Faşizme Karşı Her Eylem Kampanyamızı Güçlendirecektir!

 Faşizme Karşı Her Eylem Kampanyamızı Güçlendirecektir!

“Faşizmi Yıkacağız, Özgürlüğü Kazanacağız” şiarıyla başlattığımız devrimci seferberlik hamlesi, eylemlerimizle güçleniyor. Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) bileşenlerinden TKP-ML adına Orhan Ünal sorularımızı yanıtladı:

“Faşizmi yıkacağız, özgürlüğü kazanacağız” kampanyasının amacı nedir?

Öncelikle bize röportaj imkanı verdiğiniz için teşekkür ediyoruz.

Temelde ülkede yükselen faşizme karşı oluşturulan HBDH’ın bir ihtiyacın ürünü olarak ortaya çıktığı bugün daha net anlaşılmaktadır. Halkımızın yaşadığı baskılar, sıradan bir hal almıştır. TC faşist diktatörlüğü, bugün sokağı kendi hegemonyası altına almak için devrimci dinamiklerin olduğu her alana kadar, her hücresine kadar yok etmek istemektedir. Faşist rejimin buna ihtiyaç duymasının nedenleri vardır. Ülke içinde tüm muhalefeti yok etmek istemesinin en büyük nedeni, yaşadığı ekonomik bunalım ve emperyalistlerinde teşviki ile bölgede Neo-Osmanlıcılık hayalleri ile giriştiği işgallerdir. Bugün ekonomik darboğazın aşılmaması durumunda rejimin en büyük dayanaklarından birisi olan milliyetçi-şoven-ırkçı histerinin etkisinde olan geniş işçi ve emekçi kesimlerin hoşnutsuzluğunun giderek kabarmasından korkmaktadırlar. Bu korku onları kah Rojava’da işgallere, kah Kuzey Afrika’ya ve kah Kafkaslara kadar sürüklemektedir. Güncel olarak Dağlık Karabağ’da yaşanan Azerbaycan devletinin saldırganlığının arka planında TC devletinin kışkırtmacılığı ve generalleri ve çeteleri ile bizzat katılımı vardır.

Dolaysıyla sorunuzla bağlantılı olarak, faşist Kemalist diktatörlüğün tüm yeteneklerini sınırsızca kullanan AKP-MHP iktidar döneminin saldırılarının arka planında, esasta ezilen halklarımızın direniş ve mücadele güçlerinin yok edilmesi vardır. Bu kampanya ile amaçlanan halkımızın direniş güçleri olan devrimci-demokratik örgütlenmelerin savunma halinden bir adım öteye geçerek her alanın direnme/mücadele çizgisi temelinde yeniden örgütlenmesidir. Faşizmin yıkılması ve özgürlüğün kazanılması denilen olgu, eğer zihinlerde başarılmışsa, gerisi zaten mücadelede ısrar ve doğru bir zamanlama sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu anlamda faşist TC rejimine yön veren komprador burjuva kliklerin korkusu daha büyüktür. Korkuları, onları olanca güçleri ile saldırganlığa itmektedir. Bunu görüyoruz ve bu anlamda kampanyamızı aktif mücadelemizi geliştirmek için başlatıyoruz. Bugüne kadar yapılan eylemlilikleri adım adım büyütmek ve birleşik mücadelemizin etki alanını genişletmek anın görevlerinden birisidir. Mücadele ile özgürlüğümüzü yeniden kazanacağız. Sistemden etkilenen yanımızı, pasifize olmuş yönlerimizden arınacak, halkın talepleri doğrultusunda aktif bir mücadele hattı oluşturacağız.

Türkiye ve Bakur Kürdistan’da yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye ve Kürdistan’da yaşanan gelişmelerin özünü bir önceki soruda belirttiğimiz gibi emperyalistlerin halklara genel saldırıları bağlamında, işbirlikçi/uşak TC devletinin ezilen uluslara, işçilere, emekçilere, kadın ve LGBTİ+’lara yönelik saldırı ve katliamları yer almaktadır. Genel bir saldırı ve yok etme konsepti -korona salgını da bahane gösterilerek- devrededir. Yeri gelmişken korona salgını her ne kadar gizlenmeye çalışılsa da sonuçları daha yıkıcı hale geldiğini belirtelim. Ekonomide yaşanan yıkımlar, TC’yi daha fazla emperyalistlere bağımlı kılmakta, klikler arasındaki çekişmelerde daha inisiyatifsiz bir hale getirmektedir.

TC devletinin en saldırgan klikleri, Suriyeli cihadist kesimleri devşirerek gerek ülke içindeki muhalif güçlere, gerekse de Ortadoğu’da ezilen halklara karşı kullanmaktadırlar. TC devletinin tüm gözenekleri cihadist-islamist anlayışa sahip tarikatlar tarafından yetiştirilen vali/kaymakamlarla donatılmıştır. Kars Belediyesi’ne atanan valinin halkın belediyesi önünde fetih namazı kılması bu pratiğin yansımasıdır. HDP’nin hemen hemen tüm belediyelerine kayyım atanmasının anlamı daha büyük ölçekte bölgesel bir savaş konseptinin yaşama geçirilmesi anlamına gelmektedir. Halkımızın tüm örgütlülüklerinin, kazanımlarının sert bir şekilde bastırılmasıdır. Bunun yanında Kars Belediyesi, Kafkaslarda yürütülecek dolaylı ya da direk olarak katılım sağlanacak bir savaşın üslerinden birisi haline getirilmek istenmektedir.

İktidardaki TC komprador burjuva kliğinin iştahı büyüktür. Sermayesini güçlendirme adında Türkiye ve Kürdistan’ın her metrekaresine, dizginlerinden boşalırcasına her toprağına saldırmakta doğal yaşamı bozmaktadır. Munzur Gözeleri’nden, Hatay’da yakılan ormanlara kadar yaşam alanlarımızın, halkımızın inanç yerlerinin baş sorumlusu katil faşist TC devleti, ona yön veren sermaye kesimleridir.

Direnişin en diri yanını oluşturan yer Kürdistan’dır. Bakur’da gerilla güçlerinin eylemleri ile darbeler yemeye devam ediyor. Bunu aşmak ve sınır ötesinde Kürt ulusal güçleri arasında parçalanma yaratmak için Heftanin saldırısında umduğunu bulmuş değildir. Tekrardan Rojava’ya saldırı planlarını devreye sokmaktadır. Başur Kürdistanı’nda işbirlikçi güçleri daha fazla kendi eksenine çekmeye çalışmakta, Şengal’de oluşan demokratik yapının lağvedilmesi için adımlar atmaktadır. Elbette Şengal halkı buna gereken cevabı verecektir. Ancak bu adımlar, TC devletinin bölgede daha fazla yayılma hedefinden gelmekte, demokratik hiçbir oluşumu kabul etmediğini ve bunlara karşı savaş ilan ettiğinin göstergesi durumundadır. TC devleti daha fazla yayıldıkça kendi içindeki çelişkileri derinleşmekte, her tarafa yumruk sallayan ancak kendi sorunlarını çözemeyen bir durumla karşı karşıya kalmaktadır. Bundandır ki, dışarıya yönelik attığı her işgal adımı, sınır içinde daha fazla saldırganlığı/baskı ve gözaltıları beraberinde getirmektedir. Buda zayıflığını gün gün arttırmaktadır.

Bu gelişmeler, bölge çapında yayılmacı siyaset güden TC faşizmine karşı esasta silahlı temelde bir mücadelenin esas olduğunu bir kez daha teyit etmektedir. Her mücadele biçimi küçümsenmemelidir ancak temelde silahlı mücadelenin varlığı ve bu güçlerin birleşik mücadelesinin ne denli ihtiyaç olduğu her geçen gün kendisini bir kez daha ispatlamaktadır.

-Birleşik devrim güçleri, mücadelelerini nasıl sürdürecek, kampanyayı büyütecek devrimci seferberlik nasıl gelişebilir?

Kampanyanın en temel yanı, halkımızdan daha fazla aktif destek bulması olacaktır. Çağrımız bu yönlüdür ve aktif katılım çağrısıdır. Mücadele biçimleri çeşit çeşittir, mücadele alanları o denli farklı ve geniştir. Halkımızın en temel ortak talebi, faşizmin geriletilmesidir. Politik taleplerine cevap olacak, ihtiyacına karşılık bulacak her eylem kampanyamızı güçlendirecektir.

Her saldırı, karşısında mutlaka bir direnişi bulur ya da yaratır. Bu doğanın yasası gereği böyledir. Önemli olan bu direnişlerin, faşizme karşı mücadelenin daha örgütlü, ortak ve halkın içinde daha fazla kök salmasıdır. Egemen güçler, halkın örgütlü ve işçi sınıfının öncü güçlerinin birleşik mücadelesinden korkarlar. En dinamik kesimlerin daha ileri düzeyde mücadele kararlılıkları süreci belirleyen esas olgu olacaktır. Bu anlamda yapılacak her eylem -küçük-büyük fark etmez- halkın birleşik mücadelesine hizmet etmesi gerekir. Örgütlü güçlerimiz bilmesi gerekir ki, hiçbir eylem şekli küçümsenmemelidir. Küçük görülen başarılı eylemler, yarının büyük eylemlerinin habercisi olacaktır. Burada esas alınması gereken yan, halkımızın politik taleplerine denk düşmesi ve birleşik mücadelenin güçlü kılınmasıdır. Bir diğer yan ise faşizme karşı mücadelede kararlılık göstermek, her alanımızın ve gücümüzün daha ileri seviyede örgütlenmesini sağlamaktır. Bu kararlılık ve daha disiplinli bir örgütlülükle atılacak adımlar kitlede mutlaka karşılığını bulacaktır. Eylemlerimiz, örgütsüz ve politik hedeflerinden yoksun olmamalı, halkımızın politik taleplerine yanıt olmalıdır ki, kampanyamızın en önemli hedeflerinden birisi olan birleşik mücadelenin büyütülmesi karşılık bulabilsin. Örgütlü mücadele imkanlarının daha sınırlandığı bu dönemlerde, aktif eylemlilikler başka alanlara ve halkımıza gereken güveni mutlaka verecektir.

İşçilere, emekçilere, kadınlara, gençlere çağrınız nedir?

Çağrımız, kampanya süresince faşizme karşı mücadeleye pratik katılım çağrısıdır. Faşizmin her alanda geriletilmesi krizlerini çoğaltacaktır. Saldırdıkça zayıflayan bir yanı mevcuttur. AKP-MHP ortaklığı, iktidarı güçlendirmemiş esasen daha fazla zayıflatmıştır. Bunun sonucu olarak saldırarak ezilenleri sindirme yöntemine başvurmaktadır. Kendi hukuk sistemini adeta bir paçavraya çevirmiştir. Bu saatten sonra faşizmin hiçbir kurumu halkımıza umut olamaz. Tek umudumuz mücadelemizdir. Bunun iyi görülmesi gerekir.

Doğamızın, yaşam alanlarımızın, inanç yerlerinin yok edilmesine, kadın kırımına, işçi ve emekçilerin köle şartlarında çalıştırılmalarına ve özellikle sağlık emekçilerinin koronaya kurban edilmelerine, avukatların örgütlülüklerinin dağıtılmasına, zindanlarda yaşatılan gayri insani yaşam koşullarına, Kürt ulusunun en demokratik istemleri karşısındaki faşizan baskılara karşı gösterilecek her tavır, yapılacak her eylemin yönü birleşik mücadeleyi büyütmeli, ona kan taşımalıdır. Kampanyamız, birleşik mücadeleyi eylemsellikle zihinlere kazınacağının bilinci ile ele almaktadır. Unutmayalım ki her pratik eylem, birleşik mücadeleye güç veriyorsa faşizme esas darbeyi vuruyor demektir. Mücadele etmekten başka çıkış yolumuz, savaşmaktan başka kurtuluş yolumuz bulunmamaktadır. Kampanya doğru temelde ele alındığında faşizmi yıkacak ve özgürlüğümüzü kazanacak gücümüzün olduğu daha net görülecektir.