandırılmış durumda. Hükümete doğal nehri ve nehir sularını özel şirketlere satma yetkisini kim verdi? Çiftçi halkın nehir üzerindeki kullanım hakkını engelleyen çitleri yıktığını bilmek ilginçtir.

Aynı eyaletin Raigarh bölgesinde komprador bürokratik kapitalist Jindal, Çelik ve elektrik endüstrileri imparatorluğunu kurdu. Bu amaçla 1990’dan 2010’a kadar on bin çiftçi ailesini yerinden etti. Bu çiftçiler ve tarım işçileri göçmen işçi oldular. Jindal, hükümetin gelir idaresinin desteğiyle bu köylerin topraklarını satın aldı. Köylülerin nesillerdir kullandığı gölete de el koydu.

Merkezi ve eyalet hükümetleri, LPG politikalarının bir parçası olarak kamu sektörü endüstrilerini yatırımsızlaştırma adı altında komprador kapitalistlere ve ÇUŞ’lara çok ucuz fiyatlarla devrediyor. Hindistan’ın Navaratnası (dokuz değerli taş demektir, mücevher, pırlanta anlamında, çn.) olduğu söylenen ve 5000 milyona mal olan, hayati kamu sektörü endüstrilerinden biri olan Bharat Alüminyum Şirketi (BALCO) 2003 yılında merkezdeki BJP (Hindistan Halk Partisi, çn.) hükümeti tarafından yüzde 50 ortaklıkla Sterlite şirketine devredilmişti. Buna ek olarak Ambikapur’daki maden potası boksit madenleri de Sterlite şirketinden Anil Agarwal’a verilmişti. Ülke genelinde her eyaletten buna benzer pek çok örnek var.

Kongre Partisi’nin iktidarı sırasında başlayan bu kaynakların sömürüsü BJP iktidarı sırasında daha da yoğunlaştı. LPG politikalarının tam teşekküllü bir şekilde uygulanmaya başladığı 1991 yılından bu yana, merkezi ve eyalet hükümetleri, komprador bürokratik kapitalistlerle ve emperyalist ÇUŞ’larla maden ihracatı, ağır sanayilerin inşası, çeşitli madenlerin çıkarılması ve büyük barajların inşası için yüzlerce ve binlerce Mutabakat Anlaşması yapıyor. Merkezi ve çeşitli eyalet hükümetleri emperyalist, komprador kapitalist şirketlerle zirveler düzenliyor ve kaynakların sömürülmesi için kapıları ardına kadar açıyor. Bu tür anlaşmalar yapmak için çeşitli emperyalist ülkelerde forumlar düzenleniyor.

Modi iktidara geldiğinden beri ‘Make in India’, ‘Make in Maharashtra’ ve ‘Make in Gujarat’ ve benzeri adlar altında bu kaynakların sömürülmesini daha da hızlandırıyor ve yoğunlaştırıyor. Bu ‘Make in’ festivalleri tüm eyaletlerde sık sık düzenlenmektedir. Bu oyunun nasıl gerçekleştiğini anlamak için bazı örneklere bakalım.

Bir tahmine göre, iktidarın el değiştirmesinden bu yana merkezi ve eyalet hükümetleri ‘kalkınma’ planları adına 5 milyon insanı yerinden etti. Jharkhand’da son otuz yılda 15 bin kabile insanı sanayi, madenler, barajlar, yollar ve demiryolu hatlarının inşası için yerlerinden edildi. Bunların yüzde 40’ı kabile halkı iken, yüzde 25’i Dalit halkıdır. Yerinden edilenlerin yüzde 75’i rehabilite edilmemiştir. Geri kalan yüzde 25’lik kesime ise nominal rehabilitasyon sağlanmıştır. Benzer şekilde, yerinden edilenlerden alınan arazilerin yüzde 40’ı kabile halkına aittir. 2005 yılından bu yana Arcelor Mittal, POSCO, Vedanta, Sterlite İndustries (Vedanta Resources), Phelps Dodge, ACC Riotento, CRA, De Beers, Anglo-American Exploration, BHP Minerals, Proem Alcon, Norse Hydro, Aston Mining, Lloyd şirketi ve benzeri emperyalist çelik ve madencilik şirketlerine Jharkhand, Odisha, Madhya Pradesh, Chhattisgarh, Karnataka, Andhra Pradesh ve Maharashtra’da demir, kömür, altın, elmas, boksit, mika ve gümüş gibi madenlerin araştırılması için büyük izinler verildi. Bunlara ek olarak, Hintli komprador bürokratik kapitalistler ve TATA, Jindal, Birla, ESSAR, Adani, Nouka ve benzeri madencilik şirketleri de madencilik için izinler vermiştir.
Sadece bu bile kurumsal şirketlerin nasıl ve ne kadar azami karlar elde ettiğini anlamamızı sağlamaktadır. Utkal Alumina Şirketi 8000 dönümlük bir alanda madencilik yaparak önümüzdeki 25 yıl içinde 4500 milyon maliyetle 2,80,000 milyon rupi kazanacak.

Hükümetler 30 Kasım 2007 tarihine kadar ülke genelinde 760 Özel Ekonomik Bölgeye (SEZ) izin verdi. Bu sayı şimdiye kadar artmış olmalıdır. Para-militer, polis güçleri, Goonda çeteleri (Hindistan’a özgü bir tür mafya çn.) ve komisyoncular bu amaçla 20 eyaletteki çiftçilerden ve kabile halkından 2 bin hektar araziye zorla el koymak için görevlendirildi. Mukesh Ambani, Reliance SEZ için Navi Mumbai’deki 35 köyden 2 bin 50 kişiyi yerinden etti ve 35 bin dönüm araziye el koydu.

Ülkenin çeşitli eyaletlerindeki çiftçilerin ve kabile halkının tarım arazileri ve ormanlık alanları, sanayi koridorları, kıyı koridorları, ihracat bölgeleri, limanlar ve benzeri şeyler uğruna bürokratik olarak gasp edilmekte ve altyapının bir parçası olarak ekspres otoyollar, süper otoyollar, havaalanları, Sagarmala, (limanlar ve kıyı şeridi için ilan edilen bir program, çn.)  hızlı trenler ve bunlar için gerekli parklar inşa edilmektedir.

Modi hükümeti komprador kapitalist Gautam Adani’ye liman, havaalanı, 900 soğuk hava deposu ve 900 multipleks sinema salonu inşa etmesi için izin verdi. Madencilikle uğraşması için yüksek sübvansiyonlar verdi. Merkezi ve eyalet hükümetleri Korba, Sarguja ve Surajpur bölgelerindeki Hasdeo ormanında bulunan Hasdeo Aranda kömür madenlerinde yüzbinlerce dönüme yayılan iki yatağı kiraladı. Halk, ‘Hasdeo Jungle Bachao’ komitesi bayrağı altında Adani tarafından ormanın kesilmesine karşı yoğun mücadele veriyor. Değerli tik ağacı ve diğer ağaçlar, hayvanlar ve çiçek türleri yok olmanın eşiğinde.

Hasdeo Ormanı’nın yerli kitleleri, Parti’nin rehberliğinde, bu satırların yazıldığı sırada dünyanın en zengin ikinci adamı olan komprador kapitalist Gautam Adani’nin şirketinin evlerini yok etme girişimlerine direniyor.

Odisha’da merkezi ve eyalet hükümetleri birlikte 97 bin hektarlık alanı 600 maden ruhsatıyla kiraladı. Ancak Odisha’daki ailelerin yüzde 46’sının yoksulluk sınırının altında yaşadığı gerçeği bize madencilikten elde edilen kârın şirketlere, siyasi liderlere ve üst düzey yetkililere gittiğini, başka kimseye gitmediğini gösteriyor.

Jagatsingpur’lu çiftçiler, hükümetin Güney Kore’li çok uluslu şirket POSCO’nun çelik fabrikası için 4 bin dönüm arazi elde etmek amacıyla 22 bin çiftçiyi yerinden etme girişimlerine karşı koymaktadır. Vedanta Sterlite Şirketi, Kuvvi kabile halkının kimliğine mal olan Niyamgiri tepelerinden boksit çıkarmak için ciddi girişimlerde bulunuyor. Bu amaçla bölgeye Para-militer güçler konuşlandırdı ve genel güvenliği genişletti. Kabile köylülüğü bununla cesurca yüzleşiyor.

Koraput, Bolangir, Kalahandi ve Raigarh bölgelerinde Vedanta Resources, Vedanta Aluminium, Sterlite India, Odisha Maden Şirketi, Güney-Batı Odisha Maden Şirketi, Hindalco, Birla Group, Utkal Aluminimum Industry Limited (UAIL), ALCAN of Canada ve NALCO gibi yerli ve yabancı kurumsal şirketlerin boksit madenciliği ve endüstrileri; Kasipur, Gopalpur, Gandamardhan, Jajpur, Kalinganagar, Jagatsingpur, Keonjhar ve Serengdaga’nın kabilelerinden binlerce kabile insanını yerinden etti. Bu süreç halen devam etmektedir.

Nükleer elektrik endüstrileri, termal elektrik endüstrileri, boksit madenciliği, insanların hayatta kalması için son derece tehlikeli olan sanayi, kıyı ve petrol koridorları, doğal zenginlikler ve deniz kıyısındaki zenginlikler adına ÇUŞ’lara ve Adani gibi komprador kapitalistlere teslim ediliyor. Polavaram ve Kavvala Kaplan bölgesi, Singareni Açık kömür madenleri gibi birçok proje Telangana’da kabile halkını yerinden edecek şekilde gerçekleştirilmektedir.

Chhattisgarh ve Maharashtra hükümetleri tarafından ÇUŞ’lar ve komprador kapitalistlerle yapılan anlaşmaları uygulamak için silahlı kuvvetlerin desteğiyle kabile halkının yüzbinlerce dönümlük ekin arazilerine ve orman arazilerine el koyma girişimleri devam etmektedir. Rajnandgaon, Kanker ve Balod ilçeleri sınırındaki ormanlarda ve tepelerde bol miktarda demir cevheri, kuvars, taş ocakları, Silika hücresi, Çin kili, Kireçtaşı, Beyaz kil ve Uranyum bulunmaktadır.

Halk, partinin önderliğinde bu madencilik faaliyetlerine sert bir şekilde karşı çıkmasına rağmen, ITBP, (Hint-Tibet Sınır Polis Gücü (ITBPF), Hindistan Hükümeti İçişleri Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösteren bir Merkezi Silahlı Polis Gücüdür. çn.) BSF (Border Security Force-Sınır Güvenlik Gücü. çn.) kampları çok sayıda kuruldu ve bu projelerin birkaçı halka sürekli saldırılar altında yürütülüyor. Halk hareketlerinin zayıflamasıyla, madencilik Ahladi, Barbaspur, Ari Dongri, Mahamaya, Pallemadi, Chargaon ve diğer madenlerde devam ediyor.

Chhattisgarh’daki çeşitli madenler TATA, Jindal, ESSAR, Adani ve NECCO Şirketlerine kiraya verilirken, Maharashtra’nın Gadchiroli bölgesindeki madenler TATA, ESSAR, Arcelor Mittal, Jindal Steel, Vedanta, Lloyd, Riotento, De Beers, BHP Bili tin ve diğer kurumsal şirketlere kiraya verilmiştir.

Gördüğümüz gibi sömürücü hükümetler ülkenin doğal zenginliklerini ve maden kaynaklarını emperyalist ÇUŞ’lara ve yerli komprador bürokratik kapitalist şirketlere teslim ediyor. Böylece hektarlarca ekili alan ve orman arazisi yerli ve yabancı şirketlerin eline geçiyor. Mariah, Koya, Halba, Dhurva, Batra, Koyatur, Koyagal, Korga, Rajgond, Gond, Lohar, Kotadval, Koyyal, Kolam, Pradha, Thoti gibi kabile toplulukları, Nayakpod, Kondareddy, Kondadora, Bhagatu, Savara, Jatabu, Kuvvi, Kotwal, Koliya, Koyamali, Chenchu, Korval, Korna, Kolha, Kol, Dharu, Kondi, Kondh, Dongaria, Sabara, Komundal, Keriya, Hora, Hokya, Koltal, Kotia, Bil, Bilal, Juvang, Santhal, Munda, Uraov ve Ho ile geleneksel olarak ormanlarda yaşayan Gando, Gasiya, Harara, Marr, Panara, Panka, Pradha, Yadav gibi kabile dışı topluluklar hayatta kalma, kimlik ve öz saygılarını kaybedeceklerdir. Dilleri, kültürleri ve yaşam tarzları yok olacak.

Önemli bir hususun dikkatinize sunulması gerekmektedir. Bir yandan ülkenin zenginliklerini ve doğal kaynaklarını emperyalistlere ve komprador kapitalistlere teslim etmek için anlaşmalar yapılırken, diğer yandan bu anlaşmaların uygulanmasına karşı ortaya çıkan ve devam eden hareketleri bastırmak için çok sayıda ağır yeni yasa çıkarılmaktadır. ‘UAPA’ (Yasadışı Faaliyetleri Önleme Yasası. çn.) ve NIA’ya (Ulusal Soruşturma Ajansı, çn.) daha fazla yetki verilmiş ve eski ağır yasalar değiştirilmiştir. Chhattisgarh eyalet hükümeti 2005 yılında Chhattisgarh Özel Halk Güvenliği Yasasını yürürlüğe koymuştur. O tarihten bu yana binlerce kişi bu yasa kapsamında tutuklanmıştır.

İnsanlar, özellikle de tüm eyaletlerdeki ve devrimci hareketin bu bölgelerindeki kabile halkı, bu kaynakların sömürülmesine karşı amansız bir mücadele veriyor. Kabile halkı ‘jal-jungle-zameen’ (su-orman-toprak) hakları için, yaşam hakları için, varlıkları, kimlikleri ve öz saygıları için cesurca mücadele etmektedir. Parti, HKGO ve DHK’ler mücadele eden insanları destekliyor. Parti doğrudan ve dolaylı olarak bu insanların mücadelelerine öncülük ediyor. Bu mücadelelere rehberlik ediyor. Bazı yerlerde insanlar partiden, HKGO’dan ve DHK’lerden ilham alarak ve bunların önderliğinde sınıf mücadelesinin ve halk savaşının etkisi altında mücadeleye atılıyorlar. Ülkedeki yüzbinlerce insan bu halk mücadelelerine katılıyor. Daha önce Salva Judum, Sendra ve diğer baskıcı kampanyalar ve daha sonra Yeşil Av Operasyonu, bu mücadelelerin liderliğini ortadan kaldırmak ve onları bastırmak, böylece kaynakların ve emeğin sömürülmesinin, piyasa kontrolünün ve siyasi hegemonyanın yolunu kolaylaştırmak için yapıldı. Ayrıca bu kampanyalar, Parti, HKGO ve Hindistan’ın ezilen halkları ve genel olarak devrimci hareket için umut ışığı olarak ortaya çıkan halkın devlet iktidarının organları olan DHK’lerin tamamen ortadan kaldırılmasını da amaçlamaktadır. Şu anda ‘SAMADHAN’ stratejik çok yönlü saldırısı en yoğun düzeyde devam etmektedir. Bunun bir parçası olarak genel güvenlik güçlendirilmekte ve genişletilmektedir. Şirketleşme-Militarizasyon Chhattisgarh-Maharashtra (Dandakaranya), Bihar-Jharkhand, Odisha, Telangana, AOB, Maharashtra-Madhya Pradesh-Chhattisgarh (MMC), Batı Ghats’da yoğun ve hızlı bir şekilde devam etmektedir. Sömürücü egemen sınıflar, silahlı kuvvetlerin hareketini kolaylaştırmak ve kaynakları çok ucuza sömürmek için altyapı adı altında savaş temelinde yollar, köprüler, boru hatları, demiryolu hatları döşüyor.

Halk bu polis kamplarının, yolların, köprülerin ve demiryolu hatlarının sadece kendilerini sularından-ormanlarından-topraklarından etmek, hayatta kalmalarını engellemek, kaynaklarını yağmalamak ve uzun süredir mücadele ettikleri ve kurdukları DHK’lerini ortadan kaldırmak için olduğunu anladılar ve bunlara karşı cesaret ve kararlılıkla mücadele ediyorlar. Bastar’daki Silinger kabile halkının son 15 aydır militanca sürdürdüğü mücadele bu mücadelelerin bir simgesi olarak ön plana çıkmaktadır. Kabile halkı, Jharkhand’ın Parasnadh tepe bölgesinde, Andhra Odisha sınır bölgesinin kesilmiş alanında, Vechaghat, Gompad, Singaram, Burji, Pusnar, Vechapal, Poosuguppa, Gondod, Gornam ve Dandakaranya’nın diğer yerlerinde kurulan yeni polis kamplarına karşı süresiz dharna (eylem, pratik anlamında çn.) düzenliyor. Devlet onlara acımasızca saldırıyor. Lathi şarjı, göz yaşartıcı gaz, yasadışı tutuklamalar, ateş açma, sabotaj ve havan topu bombardımanı sıradan bir özellik haline geldi. İnsanlar hükümetin baskısını reddederek ve hükümetin Para-militer ve polis güçleriyle karşılaşarak mücadelelerini sürdürüyorlar. Madenciliği engelliyorlar. HKGO misillemesi bu mücadelelere katkıda bulunuyor. Öğrencilerin-gençlerin, kabile ve kabile dışı insanların, entelektüellerin, önde gelen demokratların çeşitli düzeylerdeki desteği bu mücadelelere özgüven ve kesin kararlılık aşılıyor. Böylece bu halk mücadeleleri, halk misillemesi ve halk savaşı eşgüdüm içinde ve hükümetlerin şirketlerle yaptığı anlaşmaların uygulanmasını durdurmak için ele alınmaktadır.

Parti ve halk 1990’larda Raoghat’ta başlatılan madenciliği durdurdu. TATA, 10 yıl süren halk direnişi nedeniyle Lohandiguda’daki on bin dönümlük kabile arazisinde Çelik Fabrikası kurma planını geri çekmek zorunda kaldı. Dhurli, Bhansi ve Kamalur köylerinin 4 bin dönümlük arazisinde planlanan ESSAR Çelik tesisi de halkın direnişi nedeniyle geri çekilmek zorunda kalmıştır. Indravati Nehri üzerinde planlanan Bodhghat mega barajının inşası ise halen beklemede. Partinin önderliğindeki halk ve HKGO, bu tür birçok madencilik projesinin önüne geçmektedir.

Batı Bung Singur’un kahraman halkı, TATA’nın Nano otomobil endüstrisi kurma planını verdikleri mücadeleyle geri püskürttü. Aynı eyaletteki Nandigram halkı, mücadeleleriyle Endonezyalı bir MNC Salem grubunu kovaladı. Batı Bung’un Salbani halkı, tarihi Lalgarh mücadelesiyle (Lalgarh hareketi, 2 Kasım 2008’de Batı Bengal Eyaleti Salboni bölgesinde başlayan mücadele çn.), Jindal endüstrilerinin genişlemesini durdurdu.

Kuvvi kabile halkı Sterlite Vedanta endüstrilerinin sahibi Anil Agarwal’ı Odisha’nın Niyamgiri bölgesinden kovaladı. Komprador yöneticiler 2 Ocak 2006’da 15 köyden 15 bin kişinin Kalinganagar’daki TATA Çelik fabrikasının inşasına karşı yaptığı militan gösteriye polis ateşi açmış ve fabrikanın inşasına yardım etmiştir. Ancak Odisha halkı Jagatsingpur’daki POSCO’ya karşıdır.

Odisha, Andhra Pradesh ve Telangana halkı, aydınları ve sanatçıları Visakha, Mali ve Devamali tepelerinde boksit madenciliğine ve Nallamala dağlarında Uranyum madenciliğine karşı birlikte mücadele etmektedir.

Tamilnadu’nun Toothukudi bölgesinde kurulması planlanan Sterlite Şirketine karşı militan bir şekilde sürdürülen halk mücadelesini bastırmak için açılan ateş sonucu 13 kişi öldürüldü ve 100’den fazla kişi yaralandı. Batı Ghats halkı demir cevheri madenciliğine karşıdır. Gadchiroli halkı, Maharashtra’daki Surjagarh, Damkodivahi ve Korchi’de madenciliğe karşı mücadele ediyor.

Bastar’ın Amdai, Tulad, Taralmetta, Pittodmetta/Nandaraj tepesindeki kabile halkı madenciliğe karşı amansız bir mücadele veriyor.

Merkezi hükümet, Bastar bölgesindeki Narayanpur ilçesinin ‘Abuzmaarh’ adlı bir yerinde eski kabilelerden biri olan Mariah kabilesinin ikamet ettiği Maad bölgesinde askeriyenin eğitim merkezi adı altında bir askeri üs kurmaya karar verdi. Chhattisgarh’ın önceki BJP hükümeti Marh’ın dörtte birini Hint Ordusuna devretmek üzere bir anlaşma yapmıştı. Marh’da çeşitli maden kaynakları bulunmaktadır. Burası ülkenin en büyük stratejik bölgelerinden biridir. Hindistan hükümeti 2011-2013 yılları arasında binlerce Hint Ordusu askerini Marh’ta konuşlandırdı ve orman savaşı konusunda eğitti. Hindistan hükümeti, Dandakaranya halkının, demokratik aydınların, insan hakları ve sosyal örgütlerin şiddetli protesto hareketiyle ordunun konuşlandırılmasını geçici olarak durdurdu.

Devrimci hareket eyaletlerindeki orman arazilerinin büyük bir kısmı Milli Parklar, vahşi hayvanları koruma merkezleri, kaplanlar, leoparlar, bizon rezervleri, turizm merkezleri ve yüzlerce köyün mezarlığa dönüştürüldüğü atış alanları için dönüştürüldü. Binlerce aile ve yüz binlerce insan yerinden ediliyor. İnsanlar tüm bu girişimlere karşı çıkıyor.

Kabile halkı, onlarca yıldır süren mücadeleler sonucunda kanunlar şeklinde bazı haklar elde etti. Hindistan Anayasası’nda kabile halkına çok az hak verilmiştir. Aslında bu yasalar ve haklar hiçbir zaman tam olarak uygulanmadı. Ancak mücadele taleplerini formüle etmek için bir temel oluşturmuşlardır. Anayasanın Beşinci Çizelgesi, 1996 PESA, Gram Sabha’ların (Köy Meclisi, çn.) hakları, 2006 Orman Arazileri Kimlik Yasası, 2013 Orman Koruma Yasası bu tür halk yanlısı yönleri olan yasalardan birkaçıdır. Çeşitli eyalet hükümetleri, ilgili zamanlarda Beşinci Çizelge alanlarındaki kabile arazilerinin satın alınmasını veya el konulmasını yasaklayan çeşitli Kanunlar formüle etmiştir. PESA, 2006 Orman Arazileri Kimlik Yasası, 2013 Orman Koruma Yasası, kabile halkının topraklarına Gram Sabha’ların izni olmadan herhangi bir kalkınma planı, sanayi, madenler ve barajlar uğruna merkezi ve eyalet hükümetleri tarafından el konulmaması gerektiğini açıkça belirtmiştir.

Hindistan, 13 Eylül 2007 tarihinde BM Genel Kurulu tarafından yayınlanan kabile halkının hakları bildirgesini imzaladı. Belgenin 30. Bölümü açıkça kabile halkının topraklarında onların rızası ve izni olmadan hiçbir askeri eylemde bulunulmaması gerektiğini söylüyordu.

Ancak bugüne kadar, komprador kapitalistlere ve emperyalist ÇUŞ’lara tahsis edilen ve kiralanan arazilerin ve ayrıca merkezi ve eyalet hükümet projeleri için tahsis edilen arazilerin hiçbirine Gram Sabhaların izni verilmemiştir. Tüm bunlar hükümetler tarafından ilgili kişilerin bilgisi olmadan sahte Gram Sabhaların izni adı altında çıkarılmıştır. Mücadele alanlarımızda kurulan polis, Para-militer ve Ordu güçlerinin kampları için Gram Sabhaların izni istenmemiştir. İnsanlar bu hakların uygulanması, Gram Sabhaların izni olmadan kurulan tüm kampların kaldırılması ve Gram Sabhaların izni olmadan hiçbir projenin inşa edilmemesi için mücadele ediyor. Jharkhand ve Kuzey Chhattisgarh’da ‘bizim köyümüz bizim hükümetimiz’ sloganıyla başlayan ‘Pathalgarhi’ mücadelesi Madhya Pradesh, Odisha ve sınırdaki Güney Chhattisgarh’a yayıldı.

Şimdi de faşist Modi hükümeti 24 Haziran 2022’de Orman Koruma Yönetmeliği çıkararak kabile halkının haklarını çiğnedi. Bu, kabile halkının haklarının ve Anayasa’nın ağır bir ihlalidir ve bunları ayaklar altına almaktadır. Bu kararname ile merkezi hükümet, Gram Sabha’ların ve arazi sahiplerinin izni olmaksızın kabile çiftçilerinin arazilerini ve orman arazilerini yerli ve yabancı kurumsal şirketlere ve kamu-özel sektör projelerine tahsis edebilecektir. Partinin, hükümetin halk karşıtı, kabile karşıtı faşist politikalarına ve eylemlerine karşı bu halk mücadelelerini genişletmek, birleştirmek, pekiştirmek ve bunları ülkenin her yerinde anti-emperyalist, anti-komprador bürokratik kapitalist, anti-feodal bir halk mücadelesi cephesi oluşturma yönünde ileriye götürmek ve halk savaşını yoğunlaştırma ve genişletme yönünde şekillendirmek gibi önemli bir görevi vardır.

Aslında yerinden edilmeye, Para-militer ve Özel polis kamplarına karşı verilen mücadeleler toprak ve varoluş sorunuyla iç içedir. Tüm bunlar anti-emperyalist, anti-komprador bürokratik, anti-feodal mücadelelerdir. Bu mücadeleler Halk Savaşı-Gerilla Savaşı ile birleştirilerek yoğunlaştırılmak ve genişletilmek zorundadır.

Sömürücü egemen sınıfların kalkınma adına yaptıkları her şey, halkın kalkınması değil, kendi yoğun sömürülerinden başka bir şey değildir. Halkın kaynaklarını ayrım gözetmeksizin yağmalayan, onları harap eden, çevreyi tahrip eden ve ülkeyi borç batağına sokan kalkınma karşıtı ve hain bir modelden başka bir şey değildir. Bu model, doğal zenginlikleri ve kaynakları tüm halk ve ülke için değil, emperyalistler ve komprador sömürücü egemen sınıflar için kullanan bir modeldir. Bu kalkınma modeline karşı çıkmalı ve mücadele etmeliyiz. Gerçek kalkınma modeli, kaynakları korumak, geliştirmek, çevreyi korumak, tüm halkın ve ülkenin ihtiyaçları ve gelecek nesiller için ayrımcı bir şekilde kullanmak olmalıdır. Emperyalizmin ve komprador sömürücü egemen sınıfların devlet iktidarını, sadece proletarya partisinin önderliğinde Uzun Süreli Halk Savaşı yoluyla yıkarak inşa edilecek Yeni Demokratik devlet iktidarı, gerçek kalkınma modelini uygulayacaktır. Ancak o zaman halkın gerçek anlamda çok yönlü kalkınmasını sağlayabiliriz. Ancak bu şekilde kaynakların gelişigüzel sömürülmesini kontrol edebilir ve onları koruyabiliriz. Bu girişimler, partinin önderliğinde halkın devlet iktidarının organlarının önderliğinde, mücadele alanlarında birincil düzeyde başlamış ve devam etmektedir.

S – Uluslararası Komünist Hareketin karşı karşıya olduğu en önemli sorunlardan biri revizyonizm sorunudur. Revizyonizmin pek çok biçimi vardır: Troçkizm, Kruşçevizm, Parlamentarizm ve Dengizm bunlardan sadece birkaçı. Hindistan’da revizyonizm ne kadar büyük bir sorun, hangi partileri revizyonist olarak değerlendiriyorsunuz ve HKP (Maoist) Hindistan’da revizyonizmle nasıl mücadele ediyor?

C – Evet. Sizin de söylediğiniz gibi revizyonizm Uluslararası Komünist Hareketin karşı karşıya olduğu büyük bir sorundur. Marksizm proletaryanın teorik silahı olarak ortaya çıktığından beri, Marksizm adına çeşitli biçimlerde ortaya çıkmıştır. Halen de ortaya çıkmaktadır ve gelecekte de çıkacaktır. Revizyonizm tehlikesi Dünya Sosyalist Devrimi başarıya ulaşıncaya ve Komünizm kuruluncaya kadar devam edecektir. Hangi biçimde ortaya çıkarsa çıksın, teorik kökenleri burjuva/küçük burjuva ideolojisinde yatmaktadır. Revizyonistlerin çıkarları proletaryanın ve emekçilerin çıkarlarına zarar verir ve burjuvazinin çıkarlarına yardımcı olur. Dolayısıyla revizyonist pratik, kapitalist-gelişme karşıtı sınıfları yok etmeye ve silahlı devrime hazırlanmaya ya da önderlik etmeye değil, mevcut toplumun varlığına ve statükosuna yardımcı olur. Bunlar devrim sırasında ve sonrasında proletarya ile burjuvazi arasında var olduğu sürece, proletarya partisinde de çeşitli biçimlerde bir çatışma olarak tezahür eder. Parti saflarını siyasi olarak aydınlatmalı ve halkın siyasi bilincini geliştirmeliyiz ki toplum için komünistlere ihtiyaç duyulduğu sürece revizyonizm tehlikesi çeşitli biçimlerde var olacaktır. Revizyonizme karşı mücadele eden partiyi birleştirmeli ve güçlendirmeliyiz. Sosyalist demokrasiyi, siyasi iktidarın ele geçirildiği ülke/ülkelerde proletarya diktatörlüğü altında uygun çizgi ve politikalarla büyük bir güce dönüştürmek için çeşitli kültürel devrimler gerçekleştirmeliyiz.
Marx-Engels, Marksizmin proleter devrimci teorisini formüle ettiler. O zamandan bu yana bir yandan burjuva teorileri Marksizm’e saldırırken, diğer yandan tarihte Marksist olduğunu iddia edip onu çeşitli biçimlerde çarpıtan ve özüne karşı çıkan pek çok kişi oldu.

Marksizm, 19. yüzyılın son on yılının sonuna gelindiğinde, Uluslararası Komünist Hareket içindeki tüm burjuva, küçük burjuva oportünist akımları yenilgiye uğratmış ve uluslararası proletaryanın bilimsel teorisi olarak istikrarlı bir yer edinmiştir. Marx-Engels yaklaşık yarım yüzyıl boyunca bu akımlara karşı çetin bir mücadele vermiş ve onları yenilgiye uğratmıştır.

Kapitalizmin tekelci kapitalizme-emperyalizme dönüşmesinden sonra, Marksizmin temel ilkelerinin Rus devriminin ve dünya proleter devriminin somut pratiğine yaratıcı bir şekilde uygulanması sürecinde, teorik bir hale getirilmesi sürecinde, Bernstein, Narodnikler, Ekonomistler, Menşevikler, legal Marksistler, tasfiyeciler, Kautsky, Troçki gibi çeşitli revizyonistlere ve Plehanov gibi dogmatik Marksistlere karşı siyasi mücadele veren Lenin, Marksizmin proleter bilimini korudu, zenginleştirdi ve yeni ve daha yüksek bir aşamaya taşıdı.

Böylece Marksizm-Leninizm olarak gelişti. Lenin revizyonistleri proleter hareketin saflarında gizlenmiş emperyalizmin temsilcileri olarak görüyordu. Onları eleştirdi ve onlara karşı mücadele etti.

Stalin Yoldaş, Sovyet Komünist Partisi içinde gizlenmiş Troçkistlere, Zinovinistlere, Buharinistlere, burjuva ajanlarına ve çeşitli oportünizm türlerine karşı mücadele ederek Marksizm-Leninizmi korudu ve geliştirdi.

Mao Yoldaş önderliğindeki Çin Komünist Partisi, Çin Devrimi sürecinde sol, sağ ve oportünist eğilimlere karşı on iç mücadele verdi ve onları yenilgiye uğrattı. Yeni Demokratik Devrimi gerçekleştirdi ve Sosyalizmi inşa etti. Böylece Asya, Afrika ve Latin Amerika’daki yarı-sömürge, yarı-feodal sistemlerin değişmesi ve bu ülkelerde Yeni Demokratik Devrimler ve Sosyalist Devrimler için bir yol gösterdi. Uzun Süreli Halk Savaşı yolunu geliştirdi. Süreç içinde uluslararası revizyonizme karşı uluslararası planda verilen mücadelenin bir parçası olarak emperyalizmin temsilcisi Tito ve Togliatti, Thorez gibi revizyonistlere karşı savaştı ve Marksizm-Leninizmi koruyup geliştirdi.

Mao Yoldaş’ın önderliğindeki Büyük Tartışma (Türkçede yayınlanan Polemik kas ediliyor. çn.) aracılığıyla Kruşçev’in modern revizyonizmine karşı uluslararası teorik mücadeleye öncülük etti. Büyük Tartışma, revizyonizme karşı mücadele eden gerçek proleter devrimci güçlerin tüm dünyada Marksist-Leninist ilkeler temelinde yeni Marksist-Leninist partiler kurmasına yardımcı oldu ve ilerleme yolunu kolaylaştırdı. Bu dönemde Mao Yoldaş, koyu revizyonist Li Shao-chi’nin önderliğinde kapitalist yolun modern revizyonistlerinin ana merkezine karşı iki çizgi mücadelesi yürüttü. Büyük Proleter Kültür Devrimi, modern revizyonizme karşı ÇKP’de Mao Yoldaş’ın önderliğinde ele alındı.

BPKD, uluslararası düzlemde çeşitli Komünist Partilerde revizyonizme karşı teorik, siyasi mücadelenin duyarlı hale getirilmesinde bir katalizör görevi gördü. BPKD’de Mao ile birlikte ön saflarda yer alan Lin Piao, Mao Düşüncesi perdesi altında sol jargonla konuşarak revizyonist çizgiyi kısa sürede öne çıkardı ve haince iktidarı ele geçirmeye çalıştı. Bir komplocu olduğunu kanıtladı. Mao Yoldaş’ın ölümünden sonra, Hua-Deng modern revizyonist kliği karşı devrimci bir komploya öncülük etti, iktidarı ele geçirdi ve Sosyalizm yerine Çin kapitalizmini ve Sosyalist devlet yerine bürokratik kapitalizmi restore etti. Rusya’dan sonra Çin’de de revizyonizm hegemonya kazanmış, dünyanın birçok ülkesinin Komünist Partileri sağ oportünist partilere ve revizyonist partilere dönüşmüştür. Birkaç ülkenin devrimci hareketleri de sona erdi.

Deng’in modern revizyonist çizgisi ülkemizdeki devrimci komünist harekete de büyük zarar verdi. Özellikle Vinod Misra liderliğindeki HKP (ML) Liberation (Kurtuluş. çn.) Dengistleşti ve revizyonist bir partiye dönüştü. DV grubu (daha önceki UCCRI ML’deki gruplardan biri) Dengist revizyonist bir ayrılıkçı gruptur.

Partimiz ve dünyanın çeşitli Maoist partileri ve güçleri BPKD’nin tarihi derslerini ele aldılar ve Deng’in modern revizyonizmini Marksizm-Leninizm-Maoizm’in en güçlü silahıyla mahkum ettiler. Bu partiler aynı zamanda Maoizm örtüsü altındaki revizyonizm ve revizyonizmin tüm tonları da dahil olmak üzere Deng’in etkisiyle ortaya çıkan çeşitli revizyonist biçimlerine karşı mücadele etmektedir. Birleşik HKP (Maoist)’in iki devrimci akımından biri olan HKP (ML) Halk Savaşı, bir süre üç dünya teorisiyle ilgili olarak ikinci dünya hakkında yanlış yorum yaptı. Neyse ki kısa süre sonra hatasını düzeltti.

Daha sonra Nepal Komünist Partisi (Maoist), Prachanda-Bhattarai hain kliğinin önderliğinde ‘Prachanda yolunu’ ortaya çıkardı. Bob Avakian liderliğindeki ABD Devrimci Komünist Partisi bir başka modern revizyonist teori olan Avakianizmi ortaya attı. Partimiz de dahil olmak üzere birçok Maoist parti ve güç bu iki eğilime karşı çıkmış ve teorik olarak teşhir etmiştir.

Çin revizyonizmi olan Çin Sosyal-emperyalizmini ve sahte ‘Çin özelliklerine sahip Sosyalizm’ sloganıyla ortaya çıkan sahte Sosyalizmi özellikle teşhir etmemiz gerekiyor. Vietnam, Küba ve Kuzey Kore’de komünist partiler adına iktidarda bulunan modern revizyonist partiler ile ülkelerinde ve uluslararası alanda proleter enternasyonal bayrağını yükseklerde tutmayan, Sosyalizmi uygulamayan, Dünya Sosyalist Devriminin başarısı için çaba göstermeyen modern revizyonist partiler gerçek Komünist partiler olamazlar. Oportünist partiler olarak kapitalist sistemlerin devamına yardımcı olurlar. Bu partilerin oportünizmini teşhir etmeliyiz. Böylece dünya halklarının devrimci bilincini ve uyanıklığını geliştirmeliyiz. Parti programımız proleter enternasyonalizmi ve ülkeler arasındaki ilişkiler konusunda doğru Marksist pozisyonu ilan etti.

Ülkemize gelecek olursak, partimiz revizyonizme ve neo-revizyonizme karşı teorik, politik mücadelenin tam ortasından kuruldu. Daha sonra parti içinde ve dışında ortaya çıkan sağ oportünist, sol maceracı ve birçok türden oportünizm ve revizyonizme karşı koymuş, parti içinde ve dışında bu akımlara karşı mücadele etmiş ve bugünkü duruma ulaşmıştır.

Büyük Marksist öğretmen Lenin’in önderliğinde 1917 yılında Rusya’da gerçekleşen Büyük Ekim Devrimi’nin başarısından sonra Marksist-Leninist teori ülkemizde de popüler hale gelmiştir. Hindistan Komünist Partisi (HKP) 1925 yılında teori-devrimin etkisi altında ve proletaryanın İngiliz emperyalizmine karşı verdiği kahramanca militan sınıf mücadelelerinin bir sonucu olarak kuruldu. Çok sayıda fırsat olmasına rağmen, parti liderliğinin o dönemde izlediği yanlış çizgi nedeniyle, ulusal kurtuluş-demokratik hareketinde öncü rol oynayamadı. Komünist parti her zaman Gandici, burjuva, feodal liderliğin gerçek sınıf doğasını tanımayı reddetti. Bu nedenle gerçek devrim yolunu benimsemekte, devrimci inisiyatif taşımakta ve liderlikle mücadele etmekte başarısız oldu. Bu nedenle komprador burjuva sınıfını yanlış bir şekilde ulusal burjuva sınıfı olarak anladı, Gandhian liderliğin kuyruğuna takıldı ve Marksizm-Leninizmin evrensel gerçeğini Hindistan Devriminin somut pratiğiyle birleştirmek için gerçek strateji-taktikleri benimsemekte isteksiz davrandı. Liderlik Hint toplumundaki sınıfları analiz ederken ciddi hatalar yaptı. Kahraman geniş kitlelerle, özellikle de köylülükle özdeşleşme konusunda ciddi bir başarısızlığa uğradı. Mao Zedung yoldaşın ve ÇKP’nin önderliğinde başarıyla ilerleyen Çin Devrimi’nden öğrenmeyi ve onun benimsediği Halk Savaşı yolunu ve büyük deneyimlerini ülkemizin somut koşullarına yaratıcı bir şekilde uygulamayı reddetmiş, ulusal kurtuluş hareketinde siyasi iktidarın ele geçirilmesi için silahlı mücadele yolunu benimsememiştir. Zamanla Hindistan’daki nesnel devrimci durum çok elverişli hale geldi. Ancak Komünist Parti’nin sağ oportünist liderliği, silahlı ulusal kurtuluş ve demokrasi için Halk Savaşının doğru yolunu benimseme konusunda her zaman isteksizdi. Aslında Komünist Parti liderliği, halkın anti-emperyalist militan hareketini saptırmak için burjuva sınıfına yardım etmiştir. Kongre ile oportünist bir ittifaka girmiş, Birleşik Cephe’de bağımsız olmamış, birlik yoluyla her şeyin mümkün olduğunu düşünmüş ve devrimci halkı Gandi önderliğine kuyruk olarak almıştır. Dahası, Komünist Parti liderliği büyük Telangana köylülerinin silahlı mücadelesine ihanet etti ve parlamentoyu kullanmak gibi aldatıcı bir isim altında parlamentarizm ve revizyonizm batağına saplandı.

Aslında nesnel koşullar Tarım Devrimini ilerletmek için eşi görülmemiş derecede elverişliydi ve Mao Yoldaş’ın gösterdiği büyük Halk Savaşı ve Çin devriminin başarısı yoluna sahipti. Ama onlar başka türlü davrandılar. Bununla birlikte, komünist partinin kahraman safları mücadele eden halkla el ele verdi ve birçok devrimci mücadeleye önderlik etti. Binlerce yoldaş, Dünya Sosyalist Devriminin bir parçası olarak Hindistan’da Yeni Demokratik Devrimi gerçekleştirme gibi büyük bir davayı başarmak için değerli yaşamlarını ortaya koydu.

Hindistan’daki devrimci safları temsil eden gerçek devrimci güçler, HKP’ne önderlik eden liderliğin yanlış oportünist, revizyonist çizgilerine, arkadan hançerlemelerine ve daha sonra modern revizyonist HKP (Marksist)’e karşı mücadele etti. 1950’lerin sonunda ve 60’larda bu mücadele tamamen yeni boyutlar kazandı. Kruşçev liderliğindeki Sovyet modern revizyonizmine karşı Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki ÇKP’nin öncülüğünde başlatılan Büyük Tartışma bu yeni başlangıcın sembolü oldu. Tıpkı Büyük Tartışma’nın yoğunlaşarak dünyayı sarsan BPKD’ne yol açması gibi, modern revizyonist HKP (M) liderliğine karşı mücadele de daha da yoğunlaşarak partiden kopulması durumuna ulaştı. BPKD’nin başlangıcı bu süreç için bir kilometre taşı oldu. Bu sürecin doğrudan etkisiyle, başlangıçta HKP revizyonizmine ve daha sonra HKP (M) liderliğinin modern revizyonizmine karşı mücadeleyi temsil eden güçler, Marksizm-Leninizm-Mao Düşüncesini (şimdi Maoizm) teorik olarak ve daha da önemlisi devrimci pratiklerinde desteklediler ve içselleştirdiler. Böylece CM Yoldaş, KC Yoldaş ve birinci dereceden Maoist güçlerin büyük liderleri, HKP (M) 7. Kongresinin programını revizyonizm olarak mahkum etmek için ön plana çıktılar. Yoldaş Charu Mazumdar’ın önderliğinde 1967 Mayıs’ında gerçekleşen büyük Naxalbari İsyanı ‘Hindistan’da Bahar Gök Gürültüsü’ için bir açılış oldu.

O zamandan beri ülkemizdeki Komünist hareketin tarihi yeni bir niteliksel dönemece girdi. Sadece revizyonizmi büyük ölçüde teşhir etmekle ve ondan kalıcı olarak ayrılmakla kalmadı, aynı zamanda ilk kez, Mao Yoldaş’ın ortaya koyduğu ve MLM’nin yolu olan Halk Savaşı aracılığıyla siyasi iktidarın ele geçirilmesinin parlak yolunun bilinçli bir şekilde uygulanmasının sembolü oldu.

Böylece Marksizm-Leninizm-Maoizm, revizyonistler ile Hindistan’ın gerçek devrimcileri arasında teorik bir siyasi sınır çizgisi olarak ortaya çıktı. Naxalbari, ülkenin yaklaşık on eyaletinde çeşitli düzeylerde silahlı köylü mücadelelerine ilham verdi. Bu süreçte gerçek devrimciler 1969 yılında iki ana devrimci akım olarak örgütlendiler: HKP (Marksist-Leninist) ve Maoist Komünist Merkez (MKM). HKP (ML)’nin 8. Kongresi 1970 yılında gerçekleştirildi. Ancak Kongre’nin devrimci bozguncusu Satyanarayana Singh’in 1971’de sağ oportünist çizgisiyle Charu Mazumdar yoldaşa saldırmasından ve partiyi bölmesinden kısa bir süre sonra, partinin o dönemde izlediği sol taktikler, içerideki sağ ve sol yabancı eğilimler ve düşmanın ülkenin dört bir yanındaki acımasız saldırıları nedeniyle hareket geçici olarak geriledi. Batı Bengal polisi 28 Temmuz 1972’de CM yoldaşı tutukladı ve gözaltında öldürdü. HKP (ML) Merkez Komitesi ve çeşitli Eyalet Komitelerindeki liderlerin çoğu ve parti safları ya şehit oldu ya tutuklandı ya da dağıldı. Parti bir merkezden yoksun olduğu için örgütsel olarak çok zayıfladı. Teorik bir karışıklık vardı. HKP (ML) birkaç kez bölündü. Birçok parti/grup kuruldu. Merkezi düzeydeki liderler ve tutuklanmadan ayrılan ilgili eyalet liderleri kendi anlayışlarına göre teori ve politika ile çalıştılar. Bu süre zarfında birçok güçlü sağ ve sol maceracılık eğilimi ortaya çıktı. Daha sonraki dönemde bir yandan gerçek komünist devrimcilerin birlik girişimleri olurken, diğer yandan yeniden bölünmeler ve yeni grupların oluşumu yaşandı.

Hareket geçici olarak gerilese de devrimci hareket giderek güç kazandı ve daha önceki deneyimlerden dersler çıkararak ve HKP (ML) ve MKM önderliğinde muazzam fedakarlıklar yaparak düşman baskısına cesaretle göğüs gererek çeşitli iniş ve çıkışlar arasında ilerledi. Her iki Maoist devrimci akım da ülkenin dört bir yanında devrimci iç ve dış oportünizmin çeşitli türlerine karşı doğru devrim yolunu temel alarak kararlı bir mücadele yürütmüş ve Hindistan Komünist hareketinin tüm devrimci yönlerinin mirasını sürdürmüştür.

Öte yandan iki ana devrimci akım, ayrı partiler/gruplar, seksiyonlar ve bireyler olarak çalışan gerçek devrimcileri birleştirmiş ve nihayetinde 21 Eylül 2004 tarihinde Hindistan proleter öncüsünün tek bir merkezi olarak HKP (Maoist)’te birleşmiştir. Bu, Hint Devrimi tarihinde son derece büyük bir önem kazanmıştır. HKP (ML) Naxalbari’nin 1 Mayıs 2014’te HKP (Maoist) ile birleşmesiyle, Hindistan’ın çeşitli devrimcilerinin devrimci parti ve gruplar olarak birliği tamamlanmıştır.

Şimdi size mevcut koşullarda Partimizin Hindistan’daki çeşitli sol partilere karşı tutumunu anlatmama izin verin.

Bugün partinin temel teorik görevi post-modern eğilimlerle, özellikle de revizyonist eğilimlerle teorik olarak yüzleşmek ve onları yenilgiye uğratmaktır. Partimiz revizyonizme karşı teorik ve politik olarak mücadele etmezse, ülkede YDD’yi başarmak imkansız olacaktır. Çeşitli revizyonistler ileri kesimleri devrim yolundan saptırmaya çalışmaktadır. Post-modernist revizyonist ideolojileriyle devrimci insanları parlamenter, yasal ve barışçıl yollara yönlendirmeye çalışıyorlar.

HKP ve HKP (M)’nin “sol ittifakı” Kerala ve Batı Bengal’de iktidardayken, merkezdeki ve onların desteğiyle hükümeti kuran eyaletlerdeki egemen sınıf partileri, emperyalistlerce dikte edilmiş, komprador yanlısı egemen sınıf politikaları izlediler. Özellikle HKP (M) Batı Bengal’de iktidardayken, TATA, Birla, Ambani, Jindal ve ülkenin diğer komprador bürokratik kapitalistleri ve Salem gibi ÇUŞ’lar çiftçilerin topraklarını zorla satın alarak çok ucuz fiyatlara verdiler. Bu sosyal faşistler, halkın mücadelelerine karşı polis ve para-militer güçleri konuşlandırdı ve şiddetli baskı uyguladı. Pusular ve katliamlar yaptılar. Cinayetler, zulümler, yağmalar, ev yakmalar, tutuklamalar, işkenceler ve yolsuzluklar normaldi. Şu anda iktidarda olduğu Kerala’da da hükümet emperyalizm yanlısı politikalar uygulamakta ve doğal kaynakları yok pahasına devretmektedir. Kendi politikalarına karşı çıkan partimizi, halkımızı ve işçilerimizi demir ökçe altında ezmektedir. Halk karşıtı baskıcı politikalarıyla emperyalizme hizmette BJP ve Kongre’den geri kalmadıklarını kanıtlıyorlar.

HKP (Maoist) liderliğinde bir kitle örgütü olan Polis Vahşetine Karşı Halk Komitesi (PCAPA) üyeleri, Batı Bengal’deki eski iktidar partisi ve Kerala’daki mevcut iktidar partisi olan sözde “Hindistan Komünist Partisi (Marksist)”in bölgesel bir merkezini yakarak, her iki eyalette de hem devrimci hareketi hem de diğer halk hareketlerini acımasızca bastırmasını, revizyonist, sosyal-faşist karakterini çıplak bir şekilde sergilemiştir.

Halen HKP ve KPM ile egemen sınıf (bölgesel egemen sınıf dahil) partileri Hindistan örgütlü işçi sınıfının geniş kesimleri üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Özellikle kamu sektörü endüstrileri, bankalar, sigorta şirketleri, kömür ve demir madenleri ve benzeri sektörlerdeki işçi ve çalışan örgütlerinin çoğunluğu bu partilerin liderliği ya da etkisi altındadır. Hindistan’da militan bir işçi sınıfı hareketi inşa etmenin önünde engel teşkil etmektedirler. Bu iki partinin sendikaları yılda bir ya da iki kez genel grev çağrısı yapmakla yetinmektedir.

Uluslararası Finans Kapital’in saldırısının her geçen gün yoğunlaştığı, merkezi ve eyalet hükümetlerinin işçilerin on yıllardır mücadele ederek elde ettikleri hakları ayaklar altına aldığı günümüz koşullarında, güçlü bir işçi hareketi inşa etmek için koşullar elverişlidir. Ancak iki parti bunun önünde engel teşkil ediyor. Zaman zaman kamu sektörü işletmelerinin özelleştirilmesi, perakende sektöründe Doğrudan Yabancı Yatırım, işçilerin işten çıkarılması ve yevmiyeli-taşeron işçilik sistemi hakkında mırıldansalar da pratikte bu politikaları destekleyen temsilciler olarak hareket etmektedirler. Partimiz onların sınıf işbirlikçisi politikalarını ifşa etmektedir. Kentli-işçi sınıfı sektörlerindeki zayıflığımız Halk Savaşının gelişimini sınırlamaktadır. Partimizin güçlü bir devrimci sendikal hareket inşa etme yönünde ilerlemesi gerekmektedir.

Partimizin Merkez Komitesi, tüm sol partileri ve güçleri, sömürücü yöneticilerin ezilen halka uyguladığı devlet baskısına, Brahmanik Hindutva Faşist güçlerinin saldırılarına, yerinden edilme ve benzeri diğer halk sorunlarına karşı birleşik mücadeleye çağırdı. Bazı eyaletlerde Kitle Örgütlerimiz HKP’nin Kitle Örgütleri ile birlikte yer almaktadır.

Şimdi size MLM perdesi altındaki çeşitli oportünist partilerden bahsetmek istiyorum.

HKP (ML) Liberation ve HKP (ML) Red Star MLM perdesi altında sağ oportünist bir yol izlemektedir. Bu partiler silahlı mücadeleyi bırakmış, parlamentarizmi savunmakta ve HKP, KPM ve SUCI gibi burjuva partilerine ve revizyonist partilere yardım etmektedir. HKP (ML) Liberation 1980’lerin başında Deng’in revizyonist yolunu benimsedi ve silahlı devrimi terk etti. Bu partiler, partimizin şiddet yanlısı olduğu yönünde iğrenç, zalimce kötü propaganda yapmaktadır. Bu iki partinin gerçek karakterini halk arasında çok daha fazla teşhir etmemiz gerekiyor.

İşçi sınıfı içinde çalışan bazı Troçkistler Hindistan’ın kapitalist bir ülkeye dönüştüğü, Halk Savaşı’nın modasının geçtiği ve HKP (Maoist)’in terörist bir örgüt olduğu yönünde kötü propaganda yapıyorlar. Hindistan’ın kırsal kesimiyle hiç ilgilenmiyorlar ve işçi sınıfı mücadelelerini militan bir şekilde ele almıyorlar bile. Halk Savaşını ve ona önderlik eden HKP (Maoist)’i suçlamakta ve propagandada egemen sınıflara katılmaktadırlar.

Bunların dışında sağ oportünist çizgiyi izleyen birkaç ML parti daha var. Bütün bu partiler MLM’yi teorik ve siyasi olarak propaganda etmektedir. Çalışma alanlarındaki halkı ekonomik sorunlar ve siyasi sorunlar konusunda yasal yöntemlerle harekete geçirirler. Halk mücadeleleri asla militan değildir. Bu partiler legal örgütlerdir. Devrimci koşulların henüz olgunlaşmadığı, halkın henüz silahlı mücadeleye hazır olmadığı, ülkede devrim dalgasının olmadığı ya da devrim hazırlıkları yaptıkları gibi gerekçeler göstererek kendilerini yasal, kısmi mücadelelerle sınırlarlar ve Halk savaşını süresiz olarak ertelerler. KP Reddy, Satyanarayana Singh liderliğindeki iki ya da üç grubun (Yeni Demokrasi, Janashakti ve diğerleri) bölünmemiş Andhra Pradesh’te silahlı birlikleri var. Her halükarda bu birlikleri sadece müteahhitlerden para toplamak, oy almak ve gruplarının hegemonyasını sürdürmek için kullandılar, silahlı mücadele için değil. Onların anlayışına göre halk savaşı yapmak için askeri oluşumlar kurmak sol maceracılıktır. Neredeyse tüm bu partiler taktikler adına seçim batağına saplandılar. Eski UCCRI-ML fraksiyonlarının güçleri ülkede orada burada görülüyor ama ülkenin hiçbir yerinde sınıf mücadelesi inşa etmiyorlar. Pencap dışında hiçbir yerde mevcut değiller.

Partimiz HKP, KPM ve ayrıca Liberation, Red Star, New Democracy, Janashakti, Lin Piao grubu ve diğer ML gruplarıyla ciddi bir teorik ve siyasi mücadele yürütüyordu. Zaman zaman Yeni Demokrasi, Janashakti ve Liberation gruplarıyla fiziksel çatışmalar bile yaşadık. Daha sonra bu fiziksel çatışmayı karşılıklı tartışma ve zaman zaman da kendi tarafımızdan tek taraflı ateşkes yoluyla aştık. Bu partilerin sağ oportünist çizgisine karşı politik, teorik mücadele veriyoruz ve onların Kitle Örgütleri ve diğer örgütlerle birlikte geniş ezilen halkın, özellikle çiftçilerin, işçilerin, orta sınıfların ekonomik ve politik sorunları, Brahmanik Hindutva Faşist güçlerine karşı, sömürücü hükümetlerin baskısına karşı, yerinden edilmeye karşı ve sivil haklar için geniş Birleşik Cephe’yi oluşturmak için çaba sarf ediyoruz. Bu tür cephelerde birlikte çalışıyoruz. Gelecekte de birlikte çalışmaya hazırız. Hindistan’ın sömürücü egemen sınıflarına, onların halk düşmanı, hain faşist politikalarına karşı, Ulusal Demokratik Devrim ve Birleşik forumların inşası için mücadele etmeye hazır olan tüm güçlerle birlikte çalışmak için daha fazla inisiyatif almalıyız.
Çeşitli sağ ML partilerin alt kademelerinde devrim özlemiyle çalışan ve kendini halka adamış aktivistler olduğunun farkındayız. Ülkedeki Halk Savaşının gelişimine bağlı olarak, gerçek devrim yolunu düşünebilirler. Revizyonist, post-modernist, sağ oportünist ve sol maceracı ideolojilerin zincirlerini kıracaklarını ve gerçek devrimci komünistlerle birleşeceklerini umuyoruz. Onların da bu yönde ilerlemelerini diliyoruz.

Genel olarak, devrimci hareketi ancak çeşitli biçimlerdeki revizyonizme karşı teorik bir mücadele vererek, iflas etmiş liderliğin gerçek doğasını açığa çıkararak ve onu yenerek başarıya doğru ilerletebiliriz. Partimiz ancak Naxalbari Bahar Gök Gürültüsü’nden bugüne kadar parti içinde ve dışında teorik, politik mücadele yoluyla sağ ve sol oportünizmi teşhir ederek ve yenerek gelişti. Partimiz ancak Uluslararası Komünist kamptaki teorik mücadelede doğru bir Marksist duruşla gücünün yettiği kadar çaba göstererek gelgitlerin ortasında ayakta kalabilir ve gelişebilir. Bu nedenle partimizin Program ve Tüzüğü ile Siyasi Kararı revizyonizme karşı mücadelenin önemini açıkça yazmıştır. Sadece pratikte değil, dünya kapitalist sistemini yıkarak Sosyalizm süreciyle Komünizmi kurana kadar teorik alanda bile burjuva sınıfını temsil eden Komünist Parti perdesindeki revizyonistlerden ihanet, darbe ve geçici yenilgilerle karşılaşmış olsak da nihayetinde onları teorik alanda ve tüm alanlarda yenecek ve kesinlikle başarıya ulaşacağız. Sadece partimizde değil, devrimci kampta ve halka da her zaman söylediğimiz şey budur. Uluslararası düzlemde bile söylediğimiz budur.

S – Bazıları, kendilerini “komünist” olarak görenler de dahil olmak üzere, Hindistan’daki halk savaşına karşı yenilgici bir tutum takınıyor ve bazıları zafer umudu olmadığını ilan ediyor. Okurlarımıza Hindistan’daki halk savaşına bakışımızda neden umutlu ve iyimser olmamız gerektiğini ve aksiliklere rağmen Hindistan Komünist Partisi (Maoist) ve HKGO’nun son zamanlarda ne gibi ilerlemeler ve kazanımlar elde ettiğini açıklayabilir misiniz?

C – Evet. Doğru söylüyorsunuz. Kendilerini ‘Komünist’ olarak tanımlayanlar da dahil olmak üzere bazı kişiler Hindistan’daki Halk Savaşına karşı yenilgici bir tutum içindeler. Bazıları da zaferine güvenmiyor. Emperyalizmin ve onun kölesi olan Hindistan’ın yarı-sömürge, yarı-feodal sisteminin çöküşte olduğu ve Hindistan’da Sosyalizmin ve Dünya Sosyalist Devriminin bir parçası olarak devam eden Halk Savaşının filizlendiği şeklindeki temel Marksist anlayıştan yoksundurlar. Bunun nedeni, toplumsal gelişmenin kurallarına yönelik diyalektik tarihsel materyalist perspektiften yoksun olmalarıdır. Toplumsal gelişmenin kurallarını anlamamışlardır. Koşulları metafizik bir şekilde analiz ediyor ve anlıyorlar. Sadece mevcut koşullardaki sorunları, zor koşulları ve devrimci hareketin kayıplarını görüyorlar. Düşmanlarla halk arasındaki mevcut güçler dengesi durumunu kalıcı ve değişmez olarak görürler. Nesnel devrimci durumdan, düşmanın zayıflıklarından, düşman sınıflar arasındaki çelişkilerden ve devrimci güçlerin pratiğinden değerli dersler çıkararak güçlenme fırsatlarını değerlendirmezler. Mevcut emperyalist-devrimci çağın doğasına ve insanların devrimci doğasına güvenmiyorlar. Devrimci güçlerin ve devrimci partinin bilinçli devrimci çabalarıyla, koşullara göre planlı bir şekilde taktikler geliştirerek, darbelerin ve gerilemelerin üstesinden gelerek düşmanla güçler dengesinde süregelen ve gelecekteki değişiklikleri anlamıyorlar ya da anlamayı reddediyorlar. Tarihin gerçek yapıcıları olan halka, MLM’nin (bugünkü Marksizm) son derece ilerici, bilimsel teorisine ve hatta kendilerine güvenmiyorlar. Onlar geniş kitlelerin düşmanlarını ve onların gücünü yenilmez görürler. Bu tür kişiler bozgunculuğu öne çıkarırlar. Yenilgici tutumların sadece ülkemizde ve partimizde değil, dünyanın birçok ülkesinde ve partisinde görüldüğünü açıkça biliyorsunuz.

Halk Savaşı’nın Hindistan’da başarılı olacağına inancımız tamdır. MLM bizim yol gösterici teorimizdir. Bugüne kadar var olan tüm teoriler arasında en ilerici, devrimci, dinamik ve bilimsel teoridir. En ileri sınıfın, proletaryanın teorisidir. En görkemli teoridir. Toplumun ezilen insanlarının elindeki teorik silahtır. Halk Savaşı, ezilen sınıf, kesim ve milliyetleri bu teori ışığında örgütleyerek, onlara önderlik ederek ve sınıf mücadelesi-halk savaşını sürdürerek mutlaka başarıya ulaşacaktır. Tarihin yapıcısının halk olduğuna ve nihai zafere halkın ulaşacağına kesinlikle inanıyoruz. Teorimize, halkımıza ve geleceğimize tam bir güvenle sınıf mücadelesi-halk savaşı veriyoruz. Dostlarımızı ve düşmanlarımızı çok iyi tanıyoruz. Düşmanı stratejik olarak kâğıttan kaplan, taktik olarak gerçek bir kaplan olarak görüyor ve Halk Savaşı veriyoruz.

Marksizm, üretim güçleri ile üretim ilişkileri arasındaki çelişkinin toplumsal değişimin kaynağı olduğunu söyler. Hindistan’ın sosyo-ekonomik sistemi şu anda yarı-sömürge, yarı-feodaldir. Komprador bürokratik kapitalist sınıf ve feodal sınıf emperyalistlerle işbirliği yapmış ve sömürücü egemen sınıflar olarak devam etmektedir. Emperyalistlerin ülkemiz üzerinde dolaylı egemenliği, sömürüsü ve kontrolü vardır. Sömürücü egemen sınıfları temsil eden Hindistan devleti, işçilere, çiftçilere, küçük burjuvalara, ulusal burjuva sınıflarına, Dalitler, kabile halkı, dini azınlıklar, kadınlar, LGBT, Keşmir ve Kuzey Doğu’nun ezilen milliyetleri ve diğerleri gibi özel toplumsal kesimlere sömürü, baskı ve zulüm uygulamaktadır. Bu hükümetlerin siyasi, ekonomik, endüstriyel, tarımsal, hizmet, savunma, kültür ve çevre sektörlerindeki tüm politikaları halk karşıtı ve haincedir. Bunlar birkaç komprador bürokratik kapitalistin, toprak ağasının ve emperyalistin çıkarına hizmet etmektedir. Bu nedenle geniş ezilen kitleler bu sömürücü egemen sınıflara karşı kesinlikle mücadele edecektir ve etmektedir. Bu, Halk Savaşının başarısının temeli, kaynağı ve aynı zamanda garantisidir.

Bizimki ekonomik, sosyal ve kültürel eşitsiz gelişmenin olduğu geniş bir ülke. Nispeten zayıf durumdayız. Düşmanımız ise güçlüdür. Devrimci hareket şu anda stratejik öz savunma aşamasındadır. Aynı zamanda eşitsiz gelişimini sürdürüyor. Henüz tüm alanlara ve bölümlere yayılmamıştır. Düşman, biz güçlenmeden önce bizi ortadan kaldırmak için elinden geleni yapıyor. Düşmanımız sadece eski Hindistan devleti değil. Dünya kapitalist emperyalizmi de onu destekliyor. Dünyanın hiçbir yerinde Sosyalist kampın olmadığı dönemde Rus devriminin karşılaştığı zorluklarla karşı karşıyayız. Bununla birlikte, dünyanın çeşitli ülkelerinde devrimlerin başarısı için mücadele eden Maoist partiler ve güçler var. Onların desteğine sahibiz. Güçlü bir düşmanla savaştığımızda inişler ve çıkışlar yaşarız, ilerler ve geri çekiliriz. Zorlukları üstlenir, ülkenin tüm alanlarına ve bölümlerine yayılır, kitle tabanını genişletir ve cesaretle ve cüretle savaşırız.

Başarıya ulaşacağız. Halk yenilmezdir. Onlar belirleyici faktördür. Eğer ezilen halkı örgütlersek, çoğunluktaki halk az sayıdaki sömürücüyü kesinlikle alaşağı edecektir. Yenilgi-başarı-yenilgi ve nihayetinde başarı olduğu tarihi gerçeğine kesinlikle inanıyoruz. Kapitalist emperyalizm bu dünyada kalıcı değildir. İnsan toplumunun gelişim sürecinde, nihayetinde sömürü ve baskının olmadığı bir toplum, Komünizm kurulacaktır.

Mevcut uluslararası ve yerel koşullar devrimci hareketi ilerletmek için çok elverişlidir. Üç temel çelişki her geçen gün keskinleşmektedir. Ülkedeki dört temel çelişki de yoğunlaşmaktadır. Bunlar devrimler için elverişli nesnel koşullar yaratmaktadır. Son zamanlarda ve özellikle Modi liderliğindeki Hindutva Faşist güçleri merkezde ve çoğunluk eyaletlerinde iktidara geldiklerinden beri, emperyalistlerin ve Hint komprador egemen sınıflarının çıkarlarını karşılayan LPG politikalarını çok agresif bir şekilde uyguluyorlar.

Ülkenin çiftçileri, çiftçi karşıtı, hain üç tarım yasasına karşı Delhi’de bir yıl boyunca uzun süreli, tarihi, militan bir mücadele verdi ve Modi’yi bu Yasaları geçici olarak geri çekmeye zorladı. Bu yasalar, ülkeyi gıda maddeleri için emperyalistlere bağımlı hale getirme komplosunun bir parçası olarak ‘Atmanirbhar’ (“Kendine Güvenen Hindistan Kampanyası”, çn.) adına çıkarılmıştı. Delhi’de CAA’ya (Hindistan Vatandaşlık Yasası, çn.) karşı Shaheenbagh mücadelesinin yanı sıra, Chhattisgarh, Odisha, Andhra Pradesh, Telangana, Jharkhand, Bihar, Kerala, Punjab ve Maharashtra’da polis kamplarına, yollara, yerinden edilmeye, yıkıcı mega projelerin inşasına ve devletin faşist baskısına karşı devam eden halk mücadeleleri, işçiler, öğretmenler, çalışanlar, öğrenciler, işsizler, ezilen toplumsal kesimler ve diğerleri ülkenin dört bir yanında mücadele vermektedir. Bunlar ülkede devrim için elverişli koşulları ortaya koymaktadır.

Merkezi hükümet ve eyalet hükümetleri bu hareketleri faşist yöntemlerle bastırmaya çalışıyor. Özellikle Yeni Hindistan adı altında Brahmanik Hindutva Faşist yeni sömürge Hindistan’ı inşa etmenin bir parçası olarak Modi hükümeti dini azınlıklara, özellikle de Müslümanlara, Dalitlere, kabile halklarına ve demokratlara sürekli saldırılarda bulunuyor. Dini geleneklerine ve yemek alışkanlıklarına yönelik pek çok saldırı gerçekleştirmekte ve eylemlerini meşrulaştırmak için acımasız yasalar çıkarmaya çalışmaktadır. Madde 370 ve Bölüm 35A’yı (370. Madde ve Bölüm 35A: Hindistan Anayasası’nın “Geçici, Geçici ve Özel Hükümler” başlıklı bölümü, çn.) kaldırdı ve Keşmir’in özerkliğini feshetti. Üçlü talakı (Müslümanlarda erkeğin kadına üç kez “boş ol” demesi) iptal eden bir yasa çıkardı, Ayodhya’da Ram Mandir’i (Bir Hint Tapınağı, çn.) inşa etti, sorgulayan sesleri bastırdı, komplo davaları açtı ve hapse attı ve devrimci hareketi en faşist yöntemlerle bastırmak için ‘SAMADHAN’ çok yönlü saldırısını başlattı.

Ancak ezilen geniş halk kitleleri ve demokratlar RSS (Rashtriya Swayamsevak Sangh-“Hindistan Gönüllü Organizasyonu, çn.) ve BJP’nin merkezdeki komplolarını anlıyor ve buna karşı seslerini yükseltiyor ve örgütleniyorlar.

Şimdi Partimizin önderliğinde, Parti, HKGO ve Devrimci halk organlarında devam eden Halk Savaşının durumunu kısaca görelim.

Naxalbari’den sonra hareketimiz kısa sürede geriledi. Umutsuzluk ve hayal kırıklığı vardı. Ancak hareketi gözden geçirdik, hatalardan ve zayıflıklardan dersler çıkardık, üstesinden geldik ve yavaş yavaş ileriye doğru adım attık. 1970’lerin sonundan itibaren iki devrimci akım, HKP (ML) ve MKM, Andhra Pradesh, Bihar ve diğer eyaletlerin küçük bölgelerinde çalışmaya başladı, yavaş yavaş öğrendi ve gelişti. Bu süreçte parti içinde ve dışında sol, sağ ve çeşitli revizyonizm türleriyle karşılaştık. Güçlendik ve tüm alanlara yayıldık. Partinin önderliğinde HKGO’nu, devlet iktidarının organlarını ve Birleşik Cephe’nin çeşitli formlarını oluşturduk. Gerçek devrimcilerin birlik süreci bu dönemde gerçekleşti. Hindistan’ın iki ana devrimci akımı olan HKP (ML) (Halk Savaşı) ve Maoist Hindistan Komünist Merkezi (MHKM) 21 Eylül 2004 tarihinde birleşti ve HKP (Maoist) ortaya çıktı. Böylece uluslararası proletaryanın bir müfrezesi ve Hindistan’da Yeni Demokratik Devrime öncülük eden tek bir merkezden gelen bir öncü olarak geliştik. Daha sonra 2007 Ocak ayında partinin Birlik Kongresi- Dokuzuncu Kongresini- başarıyla gerçekleştirdik. Kongre zenginleştirilmiş temel belgeleri ve birkaç politika belgesini kabul etti. Merkezi, ana görevleri ve diğer önemli görevleri formüle ettik. Liderliği seçim yoluyla pekiştirdik.

Kongre’den sonra pratiğimiz, silahlı mücadele yoluyla devlet iktidarının ele geçirilmesi ana görevi de dahil olmak üzere diğer görevlerin başarılması yönünde devam etti. 2005 yılında çeşitli eyalet hükümetleri, hareketimizi bastırmak amacıyla merkezin desteği ve yönlendirmesiyle Salwa Judum, Sendra ve benzeri diğer baskıcı kampanyaları başlattılar. Partimizin önderliğinde HKGO’nun üç gücü olan ana, tali ve taban güçleri, devrimci halk organları, devrimci halk, ilerici ve demokrat aydınlar ve sosyal aktivistlerin kahramanca siyasi ve askeri mücadeleleri sayesinde 2008 yılı sonunda Salwa Judum ve diğer kampanyaları yenilgiye uğrattık. Daha sonra merkezi ve eyalet hükümetleri birlikte 2009 yılından bu yana ülke çapında çok yönlü stratejik bir saldırı olan Yeşil Av Operasyonu’nu başlattılar. Bu saldırıya 2017 yılına kadar büyük fedakârlıklarla karşı koyduk. Yeşil Av Operasyonu’nun amacına ulaşmasına izin vermedik. Düşman 2017 Mayıs’ından bu yana çok yönlü bir başka stratejik ‘SAMADHAN’ saldırısı başlattı. HKGO, Devrimci Kitle Örgütleri ve devrimci halk, güç, ekonomik zenginlik, modern silahlar ve ağır eğitim desteğine sahip Özel Polis, Para-militer, komando güçlerine ve bu güçlerin perdesi altında gizlice konuşlandırılan Hint Ordusu güçlerine karşı kahramanca gerilla savaşı veriyor.

Kısaca ifade etmek gerekirse, 1970’li yılların sonundan 2011 yılına kadar Hindistan’da partimizin önderliğinde devam eden devrimci hareket ilerleme aşamasındaydı. Binlerce şehit bu ilerleme için kanlarını döktü. Bu süre zarfında parti, merkezi görev de dahil olmak üzere diğer görevleri başarma yönünde az da olsa ilerleme kaydetti. Siyasi, askeri, Birleşik Cephe ve Kültürel alanlarda son derece değerli ve yeni deneyimler kazandı.

Partimiz, sahte parlamenter sisteme ve sömürücü sınıfların devletine alternatif olarak Yeni Demokratik Devrim siyaseti ile halkı aydınlatmak, örgütlemek, sınıf mücadelelerine girişmek, öznel gücünü geliştirmek ve Halk Ordusunu inşa etmek için çaba sarf etmiştir. Halk Savaşı-Gerilla Savaşını planlı bir şekilde ele alarak, komprador sömürücü egemen sınıfların devlet iktidarını yıktı ve gerilla üslerini inşa etti, geliştirdi ve genişletti. Bu gerilla üsleri, hareketin daha da sağlamlaşmasına, genişlemesine ve Halk Savaşının ilerlemesine katkıda bulundu.

Bu gerilla üslerini Dandakaranya (DK), BiharJharkhand (BJ), Andhra-Odisha Sınırı (AOB), Telangana, Batı Bengal ve Odisha eyaletinin bazı bölgelerinde inşa ettik. Hareketin güçler dengesine bağlı olarak köy, bölge ve tümen düzeylerinde devlet iktidarının organı olarak DHK’ni kurduk. Bunlar Yeni Demokratik devlet iktidarını ellerinde tutuyorlar. Bu halk hükümetleri, halkın içinde saklı olan zengin inisiyatifi keşfediyor ve kolektif emek yoluyla tarımsal üretimi geliştirmek; ekonomik kalkınma ve kendi kendine yeterliliğe ulaşma yolunda ilerlemek; Yeni Demokratik kültürü geliştirmek ve Parti’yi, HKGO’nu, Devrimci halk organlarını, halk mücadelelerini ve Halk Savaşını desteklemek için çaba sarf ediyor.
Ancak 2012’den bu yana devrimin başarısını garanti eden üç muhteşem silah olan Parti, Halk Ordusu ve Birleşik Cephe’nin gelişim sürecinde bazı ciddi eksiklikler, zayıflıklar ve sınırlamalar ortaya çıkmıştır. Emperyalist küreselleşme politikaları ve savaş koşulları nedeniyle üretim ilişkilerinde meydana gelen değişikliklere uygun taktiklerin benimsenmesi ve uygulanmasındaki eksiklikler ve sınırlılıklar, partinin, HKGO’nun ve halk organlarının yeterince bolşevikleştirilememesi nedeniyle ve emperyalistlerin emrindeki Hint komprador egemen sınıflarının partiye ve devrimci harekete yönelik sürekli karşı-devrimci saldırıları nedeniyle bu dönemde büyük kayıplar yaşandı. Çeşitli bürolar, alt komiteler ve bölümler etkilendi. 2005’ten bu yana çok sayıda merkezi ve eyalet lideri tutuklandı ve parti ciddi bir kayıpla karşı karşıya kaldı. Kongre’den sonra 21 MK üyesi tutuklandı. Yedisi pusularda, çatışmalarda ve 13 MK üyesi hastalıktan şehit oldu. Kayıplar çoğunlukla şehirde ve ovalarda olmuştur. Bu durumda parti ülke genelindeki elverişli atmosferi kullanamamaktadır. Partinin içinde bulunduğu zor koşulları, sorunları ve zorlukları bu arka planda değerlendirmek zorundayız. Ancak Naxalbari dönemiyle karşılaştırıldığında, tüm alanlarda parti ve devrimci harekette iyileşme olmasına rağmen, şiddetli düşman saldırısında devrimci önderliği ve öznel güçleri koruyamadık ve böylece bu durum ortaya çıktı. MK’nın 6. (devam) toplantısı taktikleri, genel pratiğin yönünü ve stratejik planı kabul etti. MLM ışığında gerçeklere dayanarak acil, ana ve merkezi görevlerde gerekli değişiklikleri yaptı. Partinin bu doğrultuda kesin bir kararlılıkla çaba göstermesi gerekmektedir.

Son dönemlerde teorik, politik, örgütsel, askeri ve kültürel alanlarda belli başarılar elde ediyoruz. Bunlara kısaca göz atalım. MK, 6. ve 6. (devam) toplantılarında teorik ve politik alanlarda bazı somut ve önemli görevleri ele aldı. ‘Hindistan’da Üretim İlişkilerindeki Değişimler-Siyasi Programımız’ başlıklı bir belgeyi kabul etti. Hindistan’daki üretim ilişkilerinin kapitalistleştiği yönündeki gerçek dışı, olgunlaşmamış tartışmaya ‘cevap verdi’ ve Hindistan’ın toplumsal, ekonomik sisteminin henüz yarı-sömürge, yarı-feodal olduğunu teyit etti. Bununla birlikte, emperyalistlerin, komprador bürokratik kapitalistlerin ve feodal sınıfların politikalarının bir sonucu olarak önemli ölçüde çarpık kapitalist değişimler olduğunu söyledi ve siyasi program ve taktikleri formüle etti.

‘Hindistan’da Milliyet Sorunu-Partimizin Tutumu’ adlı bir belge hazırladı ve yayınladı. Hindistan’da Kast Sorunu, -bizim perspektifimiz ve Çin- yeni bir sosyal-emperyalist ülke belgelerinde gerekli değişiklikleri ve eklemeleri yaptı ve bunları yeniden yayınladı. Partinin 2007 yılında yapılan Birlik-Dokuzuncu Kongresi’nden 2020 yılına kadar Merkezi Siyasi ve Örgütsel Gözden Geçirmeyi hazırladı ve yayınladı. Değişen koşullarda ve hareketin mevcut arka planında merkezi görevi şu şekilde değiştirdi: ‘Dandakaranya ve Bihar-Jharkhand, Doğu Bihar-Kuzey Doğu Jharkhand’ı üs bölgeleri haline getirme hedefiyle çalışalım. Ülkedeki tüm hareket alanlarında anti-emperyalist, anti-komprador bürokratik kapitalist, anti-feodal sınıf mücadelelerini yoğunlaştıralım’. Ana merkezi göreve uygun olarak siyasi, örgütsel, askeri, Birleşik Cephe ve kentsel alanlarda acil görevlerde gerekli değişiklikleri yaptı.

MK, 2017 yılındaki toplantısında partinin Enternasyonal bir örgütün kurulması konusundaki anlayışına ilişkin bir belge yayınladı. Çeşitli vesilelerle siyasi koşullar ve düşman saldırısı üzerine genelgeler ve mektuplar yayınladı. Böylece çeşitli yönlere ilişkin perspektif ve anlayışı kadrolara kadar taşıyabildi. Bu belgeler ışığında halkın sorunları konusunda halkın mücadelesini ele almak için gerekli taktikleri benimsemek kolaylaştı.

Partinin düzeltme kampanyasının bir parçası olarak çeşitli Özel Alanlar/Özel Bölgeler/Eyaletlerin genel kurullarını gerçekleştirdik. İlgili yerlerdeki hareketlerin Siyasi ve Örgütsel İncelemelerini kabul ettik. Hareketin koşullarını değerlendirdik ve görevleri kabul ettik. Liderlik komitelerine yeni üyeler seçtik ve onları güçlendirdik. Ayrıca bazı eyaletlerde başarılı bir parti üyeliği kampanyası yürüttük ve partinin birincil üyeliğini geliştirdik. Parti hücrelerini ve GPC’yi (Group of Popular Combatants- milisler, çn) güçlendirdik.

Büyük Proleter Kültür Devriminin Yıldönümü, Naxalbari Silahlı Köylü Mücadelesinin Ellinci Yıldönümü, Rus Ekim Devriminin Yüzüncü Yıldönümü ve büyük Marksist öğretmen Karl Marx’ın 200. Doğum Yıldönümü gibi uluslararası öneme sahip dört devrimci günü 2017-18 yıllarında devrimci bir coşkuyla kutladık. Belirli alanlarda, MK tarafından 2019 yılında parti kadrolarının siyasi eğitimi için yayınlanan müfredat temel alınarak, ilgili alanlardaki somut koşullar göz önünde bulundurularak çalışma konuları seçildi ve her düzeyde siyasi eğitim verildi. Çalışmanın yanı sıra bazı bölgelerde Bolşevikleştirme ve saha eğitimi de aldık. Diğer bazı bölgelerde ise parti ve HKGO içindeki proleter olmayan eğilimlere karşı mücadele ettik.

Askeri alanda, çeşitli gerilla bölgelerindeki ve kızıl direniş alanlarındaki kitle tabanına bağlı olarak, HKGO güçleri partinin önderliğinde Taktik Karşı Saldırı Kampanyaları ve misilleme programları yürüttü ve ‘SAMADHAN’-Prahar saldırısına karşı koydu. Doğu bölgesinde ise ‘GHAMASAN’ adı altında direniş başlatıldı. TCOC ve misilleme kampanyaları birkaç yerde başarılı olurken bazı yerlerde de kısmen başarılı oldu. Bazı yerlerde ise başarısız oldular.

HKGO 2020 yılında toplam 99 gerilla eylemi gerçekleştirdi. Vimpa’daki pusu büyük bir pusu oldu. HKGO bu pusuda bu güçlerden birkaçı dışında Polis, Para-militer ve komando güçleri kılıfında gizlice konuşlanmış Hint Ordusunun dört askerini ortadan kaldırdı. Bu yeni ve daha yüksek bir deneyimdir. HKGO, 2020 Aralık ayından 2021 Eylül ayına kadar ülke genelinde 350 gerilla eylemi gerçekleştirdi. Polis, para-militer ve komando güçlerinden 66 personeli yok etti ve 85’ini yaraladı. Düşman kuvvetlerinden 15 modern silah, binlerce mühimmat ve diğer savaş ekipmanlarını ele geçirdi. Jeeragudem ve Kadiyanar’daki pusu büyük eylemlerdir ve geri kalanlar küçük ve orta türdendir. HKGO güçleri bu dönemde 65’ten fazla çatışmada polis, paramiliter ve komando güçlerine karşılık vermiştir.

Jeeragudem pususunun siyasi ve askeri öneminden özellikle bahsetmemiz gerekir. HKGO, Tabur sayısındaki (sayıları 750’nin üzerinde) düşman kuvvetlerini bölerek bir müfreze sayısındaki (28) kuvveti ortadan kaldırmış ve başka bir müfrezedeki 31 kişiyi de yaralamıştır. Pusu, 2020 Ekim’den 2021 Haziran’a kadar devam eden Prahar kararlı saldırısına sert bir direnç gösterdi. Düşman planını geçici olarak durdurabilirdi. Devrimci halk, parti ve HKGO arasında ‘SAMADHAN’-Prahar saldırısını yenebileceğimize dair güven aşıladı. Bu Maoist mücadele tarzı tüm gerilla üslerinde ve kızıl direniş alanlarında uygulanırsa, ‘SAMADHAN’ saldırısını yenebiliriz.

HKGO güçleri, 14 ve 15 Nisan 2022 gece yarısı Dandakaranya’daki mücadele alanındaki PLGA kamplarına polis, para-militer, komando ve Ordu ve Hava Kuvvetleri tarafından yapılan ağır drone saldırılarından savunma taktikleri uygulayarak sağ salim kurtuldu. Ülkede ve dünyada drone saldırılarına karşı geniş çaplı protesto gösterileri düzenlendi.

2022 yılında HKGO güçleri, düşmanın ‘SAMADHAN’-Prahar saldırısına misilleme olarak TCOC ve Bihar-Jharkhand, Doğu Bihar-Kuzey Doğu Jharkhand Özel Bölgelerindeki misilleme eylemlerinde dört Jharkhand Jaguar polisini ortadan kaldırdı ve birkaçını daha yaraladı.

Andhra-Odisha Sınır bölgesinde HKGO, düşmanın ısrarlı tarama ve saldırıları sırasında dört polisi yaraladı.

Geçtiğimiz bir yıl içinde HKGO güçlerinin çeşitli gerilla bölgelerinde gerçekleştirdiği gerilla eylemlerinde 14 para-militer, komando ve özel polisi ortadan kaldırdı. 54 para-militer, komando ve özel polisi yaraladı, onlardan 7 AK-47 Tüfek ve mühimmat ele geçirdi.

Bazı mücadele alanlarında halk milisleri bağımsız olarak gerilla eylemlerine girişmiş ve düşmandan silah ele geçirmiştir.

HKGO güçleri, karşı devrimci ‘SAMADHAN’-Prahar saldırısını bozguna uğratmak için bilinçli pusular, fırsat pusuları, keskin nişancı eylemleri, bubi tuzakları, uzaktan eylemler, sabotaj eylemleri, düşman malzemelerinin ele geçirilmesi, muhbirlerin ortadan kaldırılması, karşı devrimcilerin ortadan kaldırılması, halk düşmanlarının ortadan kaldırılması, polis kamplarına bombardıman / el bombaları ve TCOC’deki diğer taktiklerle saldırdı ve misilleme eylemleri yaptı. HKGO’nın gerilla savaşı gerilla üslerinin ve DHK’lerin korunmasında önemli bir rol oynadı.

HKGO güçlerine siyasi ve askeri eğitim verdik. HKGO’nun 20. Yıldönümünü 2 Aralık 2020’den 2 Aralık 2021’e kadar yıl boyunca kutladık.

Halk mücadelelerini ve halk savaşlarını koordinasyon içinde ele alarak madenciliği, endüstriyel projeleri, mega barajları ve turizm merkezlerini geçici olarak durdurabilirdik [ve durdurabildik].

Bazı mücadele alanlarında katılım kampanyasında gençleri HKGO ‘ya dahil ettik. Bu kampanyaları her yıl sürdürüyoruz. Birleşik Cephe’ye gelince, Kitle Örgütleri ve DHK’lerin güçlendirmenin bir parçası olarak çeşitli düzeylerde Devrimci kitle örgütlerinin temsilci seçim toplantıları ve Konferansları düzenlendi. Yeni liderlik komiteleri seçildi. Halk her yıl Parti, HKGO ve Kitle Örgütleri önderliğinde 26 Ocak, 15 Ağustos, 10 Şubat Büyük Bhoomkal Mücadele Günü, 8 Mart Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü, 23 Mart Anti-Emperyalist Gün, 1 Mayıs, 28 Temmuz-3 Ağustos Şehitler Haftası, 21-27 Eylül Kuruluş Yıldönümü Haftası, 7 Kasım Rus Ekim Devrimi Günü, 2-8 Aralık HKGO Kuruluş Günü gibi devrimci günleri ve protesto günlerini kutlamaktadır. Anti-emperyalist gün olan 23 Mart’ta Bhagatsingh, Rajguru ve Sukhdev yoldaşların şehitliklerini anan, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısına ve ABD, AB ve NATO’nun savaş çılgınlığına karşı çıkan ve 53. Yıldönümünde Filipinler Yeni Halk Ordusunu selamlayan toplantılar ve programlar düzenledik. Halk mücadeleleri, misilleme ve gerilla eylemleri yoluyla mücadele alanlarına nüfuz eden Brahmanik Hindutva Faşist güçlerine karşı çıkıyoruz. Dalit ve kabile halklarına yönelik saldırı ve katliamlara karşı propaganda ve misilleme programları yürütüyoruz. Brahmanik Hindutva Faşizmi karşıtı çeşitli mücadeleler yerelden merkezi düzeye kadar ülkenin her yerinde çeşitli biçimlerde devam etmektedir.

Anti-emperyalist, anti-komprador bürokratik kapitalist, anti-feodal sınıf mücadeleleri tüm hareket alanlarında genişlemekte ve yoğunlaşmaktadır. Halk son yıllarda Dandakaranya’nın Bijapur, Dantewada, Sukma, Narayanpur ve Kanker bölgelerinde yeni polis kamplarına karşı militanca mücadele ediyor. Özellikle Bijapur bölgesindeki Silinger polis kampına karşı 15 aydır devam eden mücadele, başta ülkenin ve dünyanın yerli halkı olmak üzere halkın ilgisini çekiyor. Andhra-Odisha Sınır Özel Bölgesi’nde halk, köy komitelerinin önderliğinde kahve tarlalarını işgal ediyor ve daha sonra bunları ekiyor. Telangana’da halk, hükümetin kabile halkını Telangana’dan uzaklaştıran ‘Haritaharam’ planına, kabile halkını podu (Hindistan’daki kabileler tarafından kullanılan geleneksel bir yetiştirme sistemi; çn.) topraklarından kovan halk karşıtı politikalara ve kabile bölgelerindeki işlerde kabile halkına verilen önemi azaltan 3 Numaralı Hükümet Emrine (GO) karşı mücadele ediyor. HKGO güçleri, Surjagarh, Amdai ve diğer tepelerde madencilik ve madencilik için gerekli altyapı projelerinin önünü kesmek için halkı geniş çaplı olarak harekete geçirdi ve komprador bürokratik kapitalistlerin ve hükümetin milyon rupi değerindeki mülklerini tahrip etti.

Son dönemdeki başarılar: Art arda gelen gerilemelerin ardından Maoist hareket bir kez daha sağlam bir şekilde yükselişe geçti. Son birkaç yılda sayısız madencilik projesi Maocular tarafından durduruldu, HKGO Yeşil Av Operasyonuna ve yasadışı insansız hava aracı saldırılarına başarıyla direndi ve yeni alanlara girmenin yanı sıra kaybedilen alanları da geri alıyor.

Jharkhand’daki Parasnath sıradağlarının Tarayi bölgesindeki Tesaphooli, Parvatpur, Dholkatta, Banpura ve Pandedih’te kurulması planlanan polis kamplarına karşı binlerce kişi balta, bıçak, orak, ok ve yay gibi geleneksel silahlarıyla militan eylemler düzenledi. Polis araçlarını tahrip ettiler. Onları yaktılar. Dandakaranya, Jharkhand, AOB ve Odisha’da polis, para-militer ve komando güçlerinin kamplarına, yollara ve menfezlere, polis zulmüne, pusulara, katliamlara, kadınlara yönelik zulme ve yerinden edilmeye karşı kabile köylü mücadeleleri devam ediyor. Yüzbinlerce insan bu mücadelelere katılıyor. Korona pandemisine karşı halkların sağlığını korumak için bir kampanya çağrısı yaptık ve bunu anti-emperyalist, anti-komprador bürokratik kapitalist, anti-feodal sınıf mücadelesiyle birleştirdik. Doktor ekiplerimiz tedavi ile halka hizmet verdi. Ücretsiz aşı, tedavi, geçim kaynağını kaybedenlere ücretsiz erzak ve iş imkanı sağlanması gibi taleplerle halk mücadelelerini ele aldık.

Bu vesileyle, son bir buçuk yıldır uluslararası düzlemde Hindistan’daki Halk Savaşını desteklemek için dayanışma hareketleri yürüten ICSPWI’ye ve çeşitli devrimci partilere devrimci selamlarımızı ve devrimci teşekkürlerimizi iletiyoruz. ICSPWI’nin çağrısı üzerine karşı-devrimci, stratejik ‘SAMADHAN’ saldırısına ve Prahar saldırısına karşı Uluslararası Eylem Günü’nün düzenlendiğini biliyorsunuz. Uluslararası Komünist Hareketin inisiyatifiyle 10 Şubat, 23 Mart ve 13 Eylül tarihlerinde geniş çaplı propaganda ve ajitasyon faaliyetleri gerçekleştirilmiştir.

Partinin elde ettiği başarılardan biri de gökyüzünün yarısı olan kadınların aydınlatılması, siyasi, örgütsel, askeri, kültürel ve diğer alanlardaki etkinliklerinin geliştirilmesidir. Şu anda HKGO’nda neredeyse tüm alanlarda yüzde 50’ye yakın kadın bulunmaktadır.

Parti devrimci, demokratik kültür alanlarını geliştirmeye büyük önem verdi. Bu alanlarda ezilen sınıflar, ezilen toplumsal kesimler ve ezilen milliyetler arasında devrimci, demokratik değerlerin gelişmesine yardımcı olmuştur.

Bir diğer önemli konu ise hapishanelerdeki siyasi tutukluların mücadeleleri ve onların desteğiyle sıradan tutukluların mücadelelerinin geliştirilmesidir.
Genel olarak, sınıf mücadelesini-gerilla savaşını (Halk Savaşı) tüm ülkeye yayma-yoğunlaştırma çabalarının devam ettiğini görüyoruz. Parti, HKGO ve Birleşik Cephe’yi örgütleme çabaları devam ediyor. Siyasi, örgütsel, askeri ve teknik olarak yeni deneyimler kazanıyoruz. Bu çabadaki olumlu deneyimlerin birleşimi, karşı-devrimci ‘SAMADHAN’-Prahar saldırısının yenilgiye uğratılmasına ve Hindistan Devrimci hareketinin ilerlemesine kuşkusuz yardımcı olacaktır.

Ancak, düşman tarafından yaratılan olumsuz faktörler ve zorluklar var. Başarıları korumak önemli bir faktördür. Gelecekte daha fazla zorluk, sınav ve kayıp olacağının farkındayız. Ancak hatalardan ders çıkaracak, öznel gücümüzü ve etkinliğimizi geliştirecek, halkın, dost güçlerin ve örgütlerin çoğunu kendi tarafımıza çekecek, partiyi ve halkı eğitecek taktikler benimseyecek, kayıplardan üzüntü duymama ve başarılardan büyük mutluluk duyma anlayışını ve kültürünü geliştirecek, şimdiye kadar elde edilen başarılar ve zaferler temelinde bu deneyimlerden yararlanacak, mevcut devrimci koşulları kullanacak ve hareketin mevcut durumundan kesinlikle ilerleyeceğiz. Bu nedenle Hindistan Halk Savaşının başarısı için iyimser bir bakış açısı ve güven gereklidir.

S – Eski Hindistan devleti tarafından zulme uğrayan bir grup insan da lezbiyenler, geyler, biseksüeller ve transgenderler gibi queer topluluklardır. HKP (Maoist)’in Hindistan’daki LGBT hakları hareketi ve Hindistan faşist devletinin LGBT bireylere yönelik zulmü konusundaki tutumu nedir?

C – Partimiz LGBT meselesini de Marksist (MLM) anlayışla anlamakta ve analiz etmektedir. LGBT topluluğunun cinsiyet baskısı ve ayrımcılıktan gerçek kurtuluşu, ancak sınıf baskısının ortadan kaldırılması ve insanların bakış açısında bir değişiklik yaratmak için sürekli teorik, politik, sosyal, ekonomik, kültürel ve tıbbi çabalarla elde edilir, ancak o zaman eşit yaşama ve saygı kazanma koşullarına sahip olabilirler.

Partimiz LGBT’lerin özel sorunlarını ve haklarını, tıpkı ezilen sınıfların, özel toplumsal kesimlerin ve tüm ezilen milliyetlerin insan, yurttaşlık ve tüm haklarını kabul ettiği gibi, onların hak mücadelelerini ve eski (gerici) Hindistan devleti tarafından sömürülen ve ezilenlerin mücadelelerini desteklediği gibi kabul eder. Onlar belirli fiziksel özelliklerle ve fiziksel ve ruhsal olarak özel (genetik) özelliklerle doğarlar ve toplumun bir parçasıdırlar.

Kapitalistleri ve toprak ağalarını temsil eden ve emperyalistlere kompradorluk yapan Hindistan devletinin baskı ve ayrımcılığına karşı çıkıyoruz. Hindistan vatandaşı olarak yaşam haklarına, tüm vatandaşlarla eşit olan birincil haklarına ve somut sorunla ilgili özel/özel haklar da dahil olmak üzere tüm haklara sahip olma haklarına saygı duyuyoruz.

Parti onlara gelecekteki Yeni Demokratik Hint devletinde eğitim, tıp, ikamet, istihdam, yönetim ve siyasi alanlarda olanak sağlar. Ekonomik ve sosyal güvenlik ile sağlıklı bir sosyal ve kültürel atmosfer sağlayacaktır. Ücretsiz tıbbı garanti eder ve iyi sağlık hizmeti sağlayabilecek halk yanlısı tıbbi sistem getirir. Böylece ihtiyaç duydukları ya da istedikleri şekilde tanınarak yaşayabilir, cinsiyetlerini teyit edebilir ve fiziksel ve zihinsel tedavilere, ücretsiz ilaçlara ve sağlıklı, saygılı, bilimsel bir yaşama sahip olma fırsatına sahip olabilirler. Toplumu da onlara karşı eşit ve saygılı bir tutum içinde olmaları için eğitir.

Günümüzde onların hakları için devam eden hareketleri destekler. LGBT toplumuna yönelik cinsel şiddete, sömürüye, baskıya, ayrımcılığa ve cinsel fırsatçılığa karşı çıkar. LGBT toplumu hiçbir olanaktan mahrum kalmamalıdır. Toplum için tüm güçlerini ve verimliliklerini kullanabilmeleri için onlara tüm olanaklar sağlanmalıdır.

Hintli LGBTQ+ topluluğu varoluşları ve özgürlükleri için ve İngiliz sömürgeciliği döneminden kalma LGBTQ+ karşıtı yasaları protesto etmektedir.

Gelinen aşamada, Hindistan’da LGBT hakları için devam eden hareket, sınıf mücadelesinin toplumsal gerçekliğinden kopmuş ve birey merkezli, burjuva, post-modernist ideolojinin etkisi altındadır. Hareket bunun üstesinden gelmelidir. Bu hareket, yarı-sömürge, yarı-feodal sosyo-ekonomik sistemi temsil eden ve LGBT topluluğu dışında ülkenin tüm ezilen sınıflarına faşist baskı ve acımasız sömürü uygulayan Hindistan devletini yıkmak için çalışan tüm hareketlerin bir parçası haline gelmelidir. LGBT toplumu da sömürü, baskı, sindirme ve ayrımcılık uygulayan üç düşman sınıfa, yani emperyalistlere, Hintli komprador bürokratik kapitalist ve feodal sınıflara karşı tüm ezilen sınıflarla birleşmelidir.
Emperyalizm, egemen sınıflar ve onların Hindistan devleti, toplumu hareketsiz hale getirmek için LGBT topluluğunu ayrım gözetmeksizin kullanmaktadır. LGBT topluluğuna yönelik ayrımcılığı, yoksulluklarını ve işsizliklerini paraya çevirmenin bir parçası olarak porno endüstrisini teşvik ediyorlar. Halk, özellikle de gençler arasında cinsel anarşiyi teşvik ediyorlar. Partimiz buna şiddetle karşı çıkmaktadır. Hindistan Yeni Demokratik Devleti porno endüstrisini yasaklayacaktır.

LGBT ile ilgili olarak- Parti, bir kişinin kendini kadın veya erkek veya başka bir şey (üçüncü cinsiyet) olarak tanımlayarak normal bir yaşam sürmesini kabul ederken, diğer yandan doğal olmayan bir ilişkiyi sürdürmesine ve anarşik bir şekilde birçok kişiyle fiziksel ilişkiye girmesi tutumuna karşı çıkar ve cesaretini kırar.  İlgili bireyler, doğaları gereği genetikle bağlantılı aşırılıklarına ve cinsiyete bağlı fiziksel özellikler konusunda bilimsel anlayıştan yoksun olduklarında, bu tür konulara ve (LGBT) bireylere yönelik tutum, doğal olmayan, şüpheli, saygısız ve utanç verici hale gelecektir.

Böyle durumlarda ilgili kişiler sadece toplum tarafından değil, aileleri ve yakınları tarafından da ayrımcılığa maruz kalırlar. Daha sonra da ayrı bir topluluk olarak yaşama durumuna itileceklerdir. Sosyalist devlet toplumun tüm bireylerine bilimsel bir anlayış sağlar. Bunu doğal bir şey olarak kabul edecek şekilde sıradan bir anlayış geliştirir.

Bir kesim, emperyalizmin desteklediği çarpık kültürün, cinsel anarşinin, porno edebiyat ve sinemanın ve benzeri şeylerin etkisiyle doğal olmayan fiziksel ilişkilere doğru çekilmektedir. Sosyalist devlet, kapitalist emperyalizmi, çağdışı çürümüş kültürü yok ederek ve demokratik, sosyalist kültürü yayarak toplumda sağlıklı, karşılıklı saygıya dayalı insan ilişkileri kurmak için çalışır.

S – Son olarak size Hindistan’daki devrimci siyasi tutukluların durumunu sormak istiyorum. Okuyucularımıza bu durum hakkında daha fazla bilgi verebilir misiniz?

C – Devletin halk hareketlerini, devam eden devrimci hareketi, yerinden edilme karşıtı hareketleri, işçi ve çiftçi hareketlerini, öğrenci ve gençlik hareketlerini, kamu çalışanlarını, ezilen toplumsal kesimleri, balıkçıları, işsizleri, kabile ve dini azınlık halklarını, insan hakları mücadelelerini, kadınları, engellileri, emeklileri ve mahkumları bastırmak için benimsediği yöntem ve yollar çok yönlüdür. Bunlardan ikisi önemlidir. Birincisi, silahlı kuvvetleri kullanarak acımasız ve faşist yöntemlerle mücadele eden halk liderliğini ve aktivistleri ortadan kaldırmaktır. İkincisi ise onları yasadışı bir şekilde tutuklamak ve hapsetmektir.

Silahlı kuvvetler, mahkemeler, hapishaneler ve bunlara zemin hazırlayan anayasa, çağdışı sömürücü egemen sınıfların otoritesini sağlamlaştıran ve koruyan, sürekli sömürü, baskı ve halk karşıtı politikaları serbest bırakan önemli ve hayati unsurlardır. Devlete karşı gelenleri silahlı güçler aracılığıyla ortadan kaldırmak, tutuklayıp hapsetmek, mahkemeler aracılığıyla cezalandırmak, halkın yaşamından tecrit etmek, güçlerini ve etkinliklerini yok etmek sınıflı toplumun olağan bir özelliğidir.

Hindistan’daki devrimci siyasi tutsakların durumu her geçen gün daha da kötüleşmektedir. Hindistan devleti uzun zamandan beri, özellikle de Brahmanist Hindutva Faşisti BJP’nin iktidarının başlangıcından beri, tüm demokratik hareketlere, mücadele eden örgütlere ve devrimci siyasi tutsaklara karşı çok insanlık dışı ve acımasız davranmıştır. Bunların dışında dini azınlıklara, Dalit hareketlerinin aktivistlerine, insan hakları aktivistlerine, devrimci, ilerici, demokrat, laik öğrencilere-gençlere, öğretmenlere, yurtseverlere, aydınlara, şairlere, sanatçılara, yazarlara, avukatlara, gazetecilere, bilim insanlarına, çeşitli sosyal aktivistlere, işçi ve çiftçi örgütlerinin aktivistlerine, yerinden edilme karşıtı hareketlerin aktivistlerine ve Keşmir, Naga, Manipur, Asom ve Bodo gibi milliyetlerin hareketlerinin aktivistlerine karşı düşmanca bir tutum sergilemektedir. Devlet, gerici sömürücü egemen sınıfları temsil eden hükümetlerin halk düşmanı, ülke düşmanı, hain politikalarını sorgulayan herkesi bastırmak için çeşitli yasadışı yöntemler izliyor ve bunu yapmak mümkün olmadığında onları parmaklıklar ardına koyuyor. Kendi Anayasasını fena halde ihlal ediyor, faşizanlaştırıyor ve safranlaştırıyor. (Hindu milliyetçiliği, çn.) Davaları, komplo davalarını ayrım gözetmeksizin yürütüyor ve tutuklamalar yapıyor. Batı Bengal ve Kerala hapishanelerindeki Maoist mahkumlar siyasi mahkum olarak tanınma hakkı için mücadele ettiler ve bunu başardılar. Ancak Hindistan’ın komprador egemen sınıfı, ülkenin dört bir yanında hapishanelerde çürüyen siyasi mahkumları tanımadı. Bunun nedeni baskıcı politikalarıdır.

Eski Hint devleti için sorgulayan sesleri ve muhalifleri parmaklıklar ardına hapsetmek yeni bir şey değildir. Bu mirası İngilizlerden devralmıştır. Hindistan devleti sadece sosyal, ekonomik ve siyasi olarak değil aynı zamanda anayasal olarak da kast, sınıf ve cinsiyet ayrımcılığı yapmaktadır. Bu durum merkezi ve tüm eyalet hükümetlerinde devam etmektedir. Siyasi mahkumlara karşı da uygulanmaktadır.

Dünya, merkezdeki Modi hükümetinin ana akım siyasi partilerin ve Keşmir’deki yerel partilerin liderlerini ve aktivistlerini hapse tıktığının ve ardından Keşmir’e verilen özel özerkliği iptal ettiğinin farkındadır. Modi son 9 yıldır, Indira Gandhi döneminden daha fazla faşizm ve olağanüstü hal uygulamaktadır. Binlerce Müslüman ve Dalit insan parmaklıklar ardında.

Elinde faşist UAPA ile NIA gibi zalim istihbarat teşkilatlarını kullanarak sürekli kontroller yapmak; evlere yasadışı ekipman yerleştirmek ve bunları ele geçirdiklerine dair sahte belgeler oluşturmak; komplo davalarını yürütmek için Pegasus gibi uygun yazılımları dışarıdan bilgisayarlara sokmak ve UAPA’yı daha zalim düzenlemelerle değiştirmek normal bir özellik haline gelmiştir.

Massachusetts Institute of Technology’nin (ABD) bilişim uzmanlarından oluşan bir ekibin Bhima-Koregaon davasında bu durumu ortaya çıkardığını biliyorsunuz.

Bhima-Koregaon davasında kabile hakları aktivisti olan 85 yaşındaki Peder Stan Swamy’yi su içemeyecek durumda olduğu halde pipet vermeyerek ve asgari tıbbi imkanlardan mahrum bırakan devlet budur. Ağır hasta ve yaşlı olan devrimci şair Varvara Rao ve sosyal aktivist Sudha Bharadwaj’a şartlı kefalet ya da ev hapsi gibi katı koşullar uygulanması dışında geri kalanlar neredeyse dört yılı aşkın bir süredir hapishanede çürümeye terk edilmiş durumda. Delhi Üniversitesi Ramlal Anand Koleji’nde İngilizce öğretim görevlisi olan yüzde 90 engelli Yoldaş Saibaba’ya tekerlekli sandalye gibi asgari olanaklar sağlanmıyor.

61 yaşındaki Yoldaş Narmada, Partimizin Dandakaranya Özel Bölge Komitesi Sekreterliği üyesi ve Dandakaranya kadın hareketinin lideri, 2019 yılında yüksek evre kanser tedavisi gördüğü sırada tutuklandı. Bombay hapishanesine konuldu ve tedavisi reddedildi. Sonunda bir bakımevinde ölümünü beklemek zorunda kaldı. Eşi Yoldaş Kiran da şehirdeki hapishanedeydi ancak son dakikalarında onunla görüşmesine izin verilmedi. Mahkeme izin vermesine rağmen, hapishane yetkilileri kasıtlı olarak onu ancak ölümünden sonra görmesine izin verdi.

Dandakaranya Kadın Hareketi lideri ve Dandakaranya Parti Sekreterliği Üyesi Yoldaş Narmada, 9 Nisan 2022 tarihinde zalim faşist devlet tarafından şehit edildi.

MK’nin kıdemli üyeleri Yoldaş Barun, Yoldaş Tapas, Yoldaş Vijay, Yoldaş Chintan, uzun süreli hapislikleri sırasında uygun olanaklardan mahrum bırakıldıkları için serbest bırakıldıktan kısa bir süre sonra şehit oldular. MK üyeleri Sumit (Amitab Bagchi) ve Asutosh yoldaşlar on yılı aşkın bir süredir hapiste tutulmaktadır. Polit Büro üyesi, Naxalbari kuşağından 76 yaşındaki Yoldaş Kishanda 5 çeşit kronik hastalıktan muzdarip. Uygun tedaviden mahrum bırakılıyor ve onu hapishanede öldürmek istiyorlar. Yoldaş Sheela da dört çeşit kronik hastalıktan dolayı tedaviye gittiği için onunla birlikte tutuklanmış ve komplovari davalarla hapse atılmıştır. Batı Ghats Özel Bölge Komitesi Sekreteri Yoldaş Vijay (BG Krishnamurty), yaşlı vatandaş, MKM Yoldaş Kanchan (Arun Kumar Bhattacharya), MKM Yoldaş Jaspal (Vijay Kumar Arya) hapis ve işkence ile karşı karşıya. 71 yaşındaki Yoldaş Kanchanda çeşitli kronik hastalıklardan muzdariptir ancak tedavi görmesi engellenmektedir. Tüm yoldaşlar hapishanelerde Kızıl Bayrağı dalgalandırıyor.

Çeşitli düzeylerdeki yerel örgütlerin binlerce parti lideri, kadrosu ve yoldaşı uzun süredir hapiste yargılanmaktadır. Haklarında sahte deliller oluşturularak uzun süreli cezalara, müebbet ve idam cezalarına çarptırıldılar. Bihar’daki Sinari davasında Jehanabad bölge mahkemesi tarafından 10 yoldaş idam, üç yoldaş da müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Bara davasında dört yoldaşın idamına ilişkin temyiz dilekçesi son iki yıldır Başkanlık makamında beklemektedir. Sonunda Başkan, yaşadıkları sürece hapiste kalmaları gerektiğine dair emir verdi. Munger bölge mahkemesi beş kabile çiftçisi aktivistine ölüm cezası verdi. Jharkhand’da, Doğu Bihar-Kuzey Doğu Jharkhand Özel Bölge Komitesi üyesi Yoldaş Praveer, Dumka bölge mahkemesi tarafından ölüm cezasına çarptırıldı. Tüm bunlar, Indira Gandhi tarafından dayatılan olağanüstü hal döneminde devrimci köylü gerilla aktivistleri Bhoomayya ve Kishtagoud’un yasadışı ve komplocu bir şekilde asılmasının devamıdır. Bu, Bhagat Singh, Rajguru ve Sukhdev gibi savaşçıların bundan birkaç on yıl sonra İngiliz sömürgeciler tarafından asılmasının devamıdır.

Polis, mücadele alanlarımızdaki çocukları, yaşlıları, kadınları, hamileleri ve hastaları ayrım gözetmeksizin tutuklamakta ve teslim olmuş gibi göstermektedir. Teslim olmayanlar ise pusularda öldürülüyor. Birçoğuna sahte davalar açılıyor ve hapse atılıyor. Yargılanmadan yıllarca hapiste kalıyorlar ve acınası bir durumda yaşıyorlar. Hapishanelerde her türlü tıbbi yardımdan mahrum bırakılıyorlar. Koşullar insanlık dışıdır. İnsanlık dışı koşullar travma yaratıyor. Tüm bunlar birkaç kişinin ölümüne yol açıyor. Bu tür olaylar ailelerine bildirilmemektedir.

Mahkemeler, yıllarca süren soruşturmaların ardından sahte deliller elde edemedikleri için birçok kişiyi serbest bırakmak zorunda kalıyor. Uzun süre hapiste kalanların aileleri ekonomik sorunlar yaşamaktadır. Aile üyeleri ruhsal bunalıma girmekte ve bazıları akıl hastalığına yakalanmaktadır. Çocukların hayatları altüst olmuştur. Bazı aileler dağılmış durumda.

Bu yeni bir örnek. Polis ve para-militer güçler, HKGO onları pusuya düşürdüğünde Dandakaranya’nın Güney Bastar bölümünün Burkapal köyüne arama operasyonuna gitti. 25 CRPF personeli hayatını kaybetti ve 31’i yaralandı. HKGO onlardan 24 otomatik silah ele geçirdi. Daha sonra polis ve para-militer güçler Burkapal’ı çevreleyen köylere saldırdı ve 122 kabile çiftçisini tutukladı. Sahte davalarla yargılandılar ve hapse atıldılar. İçlerinden biri ağır hastalandı ve hapishanede son nefesini verdi. Aralarında bir kadının da bulunduğu 121 kişi 5 yıl 3 ay sonra yerel mahkeme tarafından suçsuz bulunarak serbest bırakıldı. Yanlış davaların gelişigüzel açılmasının boyutu, yanlış delillerin bile mevcut olmamasından anlaşılmaktadır. Televizyon kanalları 122 ailenin acınacak durumunu gözler önüne sermiştir. Merkezi ve eyalet hükümetleri, yıllarca süren tarihi köylü mücadelesi sırasında yüzlerce çiftçiyi tutukladı. Hükümetler Samyukta Kisan Morcha ile anlaşarak onları serbest bırakmayı kabul etse de birçoğu hala hapiste.

Hindistan hapishanelerinin durumu çok içler acısıdır. Mahkumlar ve yargılanmakta olan tutuklular birçok zorluk çekmektedir. Hapishane yönetmeliği çok eskidir. Bu, 1894 yılında İngilizler tarafından hazırlanan hapishane yönetmeliğinin bir kopyasıdır. Hindutva faşisti Modi hükümeti bunu bürokratik olarak yasal formlara dönüştürmekle uğraşıyor. Bu arada tutuklu ve hükümlülere hapishane yönetmeliğine göre bile gerekli kolaylıklar sağlanmıyor. Hapishaneler İngiliz döneminden çok daha fazla sayıda mahkumla doludur. Örneğin, Chhattisgarh hapishanelerinin kapasitesi 6070 iken, 16.000’den fazla mahkum bulunmaktadır. Mahkumlara düşük kaliteli pirinç, yağ, bakliyat ve sebze veriliyor ve bunlar da kotaya uygun değil. Yiyecekler normalde çürümüştür. Sabunlar, macunlar, giysiler ve iç çamaşırları yetersizdir. Birçok mahpus bunları ailelerinden temin etme şansına sahip değildir. Yoksul mahkumların yaşamları çok daha sefil. Günlük cüzi ücretlerle ağır işlerde çalıştırılmaktadırlar. Kadın mahpuslar çok daha sefil durumdadır. Ataerkil bir baskı var. CC TV kameraları (güvenlik kameraları, çn.) koruma adına tüm hapishanelerde normal bir özellik haline gelmiştir. Kadın mahkumlar mahremiyetten yoksundur. BJP ve Sangh Parivar’ın iktidarından bu yana vejetaryen olmayan yiyecekler, yumurta ve diğer besleyici yiyecekler verilmiyor. Hapishane yetkilileri sınırsız yolsuzluk ve zulüm yapmaktadır. Bihar, Jharkhand ve diğer hapishanelerde kupon sistemi devam etmektedir. Kabile bölgelerinde mahkumlara kahvaltı çayı olmadan çorba veriliyor. Memurların yardımıyla hapishanelerde ceset ticareti de yapılıyor. Zenginler, siyasi liderler ve mafyalar hapishanelerde her türlü imkan ve lüksü elde etmektedir.

Davalar yıllarca ve hatta bazen onlarca yıl boyunca refakatçi yokluğu gerekçesiyle mahkemeye çıkarılmadan uzatılmaktadır. Polis mekanizması insanları, hareketin aktivistlerini, halk hareketinin liderlerini ve aktivistlerini ve partimizin liderlerini ve aktivistlerini tutukluyor ve çok sayıda sahte dava açıyor. Yargılama süreci uzuyor. Birkaç kişi hakkında dava açılmasına rağmen, suçsuz bulunarak serbest bırakılanlar hapishane kapısında yeniden tutuklanmakta, yeni davalar açılmakta ve hapse atılmaktadır. Dandakaranya Özel Bölge Komitesi üyesi Madkam Gopanna yoldaş son 15 yıldır hapisteydi. Hapishane kapısının yakınında iki kez tutuklandı ve bir kez daha hapse gönderildi. Normalde Chhattisgarh, Madhya Pradesh, Odisha, West Bung ve Asom gibi birçok eyaletin mahkemelerinde kefalet verilmiyor. Yargılamanın tamamlanması ve suçsuz bulunarak serbest bırakılmaları gerekiyor. Bunun başka bir yolu yok. Birçok bölüm altında çok sayıda dava olduğunda, tüm cezalar aynı anda (eşzamanlı olarak) uygulanmaz. Cezalar tek tek ele alınmaktadır. Bu durum İngiliz sömürgecilerinin durumunun da ötesindedir. Tutuklamadan itibaren dört ay içinde sanıklar hakkındaki tüm davaların kayıt altına alınması ve birleştirme uygulamasının hayata geçirilmesi için güçlü bir harekete ihtiyaç vardır.

Şu anda yargı, Brahmanik Hindutva BJP hükümetinin yönetimi altında günden güne faşize edilmektedir. Yüksek Mahkeme, Gujarat’ta Hindutva güçleri tarafından Müslümanların katledilmesiyle ilgili Zakia Jafri dilekçesini karara bağlayarak Modi ve Amit Shah’a temiz notu verdi. Sosyal aktivist Teesta Seetalvad aynı gün tutuklandı. Gandhian sosyal aktivist Himanshu Kumar, 2009 yılında Dandakaranya’da silahlı polis güçleri tarafından Gompad-Singaram’da katledilen 16 kabile üyesinin ailelerine adalet sağlanması için dilekçe verdi. Mahkemenin zamanını boşa harcadığı için kusurlu bulundu ve 5 yüzbin rupi ya da iki yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. Tüm dünya şok oldu ve bu tutuma karşı sesini yükseltti. Yüksek mahkeme dolaylı olarak mahkemelere dava açılmamasını ve dava açılması halinde halinde dava açılacağını söyledi.

Raipur’daki (Chhattisgarh’ın başkenti) Merkez Hapishanesi’nin gardiyan yardımcısı Varsha Dongre, polisin kabile mahkumlarına yönelik insanlık dışı davranışlarını ifşa eden bir facebook paylaşımı nedeniyle görevden uzaklaştırıldı.

Sukma bölgesi ek sulh yargıcı Prabhakar Gwal 2016 yılında açığa alınmış ve daha sonra yüzlerce kabile mensubunu hapse göndermeyi kabul etmeyince görevden alınmıştı. Aadhar kartı gibi kimlik belgeleri ibraz edilmediği sürece bunun mümkün olmadığını söylemişti.

Bu konuda önemli bir hususun dikkatinize sunulması gerekiyor. Hapishanedeki yoldaşlar insanlık dışı koşullara karşı ve haklı talepleri için sürekli mücadele ediyorlar. Geçici olarak bir dereceye kadar daha iyi sonuçlar elde ediyorlar. Partimizin liderleri ve aktivistleri hapishanelerde sıradan mahkumları örgütlemekte ve onların hakları için mücadele etmektedir. Hapishanelerde devrimci günler ve protesto günleri düzenliyorlar. Hapishaneleri sınıf mücadelesi, çalışma ve eğitim merkezleri haline getiriyorlar. Yoğun baskılara, işkencelere, zulümlere kararlılıkla ve cesaretle karşı koyuyor ve siyasi çabalarını sürdürüyorlar.

Hapishane yoldaşlarının mücadelelerinde kadın siyasi tutsaklar ön saflarda yer alıyor. Küçük bir örneği dikkatinize sunuyoruz. Partimizin kadın aktivistlerinin öncülüğünde kadın tutsakların 2013 yılında Chhattisgarh’daki Jagadalpur Merkez hapishanesindeki mücadelesi muhteşem bir zafer kazandı. Mücadele, tutukluların her mahkeme ertelemesine götürülmesi, hastalara acil tıbbi tedavi sağlanması, hastanede onlara eşlik edilmesi, kadın mahkumlara ayrı bağımsız mutfak verilmesi ve mutfak görevindeki kadın mahkumlara günlük ücret verilmesi gibi haklar elde etti.

Öte yandan, hapishanelerde yoldaşlar mücadelelerini desteklemek için farklı demokratik güçleri örgütlüyor, böylece hapishane dışında dayanışma mücadeleleri yürütüyor ve serbest bırakılmaları için yasal yardım (adli yardım) ayarlıyor. Bu amaçla ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorlar. Her halükarda, bu yönde çalışmak için avukatları, demokratları ve hak aktivistlerini gerekli ölçüde örgütlememiz gerekiyor.

Parti, İngiliz emperyalizmine karşı tutsakların hakları için 64 gün boyunca süresiz açlık grevi yapan devrimci kahraman Jatin Das Yoldaş’ın şehadeti vesilesiyle 13 Eylül’de devrimci insanları hapishanedeki yoldaşların mücadelelerine destek için seferber etti. Aydınlar ve demokratlar günü kutladı. Hapisteki yoldaşların aileleriyle görüşmek için çok sayıda görüşme organize etti, mümkün olduğunca destek verdi, mitingler, toplantılar ve seminerler düzenledi. Avukatlar aracılığıyla hukuki yardım sağlamak için çaba sarf etti. Siyasi tutukluların serbest bırakılması için komiteler, örgütler ve adli yardım komiteleri oluşturdu ve bunları yaygınlaştırdı.

Öte yandan hapishanedeki yoldaşlarımız hapishaneden kaçmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Jehanabad hapishanesinden firar, Dantewada hapishanesinden firar, Lakhisarai mahkemesine gerilla eylemi, Chaibasa hapishanesinden firar-1, 2, Rourkela ıslahevinden 6 devrimci çocuğun firarı, Giridih mahkumlarının eskort aracına gerilla eylemi, Dantewada ıslahevinden devrimci çocuk örgütünün 9 üyesinin firarı bunlara birkaç örnektir. Jehanabad hapishanesinden firar ve Giridih eskort aracına saldırı, partinin dışarıdan desteğiyle gerçekleşen eylemlere örnek olarak gösterilebilir. Bir başka örnek de Lakhisarai mahkemesine eskort polis tarafından getirilen bir PBM’nin özgürleştirilmesidir. Ancak yoldaşların özgürleştirilmesi ve hakları için sürdürülen çeşitli girişimler, düşmanın yoğun saldırısı, kent hareketinin ve demokratik hareketlerin sınırlılıkları ve zayıflıkları nedeniyle az da olsa devam etmektedir. Partimiz, hareketimiz ve halkımız hapisten kaçma konusunda kahramanca bir devrimci geleneğe sahiptir. Naxalbari sırasında yoldaşların şehit olduğu hapishane firarları yaşandı. AP SC sekreteri Kondapalli Visakha hapishanesinde hastaneye getirildiğinde, o ve başka bir SCM polisten özgürleştirildi. AP SC sekreteri Shyam da dahil olmak üzere dört yoldaş 1987 yılında üç Tüfekle birlikte Adilabad hapishanesinden kaçtı. Ancak ülkedeki ve hapishanelerdeki ağır baskı ve bürokratik yönetimin mevcut koşullarında hem içeriden hem de dışarıdan girişimleri yoğunlaştırmamız gerekiyor.

Bu yıl ICSPWI’nin girişimi ve özel çabasıyla 13-19 Eylül 2022 tarihleri arasında Hintli siyasi tutukluların serbest bırakılması, onlara destek verilmesi ve Modi liderliğindeki BJP hükümeti ile Chhattisgarh’daki Bhupesh Baghel liderliğindeki Kongre hükümetinin hareket alanlarımıza yönelik ortaklaşa gerçekleştirdiği ağır insansız hava aracı saldırılarının durdurulması için eylem haftası düzenlenecektir. Partimizin MK’sı ICSPWI’nin çağrısını takdir etti ve başarılı olması için çağrıda bulundu.

Filipinler, Türkiye, Peru, Galiçya, Afganistan gibi tüm ülkelerdeki ve Hindistan da dahil olmak üzere devrimci hareketin tüm ülkelerindeki siyasi mahkumların koşulsuz olarak serbest bırakılması talepleriyle siyasi mahkumlar için dünya çapında militan, örgütlü bir dayanışma hareketi inşa etmeye, güçlendirmeye şiddetle ihtiyaç vardır. Sosyal, siyasi mücadeleler kapsamında tutuklanan ve hapishanede bulunan herkese siyasi mahkum statüsü verilmeli; mahkumların, özellikle de siyasi mahkumların ve kadın mahkumların haklarının ihlal edilmesine ve onlara yönelik zulüm ve baskılara son verilmeli; hapishane yönetmelikleri yeniden düzenlenmeli, hapishanedeki koşullar onlara göre iyileştirilmelidir. Partimiz, ICSPWI’nin çabalarının bu yönde ilerlemesini ummaktadır. Hindistan’da bu konuda çaba göstereceğini beyan eder ve hareketin giderek gelişeceğine inanır.

Karşı-devrimci operasyonlara karşı ve Hindistan Devrimi ile dayanışma içinde devrimci grafiti, Essen, Almanya, 2021.

Kaynak: https://libyajamahiriya.medium.com/interview-with-the-general-secretary-of-the-communist-party-of-india-maoist-3cdc611319fb