2 Temmuz Birleşik Mücadelemizin Belleğidir,
UNUTMADIK, UNUTMAYACAĞIZ!
Kurulduğu andan itibaren, tek devlet, tek bayrak, tek dil’in hakim kırmızı çizgi olduğu faşist TC devletinin bu tekçilik üzerinden giriştiği katliamların yalnızca bir parçası…. Tekçiliğin “tek din” ile Sünni-İslam savunusu üzerinden devlet dini olarak savunulageldiği ve bunun dışındaki tüm din, mezhep ve yorumların sapkınlık ve “katli vacip” görüldüğü Türkiye-Kuzey Kürdistan’da…Tam 26 yıl önce… 2 Temmuz 1993’te …. Sivas’ta… 33 aydın, yazar, sanatçı ve kültür-sanat emekçisinin vahşice yakılarak katledilişine, milyonlar, TV’lerden naklen verilen yayınla tanık olmuşlardı. İnsanlık açısından kara bir gün ve hala kanayan bir yara olarak belleğimizde tazeliğini koruyor: Madımak
Tekçilik üzerine kurulu devletlerin ortaklığıdır faşizm, katliamlar, soykırımlar, ötekileştirme, asimilasyon, inkar…… Farklı bir ulus olmak, anadil demek, anadilde sanatsal çalışma yapmak, ulusal haklar demek …. “bölücülük”tür. Yapanlar “bölücü”dür. Farklı bir inanç savunusu “kafir”lik, inanç yorumu “sapkınlık”tır. Toplamında ise “bölücü” olanında, “kafir ve sapkın “olanında “katli vacip”tir. Ve Osmanlıdan başlayıp TC devletine uzanan egemenlik geleneğinde bunlar çokçadır.
Osmanlıdan başlayan ve TC devletiyle de devam edegelen “Alevi” düşmanlığı da bu tekçilik üzerinden beslenmiş ve “Türk-Sünni-İslam” üzerinden devlet inşa edilmiş, Sünni İslam’ı devlet dini haline getirilmiş, farklı din-mezhep ve inançları da düşman olarak bellenmiştir. Farklı din ve inançlara sahip olmak her türlü baskı ve şiddetin, katliamın gerekçesi olmuştur.
Alevi toplumunun ibadethaneleri “cümbüş evi” olarak değerlendirilmiş, Alevilerin evleri işaretlenerek korkutulmaya çalışılmış, Alevi köylerine camiler yapılmış, Alevi çocuklara zorla Sünni İslam dini öğretilmiş …… Çorum’da, Maraş’ta, Sivas’taki toplu katliamlarla da görülmüştür ki; Osmanlıdan başlayarak devletin Alevilik hakkında ne düşündüğü, Aleviliğe nasıl yaklaştığı, alevi toplumunu nasıl gördüğü de ortaya çıkmıştır: “Katli vacip”tir.
Faşist Türk devleti niteliğinden bir şey kaybetmemiş, aksine AKP-MHP iktidarıyla daha bir azgınlaşmış, koyu bir faşizmle ezilen uluslar, farklı inançlar, emekçiler üzerindeki baskı ve şiddetini daha da arttırmıştır.
Faşizme karşı mücadele baskı altındaki inançların, Alevilerinde mücadelesidir.
AKP-MHP faşist iktidarı, faşist TC devletinin Osmanlı’dan devraldığı mirasın bugün en bağnaz savunucusu durumundadır. Tekçilik tek adamla daha da pervasız hale getirilmiştir. Kürtler, Aleviler, emekçiler, kadınlar, cinsel kimlikler, gençler, diğer ezilen inançlar, etnik milliyetler üzerindeki en baskıcı iktidar olarak tüm faşist uygulamaların, baskıcı ve ötekileştirici politikaların, katliamların ve asimilasyonların en azılı uygulayıcısı, demokratik hakların en azılı düşmanıdır. AKP-MHP iktidarı bölge halklarının başına bela olan DAİŞ’tir, Sivas katliamının günümüzdeki savunucusu, katiller sürüsünün koruyucusu, besleyeni ve uygulayıcısıdır.
Bu azılı iktidara karşı ortak mücadele bugün çok daha önemli ve gereklidir. Gerçekleşen yerel seçimler sonrasında iktidarı sarsıntı geçiren ve kutuplaştırma üzerine yürüttüğü siyasetin gelinen aşamada tıkandığını gören AKP-MHP faşist koalisyonu yeni arayışların peşinde, iktidarını korumanın planlarını yapmaktadır. Faşist iktidarın tüm kirli ilişkileri, yolsuzlukları, adaletsizlikleri, anti-demokratik politikaları, karşı-devrimci savaş konseptine dayanan iktidar anlayışı bugün daha çok sorgulanmakta ve alternatif aranmaktadır.
Halklarımız alternatifsiz değildir. Aleviler, ezilen inançlarda alternatifsiz değildir. Birleşik mücadele aracımız olan ve tüm ezilenlere ses olmaya, öncülük etmeye çalışan HBDH, Alevilerinde ortak mücadele cephesidir.
İnanç özgürlüğü en temel demokratik haktır. Alevi inancı üzerindeki tüm baskılar kalkmalı ve Alevi ibadethaneleri resmiyet kazanmalı ve Alevi toplumu inancını baskı altında olmadan özgürce yapabilmelidir. Alevi toplumunun en temel demokratik hakkı olan inanç özgürlüğü uğruna yürüttüğü mücadele haklıdır ve meşrudur da. Fakat Aleviler ve diğer ezilen inançlar diğer ezilenlerle, emekçilerle, Kürt ulusunun demokratik-devrimci mücadelesiyle, kadınların gençlerin demokratik-devrimci mücadelesiyle, birleşerek mücadele ederlerse başarı elde etmeleri daha olasıdır ve gerçekçidir. Birlikten güç doğar. Birliği, birlikte mücadeleyi sağlamakta bizlerin elindedir.
Özellikle Alevi inanca sahip gençler ve kadınlar en ön safta yerlerini alabilmeli ve mücadelenin öznesi olmalıdırlar. Çünkü Birleşik mücadelemiz; katliama, şiddete, asimilasyona, inkara, baskı ve sömürüye, ötekileştirilmeye maruz kalanların ortak mücadelesidir, demokrasi ve devrim mücadelesidir.
Maraş’ın, Çorum’un, Sivas’ın, Gazi’nin, Roboski’nin, Suruç’un, Ankara Gar Katliamının…. hepsinin faili belli ve hepsinin sorumlusu aynıdır. Faşizmdir. Hepsinin hesabını sormak için birleşik mücadelede yer alalım, faşizmden hesap soralım.
2 Temmuz katliamını unutmadık, birleşik mücadelemizin belleğindedir ve hesabını mutlaka soracağız!
Faşizmi yeneceğiz, halklarımız kazanacak!
HBDH – Yürütme Komitesi
30 Haziran 2019