Hatice Dilek
Ölümsüzleştiği tarih: 19 Mayıs 1991
1958 Elazığ Beroj köyü doğumlu olan Hatice Dilek’in çocukluğu İstanbul Gülsuyu Mahallesi’nde geçti. İlkokulu burada bitirdi. Ekonomik zorluklar nedeniyle hem okuyor hem de Fenerbahçe’de ev işlerine gidiyordu. Devrimci düşüncelerle lisede tanıştı. Ölümsüzleşmesinden kısa bir süre önce bir klinikte laborant olarak çalışıyordu.
TKP-ML militanı olan Hatice Dilek, oğlu Özgür Cihan ve İsmail Oral ile birlikte kaldıkları evde 19 Mayıs 1991 günü akşam saatlerinde katledildi. Her ikisinin cenazesi de aileleri tarafından alınarak, İsmail Oral İzmit’e götürülürken Hatice Dilek, Gülsuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Hatice Dilek yoldaş ölümsüzleştiğinde TKP-ML militanıydı.
HALKIMIZA AÇIKLAMA:
İŞÇİ-KÖYLÜ KURTULUŞU, Sayı: 102, Haziran 1991, sayfa: 2
[Hatice Dilek ve İsmail Oral yoldaşların katledilmesine dair, 21.5.1991 tarihli ve TKP/ML-MKSB imzalı bildiri]
Hatice Dilek ve İsmail Oral yoldaşla ilgili hazırlanan bir afiş:
“HATİCE DİLEK İSMAİL ORAL
KADIKÖY-HASANPAŞA KATLİAMININ SORUMLULARI,
PARTİMİZ TKP/ML’NİN ELİNDEN YAKASINI
KURTARAMAYACAKTIR…” (“Basım tarihi?)
******
Basında Hatice Dilek yoldaşla ilgili çıkan haber, yorum ve makale
“Herkesin sorununa çözüm bulma yanı vardı.”
-Hatice Dilek’i tanıyorsun. Hatice Dilek nasıl biriydi, nerede tanıştın, ne kadar zaman geçirdin? Oradan başlayalım.
-Hatice Dilek’i ben hapishane kapılarında ve eylemliklerinde tanıdım. Hatice Dilek daha sonra bir dişçinin yanında işe başladı. Hapishane kapılarında, basın açıklamalarında, cezaevi eylemliklerinde de Hatice Dilek’le daha çok yakınlaştım, daha çok paylaşımımız oldu.
-Nereliydi? Hatice Dilek.
-Hatice Dilek Elazığlıydı. Çok sonra Gülsuyu’nda ailesi olduğunu da öğrendim. Ondan sonra, o dişçide çalıştığı dönemlerde bir yaz piknik olmuştu. Oradaki her işe el atışıyla, her işi hemen insanlar yorulmasın diye otursunlar diye her işe o koşuyordu. Bir taraftan gelip halay çekiyordu.
O halay çekmesi benim dikkatimi çekerdi, gerçekten yani çok güzel halay çektiğinden değil, hemen halaydan çıkıp gidip bir işin ucundan tutuyordu. Ortak yemek hazırlanıyordu. Bir de oğlu yanındaydı. Bir türkü vardı, sürekli onu çaldırıyordu.
Ben de çalışıyordum o zamanlar. Akşamları yanına gidiyordum, o da beni bekliyordu, birlikte çıkıyorduk Kadıköy’e Hasanpaşa’ya evine. Birlikte çıktıktan sonra Göztepe’deydi işyeri. Herhalde Kadıköy’e kadar bir, bir buçuk saat yürüyüş yolu. Biz oradan oraya yürüyerek hep sohbet ediyorduk. Birgün, Altıyol’a geldiğimizde, kolumdan tuttu “sen nereye gidiyorsun” dedi.
Dedim ki, “ben yürüyorum. Hani birine mi çarptım, bir şeye mi bastım diye birden böyle hayretler içinde ne oldu ki ?” dedim, “önüne baksana” dedi, “belki para bulursun.”
Özellikle kadınlar olarak biz ama ailelerin birçoğu çocukları cezaevinde olanlar da öyleydi çok büyük ekonomik sıkıntılar içerisindeydik. “Belki para bulursun” dedi. “Ya parayı kim atmış yere ki ben bulayım?” dedim. Yani kızdım ona “ne parası, yani kim atıyor yere?” Kadıköy’ün o aşağısında bir tane küçük bir Migros vardı, İşbankası’nın üstünde, o Migros’un orada tesadüfen…
-Para mı buldunuz?
-Çok büyük bir para değil yani 1 Lira. 1 Lira, o zaman bizim açımızdan büyük bir paraydı. O parayı aldı, bana verdi. Dedi ki “bu parayı” dedi, “çantana koy bu berekettir” dedi. “Sakın harcama” dedi, sonra cüzdanımı kaybettim. Ben uzun süre yani neredeyse 20-23 yıl o parayı çantamdan sakladım.
Kısa bir süre sonra zaten Hatice şehit düştü. Yani Hatice’nin böyle bir yanı vardı. Herkesin sorununa çözüm bulma yanı vardı. Mesela benim yanımda kalan arkadaş, idrar torbası kullanıyordu felçliydi. İdrar torbasını ben gittiğimde bakıyordum ki, paket almış idrar torbası var, bant almış, kaput almış. Her ayrıntıyı düşünürdü.
-Peki şehit düşüşü…
-Ben de bilmiyorum çok fazla ama bir sabah, komşuya telefon gelmişti Büroya gel diye. Geldiğimde zaten hemen haberleri falan da açtık, akşamdan olmuş. Hemen avukatların yanına gittik avukatlarla işte eski eşiyle tam ayrılmamışlardı o dönemde de ama ayrı kalıyorlardı.
Eşiyle, İHD’de bir basın açıklaması yaptık. Yani avukatlar yaptı tabii biz de katıldık. 2 gün sonra cenazeyi kaldırdık. Gülsuyu girişindeki o camiden kaldırdık. Yıkama yerine de girdiğimde bayağı bir şey vardı. Yani sürüklenmiş.
-İşkence edilmiş yani…
-Sadece katletmemişler. Hatta o dönemde oğlu küçüktü o zaman. Cihan daha sonra anlatmıştı. Şimdi hatırlamıyorum. Basın açıklamalarına yanlış hatırlamıyorsam çocuğu da getirmişlerdi. “Çocuğumun yanında böyle yapmayın, yere yatırmışlar kafasına basmışlar” çocuk onu söylüyordu. Ondan sonra çocuğu aşağıya indiriyorlar. İndirdikten sonra da, kurşunlamışlar.”
21 Ocak 2024
Bir yoldaşı
*******