TKP/ML MK’dan 18 Mayıs Açıklaması: “AND OLSUN Kİ ANDINI, ŞAN OLSUN Kİ ADINI YAŞATIYORUZ! GÖZBEBEĞİNDİ PARTİN, GÖZBEBEĞİMİZDİR PARTİMİZ! “

AND OLSUN Kİ ANDINI, ŞAN OLSUN Kİ ADINI YAŞATIYORUZ!
GÖZBEBEĞİNDİ PARTİN, GÖZBEBEĞİMİZDİR PARTİMİZ!

Komünizm davasının ülkemiz topraklarında çığır açan temsilcisi, çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının ölümsüz önderi, Türkiye proletaryasının öncü kurmayı partimizin kurucusu İbrahim Kaypakkaya yoldaşı; aramızdan fiziki olarak ayrılışının 30. yıldönümünde, onun ardılları olmanın gururu ve onurunu her geçen gün daha iyi duyumsamanın verdiği güçle anıyoruz.
İbrahim yoldaş, kısacık ömrüne sığdırdığı öğretilerinin rehberliğiyle, sınıf mücadelesini kızıllaştıran felsefesiyle, proleter kültürü aşıladığı yaşam biçimiyle, kavgadaki inatçılık, mücadeledeki tükenmezlik ve direnişteki yenilmezlik karakteriyle, yaşayan bir önder olmaya devam ediyor. Hep de devam edeceği gerçeğinin sırrı, Türkiye devrimine giden yolda, sosyalizme açılan pencerede, komünizm idealinin yeşertilmesinde oynadığı rolün belirleyici, tayin edici öneminden kaynaklanıyor.
İbrahim Kaypakkaya yoldaş, proletaryanın ideolojisini, Marksizm-Leninizm-Maoizm bilimini derinlemesine kavramayı başarmış ve bu öğretilerin ışığında Türkiye devriminin temel meselelerine doğru çözümlemeler getirmiştir. Mustafa Suphi yoldaşın Kemalist faşist diktatörlük tarafından katledilmesinin ardından, onun çizgisini devam ettirmeyenlerce modern revizyonist kulvara sokulan TKP başta olmak üzere, çeşitli renklerden bütün revizyonist, oportünist, sosyal şoven, reformist, troçkist akım ve anlayışların yönünü ve hedefini sakatladığı proletaryanın, kendi için sınıf olma bilincini taşıması yolunda tarihi adımlar atmıştır.
Lenin yoldaşın deyişiyle, “kirli gömleği çıkarıp atmanın, temiz çamaşır giymenin zamanıdır” diyerek yola koyulmuş; sosyo-ekonomik yapıdan, sınıfların ve devlet yapısının tahliline; faşist diktatörlüğün kurucu-resmi ideolojisi Kemalizm’in teşhirinden, ulusal sorun çözümlemesine; devrimin niteliği ve stratejisinin tayininden, başlıca çelişki ve meselelerinin tespitine; mücadele biçimleri ve çalışma tarzının esaslarını belirlemeden, örgütlenme prensiplerini saptamaya kadar bir dizi temel öneme sahip konuda, karanlığa ışık tutan tez ve ilkeler geliştirmiştir.
İbrahim yoldaş, işkencehanelerde emperyalizmin ve faşizmin katillerini yenilgiye uğratıp, komünizm davasının tarihi sembollerinden birisi mertebesine yükselirken, örnek bir direniş sergilemiş, haklının gücünü kanıtlamış, komünist karakterin rengini verdiği kızıl bir meşale olarak, teslim olmama geleneğine destansı bir sayfa eklemiştir.
Ardından geçen 30 yılda, onun gözbebeği partisi, partimiz TKP/ML; demokratik halk devrimi mücadelesini sürdürmek, savaş ve direniş geleneğine bağlı kalmak adına yol alırken, kurucu-önder yoldaşının ideolojik-siyasal güzergahından ayrılmamayı rehber edindi. Bu yolda iç ve dış düşmanlarla hesaplaşırken, her türden engeli bertaraf ederken, bütün ihanet ve yoldan çıkmaları saf dışı bırakırken hep ondan güç ve ilham aldı. İbrahim yoldaşın eseri, partimiz TKP/ML, ne adına ne de ilkelerine leke sürdürmeden yürümüş; bütün eksiklerini, zaaflarını, hatalarını ve yetmezliklerini aşmayı, yenilgilerden, geri kalmalardan, savrulmalardan sıyrılmayı ve ders çıkarmayı her defasında bilmiştir.
Partimiz; sınıf mücadelesinde temsil ettiği sınıfın gücünü, direncini, sabrını ve kendine güvenini gösterme yeteneğini, tüm zorluklara karşın başarmanın verdiği moralle savaşa yeniden ve yeniden atılmıştır. 7. Parti Konferansı’nı başarıyla sonuçlandırarak, özgüvenini pekiştirmenin, asli değerleriyle zayıflayan bağlarını tazelemenin, ideolojik arınma ve birlik konusunda adımlar atıp kan dolaşımını hızlandırmanın verdiği güçle, bugün, önder yoldaşının gözlerinin içine yeniden daha cesaretli bir biçimde bakacak hale gelmiştir.
İbrahim Kaypakkaya yoldaşı 30 yıl önce aramızdan alan, ancak beynimizden ve kalbimizden sökmeyi başaramayan düşmanlarımız; dünya halklarına, bütün devrimci dinamiklere ve proletaryanın öncüleri komünistlere karşı büyük çaplı bir saldırıyı, dozunu her geçen gün artırarak sürdürüyorlar. Eceli gelen kudurganlıkla, gözü dönmüş bir çaresizlikle, alçaklığın doruğa çıkarıldığı bir pervasızlıkla ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. Kan dökerek kanlanacaklarını, öldürerek canlanacaklarını, dehşet yaratarak korkularını yeneceklerini sanıyorlar.
Yürüyüşlerini koşuya, rüzgarı kasırgaya çevirerek yüklenirken, kaçınılmaz sonlarına hızla yaklaşıyorlar. Başını ABD’nin çektiği emperyalizm, “herkese, her şeye, her yere saldırı” parolasıyla, “daha fazla şiddet, daha fazla ölüm, daha fazla yıkım” sloganıyla, yeryüzünün ve insanlığın bütün zenginlikleri, birikimleri ve değerlerini yağmalamak amacıyla, kesintisiz bir savaşı sürdürmektedir. Emperyalistler; demokrasi adına faşizmi, özgürlük adına esareti, adalet adına haksızlığı, insan hakları adına köleliği, barış adına haksız savaş ve işgalleri, medeniyet adına her türden soykırımı dayatmakta, ahlaksızlığı, hırsızlığı, yağmacılığı, gaspçılığı, katliamcılığı ve işkenceciliği meşrulaştırmaya çalışmaktadırlar.
Bu insanlık ve halk düşmanlığının kaynağı ve zemini olarak hüküm süren emperyalist-kapitalist sistemin, can çekişme nöbetlerinin sıklaşması üzerine ölçüsüzleşen azgınlığı; sınıfsal çelişkilerin keskinleşmesi ve derinleşmesine paralel dünya halklarının öfkesini ve tepkisini büyütmekte, direnme ve savaşma yeteneğini güçlendirmekte, dayanışma ve birlikte hareket etme eğilimine ruh kazandırmaktadır. Her türden kötülüğün, haksızlığın, eziyet ve sömürünün üretim merkezi olan emperyalizm; ortak bir duygu ve şekillenişe meyleden halkların ve ezilen ulusların doğrudan hedefi haline gelecektir.
Demokratik ve proleter bütün devrimlerin yaratıcısı olan kitlelerde bilinçli bir anti-emperyalist duruşun güçlendirilmesi, komünist ideolojinin filizlenmesi için oldukça elverişli bir temel yaratmaktadır. Ezilen, sömürülen, zulme ve saldırıya uğrayan yığınların komünistlerin önderliğine şiddetle ihtiyacı vardır. 1960’lı yılların ikinci yarısında, emperyalizmin geliştirdiği saldırılar, işgal ve katliamlar karşısında, Vietnam başta olmak üzere komünistlerin önderliğinde yürütülen kahramanca direnişler, tesirli bir anti-emperyalist rüzgar yaratmıştı.
Bu rüzgarın ülkemiz gençliği önderliğinde güçlü bir biçimde estirilmesinde, öncü rollerden birisini üstlenen İbrahim yoldaş; Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin yarattığı sosyalist bilinç fırtınasıyla, komünizmin Türkiye topraklarında ete kemiğe bürünmesini sağlamıştır. Partimizin kuruluşunun tarihi sürecine damgasını vuran bu damar, bugün de mücadelenin geliştirilmesinde kendisini sıkı bir tarzda dayatmaktadır.
İbrahim Kaypakkaya yoldaş, anti-emperyalist mücadelenin ülkemiz devrimci gençliği tarafından gelenekselleştirilmesinde oynadığı rolü, emperyalist sistemin ortadan kaldırılması savaşına taşımayı da başarmıştır. Önder yoldaş, “yenilmez bir güç kaynağı” olarak tanımladığı Marksizm-Leninizm-Maoizm silahını kuşanarak, demokratik halk devrimi yolunda halk savaşına yönelmenin tayin edici adımlarını atmıştır.
İbrahim yoldaş, emperyalistlere ve onların uşaklarına karşı yürütülecek mücadelenin, kararlılık, azim ve cesaret istediği kadar, düşmanın saldırısına karşı direnişte de güç ve dayanıklılık gerektirdiğini, yenilmezlik ve zafer olgularının bu bileşenden doğacağının bizzat pratiğini yaşatmıştır. Yoldaş, savaşırken ve direnirken gösterdiği komünist azim ve iradesiyle, temsilcisi olduğu sınıftan aldığı kendinden, haklılığından ve gücünden emin tavrı ve kendine güveniyle hep yenilmezlik sembolümüz olarak yaşayacaktır.
Önder yoldaşımızın, proleter ideolojinin karargahı, halk demokrasisi, bağımsızlık ve sosyalizm mücadelesinin öncü kurmayı, komünizmin Türkiye’deki bayrağı olarak kurduğu ve yönünü tayin ettiği partimiz; onun mirasını savaş andı bellemiş, onun ideallerini rehber olarak kavramıştır. Bugün, İbrahim yoldaş gibi partimizin bayrağını taşırken şehit düşen bütün yoldaşlarımız adına da sürdürdüğümüz savaşta; geleceğe daha da umutla bakmamızın nedenlerini çoğalttığımız bir ilerleme sürecini başlatmış bulunuyoruz..
Ve her daim olduğu gibi, halkımızı, İbrahim Kaypakkaya yoldaşın aydınlattığı demokratik halk devrimi yolunda, partimiz önderliğinde mücadeleye çağırıyoruz.
TKP/ML MK
Mayıs 2003