HKP(Maoist): 13-19 Eylül küresel eylem haftasını siyasi tutukluların serbest bırakılması için başarılı kılalım!

Gelin 13-19 Eylül küresel eylem haftasını siyasi tutukluların serbest bırakılması için başarılı kılalım ve ICSPWI tarafından çağrıda bulunulduğu üzere insansız hava aracı saldırılarına son verilmesini talep edelim.

ICSPWI, Bhagat Singh, Rajguru ve Sukhdev yoldaşlar gibi seçkin devrimcilerin yoldaşı Jatin Das’ın 93. ölüm yıldönümünde, siyasi tutukluların serbest bırakılması ve Hindistan’daki devrimci hareket alanlarında halka ve kitlelere yönelik insansız hava aracı saldırılarına son verilmesi için 13-19 Eylül tarihleri arasında bir Eylem Haftası çağrısında bulundu. Partimiz HKP(Maoist) Merkez Komitesi, tüm Parti birimlerine, Halk Kurtuluş Gerilla Ordusuna (HKGO), devrimci halk örgütlerine, devrimcilere, işçilere, köylülere, öğrencilere, aydınlara, kadınlara, dini azınlıklara, Dalitlere ve diğer azınlıklara çağrıda bulunmaktadır, Dini, Dalit ve kabile azınlıkları, Marksist-Leninist-Maoist parti ve örgütler, anti-emperyalist örgütler ve bireyler, dünyanın farklı ülkelerindeki milliyetler ve ezilen sınıflar, Eylem Haftası’na kesin bir kararlılıkla katılmalı ve başarılı olmasını sağlamalıdır.

Emperyalizmin mali ve ekonomik krizinin yoğunlaştığı bir ortamda, emperyalistler bu krizin üstesinden gelmek için çokuluslu şirketlerinin hizmetinde piyasaların küreselleştirilmesi ve doğal kaynakların çalınması politikalarını uygulamaktadır. Yarı-sömürge ve yarı-feodal geri kalmış ülkelerde özelleştirmeyi hızlandırmak için faşist partileri iktidara getiriyorlar. Bu bağlamda, yarı-sömürge ve yarı-feodal Hindistan’da, faşist Brahman Hindutva RSS-BJP partisinin lideri Modi hükümetini iktidara getirdiler. Modi hükümeti göreve geldiğinden beri faşist saldırılar ülke genelinde daha da yoğunlaştı. Anayasal kurumlar safranlaştırılmış/faşistleştirilmiştir.

Ulusal savunma bütçesinde polis, paramiliter ve ordu güçlerine ayrılan paylar sürekli olarak artmış ve ülke giderek daha fazla militarize olmuştur. Başta işçilerin, köylülerin, orta sınıfın, küçük ve orta ölçekli sokak tüccarlarının ve esnafın çıkarlarına karşı acımasız baskıcı yasalar olmak üzere bir dizi halk karşıtı yasa kabul edilmiştir. Faşist hükümetler halkın günlük, temel ve hayati sorunlarıyla ilgilenmezler. Ülkenin güvenliğini tehlikeye atan terörizme ve aşırı sola karşı büyük bir propaganda yapıyorlar. Burjuva medya bu propagandayı güçlendiriyor. Buna, insanların her türlü özgürlük ve özerkliğini ayaklar altına alan Yasadışı Faaliyetleri Önleme Yasası (UAPA)-2019, İnsan Hakları Komisyonu Değişiklik Yasası-2019, NIA Değişiklik Yasası-2019, Bilgi Edinme Hakkı Değişiklik Yasası-2019 ve benzerleri de dahildir. Sonuç, insan hakları aktivistlerine, sosyal aktivistlere, avukatlara, sendika ve köylü liderlerine, demokrasi yanlısı aktivistlere, “jal-jungle-zameen-ijjat-adhikar” (su, orman, toprak, saygı ve haklar- çn.) için mücadele eden kabile kitlelerine, Müslümanlara, kadınlara, öğrencilere, öğretmenlere, akademisyenlere ve sanatçılara yönelik faşist saldırılardır. UAPA ve Fitne Yasası gibi acımasız yasalar uyarınca uydurma suçlamalarla suçlanmakta, hapsedilmekte ve fiziksel ve zihinsel işkenceye maruz kalmaktadırlar.

Özellikle son 50 yılda, ülkenin emperyalist ve egemen sınıf sömürü ve baskısından kurtulması ve Yeni Demokratik sistemin kurulması için mücadele eden kitle örgütleri liderlerinin, kadrolarının, aktivistlerinin, Devrimci Halk Komiteleri başkan ve üyelerinin, Halk Milisleri aktivistlerinin, partimiz sempatizanlarının ve Keşmir, Nagaland, Manipur, Assam ve Bodo gibi milliyetlerin kurtuluşu için mücadele eden örgütlerin liderlerinin, aktivistlerinin ve destekçilerinin gözaltına alınması düzenli bir uygulama haline gelmiştir.
Yüzlercesi hareket alanlarımızdaki hapishanelerde çürüyor. Polis ve paramiliter güçler, ne Yüksek Mahkeme’nin halk hareketleriyle mücadelede asgari güç kullanımını tavsiye eden mükerrer açıklamalarını ne de İnsan Hakları Komisyonları gibi devlet kurumlarının hapishanelerdeki cinayetler, kadınlara yönelik zulüm ve polis işkencesi hakkındaki sayısız raporunu umursuyor. Aksine, çeşitli popüler ve sosyal örgütlerin aktivistlerini hapsediyor, davalarına bakan avukatları tehdit ediyor ve hepsine adaleti çok görüyorlar. Polis, hakları savunan aktivistleri ve siyasi tutukluların serbest bırakılması için profesyonel olarak çalışan avukatları da esirgemiyor.

Avukatların ve müvekkillerinin çıkarlarını koruması gereken dernekler, avukatlara Müslümanlara, Hıristiyanlara, Dalitlere ve Maoistlere karşı herhangi bir dava almamalarını emreden “Khap Panchayat”lara (Köyün seçimle başa gelmemiş ve ‘Jat’ isimli üst kastın söz sahibi olduğu yönetici konseyi çn.) dönüşmüştür. Masum yerlilerin yasadışı ve ayrım gözetmeksizin tutuklanmasını soruşturan yargıçlar saldırıya uğradı. Sukma Bölge Sulh Hakimi Prabhakar Gwal “halkın menfaati” adına görevden alındı. Raipur Merkez Hapishanesi müdür yardımcısı Varsha Dongre açığa alındı. Cinsel vahşet, hareketleri bastırmak için bir silah olarak kullanılmaktadır.

İnsanlara teslim olmaları, muhbir olmaları ve polis ve paramiliter güçlere katılmaları için sürekli baskı yapılıyor. Onları mümkün olan her şekilde cezbetmeye çalışıyorlar. Binlerce insan, polis tacizine daha fazla dayanamadıkları için köylerini terk etti.

Devrimci Demokratik Cephe (DDC) lideri Profesör Saibaba, devrimci yazar Varavara Rao, Profesör Anand Teltumbde ve Bhima Koregaon komplosunun tüm sanıkları yıllardır hapishanede çürümektedir. Bunlardan biri olan Peder Stan Swamy, en temel tıbbi bakımdan bile mahrum bırakılarak hapishanede öldürüldü. Partimizin MK üyesi yoldaş Milind Teltumbde, Modi’nin faşist Hindutva hükümeti ile yerel eyalet hükümetinin işbirliğiyle gerçekleştirilen Mardintola-Pareva bombalamasında öldürüldü. Modi hükümeti öyle ya da böyle diğerlerini de öldürmek için komplo kuruyor. Varavara Rao, halk hareketlerinin baskısıyla kefaletle serbest bırakılmış olsa da halen ev hapsinde tutulmaktadır. Sudha Bharadwaj kefaletle serbest bırakıldı ancak tüm kısıtlamalar devam ediyor. Üzerlerindeki tüm kısıtlamaların kaldırılmasını talep ediyoruz.

Aynı davada yargılanan diğer sanıklar da çeşitli uzun süreli hastalıklardan muzdariptir. Derhal serbest bırakılmalarını talep etmeliyiz.

Ulusal Savcılık tüm kefalet başvurularını engelliyor. Ülkedeki ve dünyadaki pek çok yargı uzmanının buna şiddetle karşı çıktığını biliyoruz.

Partimizin MK Siyasi Bürosu üyeleri ve Doğu Bölümü Başkanı Yoldaş Kishanda (Prasant Bose) ve MK’den Yoldaş Sheela Marandi, 12 Kasım 2021 tarihinde Jharkhand Polisi tarafından Saraikela’da tutuklandı.

Yoldaş Kishanda 76 yaşında ve 2014 yılından bu yana koroner kalp hastalığı, anjina pektoris, prostat kanseri, artrit, hipertansiyon, diyabet ve diğer rahatsızlıklardan muzdarip. Yoldaş Sheeladi hipertansiyon ve ventriküler hipertrofi, safra taşı, osteoartrit, osteoporoz ve katarakt hastasıdır.

Tedavi görüyorlardı. Hastalıklarının derhal ve acil olarak tedavi edilmesi gerekiyordu. Öte yandan hükümet, Bhima Koregaon davasının baş sanığı olduğunu iddia ettiği Prasant Bose yoldaşı hapse atmayı ve öldürmeyi planlıyor.

Aslında, ABD merkezli yetkili Arsenal Adli Tıp Laboratuarı Bhima Koregaon davasının hükümetin bir uydurması olduğunu çoktan kanıtlamıştır. Savcılık iddianameyi bile zamanında hazırlamamıştır. Yargılamaları durdurması ve onları serbest bırakması gereken yargı, hükümetin emirlerine itaat ediyor. Bu dava için savcılığa tam yetki verilmiştir.

MK ve Batı Ghati Özel Bölge Komitesi üyesi Vijay Yoldaş (BG Krishnamurty), 9 Kasım 2021 tarihinde Kerala’nın Wayanad bölgesindeki Sultan Batheri köyünde Savitri Yoldaş ile birlikte tutuklandı.

MK üyesi Yoldaş Kanchanda (Arun Kumar Bhattacharya), 5 Mart 2022 tarihinde Assam’ın Udarband bölgesindeki bir çay arazisinde Aakash Urang (Rahul/Kajallon) ile birlikte tutuklandı. 72 yaşında ve bir süredir çeşitli rahatsızlıklardan muzdarip olmasına rağmen devrimci harekete yeraltında liderlik etti.

MK üyesi Yoldaş Jaspalji (Vijay Kumar Arya), 13 Nisan 2022 tarihinde Bihar bölgesindeki Rohtas polis karakolunun yetki alanındaki Samhata köyünden tutuklandı.

Gazeteci Rupesh Kumar Singh (Bhagalpur), Anil Yadav (Rafiganj, Aurangabad), Rajesh Gupta, Umesh Chowdary (Samhata, Rohtas) Ulusal Savcılık tarafından acımasız yasalar uyarınca kovuşturuldu.

Burjuva yöneticiler ve kompradorlar, başta parti liderliğimiz olmak üzere hepsini çeşitli acımasız yasalar altında zulmederek ve hapishanede öldürerek katletmeyi planlıyorlar. “Kefalet kural, hapis istisna olarak kalmalıdır” gibi demokratik ilkeleri ayaklar altına almaktadırlar. Yüksek Mahkeme kefalet başvurularına öncelik verilmesini emretti ama kimsenin umurunda değil. Bu anayasaya aykırıdır.

Hindutva Modi hükümeti gerçek komplocuları tutuklamadı, Hindutva profesörü Milind Ekbote ve Anil Bhide resmi demokrasiyi ihlal etti. Chhattisgarh’daki Sarkinguda ve Edsametta katliamlarına ilişkin raporlar bunların polis suçu olduğunu göstermesine rağmen tek bir polis memuru bile cezalandırılmamıştır. Kimse Peder Stan Swamy’nin katillerinden bahsetmiyor. “Gayi, Ganga, Geeta” sloganları atan onlarca aşırılık yanlısı Hindutva örgütünün başlattığı toplu linçler ülkenin dört bir yanında devam ediyor. Örgütler Narendra Dabholkar, Govind Pansare, Kalburgi ve Gowri Lankesh’in öldürülmesi olaylarına karışmış olmalarına rağmen “yasal” olarak faaliyet göstermeye devam etmektedirler.

Ülkenin dini azınlığı olan Müslümanlar hapishanelerde çoğunluktadır. Dalitler ve ezilen yerlilere mensup binlerce kişi suçları olmaksızın hapsedilmektedir. TADA, POTA ve mevcut UAPA kapsamında suçlananların tümü çoğunlukla yoksul sınıflardan ve Müslüman, Dalit ve kabile topluluklarına mensuptur. Peder Stan Swamy, araştırma raporunda Jharkhand hapishanelerinde yıllardır tutulan üç bin Hintlinin %97’sinin uydurma suçlamalarla tutulduğunu yazmıştı. Hepsinden önemlisi, siyasi mahkumların çoğu yargılanmadan hapishanede tutulmaya devam etmektedir. İnsan hakları aktivistleri, sosyal aktivistler, avukatlar, demokratlar, laikler, ilericiler, yurtseverler, şairler, yazarlar ve kadınların, Dalitlerin, kabile ve dini azınlıkların hakları için mücadele eden sanatçılar saldırıya uğramaktadır. “Şehirli Maocular” olarak damgalanıp hapsedildiler. Müebbet hapis cezasına ya da uzun yıllar ağır hapis cezasına çarptırıldılar. Binlerce insan uydurma suçlamalarla yıllarca parmaklıklar ardında kalıyor ve sonunda beraat ediyor.

Bihar’daki Jehanabad Bölge Mahkemesi Sinari Davasında 10 yoldaşı idama, üçünü de müebbet hapse mahkum etti. Bara Davasında yargılanan dört Maoist mahkûmun idam edilmemesi için yapılan af başvurusu 24 yıldır Başkanlık makamında beklemekteydi. Sonunda Cumhurbaşkanı “yaşadıkları sürece hapiste kalmaları gerektiğine” karar verdi. Munger Bölge Mahkemesi beş kabile aktivisti ve çiftçiyi idama mahkum etti. Jharkhand’daki Dumka Bölge Mahkemesi, partimizin Doğu Bihar ve Kuzey Doğu Jharkhand Özel Bölge Komitesi üyesi Yoldaş Praveer’i idama mahkum etti.

1985 ve 1990 yılları arasında, Bihar’daki baskıcı toprak ağası kastının özel ordusu olan Ranaveer Sena, 23 olayda 256 yoksul Daliti katletti. Hiçbir mahkeme son 50 yılda binlerce devrimci parti liderini ve kadrosunu katleden polislerden hiçbirini idama mahkum etmedi ya da hapse atmadı. Kongre ya da BJP liderlerinden hiçbiri 1984 Sih katliamından ve 2002 Gujarat katliamından sorumlu tutularak idam edilmemiştir. Bu, hükümet mahkemelerinin sınıfsal adaletidir.

Devrimciler ve ulusal kurtuluş savaşçıları mümkün olan her şekilde zulüm ve işkence görmektedir. Yüksek Mahkeme’nin onlarca yıldır prangaya vurulmamaları yönünde verdiği kararlara rağmen, bu mahkumlar, özellikle de siyasi mahkumların, vücutlarının her yerine pranga vurulmakta ve tek kişilik hücrelerde tutulmaktadır. Bhupeshda, Sadhanala Ramakrishna, Amit Bagchi, Asutosh, Madkam Gopanna gibi devrimciler ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.

Bu yoldaşlar devrim bayrağını yükseklerde tutuyorlar. Hapishaneleri devrimci okullara ve halk mücadelesi merkezlerine dönüştürüyorlar. Partimizin liderleri ülkenin dört bir yanındaki hapishanelerde siyasi mahkum olarak tanınma, mahkumlar için asgari haklar ve kolaylıklar ve diğer haklı talepler konusunda mücadele yürütmekte ve böylece hapishaneyi başka bir savaş alanına dönüştürmektedir. Hepsinin koşulsuz olarak serbest bırakılması için mücadele etmeliyiz.

Asıl sorun, kefaletle serbest bırakılmamalarıdır. Mahkeme önüne çıkarılmıyorlar, yargılama uzuyor ve her serbest bırakıldıklarında hemen hapishane kapısında yeniden tutuklanıyorlar. Mahkemeler, polisin gözaltına alınan kişilerle ilgili tüm işlemleri tutuklamadan sonraki dört ay içinde kaydetmesini zorunlu kılmalıdır. Mahkemeler tarafından verilen tüm cezaların aynı anda, yani eş zamanlı olarak uygulanması için adımlar atılmalıdır. Ancak bu gerçekleşmiyor. Bu Hindistan Anayasasına aykırıdır. Mahkumlara temel imkanların sağlanması, maddi ihtiyaçlarının karşılanması ve duruşmaların yapılmasını sağlamak için ülke içinde ve uluslararası düzeyde siyasi bir kampanya başlatmalıyız.

Hindistan Anayasası, hapishanelerin mahkumlar için rehabilitasyon merkezleri olarak hizmet vermesi gerektiğini belirtmektedir. Ancak, Hindistan Hapishaneleri Kanunu ve çeşitli eyalet hükümetleri tarafından kabul edilen yönetmelikler, 1894 yılında İngiliz hükümeti tarafından kabul edilen cezaevi yönetmeliklerinin kopyalarından ibarettir. Hapishane reformlarının önündeki bir diğer büyük engel de SIP görevlilerinin hapishane memurları olmasıdır. Böylece, hapishane kuralları polis memurlarının çıkarlarına göre uygulanmaktadır. Sonuç olarak, ülkedeki 1.382 hapishanede yargılanmayı ya da cezalandırılmayı bekleyen binlerce sıradan mahkum korkunç koşullarda tutuluyor.

Hindistan hapishaneleri dünyanın en kötü hapishaneleri olarak kabul edilmektedir. Hapishane yetkililerinin yolsuzluk ve zulümleri sınır tanımıyor. Yetkililer, hapishane kurallarının ve haklarının ihlal edilmesine itiraz eden mahkumlara rutin olarak üçüncü derece işkence uygulamaktadır. Yüksek Mahkeme’nin mahkumların hapishane kapasitelerinin çok ötesinde kalabalık oldukları yorumunda bulunduğu unutulmamalıdır. Bir örnek vermek gerekirse, Chhattisgarh’daki hapishanelerin kapasitesi 6.070’tir, 2017’de 16.000’in üzerinde mahkum vardı. Yargılanmayı bekleyen mahkumların %43’ü 6 ay ila 5 yıl arasında hapishanede kalmaktadır. Yüklenen suçlar için verilen cezalar onları o kadar uzun süre hapiste tutmayacaktır. Yoksulluk ve polis baskısı, mahkumların ailelerinin görüşmelere katılmasını çok zorlaştırmaktadır.

Mahkumlar için su, hijyen ve gıda, hayvan çiftlikleriyle kıyaslandığında bile dehşet vericidir. Asgari sıhhi tesisat eksikliği bulunmaktadır. Bir su borusu kırılırsa, onarılması üç ila dört ay sürer. Doğal olmayan ölümler (cinayetler) ülkedeki her hapishanede günlük bir gerçeklik haline gelmiştir. Birçok aktivistimiz ve insan hakları savunucumuz bu şekilde hayatını kaybetti. Bir araştırmaya göre, ülkede her yıl 1900 ila 2100 arasında mahkum hayatını kaybediyor. Polit Büro üyeleri Yoldaş Barunda (Susheel Roy) ve Yoldaş Vijayda (Narayan Sanyal) ile MK üyeleri Yoldaş Tapasda (Patit Pavan Haldar) ve Yoldaş Chintanda (Narendra Singh) hapishanedeyken polis ve hapishane yetkilileri tarafından yapılan işkencelerin yol açtığı fiziksel ve ruhsal sorunlar nedeniyle serbest bırakıldıktan kısa bir süre sonra öldüler. Kanser tedavisi gören Dandakaranya hareketinin lideri Yoldaş Narmada ve refakatçisi Kiran tutuklandı ve 9 Nisan 2022’de uygun bakımdan mahrum bırakılarak hastanede hayatını kaybetti. Bunların hepsi devlet cinayetleri.

Kadınlar hapishanelerde sıklıkla sağlık sorunları yaşamaktadır. Siyasi mahkumların sorunları daha da fazladır. Brahmanik feodal ataerkillik onları ezmektedir. Kadın mahkumlar sandaletlerini çıkarmak ve hapishane yetkililerinin önünde eğilmek zorundadır. Başlarını sarilerle örtmek zorundalar, aksi takdirde ciddi şekilde istismar ediliyorlar. Besleyici gıdaya ihtiyaçları var ama bu sağlanmıyor. Bazı özel tesisler kadınlar için mevcut değildir. Hapishanelerde kadınlara yönelik cinsel şiddet yaygındır. Kimse bu eylemleri kınamıyor. Emperyalizmin müttefiki köleleştirilmiş burjuva rejimi polis devleti haline geldi.

İnsan casusluğu (muhbirler, casuslar ve işbirlikçiler) ve teknik casusluk (Pegasus, cep telefonu dinleme, CC kameralar, uydu ve drone izleme gibi çeşitli gözetleme yazılımları ve teknolojileri) ağları tüm ülkeye yayılmış ve ülkeyi büyük bir hapishaneye dönüştürmüştür. Tüm bunlar, emperyalistlere, burjuva ve komprador rejime karşı çeşitli türlerde halk protestoları ve mücadeleleri yürüten sivil toplumu, devlet dışı toplulukları, örgütleri ve partileri bastırmaya yönelik Dördüncü Nesil Savaşın bir parçasıdır.

Ancak, ülke genelindeki militan demokratik hareketler sayesinde, hükümet 124A Bölümü (Sedition Act) ve AFSPA-1958 konusunda geri adım atmak zorunda kaldı. Kuzeydoğu eyaletlerinin pek çok yerinde AFSPA’yı yürürlükten kaldırmıştır. Buna ek olarak, UAPA gibi acımasız yasaların yürürlükten kaldırılması için birçok ulusal ve uluslararası demokratik hareket bulunmaktadır. Bu mücadeleleri yoğunlaştırmalıyız. Demokratlar, insan hakları örgütleri, Dalit ve kabile örgütleri, kadın örgütleri, öğrenciler ve öğretmenler, Marksist, Leninist, Maoist ve anti-emperyalist kişi ve partiler, örgütler, gruplar ve bireyler ülkede faşist Modi Hinndutva hükümetinden “demokrasiyi kurtarmak” için mücadele ediyor.

Başta Bihar, Jharkhand, Chhattisgarh, Maharashtra, Telangana, Andhra Pradesh ve Odisha olmak üzere hareket alanlarında havadan drone saldırıları tehlikesi giderek artmaktadır. Chhattisgarh’ın Sukma bölgesine 19 Nisan 2021’in erken saatlerinde 12 drone bombası atıldı. 2022 yılında, 14-15 Nisan tarihlerinde saat 1:09 ile 1:35 arasında dört noktaya 50’den fazla yüksek patlayıcılı bomba atılmıştır. Bu insansız hava aracı saldırıları yerli kitleler için açıkça tehlike oluşturmaktadır. Bombalamalara karşı gerekli önlemleri alan HKGO güçlerimiz sayesinde aşiret köylerinde can kaybı yaşanmadı. Ancak bombalamalar, günlük tarım işleriyle uğraşan kabilelerin hayatlarını tehlikeye attı. Her iki insansız hava aracı bombardımanı sırasında da aşiret kitleleri büyük çapta harekete geçerek gösteriler ve protesto toplantıları düzenlemiştir. Medya bunu kapsamlı bir şekilde ele aldı. Ayrıca iki saldırının neden olduğu kraterleri kapattılar ve etkilenen ağaçları yeniden diktiler. Polis insansız hava aracı saldırıları düzenlediğini reddetti. Bunun yerine Maoistleri halkı kışkırtmak için yalanlar yaymakla suçladılar. Her iki durumda da bireylerin ve medyanın tanıklıkları bulunmaktadır.

AYM, DKSZC ve Güney Alt Bölge Ofisi bu saldırıları kınayan basın açıklamaları yayınladı. Saldırılarla ilgili kanıtlar eklediler. İkinci saldırıda yerel polisin yanı sıra COBRA, DRG, STF, Greyhound komando birlikleri ve başta subaylar, askerler, teknisyenler, insansız hava araçları ve ultra modern hava kuvvetleri helikopterleri olmak üzere Hindistan Ordusu güçleri de yer aldı. Saldırı Pamed polis kampı (Bijapur bölgesi), Vimpa polis kampı (Sukma bölgesi) ve Chennapuram polis kampı (Telangana’nın Bhadradradri Kottagudem bölgesi) arasında koordine edildi. Hazırlıklar 50 gün sürdü.

Pamed polis kampında, yeni insansız hava aracı saldırıları için yoğun hazırlıklar devam ediyor. Hazırlıklar kampın içinde yeşil giysiler içinde kamufle olmuş üst düzey subaylar tarafından denetleniyor. Hint ordusu halka karşı savaş yürütüyor. Şu anda, hareket alanlarındaki tüm kamplarda, yerel güçlerin koruması altında çok sayıda Hint ordu kuvveti konuşlandırılmış durumda.

İHA saldırıları polis, paramiliter, silahlı kuvvetler ve yetkililerin doğrudan gözetimi altında, Chhattisgarh Başbakanı Bhupesh Baghel’in onayı ve Başbakan Modi’nin talimatıyla Merkez İçişleri Bakanları Amit Shah, Ajit Dobhal ve Vijay Kumar’ın komutası altında gerçekleştirildi. Bu saldırılar için beş ila altı bin asker görevlendirilmiştir. Birlikler Kollai, Kadiyum, Pottong, Vimpa, Elmagunda, Sonad Ervu, Burkapal, Chintalnar, Chintagupha, Basaguda ve Chennapuram dahil olmak üzere Cherla, Pamed, Basaguda’da konuşlandırıldı. 29 Nisan’da Chhattisgarh-Telangana sınırındaki Poosuguppa köyünde yeni bir polis kampı kuruldu. Yerli halk aylardır bu kampı protesto etmek için gösteriler düzenliyordu. Ancak yetkililer halkın protestolarına kulak asmadı. Aynı gün Uddipenta köyünde bir başka polis kampı daha vardı.

Bastar’da Beşinci Program uygulanmaktadır. Bastar’ın yerli halkı, Gram Sabha’nın (köy meclisi çn.) izni olmadan kurulan kampları ve polis tarafından gerçekleştirilen katliamları protesto etmek için Kasım 2019’dan bu yana birçok bölgede eylemler düzenliyor. Bu seferberliklere rağmen yeni polis kampları kuruluyor. Pusularda daha fazla ölüm oluyor. Birçoğu uydurma suçlamalarla tutuklanıp dövülmekte ve kadınlara yönelik zulüm hız kesmeden devam etmektedir.

Partiye ve halk kitlelerine karşı yürütülen bu savaş, Hindistan hükümeti tarafından jal-jungle-zameen’i ve doğal kaynakları yağmalamak ve bunları büyük yerli ve yabancı kapitalistlere teslim etmek için yürütülmektedir. Kabile halkını sınır dışı etmeden ve partimizi ortadan kaldırmadan bu kaynakları yağmalamak mümkün değildir. Bu savaş, yoksullar ve ezilenler için bir umut ışığı olan Krantikari Janatana Sarkar’ları (yerel devrimci iktidar organları çn.) ortadan kaldırmak için yürütülmektedir. Bu, Hindistan Anayasasının ağır bir ihlalidir. Savaşın Beşinci Program bölgelerinde yürütülmesinin nedeni budur. Bu durum, Gram Sabha’nın PESA Yasası’nda yer alan haklarını ihlal etmektedir. Bu, uluslararası hukukun ve yerli halklara ilişkin BM normlarının ihlalidir.

Direniş savaşımız, bir halk savaşıdır ve haklıdır. Bu çoğunluğun çıkarına olacaktır. Partimiz proletaryanın ve tüm ezilenlerin çıkarları için çalışmaktadır. Hükümetin haksız savaşına karşı mücadele ediyoruz. Bu savaşta geniş kitlelerin çıkarları için, çevrenin yok edilmesini durdurmak ve gelecek nesiller için kaynakları korumak ve kabile halkını korumak için direniyoruz. Halk, kitle örgütleri, parti, HKGO ve DDC’ler jal-jungle-zameen- ijjat – adhikar’ı korumak ve güçlendirmek için bu savaşta direniyor. Vazgeçmeyeceğiz, devrim yapmak için her türlü fedakarlığa hazırız. Aksine, polis, paramiliter ve silahlı kuvvetler, Ambani ve Adani gibi sömürücülerin çıkarları doğrultusunda kendi halklarına karşı bir savaş yürütmektedir. Tarihte haklı olmayan hiçbir savaş kazanılmamıştır. Zaferleri geçicidir. Nihai zaferi halk kazanacaktır.

Partimiz MK’sı, ülkedeki ve dünyadaki demokratları, hukukçuları, insan hakları örgütlerini, Hindistan’daki Halk Savaşı ile dayanışma içinde olan örgütleri, faşist Hindu Brahman Modi hükümetinin Partimiz önderliğindeki devrimci harekete ve ezilen sınıf, kesim ve milliyetlerin demokratik haklar için yürüttükleri hareketlere karşı artan saldırılarına ve özellikle de devam eden ve planlanan ağır insansız hava aracı saldırılarına karşı protesto hareketini yoğunlaştırmaya çağırır.

13-19 Eylül Uluslararası Haftası boyunca, ilgili ülkelerdeki Hindistan elçilikleri önünde, Hindistan kökenli işçiler ve diğer emekçi kitleler, çalışanlar, aydınlar ve gazetecilerle birlikte protesto eylemleri çağrısında bulunur.

Talepler

  1. Siyasi tutukluların koşulsuz olarak serbest bırakılması.
  2. Modi ve Chhattisgarh hükümetleri tarafından hareket alanlarında devam eden ve planlanan ağır insansız hava aracı saldırılarına son verilmesi.
  3. Sosyal ve siyasi mücadelelerle ilgili eylemlerden dolayı hapsedilen herkes için siyasi mahkum statüsünün tanınması.
  4. UAPA, AFSPA ve devlet güvenlik yasalarının yürürlükten kaldırılması. İsyan Yasası Hindistan Ceza Kanunundan çıkarılmalıdır. Bu kanunlar kapsamında gözaltına alınan herkes koşulsuz olarak serbest bırakılmalıdır.
  5. Başta siyasi mahkumlar ve kadın mahkumlar olmak üzere mahkumların haklarının ihlal edilmesine ve onlara karşı uygulanan baskı ve zulme son verin.
  6. Hapishane yönetmelikleri yeniden düzenlenmelidir. Hapishane koşulları iyileştirilmelidir.
    7. Faşist ‘SAMADHAN’-Prahar saldırısına son verin.
  7. Adaletsizliği kınayan seslerin bastırılmasına son verin.
  8. Yerli halkların ülkenin doğal kaynaklarını koruma mücadelelerine yönelik baskılara son verilmelidir.
  9. Hükümetin paralı askerlerinin Keşmir, Nagaland, Assam ve Manipur gibi ezilen ulusların ulusal kurtuluş hareketlerine karşı uyguladığı şiddetli baskıya son verin.
  10. Brahmanik Hindutva’nın işçilere, köylülere ve diğer ezilen sınıflara, öğrencilere, gençlere, öğretmenlere, dini azınlıklara, Dalitlere, kadınlara ve diğer ezilen kesimlere yönelik faşist saldırısını durdurun.

Abhay.

Sözcü

HKP (Maoist)

Merkez Komitesi