Mehmet Düzen
Ölümsüzleştiği tarih: 5 Şubat 1981
Mehmet Düzen yoldaş, 5 Şubat 1961 tarihinde Tunceli Ovacık’a bağlı Çöğürlük (Bozukuşağı) köyünde dünyaya geldi. Yoksulluğun zorlu yaşam koşullarının altında büyüyen Mehmet Düzen, daha gençlik yıllarında çevresindeki devrimcilerin etkisiyle politikleşti. İbrahim Kaypakkaya’nın ideolojik siyasi hattını benimsedi.
12 Eylül AFC’sinin işbaşına gelmesinden kısa bir süre sonra T.C.’nin faşist kolluk kuvvetleri tarafından aranır duruma düştü. Profesyonel gerilla yaşamına çekilen Mehmet Düzen, son dönemde Mazgirt yöresindeki gerilla grubunda yer alıyordu. Grubun Mazgirt’in Örs köyünde bulunduğu bir sırada yapılan ihbar sonucu köy Peri Jandarma Karakolu askerleri tarafından basılır. Gerilla birliği köyden çekilir.
Ancak köyden çıktıktan ve uzaklaştıktan birkaç saat sonra bu kez Muhundu Karakolu jandarma ekipleriyle karşılaşırlar. Havanın sisli olmasından dolayı jandarmayı ancak çok yaklaştığında görebilirler. Çatışarak geri çekilen gerilla birliği bu kez yine Peri Karakolu askerleriyle karşılaşır. Bir anda ve yakın mesafeden iki ateş arasında kalan gerilla birliği çetin bir çatışmaya girerken Mehmet Düzen yoldaş, 5 Şubat 1981’de aldığı kurşun yaralarıyla ölümsüzler kervanına katılır.
Mehmet Düzen yoldaş ölümsüzleştiğinde TKP-ML Militanı, TİKKO Savaşçısıydı.
****
Mehmet Düzen hakkında basında yer alan haber, makale ve yorumlar:
******
“Parti Şehitlerini Anma Haftasında,
DHD ve Sınıfsız Toplum Yaratma
Mücadelemizde Şehit Düşen
Yoldaşlarımızı Anıyoruz!”
[Ocak 1984 Numarasız Özel İşçi-Köylü Kurtuluşu sayısı]
***
“Şehit ailesiyim demek, düşüncelerini sahiplenmekle olur”
5 Şubat 1981’de Dersim Mazgirt’in Örs köyünde TKP-ML TİKKO gerillaları ile TC ordusu arasında çıkan çatışmada ölümsüzleşen Mehmet Düzen’in kardeşi Kenan Düzen ile yaptığımız söyleşiyi yayınlıyoruz.
– Bize Mehmet Düzen’i anlatır mısınız? Ailesi, çocukluğu, büyüdüğü ortam nasıldı?
– Abim Mehmet Düzen, Dersim Ovacık’ın Çöğürlük köyünde doğdu. 1961’in, 5 Şubat Perşembe günü doğdu, çok ilginç bir durumdur ki, 5 Şubat Perşembe günü 1981’de de vuruldu. Tam yirmi yaşındaydı. Okul hayatı Ovacık Yatılı Bölge Okulu’nda geçti. İlkokul ve ortaokulu yani sekiz yılı orada geçirdi. Daha sonra Öğretmen Okulu’na girerek orayı bitirdi.
– Peki, kişilik özellikleri nasıldı? Hangi özellikleri ön plana çıkıyordu?
– Çok sessiz ve sakin, yardımsever birisi olarak tanınırdı. Köyde herkes –Babamın adı da Mehmet– “Memetgilin oğlu” derlerdi. “Kimseye zararı olmayan, çok saygılı terbiyeli birisiydi”. Saygı, onun çok üzerinde durduğu bir kavramdı. Köyde olsun, gittiği yerlerde olsun kendinden büyüklerle ve yaşlılarla çok iyi ilişkisi olmuştur.
– Devrimci düşüncelerle nasıl tanıştı? Örgütlü faaliyete ne zaman başladı, bunları biliyor musunuz?
– Devrimci düşüncelerle tanışıklığı Yatılı Bölge Okulu’nda oldu. Yatılı Okulu bitirdikten sonra, Tunceli Öğretmen Okulu’nu kazandı, oraya gitti. Orada zaten tamamen siyasi faaliyet içine girmişti. Örgütlenmesi orada oldu yani. Zaten okulu bitirdikten sonra tamamen örgütlü faaliyetin içinde yer aldı aktif biri olarak.
– Gerillaya katılması ne zaman oldu? Gerillaya katıldıktan sonra görüşebiliyor muydunuz?
– Öğretmen Okulu’nu bitirdi, eve gelmedi sonrasında katıldı hemen. Senede bir defa köye gelip giderdi. Görev yeri Mazgirt bölgesiydi, bunun yanısıra Çukurova, Elazığ, Diyarbakır, Malatya gibi yerlere gidip geldiğini duyuyorduk orada görenlerden.
– Peki en son ne zaman görüşmüştünüz?
– Zaten uzun süre beraber kalamadık biz onunla. En son bir yıl öncesinde görmüştüm yani 1980 yılında. Karakoçan’da çıkan bir çatışmada, Orhan Bakır‘ın şehit düştüğü çatışmada yaralanmıştı. Ordan gelmişti köye, yaralıydı. Bacağından yarası vardı. Çatışmayı anlatırken Orhan Bakır‘ın sayesinde kurtulduğunu söylemişti. Orhan Bakır ona uzaklaşmasını, kendisinin kalacağını, sonra çemberi yarıp çıkabileceğini söylemiş. Mehmet bölgede yeni olduğu için araziyi bilmiyormuş, Orhan Bakır araziyi tanıdığı için kalmış ve sonrasında şehit düşmüş. Mehmet yeni katılmıştı o zaman gerillaya.
– Gerillaya katılması aile içinde, köylülerce nasıl karşılandı?
– Nasıl karşılansın, zaten köylüler diyorlardı “bu aile köylüleri devrimcileştiriyor” diye. Ailesi de onun gibi düşünüyordu zaten. Sadece Mehmet değildi yani aile içinde devrimci düşünceleri savunan. Babam 1971’lerde aktif olarak mücadelenin içinde yer alıyordu. Biz ilkokula gidiyorduk o zaman. Babam sabahlara kadar kitap okuyordu, geliştiriyordu kendisini.
– Babasından da bir etkilenmesinin olduğunu söyleyebiliriz o halde.
– Tabi olabilir böyle bir etkilenme. Şöyle bir örnek vereyim, o dönem biz hepimiz kendimize devrimci diyorduk ama 12 Eylül’ün o zor koşullarında babam bizden daha iyi destek oluyordu devrimcilere. Belki biraz korkuyorduk biz. Mehmet’in şehit düşmesinden sonra, evlat acısıdır sonuçta, hiç kimse evladının öyle olmasını istemezdi. Her babanın yaptığı bir tepki verdi yani.
– Onunla ilgili aranızda geçen herhangi bir anı var mı bizimle paylaşmak istediğiniz?
– Şöyle; onunla küçüklüğümüz beraber geçti. Beraber davara gider, beraber ot biçerdik. İki yaş vardı aramızda. Ailenin en büyüğü oydu, ondan sonra ben. Beraber işe gittiğimizde güneşe karşı dayanıklı değildi pek, ot biçtiğimizde o hep gölgelere kaçardı. Ben de kızdırıyordum onu “Ben çalışıyorum, sen kaçıyorsun, güneşten korkuyorsun” derdim ona. Kızarıp duruyordu o da. Amcamın kızı vardı bizimle beraber çalışan. “Sana dayımın kızını getireceğiz” diye kızdırıyorduk Mehmet’i. Biz kızdırıyorduk, oda kızıyordu. Beraber büyüdük, beraber yaşadık. Babam o dönemde inşaatlarda çalışıyordu çocuklar küçüktü. Biz ikimiz bakıyorduk eve.
Ekonomik olarak oldukça güç şartlardaydık. 1976-1977 yıllarında Adana’da çalıştı bir süre Mehmet, Kültoprak Fabrikası’nda
– Şehit düştüğünü nasıl haber aldınız?
– Ben o zaman lisede okuyordum. 5 Şubat günü halamlarda oturmuş, televizyonda haberleri izliyorduk. Mazgirt’in Örs köyünde çıkan çatışmada ölenlerin arasında söylediler adını. Şehit düştüğünü böyle öğrendik.
– Ailesi ve köylüler nasıl karşıladı şehit düşmesini?
– Şehit düştüğünü öğrenince gittik, cenazesini aldık getirdik. Kışın zor şartlarına rağmen, büyük bir kitle katıldı cenazesine. 12 Eylül’ün ilk şehidiydi. 12 Eylül’ün baskı dolu koşullarına rağmen çok büyük bir kitle katılarak sahiplenmişlerdi cenazesini. Faaliyet alanı olan Mazgirt’te halkın hepsi tanır Mehmet’i. “Poto” olarak bilinir. Bugün Mazgirt’in hangi köyünde onu sorarsanız herkes tanır ve çok sevilen sayılan birisidir bölgede. Gerillada olduğu süre içinde “Poto” geldi denildi mi kucak açıyordu insanlar. Bunlar anlatılıyordu. Mesela biz halen Mazgirtlilerle bir araya gelip konuştuğumuzda onun benim abim olduğunu söylediğimde saygı gösteriyorlar. Çok seviliyordu gerçekten. Köyde de çok sevilen biriydi.
– Okul hayatında nasıl bir öğrenciydi?
– Başarılıydı. Ankara Fen Fakültesi’ni kazandı gitmedi. Babam “tarlayı satarım seni okuturum” dedi gitmedi. “Benim için satmayın” demişti babama. İkincilikle kazanmıştı ama yoksulluktan kaynaklı devam etmedi. Siyasi olarak da çok birikimli birisiydi. Sürekli tartışmalara katılırdı.
– Peki gazetemiz aracılığıyla diğer şehit ailelerine ve okurlarımıza neler söylemek istersiniz?
– Şehit ailesi olmaktan ziyade, önemli olan o düşünceleri sürdürmektir. Önemli olan budur. “şehit ailesiyim” deyip ona sığınmak önemli değil, düşüncelerini sahiplenmek önemli. Bu insanlar belli şeyleri kavramış, inanmış ve belli bir inanç uğruna gitmiştir gerçekten şehit düşmüştür, ama bir ailesi daha farklıdır. “Ben şehit ailesiyim” diyorsa onun düşüncelerine sahip çıkmalıdır.
– Teşekkür ediyoruz.
Kaynak: Şehit ailesiyim demek, düşüncelerini sahiplenmekle olur”. Yeni Demokrasi Yolunda İşçi-Köylü [Yurtdışı baskısı]. 31 Ocak-13 Şubat 2004. Yıl: 2. Sayı: 2004-3 [27]. Sayfa: 24.
******
İsmail Bulut yoldaşın sesinden Mehmet Düzen yoldaşın ölümsüzleştiği çatışmaya dair söylenen “Kızılkale.”
İsmail Bulut yoldaşın sesinden Mehmet Düzen yoldaşın ölümsüzleştiği çatışmaya dair söylenen “Kızılkale.” Eser’de “Mehmet yoldaş can veriyor” dizesinde bahsi edilen kişi Mehmet Düzen yoldaştır.