Özgürlük ve Eşitlik için Kadın Devrimine!
Mirabel Kardeşlerden Helbest’lere kadar kadınlar ataerkil devletten hesap sormaya devam ediyor. 62 yıl önce Dominik’te faşist Trujillo diktatörlüğüne karşı Patria, Minerva ve Maria Teressa kardeşlerin erkek devlet şiddetine karşı çırptığı kanat bugün Kürdistan’da, İran’da, Türkiye’de faşist, ataerkil devletten hesap sorma cüretiyle sokaklarda, kampüslerde, fabrikalarda, tarlalarda ve dağlarda yankı buluyor.
Faşist Trujillo diktatörlüğünün yarattığı sessizliği örgütlenme cesaretleri ile kıran ve tarihe özgürlüğün kelebekleri olarak isimlerini yazdıran Mirabel Kardeşlerin mücadelesi tüm dünyada kadınların ve ezilen cinsel kimliklerin erkek devlet şiddete karşı mücadele gününe dönüştü. O günden bugüne kadınlar, ezilen cinsel kimlikler ataerki ve heteroseksizme karşı sokakları doldurmaya, haklarını sökerek almaya devam ediyorlar. Ataerkinin her türlü yüzüne karşı, özgürlük ve eşitlik için kadın devrimini örüyorlar.
İşgale, Erkek Egemen Şiddete Karşı Harekete Geç!
Rojava devriminde kadınların büyük bedeller ödeyerek elde ettiği kazanımlar işgalci saldırılarla yok edilmek isteniyor. Bölge ve tüm dünya kadınlarına umut olan Rojava toprakları faşist Türk ordusu tarafından bombalanıyor. Kadın ve çocuklar katlediliyor. Kadın özgürleşmesinin simgesi olan Rojava topraklarında halklar, kadınlar, QSD-YPG-YPJ ile omuz omuza, direniyor devrimi savunuyor. Çîçek Harûnî, Hediye Ebdullah şahsında işgalci saldırılarda ölümsüzleşen yoldaşları anıyor mücadelelerini büyütme sözümüzü yükseltiyoruz.
Faşist, ataerkil devlet şiddeti karşısında devrimci şiddete başvurarak yaşamı özgürleştirmenin savaşını veren gerillaya, faşist TC devleti ve onun bugünkü temsilcisi AKP/MHP hükümeti kimyasallarla saldırıyor. Başur ve Bakur Kürdistan’da özgürlük gerillaları bütün kuşatma ve saldırıları direnişleriyle kırarken Helbest Koçerin, Mava Roj, Ruksen Zagros, Zinarin Cudi, Delal Şoreş yoldaşlar 12 erkek yoldaşla birlikte Zap’ta ölümsüzleşti. Kullanımı yasak olan kimyasal silahların ve zehirli gazların arasında savaş tünellerinde onurluca direnip zafer sözümüz oldular. Erkek devlet şiddetine karşı bütün kadınları ve ezilen cinsel kimlikleri mücadeleyi yükseltmeye çağırdığımız bugün de başta Zap’ta ölümsüzleşen 17 yoldaşımız olmak üzere, tüm bu işgalci saldırılar karşısında direnişi sürdüren yoldaşlarımızı selamlıyoruz. Kendi askerlerini dahi benzin döküp yakarak savaştaki yenilgisini gizlemeye çalışan bu ataerkil devlet aklına karşı bütün kadınları ve ezilen cinsel kimlikleri 25 Kasım vesilesiyle harekete geçmeye, direnişi ve mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz!
Erkek devlet şiddetine karşı: Jin, Jiyan, Azadi!
Faşist devlet, başta devrimciler olmak üzere tüm toplumsal muhalefet güçlerine, ilericilere yönelik saldırılarını sürdürüyor. Sansür yasasıyla, özgür basın üzerindeki baskı arttırılarak gerçeklerin gizlenmesi, yönetilebilir bir toplum oluşturulması amaçlanıyor. Bu faşist saldırganlıkla paralel olarak günlük politikalarla erkek egemenliğini güçlendiriyor. Ataerkil aile yapısını kurumsallaştırmak, kendi tabanını konsolide etmek için kadınların ve ezilen cinsel kimliklerin kazanılmış hakkı olan İstanbul Sözleşmesi’ni bir gecede iptal edebiliyor. Sözleşmesine sahip çıkmak için mor, kızıl ve gökkuşağı bayraklarıyla alanları dolduran kitlelere karşı cinsiyetçi faşist saldırılarıyla, erkek yargı sistemiyle hakları için sokaklardan vazgeçmeyenleri kuşatmaya çalışıyor. Anayasanın 41. maddesinde yer alan ‘aile’ tanımında değişikliği gündemleştiriyor. Bununla kadın ve erkeğin fıtratında eşitlik olmadığı fikri inşa edilmek isteniyor. Dini nikahın yasalaştırılması, çocuk evliliklerin resmileştirilmesi amaçlanıyor. Kadının yegane görevinin anne, eş olarak tanımlanarak, ev içinde toplumsal cinsiyet rollerinin güçlendirilmesi, erkeğin kadın üzerinde her türlü tahakkümünün meşrulaştırılması amaçlanıyor. Değişiklik aynı zamanda kadının ev içindeki emeğinin hiçleştirilmesi anlamına geliyor. Böylelikle erkek egemen iktidar korunmuş, erkek yargının da desteğiyle kadın üzerindeki her türlü şiddetin üstü örtülmüş olacak. Sermaye ve erkek egemenliği güçlendirilerek faşist iktidar güvenceye alınmış, İslamcı geleneksel ataerkil aile yapısının ideolojisi güçlendirilmiş olacak.
Cinsiyetçiliğe, Irkçılığa Karşı Jin, Jiyan, Azadi
Faşist AKP/MHP hükümeti Kürt halkına soykırımı dayatırken, Kürt kadınların kısırlaştırılması siyasetini güncelliyor. Kendi tabanına ise yerli-milli çocuk doğurma talimatıyla cinsiyetçi ırkçı politikayı kadın bedeni üzerinden topluma empoze ediyor. Kadınların neyi ve hatta nasıl giyeceklerine kadar her şeye müdahale eden erkek ataerkil devlet bütün sistem partileriyle başörtüsü üzerinden pazarlık ve yarışa devam ediyor. Kadınların başörtüleriyle eğitim, çalışma hakları gibi tercih ettikleri her meslek ve iş kolunda var olma haklarını güvence altına almak bahanesiyle pazarlık sürdüren faşist AKP/MHP hükümeti de CHP gibi Kemalistler de kadınlara ve ezilen cinsel kimliklere bir güvence olamaz! Başörtülü kadınlara adeta ön koşul olarak ezilen cinsel kimliklere yönelik nefreti dayatıyor. Ancak bütün bu çabaları toplumun belirli bir kesiminde karşılık bulsa da kadınlar yoksulluğa, açlığa, köleliğe, demokratik kazanımların gasplarına karşı sokaklardan vazgeçmiyor. Erkek yargı sistemi Türkiyeli ve Kürdistanlı kadınları ve ezilen cinsel kimlikleri susturamayacak. Patriyarkal heteroseksist devletin griliğini mor, kızıl ve gökkuşağı bayrakları boğacak!
Özgürlüğün ve Devrimin Sesi Her Yerde
İran’da Jina Mahsa Amini’nin molla rejimi güçlerince katledilmesinin ardından sokakları dolduran kadınların ve ezilen cinsel kimliklerin öfkesi her cinsiyetten işçi ve emekçilerin grevleriyle, öğrencilerin boykotlarıyla devam ediyor. Rojhilat Kürdistanı’nda esnaf kepenklerini kapatıyor. Başta kadınların ve ezilen cinsel kimliklerin olmak üzere halkın haklı öfkesi karşısında molla rejimi, erkek iktidarın karakterine uygun olarak her türlü manipülasyonla mücadelenin altını boşaltmaya çalışıyor. Sokakları dolduran halk kitlelerine yönelik saldırılarda yüzlerce kişi yaşamını yitirirken gözaltında kayıpların sayısı tespit edilemiyor. Ataerkil devlet düzeni İran’da da olsa Türkiye’de de olsa aynı zihniyetle ve argümanlarla saldırmaya devam ediyor: Manipülasyon, inkar ve imha. Ancak başta kadınların ve ezilen cinsel kimliklerin olmak üzere halk kitlelerinin bu saldırılara cevabı net: Jin, Jiyan, Azadi
Kadınlar ve ezilen cinsel kimlikler elbette yalnızca Kürdistan, İran ve Türkiye’de değil Irak, Filistin ve Afganistan başta olmak üzere tüm Ortadoğu’da, Kafkasya ve Balkanlarda, Asya’da, Amerika’da, Avrupa’da ve Afrika’da yedi iklim dört mevsim direnişteler. Meksika’da, Arjantin’de, Brezilya’da emperyalizm destekli kadın kırımına karşı sokakları doldurup çetelere dur diyen, hükümet binalarını tutuşturan kadınlar ve ezilen cinsel kimlikler Filipinler’de, Hindistan’da, Nepal’de gerillanın öfkesine dönüşüyor. Bütün dünyada yükselmekte olan ataerkil faşist saldırılara karşı özgürlüğün ve devrimin sesi de yükseliyor. KBDH olarak bu iradeyi 25 Kasım vesilesiyle bir kez daha selamlıyoruz!
Bu iradenin yarattığı kıvılcımı özgürlüğün cüretiyle yangına dönüştürmek için farklı alanlarda mücadelelerini yürüten kadınların ve ezilen cinsel kimliklerin devrim nehrine akma zamanıdır! KBDH, ölümsüzlerden aldığı güç ile aynı kararlılık ve rotada direnişe ve savaşmaya devam ediyor. Bu 25 Kasım’da tüm kadınları, ezilen cinsel kimlikleri özgürlük ve eşitlik için kadın devrimi şiarıyla sokakları, direniş mevzilerine çevirmeye meydanları ve geceleri tutuşturmaya çağırıyoruz!
Özgürlük ve Eşitlik İçin Kadın Devrimi!
Erkek/Devlet Şiddete Karşı Jin, Jiyan, Azadi!
Faşizmi ve Erkek Egemenliğini Yıkacağız. İleri, Daha İleri!
KBDH Genel Konseyi
24 Kasım 2022