KUZEY AFRİKA VE ARAP YARIMADASINDAKİ HALKLARIN BAŞKALDIRISI DESTEKLEYELİM!

KUZEY AFRİKA VE ARAP YARIMADASINDAKİ HALKLARIN BAŞKALDIRISI DESTEKLEYELİM!

Tunus’la başlayıp, Cezayir, Mısır, Yemen’le devam eden (Ürdün, Lübnan, Suriye, Umman, Fas, Moritanya, Sudan vb bir biçimde kapsayan) Kuzey Afrika ve Arap Yarımadası’ndaki feodal, faşist diktatörlüklerin yönetim başları, peş peşe cennetlerini yitirmeye başladı. Diğerleri de bunun korkusu altında saltanatlarını kaybetmemenin yollarını aramaktadırlar. Bu ara işçi ve emekçi halk kitlelerinin sokaklara taşan isyanları, siyasal iktidara egemen olanları dehşete düşürüyor ve saraylarını kuşatıp kendilerini parçalamanın kabusu altında yatıp kalkıyorlar.

Bu ülkelerde, demokratik hak ve özgürlüklerin olmamasının yanı sıra, baskı, zülüm, hak eşitsizliği, işsizlik, pahalılık, yoksulluk, açlık ve sefalet halkı patlama noktasına getirdi. Özellikle işçi ve emekçilerin genç kuşaklarının buna karşı kabaran öfkesi sokaklara taştı. Halk artık eskisi gibi yönetilmek istemiyor. ABD ve diğer emperyalistlerin bugüne kadarki sadık uşakları da artık eskisi gibi yönetemeyecek durumdalar. Halkın öfkelerini yağlı enselerinden hissediyorlar. Kimi kaçıyor, kimi hükümeti, hükümet kabinesini, başbakanı vb değiştirme yollarıyla; kimi seçime gitme vaatleriyle; kimi bir daha devlet başkanı adayı olmama vaatleriyle; kimleri gıda ve temel tüketim maddelerinin fiyatlarını düşürme yollarıyla ve hemen hemen hepsi de “bir demokratikleşmeye gitmek için kolları sıvadıkları”nın vaadinde bulunarak halkı kandırmaya, öfkelerini yatıştırmaya, tepkilerini sürece yayarak gazını alıp işlevsizleştirmeye ve imaj değişiklikleriyle durumlarını kurtarmaya ilişkin hesaplar içindeler.

Emperyalistler tek ata oynamazlar. Yüzlerce yılın deneyleriyle ve dünyayı aralarında paylaşarak yönetmenin avantajıyla alternatiflerini önceden düşünüp hazırlıyorlardır. Kuşkusuz her zaman her şey onların hesap ve arzularına göre gelişmez ve gelişmeyecektir. Kontrollerinde olmayan partiler, örgütler, guruplar, çevreler vb’den oluşan halk kitleleri onların planlarını altüst eder. Onlar, bir taraftan bugüne kadarki gerici faşist iktidarların arkasında ve suç ortaklarıyken ve son ana kadar iktidarların başındakilerini desteklerken, diğer taraftan onlara rağmen gelişen bir halk hareketi varsa ve gelinen noktada o güne kadarki sadık uşaklarının artık kalamayacağı belli olmaya başlanmışsa, o aşamada sistemi kurtarmak için halk muhalefetinin yanında olduklarını ilan ediyorlar. Tunus, Mısır, Yemen vb de bu gözlenebilir.

Mısır’daki mevcut hareketin Mübarek yönetimini yıkacak güçte olmadığını görüyorlar. Bu nedenle halk isyanını bir tarafta baskı, tehdit ve saldırı yollarıyla zayıflatma; diğer taraftan halkın devlete, şiddete yönelmeyen pasif/barışçıl tepkisini zamana yayarak zayıf düşürmeye, yılgınlık yaratmaya, bölmeye, aralarında sürtüşme çıkarmaya, provokasyonlara ortam hazırlamaya, belli bir “diyalog” ve “uzlaşma” yoluyla boyun eğdirip en az zararla atlatmaya ve iyice zayıflattıktan sonrada muhtemelen saldırıp ezme, yada bu basınç altında ehlileştirerek Mübarek yerine düşündükleri kişilere razı etmenin yollarını hesaplıyorlar. Mısır halkını bu tehlike bekliyor. Devrimci siyasal önderlikten yoksun, siyasi iktidarı hedefleyen, buna göre önceden gerekli hazırlığı yapmayan ve hedefe kilitlenip, kararlı bir direnişle mümkün olan en kısa sürede sonuç almayan her “ayaklanma”, amacına ulaşamaz ve egemen olanların istemlerine uygun bir “uzlaşma”yla sonuçlanır, yenilgisi kaçınılmaz hale geleceği unutulmamalıdır.

Bu bölgede kölece boyun eğdirilme kırılmaya başlamıştır. Buz kırılmıştır. Direnme ve mücadele ruhu mayalanmaya başlamıştır. Yılların birikmiş tepkisini, öfkesini, nefretini ölüm pahasına meydanlara taşıma cüretini göstermeleriyle bir anlamda boynundaki zinciri kırmaya ve özgürlüğü tatmaya başlamışlardır. Mevcut hamleyle egemen sistemde köklü değişiklik sağlayamayacaklar ama kazanımsız ve her şey eskisi gibi de olmayacaktır. Yarattığı ve sürdüreceği baskının basıncı oranında belli reformcu kazanımları olacaktır. Ama bu sürecin mücadele deneyimleri, bugün ve ileriye yönelik, (bu bölgede ve dünyanın diğer yerlerinde de) önemli tecrübeler kazandıracaktır. Taşan sellerin yatağını bulması gibi, her halk hareketleri, ondan doğru dersler çıkaracak olanları da ortaya çıkarır. Buraların işçi sınıfı ve emekçileri de bu sürecin deneyimlerinden dersler çıkarıp, proleter sınıf bilincini edinmenin, kendi sınıf partisini kurmanın, onun önderliğinde ve etrafında örgütlenmenin hayati önemini ve yolunu bulacaklardır. Ve yine bu mücadelede kendi silahlı güçlerine sahip olmadan kendi kurtuluşlarını sağlayamayacaklarının bilgi ve deneyimini edineceklerdir. Buralarda daha uzun süre kitleler daha çok kendi mücadele deneyimlerinde öğreneceğe benziyor. Dünya ve ülkelerinin tarihlerinde olduğu gibi, özellikle bu sürecin pratiğinde doğru devrimci ders ve sonuçlar çıkaranlar olacaktır. Ve buralarda yeni devrimci bir mayalanmanın ortaya çıkmasının kaçınılmaz olacağını görmeli ve bugünkü hareketin en büyük kazanımının da bu olacağını sanıyoruz.

Bu bölgelerde, ekmek, aş, iş, insanca çalışma koşulları, onurlu bir yaşam, fikir ve örgütlenme hakları gibi demokratik hak ve özgürlükler için ayağa kalkan halkları, “öteki dünyanın cenneti” ile avutmak artık eskisi kadar kolay olmayacaktır.

Ayrıca şunu da belirtelim ki, buralarda gelişen işçi ve emekçi halkların ayaklanmaları/isyanları, o ülkelerin egemenleri üzerinde ve onların efendileri üzerinde nasıl baskı ve korku yaratıyorsa, o ölçüde de hem bölge halklarının mücadelesi üzerinde, hem de dünyanın diğer ülkelerdeki halklarının mücadelesi üzerinde olumlu etkide bulunup ve moral verecektir.

Kuşkusuz, Kuzey Afrika ve Arap yarımadasındaki halk ayaklanması/direnişi bir çok ülkede hala bitmiş değil ve devam ediyor. Bizlerin, dünya proletaryası ve ezilen halkların dileği ve arzusu, bu ülkelerdeki halk ayaklanmalarının, emperyalistlerin ve onların uşaklarının çeşitli kesimlerine boyun eğmemesi, onların tehdit, şantaj, yalan, demagojilerine kanmayarak, katlandıkları ve verdikleri ağır bedelleri bazı burjuva, feodal çevrelerin uzlaşma çıkarlarına feda etmeye izin vermeyerek, mücadelelerini gerçek bir halk devrim ve sosyalizmi hedefleyen kazanımlara taşımaları umuduyla, buralardaki halkların haklı isyanlarının yanında olduğumuzu ifade ediyoruz.

Kahrolsun emperyalistlerin uşağı gerici ve faşist diktatörlükler!

Yaşasın işçi ve emekçilerin baskı, zulüm ve sömürücü sınıflara karşı mücadelesi!

5 Şubat 2011

TKP/ML – Enternasyonal Büro