İŞGALE GEÇİT VERMEYECEĞİZ!
Türk devletinin ulus devlet inşasının 100. yılına giriliyor. Tek bir ulus yaratmak için bu toprakların kadim halklarını soykırımcı katliamdan geçiren, mal varlıklarına el koyan, yerlerini işgal eden, varlıklarını tarihten silmeye, dilini koparmaya çalışan Türk devletinin yüz yıl sonra geldiği yer koskocaman bir “bekaa sorunu” dur. Türk devleti kendini yeniden var etmenin-yeniden üretmenin krizini yaşıyor. Kapitalist-faşist ve işgalci sömürgecilik Türk devletinin karakteridir. Sınıfsal pozisyonu ve siyasal karakteri ancak genişletilmiş ve derinleştirilmiş biçimde dünün tekrarından başka bir şey yapmaya el vermiyor. AKP-MHP faşizmi bu tarihsellikten besleniyor. Avrupa’nın kapılarından-Asya’ya-Ortadoğu’ya hayal kuruyor, siyasal ufuklarına yeni Osmanlıcılığı yerleştiriyor. Ancak hayal gerçeğin yerine ikame edilemez. Gerçek şudur ki; bugün Türkiye halkları büyük bir yoksulluk yaşamaktadır. İliği sömürülünceye kadar çalışan emekçiler, ekmeğe muhtaç hale getirilmiştir. İşçinin ürettiği değer kapitalist sınıfın karına kar katarken yoksul emekçi aç, sefil, perişan haldedir. İtiraz eden, eleştiren kararlılıkla sokağa çıkan halkın sırtında sopa, önünde hapishane kapısı vardır. AKP-MHP faşizminin halkın yararına, refahına yapabileceği hiçbir şey yoktur. Savaş ve işgalden beslenmektedir. Onun elindeki tek güç polis, ordu, faşist çeteler, işbirlikçi hainler, yalan kusan medyadır.
2015’te devreye konulan darbeyle yürütme, yargı ve yasamanın Erdoğan ve şürekasının elinde merkezileştirmiş olması, işçileri, emekçileri, kadınları, gençleri zapt u rapt altına alması ve dağlara kentlere asker-polis yığmasına rağmen rejim krizinin derinleşmesini durduramadı. İstediği zaferi elde edemedi.
AKP-MHP faşizmi dağlarda ve kentlerde gerilla ve milisin ateş altında eylem yapma, mevzilerini savunma kararlılığını ve başta kadınlar ve ezilen cinsel kimlikler olmak üzere halkın direnişini kıramadı. İşçi eylemleri yayılmakta, demokratik hakları için sokağa çıkanların kitleselliği günden güne artmakta.
Hergün hergün Haziran ayaklanmasına atıfta bulunmaları boşuna değil. Tam bir burjuva sezgiyle olmakta olanın farkındalar. Dipten gelen dalganın yeryüzünü sarsması kaçınılmaz!
İşgale geçit vermeyeceğiz!
İşgal alanlarını genişletmek, Kürtleri tarih sahnesinden silmek için AKP-MHP faşizmi bir kez daha topyekün bir savaşa girişti. İşe yaraması muhtemel yedek güç şovenizmi harekete geçirmek, milliyetçi hezeyanla halkı yeniden arkasında toplamaktan başka bir çıkar yol bulamıyor.
17 Nisan’da AKP-MHP faşizmi yanına yeni yetme burjuvaları, KDP-Barzani’leri de savaş arabasının arkasına takarak dağlarımıza yeni bir sefer başlattı. Ancak gerilla Garê direnişinin tecrübesiyle Zap, Avaşîn, Metina, Kurujahro’da büyük bir direnişle bu sefere geçit vermedi, vermiyor. Türk devleti ve işbirlikçileri, bu direnişi kimyasal silahlarla kırmak istese de sonuç alamıyor. Özgürlük gerillaları bedenlerinden, iradelerinden geçilmez bir kale inşa ediyor, insanı ve doğayı savunuyor. Bu destansı direnişte yer alan başta YJA-STAR gerillaları olmak üzere tüm gerilla güçlerimizi selamlıyoruz
Rojava kadın devrimini savunmaya devam edeceğiz!
Faşist AKP-MHP diktatörlüğü büyük bir konseptle kendi önünü açmaya çalışıyor. Bölgedeki emperyalist devletler arasındaki ilişki ve sürtünmeleri fırsata çevirmek için atağa geçiyor. Rusya-Ukrayna-ABD-NATO bağlamında ortaya çıkan hegemonya mücadelesinde kendisi için bir pay kapmak istiyor. Aynı zamanda ezeli düşman bellediği Kürt halkına ve onun devrimci demokratik tüm yapılarına, kazanımlarına karşı harekete geçiyor. Türkiye halkı yeni bir işgalin toplumsal kuvveti yapılmak için gazeteci kılığındaki istihbaratçılar harekete geçmiş durumda.
Rojava’da gerçekleşmiş halkçı, devrimci demokratik ve kadın devrimi olarak kendini varetmiş tüm ezilen kadınların, cinsel kimliklerin ve emekçi halkın ileri mevzisi dağıtılmak, tasfiye edilmek, Kürtlerin, Arapların, Türkmenlerin, Çeçenlerin, Süryanların, Êzidilerin, Ermenilerin özgür yurdu çete kemeriyle boğulmak isteniyor.
Efrîn, Girê Spî, Serêkaniyê işgal edildi. Buralara Türk devletinin desteklediği çeteler, DAİŞ’in türevleri yerleştirildi. Bu işgalden Türkiye emekçi halkları zerrece bir fayda sağlamamıştır. Ne lokması büyümüş ne de özgürlük alanları genişlemiştir. İşgal ve savaş toplumsal bir çürümeden başka bir şey yaratamaz. Savaş, işgal istikrar getiremez. Halkımız bu gerçeğin farkındadır.
Savaş ve işgal yoksulun elindeki son lokmayı da almaktır. Kadın bedeninin ve emeğinin azgın sömürüsüdür. Emekçi halk için iğne ucu kadar bir yararı yoktur. Başta kadınlar bu savaş ve işgal arabasının arkasına asla takılmamalı ve tam karşısında bir duruş sergileyerek halkların eşitliği ve birliği için mücadele bayrağını yükseltmelidir.
Bu halk bağrında Gezi ayaklanmasını, Kobanê serhildanını yaratan bir halktır. Rojava Kadın devrimine yönelik tasfiyeci saldırıya izin vermeyecektir. Bizler Kadınların Birleşik Devrim Hareketi olarak devrimimizi her yerde savunacak, işgalcilere geçit vermeyeceğiz. Bir kez daha:
No Pasaran!
Türkiye emekçi halklarının, Kürt halkının ve yurdunun başına bir karabasan gibi çökmek isteyen AKP-MHP faşist diktatörlüğü amacına ulaşamayacaktır. 8 Mart’ta, Newroz’da, 1 Mayıs’ta, tecrite karşı yürüyüşte, grevlerde ve direnişlerde kadınlar ve emekçi halkımız ayaktadır. Zindanlarda tutsaklar büyük bir direnme savaşı vermektedir.
Türk, Kürt, Arap, Süryani, Êzidi, Ermeni, Laz, Arnavut, Pomak, Roman, Alevi, kadınlar ve tüm yoksullar, işçiler, emekçiler bu köhnemiş, kadın düşmanı, insanlık düşmanı, doğa düşmanı sistem ve onun avanesi AKP-MHP faşizmiyle kader birliği yapmayacak onun çöplüğünde debelenmeyecektir. Onun için tek yol vardır işgale, sömürgeciliğe, yoksulluğa, kadın cinsinin kırımına karşı ayağa kalkmak ve sırtındaki bu keneyi koparıp atmak!
Ataerkil faşist sistem yenilecek, kadınlar kazanacak.
Faşizme karşı savunmamızı yükseltelim, saldırıya geçelim.
Kadınların Birleşik Devrim Hareketi Genel Konseyi
15 Haziran