Hücrelere Can, Beyaz Tülbentlilere Ses Olmaya; Sokağa, Direnişe, Özgürleşmeye!
AKP-MHP faşizminin, Ortadoğu ve Kuzey Kürdistan merkezli işgal-katliam, talan ve yağma üstüne kurulu savaş konsepti ve siyasi-ekonomik krizin faturasını işçi sınıfı ve emekçilere çıkarma stratejisi nedeniyle ülke, bir çeşit açık hapishaneye dönüştü. Şu anda binlerce tutsak zindanlarda, onlarca yurtsever, devrimci-demokrat da dışarıda açlık grevlerinde, ölüm sınırına gelip dayandı.
Faşizm, tecrit koşullarının en açıktan ve en saldırgan haliyle halklara dayatılmasıdır. Faşizm, bugün Kürt halk önderi üzerindeki tecrit şahsında bir halka dayatılan kölelik zincirlerine karşı bedenlerini açlığa yatırmış yedi bin tutsağın beyaz tülbentli analarına yapılan zulmün kendisidir. Faşist iktidar, tecrit saldırısına karşı mücadelede beyaz tülbentlerini direniş bayrağı haline getiren analarımıza, emekçilere ve Kürt Halkına karşı azgınca saldırmaktadır. İçeridekilerin, bedenlerini açlığa/ölüm orucuna yatıranların yaşam hakkını savunmak ve tecriti ortadan kaldırmak için sokaklara çıkan; bölge halklarına dönük işgal-yağma-tecavüz-katliam politikalarına karşı duran herkes bugün, faşist iktidarın hedefidir.
Özgürlük, insanın varoluşuna bir anlam ve irade kattığı oranda varolur ve evrenselleşir. Ve bugün özgürlük arayışındakiler, dünyanın gözleri önünde tüm saldırı ve işkencelere karşı dimdik ayaktadır. Dünyanın yükünü omuzlamış analar; başlarında vicdanın, adaletin ve özgürlüğün simgesi haline getirdikleri beyaz tülbentleriyle yerlerde sürüklenmektedirler! Faşist iktidar işte bu kadar aşağılık ve rezildir. Mezopotamya ve Anadolu topraklarına yıllar yılı hayat veren kadınlar, Leyla Güven ve beyaz tülbentliler şahsında birer onurdur abidesi olarak dikilmektedir faşizmin karşısına.
Sayıları 7 bini bulan açlık grevcileri, 30 ölüm oruççusu ve onların direngen annelerinin direnişleri, tüm bentleri sarsacak debiyle yükselmektedir. İmralı sistemi olarak sistemleşen, Kürt Halk Önderi üzerindeki senelerdir süren tecridin sonlandırılması hedefiyle sloganlaşan özgürlük talebi, faşizme karşı anaların haykırışlarıyla bugün sınırlar aşmıştır. Bu anlamda direnişin basıncıyla, alelacele Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile avukatları görüştürülmüştür. Ancak bu görüşme, tecridin kalktığı anlamına gelmemektedir ve bu, Kürt halkının özgürlük taleplerine cevap değildir. İçeride-dışarıda tecrit saldırısına karşı direniş devam edecektir. Ta ki faşizmin yıkılmaz bilinen kaleleri yıkılana ve işçi sınıfı ve ezilen halklar özgür olana dek!..
“Çocuklarından doğan anneler”in omuzlarında yükseliyor kavga!
Her cumartesi, Galatasaray Meydanı’ndan ya da bize fersah fersah uzaklardan Arjantin’den -Plaza de Mayo’dan- geliyor sesleri… Hergün Esenyurt’tan, Bakırköy’den, Amed’den, Gebze ve Kandıra Hapishaneleri önünden yükseliyor aynı direngen çığlık… Gözaltında-işkencede kaybedilenlerin, cenazelerine ulaşılamayanların, bedenlerini açlığa yatırmış yiğit devrimcilerin anneleridir onlar…
Kula kulluk dedikleri cinsten duvarlarla örülmüş hayatlarını yere çalmıştır onlar…Düşmüşlerdir çocuklarının peşi sıra özgürlük arayışına…Ve en çok onlar bilirler zulmü, işkenceyi; kavgayı, yoldaşlığı! Ve en çok onlarla anlamlıyızdır. Onlar güldüğünde, özgür!..
Acının, öfkenin ve isyanın dengbejleri yankılanmaktadır sokaklarda!
Analarımızın dengbejleri direnişe, isyana; tecriti kırmaya, faşizmi yıkmaya çağırmaktadır!
Bulunduğumuz her durum ve şartta, başta kadınlar, emekçiler ve ezilen halklar olarak faşizmden hesap soracağız!
Faşizmin saldırıları altında gözyaşı döken, darp edilen, tomalara göğüs geren analarımızın yine o kan olup akan gözyaşlarında boğulacaksınız!
Faşizmin küf kokulu hapishanelerinden evlatlarının cansız bedenleri çıkmasın diye bekleyen, direnen, yürekleri özgürlükle çarpan annelere sözümüzdür: Tecridi kıracak, faşizmi yıkacağız!
KADINLARIN BİRLEŞİK DEVRİM HAREKETİ (KBDH)