18 Mayıs Bir Direniş Manifestosudur

 

18 Mayıs Bir Direniş Manifestosudur

18 Mayıs, TKP-ML TİKKO önderi İbrahim Kaypakkaya, PKK’nin kurucu kadro ve önderlerinden Haki Karer ve Halil Çavgun, PKK savaşçıları Dört’leri (Ferkat Kurtay, Eşref Anyık, Mehmet Zengin ve Necmi Öner) ölümsüzlüğe uğurladığımız bir direniş, başkaldırı ve geleceği fethetme günüdür.

Bir direniş manifestosu! Baharın coşkusu ve yaşamın yeşili!.. Onları ölümsüzlüklerinin yıl dönümlerinde sevgi ve saygıyla anıyor, devrimci eserlerini bayraklaştırıp zafer burçlarında dalgalandıracağımıza dair sözümüzü yineliyoruz.

71 devrimci başkaldırısının devrimci önderlerinden İbrahim Kaypakkaya, yaralı ele geçirildikten sonra Amed zindanında aylar süren işkencelerle 18 Mayıs 1973 tarihinde alçakça katledildi. Kaypakkaya işkencede direnişin, ‘ser verip sır vermeme’ geleneğinin sembolü olarak devrim tarihimizdeki yerini altın harflerle aldı. O, düşmana cepheden saldırarak, işkencehaneleri devrim ve komünizm ideallerini haykırdığı birer direniş ve başkaldırı mevziisine çevirdi. Granitten bir iradeyle düşmana geçit vermedi. Kaypakkaya, işkencehanelerde örgütsel sırlarla ilgili soruları yanıtsız bırakırken, siyasi tavır alarak, düşüncelerini, hedef ve amaçlarını gizlemeyi bir hafiflik saydı ve işkencecilere cepheden meydan okudu. Bu şekilde ölümüne bir direniş geleneği yarattı.

’71 devrimci başkaldırısının diğer önderleri Deniz ve Mahir gibi Kaypakkaya da ’50 küsur yıllık revizyonist, parlamentarist, reformist, darbeci geleneğin parçalanmasında rol oynamış büyük tarihsel devrimci önderlik düzeyidir. Kaypakkaya’da söz ile eylem, teoriyle pratik arasında büyük bir tutarlılık vardır. Özellikle Kemalizm ve Kürt sorunundaki devrimci kopuşlarıyla Kaypakkaya çok daha farklı roller oynadı, devrimci ve Marksist-Leninist mevzilerde konumlanmada ısrar etti. Koşulların arkasına sığınmadı. Şovenizme, sosyal şovenizme ve her türden sınıf işbirlikçisi teori ve pratiklere karşı tutarlılıkla mücadele etti. Kaypakkaya, teorinin sorunlarına büyük bir hakimiyeti olduğu gibi, pratikte de güçlü bir önderlik gücü olduğunu gösterdi. Devrim ve silahlı mücadele anlayışı son derece canlıydı. Devrimci program, strateji ve parti konusunda güçlü bir kavrayışı vardı. Bir Türk devrimcisi olarak Kürt sorununda resmen formüle etmese de fiilen birleşik devrim görüş açısıyla hareket etmiş, ezen ve ezilen ulus devrimcilerinin görevleri arasındaki farkları açıklıkla ortaya koymuş, silahlı mücadele dinamiklerini Kürdistan’da daha güçlü gördüğü için gerilla mücadelesine Kürdistan’dan başlama yöneliminde ısrar etmiştir. Düşündüğü gibi yaşamış ve savaşmıştır. Devrimci kopuş diyalektiğinin derinliği bütün devrimci süreçlerini yönetmiştir.

Kaypakkaya gibi, Türkiyeli bir devrimci olarak Haki Karer de enternasyonalist devrimci yönelimde ısrar etmesiyle devrimci hareketimizin tarihindeki yerini aldı. PKK’nin kurucu kadrolarından Haki Karer, 1977 18 Mayıs’ında ölümsüzler kervanına katıldı. O, Türkiye devriminin geleceğini Kürdistan devriminde gördü. Yüzünü Kürdistan devrimine döndü. Buradan iradeleşti. Kürdistan devriminin gelişimine emek verdi, önder bir duruş sergiledi.

PKK’nin silahlı mücadele çizgisinin uygulanmasıyla özdeşleşen Halil Çavgun 18 Mayıs 1978’de şehit düştü. PKK Merkez Komite üyesi olarak örgütün gelişiminde özel roller oynadı.

18 Mayıs 1982 yılında bir ateş topu olarak tarihe “Dörtler” olarak geçen Ferhat Kurtay, Eşref Anyık, Mehmet Zengin ve Necati Öner ölümsüzleştiler.12 Eylül askeri faşist diktatörlüğün imha, tasfiye, sindirme, ezme ve iradeyi kırma saldırısına ve teslimiyete karşı bedenleriyle ateşten barikat oldular. Amed zindan direnişinin ateşleyicileri olarak gerilla savaşı ve serhildanlara uzanan süreci fedai duruşlarıyla beslediler. Bu yüzden de “Dörtler” direnişleriyle tarihi bir rol oynadılar.

Kaypakkaya’dan Haki’lere ve “Dörtler”e uzanan, farklı kollardan aynı okyanusa akan direnişin tarihsel sürekliliğidir. İşte 18 Mayıs böylesi bir manifestodur.

12 Mart faşizmi gibi 12 Eylül faşizmi de devrimcilerin iradesini kıramadı. Faşizme boyun eğmeyen devrimci önderler ve devrimci savaşçılar sembolleştiler. İşçi sınıfı, emekçiler ve ezilenler içerisinde kök saldılar. 71 devrimci başkaldırısı, 75-80 devrimci yükselişini koşulladı.

’82 Amed direnişi de gerilla mücadelesini, serhildanları ve Kürt ulusal demokratik dirilişini besledi, ona kan taşıdı. 18 Mayıs’ın tarihsel anlamı tam da budur. Bu büyük tarihsel çıkış bugün de AKP-MHP faşizmine karşı direnişte anlam kazanmaktadır.

“Tecriti kıralım, faşizmi yıkalım, Kürdistanı özgürleştirelim, Türkiye’yi demokratikleştirelim” hamlemizle 18 Mayıs direnişi yeni bir düzeyde sürüyor. 18 Mayıs devrimci direniş manifestosu geçtiğimiz kritik süreçte devrimci hareketimize ve halklarımıza yol göstermeye devam ediyor.

18 Mayıs şehitlerini ölümsüzlük yıl dönümlerinde anarken, direnişi büyütelim, faşizmden hesap soralım.

HALKLARIN BİRLEŞİK DEVRİM HAREKETİ