Yunanistan Eylem Birliği Platformu: TC DEVLETİNİN TARİHİ KATLİAMLAR TARİHİDİR!

TC DEVLETİNİN TARİHİ KATLİAMLAR TARİHİDİR!

Soykırım temeli üzerine kurulan Faşist TC devletinin tarihi soykırım, pogrom ve katliamlar tarihidir aynı zamanda. Cumhuriyetin ilk yıllarında Kürt isyanlarını kanla bastıran TC devleti, Adana demiryolu işçileri örneğinde olduğu gibi, sınıfsal olarak hak arayan, kendinden olmayan herkese katliamlarla yanıt vermiştir. Anadolu ve Trakya toprakları üzerinde Hristiyan ve Yahudi ulus ve inançlara yönelik Osmanlı’dan, İttihatçılardan devralınan katliam geleneği Kemalistler tarafından “devletin bekası” adına sürdürülmüştür. Devletin bu politikası günümüzde kendisini “İslamcı” olarak tanımlayanlar tarafından da devam ettirilmektedir.

Bir imparatorluk bakiyesi olarak kurulan faşist diktatörlük, başta Kürt ulusu olmak üzere, azınlık milliyetlere ve başta Aleviler olmak üzere, azınlık inançlara yönelik her zaman düşman hukuku üzerinden yaklaşmış ve “devletin bekası” adına katliamlarını sürdürmüştür. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki Kürt katliamlarına, 38 Dersim Tertelesi eklenmiş, 6-7 Eylül 1955 pogromuyla başta İstanbul’daki Rum azınlık olmak üzere Hristiyan ve Yahudiler katledilmiş ve göçe zorlanmıştır.

Faşist devletin “iç düşman” algısı ve pratiği kendisini 19-26 Aralık 1978 Maraş katliamında çok net göstermiştir. Maraş’ta Alevi inancına sahip halkımıza yönelik doğrudan Milli İstihbarat Teşkilatı’nın örgütlemesiyle kontrgerilla aracılığıyla gerçekleştirilen katliamda resmi rakamlara göre aralarında kadın ve çocuklarında olduğu 120 insan vahşice katledilmiştir. Resmi olmayan açıklamalara göre ise 500’ün üzerinde insan katledilmiştir. Alevi inancına sahip halka ait 200’ün üzerinde ev yakıldı ve 100’ün üzerinde işyeri tahrip edildi. Aleviler kitlesel olarak şehirden sürgün edildi. Bu katliamın önemi, 12 Eylül 1980 Askeri Faşist Darbesinin ilk adımlarını oluşturmasıdır.

TC devletinin katliamlar tarihinde önemli halkalardan birisi ise 19 Aralık 2000 Hapishaneler Katliamıdır. Faşist devletin Türkiye devrimci hareketine yönelik bu kapsamlı saldırısı, F tipi tecrit saldırısına karşı tutsakların açlık grevi ve ölüm orucu eylemleri gerekçe gösterilerek yapıldı. Katliam saldırısı “Hayata Dönüş” olarak adlandırıldı. Devlet 20 hapishaneye aynı anda saldırdı. Katliam saldırısında 28 devrimci tutsak vahşice katledildi. Yüzlerce devrimci tutsak yaralandı. Dışarıda da başta aileler olmak üzere devrimci demokrat kurumlar üzerinde faşist terör estirildi. Onlarca kurum basıldı, binlerce insan gözaltına alındı.

Faşist devlet açısından bu katliamın önemi, Türkiye halkına yönelik uygulamaya koyacağı yeni ekonomik politikalarının başarıyla uygulanmasında yatmaktadır. Nitekim katliam sonrasında Türkiye halkına yönelik ekonomik saldırılar hızla hayata geçirilmiş, daha sonradan hükümete olacak AKP için yol temizliği yapılmıştır. Bu saldırıyla faşizm Türkiye topraklarında devrimciliği bitirmek istemiş, devrimci düşünceyi halktan tecrit etmeyi amaçlamıştır. Bu açıdan saldırının stratejik olduğu açıktır.

İş başına gelen AKP hükümetleri de halka yönelik saldırılarını sürdürmüştür. Bu saldırılardan en bilineni tarihe Roboski Katliamı olarak geçmiştir. 28 Aralık 2011 gecesi Türk ordusuna bağlı uçaklar Irak sınırından geçen Kürt köylülerini bombalamıştır. Katliamda 34 kişi hayatını kaybetti. Katledilenlerden 19’u, çocuktu. Kürdün payına bir kez daha katliam düştü. Bu katliamın önemi kendisini “İslamcı” olarak tanımlayan AKP hükümetinin faşist devletin Kürt ulusunun geleneksel katliamcı politikasını devam ettirdiğini göstermesidir.

Nitekim AKP daha sonradan, Kürt ulusunun ilan ettiği Öz Yönetim Direnişlerine yönelik tam bir faşist saldırganlıkta kendini net olarak gösterdi. Faşist devlet özellikle Cizre’de 14 Aralık 2015’te ilan ettiği abluka da, 30’un üzerinde insan bodrumlarda tank ve top atışlarıyla katledildi. Toplamda ise Öz yönetim direnişlerinde Kürdistan’da 300’ün üzerinde insan katledilmiştir.

TC devletinin Kür ulusuna yönelik katliam saldırıları bununla sınırlı kalmamış, sınırları da aşmıştır. Afrin işgalinin ardından 9 Ekim 2019’da da Rojava topraklarına yönelik bir işgal saldırısı başlatmıştır. Bu işgal saldırısının faşist devletin soykırımcı, katliamcı politik geleneğinin bir parçası ve devamı olduğu açıktır. Nitekim işgal saldırısından bugüne Rojava’da yüzlerce kişi öldürüldü, on binlerce kişi göç ettirildi. 4 Aralık’ta doğrudan Türk ordusu tarafından gerçekleştirilen topçu atışıyla Til Rıfat’ta 8’i çocuk 10 kişi katledildi. Böylelikle son dört haftada Rojava’da katledilen çocuk sayısı 34’e yükseldi.

Son yaşanan Rojava işgalinin de gösterdiği üzere, soykırım ve katliam, etnik temizlik bir TC politikasıdır. Faşist devletinin geleneğidir. Bu gelenek, TC’nin kuruluşundan öncesine dayanmakla birlikte devralınarak sürdürülmüş, Kürt katliamlarından, Maraş, Çorum Alevi katliamlarına, 19 Aralık 2000 Hapishane katliamlarından, Roboski ve Til Rıfat’a kadar istikrarlı bir çizgi izlemiştir.

Faşizm var olduğu müddetçe, Türk-Kürt uluslarının ve çeşitli inanç ve milliyetlere mensup halkımızın katliam saldırılarına maruz kalması olasıdır. Faşizmin bu saldırganlığına karşı örgütlenmek ve mücadele etmekten başka yol bulunmamaktadır.

 

Yunanistan Eylem Birliği Platformu Türkiye/Kürdistan

19 Aralık 2019