NEFRETE İNAT YAŞASIN ONUR HAFTASI!
YAŞASIN EŞCİNSEL VE TRANS MÜCADELE!
“Her şey”, ABD’nin New York Eyaleti’nin Greenwich bölgesinde, suyu bile akmayan ancak eşcinsel ve transların sosyalleşebilecekleri az sayıdaki mekandan biri olan Stonewall Inn Barı’na yönelik rutin bir polisin baskını sırasında trans bir aktivistin fırlattığı bir şişeyle başlamadı elbette. Ama o aktivistin 28 Haziran 1969 tarihinde fırlattığı şişe ve çıkarttığı sesin yankısı, üzerinden 52 yıl geçmesine karşın, LGBTİ+ mücadelesinin mihenk taşlarından biri olmayı sürdüren Onur Haftası’nın ilanı oldu.
28 Haziran ve onu takip eden 4 gün boyunca LGBTİ+’lara yönelik katletme, taciz-tecavüz, baskı, yok sayma vb. tüm nefret suçlarının intikamını alırcasına süren direnişte yüzlerce kişi yaralandı, çok sayıda kişi gözaltına alındı. Ama direniş bu dört günle sınırlı kalmadı. Örneğin direnişin ardından sadece homofobi, transfobiye değil, ırkçılığa, Vietnam işgaline ve kapitalizme karşı “Gey Kurtuluş Cephesi” kuruldu. Bir sonraki yıl ise 1970 yılının 28 Haziran’ında yani Stonewall Inn direnişinin yıldönümünde, Los Angeles ve New York şehirlerinde ilk Onur Yürüyüşleri düzenlendi.
Onur Yürüyüşü için ülkemizde ilk girişim 1993 yılında yapılmış, ancak İstanbul Valiliği tarafından engellenmiştir. İlk yürüyüş ise bu tarihten on yıl sonra, 2003’te yapılmış, 2013 yılının Onur Haftası’nda ise elli bin kişinin üzerinde bir katılımla en görkemli Taksim yürüyüşlerinden biri gerçekleştirilmiştir.
Aile içinde, okulda, iş yerinde, sokakta, çarşıda-pazarda, yaşamın her alanında hakim olan heteronormatif ataerkil sisteme ve bu sistemin yarattığı nefret ve fobiye karşı; tüm bu alanlarda yaşanan ayrımcılığa, şiddete, tacize, tecavüze karşı; eşitlik ve özgürlük mücadelesinin bu onurlu haftasını, bu yıl da pandemi koşulları ve ağır faşist uygulamalar içinde karşılıyoruz.
“Dindar bir gençlik yetiştireceğiz” söylemiyle yola çıkan AKP’nin iktidarda bulunduğu yaklaşık yirmi yıllık süreçte LGBTİ+’lara yönelik artan şiddet toplumsal olarak da karşılığını bulurken, covid-19 pandemisinin nedenini “eşcinsellere” bağlamaya kadar vardırdıkları söylemlerle körükledikleri nefret, eşcinsel ve translar için yaşamı kuşatmaya devam ediyor.
Eşcinseller, LGBTİ+’lar ve na-trans kadınlara yönelik şiddete karşı bir kalkan olarak işlev görmek üzere uygulanması gereken İstanbul Sözleşmesi’nin iptal kararını dahi “eşcinselliğin normalleşmesinin” önüne geçmek olarak açıklayan iktidar, tekçi faşist iktidarını heteroseksüel ve erkeklik üzerine kurduğunu bir kez daha göstermekten geri durmamıştır. Bu, tam da erkek egemen zihniyetin kendisinden olmayan herkesi yok etmeye odaklanmış tekçi yöntemidir. Bu, faşizmin yöntemidir!
Bu yöntemin sonucu, 2016’da Onur Haftası öncesinde, Orlando’da, eşcinsellerin gittiği Pulse Club adlı gece kulübüne DAİŞ’in düzenlediği saldırıda 50’den fazla insanın katledilmesidir. DAİŞ’in işgal ettiği yerlerde, LGBTİ+’ları binalardan aşağı atarak katletmesidir. Hande Kader’in yakılarak, Roşin’in kurşunlanarak, Ferhat’ın boğularak, Petro’nun linç edilerek katledilmesidir. Eylül, Okyanus, Didem, Gökçe ve çok daha fazlasının intihara sürüklenmesidir. Çeçenistan’da eşcinsel ve biseksüel olduğu iddia edilen yüzlerce insanın toplama kampı benzeri yerlerde tutularak işkenceye maruz bırakılmasıdır.
Onların ikiyüzlü namusu, bizim onurlu mücadelemiz var!
Bedenlerimizi, kimliklerimizi, var oluş biçimlerimizi ve elbette mücadelemizi tek tipleştirmeye; ikiyüzlü namus algısı içinde boğmaya, tüm çirkinlikleriyle dalga geçmeye, kendi dar kalıpları içinde tutsak almaya çalışanlara inat, onurumuzla, kimliğimizle, mücadelemizle hep vardık, hep var olacağız! Varlığımızı dahi inkar eden, bizi “sapkın, hasta” olarak gören, bulunduğumuz ülkeleri terk etmeye zorlayan iktidarlara inat her yerdeyiz!
Biz Komünist Kadınlar Birliği olarak, kadının ezilen konuma gelmesiyle, eşcinselliğin ve translığın kriminalize edilmesinin paralel ilerleyişini göz önünde bulundurarak kadın özgürlük mücadelesi ile LGBTİ+ özgürlük mücadelesini birbirinden bağımsız, kopuk ele almıyoruz.
Eşcinsellerin, transların ve na-trans kadınların mücadelesinin hedefinde olması gereken ataerkil, heteroseksist, tekçi devleti ortak mücadelemizle yıkabileceğimizi, sokaklardan gerilla alanlarına, okullardan fabrikalara kadar faşizme karşı mücadelenin dinamikleri olarak, kendimizi ataerkil faşist sistemin dışında konumlandırarak yürüteceğimiz mücadeleyle özgürlüğümüze kavuşacağımızı iddia ediyor ve bunun mücadelesini veriyoruz. Bunun için savaşıyoruz!
Ve son olarak, Onur Haftası vesilesiyle tüm eşcinsel ve transları, LGBTİ+ mücadelesinin tüm öznelerini, devrim mücadelesinin bir parçası olmaya, ataerkil faşist sömürü sisteminden birlikte kurtuluşumuzu örgütlemeye çağırıyoruz.
Homo/transfobik devlet, yıkacağız elbet!
LGBTİ+lar var, aramızdalar! Ya hep beraber ya hiçbirimiz!
Bijî Tekoşîna Keskesor!
Bijî meşa me yê rûmet!
TKP-ML KKB
Haziran 2021