Mohan Vaidya ‘Kiran’: “Bugünü kutlamak başka bir devrime hazırlanmak anlamına geliyor”

Revolutionary Communist Party of Nepal Mohan Vaidya Kiran

 Halk savaşı eşi benzeri görülmemiş büyük bir tarihi olaydı; bugünü kutlamak başka bir devrime hazırlanmak anlamına geliyor

“Şimdi monarşiden sonra olacak bir şey yok. Parlamenter sistemden sonra bile hiçbir şey olmayacak. Parlamenter sistem herkes tarafından ‘Chiranjeevi’ [ölümsüz, ed.] olarak görülüyor, onu yöneten sınıf batıyor. Bütün yolsuzluk skandalları rezilce. Birbirlerini suçluyorlar ve sonunda herkes saklanıyor. Parlamenter sistem yolsuzluğu kurumsallaştırdı. Bu büyük bir ironi. İnsanların bu sisteme karşı öfkesi giderek artıyor. RASWPA [Nepal burjuva siyasetinden son dönemde öne çıkartılan bir parti olan Rastriya Swatantra Partisi -Ulusal Bağımsız Parti, ed.] gibi alternatifler artık hiçbir şey yapmayacak. Onların da gerçek yüzleri görülüyor. Bu bir seçenek değil. Gerçek alternatif yeni demokrasiden bilimsel sosyalizme geçmektir. Şu an için doğru seçenek ‘Geçici Birleşik Hükümet’tir.”

(Nepal Devrimci Komünist Partisi Başkanı Mohan Vaidya Kiran ile 29. Halk Savaşı Günü dolayısıyla Vargadrishti Weekly Editörü Indra Raut tarafından yapılan röportaj)

Nepal Devrimci Komünist Partisi Başkanı Mohan Vaidya Kiran

 Bugün Halk Savaşı Günü’nün ülkenin her yerinde kutlanması, halk savaşının başlatıcılarından biri olarak onun gerekliliğine, önemine ve haklılığına ışık tutmaktadır.

– Öncelikle halk savaşının hepimize hayırlı olmasını diliyorum. Bu medya aracılığıyla tüm yoldaşların, taraftarlarımızın ve halkın Jan Yudho Günü’nü [Nepal komünistleri 14-21 Şubat tarihleri arasınıJan Yudho Günü ve Şehitler Haftası olarak ele alıyor, ed.] en iyi dileklerimle kutluyorum.

Halk Savaşı’nı Nepal’de feodalizmin, yayılmacılığın ve emperyalizmin baskısına karşı ülkeyi yarı-feodal ve yarı-sömürge koşullarından kurtarmak ve yeni demokrasi ve sosyalizm yoluyla yüce komünizm idealine ulaşmak için başlattık. Bunun gerekçesi nedir sorusuna gelince- aslında ezilen mağdurların ve proletaryanın, çiftçilerin, işçilerin, kadınların, Dalitlerin, Madhesi’lerin, kabilelerin, Müslümanların, ulusal burjuvazi de dahil olmak üzere ezilen bölgelerdeki halkın kurtuluşu için, bağımsızlık, demokrasi ve halkın geçimiyle ilgili sorunları çözmek için bir halk savaşı başlattık. Ülkenin buna ihtiyacı vardı. Ve bu mantıklıydı. Ve harikaydı. Ancak sonuçta başarılı olamadık. Aldatıldık ve şok olduk. Ancak bu büyük ve eşi benzeri görülmemiş bir tarihi olaydı.

Şimdi halk savaşını şeytanlaştırma ve kriminalize etme süreci yoğunlaştı. Bunun nedeni olarak neyi görüyorsunuz?

– Çok önemli bir soru sordunuz. Bunun temel nedeni Büyük Halk Savaşı’nın başarılı olamamasıdır. Umutla ve beklentiyle ileriye taşınan şey başarılı olamadı. Eğer halk savaşı başarılı olmazsa, parti içinde oportünizm ve neo-revizyonizm doğar. İkinci neden ise gericilerin de aynı şeyi yapmasıdır. Büyük Halk Savaşı Nepal’deki gericilerin varlığını yok etmeye çalıştı. Bu nedenle halk savaşına karşı çıkmaları ve suç saymaları doğaldır. Bir başka şey de Prachanda’nın utanç verici olmasına rağmen Halk Savaşı gününü resmi tatil yapmaya karar vermesidir. Bu olumlu bir şeydi. Yine de bunu hazmedemediler. Bence hareket zayıf olduğunda gericiler böyle yapar. Yarın devrimciler bütün bunların intikamını alacaklar. İntikam alınmalıdır. Nepal halkı gericileri rahat bırakmayacaktır. Bu böyle kabul edilmelidir.

Halk savaşını karalayanlar tarafından yapılan bir diğer ciddi suçlama da halk savaşının Nepal topraklarında doğup büyümediği, ancak Hint rolünün Hintli yöneticilerin kanalizasyonunda doğup büyüdüğüdür. Lütfen bu konuya açıklık getirin.

-Bu konuda iki şey var- Birincisi, Büyük Halk Savaşı proleter enternasyonalizmine dayanmaktadır. Düşmanlarımız dünyanın her yerindedir ve dostlarımız da dünyanın her yerindedir. Hindistan sadece Hint yayılmacılığından ibaret değildir. Bizim de dostlarımız ve arkadaşlarımız var. Yoldaşlarımız da var. Maoist halk savaşı Hindistan topraklarında hala devam ediyor. Sarvaharavarga [“proletarya temelli” anlamında, ed.] dünyayı kendi yerleri olarak görür. [Proletaryanın vatanı yoktur anlamında, ed.] Aynı pratik uluslararası komünist harekette de görülmektedir. Komünizm proleter enternasyonalizmine dayanır. Hangi ülkenin toprağının kullanılması, hangi ülkenin kullanılmaması gerektiği önemli değildir. Nerede dostları varsa, toprağı kendi ihtiyaçlarına göre kullanırlar.

İkinci olarak, eğer böyle diyorsanız, o zaman 2007 devrimine [Nepal Monarşisinin ortadan kaldırılması, ed.] ne diyorsunuz? 2007 yılı nereden çıktı? Silahı kim verdi? O zaman Hindistan’da Kongre doğmuştu. Maoist halk savaşını suçlayanların şimdi 2007 devriminin arka planı hakkında konuşmaları gerekmez mi? Dolayısıyla halk savaşını çarpıtmaya hakları yok. 2007’nin nasıl ortaya çıktığına cevap vermeliler. Biz proleter enternasyonalistleriz.

Üçüncüsü, Büyük Halk Savaşının ilerleme biçimi Nepal’in tüm tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir şeydir. Bu ülke içinde yapıldı. Böyle doğdu, böyle büyüdü, böyle savaştı. Hepiniz karşı çıkanları ve şeytanlaştıranları tanıyorsunuz? Gerçekleri çarpıtmak, kafa karışıklığı yaymak ve her şey ortadayken protesto etmek tam bir kabadayılıktır. Buna şiddetle karşı çıkmak gerekir.

Bu bağlamda Hintli bir profesör SD Muni, Prachanda-Baburam’ın Hintli yöneticilere bir dilekçe sunduğunu ve ardından Maoist barış sürecine geldiğini ve sizin 12 maddelik anlaşmaya karşı çıkmanızda bir sinerji var mı? Bunu açıklığa kavuştur musunuz?

– İlk olarak, Hintli profesörün SD Muni ya da Hindistan hükümeti ile ne yaptığı devrimcilerin meselesi değildir. Bu oportünistlerle ilgili. Oportünistler her şeyi yapabilir. Bütün halk savaşı bu şekilde ilişkilendirilmemelidir. Ancak o dönemde halk savaşının liderleri oportünistlerdi. İkinci olarak, 12 maddelik bir anlaşmaya varıldı. Bu anlaşmanın Delhi’de yapılması bir hataydı. Hindistan’ın kendi çıkarları vardı. Buradaki oportünistlerin bile kendi çıkarları var. Her ne olduysa yanlış oldu. Daha 2007 yılında üçlü Delhi anlaşmasına varılmıştı. Hindistan’ın yayılmacı egemen sınıfına boyun eğme ve teslim olma eğilimi de yanlıştır, 12 maddelik anlaşma da yanlıştır. Tüm halk savaşının liderlik tarafından yapılan bu hatayla bağlantılı olarak yanlış yürütüldüğü söylenemez. Bu suçlama gerçek değildir, hayır.

Nepal Devrimci Komünist Partisi Başkanı Mohan Vaidya Kiran

Onların Hindistan topraklarında tutuklanmaları ve liderliğin halk savaşını sona erdirmesi (yolunu değiştirmesi) sadece bir tesadüf müydü yoksa planlı bir komplo muydu? Bugünden o geçmişe nasıl bakıyorsunuz?

– Yaşananların bir kişiyle bağlantılı olduğunu söylemek uygun değil ama ciddi şüphelere yer var. Belli bir kişiye bağlamayalım.

Partide revizyonist sapmanın görüldüğünü, sağ oportünist çizgiye gelindiğini ne zaman fark ettiniz?

– Hindistan hapishanesinden kurtulduktan ve Nepal’e geldikten, partinin tüm belgelerini gördükten ve tüm hileleri anladıktan sonra, partinin yanlış yöne gittiğini fark ettim. İlk başta bu mümkün değildi. Çünkü hapisteydik. Tüm bilgilerden mahrumduk. Hiçbir şey bilinmiyordu. Bir başka şey, liderlikte bazı eksiklikler olduğunu bilmemize rağmen, liderliğe büyük bir inanç vardı. Böyle bir şey olacağını düşünmemiştik. Hapisten çıktıktan sonra Chharlang [netleştim, ed.] anlaşıldı.

Hapisten çıktıktan sonra parti içinde bir mücadele başlattınız, iki çizgi mücadelesi. Partiyi devrimci bir çizgiye taşımak için çok çalıştınız ama sonuçta parti birleşik kalabilecek durumda değildi. O dönemde çatışmalar veya iki çizgi çatışması konularını kısaca anlatır mısınız, temel meseleler nelerdi. Buradaki insanlar neden eski partiye isyan etti ve yeni bir parti kurdu?

– Prachanda-Baburam, halk savaşını teslimiyetçi bir yola sokmayı ve onu yok etmeye çalışmayı planlıyordu. Anlaşıldı. Bundan sonra, anayasa yapımı sorunu, ordunun ayarlanması sorunu, 12 maddelik anlaşma, ayrıntılı barış anlaşması ve halk savaşının sona erdiğinin ilan edilmesi vb. konularda anlaşmazlıklar yaşandı. Ordu düzenlemesi adına, Halk Kurtuluş Ordusu’nun yedi tümeninin yapısı tamamlandı. Halk Kurtuluş Ordusu’na bir tür ‘darbe’ yaptılar. Nepal ordusuyla birlikte kamplardaki Jan Mukti Sena’ya [Halk Kurtuluş Ordusu, ed.] saldırdılar. Ve Halk Kurtuluş Ordusu’nun tüm silahlarını aldılar. Yeni demokratik devrime inançsızlık, proletarya diktatörlüğüne inançsızlık, halk savaşını başlatırken verilen taahhütlere karşı durmak ve bir yanda neo-revizyonist akım ve diğer yanda devrimci akım yani Marksizm-Leninizm-Maoizm, yeni demokrasi, proleter enternasyonalizmi, bilimsel sosyalizm ve komünizm, şiddetli bir mücadele vardı. Kharipati Ulusal Toplantısı’nda [21 Şubat 2010 kongresi, ed.] doruk noktasına ulaştı. Sonuna kadar onları düzeltmeye çalıştık ama gerçekten hazır değillerdi. Ne kadar denemiş olursak olalım, “şimdi halkın Anayasası Kurucu Meclis tarafından yapılmayacak, parlamenter partiler Maoistlere parlamenter anayasayı kabul etmeleri için baskı yapıyor, buna inanmamalısınız”, -özellikle Prachandaji’ye söyledim- “’çoğulculuk’ kelimesi oraya bir hükümet biçimi olarak konuldu, biz hayatımız boyunca çoğulculuğa karşı çıktık. Evet, bunu kabul etmeyin, bunun yerine bir ‘yol haritası’ yazalım”, kabul etmedi. Çünkü planlı bir şekilde geldiler. Oportünist hain akım ve öbür tarafta devrimci akım arasında iki çizgi mücadelesiydi. Yapılan şey çok iyi yapıldı. Bugün tamamen teyit edilmiştir.

Nepal Devrimci Komünist Partisi Başkanı Mohan Vaidya Kiran ve Vargadrishti Weekly Editörü Indra Raut

Bazıları Mohan Vaidya’nın parti içinde fırsat bulamayanların kışkırtmasıyla partiyi böldüğü ve parti bölündükten sonra Maoist hareketin zayıfladığı ve halk savaşı sırasında elde edilen kazanımların da kaybedildiği yorumunu yapıyor. Bu konu hakkında neler söyleyeceksiniz?

-Cumhuriyetçilik, laiklik, federalizm, nispi ve kapsayıcı temsil gibi kısmi kazanımlar halk savaşının temelinde yer alan halk hareketi sayesinde elde edilmiştir. Bizim ele aldığımız konu budur. Ancak bu kazanımlar kısmi kazanımlardır. Genel olarak amaç, istediğimiz yeni demokratik devrimi tamamlamak ve bilimsel sosyalizme doğru ilerlemektir. Bu amaç yenilgiye uğratılmış olacaktı. Maoist hareketin, kendisine inanan herkes oportünistleştikten ve ihanete uğradıktan sonra savunmaya geçmesi doğaldır. Bu doğaldır. Biz devrimcilerin bile bu oportünizme karşı güçlü bir şekilde mücadele edemediğimiz doğrudur. Bizim de zayıflıklarımız var. Ama oportünistleri dizginlemenin ve düzeltmenin zamanı geçmişti. Eğitime oradan devam etmekten başka çare yoktu. Revizyonistler ve oportünistler bunu kendi fesatlarını örtbas etmek için bir başarı olarak kullanıyorlar. Bu fırsatı bulamayanlar da olabilir. Bu çok iyi biliniyor. Kimlerin gerçekten devrim yapmak için isyan ettiği, kimlerin fırsatçılık yapmak için isyana katıldığı zaten iyi biliniyor. Ama anlaşılması gereken şey devrimin yolunun zikzaklı olduğudur. Bu yüzden devrimciler oportünistleri devrimci olarak değerlendirirler ancak oportünistlerin devrimcilere pek güvenmedikleri tarihsel tecrübelerle sabittir.

Dün, halk savaşını birlikte yürüten bazı yoldaşlar, halk devriminin temelde tamamlandığı sentezini yaparak sosyalizme ilerledikleri sloganını atıyorlar. Demokratik devrimin tamamlanmamış olmasının gerekçeleri nelerdir? Lütfen kısaca açıklayınız.

– Yeni demokratik devrimin tamamlandığı gerçeğinin iki tarafı var. Bir taraf tamamen oportünisttir. Bu da teslimiyetçi akıma gitti. Onlar sadece karşı devrime verdikleri desteği haklı çıkarmak için halk devrimi olduğunu söylediler. Devrimci olan diğer tarafta da küçük bir tartışma var -düne kıyasla bugünkü durumda bir şeyler değişti. Aradaki fark nedir? Bir de şöyle bir konu var. Şimdi biz partiyi birleştirdik. Yeni demokratik devrimi tamamlayıp bilimsel sosyalizme geçelim mi geçmeyelim mi diye tartışıyoruz. Gerçeklerden doğruyu bulmak için bazı örnek olguları alarak bir çalışma ve araştırma yapıyoruz. Gelişen durumun sağlam bir analizi yapılmalıdır. Ve siyasi ve askeri yön geliştirilmelidir. Tüm bu konuları konferansta sentezleyip yeni bir sonuçla ilerleyeceğiz.

Nepal Devrimci Komünist Partisi kongreye hazırlanıyor. Gelişen duruma göre, eylem tarzının geliştirilmesi için gerçekler inceleniyor ve araştırılıyor. Bu süreç nereye ulaştı?

– Bu konunun iki ya da üç yönü var – birincisi, alana giderek araştırma yapıyoruz. Belli bölgelerden (Madhes, Pahad, Himal) örnekler alarak araştırma yapıyoruz. Sonuç henüz gelmedi, yakında gelecek. Devlet, hükümet ve hükümet dışı veriler temelinde çalışıyoruz. Üçüncü olarak da Nepal’in entelektüelleri ve ilgili alanlardaki uzmanlarla etkileşim halindeyiz. Bu şekilde çalışma ve araştırmayı üç düzeyde ilerletiyoruz. Olguların analizinden yeni bir senteze ulaşacak ve gelişen duruma göre devrimin strateji ve taktiklerini geliştireceğiz.

İki partiyi birleştirerek hazırladığımız belgeye gelince, ‘Nepal yarı-feodal, yarı-sömürge özelliklerine sahip yeni-sömürge bir devlete girmiştir’ dedik. Bu durumda devrimin düşmanı olan kompradorlar ve bürokratik kapitalizm bir numara olacaktır. Feodalizmin kalıntıları da işin içine girecektir. Emperyalizm ve yayılmacılık hala orada. Tüm bunlar Nepal devriminin düşmanlarıdır. Dün feodalizmi bir numara olarak koymuştuk. Şimdi bir numara değil. Bu analiz temelde doğrudur. Bu çalışmadan çıkacak sonuçlara dayanarak bir senteze ulaşacağız.

Yeni demokratik devrimin görevi iki yönlüdür- biri iç gericiliğe karşı mücadele, diğeri dış gericiliğe karşı mücadele. Dış gericiliğe karşı mücadele görevi hala devam etmektedir. Bu görevin bittiğini söyleyenler teslim oldular, geriye kalan bizler de bu konuda iyi çalışıyoruz. Bu konuda daha iyi çalışarak, araştırarak, tartışarak tarihsel bir senteze ulaşacağımıza eminiz.

Nepal Devrimci Komünist Partisi Başkanı Mohan Vaidya Kiran

Bir yandan gençlerin ve öğrencilerin yurtdışına hızlı göçü, diğer yandan iki dünya gücü arasındaki jeopolitik durum ve geçmişten gelen ‘kontrollü isyan’ mirası, gelecekteki devrim için ne kadar zorlayıcıdır ve bu zorluklarla nasıl başa çıkılabilir?

– Ülkede devlet korumasının olmaması nedeniyle çok sayıda genç yurtdışına gitti. Bu doğru. Bu kesinlikle devrim için sorunlara neden olacaktır. Bunu çözmek zorundayız. Yurtdışına gitseniz bile iş güvenceniz yok. Güvenilir ve uzun vadeli değil. Hepsi göçmen. Burada yaşayanların durumu da kötü. İhmal edilen ezilenlerdir. Herkes kilit altındadır. İşçi dövizlerinin kullanılmasına şiddetle karşı çıkarak ülke içinde istihdam için sesimizi güçlü bir şekilde yükseltmeliyiz.

Nepal, Çin ve Hindistan arasında olduğu sürece nasıl bir devrim olabilir? Pek çok kişi bunun mümkün olmadığını, burada devrimin mümkün olmadığını söyledi. Bunların hepsi oportünist şeyler. Nasıl bakmalıyız- Çin’de de gericiliğe karşı savaşan insanlar var. Hindistan da mücadele edilen bir ülke. Oradaki halklar mücadele ediyor. Şu anda iktidarda yanlış unsurlar var. Halklar hala savaşıyor. Biz de halkız. Halk birleşir, halk savaşır, halkın iktidarı gelir. Hindistan’da bile gericilerin uzun ömürlü olabileceği bir durum olmayacak, Çin’deki oportünistler de uzun ömürlü olamazlar. Bir diğer husus ise Çin ve Hindistan yöneticilerinin aynı kategoride görülemeyeceğidir. Çünkü Çin bazı eksiklikleri olsa da Nepal’in egemenliğine saldırmak için gelmedi ama Hindistan Nepal’in egemenliğine saldırmak için geldi. Şimdi ABD bunun üzerine geldi. Nepal’deki MCC [Millennium Challenge Corporation, ed.] ve Asya’daki Hint-Pasifik Stratejisi aracılığıyla geldi. Amerika hem Çin hem de Hindistan için bir baş ağrısı haline geldi. Şimdi Amerika, Çin ve Hindistan arasındaki çatışma, onların çatışması üzerine hareket etmek zorundayız. Devrim çelişkiler üzerinden ilerlemektir. Devrimciler bu tür çelişkiler içinde hareket edebilmeli ve ilerleyebilmelidir. Strateji ve taktiklerimiz de aynı şekilde geliştirilmelidir.

Nepal Devrimci Komünist Partisi bir süre önce geçici bir strateji olarak ‘Geçici Birleşik Hükümet’ sloganını ortaya attı. Lütfen bunu açıklığa kavuşturun.

-Nepal’de insanlar alternatifler arıyor. Bizim alternatifimiz yeni demokrasi yoluyla bilimsel sosyalizmdir. Buna hemen başlayamazsınız. Acil durumda ne yapılacağından ziyade, acil bir stratejiye ihtiyaç var. Bu nedenle stratejik bir çerçeve olarak “Geçici Birleşik Hükümet” sloganını ortaya koyduk.

İnsanlar parlamenter sisteme bir alternatif arıyor. Bir yandan kralcılar yükseliyor, onlar gerici. Ne kadar konuşursanız konuşun bir ihtimal yok. Şimdi monarşiden sonra olacak bir şey yok. Parlamenter sistemden sonra da bir şey olmayacak. Parlamenter sistem herkes tarafından ‘Chiranjeevi’ olarak görülüyor, onu yöneten sınıf batıyor. Bütün yolsuzluk skandalları rezilce. Birbirlerini suçluyorlar ve sonunda herkes saklanıyor. Parlamenter sistem yolsuzluğu kurumsallaştırdı. Bu büyük bir ironi. İnsanların bu sisteme karşı öfkesi giderek artıyor. RASWPA gibi alternatifler artık hiçbir şey yapmayacak. Onların da gerçek yüzleri görülüyor. Bu bir seçenek değil. Gerçek alternatif yeni demokrasiden bilimsel sosyalizme geçmektir. Şu an için doğru seçenek ‘Geçici Birleşik Hükümet’tir. Anti-feodalizm ve anti-emperyalist güçlerin ortak hükümetinden bahsettik. Bunun için birleşik cephe konusunu da gündeme getirdik. Birleşik Cephe Nepal bağlamında halk cephesidir. Halk Savaşında bile birleşik bir cephe oluşturulmadı. Durum olgunlaştıkça gerici kale yıkılıyor. Parlamenter partiler içinde bile böyle bir hamlenin yapılmaması gerektiği yönünde bir tartışma var. Rainathe’nin [köklü, esas anlamında, ed.] önceki gericilerini bir kenara bırakalım, onlar ‘komünist’, ‘bilimsel sosyalizm’ dediklerinde korkuyorlar. Akıllarda neo-gericiliğe doğru giden iktidar var. Marksizm ve çoğulculuk bağdaşır mı? Hayır. Evet, bu konularda bir tartışma var, herkes memnun değil. Patlamak üzere. Biz o patlamaya dikkat ederek bu stratejik sloganı ortaya koyduk ki sadece stratejik şeyler yapmamalıyız, taktiksel olarak da herkese kapıyı kapatarak ilerlemeliyiz. Ahbap çavuş kapitalizmine, feodalizm kalıntılarına ve yabancı gericiliğine karşı güçlü bir stratejik hükümete ihtiyaç var.

Diğer devrimci partilerle birlik süreci nereye ulaştı? Kim kiminle birlik sürecini ilerletiyor?

– NKP (Mashal) ile birlik sürecini ilerletiyoruz. Diğer küçük gruplarla da görüşüyoruz. Bazı devrimci şahsiyetlerle de görüşmelerimiz devam ediyor. Tüm dağınık devrimci güçlerin birleşeceğinden eminiz.

Nepal Devrimci Komünist Partisi Başkanı Mohan Vaidya Kiran

Son olarak, bu tarihi Halk Savaşı Gününde, şehit aileleri, ölen savaşçıların aileleri ve yaralı savaşçılar da dahil olmak üzere köklü bir değişim bekleyen sıradan insanlara hangi mesajı iletmek istersiniz?

– Büyük Halk Savaşı sürecinde hayatlarını feda eden şehitlere duygusal bir saygı duruşunda bulunmak istiyorum. Şehit düşen savaşçılara özel bir saygı göstermek istiyorum. Ayrıca yaralı ve engelli savaşçılara, Halk Kurtuluş Ordusu savaşçılarına da saygılarımı ifade etmek istiyorum. Nepal’de çeşitli ilerlemeler oldu, hepsinde fedakarlık yapan şehitleri özel bir saygıyla anıyorum. Tüm iyi dilek sahiplerine en iyi dileklerimi sunuyorum.

Son olarak, bugünün mesajı nedir- Her şeyden önce, bir halk savaşı vardı ama sonuçta hiçbir şey olmadı değil. Cumhuriyet, laiklik, katılım, nispi temsil, federalizm bunların hepsi halk savaşının doğrudan sonuçlarıdır. Şimdi buna dayanarak ilerlememiz gerekiyor. Bu, onu korumak değil, onu tamamladıktan sonra ilerlemek anlamına geliyor.

İkinci olarak, fedakârlığın, cesaretin ve özverinin değeri çok büyüktür. Boşa gitmez. Cesur savaşçılarımızın akıttığı kan boşa gitmeyecektir. O kana bulanmış topraklar üzerinde durarak devrimi başarıya ulaştıracağız. Fedakârlık, kahramanlık ve feragat gelecekteki devrim için motivasyon ve enerjidir. Bir devrim gerçekleşmek üzere.

Üçüncüsü, parti olarak, hareket olarak çok deneyim kazandık. İnsanlar da çok fazla deneyim kazandı. Bu deneyimin temeli üzerinde ilerleyebiliriz. Şimdi devrimci akımı güçlendirmenin, birliği güçlendirmenin, halkın moralini yükseltmenin ve her türlü oportünizme ve her türlü gericiliğe karşı mücadele ederek bir sonraki devrime hazırlanmanın zamanıdır. Halk Savaşı Gününü kutlamak, bir sonraki devrime hazırlanmak demektir. Halk savaşının değerini bu anlamda anlamak önemlidir. Kesinlikle biz kazanacağız, halk kazanacak.

Kaynak: https://moolbato.com/2024/02/59743/