TKP/ML Kadın Komitesi Açıklaması: “İnanç, irade ve kadın direnişini selamlıyoruz!”

İnanç, irade ve kadın direnişini selamlıyoruz!
Abluka, işgal ve katliamlar karşısında halkımızın ördüğü direnişlere beşik olan T. Kürdistanı’nın bugün de dört bir yanında tarihe bir not düşülüyor. Mahallelerin en dip köşe başlarından yükselen sloganlar, bu direniş ve serhildan deneyimlerini unutulmaz kılıyor. Kurulan her bir barikat, açılan her bir hendek; umudun, geleceğin, direnişin izlerini taşıyan birer mevziye dönüşüyor. Zihinlerimize inançla örülen, katliamları gölgeleyen direnişin izleri kazınıyor.
Sokağa çıkma yasakları, ablukalar, infazlar, katliamlar mağduriyeti değil; direnişi işaret ediyor. Türk devletinin ırkçı, milliyetçi, şoven, tekçi politikalarının hayat bulması için tankla, topla girmeye çalıştığı mahalleler; yıkmaya çalıştığı barikatlar direniyor. Cizre’de, Sur’da, Silopi’de, Dargeçit’te yok sayılan bir halkın talepleri, bu barikatlardan yükselen direniş çığlıklarında anlam buluyor. Çünkü bu topraklarda aylardır devam eden tek başına yasaklar değil, esas olarak direniştir, yıkılmayan barikatlardır, yenilmeyen Kürt halkının iradesidir.

Kadınlar savaşın tarafı, direnişin öznesi!
Kadınlar; coğrafyamızın dört bir yanına çeşitli biçimlerde yansıyan bu savaşın tarafıdır. Erkek egemen devlet; yaşam hakkı dahi tahakküm altında tutmaya çalıştığı kadınların savaşın tarafı olmasına karşılık nefretini, düşmanlığını sergileyecek onlarca örnekle karşımızda duruyor. Kadınların politik arenada rol almaları, siyesette söz söylemeleri, savaşçılaşmaları erkek egemen devlet tarafından “kırmızıçizgilerinin ihlal edildiği” anlamına geliyor. Bunun kadınların bir isyanı olduğunu bilen devlet, bunu en ağır şeklide bastırmaya çalışıyor. Kadının kimliği, iradesi, devrimciliğinin yanında kadın bilinci ve bedeni, hedef alınıyor. Ancak ve ancak devletin kadınları mücadeleden koparmak isteyen erk-ek aklı her seferinde kadınların bilinci yenilmeye devam ediyor.
Sakine’nin, Leyla’nın, Fidan’ın ardından yine aynı acı ve öfkeyi hissettik. Yine 3 Kürt kadın, yine örgütlü kadınlar, yine örgütleyen kadınlar… Onlar nezdinde yine direnen, savaşan, savaşın ön mevzilerinde yer alan, düşmandan hesap soran bütün kadınlardan intikam almayı/bütün kadınlara mesaj vermeyi hedefledi/hedefliyor faşizm. Günay, Dilan, Güler, Dilek, Yeliz, Şirin, Taybet ve son olarak da Seve, Fatma ve Pakize… Hepsi de devletin son süreçte tırmandırdığı saldırının hedefi ve kadınlara verilmek istenen mesaj oldular. Ama aynı zamanda kadınların isyanının yenilmezliğini de kanıtladılar.
En kirli katliamları, en azgın saldırıları devrimci kadınların iradesini kuşatmak, direnişini bastırmak için yeterli görmeyen erkek egemen anlayış, Yeliz ile Şirin’in ve 3 Kürt kadının katledilme örneğinde kendini bir kez daha gösterdi. Direkt olarak kadın bedenini hedef alarak yaptıkları bu katliam, kadınların direnişlerini, hesap sorma bilinçlerini, düşmana bedel ödetme iradelerini kuşatmayı amaçlamıştır.
Ama işte, erkek egemen devlet bir kez daha yenilmiştir. Devrimci, yurtsever kadınlar; “bu kavgada bizde varız” demektedir. Bu bütün kadınlara bir mesaj ve görevdir. Ve mesaj alınmıştır. Sloganlarınızı haykıracağız, direnişinizi sürdüreceğiz, hesabınızı soracağız. Size sözümüz, sizin iradenizle bedel ödeteceğiz…
TKP/ML Kadın Komitesi
Ocak 2016