Genelge: 1/2024 (Halka Kadar)
Sahte Parlamento Ve Meclis Seçimlerini Boykot Edin!
Ülkeyi Ve Halkı Brahmanik Hindutva Faşisti BJP Tehlikesinden Kurtarın!
Halkın Devrimci Siyasi İktidarını Kurun, Koruyun Ve Güçlendirin!
Hindistan’da Yeni Demokratik Devrimi İlerletin!
Merkez Komite
Hindistan Komünist Partisi (Maoist)
Sahte Parlamento Ve Meclis Seçimlerini Boykot Edin!
Ülkeyi Ve Halkı Brahmanik Hindutva Faşisti BJP Tehlikesinden Kurtarın!
Halkın Devrimci Siyasi İktidarını Kurun, Koruyun Ve Güçlendirin!
Hindistan’da Yeni Demokratik Devrimi İlerletin!
Sevgili Yoldaşlar ve Halkımız!
18’inci Lok Sabha [Halk Meclisi, Hindistan’ın iki meclisli Parlamentosu’nun alt kanadı, ed.] ve Andhra Pradesh, Odisha, Sikkim ve Arunachal Pradesh Eyalet Meclisleri seçimleri maskaralığı 2024 yılının Nisan ve Mayıs aylarında yapılacak. Hükümet seçimler için halkın binlerce crore’unu [Hindistan’da 10 milyona karşılık gelen birim, ed.] harcıyor. Komprador bürokratik kapitalist, feodal egemen sınıf klikleri karşılıklı suçlamalarda bulunuyor. Bunlar para gücünü ve insan gücünü gösterir. İt dalaşının yoğunlaştığı yerde şiddet yükselir. Bu seçimlerle bir kez daha parlamenter demokrasi alay konusu oluyor. Bu vesileyle, gerçek Yeni Demokrasi için devrimci mücadeleleri yoğunlaştırmak amacıyla sömürücü egemen sınıfların sahte demokrasisini derinlemesine inceleyelim.
Parlamento, kapitalizmin gelişme döneminde (serbest ticaret aşaması) özgürlük, eşitlik ve egemenlik sloganlarıyla demokratik devrim ülkelerinde ilerici bir organ olarak çalıştı. Daha sonraki emperyalist evrede (tekelci kapitalizm evresi), Komintern’in İkinci Kongresi’nin dediği gibi ‘gerçeğin, aldatmanın, şiddetin ve güçsüz dedikodunun bir aracına dönüştü.’ Tarih, emperyalistlerin Hindistan gibi yarı-sömürge, yarı-feodal ülkelerde birçok sahte parlamento yarattığını göstermektedir. Hindistan’da halkın yüzde 90’ını (işçiler, köylüler ve orta sınıf) kandırmak için yarı-sömürge, yarı-feodal çerçevede sahte demokrasiyle dayatılan sahte parlamento da bunun bir parçasıdır.
Hindistan’ın sömürge döneminden kalma bürokratik mekanizması sadece varlığını sürdürmekle kalmamış, daha da güçlenmiştir. Parlamento seçimleri, bürokratik iktidarın ‘demokrasi’ olarak göstererek ezilen halkı kandırmak ve bastırmak için güçlü ve önemli bir araç haline geldi. Buna ek olarak, tüm kararları Parlamento ve Meclisleri nominal [önemsiz, ed.] hale getiren kararnameler yoluyla onaylamak bizzat yönetici sınıf için bir politika haline geldi. Dahası, para gücü, insan gücü, (Godi) medya gücü, kastçı, kamusal, bölgesel siyasetin üstünlük sağlamasıyla Parlamento seçimleri inandırıcılığını yitirmiş ve sadece bir maskaralığa dönüşmüştür. Ülkemizin parlamenter demokrasisi sahtedir.
Bu aldatıcı ve dürüst olmayan seçimler esas olarak emperyalistlerin, komprador bürokratik burjuvaların, büyük feodal sömürücü sınıfların çıkarlarına hizmet edecek ve geniş işçi, köylü, ezilen, emekçi halka zalim bir yönetim dayatacak egemen sınıf kliğini iktidara getirmeyi amaçlamaktadır. Bu seçimler sadece emperyalistler arasındaki dünyayı sömürme çekişmesini ve komprador bürokratik burjuva, büyük feodal sınıfları temsil eden çeşitli siyasi partiler (yönetici klikler) arasındaki çekişmeyi ortaya çıkaracaktır. Hindistan’ın 15 Ağustos 1947 gece yarısı ‘bağımsızlığını ilan etmesi’ sahtedir. Hindistan’ın büyük burjuva ve feodal sınıflarını temsil eden Kongre Partisi, İngiliz emperyalistleriyle işbirliği yapmış ve ülkenin demokratik devrimine ihanet etmiştir. Ülkemiz emperyalist dolaylı yönetim, sömürü ve hegemonyanın yeni sömürge biçimi altında yarı-sömürge, yarı-feodal bir sisteme dönüştü. Ülkede gerçek bir demokrasi oluşmadı. ‘Dünyanın en büyük demokrasisi’ gibi büyük laflar, emperyalizme hizmet eden komprador bürokratik burjuva, büyük feodal sınıfları temsil eden diktatörlüğün bürokratik yönetimidir. Parlamento ve Meclisler onun örtüsüdür.
Parlamento seçimleri sadece komprador bürokrasiyi yasallaştırmak ve daha da güçlendirmek amacıyla yapılır. Bu uygulamada kurallar ve sonuçlar her zaman hilelidir. Seçim, halk üzerinde sömürü ve baskıyı arttırmanın bir aracıdır. Gerici egemen sınıflar, Özelleştirme-Militarizasyon politikalarını uygulamak için eşzamanlı olarak ve her zaman şiddet ve hileye başvurur. Bu durum RSS-BJP’li [Rashtriya Swayam Sevak Sangh- Ulusal Gönüllü Örgütü ve Bharatiya Janata Partisi-Hindistan Halk Partisi, ed.] Modi döneminde daha da ilerlemiş ve bir harekat planı haline gelmiştir. Hükümet, komprador bürokratik burjuvaziyi ve büyük toprak ağalarını temsil eden bir organdır. Gericileşmiş, ekonomik kalkınma adına büyük yerli ve yabancı şirketlerle işbirliği yapmış ve sözde demokrasiyi ayaklar altına almıştır.
Finans kapitalin dünya çapındaki planlı saldırısı zirveye ulaştı. Yarı-sömürge, yarı-feodal (geri bıraktırılmış) ülkelerin nominal egemenliğini ve bağımsızlığını yok ediyor. Hindistan’ın komprador bürokratik kapitalistleri ve feodal sınıfları finans sermayesi emperyalizme bağımlıdır. Bu sınıfların çıkarları bununla iç içe geçmiş ve işbirliği daha önce görülmemiş bir düzeye yükselmiştir. İktidardaki partiden bağımsız olarak, Hindistan Parlamentosu tarihindeki hiçbir hükümet emperyalistlerin, komprador bürokratik kapitalistlerin ve toprak ağalarının çıkarlarına aykırı politikalar uygulamadı. Ülke bütçesinin büyük bir kısmını onların lehine tahsis etti. Ülke, ormanların, tarımın, sanayi ve hizmet sektörlerinin, eğitim ve sağlığın şirketleştirilmesi ve kamu sektörünün özelleştirilmesi ve şirketleştirilmesi yoluyla çeşitli emperyalistlerin sömürü merkezi haline geldi. Emperyalist ülkelerin şirketlerinin, çok uluslu tekelci kapitalist işletmelerin ve yerli şirket işletmelerinin siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel sistemler üzerindeki hegemonyasını reddeden hiçbir hükümet ayakta kalamaz. Ülke ekonomisinin yarısı ABD’nin önde gelen 100 şirketinin elindedir. Artık ABD’li bir avuç spekülatör dünyanın her ülkesinin üretim ve istihdamını kontrol etmektedir. Küreselleşme politikaları çerçevesinde geri bıraktırılmış ülkeler enflasyonu kontrol edebilecek birçok araç üzerindeki kontrollerini kaybettiler.
Ülke ekonomisinin kapılarının Küresel Şirketlere açılmasında önemli rol oynayanlar Başbakan, Maliye Bakanı, ekonomistler, şirket avukatları, bankacılar ve memurlar olarak öne çıkmaktadır. Parlamento ve Meclislere seçilenlerin çoğunun sabıka kaydı vardır. Vatan haini, bozguncu, zalim halk düşmanı, düzenbaz, yalancı, rüşvetçi, insan katili ve tecavüzcü oldukları kanıtlanmıştır. Demokratik Reformlar Derneği (ADR) 2019’da seçilen 179 milletvekili hakkında kadın cinayeti, tecavüz ve adam kaçırma gibi suçlardan dava açıldığını açıkladı. Bunlardan hiçbiri hapis cezasına çarptırılmamıştır.
Ülkemizde son 76 yıldır yapılan seçim süreci zengin sınıfların bir kumarına dönüştü. Para ve içki gelişigüzel akıyor. Nominal demokratik ruh ve değerler ezildi. Komprador egemen sınıf partileri süper zenginleri aday olarak gösterirler. Bunlar para uğruna yerli ve yabancı mega kurumsal şirketlerle uzlaşır. Seçilen partilerin ve hükümetlerinin seçim için harcadıkları paraları faiziyle birlikte tahsil etmek için iktidarı kötüye kullanmaları sıradan bir özellik haline gelmiştir. Bu bir kısır döngüdür. Kendilerine fayda sağlayan kurumsal şirketler lehine politikalar, sözleşmeler, muafiyetler ve teşvikler uygularlar. İş kanunlarını ve çevre kanunlarını ihlal eden şirket endüstrilerine karşı hiçbir önlem alınmamaktadır. Bunlar kendi isteğine göre bu şekilde hareket eder. Bazı kişilerin Parlamento ya da Meclis’e seçilir seçilmez para ve makam için partilerini değiştirmesi olağan bir durumdur.
Modi, 16. Lok Sabha seçimlerinde olduğu gibi 17. Lok Sabha seçimlerinde de RSS-BJP’nin lideri olarak çeşitli sahte vaatlerle halk arasında yanılsamalar yaratmış, Pulwama olayını [14 Şubat 2019’da Jammu ve Keşmir’in Pulwama kentinde 40 askerin öldürülmesi, ed.] komplocu bir şekilde yaratmış, Hindu komünalizmini [Hindu etnik grubunun çıkarlarına olan sadakat ve bağlılığı ifade etmek anlamında, yandaşlık ed.], ulusal çılgınlığı ve savaş çılgınlığını kışkırtmış ve oy kazanmıştır. Muhalefet partileri arasındaki birlik eksikliği, halkın bu partilere olan güvensizliği ve alternatif gösterememesi, BJP-NDA [Hindistan Halk Partisi-Ulusal Demokratik İttifak] ittifakını 2019’da bir kez daha çoğunluğun ve yerli ve yabancı kurumsal güçler ile kurumsal medyanın mutlak desteğiyle iktidara taşıdı. Eski Seçim Komiseri S.Y. Khureshi ve CBI eski direktörü D. Karthikeyan liderliğindeki Medya Çalışmaları Merkezi tarafından yapılan bir araştırmada, propaganda ve halkı ikna etmek için 6 milyar rupi harcandığı belirtildi. Çalışma, BJP-NDA ittifakının bundaki payını ortaya koymadı.
Şimdi Modi hükümetinin son 10 yıldaki politikalarını görelim
Modi hükümeti halka verdiği sözleri tutmamış ve onları kandırmıştır. Kendisini işçi, köylü, orta sınıf, Dalit, kadın, kabile, dini (Müslüman, Hıristiyan) azınlıklar ve ezilen halk karşıtı olarak kanıtladı. Emperyalist küreselleşme reformlarını agresif bir şekilde uyguladı ve yerli ve yabancı şirketlere güvenilir bir hizmetkâr olduğunu kanıtladı. Yerli ve yabancı şirketler lehine politikaları önceki hükümetlerden çok daha hızlı bir şekilde uygulamıştır. Petrol, nükleer yakıt, silah ve savaş malzemesi için esas olarak ithalata bağımlıydı. İhracat ürünleri emperyalist Çok Uluslu Şirketlerle yapılan ortak girişimlerden gelmektedir ve ikinci sıradadır. ‘Ache din’, ‘Make in India’, ‘Aatmanirbhar Bharat’, ‘Vikasit Bharat-2047’ yol haritası ve benzeri her şey, yerli ve yabancı şirketlerin lehinedir. Propaganda ve yalanlarla ve yarı gerçeklerle tanıttığı planlar, insanlar arasında yanılsamalar yaratmak, onları yönlendirmek ve aldatmak içindir. Make in India, Digital India, Smart Cities, Start-up India, Skill India ve Fasal Bima programlarının başarısızlığı bunun açık bir örneğidir.
Modi’nin görev süresi boyunca ülke tarihinde gerçekleştiği söylenen ‘hızlı büyüme’ ekonominin bozulmasına, sosyal huzursuzluğa, laik, farklı kültürlerin yok olmasına ve çevresel tahribata yol açtı. Sonuç olarak, yüzbinlerce işçi ve çalışan işini kaybetti. Yevmiyeleştirme/taşeronlaştırma ve dış kaynak kullanımı arttı. Yüzbinlerce küçük ve orta ölçekli sanayi kapatıldı. İstihdamsız büyüme bir trend haline geldi. İşsizlik görülmemiş bir şekilde arttı. Tarım daha da krize girdi. 26 milyon tarım işçisi sefil bir hayat yaşıyor. Ülkemiz dünyada en fazla yoksul sayısına sahip ülke konumuna geldi. Ekonomik eşitsizlikler had safhaya ulaştı. Dış borçlar daha da arttı ve ülke uzun vadeli borç batağına daha da saplandı. Yarı feodal, bağımlı ülkede sömürü ve baskı daha da arttı. Yalan ve yarı gerçekleri söyleme sanatını geliştiren emperyalist uşağı Modi liderliğindeki BJP-NDA hükümeti yanlış bir şekilde demokratikmiş gibi gösterildi. Aslında bürokratik olduğu kanıtlanmıştır. Böylece Brahmanik Hindutva faşisti Bharatiya Janata Partisi ülkemiz ve halkımız için son derece tehlikeli hale gelmiştir.
Modi kendini RSS politikalarına adamış durumda ve feodal bürokrasi -Hindu raştr- kurmak için Brahmanik Hindutva faşizmini uyguluyor. Laiklik, azınlıklar, özerk ‘demokratik’ Anayasal kurumlar ve federal politika gibi temel ‘Anayasal’ unsurlara saldırıyor. Modi hükümeti tarafından serbest bırakılan emperyalist küreselleşme politikaları ülkeyi ekonomik krize sürüklüyor. Halkın satın alma gücünde eşi benzeri görülmemiş bir düşüş var. Enflasyon yüzde 6’ya yükseldi ve fiyatlar fırladı. Modi, insanların geçim, sağlık, eğitim, gıda, giyim ve barınma gibi temel sorunlarını ihmal etti ve siyasi-ekonomik politikalarını komünal [Hindu çoğunluğun imtiyazları anlamında, ed.], kastçı meseleler etrafında şekillendirdi. Nefret propagandası yaptı, sabotajlar düzenledi ve ‘Go’ (İnek, safran/RSS’yi sembolize eder) goondaları [çeteleri, ed.] istihdam ederek binlerce Müslümanın işlerini ve hayatlarını mahvetti. Devleti daha da zalim bir polis devletine dönüştürdü. Halk yanlısı, hükümet karşıtı haberler yazan gazetecileri, politikalarına karşı çıkanları, yazarları, şairleri, sosyal aktivistleri ve yönetimine karşı farklı görüşlere sahip hak örgütlerinin liderlerini ‘UAPA’ [Yasadışı Faaliyetleri Önleme Yasası, ed.] kapsamında düzmece davalarla hapse attı.
Yoksulluk- NITI Aayog [Hindistan Hükümeti’nin en üst düzey kamu politikası düşünce kuruluşu, ed], ülkedeki 25 milyon insanın yoksulluktan kurtulduğunu belirtti ve bunun ‘yeni Hindistan’, ‘Amrutkaal’ [“İksir Çağı” anlamına gelen “Amrit Kaal” terimi Vedik astrolojiden gelir ve insanlar, melekler ve diğer insanlar için daha fazla zevke açılan kapıların açıldığı çok önemli bir dönemi ifade eder. Hint gericiliğinin Hindistan’ın 75. Yılında açıkladığı “sahte cennet” propaganda kavramı anlamında, ed.] ve ‘Kartavya Kaal’ın [Başbakan Modi tarafından Hindistan’ın gelecek 25 yılının “İksir Çağı’nın yaratılması için “Kartvya Kaal” (Görev Çağı) olarak açıklaması, ed] büyüklüğü olduğuna dair yalan bir propaganda yapıyor. Merkezi hükümet 2017-18’den bu yana yoksullukla ilgili anketleri saklıyor ve sadece Modi’nin açıklamalarını ilahi kılmak için yeni kartlar çıkarıyor. İnsanlar NITI Aayog’un Kamu Dağıtım Sisteminin (PDS) özelleştirilmesini ve Modi hükümetinin talimatı doğrultusunda ücretsiz gıda ve sübvansiyonlardan yararlananların sayısının azaltılmasını önerdiğinin farkında.
Daha önceki Planlama Komisyonu, kırsal yoksulluğa karar vermek için kişi başına düşen gıda tahılı mevcudiyetinin esas alınmasını kabul etmişti. Köylerde kişi başına günlük 2200 kaloriden daha az gelir elde edenleri yoksulluk sınırının altında kabul ediyordu. 2017-18 Ulusal Örneklem Araştırmasına göre, kişi başına günlük 70 Rs’den [Rs, Hindistan para birimi Rupi’nin yerel dildeki kısaltması, ed.] daha az geliri olan kişiler 2200 kalorilik gıda satın alamıyor. Asgari gıda tahıllarından yararlanamayanların oranı kırsal kesimde yüzde 80’e yükselmiştir. Buna göre ülkemiz nüfusunun üçte ikisi (yüzde 67) yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Ücretlerdeki düşüş, yüksek fiyatlar, bitmek bilmeyen işsizlik Hindistan’ı Küresel Açlık Endeksi’nde (GHI) 125 ülke arasında 111. sıraya getirdi. Ülke halkının büyük çoğunluğu şiddetli yetersiz beslenmeden muzdariptir ve kadınların yüzde 70’i anemiden muzdariptir. Bebek ölüm oranı yüksektir. Çocukların yüzde 60’ı düşük kilodan muzdariptir. 2015’e kıyasla 2023’e kadar yetersiz beslenme artmıştır. Ancak Modi hükümeti gıda ihraç ediyor ve insanları aç bırakıyor.
Ülke, 2022 yılında İnsan Mutluluğu Endeksi’nde 150 ülke arasında 126. sırada yer almıştır. Gelir ve servetteki eşitsizlikler maksimum seviyeye ulaştı. OXFAM’ın 2023 yılında yayınladığı rapora göre ülkenin yüzde 1’lik zengini ülke servetinin yüzde 40’ından fazlasına sahip. Buna karşılık, nüfusun yarısını oluşturan ezilenlerin serveti sadece yüzde 3’tür. İşgücü araştırması, 2017-18’den 2022-23’e kadar ortalama aylık ücretlerde yüzde 20’lik bir düşüş olduğunu ortaya koymuştur. Örgütsüz sektör çalışanlarının reel ücretleri düşmüştür. Temel malların fiyatları yükseliyor. Ancak halkın gelirinde bir artış yok. İstihdam eksikliği, kentsel ve kırsal alanlarda insanların satın alma gücünün düşmesine neden oldu ve gıda satın alamıyorlar. Alttaki yüzde 80’lik kesimin reel ücretleri azaldı ve yoksulluk oranı artıyor. İnsanların yaşam standartlarındaki düşüşü, hükümet 5 yıl daha 5 kilo pirinç sağlamazsa 80 milyon insanın yemek yiyemeyeceği gerçeğinden anlayabiliriz. Bu da NIYI Aayog’un yalanlarını kanıtlamaktadır.
Modi hükümeti bir yandan yoksulluğu ortadan kaldırmadaki başarısızlığını örtbas etmek için sahte istatistiklerle halkı oyalıyor. Öte yandan, bu seçim yılında oy desteğini korumak için ‘Musibaton ki chutti-Modi ki guarantee’ [Hindistan burjuva siyasetinde kullanılan bir slogan ….Modi garantisi, ed.] kartını ortaya koyarak ‘Vikasit Bharat Sankalp Yatra’ [Bir çeşit “kalkınma” programı, ed.] adı altında büyük çaplı bir propaganda yürütmektedir. Evler, ücretsiz tayın, har ghar jal, [konutlara musluk suyu, ed.] pişirme gazı, çiftçilere yıllık 6000 Rs ve ücretsiz tedavi için 5 yüzbin Rs’nin yoksullara, kadınlara, gençlere ve çiftçilere propaganda edildiği kadar ulaşacağının garantisi yoktur. Yoksulluk ortadan kaldırılamayacaktır. Yoksulluk ortadan kaldırılamazsa Vikasit Bharat [Hindistan “kalkınma” programı, ed.] hedefine ulaşılamayacağı açıktır.
İstihdam yaratma sadece göstermelik- Modi yılda iki milyon iş vaadini yerine getirmedi. Mevcut boş pozisyonlar doldurulmadı. Dahası, kalıcı işlerde kesintiye gidildi. 2.7 yüz bin merkezi hükümet daimi çalışanı işten çıkarma ve VRS [Gönüllü Emeklilik Planı, ed.] adı altında çıkarıldı. 7 büyük kamu sektörü kuruluşundan 15 bin işçi çıkarılmıştır. İş mela’sı [Ulusal Beceri Geliştirme Kurumu, ed.] adı altında geçici atamalar yapıldı. Bu durum kamu sektörü kuruluşlarında geçici işçilerin oranının yüzde 19’dan yüzde 42’ye yükselmesine yol açtı. Gençler bu gereksiz atamalardan dolayı hayal kırıklığına uğramıştır. İşsizlik sorununu çözmek için gösterilen çaba hiçbir şey değildir. Bir araştırmaya göre, 2013 Aralık ayında 44 milyon çalışan vardı ve bu sayı 2022 Aralık ayında 38 milyona düştü. Bu süre zarfında çalışabilecek durumda olan işçi sayısı 79 milyondan 106 milyona yükselmiştir. Hindistan Ekonomisini İzleme Merkezi (CMIE) tarafından açıklanan istatistiklere göre, işçi istihdamı 2022-23’te yüzde 39,5’e gerileyerek son 7 yılın en düşük seviyesine indi. Merkez, 15 yaş üstü kişilerin sadece yüzde 40’ının iş bulabildiğini ve geri kalan yüzde 60’ının aile üyelerine veya başkalarına bağımlı olduğunu bildirdi. Ayrıca, örgütlenmemiş sektörlerdeki istihdam kalitesinin kötü ve ücretlerin çok düşük olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, Modi hükümeti tarafından gösterilen GSYİH istatistiklerinin insanları yönlendirdiğini, yoksul insanların yoksulluğunu gizlediğini ve bu nedenle ücretli istihdamdan daha çok serbest mesleklere kaydıklarını belirtti.
Modi hükümetinin politikaları nedeniyle 8 bin Mikro, Küçük ve Orta Ölçekli İşletme (MSME) ve dükkanın kapanması sonucu binlerce işçi işini kaybetti. İşsizlik 47 yılın rekoruna ulaştı. 18-25 yaş arası mezunlar arasında işsizlik yüzde 42’ye ulaştı. Her iki kişiden biri işsiz. Halen ülkede 27 milyon 80 bin işsiz var. Listeye her ay 13 bin işsiz ekleniyor. Binlerce kişi kamu ve özel sektörde tek bir pozisyon için yarışıyor.
Hindistan ekonomisinin artan bağımlılığı– Sangh Parivar [Sangh Parivar, Hindistan merkezli bir paramiliter örgüt olan Rashtriya Swayamsevak Sangh (RSS) tarafından yönetilen Hindutva gruplarının bir şemsiyesidir, ed.]-BJP Brahmanik Hindutva faşist saldırısı ve şirketleşme, militarizasyon politikalarının birlikte yönetimi altında ülkemizin ekonomik egemenliğinin yok edilmesi çeşitli şekillerde artmıştır. Planlama komisyonu lağvedildi ve NITI Aayog kuruldu. Birçok alanda özelleştirme-korporatizasyon uğruna yabancı yatırımlar kolaylaştırıldı. RSS’nin Modi’yi Vikas Purush (Kalkınma Adamı) olarak övmesinin nedeni budur. Modi hükümeti, devlet harcamalarının azaltılması adına her şeyi bir metaya dönüştürüyor ve kamu sektörü mülklerini ve hisselerini çok ucuza satıyor. Ya da devlet hisselerini azaltıyor. Demiryolları, demiryolu platformları, yollar, parklar, oyun alanları, boş alanlar, limanlar, havaalanları, madenler, ormanlar, araziler, kaynaklar ve benzeri şeyler doğrudan özel sektöre çok ucuz fiyatlarla satılıyor. Halkı kolektif kullanımından alıkoyuyor. Bir bakıma insanların temel haklarını çiğniyor. Böylece Adani ve Ambani gibi yerli komprador şirketlerin ve yabancı kurumsal şirketlerin mülklerinde bir artışa izin veriyor. Şirket devlerinin bankalardan daha önce aldığı 2.5 milyarlık krediyi feshetti. Bu şirketlere yüzbinlerce rupi sübvansiyon sağlandı. Motilal Oswal raporu, ülkenin en büyük 100 şirketinin 2017-22 döneminde 92,2 yüz milyonluk bir servet kazandığını ortaya koydu. Adani, Modi döneminde 155.7 milyar dolar ile dünyanın süper zenginleri listesinde 2. sıraya yükselmiştir. Böylece sömürü, baskı, sindirme ve ayrımcılık onun döneminde en üst seviyeye ulaştı. Ekonomi ciddi bir krize girdi ve daha da bağımlı hale geldi. Milyonlarca insanın yaşam standartları çok düşük bir seviyeye indirildi. İnsanların geçim kaynakları, ulusal servet ve tüm ekonomi yok ediliyor. Bu durum verimliliğin azalmasına, ithalatın ve harcamaların artmasına, ihracatın azalmasına ve mali açığın artmasına yol açmaktadır. Mali açık 2014-15’te 5,12,628 milyon iken 2023-24’te 17,86,816 milyona yükselmiştir. Rupinin değeri 2015 yılında 63.76’dan 83’ün üzerine düşmüştür.
30 trilyonluk ekonomi Goebbels propagandasının bir parçası- Modi hükümeti dünyayı 140 milyon nüfuslu Hindistan’ın 2030’a kadar dünyanın üçüncü büyük ekonomisi, 2047’ye kadar da 30 trilyonluk bir ekonomi olacağına ve gelişmiş bir ülke haline geleceğine inandırmaya çalışıyor. Her ne kadar 76 yılda 3.75 trilyonluk bir ekonomi haline gelmiş olsa da büyüme çok daha az. Bu GSYİH büyüme oranına dayanarak Hindistan’ın gelişmiş bir ülke olacağı yanılsaması yaratılmaya çalışılıyor. IMF’nin yeni değerlendirmesine göre ABD’nin GSYİH’si 26.8 trilyon dolar, kişi başına düşen gelir 80.41 bin dolar. Hindistan ise 3.7 trilyon dolar GSYİH ve 2.6 bin dolar kişi başı gelir ile 5. sırada yer almaktadır. Kişi başına düşen gelir istatistiklerine göre ülkemiz G-20 ittifakı arasında en fakir ülke konumundadır. 2021 yılında Hindistan’ın İnsani Gelişme Endeksi (HDI) 0,633’tür (1 tam insani gelişmeyi gösterir). 191 ülke arasında 132. sırada yer alıyordu. Komşu ülkelere kıyasla daha fazla bir düşüş görüyoruz. Bu da insani kalkınmada ülke geri kalmışlığımızın boyutunu göstermektedir. Modi hükümeti rakamlarla sihir yapma sanatını geliştirdi, yüzeysel şeylere inandırmaya ve aldatmaya çalışıyor.
Halk üzerinde tahammül edilemez kredi- Sahte bağımsızlıktan 2014 yılına kadar, ülke için 55,87,149 milyon Rs’lik bir kredi vardı. Narendra Modi Başbakan olduktan sonra 100 lakh crore’luk [Lakh, Hint sayı sisteminin değeri yüz bine (100.000) eşit bir birimidir, crore, Hindistan’da 10 milyona karşılık gelen birim, ed.] ek bir kredi açmış ve bu kredi 2023 Mart’ına kadar 155 lakh crore’a ulaşmıştır. Bu miktar 2024 Mart’ına kadar 169 lakh crore Rs’ye ulaşacaktır. Buna ek olarak, eyalet hükümetleri 76,09,926 crore daha kredi vermiştir. Hükümet, benzin, dizel ve yemeklik gazdan alınan yakıt vergileri adı altında halktan 26,51,919 crore’dan fazla para topladı. Bu, her aileden yakıt vergisi olarak bir yüz bin rupi toplandığı anlamına gelmektedir. GST adı altında ayda 1,70,000 crore Rupi toplanmaktadır. Halk tarafından ödenen tüm vergilere ek olarak, merkezi hükümet eğitim, sağlık, tarım, demiryolu, kömür madenleri, yollar, altyapı, ihracat ve diğer sektörlerde cess (özel vergiler) toplamaktadır. Bunlardan yüzbinlerce crore rupi gelir elde ediliyor. Ancak hükümet emperyalistlerden, yerli ve yabancı süper zenginlerden çeşitli koşullarla kredi alıyor. Bunları onların çıkarlarını yerine getirmek, Çin ile çekişen Hindistan’ın silahlı gücünü güçlendirmek ve kredilerin faizlerini ödemek için harcıyor. Kredilerin nasıl harcandığını hiçbir zaman halka açıklamadı. CORONA nedeniyle ekonomik olarak etkilenen ve işlerini kaybeden insanlar ve göçmen işçiler için tek bir rupi bile harcamadı ve bunun karşılığında onlara dayanılmaz bir kredi yükü yükledi.
Sahte özgüven- Yerli ve yabancı şirket yatırımlarına kucak açma ve ülkenin kaynaklarını ve ucuz işgücünü bunlara teslim etme politikaları halkın temel sorunlarını çözmediği gibi yoksulluğu ve işsizliği artırmaktadır. Yabancı yatırımlarla ülkenin kalkınacağı bir yanılsamadır. Modi hükümetinin ilk 5 yıllık iktidarında ülkeye 20,30 lakh crore rupi tutarında DYY [Doğrudan Yabancı Yatırım, ed.] akarken, emperyalist ÇUŞ’lar bu dönemde her yıl 47,09 lakh crore rupi yağmalamıştır. Modi hükümeti ülkeyi gerçek anlamda kendine yeterlilik temelinde sanayileştirmek yerine, kredi yükünü arttırmakta ve ülkeyi emperyalistlerin gelişigüzel sömürüsünün merkezi haline getirmektedir. Sonuç olarak kitleler aşırı vergi yüküyle karşı karşıya kalmaktadır. Halk örgütlenmesin diye kast ve din adına bölünüyor. Mücadele eden insanlar bastırılıyor.
Tarımsal kriz- Modi hükümeti 2022 yılına kadar çiftçilerin gelirini iki katına çıkarmakla övünüyordu. Geniş köylülüğün örgütlü mücadelesi sayesinde şirket yanlısı, çiftçi karşıtı üç yasayı geri çekmesine rağmen vaatlerini yerine getirmedi. Çiftçiler ürünler için Asgari Destek Fiyatı (MSP) alamıyor. Arazi fazlası birikmediği için köylüler korkunç bir yoksulluğa düşüyor; toprak reformu yapılmıyor, ekim harcamalarında artış ve ürün fiyatlarında düşüş var; çiftçilere verilen devlet sübvansiyonları azalıyor ya da geri çekiliyor; yoksullar kredi alamıyor, sigortaya erişemiyor; gıda güvenliğinden yoksunlar, ürün kaybı sellere ve kıtlığa neden oluyor; hükümet uluslararası ticarette çiftçi karşıtı politikaları hayata geçiriyor. Bunlar bir yana, hükümet uluslararası ticarette çiftçi karşıtı politikalar uyguluyor. Böylece tarım sektörü ciddi bir krizin içine düşmüştür.
Modi’nin yönetimi bir ‘seçilmiş diktatörlüktür’- Modi, RSS politikalarını Parlamento, hükümet ve yargıda doğrudan uygulamakta, soruşturma kurumlarını, polis mekanizmasını ve hayati idari mekanizmayı elinde tutmaktadır. Bir bütün olarak hüküm sürmektedir. Planlama Komisyonu, CBI, CVC, ED, RBI gibi ‘Anayasal’ kurumların ve hatta yargının bağımsızlığını ayaklar altına aldı. Tek ulus, tek parti, tek lider ve Tanrı’nın kendisini ülkeyi yönetmesi için gönderdiğini söyleyerek ülkeyi kalıcı bir diktatörlüğe doğru götürüyor. Parlamentonun sorunsuz çalışmasına asla izin vermedi. Hayati önem taşıyan yasaların tartışılmasına izin vermedi. Muhalefet üyelerinin sorularına cevap vermedi. Modi daha çok dış gezilerde ve Parlamento’ya daha az katılıyor. Parlamentoyu göstermelik hale getirdi ve halkın yüzlerce crore parasını harcadı. Parlamentonun Kartavya Yolu [Resmi olarak Kartavya Yolu olarak adlandırılan Yeni Delhi kentinde, Raisina Tepesi’ndeki Rashtrapati Bhavan’dan Vijay Chowk ve Hindistan Kapısı, Ulusal Savaş Anıtı, Delhi’deki Ulusal Stadyum’a uzanan bir tören bulvarıdır, ed.] adı altında Vedik Mantra [geleneksel Hint astrolojisine ait bir tanımlama, ed.] ve bir sopa ile yeni bir binaya taşınması Modi hükümetinin orta yaşlı despotik feodal kültürünü yansıtıyor. Parlamento, sömürücü hissedarlar için bir it dalaşı merkezidir ve Lok Sabha ve Rajya Sabha’nın 146 üyesini görevden alarak nominal demokrasiyi ve Anayasayı ayaklar altına almıştır. Parlamenter demokrasinin değerlerini yerle bir etmiştir.
Modi hükümeti iktidara geldiğinde, ana medyanın çoğunu Godi (iliştirilmiş) medyaya dönüştürdü. Kendisine kulak asmayan medya kuruluşlarını taciz ediyor. Hükümetin yolsuzluk ve suiistimallerini ortaya çıkaran gazetecilere karşı polis ve İcra Müdürlüğünü (ED) kışkırttı. Onlara saldırmak ve sahte davalar açmak sıradan bir özellik haline geldi. Hatta öldürüldüler. 2022 yılında ülkede 194 gazeteci saldırıya uğradı. Tarihçiler ve yazarlar BJP’nin Brahmanik Hindutva faşizmine karşı çıkanlara sahte davalar açıldı ve hapse atıldılar.
Modi hükümeti, muhalefet partilerinin eyalet hükümetlerini komplo ile düşürdü. ‘Halkın temsilcilerini’ satın aldı ve BJP hükümetleri kurdu. Federal politikaları ihlal ederek, Valiler aracılığıyla muhalefet partilerinin iktidarda olduğu ilgili eyalet hükümetlerinin işlerine sınırın ötesinde müdahale ediyor. Merkezin elinde kukla olan Valiler, Meclisler tarafından onaylanan Yasaları demokratik olmayan bir şekilde bastırmaktadır.
Hukuk, adalet, devlet, Anayasa vatandaş merkezlidir. Tüm bunların amacı vatandaşa özgürlük sağlamaktır. Demokrasi vatandaşları merkeze alır. Ancak gerici Modi’nin ‘demokratik’, ‘seçilmiş diktatörlük’ yönetimi tam tersi yönde birkaç süper zenginin çıkarlarını merkeze almaktadır. Özgürlüğü gasp etmekte, vatandaşların asgari haklarını ayaklar altına almakta ve yoğun baskı uygulamaktadır. Köy düzeyine kadar, şu ya da bu şekilde servet biriktirme kaygısı taşıyan ve sadece kendi çıkarını düşünen bencil komprador bürokratik sistem kurmuştur. Hükümet mekanizması, yüksek yasama kurumları ve yargı üzerinde hegemonya kurdu. IAS [Hindistan İdari Hizmetleri, ed.] ve IPS [Hindistan Polis Teşkilatı, ed.] memurlarını ve hatta silahlı kuvvetleri merkezi hükümet planlarının propagandacıları olarak kullanmak (Vikasit Bharat Sankalp Yatra) Modi yönetiminin tasfiye politikalarının zirvesidir. Modi bir yandan ‘demokratik’ olduğunu iddia ederken, diğer yandan hükümet mekanizmasını tamamen bürokratikleştirdi ve herhangi bir kötü şöhretli diktatörden daha fazla ‘seçilmiş diktatörlük’ uyguluyor. İşçiler, çiftçiler, kadınlar, kabileler ve dini azınlıklar, ezilen milliyetler, balıkçılar, öğrenciler, gençler, çalışanlar, öğretmenler, diğer profesyoneller, küçük ve orta sınıf tüccarlar ve tüm ülke halkı faşist yasaların ve devlet terörünün kurbanıdır. Asom’un [Asom-Assam, Hindistan’ın en fazla Müslümanın yaşadığı eyaleti, ed.], Sivasagar bölgesinde yüzlerce kişi Man ki baat’ın [Başbakan Modi’nin Tüm Hindistan Radyosu’nda aylık radyo programı, ed.] 100. Bölümü vesilesiyle bir gösteri düzenleyerek Asom Kültür Bakanlığı aracılığıyla 13 Asom milliyetinin sembollerinin üzerine Hindu dininin sembollerini yerleştiren Modi hükümetini protesto etti. Eyaletteki siyasi partiler, öğrenciler ve akademisyenler öfkelerini sosyal medyada dile getirdi.
Brahmanik Hindutva Faşizmi- Siyasette diktatörlük, ekonomide kurumsal şirketlerin faaliyeti, toplumda Hindutva hegemonyası, kültürde kast ve ataerkil hegemonya, Modi liderliğindeki RSS-BJP merkezi hükümetinin doğasıdır. Sanatana Dharma (Manuvad) [Hindu dininin ezelî ve ebedî din veya bâkî din diye adlandırılması, ed.] onun silahıdır. Hindu Rashtra’sının [“Hindistan bir Hindu Rashtra’dır çünkü Hindistan’ın her vatandaşı bir Hindu’dur” olarak özetlenebilecek Hindu milliyetçiliği, ed.] kurulması onun hedefidir. Bu amaç için hareket etmekte, çoğunluktaki Hinduları kontrol etmekte ve iktidarını sağlamlaştırmaktadır. Ne yeneceği ne giyileceği, nasıl davranılacağı gibi günlük yaşamın her yönünü dikte ediyor ve dini azınlıkların gelenek ve alışkanlıklarını kontrol ediyor. Ülkenin çeşitliliğini yok ediyor. Mescitleri yıkmaya ve tapınaklar inşa etmeye önem veriyor, böylece halk arasında sürekli olarak din ve kast temelinde bölünmeler yaratıyor. Nefreti ateşliyor. Vinayakachaviti [Hindu bilgelik ve başarı tanrısı Lord Ganesha’nın doğum gününü kutlayan bir bayramdır ed.], Vijayadasami navarathr [Hindistan’da Lord Rama’nın iblis kral Ravana’ya karşı kazandığı zafere atfedilen bayram, ed.] ve Sriramanavami [Hindu tanrısı Rama’nın doğuşunu kutlayan bir Hindu bayramı, ed.] gibi bayram günlerinde toplumsal ayaklanmalar yaratıyor. Sadece fakir halkın ucuza temin edebileceği besleyici sığır etini yasaklamakla kalmıyor, aynı zamanda İneği koruma, ghar vapasi (din değiştirme) ve aşk cihadı [Hindu faşizmi ve dini gericiliği tarafından, Müslüman erkeklerin Hindu kadınları cezbettiği iddia edilen bir olguyu tanımlamak için kullanılan bir terim, ed.] adına azınlıklara, rasyonalistlere, öğrencilere, kadınlara, hak savunucularına, devrimcilere ve demokratlara saldırıyor. Ülkenin şu ya da bu bölgesinde, köyünde ya da kasabasında her gün kan akıyor.
BJP ve BJP’nin eyalet hükümetleri her zaman ‘Vikasit Bharat’tan söz etmekte, halkın binlerce rupi tutarındaki parasını dini faaliyetlere ve Hindu tapınaklarına tahsis etmekte ve israf etmektedir. Kırsal ve kentsel kalkınmaya hiçbir katkısı olmayan ve insanların gerçek koşullarını değiştirmeyen dini projelere yapılan bu yatırım aslında laik, farklı kültür ve bilimsel düşüncelerin önüne geçmektedir. Bunlar idealist Brahmanik Hindu spiritüalizmini ve kör inançları büyük ölçüde teşvik etmektedir. Onların ‘Vikasit Bharat’a ihtiyaçları yok. Onlar komünalizm [Hindu üstünlüğüne dayanan yandaşlığı anlamında, ed.] ve kastçılıkla bölünmüş ve nefretle kaynayan bir Bharat-Hindu rashtr [“Hindistan’da herkes Hindu’dur” anlamında, ed.] istiyorlar. Böylece insanların yiyecek, barınak, eğitim ve ilaç olmadan sefalet içinde olduğu çürümüş yarı-sömürge, yarı-feodal toplumu koruyor ve ülkeyi emperyalist sömürüye kurban ediyorlar. İnsanları kandırmaktaki başarısızlıklarından genellikle Tanrı’yı sorumlu tutarlar. Yeni toprak ağaları olarak ortaya çıkan bazı babalar [Hindular tarafından soy bağı anlamında değil kendisine kutsallık atfedilen kişilere hitap şekli, ed.] Hindu rashtr’ının yıldız prakarakları [aktif vaizleri, ed.] haline gelmiştir. Kendilerine sıkıntılarını dökmek için yaklaşan insanlara ne yapmaları ve ne yapmamaları gerektiğini öğretirler. Sorunlarını kaderlerinin bir sonucu olarak tanımlıyor, Müslüman karşıtı Hindutva ideolojisini enjekte ediyor ve böylece devlete hizmet ediyorlar.
Yaklaşık 500 yıllık bir geçmişe sahip olan Babri Mescidi yalanlarla, intikamcı kollektif şiddetle ve binlerce Müslüman’ın katledilmesiyle yıkıldı. Ram mandir, [Babri Mescidi’nin Hindu ırkçı şovenistleri tarafından yıkılmasından sonra yerine inşa edilen Hindu Tapınağı, ed.] bu insanlık dışı kan dökme tarihi ile 2000 crore Rs maliyetle inşa edildi. Utanmadan bunun ülke halkının dini, manevi değerlerinin ve Hindu toplumunun duygularının bir yansıması olduğunu söylüyorlar. Bu aslında RSS, BJP ve ona bağlı örgütlerin şovenizminin tarihi bir sembolüdür. Modi o kadar koyu bir komünalist [Hindu üstünlüğüne dayanan yandaşlığı anlamında, ed.] ki Hindu toplumunun, Narakasura’ya (Deevali’nin kutlandığı arifede Hindu Tanrısı tarafından öldürülen Hindu destanında dev bir adamın kötü karakteri) benzeyen Müslüman topluma karşı zafer kazanarak Ram mandir’i inşa etmedeki başarısının anısına 22 Ocak’ta bir başka Deevali festivalini kutlamaya çağırabilir. İnsanların tapınaklara ihtiyacı yoktur. Onların emperyalist, komprador bürokratik kapitalist, feodal sömürüden, baskıdan, zulümden, ayrımcılıktan ve yoksulluktan kurtulmaya ihtiyaçları vardır. Bunu gizlemek ve insanları kör inançlarla ve gericilikle yönlendirmek için Tanrı’yı sorumlu tutuyor.
BJP’nin yozlaşmış yönetimi- Modi hükümeti yolsuzluktan arınmış, dolandırıcılıktan uzak, saf ve iyi bir yönetim sağlayacağını ve yabancı ülkelerdeki 70 lakh crore’luk yasadışı parayı getireceğini ve yoksul insanlar için bankada her biri 15 lakh Rs hesaplayacağını yaygın bir şekilde propaganda etti. Ancak vaatlerini yerine getirmedi. Onları ‘keçi postuna bürünmüş bir kaplan’ gibi kandırdı. Modi, emperyalistlerin, yerli ve yabancı kurumsal şirketlerin ve toprak ağalarının güvenilir bir hizmetkârı ve halka ihanet eden biri olduğunu kanıtladı. Madhya Pradesh’teki Vyapam skandalının [Temmuz 2013’te Madhya Pradesh eyaletinde yaşanan sınav ve işe alım dolandırıcılığı kastediliyor, ed.] ardındaki gerçeği gizlemek için 100 kişinin öldürülmesine göz yumdu ve kanıtları ortadan kaldırdı. Modi’nin tüm yönetimi, Fransa’dan Rafale savaş uçaklarının satın alınmasına ilişkin daha önceki anlaşmada 30 bin crore rupi dolandırıcılığı, 26 Rafale savaş uçağının satın alınmasına ilişkin daha sonraki anlaşmada 90 bin crore rupi dolandırıcılığı, Lalit Modi, Neerav Modi, Mohul Chowksi olayı, kömür madeni dolandırıcılığı, Rs. 230 crore’luk Dwaraka Expressway NH-248 dolandırıcılığı, 144 crore’luk azınlık bursu dolandırıcılığı, 154 crore’luk Bharatmala programı dolandırıcılığı, 6.97 crore’luk Aayushman Bharat Pradhanmantri Jan aarogya programı dolandırıcılığı, BJP yönetimindeki eyalet hükümetlerinin yolsuzluk dolandırıcılığı ve diğerleri. Modi, Hindenburg Araştırma şirketi tarafından ortaya çıkarılan Adani grubunun hisselerinin aldatılması ve kötüye kullanılması (hisse senedi manipülasyonu) soruşturmasına bürokratik olarak engel oldu. Adani’nin hizmetkârı olduğunu kanıtladı.
BJP merkezi ve eyalet hükümetlerinin her şeyi metalaştırmak için çılgınca yarışması nedeniyle spor, müzik, kültür, sanat ve benzeri her şey süper karlar için pazarlama stratejilerinin merkezleri haline geldi ve yozlaştı. Amit Shah ve Jay Shah gibi insanlar binlerce crore’luk mülkü nasıl kazandılar? RSS-BJP yolsuzluktan, ahlaksız suçlardan ve yasadışı mülk edinmekten kaynaklandı. Halktan şiddetle nefret eden yoksul ve daha fazla servet biriktirme hırsına sahip zengin kişiler yarattı. Bu da ülkenin ahlaki standartlarının bozulmasına yol açtı.
Çevresel yıkım- Ülkede çevrenin bozulması Modi’nin dünya çevre toplantılarındaki övünmesinin yanlış olduğunu kanıtlamaktadır. ABD, Çin ve Hindistan’ın dünyadaki kirliliğin yüzde 40’ına neden olduğunu ortaya koyan çeşitli araştırmalar bulunmaktadır. Ağır madencilik projeleri, sanayi projeleri, baraj inşaatları ve Modi hükümetinin emperyalistlere, komprador bürokratik kapitalistlere ve toprak ağalarına süper karlar sağlamak için kaynakları gelişigüzel sömürmesi, yüz binlerce dönümlük ormanı ve nehir havzalarını yok etmektedir. Ağaçlar, hayvanlar, flora ve faunanın nesli tükeniyor. Son dönemde, Asom’daki Marayini-Dibrugarh demiryolu hattının genişletilmesi ve elektrifikasyonu için Holangapar’ın tek türü olan Gibbon Maymunu’nu tehlikeye atan bir milli park kesiliyor. Yeraltı ve yerüstü suları, hava ve ses kirliliği yoğunlaşmış ve ağır bir çevre tahribatı yaşanmaktadır. Hükümet, ormanların ve çevrenin tahrip edilmesine ve kabile halkının yerinden edilerek ülkenin maden zenginliklerinin şirket süper zenginleri için yağmalanmasına yol açan Orman Koruma (Değişiklik) Yasasını çıkardı. Yüksek Mahkeme, 5. ve 6. Bölgelerdeki alanlarda ağaç kesilmesini ve inşaat yapılmasını yasaklamış ve birçok bilim adamı itirazda bulunmuş olmasına rağmen, Yasa bürokratik olarak uygulanmaktadır. Gökdelenlere ‘kalkınma’ adı altında izinler veriliyor. Hidro-elektrik projeleri için tepelerin oyulması, endüstriyel atıkların nehirlere atılması, su akışının durmasına neden olunması ayrım gözetmeksizin devam etmektedir. Himalayalar’da şirket karları için 168 hidro-elektrik merkezi bulunmaktadır ve 2030 yılına kadar 1.088 merkezin kurulacağı vurgulanmaktadır. Toprak, su ve orman kaynaklarının yanı sıra iklim, deniz ve yağışlar da şirketlerin süper kâr avından etkilenecek. İlaçla tedavi edilemeyen yeni hastalıklar nedeniyle ölümler artıyor. 2015-2020 yılları arasında Modi döneminde ülkemizde 6.68.400 hektar orman yok edildi. Hindistan 2021 yılında Dünya Çevre Koruma Endeksi’nde 188 ülke arasında 155. sırada yer almaktadır.
Eğitim sisteminin yok edilmesi- Modi hükümeti eğitim ve sağlık sektörlerini merkezi ve eyalet hükümetlerinin ortak listesinden çıkardı. Eğitim sistemini Hindutvize etti [Hindulaştırdı, ed.], eğitimi çok hızlı bir şekilde özelleştirdi ve şirketleştirdi ve Ulusal Eğitim Politikası-2020’yi formüle etti. Bilim öğretimini yasakladı ve bilimsel bilgiyi eğitimden uzaklaştırdı ve insanları mantıksız, masum ve geriye dönük düşünmeye iten dini köktenciliğin, kör inançların yönlerini ekledi. Araştırmaya dayalı tarih yerine destanlar öğretilmektedir. Demokrasi, laiklik ve eşitlik gibi değerler gençlere aşılanmamakta ve öğretim Brahmanik Hindutva ideolojisi üzerine yoğunlaşmaktadır. Böylece RSS-BJP merkezi hükümeti ülkeyi yıkıma doğru götürmektedir. Merkezi yüksek eğitim kurumlarının yanı sıra, eyalet düzeyindeki yüksek eğitim kurumlarını da kontrol etmekte ve akademik kuruluşların özerkliğine ve eyaletlerin federal haklarına saldırmaktadır. Tek bir okul bile inşa etmemiş ve buna karşılık eğitime ayrılan bütçe ödeneklerini azaltmıştır. Ülkedeki büyük miktarda devlet mülkünü eğitim tröstleri adı altında özel şirketlere ve yabancı şirketlere ucuz fiyatlarla devretmekte ve büyük eğitim imparatorlukları kurmak için izinler vermektedir.
İnsanlara eğitim sağlama sorumluluğunu bir kenara bırakıyor. Bir yandan halk arasında yoksulların, kadınların, gençlerin ve çiftçilerin kendi VIP’leri [“özel” anlamında; “kalkınma” programı ‘Viksit Bharat Sankalp Yatra’ ilgili konuşan Başbakan Modi’nin, ‘her Hintli yoksulun, kadının, çiftçinin ve gencin kendici için VIP olduğunu söylemesine atfen, ed.] olduğu yanılsamasını yaratırken, diğer yandan Manuvad [Hindu gericiliğinin kast anlayışıyla harmanlanmış ‘ahlak’ anlayışı, dini ed.] ideolojisiyle yoksul halkı eğitimden uzaklaştırıyor. Ülkenin çeşitliliğini ayaklar altına alan Tek Tip Medeni Kanun’u (TMK) getirmek için komplo kuruyor. Herkese eşit fırsat sağlayan ortak okul sistemini getirmeye, kar amaçlı özel okulları tasfiye etmeye ve öğrencilerin ihtiyaçlarına ve yerel koşullara uygun yatılı ve yarı yatılı okullar kurmaya niyetli olmadığı açıktır.
Sağlığın Şirketleştirilmesi- Modi hükümeti aynı zamanda insanların sağlığını koruma ve toplumun gelişimine katkıda bulunma sorumluluğundan da rahatsızlık duymamaktadır. Görkemli bir şekilde propagandasını yaptığı Aayushman Bharat Pradhanmantri Jan Aarogya [Hindistan Hükümeti’nin ücretsiz sağlık sigortası sağlamayı amaçladığını ileriye sürdüğü ulusal bir kamu sağlık sigortası planı, ed.] programı dolandırıcılıklarla doludur. Bu sektördeki uzun vadeli yatırımları durdurdu ve bütçede çok az pay ayırıyor. İnsanların sağlığı üzerinden iş yapıyor. CORONA zamanları, ülkenin sağlık sisteminin hastalara tedavi sağlamadığını kanıtladı. Birleşmiş Milletler ülkedeki ölüm sayısının yaklaşık 50 bin olduğunu belirtirken, hükümet bu sayının 5 bin olduğu yalanını söyledi. Ölenlerin ailelerine yardım sağlamadı. Bu, sağlık sektörünün azami karlar için özelleştirilmesi ve şirketleştirilmesinin bir sonucudur.
Bu durum, ülkenin birinci ve ikinci sınıf şehirlerinde çok uzmanlı hastanelerin artmasına yol açmıştır. Bunlar insanları tedavi için cezbetmekte ve ağır faturalarla onları ciddi şekilde sömürmektedir. Kırsal ve kentsel bölgelerdeki devlet hastanelerinde doktor, hemşire ve yeterli sayıda personel bulunmaması nedeniyle yeni hastalık türlerinin ortaya çıkmasını engellenemediği için çaresiz insanlar ölüyor. Halk Modi hükümetinin kimin çıkarları doğrultusunda çalıştığını anlamalı ve ona gereken dersi vermelidir.
Sosyal hareketlere, Sivil ve İnsan haklarına saldırı- Modi hükümeti devrimci, demokrat, ilerici sosyal aktivistleri, bilim adamlarını ve rasyonalistleri şehirli Naxalitler ve eli kalem tutan Maocular olarak hedef gösteriyor ve onları taciz ediyor. Kökü dışarda teorileri burada uyguladıklarını iddia ediyor. Mücadelelerini doğal olmayan ve insan doğasına aykırı olarak tanımlıyor. Onları teröristler, anti-sosyal unsurlar ve vatan hainleri olarak tanımlıyor ve kanun ve düzen adına onları bastırıyor, hapsediyor ve öldürüyor. Ücretlerin artırılması, iş yükünün azaltılması, temel malların fiyatlarının düşürülmesi, yaşam hakkı, ifade hakkı ve sömürü ve zulme karşı mücadelelerini toplumda huzursuzluk yaratmak olarak hedefe koymaktadır. Devlet terörizminin uygulanmasını meşrulaştırmaktadır.
Modi hükümeti halk hareketlerini kana bulamakta ve onları destekleyen entelektüellere ve demokratlara karşı acımasız bir propaganda yürütmektedir. Ülke genelinde çok sayıda hak savunucusunu tutukladı ve hapse attı. Bunlardan en önemlisi Bhima-Koregaon [Hindistan devletinin Nisan 2018’de ‘Dalitleri isyan etmeye teşvik ve hükümeti devirme iddiasıyla’ 16 kişiyi düzmece kanıtlarla tutuklaması, ed.] komplo davasıdır. Bu dava kapsamında tanınmış yazarlar, sanatçılar, sosyal aktivistler, gazeteciler ve hak örgütlerinin liderleri tutuklanarak hapse atıldı. 80 yaşındaki Stan Samy asgari tıbbi imkanlar sağlanmadan öldürüldü. Yüzde 90 engelli Delhi Üniversitesi Profesörü G.N. Saibaba son 8 yıldır parmaklıklar ardında.
Piyasa anarşisi ve yabancılaşma yoğunlaşıyor- Modi hükümeti hızla uyguladığı LPG [Liberalisation Privatisation Globalisation- Liberalleşme Özelleştirme Küreselleşme ed.] politikalarının bir parçası olarak ‘piyasa reformları’ adına ekonominin temelini oluşturan tarım ve sanayi sektörlerini ihmal etti. Emperyalistlere, komprador bürokratik kapitalistlere, toprak ağası sınıflarına hizmet ediyor ve hizmet sektörüne aşırı önem veriyor. İş ve platform sistemlerinde aşırı bir yükseliş var ve piyasa anarşizmi ciddi bir seviyeye ulaştı. Emtia ve hizmetlerin yanı sıra, bu durum para birimi, faiz oranları, krediler, borsa ve benzeri alanlarda da görülmekte ve böylece tüm Hindistan ekonomisini etkisi altına almaktadır. Tüketimcilik insanların hayatının tüm yönlerini ele geçirdi.
Her bir eylem, değer ve düşünce, şu ya da bu medyanın sürekli saldırısı yoluyla önceden kontrol edilen mekanik programdan çıkmaktadır. Bilgi devrimindeki büyük sıçramalar, kültürde, estetikte ve toplumda çarpıtılmış TV, Cep telefonu, Bilgisayar ve İnternet aracılığıyla insani değerlerin kaybolmasına ve başkalarına karşı ilgisizliğe yol açmaktadır. Karşılıklı sosyal ilişkiler azalmış ve insanoğlunun yabancılaşması zirveye ulaşmıştır. Bir çılgınlık, acımasız bir rekabet ortamında hayatta kalma ve başarı yarışı var. Açgözlülük, bencillik ve bireyin kendi gelişimini düşünmesi sınırı aştı. Bireycilik daha çocuklukta ortaya çıktı ve insanoğlu acımasız, tepkisiz, anti-sosyal bir yaşama itildi. Bireyciliğin yerini bireye tapınma aldı. Sevgi ve şefkat metaya dönüştü. Sadece bir menfaate karşılık olarak ifade edilir oldular. İnsanların yaşamı sosyal ve kültürel olarak daraldı. Genel olarak sosyal, ekonomik, siyasi alanlar ve seküler yaşam, Modi’nin son 10 yıllık iktidarında yıkıma uğramaya devam etti.
Modi’nin liderliğindeki BJP 2024 yılında bir kez daha iktidara gelirse, sözde demokrasi sona erecek ve mutlak bürokrasi ortaya çıkacaktır. ‘Hindistan Anayasası’ tamamen değiştirilecek ya da tamamen kaldırılacak ve yerine yenisi getirilecektir. Ülkemizin federal sistemi yok edilerek eyaletler yetkilerini kaybedecektir. Ezilen sınıflar, ezilen topluluklar ve ezilen milliyetler daha fazla sömürü, baskı, sindirme ve aldatmayla karşı karşıya kalacaktır. Hakları daha fazla ihlal edilecektir. Komünalizm, [Hindu yandaşlığı anlamında, ed.] kastçılık ve nefret politikaları sınırsız hale gelecektir. Hint dili ve kültürü dayatılacaktır. Protesto sesleri bastırılacak. Tüm bunlar bir rutin haline gelecektir. Bu durum toplumun çeşitli kesimlerinin daha da izole olmasına yol açacaktır.
Modi’nin Yönetiminin Çeşitli Ezilen Sınıflar, Sosyal Kesimler Ve Milliyetler Üzerindeki Etkisi
Ezilen Sınıflar Üzerine
İşçi sınıfı- Modi hükümeti emperyalistlere, komprador bürokratik kapitalistlere ve büyük toprak ağalarına her türlü kolaylığı sağlarken işçilere, köylülere ve sıradan orta sınıf insanlara asgari kolaylıkları sağlamaya özen göstermemektedir. Hükümet, asgari ücret de dahil olmak üzere işçilerin mücadele ederek elde ettiği birçok hakkı gasp etmiştir. İşçiler için sosyal yardım programlarını tasfiye etti.
Modi, 44 iş kanununu işçilerin aleyhine ve şirketlerin çıkarları doğrultusunda 4 kanuna indirgeyerek işçi sınıfı karşıtı doğasını ortaya koymuştur. İşçileri böldü ve ücretler, daha önce kazanılmış hakların uygulanması ve iş güvenliği için verilen çeşitli mücadeleleri acımasızca bastırdı. Özel Ekonomik Bölgelerdeki (SEZ) ucuz işgücünü yağmalamak, azami karları sağlamak ve Finans Kapitalin herhangi bir engelle karşılaşmadığını görmek için iş yasalarına ve Sendikaların faaliyetlerine tamamen yasak getirdi. Birçok Sendika lideri yasadışı davalara ve UAPA’ya [Yasadışı Faaliyetleri Önleme Yasası, ed.] maruz kalmıştır. Sahte delillerle birçok davada müebbet hapis cezası verildi. Birçoğu işlerinden uzaklaştırıldı.
Örgütsüz işçilerin durumu ise içler acısıdır. CORONA karantinasının kötü etkisi hala devam etmektedir. Milyonlarca göçmen işçinin karşılaştığı zorluklar tarifsizdir. Sıradan insanlar şeytanlaştırma ve GST [Mal ve Hizmet Vergisi, ed.] nedeniyle acı çekti. Temel malların fiyatlarında artış oldu, reel ücretler düştü, satın alma gücü azaldı, işsizlik arttı ve yaşam standartları geriledi. Tüm bunlar sefil bir yoksulluğa yol açtı. Örgütlü sektörde yüzbinlerce işçi işten çıkarıldı ve bu da örgütsüz sektörde sayıların artmasına neden oldu. Birçok işçi geçinemediği için intihar ediyor. Binlerce kişi işsizlik nedeniyle yabancı ülkelere göç ediyor.
Köylülük- Ülke halkının yüzde 68’i doğrudan veya dolaylı olarak tarıma bağımlıdır. 2020 istatistiklerine göre, ülkede çalışan insanların yüzde 41,48’i tarım işçisidir. Tarım işçileri ve kiracı çiftçiler birlikte yüzde 70’i oluşturmaktadır. Modi hükümeti, çiftçinin ülkenin bel kemiği, gıda donörü olduğunu ve tarımı faydalı ve şenlikli hale getireceğini söyleyerek övünüyordu. Gerçekte ise çiftçi karşıtı politikalar ve kurumsal şirketler ve tarım tüccarları lehine liberalleşme politikaları benimsiyor. Topraksızlara dağıtılması gereken binlerce dönüm arazi düşük fiyatlarla yerli ve yabancı şirketlere devrediliyor. Orman hakları yasasında değişiklikler yaparak orman arazilerini bu şirketlere teslim ediyor. Hükümet çiftçilerin kapsamlı ürün ve gelir sigortası talepleri ya da temel sorunlarıyla ilgilenmiyor. Pradhan Mantri ‘Fasal Bima Yojana’ (PMFBY) [Mahsul Sigortası, ed.] sadece banka kredisi alan çiftçiler için geçerlidir. Küçük ve marjinal çiftçiler, özellikle Dalit ve kabile kesimlerinden olanlar, programa katılmak için para ödeyemezler ve bu nedenle onlar için bir faydası yoktur. Yirmi milyon çiftçi tarımdan ayrıldı çünkü tarım kazançlı değildi. Kirlenmiş tohumlar, tarım girdilerinin fiyatlarındaki artış, yüksek faizler ve yüksek fiyatlar nedeniyle alım gücünün düşmesi, yaşam standartlarının düşmesi çiftçileri topraktan ve istihdamdan mahrum bırakmış ve onları aşırı yoksulluğa itmiştir. Ülke çiftçisinin üzerinde ortalama yüz bin rupi kredi bulunmaktadır. Hükümetler uygulanan LPG [Liberalisation Privatisation Globalisation- Liberalleşme Özelleştirme Küreselleşme ed.] politikaları nedeniyle çiftçilerin çoğu kredi batağına düştü. Son 30 yılda 3.50.000 çiftçi intihar etti. Sadece Modi döneminde 1,00,474 intihar vakası yaşandı. Bu sayı günde 30’a denk geliyor.
Şehirli Orta Sınıf- Orta sınıfın çeşitli kesimlerinden yüzbinlerce insan işsizlik, yüksek fiyatlar, vergi yükü, enflasyon, hastalıklar ve ekonomik zorluklar nedeniyle her geçen gün yoksulluğa sürükleniyor. Modi’nin yönetimi orta sınıf insanların bireyselliğini yok etti. Onları fiziksel olarak verimsizleştirdi ve zihinsel yeteneklerini devre dışı bıraktı. Şehirlerde emperyalist, komprador bürokratik sermayenin üretim sürecinde taşeronlaşma ve dijitalleşme biçimindeki ‘büyüme’, özel bir tür orta sınıfın ortaya çıkmasına yol açtı. Orta sınıfın geri kalanı, özel tefecilerden alınan kredilerin çemberine sıkışmış durumdadır. Bu istatistikler, kent bölgelerindeki ailelerin neredeyse yarısının kredi geri ödeme çemberine sıkıştığını göstermektedir. Bütün gün kredi krizini aşmak ve banka taksitlerini geri ödemek için yarışıyorlar. Tüm hayatları buna bağlı.
Orta sınıfın çoğu hükümetlerin gayri resmi kolonilerinde yaşamaktadır. Bir rapora göre, kent nüfusunun yüzde 33-47’si resmi olmayan evlerde yaşamaktadır. Bu tür evlerin yıkılması Modi hükümetinin kentsel planının önemli bir yönüdür. Bu durum insanları buldozerlerle yerinden edilme tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyor. Yüzbinlerce insan evsiz kalıyor. Elektrik, su, yardım, eğlence parkları, güvenlik ve benzeri konularda her zaman sıkıntı çekiyorlar. Demonetizasyon [Paranın değerinin düşmesi, ed.] ve GST’nin [Mal ve Hizmet Vergisi, ed.] etkisiyle ağır bir şekilde yüzleşiyorlar.
Orta sınıf insanlar, özelleştirmeden kaynaklanan işsizlik, devlet sübvansiyonlarının kesilmesi ve enflasyon gibi sorunlar nedeniyle tehlikeye düşüyor. Aşırı vergi yükü ve istihdam eksikliği orta sınıfı küçülttü. Orta sınıf insanlar, günlük yaşamdaki baskı ve gerilimlerin üstesinden gelmek ve yarı-sömürge, yarı-feodal sistemin yarattığı güvensizlikten kaynaklanan yabancılaşma ve yalnızlıktan kaçmak için bir emniyet supabı görevi gören ve ülkenin her yerinde desteklenen ‘spiritüalizm’ [tinselcilik, ruhçuluk, ed.] bataklığına düşüyor.
Toplumsal çılgınlık Modi hükümeti halkın aydınlarını devlet ve özel üniversitelerden uzaklaştırıyor. Özel üniversitelerdeki öğrenci örgütlerinin faaliyetlerini yasakladı. Ancak RSS-ABVP [RSS- Ulusal Gönüllü Örgütü onun öğrenci kanadı ABVP-Tüm Hindistan Öğrenci Konseyi, ed.] faaliyetleri sorgusuz sualsiz devam ediyor. RSS-ABVP haydutları tarafından öğrencilere yapılan saldırılar, Modi hükümetinin desteğiyle düzenli bir özellik haline geldi. Özel üniversitelerin sayısındaki artışla birlikte yoksul öğrenciler yüksek öğrenimden mahrum kalmaktadır. Artan harçlar, belirsizlikler ve aşırı yolsuzluklar, öğrencilerin iş arayışlarında geleceklerini yönsüz hale getirmiştir. Şok edici bir gelişme olarak, öğrenci intiharlarında bir artış var.
Küçük ve Orta Ölçekli İşletme Kapitalist Sınıfı– Modi’nin yönetiminde emperyalistlerin, komprador bürokratik kapitalist ve feodal sınıfların yoğun saldırısından ciddi şekilde etkilenen sınıflardan biridir. Bu sektör ülke ekonomisinin yüzde 30’unu oluşturmakta ve tarımdan sonra istihdamın yüzde 40’ına (20 crores) ulaşmıştır. Daha önceki Kongre hükümeti gibi Modi hükümeti de emperyalistlerin, komprador bürokratik kapitalist ve feodal sınıfların çıkarları doğrultusunda Mikro, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin (MSME) ticaret ve sanayilerini sömürmekte ve baskı altında tutmaktadır. Küreselleşme politikalarını hızla yaygınlaştırıyor, ithalat üzerindeki yaptırımları kaldırıyor ve iç piyasaları yabancı mallara boğuyor. Bu sektöre yüzde 100 doğrudan yabancı yatırım yapılmasına izin veriliyor ve perakende sektöründe demonetizasyon, [Paranın değerinin düşmesi, ed.] GST, [Mal ve Hizmet Vergisi, ed.] e-way bill [elektronik irsaliye, ed.] ve benzeri diğer bürokratik politikalar hayata geçiriliyor. Bu durum sektörü telafisi mümkün olmayan bir şekilde etkilemiştir. 2014-2022 döneminde (9 yıl) günde 270 olmak üzere 8 bin KOBİ kapanmıştır. Hükümet sektöre yeterli kredi imkanı sağlamadı, sosyal refah programları sunmadı, COVID sonrası etkilenen ekonomiyi yeniden inşa etmek adına MSME sektörünü yeniden tanımladı, sektörü emperyalist şirketlere ve komprador şirketlere teslim etti ve bu sektöre tahsis edilen programları bu mega şirketlere yönlendirdi. Tüm bunlar bir araya geldiğinde sektörü ciddi şekilde etkilemiştir. Başbakan İstihdam Garantisi Programı, Mudra, geleneksel endüstrileri gençleştirme fonu (Spurthy), Coir kurulu, Mikro ve Küçük endüstriler kredi garantisi ve kredi ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik krediye dayalı orijinal para sübvansiyonu programları hükümet tarafından yeterince tahsis edilmemiştir. Bankalar bu sektörün sadece yüzde 16’sına kredi sağlamaktadır.
Bunlar makine eksikliği, uygun fiyata hammadde elde edememe, ürünlere pazarlama imkanı olmaması, yerli ve yabancı kurumsal şirketlerin rekabeti nedeniyle uygun fiyat olmaması, elektrik eksikliği, elektrik fiyatının yüksek olması gibi sorunlarla karşı karşıya ve tüm bunlar bu sınıfı iflasa sürüklüyor. Modi’nin iktidarı sırasında bu sınıf daha da gerilemiştir.
Çeşitli Sosyal Kesimler Üzerine
Kadınlar Üzerine- Erkek egemenliği ve ataerkil sosyo-ekonomik eşitsizlikler olduğu sürece kadınların yaşamlarında bir değişiklik olmasını bekleyemeyiz, bu da onları mülkiyet hakkından mahrum bırakır ve kadın ikincil bir vatandaş olarak görülür. Modi’nin iktidarı sırasında kadınların durumu daha da kötüleşmiştir. Kadınlara yönelik zulüm ve cinayetlerde her geçen gün artış görülmektedir. Modi’nin ‘beti bachao, beti padhao’ [‘Kız çocuğunu kurtarın, kız çocuğunu eğitin’, ed.] sloganının sahte olduğu kanıtlandı. Ulusal Suç Kayıt Bürosu’nun (NCRB) 2021 yılı bilgilerine göre ülkede 31.677 tecavüz vakası kaydedilmiştir. Bu rakam günde 86 vakaya denk geliyor. 2019 yılında 32.033, 2020 yılında ise 28.046 vaka kaydedilmiştir. Ne zaman ve ne kadar zulüm ve suistimal yapıldığını değerlendirmek zordur kadınlara karşı. Geçtiğimiz günlerde bir kadın yargıç, erkek bir yargıcın cinsel tacizine uğramasıyla ilgili sorununun çözülmemesi üzerine intihar etmek için Hindistan Başyargıcından (CJI) izin istedi. Sıradan kadınların durumunu anlayabiliyoruz. Hiçbir dava açılmıyor ve soruşturulmuyor, BJP liderlerine ve özellikle Dalit kastından kızlara ve kadınlara zulmeden, taciz eden, öldüren zalim kastların gençlerine hiçbir ceza verilmiyor. Hiçbiri hapse atılmıyor. Hindistan Güreş Federasyonu (WFI) Başkanı Brij Bhushan Sharan Singh’in cinsel tacizine karşı kadın güreşçilerin verdiği mücadele bunun açık bir örneğidir. Kadın çalışanlara yönelik tacizin de arttığını görüyoruz. Pek çok yerde kız yurtları fahişe evlerine, üniversitelerin kadın yurtları ise BJP’li fedailerin ‘kafeslerine’ dönüştürüldü.
İstihdam eksikliği ve çok sayıda kişinin işten çıkarılması kadınları eve hapsediyor. İçki aileleri parçalamakta ve kadınlara yönelik şiddetin artmasına neden olmaktadır. Aile içinde kadınların üzerinde ağır bir yük var. Emperyalist tüketim kültüründeki artış çeyiz ölümlerinde [gelinin damada çeyiz verme geleneği nedeniyle, ed.] artışa yol açıyor. Brahmanik Hindutva faşist ideolojisi feodal değerleri ve ataerkil ideolojiyi (Manudharma) emperyalist kültürle birleştirdi ve güçlendirdi. Bu ideolojiye karşı mücadele etmeden kadınların kurtuluşunu sağlayamayız.
Dalitler üzerine- Bu sömürücü toplumda gücü ve zenginliği elinde tutanların, tutmayanları aşağılaması ve mağdur etmesi normal bir şeydir. Manuvad ideolojisi [Hindu gericiliğinin kast anlayışıyla harmanlanmış ‘ahlak’ anlayışı, dini ed.] Dalit ve ezilen kastlardan insanları dokunulmaz kılmış ve onları topraklardan uzaklaştırmıştır. Onları emek sömürüsüne, bağımlı işçiliğe ve zenginlere hizmete bağladı. Şu anda bile Dalit halkının çoğunun toprağı yok ve günlük ve göçmen işçilikle geçiniyorlar. Dalit halkına hizmetle ilgili tüm büyük laflar, Dalit halkının yükselişiyle ilgili sloganlar ve propagandalar, Dalit halkı arasında yanlış yanılsamalar yaratmak, mücadele yolundan saptırmak ve onları bastırmak için yapılan oyunlardan başka bir şey değildir. Kentsel alanlarda Dalit halkını çoğunlukla örgütsüz sektörde ve temiz içme suyu, eğitim, sağlık, gıda, barınak ve her türlü olanaktan yoksun gecekondularda yaşarken görüyoruz. Kırsal kesimde ise feodal güçler tarafından her türlü ayrımcılık, baskı, hakaret, fiziksel saldırı ve katliamla karşı karşıya kalmaktadırlar. RSS goondaları [çeteleri, ed.] Gujarat’ta pogrom başlattı, Maharashtra’da Bhima-Koregaon’dan [Bhima Koregaon, Maharashtra’nın Pune ilçesinde küçük bir köydür. Dalitler için önemi 1 Ocak 1818’de İngiliz emperyalizmiyle yapılan savaştır. Dalitler tarafından bu savaşın yıldönümü törenlerine atıf yapılmaktadır, ed.] önce ve sonra saldırılar oldu ve Uttar Pradesh, Haryana, Delhi ve ülkenin her yerinde Dalit halkına ve kadınlarına yönelik cinsel ve fiziksel saldırılara her gün tanık oluyoruz. Özelleştirme nedeniyle Dalitlere yönelik rezervasyonlar [kamplar, ed.] işe yaramaz hale geldi. Modi hükümeti şunları gündeme getirdi: Dalit Cumhurbaşkanı Ramnath Kovind, [25 Temmuz 2017-2022 arasında Hindistan Devlet Başkanı, ed.] Dalit halkını bir Dalit aracılığıyla kandırma politikası izledi. Kovind’in beş yıllık görev süresi boyunca yaşam standartlarında hiçbir değişiklik olmadığı gibi, sömürü, baskı, sindirme ve devlet şiddeti artmış ve Dalitlerin yaşamları daha da sefil hale gelmiştir.
Dalit halkının ekonomik olarak güçlendirilmesi için Modi hükümetinin planlarının nominal tahsisatı ve uygulamadaki boşluğu kolayca anlaşılabilir. Kendi çıkarları için formüle edilen planlar için nominal tahsisat harcanmadı, hükümet memurları ve siyasi liderler yolsuzluğa düştü ve bu nedenle bunlar Dalit halkının kalkınmasına neredeyse hiç yardımcı olmadı. Modi hükümetinin faşist yönetiminde Dalitlerin kalkındırılmasının bir hiç olduğu kanıtlanmıştır.
Kabile halkı hakkında- LPG [Liberalisation Privatisation Globalisation- Liberalleşme Özelleştirme Küreselleşme ed.] politikaları nedeniyle, yabancı Çok Uluslu Şirketleri, yerli komprador şirketleri ve Modi hükümeti madencilik, çeşitli tesisler, yollar, barajlar, Kaplan Rezervleri [Koruma altındaki kaplan bölgeleri, ed.] ve Milli Parklar kurmaktadır. Bunlar ülkemizin çok yoksul yüzde 8’lik kabile halkının yerinden edilmesine neden oluyor. Zorla yerinden edilenlerin yüzde 40’ını onlar oluşturuyor. Hükümet, bir kabile kadını olan Droupadi Murmu’yu [25 Temmuz 2022 tarihinden itibaren Hindistan’ın 15. Devlet Başkanı, ed.] Başkan olarak atadı ve kabile karşıtı Orman Koruma (Koruma) Değişiklik Yasası-2023’ü onaylamasını sağladı. Bu Yasa ile hükümet, yerli ve yabancı kurumsal şirketlerin çıkarları doğrultusunda kabile halkının jal-jungle-zameen (su-orman-toprak) üzerindeki haklarını çiğnemektedir. Bu yasa, 5. ve 6. programların ve PESA’nın [Panchayat Extension to Scheduled Areas- Panchayat’ın (Hindistan köy topluluğu) Planlanmış Alanlara Uzatılması, ed.] uygulanmasının önüne geçmektedir. Brahmanik Hindutva faşizmi, ghar vapasi [“Eve Dönüş.” Hint milliyetçi örgütleri Vishva Hindu Parishad (VHP) tarafından yürütülen, Hindistan’da İslam’dan, Hıristiyanlıktan ve Hindistan’daki diğer dinlerden Hinduizme dönüşüm programıdır, ed.] adına Hindu dinine dönüştürmek için kabile halkına şiddetli bir saldırı yapıyor.
Manipur’da Brahmanik Hindutva haydutları, ‘çift motorlu’ (BJP Manipur eyaletinde iktidardadır ve Modi bu tür eyaletleri bu şekilde adlandırmıştır), [Merkezi ve yerel iktidarın aynı partide, Başbakan Modi’nin yönetiminde olması anlamında, ed.] hükümetin desteğiyle 200’den fazla Kuki kabile insanını son derece gayri medeni yöntemlerle öldürmüştür. Elli bin kişi evsiz kaldı. Kadınlar korkunç şekillerde cinsel saldırıya uğradı. Çıplak olarak teşhir edildiler. Ülke halkı bu olayları, evlerin yakılmasını, kilise ve mescitlerin yıkılmasını görmekten rahatsız oldu.
Kabile refah programları için ayrılan bütçenin çok düşük olması ve ayrılan payın yüzde 60’ının harcanmamış olması bu hükümetin kimin için çalıştığını açıkça göstermektedir. Kabile halkının koşullarında çok az değişiklik var. Beş eyalet meclisinde yapılan son seçimlerde Modi, kabile halkını cezbetmek ve oylarını almak için Dünya Bankası’nın 24.000 milyon rupilik bir planını açıkladı. Eğitimden bahseden bu şema, Kabile halkı için sağlık ve içme suyu aynı zamanda onları istihdam konusunda aldatıyor, yanılsamalar içinde tutuyor, devrim yolundan uzaklaştırıyor ve orman üzerindeki hegemonyayı şirketlere devrediyor. Kabile halkına yardımcı olmuyor. Ulusal Suç İstatistik Bürosu’na göre kabile halkına yönelik saldırılarda artış var. 2016’da 6.573, 2017’de 7.125, 2018’de 6.528, 2019’da 8.257 ve 2020’de 8272 suç kaydedildi. Kurumsal şirketlerin azami kârları için ormanların yok edilmesi, sadece ülkenin ve halkın yok edilmesi anlamına gelmektedir. Modi hükümeti kabile halkının ve ülke halkının yaşamlarına önem vermemektedir. Herkes, insan yaşamı için tehlikeli hale gelen hükümet politikalarına karşı mücadele etmelidir.
Dini Azınlıklar- BJP merkezde iktidara geldiğinden beri yüzde 15’lik Müslüman dini azınlıkları ikincil vatandaş konumuna düşürdü. Sadece yüzde 11 oranında toprağa sahipler. Yüzde 67’si yarı proleter olarak yaşamaktadır. Çoğu yoksulluk sınırının altına düşmüştür. Brahmanik Hindutva hegemonyasını sürdürmek amacıyla azınlıklara mensup insanlar canavar olarak damgalanmakta ve öldürülmektedir. Bunun bir parçası olarak mafya linçlerinde, inekleri koruma [Hindularca kutsal kabul edilen inek öldürmek müebbet hapisle cezalandırılırken, ‘inekleri koruma’ bahanesiyle devlet destekli örgütlenen çetelerin faaliyetleri, ed.] ve aşk cihadı [Hindu faşizmi ve dini gericiliği tarafından, Müslüman erkeklerin Hindu kadınları cezbettiği iddia edilen bir olguyu tanımlamak için kullanılan bir terim, ed.] adına inek haydutlarının saldırılarında yüzde 97’lik bir artış var. Bu kurbanların yüzde 84’ü Müslüman. Cinsel ve fiziksel saldırılar sıradan bir hal almıştır. Müslüman halk, ülkenin bölünmesinden başlayarak, Modi’nin yönetimi altındaki ulusal başkent Delhi’deki Shaheenbagh’daki [Güney Delhi bölgesinde bir mahalledir. Bölge, Vatandaşlık Yasası, Ulusal Vatandaş Kaydı ve Ulusal Nüfus Kaydına karşı protestoların toplanma yeri olarak biliniyor, ed.] CAA [Vatandaşlık Değişiklik Yasası, ed.] karşıtı protestolar gibi olaylara kadar devam eden sömürü, baskı, ayrımcılık, taciz, acımasız baskı ve ayrım gözetmeyen katliamların kurbanıdır. Vatandaşlık Değişiklik Yasası (CAA), Ulusal Vatandaşlık Kaydı (NRC) ve Ulusal Nüfus Kaydı (NPR) karşıtı protesto hareketleri ülkenin dört bir yanında yükseldi. Kadınların 101 gün boyunca Shaheenbagh’da gerçekleştirdikleri protesto ülke halkı üzerinde iyi bir etki yarattı. Polis ve kamuflajlı safran goondalar [Hindu faşist çeteleri, ed.] 55’ten fazla kişiyi vahşice öldürdü ve yüzlercesini yaraladı. Bu katliam Modi hükümetinin faşist yönetiminin zirvesidir.
Dini azınlıkların mescit ve kilise gibi dini mekanları yıkıldı. Binlerce kişinin işyeri ve evi tahrip ediliyor ve geçimlerini sağlamaktan mahrum bırakılıyorlar. Modi, çift motorlu [Merkezi ve yerel iktidarın aynı partide, Başbakan Modi’nin yönetiminde olması anlamında, ed.] hükümetlerin kalkınma için bir araç olduğunu belirtmektedir. Ama aslında Müslümanlar için dozer hükümetine dönüştüler. Bu durum onları yıkıma doğru itiyor. Emperyalistlerin sömürüsünden bahsetmiyorlar, Komprador bürokratik kapitalistler ve toprak ağaları, ülkenin Müslümanlar yüzünden ekonomik olarak zayıf olduğu yönünde acımasız bir propaganda yapmaktadır.
Ezilen Milliyetler Üzerine
Modi hükümeti, daha önceki Kongre hükümetleri gibi uzun süredir mücadele eden Keşmir ve Kuzey Doğu ulusal hareketleri üzerinde acımasız bir baskı uyguluyor. Komprador bürokratik burjuva, feodal egemen sınıfların yarattığı yanlış bir Hint ulusçuluğu-Hindu ulusçuluğu siyasi kavramının propagandasını yapmaktadır. Güçlü merkezi hükümet, ülkenin bütünlüğü ve birliği adına ‘Hindu rashtr’ [“Hindistan’da herkes Hindu’dur” anlamında, ed.] kurma hedefiyle Ek Bharat, Sresht Bharat [Bharat terimi Hindistan’ın yerel dillerdeki adıdır, burada devlet tarafından “Ek Bharat, Sresht Bharat” sloganıyla yürütülen bütün Hindistan’ı Hindulaştırma programından bahsedilmektedir, ed.] sloganını ortaya attı. Güney Asya’nın tüm ülkeleri üzerinde yayılmacı hegemonik politikalar uyguluyor. Keşmir’de kan gövdeyi götürüyor. Mehbooba Mufti [Eski Cammu Keşmir Eyaleti Başbakanı, ed.] yönetimindeki PDP [Halkın Demokratik Partisi, ed.] eyalet hükümeti yıkıldı ve Meclis feshedildi. Keşmir’in tüm liderleri hapse atıldı ve ardından Cammu-Keşmir’e özel özerklik sağlayan 370. ve 35A maddeleri iptal edildi. Bölgeyi merkezi yönetim altında Cammu-Keşmir ve Ladakh olarak ikiye bölen başka bir yasa çıkardı ve başka bir ateşi tutuşturdu. Halkın direniş mücadelesini durdurmak için yüzbinlerce hükümet silahlı kuvvetini konuşlandırdı ve Keşmir’i karanlığa itti. Köy Kalkınma Komitelerini (VDC) [koruculuk, ed.] yeniden canlandırdı, 30.000 silah sağladı ve bunları mücadele eden halkın üzerine saldı.
Yerli ve yabancı kurumsal şirketlerin ve maden mafyasının çıkarları doğrultusunda ‘yeni Keşmir’i’ inşa ediyor. Keşmirli olmayanların Keşmir’de ev inşa etmelerine ve arazi satın almalarına yardımcı olan birçok tartışmalı Kanun çıkardı. Bu durum Keşmirlilerin azınlığa itilmesi tehlikesini doğurdu. Kurumsal projeler ve güzelleştirme planları adına Keşmirlilerin evlerini ve iş yerlerini yıkmak ve işsizliği ve medeni hakların ihlalini protesto eden gençleri hapse atmak sıradan bir özellik haline geldi. Modi hükümetinin ABD’li tarım şirketlerine yönelik liberalleşme politikaları nedeniyle 30 bin Keşmirlinin geçimini sağladığı elma ticareti etkilenmektedir. Modi hükümetinin 370. Maddeyi iptal etme kararının doğru olduğunu belirten Yüksek Mahkeme kararı Keşmir halkını şok etti. Ancak halkın ve gerillaların direnişi devam etmektedir. Hint Ordusu tarafından 2020 Nisan ayından 2023 Şubat ayına kadar Keşmirli teröristler denilerek en az 580 kişi öldürülmüştür. Modi’nin iktidarı sırasında, ‘Act East’in [Hindistan’ın bölgesel güç olacağını vaaz eden, “Doğu Yasası” politikası, ed.] sömürücü politikaları Kuzey Doğu’da agresif bir şekilde uygulandı. BJP neredeyse tüm eyaletlerde doğrudan ya da bölgesel güçlerle birlikte çift motorlu [Merkezi ve yerel iktidarın aynı partide, Başbakan Modi’nin yönetiminde olması anlamında, ed.] hükümetler kurdu ve hızla şirketleşme ve militarizasyona yöneldi. Brahmanik Hindutva faşist saldırıları yoğun bir seviyeye ulaştı. İnsanlar din temelinde bölünmekte ve örgütlü güçleri etkilenmektedir. Asom’da ULFA [United Liberation Front of Asom -Assom Birleşik Kurtuluş Cephesi, ed.] önderliğinde sürdürülen ulusal kurtuluş mücadelesini kalıcı olarak ortadan kaldırmak için Hindu Bengallileri Asom toplumunun bir parçası haline getirmek için komplo kuruyor. NRC, CAA ve NPR aracılığıyla [Vatandaşlık Değişiklik Yasası (CAA), Ulusal Vatandaşlık Kaydı (NRC) ve Ulusal Nüfus Kaydı (NPR), ed.] Asom’u din temelinde bölmüştür. Parlamento ve Meclis seçim bölgelerini, Müslüman toplulukları ve muhalefet partilerinin kontrolündeki sandalyeleri zayıflatacak şekilde yeniden yapılandırdı. Çocuk evliliklerini kontrol etme adı altında Müslümanların yüzde 90’nına saldırmakta ve onları taciz etmektedir. ULFA’nın Arvind Rajkova grubu ile yapılan son anlaşma Asom ulusunun kendi kaderini tayin hakkına ihanettir.
Manipur’daki ulusal kurtuluş mücadelesinde ana rolü oynayan Meiteiler ile Kuki ve diğer yerli kabilelerin birliğini zayıflatmak için büyük bir komplo kurdu. Meiteiler arasında Hindu köktenciliğini kışkırttı, onları kabile olarak tanınacaklarına inandırdı, onların tarafını tuttu ve Kuki ve diğer yerli kabileler ile Hıristiyanlara karşı katliamlar yaptı. Dolayısıyla Kuki halkı özel eyalet ya da merkezi yönetim talep etmektedir. Kuki halkının ayrı bir eyalet talep ettiği bölgede Naga halkının geleneksel olarak kabul ettiği belirli bir toprak var. Dolayısıyla Modi hükümeti Kuki ve Naga halkı arasında çatışma yaratmaya çalışıyor. Nagaland’da Naga halkı NSCN-IM [Nagaland Ulusal Sosyalist Konseyi, ed.] liderliğinde uzun süredir ayrılma da dahil olmak üzere kendi kaderini tayin hakkı için mücadele ediyor. Örgüt 2015 Ağustos ayından bu yana Modi hükümeti ile boşuna görüşmeler yürütmektedir.
Tripura’da göçmen Bengalliler sorunu çözülmüş değil. Maithri Setu (köprü), Agartala-Akhoura demiryolu hattı ve benzeri diğer altyapı tesislerinin inşası ile Tripura, ülke kaynaklarının sömürülmesi için bir Güney Doğu Asya koridoruna dönüşmektedir. Tipra Motra Örgütü, yüzde 31.8’lik kabile halkı için Büyük Tipraland için mücadele ediyor. Manipur’daki krizin arka planında, Mizoram’ın Mizo-Zo kabilelerini birleştirmek için onlarca yıllık talebi bir kez daha gündeme getirdi. Meghalaya’da Garo milliyeti özel bir eyalet, Khasi-Jaintia milliyeti ise daha fazla hak talep ediyor. Aslında Modi hükümeti, tüm Kuzey Doğu’da gelişen ulusal kurtuluş, özel eyalet ve özel bölge isteklerini acımasızca bastırmaktadır. Kuzey Doğu milliyetleri ve kabileleri, hedeflerine ulaşmak için proletaryanın önderliğinde birleşik bir şekilde buna karşı mücadele etmelidir.
BJP merkezi hükümeti, tüm ulusların/eyaletlerin yetkilerini zayıflatmak ve gücü merkezileştirmek için GST, [Mal ve Hizmet Vergisi, ed.] NIA, Ulusal Eğitim Politikası, Ulusal Başkent Delhi Bölgesi Değişiklik Yasası gibi yasalar çıkardı. Özellikle Brahmanik Hindutva faşizmi yoğunlaştırılmakta ve şirketleşme-militarizasyona yardımcı olmak için sayısız Kanun çıkarılmaktadır. UCC [Uniform Civil Code (UCC)-Tek Tip Medeni Kanun, ed.] ve Tek Ulus-Tek Seçim Yasalarını agresif bir şekilde ileri sürmektedir. Ülkeyi her geçen gün ayrım gözetmeksizin yabancı Finans Kapital’e satmaktadır. Hintçeyi resmi dil olarak dayattı ve var olan milliyet ve kabilelerin ana dillerini ortadan kaldırmaya çalışıyor. Birçok kentin ismini Brahmanlaştırdı. Ulusal Resmi Dil (Hintçe) günü olarak 14 Eylül’ü kutlamaktadır. Tüm Hindistan Radyosu (AIR) artık ‘Aakashavani’ [“Gökten gelen mesaj” burada Hint milliyetçiliğinin vahiy aracı anlamında, ed.], haline getirilmiştir. Parlamento tarafından çıkarılan yasalar ve hükümet programları, ülkedeki tüm diller göz ardı edilerek Hintçe olarak adlandırılıyor.
Ezilen sınıfların, ezilen toplulukların ve ezilen milliyetlerin refahı ve ilerlemesi, çoğulculuğun ve laikliğin sadık bir düşmanı olan Brahmanik Hindutva faşisti BJP hükümetine direnmekten ve onu yasal demokratik mücadeleler, sınıf mücadeleleri ve Uzun Süreli Halk Savaşı yoluyla yenilgiye uğratmaktan geçmektedir.
Sahte Parlamento seçimlerine karşı duruşumuz
Muhalefet partileri, tek gündemi 2024 Parlamento seçimlerinde BJP’yi yenmek olan ‘INDIA’yı (Hindistan Ulusal Kalkınma Kapsayıcı İttifakı) kurdu. BJP bu ittifakla mücadele etmek için NDA’yı (Ulusal Demokratik İttifak) güçlendiriyor. BJP Hindu rashtr’ı [“Hindistan’da herkes Hindu’dur” anlamında, ed.] kurmak için komplo kurarken, bunu kabul etmeyen partiler de kendi siyasi çıkarları doğrultusunda üye olmaktadır. Her ne kadar ‘INDIA’ laiklik, demokrasi, eşitlik, sosyal adalet ve kalkınma gibi konularda ortak bir program oluşturacaklarını belirtmiş olsa da revizyonist partiler de dahil olmak üzere ittifakın çeşitli partileri arasında ciddi çelişkiler var. Dolayısıyla bunlar bir arada duramaz ve Hindu rashtrının [“Hindistan’da herkes Hindu’dur” anlamında, ed.] kurulmasını durdurmak için kapsamlı bir plan oluşturamazlar. Tüm bu partiler şu ya da bu şekilde Hindutva siyasetine sığınmaktadır. Bunlar emperyalist küreselleşme politikalarının hayata geçirilmesinde ön saflarda yer almaktadır. Hindistan’ın ezilen halkı, ‘INDIA ve NDA ittifakları arasındaki mücadeleden fayda sağlamamaktadır. Daha önce de belirtildiği gibi, ‘bu sahte seçimlerin temel amacı hangi yönetici kliğin iktidara geleceğine karar vermek ve emperyalistlerin, komprador bürokratik burjuvaların, büyük toprak sahibi sömürücü sınıfların çıkarlarına hizmet etmek ve geniş işçi, köylü ve ezilen halk kitleleri üzerinde zalim bir yönetim kurmaktır’, başka bir şey değil. Bu nedenle partimiz seçimlere katılmaz, yarışmaz ya da herhangi bir partiyi desteklemez. Partimiz, ülkedeki 1.4 milyar kişiyi oy kullanmamaya ve sahte seçimleri boykot etmeye çağırmaktadır.
Seçimleri boykot kampanyasında tüm partimiz, parlamenter partilerin sınıfsal niteliğini açığa çıkarmak ve Parlamento ve Meclis seçimlerinin sahteliğini teşhir etmek için aşağıdaki hususlara odaklanmalıdır.
- Gericilik ve devrim yoğun bir şekilde halk yanlısı bir görüş yaratmakla meşguldür. Gericiler, durmak bilmeyen sömürüleri lehine devrime karşı bir kamuoyu yaratmaya her zaman şiddetle çalışırlar. Parlamenter yolun aksine, devlet iktidarını devrimci şiddet yoluyla ele geçirmek için halkın görüşünü Uzun Süreli Halk Savaşı yolu lehine şekillendiriyoruz. Halkın görüşünü devrim için kazanmadan iktidarı ele geçirmek mümkün değildir. Bu nedenle, partimizin seçimlere yönelik tutumunu yaygın bir şekilde propaganda etmeliyiz. Yukarıda bahsedilen NDA, ‘INDIA’ ittifaklarının oportünist seçim politikalarını teşhir etmeli ve ülkenin geniş ezilen kitlelerine, ülkeyi tüm ülke ve halk için bir tehlike haline gelen Brahmanik Hindutva faşisti BJP’den kurtarmak, emperyalist küreselleşme politikalarını izleyen ‘INDIA’ya karşı çıkmak ve oy isteyen diğer siyasi partilere karşı mücadele etmemiz gerektiğini ayrıntılı olarak açıklamalıyız. Ülkede emperyalizmin kölesi olan çürümüş yarı-sömürge, yarı-feodal sistemin yıkılması ve devrimci halkın siyasi iktidarının kurulması gerektiğini anlatmalıyız. Böylece sahte seçimlere karşı halkın fikrini şekillendirmeliyiz. Bu, Halk Savaşının gelişmesine katkıda bulunur.
- Parlamento ve Meclisler sömürücü egemen sınıfların çıkarlarına hizmet eden siyasi merkezlerdir. Bunlar büyük sohbet kulüplerinden başka bir şey değildir. Bunlar köpek dövüşlerinin merkezleridir. Bunlar, milyonlarca rupi vergi ödeyen halk için büyük bir yüktür. Bunlar halkın yaşam standartlarını iyileştirecek politikaları uygulayamazlar. Bunlar her zaman sömürücü sınıfları temsil eder ve onun kontrolü altındadır. Halkın sorunları ne olursa olsun bunların parlamento görüşmeleri aracılığıyla çözülemeyeceği kanıtlanmıştır.
- Parlamento ve Meclis seçimleri sınıf karakterinin üstünde değildir. Bunlar ezilen geniş kesimlerin çıkarlarını temsil etmez. Halkı değil, emperyalizmi, komprador bürokratik burjuvaları, büyük toprak ağası sınıflarını temsil ederler. Halkı temsil ettiklerini söylemek yalandır.
- Tüm seçim partileri gerçek demokrasiye, halkın kendine güvenine ve ülkenin egemenliğine kesinlikle karşıdır. Seçimler, iktidar partisi halk karşıtı politikalar izlemesi nedeniyle halk arasında bir alternatif olduğu yanılsamasını yaratır. Seçimler, iktidar partisine eşit bir başka sömürücü parti ortaya çıkarır ve halkı kurtuluş yolundan saptırır. Halkın bir partiye duyduğu öfke, aynı sınıfsal karaktere sahip başka bir halk karşıtı partiyi iktidara getirir. Sahte parlamenter sistem halka bir alternatif sunamaz.
- Oyların para, içki, dini ve kastçı duygularla satın alınabildiği bir sistemde demokrasi nasıl var olabilir? Suçlular, haydutlar ve rezil rüşvetçi siyasi liderler, komünal [yandaş anlamında, ed.] faşist partiler, emperyalizmin kuklaları (tüm partiler), dolandırıcılık kahramanları, Narendra Modi ve Amit Shah gibi binlerce Müslümanın öldürülmesinden ve soykırımdan sorumlu liderler seçimleri kazanıyor. Dolayısıyla bunun demokrasi olduğunu söylemek gülünçtür.
- Çok zenginler ve zenginlerin desteğine sahip olanlar seçimlere katılma şansına sahiptir. Ana siyasi partilerde bile sadece Yüksek Komuta’ya [Hindistan’da burjuva siyaseti için yüksek komuta, liderlerden oluşan bir gruptur; bazen grup tarafından yönlendirilen tek bir lider vardır. ed.] rüşvet verebilenler bilet alabilmektedir. Sadece bir avuç zengin, güçlü feodal güçler ve komprador bürokratik kapitalist temsilciler seçimlere katılabilir. Halk sadece bu zengin timsahlara ya da egemen sınıf temsilcilerine oy verme şansına sahiptir. Seçimler zenginlerin özel hakkı olacak ve işçi, köylü ve diğer ezilen halklar bu organlarda temsil edilmeyecektir.
- BJP, son on yılda işçilerin, köylülerin, orta sınıf insanların, ezilen milliyetlerin, kadınların, Dalitlerin, Adivasilerin, dini azınlıkların, küçük ve orta ölçekli yerli kapitalistlerin acınacak durumlarının ana sorumluluğunu taşımak zorundadır. Güçlü partiler ve iktidardakiler seçimleri kazanmak için hileye başvuruyor. Şiddet uygulamakta, seçmenleri ve rakip adayların destekçilerini tehdit etmektedirler. Hatta rakiplerini öldürüyorlar. Seçim boykotu çağrısının aktif bir şekilde uygulandığı devrimci hareket bölgelerinde yarışan partiler, seçim görevlileri ve polisle işbirliği yaparak hileye başvurmaktadır.
- Yarı-sömürge, yarı-feodal Hindistan’da Anayasa esas olarak egemen sınıfların çıkarları doğrultusunda formüle edilmiştir. Sömürücü egemen sınıf partileri aynı Anayasayı kullanmakta ve ezilen halkın isteklerini ve birincil haklarını acımasızca ihlal etmektedir. Çevreyi tahrip etmektedirler. Anayasada halkın yararına belirtilen asgari haklar uygulanmamaktadır. Anayasa Brahmanik Hindutva hegemonyasının ideolojisini taşımaktadır. Dini azınlıklara, ezilen kastlara, kadınlara ve kabile halklarına karşı ayrımcıdır. Ayrılma ve kendi kaderini tayin hakkı milliyetlerin demokratik bir hakkı olmasına rağmen, Hindistan Anayasası bunu hiçbir zaman tanımamıştır. Ülke bir milliyetler hapishanesidir. Merkezi ve eyalet hükümetleri demokrasi, insan hakları, devrimci hareketler ve milliyetlerin kurtuluş mücadelelerini acımasızca bastırmaktadır.
- Halkın sorunlarını çözmenin tek yolu seçimler değil mücadeledir. Halkın kurtuluşunun yolu, komprador bürokratik kapitalist, büyük toprak sahibi sınıfları ve onların emperyalist efendilerini alaşağı etmek, ülke çapında halkın devrimci devlet iktidarını kurmak ve Uzun Süreli Halk Savaşını nihai zafere kadar ilerletmektir.
- Seçimlerin boykot edilmesi halkın demokratik bir hakkıdır. Gerçek seçimler yalnızca, yarı-sömürge, yarı-feodal sistemi yıkmak için geniş ezilen halkı temsil eden; onların çıkarlarına hizmet etmek için bir araç olarak çalışan ve kişisel ve tam olarak katılabilecekleri gerçek halk hizmetkarlarını, özverili, etkin temsilcileri seçmelerine izin veren Yeni Demokratik toplumda gerçekleşir.
Seçim Boykotu Programı-
* Mevcut yarı-sömürgeci, yarı-feodal sömürü sistemini sürdüren komprador bürokratik burjuva, büyük feodal sınıfların diktatörlüğünün yerine halkın gerçek demokratik iktidarını garanti eden yeni bir Halk Anayasasına dayanan Hindistan Halk Demokratik Cumhuriyeti Örgütlerinin bağımsız bir federasyonunu kurma çabamızı açıklayan bir siyasi program yayınlamalı ve bunu halk arasında yaymalıyız. Yeni Demokratik devletin tüm ezilen sınıfların, toplumsal kesimlerin (kadınların, Dalitlerin, Adivasilerin, dini azınlıklar ve diğer ezilen milliyetlerin) haklarını nasıl koruduğunu açıklamalıyız. Ülke nüfusunun yüzde 90’ını oluşturan bu kesim ve sınıfların kurtuluşu için devrimci savaşa girmenin haklılığını ve Uzun Süreli Halk Savaşının kaçınılmaz olduğunu anlatmalıyız.
Halkı, ezilen halkın hedefleri olan emperyalizmi, komprador bürokratik burjuvaziyi ve büyük feodal sınıfları devirmek için devam eden Halk Savaşının bir parçası olmaya çağırmalıyız.
* Propaganda ekipleri oluşturmalı ve Parlamento ve Meclis’in sınıf karakterini, sahte demokratik karakterini ve yukarıdaki on noktayı açıklayan broşürler, küçük kitapçıklar, broşürler, duvar dergileri yayınlamalı, posterler ve pankartlar asmalıyız. Ayrıca duvar yazıları yazmalı, şarkılar, sokak oyunları hazırlamalı ve bunları sesli ve görüntülü formlar aracılığıyla propaganda etmeliyiz. Çeşitli dillerde ve biçimlerde kitaplar yayınlamalıyız.
* Hareketin güçlü olduğu yerlerde aktif bir seçim boykotu kampanyası yürütmeliyiz. Brahmanik Hindutva faşizmine, jal-jungle-zameen-ijjat-adhikar’a, [su-orman-toprak-özsaygı-siyasi iktidar, ed.] halkı yerinden eden mutabakatların geri çekilmesine, devlet şiddetine, ayrım gözetmeyen insan katliamlarına, insansız hava aracı saldırılarına, siyasi tutukluların serbest bırakılmasına, UAPA [Yasadışı Faaliyetleri Önleme Yasası, ed.] gibi acımasız baskıcı yasaların geri çekilmesine, demonetizasyona, [Paranın değerinin düşmesi, ed.] GST’ye, [Mal ve Hizmet Vergisi, ed.] Rafale [Hindistan’ın, Fransız emperyalizminden 26 adet Rafale-M savaş uçağı satın alması kastediliyor, ed.] gibi dolandırıcılıklara, yolsuzluk skandallarına, işsizliğe, çiftçi intiharlarına, yüksek fiyatlara ve benzeri diğer sorunlara ve acil siyasi sorunlara karşı duruşumuzu halk arasında açıkça propaganda etmeliyiz. Silahlı gücümüzün olmadığı yerlerde çeşitli biçimlerde propaganda yapmalıyız. Halkı harekete geçirmeli, sorunları çeşitli partilerin önüne koymalı ve onların karakterlerini halk arasında teşhir etmeliyiz. Seçimleri boykot eden güçlerle birleşmeye çalışmalıyız.
* Emperyalistler, Brahmanik Hindutva faşist gerici güçler tarafından işçilere, köylülere, orta sınıfa, kadınlara, Dalitlere, kabilelere, dini azınlıklara, öğrencilere, gençlere, aydınlara ve tüm ezilen kitlelere karşı başlatılan ‘Yeşil Av Operasyonu’, [Hindistan gerici devleti tarafından 2009-2017 yılları arasında Yeni Demokratik Devrime yönelik sürdürülen karşı devrimci saldırı, ed.] ‘SAMADHAN’ [Hindistan gerici devleti tarafından 2017’de Yeni Demokratik Devrime yönelik başlatılan karşı devrimci saldırı; S-Smart Leadership, A-Agresif Leadership, M-Motivation and Training, A–Actionable intelligence, D-Data base, H-Use of technology, A-Action plan for each scenario, N-No access to financing; S-Akıllı Liderlik, A-Saldırgan Liderlik, M-Motivasyon ve Eğitim, A–Eyleme Geçirilebilir Zeka, D-Veri Tabanı, H-Teknoloji Kullanımı, A- Her Senaryo İçin Eylem Planı, N-Finansmana Erişimin Engellenmesi-, ed.] stratejik saldırılarına karşı geniş halk direniş mücadelelerinin ve Halk Savaşının deneyimlerini ülkenin dört bir yanında yaygın bir şekilde yaymalıyız Halkı Surajkund Stratejik Saldırısını [ Hindistan gerici devleti tarafından Ekim 2022’de Chintan Shibir’de yapılan konferansta 2024 Genel seçimleri öncesinde Maoist hareketi sonlandırma karşı devrimci planı, ed.] yenilgiye uğratmak için militan bir şekilde seferber olmaya çağırmalıyız Emperyalistler ve Brahmanik Hindutva faşist gerici güçler tarafından işçilere, köylülere, orta sınıfa, kadınlara, Dalitlere, Adivasi’lere, dini azınlıklara, öğrencilere, gençlere, aydınlara ve tüm ezilenlere karşı başlatılan saldırı planı: Jharkhand’ın Budaha Pahad ve Saranda bölgelerini kurtarmak adına yapılan stratejik saldırı, Dandakaranya’daki (Chhattisgarh) Maad bölgesini kurtarmak adına yapılan ‘Kagaar Operasyonu’ ve ülkenin stratejik bölgelerinde gerçekleştirilen diğer stratejik saldırılar. Katil Brahmanik Hindutva faşisti Modi hükümeti son 10 yılda ülkenin kurtuluşu, ezilen halkın sömürü ve baskıdan kurtuluşu ve gerçek Yeni Demokrasi için mücadele eden 1.822 devrimciyi öldürdü. Bunların arasında 491 kadın yoldaşımız da var. Halkın en iyi proleter kızlarını ve toprağın oğullarını durmaksızın katleden bürokratik Modi’nin faşist politikalarını teşhir etmeliyiz. İnsanları şehit devrimcilerin aydınlattığı yolda örgütlemeliyiz.
* HKP (Maoist) ve Devrimci, Kitle Örgütleri, demokratik, ilerici, dini azınlıklar ve ezilen milliyetlerin örgütleri üzerindeki yasağın kaldırılmasını, UAPA [Yasadışı Faaliyetleri Önleme Yasası, ed.] gibi baskıcı yasaların, NIA [National Investigation Agency- Ulusal Soruşturma Ajansı, ed.] gibi istihbarat kurumlarının yürürlükten kaldırılmasını, Para-militer ve Komando kamplarının (Özel Görev Gücü, NSG, Garud Komandoları, Jharkhand Jaguar, SOG, DRG, Bastar savaşçıları gibi karşı devrimci güçler gibi) geri çekilmesini, karşı devrimci güçlerin dağıtılmasını ve siyasi tutukluların serbest bırakılmasını talep etmeliyiz.
* Dünya ekonomik krizinin mevcut koşullarının nedenlerini ve ülke üzerindeki etkilerini yaygın bir şekilde propaganda etmeliyiz. Halkı devrimci ve demokratik hareketler içinde yaygın bir şekilde seferber etmeliyiz. Hindistan’ın Yeni Demokratik Devrimini gerçekleştirmek ve daha sonra Sosyalizm-Komünizmi kurmak amacıyla teorik ve siyasi propagandayı yaygın bir şekilde ele almalıyız.
Aşağıdaki sloganları benimsemeliyiz
– Sahte seçimleri boykot edin! Brahmanik Hindutva faşisti Bharatiya Janata Partisi’ni kovun!
-Brahmanik Hindutva faşisti BJP’nin kuyruğuna takılan tüm partileri kovun!
– Emperyalist küreselleşme politikalarını uygulayan halk karşıtı Kongre partisine karşı çıkın!
-Oy için gelen tüm siyasi partileri sorgulayın!
-Devrimci halk devlet iktidarının organlarını inşa edin, koruyun ve güçlendirin!
Seçim boykotu programını gücümüze göre özel koşullarda yaratıcı bir şekilde uygulamalı, uygun siyasi sloganlar formüle etmeli ve farklı alanlarda farklı biçimlerde uygulamalıyız. Seçim boykotunun siyasi önemini anlatmalıyız. Devrimci halk devlet iktidarının organlarını inşa etme ihtiyacını ve bunun önemini yaygın bir şekilde propaganda etmeliyiz. Ülkenin her yerinde sömürücü egemen sınıf siyaseti ile devrimci siyaset arasına net bir sınır çizgisi çekmeliyiz. Parlamenter yola alternatif devrim yolu olarak Uzun Süreli Halk Savaşını (PPW) yerleştirmeliyiz. Kast baskısını veya erkek hegemonyasını ortadan kaldırmanın tek yolunun yarı-sömürge, yarı-feodal toplumu yok etmek olduğunu güçlü bir şekilde propaganda etmeliyiz. Seçimleri boykot etme kampanyasını, seçimlere katılan adayları ve partileri, karşı çıkmak, eleştirmek ve kovmak gibi çeşitli mücadele biçimleriyle ele almalıyız. Halkı geniş bir temelde harekete geçirmeli ve yürüyüşler düzenlemeliyiz. Halkı, seçimlere katılan adayları ve partileri eleştirme ve çoğunun aktif olarak oy kullanmayı boykot etmeleri için harekete geçirmeliyiz.
Devrimci hareketin nispeten zayıf olduğu bölgelerde Silahlı Tarım Devrimi siyasetini büyük bir şekilde propaganda etmeliyiz. Marksizm-Leninizm-Maoizm ideolojisini etkin bir şekilde kullanarak insanları halk için seferber etmeli ve insanları propagandacı ve ajitatör olarak çalışmaya hazırlamalıyız. Brahmanik Hindutva faşizminin esas tehlike haline geldiği seçim öncesi ve sonrası değişen koşullarda, halkın her alanda ve her şekilde buna karşı mücadele etmeleri için aydınlatmalıyız. Bu faşist güçlere karşı mücadele etmek için hareket eden çeşitli örgütler ve güçlerle birleşmeliyiz.
Sevgili halkımız!
Brahmanik Hindutva faşisti Modi hükümeti bir yandan eşi benzeri görülmemiş bir şekilde Müslüman karşıtı Hindutva çılgınlığını kışkırtırken, diğer yandan ‘Vikasit Bharat Sankalp yatra’ adı altında hükümet programlarını, halkın gerçek karakterini görmesini önlemek ve seçimlerdeki başarısını garanti altına almak için ülkeyi kalkınma yolunda hızla ilerletmek olarak büyük bir şekilde propaganda etmektedir. Aslında halkın refahına yönelik sorumluluğu bir kenara bırakmış, yerli ve yabancı Çok Uluslu Şirketlere devretmiş ve halkı bunların insafına terk etmiştir. Ülkeyi her yönden yıkıma doğru itti. BJP tüm ülke ve ülke halkı -işçiler, çiftçiler, orta sınıf, küçük ve orta ölçekli işletmeler ve kapitalist sınıf, ezilen topluluklar ve ezilen milliyetler- için ciddi bir tehlike haline geldi. Modi’nin hilelerinden etkilenir ve Modi’nin garantisine inanırsak yıkım ve tahribat dışında hiçbir şey elde edemeyiz. Ülkenin ezilen halkı, Brahmanik Hindutva faşisti RSS-BJP’ye karşı birlik içinde ve cesaretle mücadele etmeden varlığını koruyamaz. Kongre partisi ya da CPI ve CPM [Hindistan Komünist Partisi ve Hindistan Komünist Partisi Marksist kastediliyor, ed.] gibi revizyonist partiler ya da BJP’ye alternatif olarak ortaya çıkan parlamenter siyasi partiler için halkın çıkarlarını karşılayacak net bir siyasi program yoktur. Tüm bunlar emperyalist küreselleşme politikalarını kabul etmektedir.
Bu nedenle, ülkenin dört ezilen sınıfından -işçiler, köylülük, orta sınıf, küçük ve orta ölçekli işletme-kapitalist sınıf, kadınlar, Dalit, kabile ve geri kalmış halklar, dini azınlıklar gibi ezilen topluluklar, Keşmir, Kuzey Doğu gibi ezilen milliyetler ve var olan diğer milliyetler- oluşan geniş bir devrimci Birleşik Cepheyi işçi-köylü ittifakı temelinde, Proletaryanın önderliğinde, emperyalizmi, komprador bürokratik kapitalist ve feodal sınıfları yok etmek, çürümüş yarı-sömürge, yarı-feodal sistemin yerine gerçek demokrasi ve kendine güvene dayalı Hint halkının demokratik cumhuriyet federasyonunu kurmak ve ‘toprak işleyenin’ sloganı altında Tarım Devrimi ekseninde Yeni Demokratik Devrimi gerçekleştirmek amacıyla inşa etmeliyiz. Legal-illegal, açık-gizli halk hareketlerini Hindistan’daki Uzun Süreli Halk Savaşı ile koordine etmeliyiz. Mücadele eden halkın birleşik gücü Hindistan’ın siyasi senaryosunu kökten değiştirebilir.
Bu nedenle, sahte Parlamento ve Meclis seçimlerini boykot edelim. Ülkeyi ve halkı Brahmanik Hindutva faşizmi tehlikesinden kurtaralım. Halkın devrimci siyasi iktidarını kuralım, koruyalım ve güçlendirelim. Ülkenin kurtuluşunu ve gerçek demokrasiyi elde etmek için Hindistan’da Yeni Demokratik Devrimi Uzun Süreli Halk Savaşı yoluyla ilerletelim.
30 Ocak 2024
Devrimci Selamlar
Merkez Komite
Hindistan Komünist Partisi (Maoist)