TKP-ML Enternasyonal Büro: ABD’de ırkçılığa karşı kitle protestoları

ABD’de ırkçılığa karşı kitle protestoları

ABD’deki ezilenlerin kitlesel ayağa kalkışı yaklaşmakta olan geleceğin açık bir işaretidir!

ABD’de, ülkenin 50 eyaletindeki yüzlerce şehrine yayılan kitle protestoları üçüncü haftasına giriyor. Ülke genelinde ırkçılık, polis şiddeti ve zulmü protesto etmek için yüzbinlerce genç ve yaşlı sokaklara döküldü. Şu ana kadar, bu çoğunlukla barışçıl ve adil protestolar sırasında 10 binden fazla kişi tutuklandı. Bazı büyük ABD şehirleri, gösterileri durdurmak ve huzursuzluğu dizginlemek amacıyla polis güçlerini daha da genişleterek sokağa çıkma yasağı uygulamakta. Polis güçleri protestoculara ve hatta onları seyredenlere biber gazı, plastik mermi, göz yaşartıcı bomba ve coplarla vahşi bir şekilde saldırmaya devam ediyor. En az 21 kentte, polis vahşetine karşı büyüyen kitle protestolarını bastırmak için Ulusal Muhafız gücü görevlendirildi. Baskının büyüklüğüne ve Trump’ın protestoları sona erdirmek için orduyu göreve çağırma ve ölümcül silahlar kullanma yönlü tehditlerine rağmen, çoğu yerde, militan kitle sokağa çıkma yasaklarını ve devletin aldığı önlemleri hiçe sayarak güvenlik güçlerini geri çekilmeye zorlamakta. Doğal olarak, silahlı polise karşı bu benzeri görülmemiş militan direniş, egemen sınıfların temsilcileri olan Demokratları ve iktidardaki Cumhuriyetçileri şiddeti ve huzursuzluğu kınama konusunda birleştirerek harekete geçirdi.

Son protestolar, 25 Mayıs’ta Minnesota eyaletinin Minneapolis şehrinde polis tarafından 46 yaşındaki Afro-Amerikalı olan George Floyd’un acımasızca öldürülmesine yanıt olarak fitillendi. George Floyd’un polis tarafından kaba kuvvet kullanılarak tutuklanması ve onu neredeyse 9 dakika boyunca boynundan yere bastırarak ölümüne neden olması etrafta bulunanlar tarafından videoya alındı ve sosyal medya aracılığıyla da kamuoyuna duyuruldu. Polisin dizi boynundayken Floyd’un açık bir şekilde tekrar tekrar “Nefes alamıyorum!” (I can’t breathe) dediği duyuluyordu. Olayın ayrıntılı bir şekilde belgelenmesi, yerel polis yetkililerin, Floyd’un tutuklanmaya direnirken yere bastırıldığı ve hastaneye giderken öldüğü yalanını açıkça ortaya çıkardı.

ABD’deki polis şiddetine ve yönetime karşı yapılan protestoların ve şiddetli çatışmaların olağanüstü görüntüsü, ezilenlerin, ülkede yaşayan Afro-Amerikan nüfusa, diğer azınlıklara ve yoksullara karşı adaletsizlik, ayrımcılık ve şiddete dayanan sisteme yönelik çok büyük öfkelerinin ifadesinden başka bir şey değildir.

ABD’de bir Afro-Amerikan’ın polis tarafından öldürülmesi, son haftalarda ülke çapında toplulukların bu öfkesini açığa vuran ilk ve tek olay değildi. Sadece geçtiğimiz yıl polis tarafından bu tür 1000’den fazla cinayet kayıtlara geçti. Öldürülenlerin büyük çoğunluğu Afro-Amerikan’dı. Çoğu olayda, yetkililer bu cinayetleri haklı çıkarmış ve failler hakkında soruşturma yapmayı ya da adalet önüne çıkarmayı reddetmiştir. Bununla birlikte, Floyd’un polis tarafından öldürülmesi olayında, videodaki kanıt öylesine küstah ve açıktır ki, halkın öfkesini sınıra taşımış ve izolasyona ve “sosyal mesafe” kurallarına rağmen toplumun her kesiminden kitleleri harekete geçirmiştir.

Açıkça görülüyor ki, bugünkü protestolar, tekelci kapitalizmi temsil eden ABD emperyalizminin egemen sınıfları ve onların devlet mekanizmaları tarafından on yıllardır sürdürülen sistematik ırkçılık, ayrımcılık, adaletsizlik ve açık şiddetin biriktirdiği, bastırılan öfke ve ezilmişliğin bir sonucudur.

George Floyd’un polis tarafından öldürülmesiyle ortaya çıkan bu eşi görülmemiş ayağa kalkış, tam da egemen sınıfların apaçık umursamazlığı nedeniyle sadece ABD’de 100 binden fazla insanın virüs sonucu yaşamını yitirdiği küresel pandeminin ortasında gerçekleşmektedir. Tüm istatistikler, ölümlerin çok yüksek oranda Afro-Amerikalılar ve yoksul işçi sınıfının diğer kesimleri arasında gerçekleştiğini gösteriyor. Ekonomideki kilitlenme ve gerileme en yoksul toplulukları en zor durumda bıraktı. ABD’de iki aydan kısa bir süre içinde işsiz kalanların resmi rakamları 2,5 milyondan 30 milyona yükseldi ve bu artış sürmekte. Protestolara katılan birçok kişi, ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı çıkmak ve kökünü kazımak arzusuyla motive olurken, protestoların büyüklüğüne yol açan temel faktör, aslında Afro-Amerikalıların büyük bir kesimini oluşturduğu işçi sınıfına yönelik sınıf baskısıdır.

Ülke içinde bunlar yaşanırken, tüm dünyada egemen emperyalist güç olarak ABD emperyalizmini temsil eden Trump yönetiminin, Çin gibi rakip emperyalist güçlere karşı pozisyonunu kaybetmekten endişe ettiği görülüyor ve tehdit, boykot, şantaj ve yaptırımlarla gücünü sergilemeye ve “ev içindeki” sorunların üzerini dış ve yabancı güçleri suçlayarak gizlemeye devam ediyor. Sokaklardaki kitleler, tekelci kapitalist sınıfın gerçek karakteri olan bağnaz, ırkçı, savaş kışkırtıcısı ve gericiliğini açığa çıkartarak ABD’deki özgürlük, demokrasi, insan hakları, fırsatlar ülkesi iddialarını paramparça ediyor.

Afro-Amerikan halkın ABD emperyalizmine karşı mücadelesi kanlı ve uzun bir tarihe sahiptir. 1968’de Martin Luther King’in bir suikast sonucu katledilmesinin ardından Mao Zedung yoldaş “Emperyalizme karşı yeni bir fırtına” başlıklı bir dayanışma mesajı göndermişti. Mao Zedung bu devrimci mesajının bir bölümünde şunları ifade ediyordu:

“ABD’deki ırk ayrımcılığı, sömürgeci ve emperyalist sistemin bir ürünüdür. ABD’deki Siyah kitlelerle ABD egemen çevreleri arasındaki çelişki bir sınıf çelişkisidir. ABD’deki Siyah halk sadece ABD tekelci kapitalist sınıfın gerici yönetimini devirerek ve sömürgeci ve emperyalist sistemi yok ederek özgürleşebilir. ABD’deki Siyah kitlelerin ve beyaz emekçi kitlelerin ortak çıkarları ve mücadele etmek için ortak amaçları var. Bu nedenle, Afro-Amerikan mücadelesi, ABD’de giderek artan sayıda beyaz emekçi ve ilericiden sempati ve destek kazanıyor. ABD’deki Siyah halkın mücadelesi Amerikan işçi hareketiyle birleşmek zorundadır ve bu nihayetinde ABD tekelci kapitalist sınıfın suçlu yönetimini sona erdirecektir.” [https://www.marxists.org/reference/archive/mao/selected-works/volume-9/mswv9_80.htm]

Bu mesajın üzerinden geçen 52 yıl içinde birçok şey değişti. Bu değişimlerin arasında, 1976’da Çin’de kapitalizmin restorasyonu ve Çin’in emperyalist bir güç olarak dünya sahnesine çıkması ve birçok ülkedeki proleter devrim davasında yaşanan gerilemeler yer alıyor. Ancak tekelci kapitalizmin doğası ve karakteri ile emperyalizmin işçilere ve dünya ezilen halklarına yönelik sermayenin endemik krizinin ortasında artan şiddeti ise hiç değişmedi. Mao Zedung yoldaşın 1968 yılındaki bu dayanışma mesajının enternasyonal proletaryayı temsil eden ve ABD emperyalizmiyle tüm gericilere karşı işçi sınıfı ve dünya ezilen halklarını mücadeleye çağıran devrimci özü ve analizi bugün hala kendisini yenileyerek aciliyetini ve yankısını koruyor.

Bugün, işçiler ve ezilenler için ortak çıkarları ve ortak amaçların altını çizen kriz, artık ABD emperyalizmiyle sınırlı değildir; bu kriz, emperyalist sistemin doğasında bulunan tüm çelişkileri daha da yoğunlaştırarak bir girdaba çekti. Tüm dünyanın derinlemesine ekonomik ve politik krizin içine çekildiği ve tüm ülkelerin burjuvazilerinde bir iyileşmenin görülmediği 2007-8 finans krizinin ardından, işçi sınıfı ve ezilenlerin yaşamları için onlarca yıl süren yıkıma neden olan daha gerici ve sert “kemer sıkma” önlemleri uygulandı.

Bugün dünya hala COVİD-19 pandemisinin etkisi altındayken, ekonomiyi durdurmanın felce uğratan sonuçlarına tanıklık etmek üzereyiz. Dahası tüm emperyalist sistem daha önce eşi görülmemiş bir ekonomik, sosyal ve politik krize girecek, bu da işçi sınıfının ve tüm ezilenlerin çok geniş bir kesimine yıkım getirecektir.

Bu koşullar altında, ABD’deki ırk ayrımcılığına karşı ezilenlerin kitlesel ayağa kalkışı yaklaşmakta olan geleceğin açık bir işareti ve ufuktaki belirgin fırtınalarıdır. Kuşkusuz dünyanın her yerinde, egemen sınıflar, bu ayağa kalkışları bastırmak ve kontrol altına almak için tüm kaynaklarını kullanacaklardır. Kuşkusuz, bu amaçla sokağa çıkma yasakları ve izolasyon uygulamak için Coronavirüs ve pandeminin yayılması korkusunu da kullanacaklardır. Buna karşın, ABD’deki kitlesel protestoların da gösterdiği gibi, ezilen kitleler emperyalizmin yaşamları ve gelecekleri için herhangi bir doğal felaket ya da bulaşıcı salgından daha tehlikeli olduğunu bilerek emperyalizmin egemenliğini süpürüp atacaklardır.

Böylesi bir süreçte bize düşen görev sınıf mücadelesini güçlendirmek için bir araya gelmek, dayanışma ve proletarya enternasyonalizminin bayrağını yükseltmektir. Tüm emperyalist-kapitalist sisteme karşı işçi sınıfı ve ezilen halkların mücadelesinin devrimci fırtınasını karşılamak için çabalarımızı ve hazırlıklarımızı iki katına çıkaralım. Zincirlerimizden başka kaybedecek bir şeyimiz yok!

 

TKP-ML Enternasyonal Büro

13 Haziran 2020

Englısh: https://www.tkpml.com/tkp-ml-international-bureau-the-mass-protests-against-racism-in-the-us/