Katlettiğiniz kadınların öfkeli bakışları lanetiniz olacak!
Faşizm, direnişi giyinen özgür kadınların direncinde yok olacak!
Enternasyonal proletaryanın mücadelesinin mihenk taşlarından 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü, kadınlar, tarihine yakışan bir direnişle karşılıyorlar. Bu 8 Mart’ta, kadınlar zulme soyunan ataerki ve devlet işbirliğine karşı isyan ve direnişi giyiniyor, 8 Mart’a can veren kadınların dili ve sesi oluyorlar!
Kadının ilk tarihsel yenilgisiyle birlikte iktidarı ele alan ataerkil sistemde kadının emeği, bedeni ve kimliği, her dönem erkek egemenliğinin savaş alanı olmuş ve erkek egemenliği yok saydığı, hor gördüğü, zulmettiği, ayrımcı ve kısıtlayıcı olduğu kadının üzerindeki tahakkümünü artırmanın yol ve yöntemlerini geliştirme çabası içerisinde olmuştur. Ancak kadınlar bu tahakküme karşı her dönem çeşitli şekillerde isyanı elden bırakmamıştır.
8 Mart, kadının, emeğine dönük saldırıya ve sömürünün katmerli hali karşısında kapitalist düzene karşı bu isyanını dışa vurduğu anların tarihe kazınmasıdır. Bu tarihlerden ilki 8 Mart 1857’dir. Bu tarihte New Yorklu tekstil işçilerinin 16 saatlik işgününün 10 saate indirilmesi ve ücretlerin yükseltilmesi talebiyle kadın işçiler greve gider. Bu grev ardı ardına tekstil ve tütün sanayideki grevleri tetikler ve grev dalgalarıyla sistem sarsıntı yaşar. İkinci tarih, 8 Mart 1908’dir. Yine New York’ta Cotton isimli bir tekstil fabrikasında çalışan kadın işçiler hem 1857’deki direnişi anmak hem de daha iyi çalışma koşulları için greve çıkar. Patron ise kadınların dışarıdan destek almalarına engel olmak amacıyla fabrikanın kapılarını kilitler ve fabrikada çıkan yangında 129 kadın katledilir.
1910 yılında Uluslararası Sosyalist Kadınlar Sekreteri Clara Zetkin’in önderliğinde toplanan 2. Enternasyonel’e bağlı 2. Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda kadınların bu iki direnişine atıfta bulunularak 8 Mart’ın her yıl emekçi kadınların uluslararası çapta sokağa çıktığı gün olması önerilir. 8 saatlik iş günü, 8 haftalık doğum izni, süt izni, 12 yaşından küçük çocukların çalıştırılmasının yasaklanması, işsiz kadınlara sosyal güvence… birçok kararın alındığı bu konferansın ardından her yıl 8 Mart tüm bu taleplerin dillendirildiği ve bunun mücadelesinin verildiği gün olur.
Bugün 8 Mart’ı karşılarken de aynı taleplerin hala geçerli olduğu görülmektedir. İşçi sınıfının kazanılmış tüm haklarına gözünü diken, güvencesizliği derinleştiren sömürü politikalarını meclisten geçiren/geçirmeye çalışan AKP hükümeti ve patronların hedefinde ucuz işgücü olarak gördükleri kadınların güvencesiz, yarı zamanlı, ev eksenli çalışma modelleriyle daha fazla sömürülmesi vardır. Kadını istihdam dışı bırakan devlet ve korumalığını yaptığı patronlar, elbette hem kadının evinde oturup işgücü üretmesini istemekte hem de kısa vadeli, güvencesiz, yarı zamanlı işlerde çalışmasının alt yapısını oluşturmaktadır.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yarattığı her türlü ayrımcılık, baskı ve zulmün yarattığı bütün toplumsal sorunlar, demokratik talepler kadın açısından bedeller ödenerek kazınılması gereken radikal bir mücadeleye dönüşmüştür. Bu sebeple, 8 Mart, kadınlar açısından emeğine dönük saldırılara karşı alanlara çıkmanın yanında oy hakkı, eşitlik, şiddetin son bulması, toplumsal alandan dışlanma, kendini var edebilme vb. mücadelelerinin de görünür olduğu alan haline getirilmiştir.
“Önce kadınları vurun” emrine özsavunma ile karşılık veriyoruz!
Tarihsel arka planını isyan ve direnişimizden, ödediğimiz bedellerden alan 8 Mart’ı bu yıl abluka ve yasakların, katliamların gölgesinde karşılamaya hazırlanıyoruz. Bu 8 Mart’ta kadına dönük saldırılar içerisinde öne çıkan temel yönlerden biri özellikle son bir yılı göz önünde bulundurduğumuzda örgütlü ve politik kadınların, erkek egemen devletin katliamcı politikaları tarafından hedef alınması olmuştur. Sadece son 1 yılda 100’ün üzerinde örgütlü ve politik kadın, Suruç ve Ankara katliamlarında, Cizre’de, Sur’da, Nusaybin’de, İstanbul’da vahşet bodrumlarında ya da direkt infaz edilerek katledilmiştir.
Hedef bilinçlenme ve ayağa dikilme mücadelemizi yok etmektir!
TC devleti başta olmak üzere ataerki ve ataerkiden gücünü alan tüm müttefikleri; örgütlü bir güç olmamızdan ve hesap sorma bilincimizden duydukları korkuyu açık etmekte ve katliam, infaz, fetva, kadına dönük suçların teşvik edilmesi vb. yöntemlerle bizlerin can bedeli verdiği mücadeleyi bastırmaya çalışmaktadır. Günay Özarslan ile başlayan infazların Taybet Canşin, Dilek Doğan, Dilan Kortak, Yeliz Erbay, Şirin Öter, Seve Demir, Pakize Nayır, Fatma Uyar ve son olarak da Berna Yılmaz ile Çiğdem Yakşi ile sürdüğü görülmektedir.
Erkek egemen zihniyetten temelini alan faşist TC devleti, Avrupa devletlerinin “terörle mücadele” adı altında kurdukları “anti terör timlerine” verdikleri talimatnamede yer alan “Önce kadınları vurun” emrini hayata geçirmekte ve infazlar, katliamlar ve kadınların bedenlerini teşhir ederek isyan ve direnişimizi yok etmeyi hedeflemektedir.
Bu anlayış ve zihniyet kendini toplumun her alanında üreterek sadece 2015 yılında 303 kadının ağırlıklı olarak eşi, eski eşi, sevgilisi, eski sevgilisi başta olmak üzere en yakınındaki erkekler tarafından katledilmesini getirmiştir. Bizlerin kendi yaşamına dair tek bir karar alma iradesi göstermemiz erkek egemen zihniyet tarafından ölümle cezalandırılmaya çalışılmıştır. Ancak Nevin Yıldırım, Yasemin Çakal, Çilem Doğan örneklerinde gördüğümüz gibi kadınlar artık uğradıkları saldırılara ya da ölüm tehditlerine karşı özsavunma geliştirmeye başlamışlardır. Kadın ve LGBTİ katillerine, taciz-tecavüzcülere ödül gibi indirimler verilirken hayatta kalmak ve onurunu korumak için erkekleri öldüren kadınların müebbet ile yargılanması devlet ve kurumlarının işbirlikçiliğini ortaya sermektedir.
Ama nafile!
Emeğimiz, bedenimiz ve kimliğimiz için verdiğimiz mücadele karşısında faşizm, özgür kadın ruhunun direncinde boğulmaya mahkumdur. Bizler katledilen kadınların isyanını büyütmeye ve bu 8 Mart’ta kadınlardan duyulan korkunun açık ettiği yasaklamalara karşı isyanı yaymaya devam edeceğiz! İsyanla, direnişle, hesap sorma bilinciyle!
Yaşasın 8 Mart!
Şan olsun 8 Mart’ı yaratan kadınlara!
Şan olsun Rojava’dan T. Kürdistanı’na özsavunmayı kuşanan kadınlara!
Şan olsun direnişi ve isyanı ile korku salan kadınlara!
TKP/ML Kadın Komitesi