TKP/ML MK-SB’den Şehitler Haftası Açıklaması: “TARİH ŞAHİTTİR NİCEMİZ ŞEHİTTİR Kİ ZAFER MUTLAKTIR !”

TARİH ŞAHİTTİR NİCEMİZ ŞEHİTTİR Kİ ZAFER MUTLAKTIR !

Ben değil biz olarak yaşayanları, savaşımızı büyük bir özveriyle taşıyanları, kavgamızın en önünde koşanları, umudumuzu dağlardan aşıranları, kimisi çocuk yaşta kimisi kuşaklar boyu yorulmadan bu yüce mertebeye ulaşanları, partimizin ve devrim davasının nice şehitlerini anıyoruz…
Yaşamı halka ve devrime adamanın yalın birer örneği olarak, gösterişsiz ama büyük bir patlamayla, olağan bir davanın olağanüstü sayfalarını yazarak, toprağa daha erken karıştılar. Şehadetleri en büyük kanıtı oluşturduğu içindir ki, devrim ve komünizm davamız bütün engellere, yenilgilere ve saldırılara karşı hedefine doğru büyük bir azimle yol almaya devam ediyor.
Şehitlerimiz, bilimsel bir davanın neferleri olduğu için, kör bir inancın peşinde sürüklenen ve kendini feda eden savaşçı veya militanlar değillerdi. Bulundukları alanlarda sınıf mücadelesine katılması gerektiğini bilince çıkarmış ve bu uğurda kavgaya tutuşmuş kişilerdi. Onlar için yaşam buna endeksli olarak anlam kazanıyordu. Bu mücadelede yer almanın bedellerinden en ilerisi ölüm ise onu da karşılamaya hazırlardı.
Onları andığımız bugünlerde kavramamız gereken esas halka budur. Mücadelede sonuna kadar ısrar edilmediği, savaşın kesintisiz sürdürülmediği, bu uğurda başta ölüm olmak üzere her türlü bedelin göze alınmadığı koşullarda, zorlukların alt edilmesi, düşmanın yenilgiye uğratılması ve devrimimizin zafere ulaştırılması imkansızdır. Şehitlerimizin yaşamlarını incelediğimizde edindiğimiz ilk ders çok açık bir biçimde bu olmuştur.
Onlardan devraldığımız en büyük miras, ölümün yaşam karşısında nasıl yenilgiye uğratılabileceğidir. Bu sayede, şehitlerimizden halka ve devrime ait kılınmış yaşam üzerinde kişinin kendisinin dahi tasarruf hakkının olmadığını öğrendik. Onların hayatlarını tereddütsüzce kurtuluşuna adadıkları halkın davası, ancak böylesi bir kararlılık ve inanç ile taşınabilirdi.
Sınıfların ortaya çıkışıyla birlikte sömürü, baskı ve zulüm var olalı beri, buna karşı isyan, başkaldırı ve direniş de pek doğal ki sergilenegeldi. Ezilenlerin bu ayaklanmalarıyla yazılan sınıf mücadeleleri tarihi boyunca ödenen bedeller, verilen kayıplar sayesinde insanlık mesafe aldı, kazanımlar elde etti ve bugüne gelindi. Devrimler, sınıflı toplumların dönüşüm evrelerindeki büyük alt-üst oluşların adıdır.
Devrim kitlelerin eseridir ama zorla gerçekleştirilmesinden başka bir yolu olmayan devrimi kitleler büyük kayıplar verme pahasına başarırlar. Ulusal ve sosyal kurtuluş mücadelelerini taçlandıracak devrimlere yön verme meselesinde ise devreye komünistler ve devrimciler girmektedir. Bunu kimi zaman birkaç kuşak kendini büyük oranda feda ederek başarmak durumundadır. Şehitlerin devrimlerdeki rolü burada yatar.
İnsanlık burjuvazinin iddia ettiği gibi daha çağdaş ve daha ileri bir toplum düzenine doğru götürülmüyor. Bilimde ve teknolojide meydana gelen yenilikler, insanlığın yararı ve gelişimi için değil burjuvazinin refah, lüks ve saltanatının hizmetine sunuluyor. Aksine ezilenler her gün gözlerini daha kötü bir dünyaya açıyorlar. Bu yüzden devrimler dünden daha çok gündemdedir. Bu yüzden komünizm ideali canlılığını ve yakıcılığını giderek artırıyor.
Emperyalizm işçi sınıfına saldırıyor. Haklarını gasp ediyor, sömürüyü azgınlaştırıyor, işsiz bırakıyor. Emperyalizm köylülere saldırıyor. Topraksızlaştırıyor. Üretimlerini engelliyor. Ürünlerini hiçleştiriyor. Köleleştiriyor. Emperyalizm halklara saldırıyor. Ülkeleri işgal ediyor. Dünyayı yağmalıyor. Emperyalistler, faşistler ve her türden gericiler iflasa sürüklenen sistemlerini korumak için dünya halklarına karşı elbirliğiyle yükleniyorlar.
Ne var ki çırpındıkça batıyorlar. Saldırdıkça yara alıyorlar. Her cephede kan kaybediyorlar. 1990’larda elde ettikleri moral üstünlüğü çoktan yitirdiler. Artık rüzgar ezilenlerden yana esiyor. Şimdi daha büyük muharebeler kapıdadır. Şimdi daha sıkı çatışmalar gündemdedir. İnisiyatifi kaptırmamak için var güçleriyle yükleneceklerinden kimsenin şüphesi olmamalıdır.
Afganistan’da dikiş tutturamadılar, Irak’ta sefilleri oynuyorlar. Orta-Doğu halkları Filistin direniş geleneğine sahip çıkıyor.
Güney Amerika halklarının bir dizi ülkede dalga dalga gelişen, emperyalizme tepkisi ve sosyalizme sempatisinden, bugün için reformistlerin ve gericilerin yararlanıyor olması geçici bir durumdur. Asya’nın bağrında ve Uzakdoğu Asya’da emperyalizmin kaleleri MLM partilerin önderliğindeki halk savaşı ile sarsılıyor. Emperyalist metropolleri ise yaygınlaşan genel grevleri ve direnişleriyle yüzleştikleri emekçilere, mesajlarını otomobil yakarak ileten göçmenlere karşı sürekli yeniledikleri anti-terör yasaları ile korumaya çalışıyorlar.
Şehitlerimiz bu çarpışmada somut anlamda ideolojik olarak en büyük güç kaynağımızı oluşturuyorlar. Her biri, karşı-devrimin burçlarına diktiğimiz bayrak, düşman kalelerine kazıdığımız sembol olarak yaşamaya devam ediyorlar. Onlara verilmiş sözümüz, her yeni şehidimiz vesilesiyle daha uzun bir manifestoya dönüşüyor.
Şehitler ordusu büyüdükçe devrimin adımları sıklaşıyor. Çağrımız ve isyanımız yayılıyor. Yitirdiklerimiz, ardında bıraktıklarına daha fazla sorumluluk yükleyerek görevlerini tamamlamış oluyorlar. Görev artık onlardan bayrağı devralan bizlerdedir. Şehitlerimize layık olmanın, onları anmanın da yegane yolu olarak yapılması gereken, mücadeleyi yaşamımızla bütünleştirerek algılamaktır. O takdirde yaşam halkın ve devrimin bir parçası haline getirilir. Tıpkı şehitlerimizin örneklerinde olduğu gibi devrimci mücadelede büyük bir ağırlık oluşturur. Bunu ispatlayan şehitlerimizden öğrenmeli ve mücadeleye o ruhla atılmasını bilmeliyiz.
Emperyalistler, faşistler ve gericiler ile ezilen halklar ve uluslar arasında bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de hakim sınıflar ile büyük bir hesaplaşma giderek kızışan biçimde sürmektedir. Savaş çeşitli biçimlerde boy vermekte, mücadele yükselmektedir. 2006 daha büyük muharebelere sahne olacaktır. Bu amansız kavgada biz komünistler Marksist-Leninist-Maoist ideolojinin rehberliğiyle yol alırken en büyük manevi gücü tarihi deneylerimizden ve bu deneylerimizin yaratıcısı şehit yoldaşlarımız ve devrim şehitlerimizden alıyoruz.
Onların MLM ideolojiyi yaşamla bütünleştiren pratikleri yolumuzu daha güvenli kılıyor. Önden giderek açtıkları kulvardan ilerlemenin rahatlığıyla daha hızlı yol alıyoruz. Onlara olan borcumuzu uğruna şehit düştükleri idealleri gerçekleştirerek ödeyeceğiz. Onlar da bunun bilincinde oldukları için hiç duraksama geçirmeden canlarını ortaya koydular. Bugün aynı bilinç ve kararlılıkla çalışmalıyız ki, anma haftalarımız tam bir kutlama şenliğine dönüşsün!
Devrim ve komünizm uğruna bütün dünyada yaşamını feda edenler için özel olarak kampanya biçiminde ele aldığımız Ocak ayının son haftaları, yüzümüzün güneşe çevrildiği ve düşmanın ateşle kavrulduğu günler olmalı; bunların daim olacağının inancını yaymalıdır.

SONUNA KADAR GİDENLERİMİZE SÖZ, SONUNA KADAR GİDECEĞİZ!
KOMPRADOR PATRON-AĞA DEVLETİNİ YIKACAĞIZ!
DEMOKRATİK HALK İKTİDARI KURACAĞIZ!
PARTİ VE DEVRİM ŞEHİTLERİ ÖLÜMSÜZDÜR!
ŞEHİTLERİMİZ, BEYNİMİZDE, KALBİMİZDE VE BİLEĞİMİZDE YAŞIYOR!
YAŞASIN PARTİMİZ TKP/ML, ÖNDERLİĞİNDEKİ TİKKO, TMLGB!
YAŞASIN HALK SAVAŞI!

TKP/ML MK-SB
16.01.06