2022 Yılında Politik Ve Askeri Mücadeleyi Yükseltmeye!
Dünyayı yeniden paylaşmak için yerküreyi savaş alanına çeviren emperyalistlerin yeni pazarlar elde etmek, var olan pazarı genişletmek, rakiplerinin pazar alanlarını daraltmak ve bölgesel hegemonik iktidarlarını daha da perçinlemek için milyonların canına ve yaşamına mal olan emperyal çıkar mücadelesi devam ediyor.
Bir tarafta ABD ile Çin arasında alevlenen çelişkiler, diğer tarafta Rusya-AB arasındaki çelişkiler, ama diğer yandan aynı “safta” olmalarına rağmen Çin-Rusya arasında, Fransa-Almanya arasında süren bölgesel iktidar mücadeleleri yeni biçimlere bürünmüş durumda varlığını koruyor. Yaşanan ekonomik krizler emperyalistleri yeni pazarlara sürükledikçe hem emperyalist merkezlerdeki çelişkiler derinleşmekte hem de kendi merkezlerinden uzak olan bölgelerdeki pazarlar üzerine hakimiyet kavgası işgallerle, darbelerle vs. silahlı biçimde çözülmeye çalışılmaktadır. Deyim yerinde ise emperyalist merkezlerin dışında kalan yerlerin bir kısmı sıcak savaş bölgeleri durumunda iken, diğer kısmı da sıcak savaş bölgeleri olmaya aday durumdadırlar.
İşgallerin, sömürünün olduğu yerlerde halk kitlelerinin isyanlarına, direnişlerine tanık olunmaktadır. İşgallerin olmadığı diğer yerlerde ise, emperyalizmin, farklı düzeylerdeki mali ekonomik sömürgesi altında olan ülkelere kestiği faturanın altında beli bükülen halkların direnişleri, mücadeleleri yükselmekte-gelişmektedir. İster işgal edilen bölgelerde olsun isterse diğer yerlerdeki direniş ve mücadelelerde olsun, emperyalizmin ve erkek egemen sistemin politikalarından en çok etkilenenler olarak kadınlar öne çıkmakta, çoğu yerde ise, kadınların özgürlük mücadelesi ateşleyici rol oynamaktadır.
Afganistan emekçi halkları ve esasta da Afganistanlı kadınlar, şeri hükümlerle yaşamlarını zindana çevirmek isteyen Ortaçağ kalıntısı Taliban iktidarına ve onu besleyip yaşatan emperyalist gerici sisteme isyan ediyor. Belarus-Polonya sınırında “modern” Avrupa’ya geçmek isteyen yüzlerce kadın ve çocuk polis şiddetine uğruyor, insanlık dışı yaşam koşullarına, erkek egemen burjuva devletlerin zulmüne direniyor.
Patriyarkal kapitalist sisteme karşı, Sudan’ dan, Afganistan’ a, İran’a, Filistin’e, Hindistan’ dan, Polonya’ya, Yunanistan’a, Meksika’ ya, Arjantin’e kadınların ve halkların isyanı, Filipinler’den, Kolombiya’ya, Şili’ye, Etiyopya’ya, Kürdistan’a kadınlarında ön mevzilerde saf tuttuğu gerilla direnişleri, özsavunma milis eylemleri, korku salmaya devam ediyor. Yine bütün bunlara ek olarak, Tayland’da işçi sınıfının içinden bir öncü kadın, çalıştığı yağ fabrikasında hakaretine ve tacizine uğradığı patronuna sınıf ve cins öfkesini, tek kişilik bir eylemle, fabrikayı ateşe vererek gösterirken tüm veriler aynı mesajda buluşmakta: Kadınlar, emperyalizmin ve kapitalizmin yaşadığı iktisadi ve siyasi krizleri, erkek egemen cins karakteri karşısında, sarsıcı, yıkıcı kuvvet olarak, kitle gücüyle ve özsavunma yönelimiyle, sahalara inmeye hazırlanıyor. Kadınlar, daha büyük kitle kalkışmalarına, ayaklanma ve devrimlere doğru ilerleyecek olan uzun soluklu bir yeni sürecin, en temel devrimci dinamiğidir. 21. yüzyıl, dünya kadınları ve ezilen cinsel kimlikler için savaş ve zafer yüzyılı olacaktır.
Erkek egemen faşist Türk devletinin rejim krizi derinleşiyor.
Türkiye-Kuzey Kürdistan’da yaşanan gelişmelerde emperyalizmin ve kapitalizmin içinde bulunduğu siyasal konjonktürden kopuk değildir.
Faşist TC’nin, emperyalistler arası çelişkilerden faydalanarak geliştirdiği yayılmacılık politikası gelinen aşamada tıkanmıştır. Libya ve Doğu Akdeniz hevesleri kursaklarında bırakılmış, İdlip’e dönük ise Esad ve Rusya’nın artan saldırıları karşısında sıkışmış durumdadır. Ezeli Kürt düşmanlığı ve içeride yaşadığı siyasi ve ekonomik krize çıkış yolu bulma, hoşnutsuzluğu yükselen toplumu şovenizmle uyutma hedefiyle yeni işgal girişimlerine de hazırlık yapmaktadır. Rojava’ya dönük yeni bir işgal saldırısı için emperyalistlerden onay beklemektedir. Maxmur’da, Şengal’de, Kuzey ve Doğu Suriye’ de öz yönetim bölgelerine ve öncü kadrolara yönelik saldırılarını artırmaktadır.
AKP-MHP faşizminin bir diğer işgal saldırısı da Medya Savunma Alanlarına yönelik devam etmektedir. Gare’de yaşadığı hezimet sonrası Avaşin, Metina ve Zap’ta başlattığı işgal saldırılarında da tüm imkanlarını seferber etmiş, işbirlikçi KDP’nin desteğini arkasına almış, kimyasal gazlar kullanmış fakat buna rağmen gerillanın görkemli direnişi sayesinde ilerleyememiş, tıkanan faşist TC olmuştur.
Savaşa ve yayılmacılığa dayalı dış politikasında tıkanmış olan faşist iktidar için içeride de durum pek parlak görünmemekte, buradaki tıkanıklıkta iktidarın son çırpınışlarını canlandırmaktadır. Yönetme kabiliyetini yitiren iktidar, elindeki tek seçenek olan baskı mekanizmasını tırmandırmakta, dışarıda olduğu gibi içeride de savaştan medet ummaktadır. Yaşadığı ekonomik ve siyasi krizin faturasını her zaman olduğu gibi yine milyonlarca emekçinin sırtına yükleyen iktidar, kendisinin ve bir avuç yandaş burjuvazisinin zenginliğine zenginlik katmaktan da geri durmamaktadır. Yıllardır yaptığı yolsuzluklar, hukuksuzluklar, hırsızlıklar, yandaşlara sunulan rantlar, ittifak yaptığı çetelerle işlediği suçlar bugün bir bir ortalığa saçılmaktadır. Faşist iktidar, inandırıcılığını kaybederek kitle desteğini yitirmekte, inisiyatifini kaybetmektedir.
Kadın düşmanı cinsiyetçi faşist politikalar artarak devam ediyor.
Kadın cinayetlerinin adeta bir cins kırımına dönüştüğü ülke gerçekliğinde AKP- MHP faşist iktidarı uyguladığı kadın düşmanı politikalarla kadın katliamlarını teşvik etmekte, önünü açmakta ve katilleri korumaktadır. Gelişen kadın mücadelesinden ürküyor olacak ki Erdoğan ve şurası halen İstanbul Sözleşmesi’ni ve sözleşmeyi savunanları hedef almaktadır. Kadın katillerinin elini kolunu sallayarak ikinci-üçüncü kadını katletmesine seyirci kalınırken, ölmemek için kendisini savunan kadınlar müebbet hapse çarptırılıyor. Öz savunma hakkını kullanan Çilem Doğan’a verilen 15 yıl hapis bu gerçeğin yalnızca bir tanesidir.
Emek alanında en ağır sömürüye maruz kalan kadın emekçilere, aynı zamanda taciz, tecavüz, mobbing uygulanmaktadır. Pandemi süreciyle birlikte zaten görünmeyen olan ev içi emek üzerindeki sömürü yoğunlaşmış, ev içi şiddet artmıştır.
Kuzey Kürdistan’da özel savaş politikası olarak Kürt kadınlarına dönük saldırılar, tecavüz, işkence ve katliamlar bizzat devletin korucu başları, polisi, askeri vs. eli ile yürütülmeye devam etmektedir. Kadınların yükselttiği tepkilere rağmen tecavüzcü asker Musa ORHAN halen devlet tarafından korunmaktadır.
Hakları için mücadele eden Kürt kadınları tehdit edilmekte, mücadeleye öncülük eden Kürt kadın hareketinin temsilcileri ise ya katledilmekte ya da tutuklanmaktadır. Aylardır adalet talebi için nöbette olan Emine Şenyaşar’a uygulanan baskılar Kürdistan’lı annelere yaşatılan zulmün en açık ifadesidir. AKP-MHP faşizminin beslediği ve desteklediği çeteler tarafından Efrin ve Serakaniye de kadınlara yönelik özel olarak uygulanan kaçırma, tecavüz ve katliamlarda artarak devam etmektedir.
Gözaltı sürecinden hapishaneye kadar, kadın siyasi tutsaklar baskı ve işkenceye maruz kalmakta cinsel taciz, psikolojik ve fiziki şiddet sistematik bir şekilde devam etmektedir. Bu sistematik işkenceler, son olarak devrimci tutsak Garibe GEZER’in katledilmesiyle sonuçlanmıştır.
Toplumdaki ayrımcılığın en derinine uğrayan ezilen cinsel kimlikler bizzat devletin en yetkilileri tarafından hedef yapılmakta, lince ve nefret cinayetlerine maruz bırakılıp, yaşam hakları yok sayılmaktadır.
2021 yılı içerisinde gelişen kadın özgürlük mücadelemiz, yeni mücadele yılının, daha büyük direnişlere tanıklık edeceğinin işaretidir.
2021 yılı boyunca, erkek ve devlet şiddetine karşı kadınların yükselen isyanına ve öfkesine, açlık sınırının altındaki asgari ücretle geçinmeye çalışan emekçilerin ‘geçinemiyoruz’ sesleriyle yükselttikleri mücadele ve direnişlerine, işçilerin kölece çalışma koşullarına ve örgütlenme, eylem hakları üzerindeki baskılara karşı direnişlerine, öğrenci gençliğin kayyumlara ve barınma sorununa karşı gerçekleşen eylemlerine, doğası ve yaşamları sermayeye peşkeş çekilen köylülerin- çevrecilerin durdurulamayan mücadelelerine tanıklık ettik-ediyoruz.
2021 yılı aynı zamanda patriyarkal kapitalist sisteme karşı kadınların birlikte büyüttükleri mücadeleleri ve isyanları da yazdı-yazmaya devam ediyor. Kadınlar faşizme ve erkek egemen sisteme karşı var olma ve kurtuluş mücadelesini yükseltiyor. Barikatları yıkıyor, sokakları terk etmiyor, yasakları tanımıyor. Fabrikalarda grevlerin, HES’lere karşı direnişin, adalet talebinin ve özgürleşme mücadelesinin en önünde ısrarlı ve kararlı duruşlarıyla kadınlar yürüyor. Tüm işkence yöntemleri ve teslim alma politikalarına rağmen hapishanelerdeki direnişin, büyük bir kararlılıkla öncülüğünü yapıyor kadınlar. Şehirlerde faşizmden ve erkek egemen sistemin temsilcilerinden, kurumlarından KBDH milisleri olarak gerçekleştirdiği eylemleriyle bir bir hesap soruyor. Kadın gerillalar dağlarda işgalciliğe geçit vermiyor, en ön mevzide faşizmi karşılıyor.
Erkek egemenliğinin yoğunlaşmış bir biçimi olarak faşizm bulunduğumuz coğrafyada kendini tek adam diktatörlüğü olarak inşa ederken öncelikli hedeflerinden biri artık eskisi gibi yönetilmek istemeyen, “biat etmeyen” kadınları toplumsal kadınlık rolüne geriletmekti. Ancak tüm saldırılarına rağmen bunu da başaramadı. Kadınların buna cevabı “susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” oldu. Tüm saldırılara ve bir kadın kırımı düzeyine ulaşmış kadın katliamlarına rağmen kadınların isyanı pratikleşme düzeyini korudu. Tekil düzeyde gerçekleşen özsavunma eylemleri ve kollektivize olmuş kadınların sokaktaki mücadelesi durdurulamadı.
Erkek-devlet şiddetine karşı 25 Kasım’da sokaklara çıkan antifaşist, ekolojist, antişovenist, antiheteroseksist, feminist, sosyalist, komünist, devrimci onbinler, birlikte mücadelenin gücünü ortaya koydu, yalnız şiddete karşı değil patriyarkal sisteme ve kapitalizme karşıda öfkeyi isyanlaştırdı. İstanbul ve Amed’de polis barikatına yüklenen kadınları, Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da baskılara boyun eğmeyerek alanları tutan, kadınları ve ezilen cinsel kimlikleri selamlıyoruz.
KBDH olarak bu mücadelede, ‘Faşizmi ve erkek egemenliğini yıkacağız! İleri daha ileri!’ diyerek yer aldık. Erkek egemenliğinin ve faşizmin kurum ve şahıslarına karşı mücadelenin yıkıcı, devrimci politik kuvveti olma seçeneğini büyütmeye çalıştık. Zor yöntemlerine başvurmaksızın AKP-MHP iktidarının ve faşist erkek egemen bu düzenin yıkılamayacağını sözümüzle, eylemimizle ortaya koyduk. Hamle boyunca gerçekleştirdiğimiz yaklaşık 35 KBDH eylemi, kadınların ve ezilen cinsel kimliklerin özgürlüğüne inancımızın mütevazı göstergeleridir. Bu kadın katili, tecavüzcüsü erkeklerle dolu düzenden, erkek zorbalığının kurumsallaştığı faşist devletten daha fazla hesap soran bir yerde duramadığımız gerçeği ise KBDH olarak milyonlarca hemcinsimize özeleştirimizdir.
Mücadelenin vardığı sınırlar kitle hareketinin, protestoculuk alışkanlığı, verili durumu değiştirebilecek birleşik, kararlı, yıkıcı gücü açığa çıkartamayışıdır. Kadın ayaklanması, serhildanı ruhu zayıflıklarının üzerine gidecek bir öncü hücum iradesi açığa çıkartmalıyız. Kadına yönelik şiddeti durdurmaya İstanbul Sözleşmesi’nin yetmeyeceği, birleşik kadın mücadelemizle ve kadın özsavunması, milisleriyle ancak ve ancak biz ezilen cinslerin, kadına yönelik şiddeti durdurabileceği açık ve nettir. Kendi özgücümüze güven esastır. Kadın özgürlük mücadelemizin ortaya çıkarmış olduğu dinamizmi kendi hedef ve gündemlerine bağlı olarak siyasi ranta çevirmek isteyen CHP-İYİP gibi düzen partileri gerçekte erkek egemen politikaların sürdürücüsüdürler. Kadın kitlelerini 23 Kasım günü ortaya çıkan ‘Hükümet İstifa’ talepli eylemlerde dahi sokağa çıkmamaya, sandıkta kendilerine oy vermeye çağıran bu partiler, karşı devrimcilikte, kadın ayaklanması ve serhildanı korkusunda sınıfdaşları olan faşist AKP -MHP iktidarıyla aynı saftadır.
Yeni mücadele ve savaş yılımız 2022’de, kararlılıkla, İleri, Daha İleri!
Birey erkekten doğru gelen şiddet karşısında da kolektif örgütlü erkek şiddeti ve faşist devlet karşısında da, güncel politik refleksleri gelişkin bir ezilen cins hareketi ortaya çıkarmalı, erkek egemenliğine ve faşizme karşı mücadeleyi ileri, daha ileriye taşımalıyız.
Bugünün en acil ihtiyacı kadınların gelişen öfkesini ve isyanını, kapitalizmi ve patriyarkayı yıkmak için örgütlemek ve kadın kurtuluş mücadelesini bir adım daha ileri taşıyacak mevziler kazanmaktır. Kadınlar başta olmak üzere tüm ezilenlerin karşı-devrimci zor ve şiddete karşı, silahlı mücadele örgütlenmelerini büyütmek gerekmektir. Yeni mücadele yılı bu ihtiyaçlara cevap olacak pratiği açığa çıkaracağımız ve kazanımlarla ilerleyeceğimiz bir yıl olmalıdır.
Yeni mücadele yılına girerken, KBDH olarak tüm kadınları tacize, tecavüze, istismara, kadın katliamlarına, şovenizme, ırkçılığa, Rojava ve Güney Kürdistan’a yönelik işgal saldırılarına, yoksulluğa, işsizliğe, emek ve beden sömürüsüne karşı, örgütlenmeye ve mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz. Birleşik mücadelemizin milis ve gerilla güçlerine katılım için seferber olalım!
Kadınların ve ezilen cinsel kimliklerin özgür olduğu yeni bir toplumu kuracak, devrim ve sosyalizm mücadelemizi zaferle sonuçlandıracağız. Bu hedefimiz, mücadelemizde ölümsüzleşen tüm kadınlara bağlılık sözümüzdür.
Birleşik Kadın Mücadelesiyle Kazanacağız!
Özsavunmayı Yükselt, Saldırıya Geç!
Faşizmi ve Erkek Egemenliğini Yıkacağız Özgürlüğümüzü Kazanacağız! İleri, Daha İleri!
Aralık 2021
KBDH GENEL KONSEYİ