Dursun Odabaş

Dursun Odabaş

Ölümsüzleştiği tarih: 1 Mayıs 1996

Dursun Odabaş yoldaş 1976 Giresun, Espiye doğumludur. İmam Hatip Lisesi mezunuydu. Liseyi bitirdikten sonra Espiye’de iş bulamadığı için çalışmak üzere Bursa’ya gitti. İnşaatlarda elektrik tesisatı döşeyerek geçimini sağlıyordu.

Ölümsüzleşmesinden kısa bir süre önce TKP-ML’nin düşünceleri ile tanışan Dursun Odabaş yoldaşın sürekli öğrenme isteğiyle dolu aynı zamanda da pratik yönü oldukça gelişkindi. Henüz devrimci mücadele içinde örgütlü değilken bile Giresun’da arkadaşları ile ülkü ocağını molotoflamışlardı.

Akrabaları kendisini; “Dursun Odabaş, halamın oğlu benim. Çok iyi niyetli, dürüst, temiz kalpli, arkadaşları arasında çok sevilen birisiydi. Çok genç yaşta vuruldu.”… “Çok sevilen biriydi ama, arkadaşları onu sürekli evden alırlardı. Onunla vakit geçirmek isterlerdi. Eve gelip sürekli Dursun’u sorarlardı” diye anlatmaktadır.

“Arkadaşları sol gençlikten. Dursun’un siyasetle çok fazla ilgisi yoktu ama onun da tabii sola meyili vardı. O gece arkadaşları diyor ki, sabah 1 Mayıs için İstanbul’a gideceğiz biz. Dursun da ben de geleyim, diyor. Birlikte İstanbul’a gidiyorlar. 1 Mayıs alanına girişte, polis alana girenleri ararken uzaktan tek kurşunla vurularak öldürülüyor. 1 Mayıs ilk katıldığı eylemdi bildiğim kadarıyla.”

1 Mayıs’a ilk kez katılıyordu Dursun Odabaş. Ve polis saldırdığında en önlerdeydi.

Söğütlüçeşme girişine kurulan polis barikatını kitlenin zorlamasıyla birlikte polis, coplarıyla, eğitilmiş köpekleriyle kitleye saldırdı. Kitle toparlanıp yeni bir saldırıya karşı hazırlanmak üzereyken polis tarafından açılan ateş sonucu Dursun Odabaş ölümsüzleşti.

Dursun Odabaş yoldaşın cenazesi giriş ve çıkışların kontrol edildiği yoğun polis ablukası altında doğduğu köy olan Espiye, Soğukpınar beldesinde toprağa verildi.

Dursun Odabaş yoldaş, partimiz TKP-ML’nin 1976 1 Mayıs’ında kaçırılarak katledilen Mehmet Kocadağ yoldaştan sonra ikinci 1 Mayıs ölümsüzüdür.

Dursun Odabaş yoldaş ölümsüzleştiğinde TKP-ML taraftarıydı.

Dursun Odabaş yoldaş

 

Polisin uzun namlulu bir silahla ateş ederek tek kuşunla başından vurarak katlettiği Dursun Odabaş yoldaşın naaşı, 1 Mayıs pankartı sedye yapılarak taşındı.

Dönemin burjuva gazetelerinde 1 Mayıs 1996 kutlamaları ve polisin saldırısına dair çeşitli haber küpürleri.

 

Aşağıda Dursun Odabaş’la ilgili yapılan bir haber aktarılmıştır:

İşçi Dursun Odabaş 20 yaşında Kadıköy’de öldü

Kuzeni Yaşar Akgün halasının oğlu Dursun Odabaş’ın kaybı için “Devletin nasıl acımasızca insanları katlettiğinin bir örneği işte gencecik Dursun’un kaybı” diyor.

Tuğçe Yılmaz, İstanbul – BİA Haber Merkezi 29 Nisan 2021

Dursun Odabaş 1976 Giresun, Espiye doğumlu.

Liseyi bitirdikten sonra Espiye’de iş bulamadığı için çalışmak üzere Bursa’ya gidiyor.

İstanbul’daki 1 Mayıs için gece Bursa’dan arkadaşlarıyla birlikte yola çıkıyorlar.

Kuzeni Yaşar Akgün halasının oğlu Dursun Odabaş’ın ölümünün ayrıntılarının hala bilmediğini söylüyor, dinliyoruz.

Kuzen Yaşar Akgün anlatıyor

Dursun Odabaş, halamın oğlu benim. Çok iyi niyetli, dürüst, temiz kalpli, arkadaşları arasında çok sevilen birisiydi. Çok genç yaşta vuruldu.

Ben emsali değilim, abisi arkadaşımdı asıl; Kâzım. Dursun onun küçük kardeşiydi. Ben şu an 63 yaşımdayım. O da yaşasaydı 45 yaşında olacaktı. Hâlâ çok genç olacaktı yani…

Dursun liseyi bitirdikten sonra burada iş bulamadığı için arkadaşlarının yanına çalışmaya gitmişti Bursa’ya.

Katıldığı ilk eylem

Arkadaşları sol gençlikten. Dursun’un siyasetle çok fazla ilgisi yoktu ama onun da tabii sola meyili vardı.

O gece arkadaşları diyor ki, sabah 1 Mayıs için İstanbul’a gideceğiz biz. Dursun da ben de geleyim, diyor. Birlikte İstanbul’a gidiyorlar. 1 Mayıs alanına girişte, polis alana girenleri ararken uzaktan tek kurşunla vurularak öldürülüyor.

1 Mayıs ilk katıldığı eylemdi bildiğim kadarıyla.

Ansızın bırakılan cenaze

Cenazesi köyde. Espiye, Soğukpınar beldesinde. Şu andaki yeri orada. Polis ablukasıyla kaldırıldı cenaze zaten. Giriş-çıkışlar kontrol altındaydı, bir sürü polis vardı.

İnsanlar cenazeye katılmaya cesaret edemiyorlardı, korka korka kaldırmışlardı. Ansızın gelip bırakmışlardı bir de cenazeyi, toplanma olmasın diye de.

Aile paramparça oldu

Ailesi ‘96 1 Mayıs’tan sonra tamamen dağıldı. Annesi Dursun’dan çok kısa bir süre sonra, aslında onun da acısına dayanamayıp vefat etti. Babasını da bir kazada kaybettik.

Aile paramparça oldu diyebilirim, köyde şu an onlardan kimse yok anlayacağınız. Sadece abisi yılda bir kez fındık toplamaya gelir köye.

“Devlete mi dava açacağım?”

Bizim aramızda yaş farkı olduğu için, Dursun’u bebekliğinden beri tanıyorum ben. Bebekliğini bilirim derler ya, öyle. Aramızda çok yaş farkı olduğu için benimle takılmazdı, dediğim gibi emsalleriyle vakit geçirirdi.

Çok sevilen biriydi ama, arkadaşları onu sürekli evden alırlardı. Onunla vakit geçirmek isterlerdi. Eve gelip sürekli Dursun’u sorarlardı.

Dava açıldı mı Dursun’dan sonra, onu bilmiyorum. Bir de öldüren belli olunca kimi, kimi şikâyet edeceksin? Babası böyle derdi, “Öldüren belli, gidip devlete mi dava açacağım?” Durum böyle olduğu için kimse üzerine gitmedi. Üstünü de kapattılar zaten.

Neden?

Nasıl oldu, ayrıntısı bile belli değil.

O kadar anlamsız bir durum ki bu, hâlâ ne yaşadığımızı anlamlandıramıyorum ben. Çocuk aslında pisi pisi elimizden alındı. Öldürenlerin asıl hedefleri Dursun muydu, neden hedefleri Dursun olsun diye kafamızda bir sürü soru işareti oluştu.

Ama devletin nasıl acımasızca insanları katlettiğinin bir örneği işte gencecik Dursun’un kaybı. (TY/APK/YK)

* Dursun Odabaş’ın ailesine ulaşma konusunda yardımları için gazeteci Saliha Yayla ve Eğitim-Sen Giresun Şube Başkanı Ergün Önal’a teşekkürler.”