ŞAN OLSUN 3. KONGREMİZE!

ŞAN OLSUN 3. KONGREMİZE!

Türk, Kürt ve Çeşitli Milliyetlerden Emekçi Halkımız;
Emekçi halkımızın yiğit oğulları ve kızları;

TKP/ML’nin önderliğinde 20 yılı aşkın süredir mücadele veren, halk gençliğinin komünist önderliği misyonunu yüklenmiş TMLGB örgütlülüğümüz yakına ama ileriye attığımız adımlarını büyütme kararlılığı ile yaklaşık 6 yıl aradan sonra 3. Kongresi’ni gerçekleştirmiştir. GB’miz devrim ve komünizm mücadelesi açısından mütevazi, ancak iddia ve kararlılığı ile etkili ve büyük bir adım olarak, halk gençliğinin umutlarını büyütecek, emperyalizm ve ona göbekten bağımlı faşist TC devletinin korkularını yükseltecek bir misyonu kuşanmış olarak 3. Kongresi ile daha şimdiden tarihe yeni bir not düşmüştür.

İddiaları, kararlılığı yanında GB’mizin 3. Kongresi’ni gerçekleştirdiği süreç de Kongremizin anlamını ve önemini artırmaktadır. Emperyalist devletlerin en başta geleni ABD, demokrasi adı altında kan ve gözyaşından başka bir şey götürmediği Irak’tan “çekilirken”, azgınca saldıracakları yeni ülkelere yönelik girişimlerine çoktan başlamış bulunmaktadır. Emperyalizmin krizinin etkileri yoğun şekilde devam ederken para babaları sefahat sürmekte, binlerce insan sadece susuzluktan ölmekte, açlık ordusu çığ gibi büyümektedir.

Kurulduğu günden bugüne emperyalizme göbekten bağımlı olan ülkemizde de durum farklı değildir. Sistemin derinleşen krizi karşısında korkuya kapılan egemenler, doğaları gereği emekçi halkımıza yönelik ekonomik saldırılarını her zamankinden fazla yükseltmektedir. Sosyal yıkım yasaları, işten atmalar, güvencesizlik gibi saldırılarla emekçi halkımızın sofrasındaki son ekmeğe göz dikilmiş, işçiler, emekçiler açlık ve yoksullukla daha fazla boğuşmaya mahkûm edilmiştir. 4/C, 4/B gibi uygulamalarla halkımızın elinde kalan son haklan da yağmalanmakta, kölece bir yaşam, işçi ve emekçilere dayatılmaktadır. Zulüm saltanatının efendileri bir taraftan halkımızı açlığa, yoksulluğa mahkûm ederken bir taraftan da hepimizin gözleri önünde “demokrasi” kisvesi altında sahtekârca bir açılım oyunu oynanmaktadır. “Demokrasi havarileri” demokrasi dedikçe halkımızın üzerindeki baskılar artırılmaktadır.

Faşist Kemalist Diktatörlüğün hayat damarlarından olan “tek dil, tek din, tek millet” dayatması, açılım yalanının arka planında yoğun şekilde sürdürülmektedir. Kürt ulusunun en temel haklar bile hala hiçe sayılmakta, en önde gelen “demokrasi havarisi” Başbakan Erdoğan, “ya sev ya terk et” diyerek faşist TC’nin anlayışını bir kez daha ortaya koymaktadır. Bu anlayış “KCK operasyonları”, T. Kürdistanı’nda çocuklara ağır “cezaların” verilmesi gibi uygulamalarla çok daha net açığa çıkmaktadır. Yıllardır laiklik perdesinin altında halkımızın Alevi kesimlerine yönelmiş politikalar, bu kez de Alevi açılımı kisvesinin ardında sürdürülmekte, zorunlu din dersinin kaldırılması gibi çok temel bir talebe karşı bile tahammülsüzlük ortaya dökülmektedir. Sokak ortası infazlarla onlarca genç; kimi zaman Kürt olduğu için, kimi zaman polisin “dur ihtarına uymadığı” için katledilmiş ve katledilmektedir.

Katliamların bir başka merkezi ise elbette hapishanelerdir. Katliamcılıkta usta egemenler ve onların uygulayıcıları, 19 Aralık “hayata dönüş” geleneğini F tipi tabutluklarda sürdürmekte; hasta tutsaklar tedavi hakları engellenerek resmen öldürülmektedir. Müebbet hapis “cezası” alan tutsaklara ağır tecrit koşulları altında sürekli işkence koşulları dayatılmaktadır. Tüm bu saldırılara karşı emekçi, ezilen halkımız egemenlerin planlarını çoğu zaman boşa çıkarmayı başarmıştır. Günler süren TEKEL direnişinde kolluk kuvvetlerinin saldırılarına, sendika ağalarının tehdit ve yalanlarına rağmen günlerce kar, kış demeden işçiler direnmiştir ve hala direnmektedir. TEKEL direnişinden önce DESA’dan Emine Arslan’ın başını çektiği direniş belleklerimize kazınmış, TEKEL’den sonra dalga dalga direnişler, Türkiye’nin dört bir yanına dağılmıştır. Bu direnişlerin de kattığı güçle yıllardır ödenen bedellerin ve ısrarın sonucu Taksim’e 1 Mayıs’ta girilmiş, geçtiğimiz mayıs ayında binlerce insan Taksim’e akın etmiştir. Devletin onca sindirme politikasına rağmen Kürt halkı milyon olup Newroz alanını doldurmuş, Barış Gerillaları “gerilla gücümüzdür” sloganlarıyla karşılanmıştır. Gerillaya dönük sınır içi dışı operasyonlar artırılırken gerilla cenazeleri, binlerce insan tarafından sahiplenilmiştir.

Hrant Dink’in katledilmesinden sonra binlerce insan şovenizme karşıtlığını ortaya koymuş, kitlesel eylemlerle Hrant şahsında kardeşlik için sloganlar haykırılmıştır.

Emekçi halkımıza yönelik böyle bir zulüm ve sömürü reva görülürken, kitlelerin sistem karşıtlığının geliştiği koşullarda Kongremizin gerçekleştiği sürecin bir başka önemli yanında ise tasfiye dalgası bulunmaktadır. Bir süredir iktidar perspektifinden, devrimci iddiadan yoksunluk temelinde gelişen tasfiye süreci, egemenlerin saldırı biçimlerini değiştirmesi, daha ikiyüzlü hareket etmesi ile birlikte yüzeye çıkmış bulunmaktadır. Halkımıza yönelik azgın saldırıların arttığı bir süreçte devrimci mücadele küçümsenmekte, silahlı mücadele biçimlerinin geride kaldığı belirtilmekte, kültürel dejenerasyonla iktidar bilincimiz dumura uğratılmak istenmektedir. Sistem içi bir mücadele hattına çekilmeye çalışıldığımız şu süreçte, can bedeli bir mücadele sonucu şehit düşen yoldaş ve siperdaşlarımız tasfiyeci saldırılara da en güzel cevabı vermişlerdir. 2. Kongre’mizden bugüne şehit düşen yoldaşlarımız Aşkın Günel, Cafer Kara, Muharrem Yiğitsoy, Dilek Polat, Mehtap Kara ve en son Dersim dağlarında çatışarak şehit düşen, Ferdi Karacan, Çiğdem Yılmaz; siperdaşlarımız Kevser Mızrak, Güler Zere, Alaattin Karadağ, 17′ler olarak hafızalarımıza kazınan, Dersim dağlarında ölümsüzleşen 17 yiğit devrimci ve Kürdistan dağlarında şehit düşen Kürt halkının yiğit evlatları… Devrimci direniş geleneğinin sürdüğünün açık ve net ifadeleri olmuşlardır.
3. Kongre’miz başta önder yoldaş İbrahim Kaypakkaya olmak üzere önderlerimizden ve tüm şehitlerimizden aldığı güçle gerek emekçi halkımıza yöneltilen bu sömürü ve baskı politikalarına gerekse de üzerimizde estirilmeye çalışılan tasfiyeci rüzgârlara karşı kurulacak barikatlardan biri olma misyonunu üstlenmiştir. Kongremiz boyunca halk gençliğinin komünist önderliğini yapma iddiasında olan, askerileşmiş politik bir örgüt olan GB’miz, niteliğine ve iddiasına uygun bir örgüt olma hedefine yaklaşmayı tartışmış, somut görevlerini derinleştirmiş ve çoğaltmıştır.

Partimizin Konferans’ında da ana gündemlerden olan “savaşa göre şekillenme”, “kitle çizgisi”, gibi konularda Partimizin 8. Konferans’ımızın ışığında verimli tartışmalar yürütülmüştür. Örgütlülüğümüz 20 yıllık birikimini 3. Kongresi ile ileriye taşıma iddiasına uygun şekilde, eksikliklerine karşı acımasız bir tavır ortaya koymuş, bu süreçte öne çıkan örgütsel eksikliklere müdahalede bulunmak, özellikle 8. Konferansımız ışığında atılan olumlu adımları büyütmek amacıyla kararlar almıştır. İşçi, öğrenci gençlik, genç kadınlar ve Kürt halk gençliği içerisindeki çalışmalarını da tartışan Komsomolumuz, halk gençliğini örgütleme iddiasını pekiştirmiştir. Sonuç olarak GB’mizin 3 Kongresi’nden de savacı militan bir örgütlenme yaratmaya yönelik ısrar, devrim ve komünizm iddiasına yönelik sarsılmaz bir inanç ve kararlılık, halkımıza ve Partimize yönelik ise kopmaz bir bağlılık ortaya çıkmıştır.
TKP/ML’ye bağlı gençlik örgütümüz TMLGB’nin 3. Kongresi ışığında, halk gençliğine çağrımızdır;
Hemen her yerde gündeme gelen piyasalaştırma uygulamaları sonucu binbir zorlukla okumaya çalışan; her gün bir yenisi eklenen faşist uygulamalarla, kameralar, ÖGB’ler, soruşturmalarla, sivil faşist unsurlar vb. eliyle üniversiteleri açık hapishanelere çevrilen; cinsiyetçi, şoven, ezberci, anti-bilimsel eğitim müfredatı ile yetenekleri öldürülen, sindirilen; mesleki hak gaspları ile güvencesizleştirilen, geleceği çalınan üniversite öğrencileri…

Daha ilk adımda kayıt parası adı altında cepleri boşaltılan; dershane, özel ders ve ardından gelen eleme sınavları ile hayatının baharında hem büyük bir stres altına giren hem de birçok ailenin karşılayamayacağı masraflarla karşı karşıya kalan; özellikle fuhuş ve uyuşturucu olarak kendini gösteren yozlaştırma politikalarının en önde gelen hedefi olan; daha küçük yaşlarda umutlan çalınmak istenen liseli gençler…
Hem genç hem işçi olmanın beraberinde, en güvenceden yoksun çalışma koşullarına mahkum edilen; çoğu zaman taşeronlarda, hizmet sektöründe düşük ücretlerle çalışmak zorunda kalan; iş bulabilmenin büyük bir şans olduğu ülkemizde her an işsizlik tehlikesi ile karşı karşıya olan, sendikal hakları yok sayılan genç işçiler…
Yıllardır en temel talebi olan anadilde eğitim görme hakkı görmezden gelinen; Aydın Erdem ve Şerzan Kurt’u katledildiğinde olduğu gibi, sistem eliyle kimi zaman sırf Kürt olduğu için yaşamı bile hiçe sayılan; köyleri yakılan, topraklarından, kültüründen kopartılmak istenen, ekonomik sorunların da en katmerlisiyle karşı karşıya olan Kürt gençleri…
Bizzat devlet eliyle meşrulaştırılan taciz, tecavüz ve şiddet olaylarına sürekli maruz kalan; fabrikalarda iki kat sömürülen, eğitim hakkından iki kat mahrum bırakılan; feodal baskı ile metalaştırma saldırıları arasında sıkıştırılmak istenen; töre, namus söylemleriyle yaşamları ellerinden alman genç kadınlar…
Artık bunca saldırı karşısında, geleceğimiz ve hatta kimi zaman yaşamlarımız ellerimizden alınırken mücadele etmekten başka çaremiz, örgütlü mücadeleden başka alternatifimiz kalmamıştır. Çürüyen kapitalizmde bizler için bir gelecek yoktur. Bu düzende geleceği olanlar ancak ve ancak soframızdaki son ekmeğe göz dikmiş emperyalist egemenler ve onların uşaklarıdır. Soranlarımızın kaynağı olan bu sistem asla sorunlarımızın çözümü olamaz. Bu bilinçle sistemi yıkmak ve yerine yeni ve aydınlık yarınlar inşa etmek, sorunlarımızın çözümü için bir zorunluluktur. Var olan bu köhnemiş düzeni yok edip, yepyeni yarınlara kapı açmanın yolu Partimiz TKP/ML önderliğinde örgütlenmiş kitlelerin ortaya koyacağı devrimci bir savaştır.
Bu bilinçle, Kongremizden bir süre önce şehit düşen Ovacık şehitleri Çiğdem Yılmaz, Ferdi Karacan ve tüm devrim ve komünizm şehitlerine atfettiğimiz Kongremizden de aldığımız güçle halk gençliğini bir kez daha Komsomol saflarına çağırıyoruz. Önder yoldaş İbrahim Kaypakkaya tarafından kurulmuş Partimiz TKP/ML ona bağlı Ordumuz TİKKO ve Gençlik Örgütümüz TMLGB, kuruldukları günden bugüne Türkiye halkının kurtuluş davasının sahipçisi ve uygulayıcısıdır. Sizi de bu davanın sahipçisi ve uygulayıcısı olmaya, kendi geleceğimizi kendi ellerimizle yaratmaya çağırıyoruz. Gençlik Örgütümüz TMLGB 3. Kongresi ile devrimci iddia ve kararlılığını, Bolşevik-Maoist örgütlenmede, devrimci savaşı Partimiz önderliğinde yükseltmedeki ısrarını bir kez daha ortaya koymuştur. Bu iddia, kararlılık ve ısrarı büyütmek, hayata uygulamak, halk gençliğinin komünist önderliğini yerine getirme ve parti okulu olma işlevini daha şekilde gerçekleştirmek Komsomolumuz için tarihi bir görevdir. GB militanları bu tarihi göreve 3.Kongre ile birlikte daha fazla sarılacaktır.

Partimizin 4. Genel Sekreteri Mehmet Demirdağ’ın belirttiği gibi “Yapabiliriz, Yapmalıyız, Yapacağız !”

ŞAN OLSUN 3. KONGREMİZE!
YAŞASIN PARTİMİZ TKP/ML, HALK ORDUSU TİKKO, TMLGB!
SAVAŞ ÖĞRENCİLERLE GÜCÜMÜZ TMLGB!

TMLGB 3.Kongresi