TKP/ML MK Açıklaması: “ŞEHİT YOLDAŞLARIMIZIN GÖZLERİNDEKİ IŞIĞIN PEŞİNDEN GİDİYORUZ!”

ŞEHİT YOLDAŞLARIMIZIN GÖZLERİNDEKİ IŞIĞIN PEŞİNDEN GİDİYORUZ !

“ O mükemmel bir kafa
mükemmel bir yürek,
Yumruklarıyla erkek
gözleriyle çocuktu.
Hudutsuz ve Allahsız
bir baştı o.
Yoldaştı o. ”
Nazım Hikmet

“Nereden ve nasıl gelirse gelsin, hoş geldi, sefa geldi.” diyerek ölümü kucaklama soğukkanlılığını gösteren yüzlerce yoldaşımız; yükseldikleri şehitlik mertebesinde bize yol göstermeye, güç vermeye, önderlik etmeye devam ediyorlar. Hızla çoğalıyor şehitlerimiz, eksildikçe çoğalıyoruz biz. Biz; çoğumuzun yitirdiğimiz yoldaşlarımızın yanında çok geçmeden yerini alacağı, ancak yiterken çoğalacağı bir kervanı büyüteceğimiz yolda, arkamıza bakmadan yürüyoruz. Sınıf mücadelesine arkasını dönmeyenler, arkalarına bakmadan yürümek zorundadırlar. Yas tutmuyor, yasımızı tutmayacak bir ateşin ordusunu inşa ediyoruz. Yangınlarla yüzleşen gözlerimiz yaşarmıyor, acımızı içimize akıtarak kor bir ateşe, yıkılmaz bir iradeye, sarsılmaz bir bilince dönüştürüyoruz.
Bunu şehit yoldaşlarımızdan öğrendik. Onlar, bütün canlılar gibi, yaşamak için gelmişlerdi dünyaya. Onlar, komünizme sevdalandıkları andan itibaren yaşamın onurlu olanını seçtiler. O andan itibaren bedenleri kendilerine ait olmaktan çıkıp, insanlık aleminin gerçek bir parçası haline geldi. Büyük bir dava için çarpıyordu yürekleri.
Sınıf mücadelesinin bütün evrelerinde; ezilenlerin safında dövüşenler, bu uğurda yaşamını noktalayanlar, muazzam bir birikimin yaratıcısı oldular. İnsanlık tarihinin ileriye doğru evrilmesine katkı sundular. Bilincimizi ve mücadelemizi onlara borçluyuz. Hayatta kalanlar, bu borçlarını sınıfsız topluma giden yolu kısaltmaya çalışarak ödeyecekler. Bulunduğumuz topraklarda, komünizm bayrağını ilk olarak eline alan Mustafa Suphi yoldaşın, faşist Kemalist diktatörlük tarafından katledilmesiyle devrim mücadelesinde başlayan kesintiye son vererek, partimizi inşa eden ve enternasyonal proletaryanın Türkiye cephesini yeniden tahkim eden İbrahim Kaypakkaya yoldaşın izinden gidiyoruz. Kurucu-önder yoldaşımız ve ardılları olan nice yoldaşımızın kanlarıyla kızıllaştırdığı bayrağımızın altında kenetleniyor ve atıldığımız can bedeli savaşta kilitlendiğimiz hedefe doğru ilerliyoruz.
Meral Yakar’dan Mehmet Şahin’e, çatışmalardan direnişlere, işkencelerden gözaltında kaybedilmelere, infazlardan pusulara, kazalardan hastalıklara yüzlerce yoldaşımızı uğurladık. Aynı zaman diliminde sadece ülkemiz topraklarında binlerce yiğit insanımız devrim mücadelesine canlarını kattılar. Çarpışarak, direnerek, saldırılara, cinayet ve katliamlara hedef olarak sayıları onbinleri bulan parti ve devrim şehitlerimiz; yaşamı ve mücadeleyi anlamlandıran bir güç oluşturuyorlar. Yaşayanlar, onlar için de yaşıyor, savaş onlar adına da yürütülüyor. Savaşı sürdürenler bakımından, ölenle yaşayan arasında, yalnızca fiziki açıdan fark bulunuyor.
Şehitlerimizin özlemlerini, umutlarını ve sevdalarını yüklendik, cesaretlerini, özverilerini ve dirençlerini kuşandık. Onlar kavgamızda ölümsüzleşti, biz onların kattıkları canla daha cüretli gidiyoruz ölümün üstüne. Ölüme yabancılığımızı onlarla yendik, ölüm korkusunu onlarla yok ettik, yaşamı büyütmek, çoğaltmak ve yaşanası bir dünya kurmak uğruna girdiğimiz yolun geri dönüşünü onların sayesinde kapattık. Gemilerimizi yakarak ayrıldılar aramızdan. Onların dünyaya son bakışlarını fırlattıklarında, gözbebeklerinde donan karenin içinde biz vardık, bizim gözbebeklerimizde de hep onların görüntüsü olacak.
Yoldaşlarımız gözleri arkalarında kalmadan öldüler. Bu, onların proletaryanın mutlak zaferine olan inançlarından ve bizlere olan güvenlerinden ötürüydü. Biz de gözümüz arkada gitmeyeceğiz. Şehit yoldaşlarımızın haklı güvenini boşa çıkarmadık ve bundan sonra da boşa çıkarmayacağız.
Her vesileyle adları geliyor aklımıza, görüntüleri silinmiyor gözümüzün önünden, savaşçı karakterleri, azimli, kararlı ve fedakar kişilikleri işlemiş içimize, anıları çeki düzen veriyor, yön veriyor yaşantımıza ve mücadelemize. Her biri, birer parçamız olarak şekillendiriyor, kuşatıyor ve güçlendiriyor bizi. Onlarla uyanıyoruz her yeni güne, onlarla atılıyoruz yaşama ve mücadeleye. Ve biliyoruz ki onların yoldaşıyız, daha gururla bakıyoruz dünyaya, daha da kararlı giriyoruz kavgaya, daha bilinçli sürdürüyoruz savaşı ve daha da kinle bakıyoruz düşmana.
30. mücadele yılımızın içindeyiz. Partimiz, dünya halklarının büyük muharebe pratiklerine, halkımızın savaş ve mücadele pratiğini katarak yoğruluyor. Partimiz, komünist geleneğin zengin deneylerine kendi deneylerini ekleyerek çelikleşiyor. Üç kuşağı içine alan süreç, sınıfsız toplum ateşinin tükenmez bir enerjiye dönüştüğünü ispatladı. Marksizm-Leninizm-Maoizm bilimiyle donanmış güzergahımızda, yaşamın sürekli tabi tuttuğu testle doğrulayarak oluşturduğu güvenle yol alıyoruz.
Yenilgilerle, ihanetlerle, nafile engellemelerle yolumuza devam ediyoruz. Bundan böyle de ihanetler yaşayacağız, engelleneceğiz ve yenilgilere uğrayacağız. Bunun da bilincindeyiz. Ama bütün bunlar sınıf mücadelesinin doğasında var. Her seferinde bütün bunların üstesinden geldik ve daha da güçlenerek çıktık, tuzaklar, bataklıklar ve karanlıkların içinden. Bedelleri ağır oldu kuşkusuz. Önderimizi, önderlerimizi yitirdik. Yoldaşlarımızı, canlarımızı şehit verdik. Dağıldık, gücümüzü kaybettik.
Ancak düşmanın sevincini hep kursağında bıraktık. Gecelerin gündüze dönmesini geciktirmeyerek sabaha sahip çıktık. Geceleri kısaltmak, geceleri azaltmak için çalışıyoruz. Demokratik halk devrimi mücadelesi ve partimizin önderlik rolü grafiğini daha az zikzaklı bir çizgiye oturtmayı başaracağız.
Partimizin düşmana vuruşlarla, düşmanı dize getiren direnişlerle örülü mücadele tarihi, şehit yoldaşlarımızın omuzunda yükseliyor. Önümüzdeki süreci de, devrim ve sosyalizme giden yolu da, yine bu uğurda toprağa düşenler ve düşecekler omuzlayacak. Biliyoruz ki “erken ölüm”lere son vermek, erken ölümlerden geçiyor.
Son 30 yıllık tarihinde bu ülkenin en onurlu evlatlarıydı onlar. Girdikleri bu amansız kavgada, mertçe dövüştü, yiğitçe direndi onlar. Onlar, devrime ve sosyalizme kararlı bir şekilde yürümenin adıdır. Şimdi, komünist olmanın, komünist gibi savaşmanın, komünist gibi ölmenin zamanıdır.
TKP/ML MK
Mart 2002