71 Hareketi Türkiye solunun tarihinde devrimci bir kopuşu simgeler
Türkiye’de 1971 Hareketi’nin özünü geleneksel sol anlayış ve politika tarzı dahil köhnemiş olana, yerleşik düzen ve alışkanlıklara meydan okumak oluşturur.
Aşılması gerekenle bağlarını kesmekte tereddütsüzdür. Yeni bir dünyanın kuruluşu için ölümü bile umursamayan bir devrimci cesaret ve kararlılıkla açmıştır yolunu.
’71 devrimci Hareketi denildiği zaman üç büyük sütun, üç ölümsüz isim gelir öncelikle akıllara: İbo, Deniz ve Mahir.
Deniz ve Mahir gibi İbrahim Kaypakkaya da yerleşik kalıpların tutsağı olmayan bir cüret ve atılımın simgesidir. O sadece geleneksel ya da çürümüş olandan kopuşu ifade etmez. Yerine konulacak yeniyi yaratma çabasında da öncüdür, ön açıcıdır. Devrimci gençlik hareketi içindeyken de 12 Mart faşizmi tarafından arandığı koşullarda da işçi ve emekçi kitlelerle iç içedir. Kitlelerden kopuk, onlara uzak bir devrimcilik Kaypakkaya’ya yabancıdır. Yürüdüğü yolun her adımında abartısız bir kararlılık kendini gösterir.
’71 Hareketinin bütün ölümsüzleri gibi Kaypakkaya da devrimde ısrarın, devrimcilikte ısrarın sembolüdür. Bu ortak özelliğin yanı sıra Kaypakkaya’da devrimcilikte bütünlük dikkati çeker. O pratikle olduğu kadar teoriyle de devrimci bir ilişki halindedir. 24 yıllık ömrünün son birkaç yılının yoğun pratiğine 500 sayfalık bir teorik üretimi de sığdırmış olması bunu kanıtlar.
Emeğin ve ezilen halkların kurtuluş mücadelesi takvime bağlanarak ya da mevsimlere göre yürümez. O insanlığın kurtuluşuna kadar sürecek olan kesintisiz bir mücadeledir. Fakat işçi sınıfı ve ezilenlerin mücadele tarihinde öyle kesitler vardır ki, bazı temel değerler o kesitte adeta canlanır, üst üste biner, biri diğerine evrilir. Mart ve Mayıs ayları Kürdistan ve Türkiye coğrafyasında böyle özel bir anlamı içinde taşır. Bu her iki ayda da bizler, Kürdistanlı ve Türkiyeli devrimciler 8 Mart ve Newroz gibi iki büyük günün coşkusu yanında Halepçe’nin, Kızıldere’nin, 6 Mayıs’ın, İbo’nun, Haki’nin, 4’lerin, Nurhak’ların acısını paylaşırız.
Bu içiçelik, bu tarih bize özellikle iki şeyi hatırlatır:
Her iki halkın devrimci, yurtsever, komünist evlatları olarak birbirimize olan ihtiyacımızı, kavgamızın ortaklığını, sırt sırta, omuz omuza vererek dövüşmemizin zorunluluğunu. Kobane’de birbirine karışan kanlarımız bu yoldaşlaşma zorunluluğunun mührüdür adeta.
Özellikle de Mart ve Mayıs aylarında birbirini izleyip çakışan acılarımızın çokluğu ikinci olarak yerine getirmemiz gereken devrimci görev ve sorumlulukların büyüklüğünü hatırlatır bizlere. Sınıf düşmanlarımızdan, Türk burjuvazisi ve sömürgeciliğinden sormamız gereken hesapların çokluğunu gösterir.
Bu aylarda ölümsüzlüğe uğurladığımız yoldaşlarımız ise devrimde ısrarlı tutularıyla, sadece düşman karşısında değil, ömrünü doldurmuş anlayış ve alışkanlıklarla savaşımda da gösterdikleri cüret ve ataklıkla önümüzde örnek oluyor, bizlere yol gösteriyorlar.
Kürt özgürlük hareketiyle farklı geleneklerden Türkiyeli devrimci parti ve örgütlerin bir araya geldikleri KBDH, kendisine bu yoldaşlarımızı rehber alıyor. Onlarda cisimleşen devrimde ısrar ruhunu, devrimcilikte ısrar iddiasını, yoldaşlıkta ısrar bilincini güne taşımakta ısrarı temsil ediyor.
İşgal ve Kürdistan’a saldırıların yoğunlaştığı, Kürt Özgürlük Hareketi başta olmak üzere İLERİCİ DEVRİMCİ MUHALİF OLAN HERKESİN AMA BAŞTA KADINLARIN TASFİYESİNİ AMAÇLAYAN OPERASYONLARIN SÜRDÜĞÜ BU SÜREÇTE GÖREVLERİMİZİN BİLİNCİYLE Kaypakkaya yoldaşı ve diğer bütün ölümsüzlerimizi kavgamızda yaşatma sözünü veriyor, Partinizin 50.yılını selamlıyoruz!
KBDH