TKP/ML MK-SB’den 24 Nisan Açıklaması: “TÜRK, KÜRT VE ÇEŞİTLİ MİLLİYETLERDEN TÜRKİYE HALKINA!”

TÜRK, KÜRT VE ÇEŞİTLİ MİLLİYETLERDEN TÜRKİYE HALKINA

24 Nisan 2002’ye, Türkiye’de halkın, kurtuluş için yegane önderliğine kavuşmasının 30. yılına varmış bulunmaktayız. Bundan otuz yıl önce, işkencede “ser veren sır vermeyen yiğit önder” sanıyla şehit düşen komünist önder İbrahim KAYPAKKAYA yoldaşın önderliğinde dar bir grup tarafından kurulan Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist’in kurulduğu andan itibaren tüm çabası feodal ağa ve beylerin, kapitalist patron ve bürokratların faşist, şoven, emperyalizm uşağı, askeri iktidarına karşı savaşmak ve bunun yerine halk iktidarını geçirmek olmuştur. Bu çabasından hiçbir zaman ödün vermemiş ve halen Partimiz, tüm ısrar ve kararlılığıyla bu savaşı sürdürmektedir.

İbrahim yoldaşın her türden gericiliğe, şovenizme, inkarcılığa karşı yükselttiği bayrağın adı olan TKP/ML, Komünist Partinin yeniden kurulması, elli yıllık revizyonist egemenliğin, yılgınlığın sonu ve Türkiye halkının iktidar perspektifli Komünist Partisine kavuşmasıdır. İbrahim yoldaş Türkiye topraklarına sınıf savaşımının bilimini daha yetkin, daha donanmış bir güçle getirmiştir. O bu bilimi edinirken tüm bilincini, tüm zamanını dünyadaki gelişmelere, Türkiye’deki işçi-köylü mücadelelerine, Kürt isyanlarına, TC’nin yerli gericiler ve emperyalistlerce oluşturulmuş devletinin zorbalıklarına yöneltti. O’nun yüzü daima sınıf savaşımına dönüktü. Sınıf mücadelesine hiçbir zaman sırtını dönmedi. En önemli mesele de budur. Hangi sınıfın safında yer aldığımızı her pratikte yeniden değerlendirmeli ve değişen şartlara proletaryanın yanıtını zaman geçirmeden vermeliyiz. İbrahim bunu başarmış ve yok edilmeye çalışılan Marksist TKP geleneğini, Mustafa Suphi yoldaştan kalan büyük mirası Şefik Hüsnü’nün ve şürekasının, onun tüm hempalarının yarattığı büyük tahribatı yıkarak sahiplenmiş ve bu geleneğin devamını sağlamıştır. Bunu sağlayan şey İbrahim yoldaşın bilimselliğidir. İbrahim yoldaşın birincil ve belirleyici özelliği bilimselliğidir. Bu bilimsellik en büyük cesaretin de temelidir. Bu öyle büyük bir cesarettir ki Türkiye Devrimci Hareketinin bir bütün etkisinde kaldığı ve Türkiye toplumunun tüm yapısına etkide bulunmuş olan Kemalizm’e, Kürt ulusunun inkarına hiçbir ödün vermeden en net ve doğru yaklaşımla cepheden karşı çıkmayı ve pratik olarak bunları devrimin ana meseleleri haline getirmeyi korkusuzca başarmasına neden olmuştur. Bu bilimsellik önder yoldaşın Marksizm-Leninizm bilimini Başkan Mao’nun muazzam katkılarıyla kavramış olmasından ileri gelmektedir. Bilimin son durağı olarak Başkan Mao’nun katkılarını kavraması aynı zamanda önder yoldaşın Proletaryanın savaş stratejisini; Halk Savaşını benimsemesine ve daha da ilerleyerek Marksizm-Leninizm’i Marksizm-Leninizm-Maoizm olarak kavramasına da yol açmıştır. İbrahim yoldaşın TKP/ML’nin temellerine kattığı en değerli hazine budur. TKP/ML bu yüzden komünisttir ve Türkiye işçi sınıfının ve onun önderliğindeki demokratik halk devriminin, durmadan ilerleyerek sosyalizmin ve oradan da komünizme giden yolun yegane önderliğidir.

Otuz yılın ürettiklerini, yarattıklarını, deneyimini Partimiz düşüncelerinden, kararlılığından ödün vermeden, cesaretinden ve halka olan güveninden hiçbir şey kaybetmeden tüm coşkusuyla sahiplenmekte ve onurla savunmaktadır. Otuz yıl Partimizin tarihidir. Bu tarih cesaretin ve ödün vermezliğin tarihidir. Bu tarih Önderimiz İbrahim yoldaşın mirasının tarihidir. Bu tarih şehit düşen son Parti sekreterimiz Mehmet yoldaşın üzerinden yükselerek savaş bayrağını anti-komünist tüm unsurlara karşı dalgalandırdığı o görkemli tarihtir. Bu tarih bizim tarihimizdir. Bizi var eden, halka umut olmamıza neden olan şey bu tarihtir. Komünist Partinin tarihini geleceğin inşasındaki temel yapılardan biri olarak görüyoruz. Bu otuz yıl boyunca Partimiz zorlu zamanlar, yenilgiler, darbeler, iç parçalanmalar yaşamıştır. Egemen zorbalığa karşı mücadelede bunlar kaçınılmazdır. Ancak bunlar ne kadar kaçınılmazsa zorbalığa karşı zafer de o kadar kaçınılmazdır. Nihayetinde bu savaş halk ile bir avuç zorbanın, kan emicinin savaşıdır. Halk başka hiç bir güç tarafından alt edilebilir bir güç değildir. Bu savaşı mutlaka ama mutlaka halk kazanacaktır. Partimizin ısrarla ve kararlılıkla devrim için mücadele etmesinin, bundan yılmamasının, kazanılacağına kesinkes inanmasının nedeni işte bu inkara gelmez gerçekliktir. Tarih defalarca kanıtlamıştır ki ve biz tamamen biliyoruz ki Parti ve halk ile her şey ama her şey mümkündür. Tüm mesele bu iki gücün birleşmesidir ve Partimiz bunu başaracaktır, halk bunu sağlayacaktır. Sınıf savaşımının tarihi halkın devrimci bilinçle her defasında daha yüksek bir aşamada birleşmesinden ve yeni bir toplumsal sistemin gerçekleşmesinden ibarettir. Sınıf savaşımının ilk öğrettiği şey örgütlü halkın yenilmezliğidir. Bugünün efendileri, toprak ağaları, patronlar, bürokratlar, çalışmadan asalakça yaşayanlar her şeyleriyle örgütlüdür. Onların bir devleti, bu devletin güçlü bir ordusu ve bu devlet ile ordusunun arkasında dev tekeller, zalim devletler bulunmaktadır. Bizim bunlara karşı savaşabilmemizin ve bu savaşı kazanabilmemizin tek yolu örgütlenmektir. Bir anda ayağa kalkabilmeli, bir anda vurabilmeliyiz; ortak düşünüp en mükemmel kararları çıkarabilmeliyiz. Halk örgütlenmesi en görkemli örgütlenmedir. Halkın örgütlenmesinin tek yolu vardır; o da Parti örgütlenmesinin öncülüğüdür. Parti önderliği olmadığı sürece halk iktidar için örgütlenmeyi başaramaz. Halkın iktidar için örgütlenmesi iktidar perspektifli bir Parti ile mümkündür. Komünist Partisinin gerekliliği ve varlık nedeni budur. Komünist Partisi halkın bir araya gelmesinin yollarını, yöntemlerini ortaya koyar ve bunun gerçekleşmesi için çalışır.

Uzun yılların birikimiyle, yenilgilerin ve yengilerin, yüzlerce şehidin ve savaşçının öğrettikleriyle, halkımızın yüzlerce yıllık acısının ve öfkesinin bizlere yansıttıklarıyla haykırıyoruz: TKP/ML’nin kurulması burjuvaziye indirilmiş büyük bir darbe ve Türkiye proletaryasının büyük zaferidir. İbrahim KAYPAKKAYA’nın bu zaferinin nedeni O’nun halk gerçeğinin bilincine varmış bir komünist olmayı başarmasıdır.

Partimizin otuz yıllık mücadele boyunca tüm amacı, halkın kendi geleceğini kendisinin belirlemesini sağlamak olmuştur. Mevcut devletin hiçbir zaman rıza göstermeyeceği bu amaca ulaşmak için savaşmaktan, orduya karşı ordu olmaktan, silaha silahla yanıt vermekten, iktidarı zor yolu ile ele geçirmekten başka bir yol yoktur. Faşist iktidar halkı iktidardan uzak tutmak için hak arayışlarına, ezilmişliğe, adaletsizliğe, sömürüye karşı olan savaşlara tümden terörizm diyor. Yönetenler yarattıkları anarşiye, sefalete, açlığa karşı olanların terörist olduğunu iddia ediyor. Gerçeği görmek için yaşadıklarımıza bakalım. Nasıl yaşadığımıza ve yönetenlerin, bu yönetimden beslenen asalakların nasıl yaşadıklarına bakalım. Görülecek gerçek şudur: Bir tarafta sefaleti yaşayanlar diğer tarafta israf ile yozluğu sınırsızca yaşayanlar. Gerçek bu değil midir? Bunu kim inkar edebilir? Bunu sağlayan, buna izin veren kimdir? Elbette ki yönetenlerden başkaları değil. Bu, ezen ve ezilen sınıfların tarihsel karşıtlığıdır. Tarihte sınıfların ortaya çıkmasından bu yana yaşanan şey bu rezilliktir. İnsanın insanlaştıkça yok ettiği şey budur. Kölelik, serflik yenilmiştir. Ama rezillik bitmiş değildir. İşçi sınıfı yaşanan son rezilliği de ortadan kaldırmak için ayağa kalkacak ve ücretli kölelik, asalaklık, sefalet ve sınırsız israf ve yozluk tarihin çöplüğüne atılacaktır.

Son yıllar daha da açığa çıkarmıştır ki, bu ülkeyi yönetenler halk için değil kapitalist-emperyalist dünyanın efendilerine uşaklık için iktidarı ellerinde bulunduruyorlar. Yönetenlerin halkın taleplerine, sorunlarına karşı hiçbir olumlu yaklaşımı yoktur. Bir avuç ağa ve patron için halk sadece sırtından para kazanılacak bir yığından ibaret. Bugün onlar halkı böyle gördüklerini artık saklamıyor, açıktan bunun yaygarasını yapıyorlar. Özelleştirmelerle, tarımda sınırlı üretimle, alınan borçlarla bağımlılığı artırarak halkın üreterek geçinmesini de engelleyip her şeyi birer leşten ibaret efendilerinin kursağına atıyorlar. Bu eski yıllardaki canavarlara adanan kurban törenlerinden hiç farklı değil. Farklı olan şey tek tek adaklar adanmıyor şimdi, bir bütün toplum adanıyor canavarlara… Mevcut düzen bitmiştir, halka vereceği yalnızca yoksulluk, işsizlik, karanlık, geleceksiz, zindana dönmüş bir yaşamdır. Buna rağmen bu bitmiş düzen kendi kendine yok olmayacaktır. Derinleşen bunalımına ve çürümüş karakterine karşın, kapitalist-emperyalist sistem sürekliliğini sağlamanın, kendisini yeniden üretmenin, geliştirmenin dinamiklerine sahiptir. Faşist patron-ağa devleti buhran dönemlerini atlatabilmek için emekçilere yönelik azgın bir sömürü ve şiddetten öte bir anlam taşımayan aynı, değişmez sömürü politikalarını uyguluyor. Yıllardır yeni türden bir politikaya rastladık mı? Her seferinde aynı şeyleri vaat edip aynı zulmü ve sömürüyü dayatmadılar mı? 80’lerden itibaren kaynak sıkıntısı çeken, ülkelerinde ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadar geniş bir hareket alanını bulamayan emperyalist tekellerin yarı-sömürgelere yönelmesi ve buralarda sömürü önündeki tüm engellerin kaldırılmasını sağlayarak krize katlanmaya çalışıyorlar. IMF ve Dünya Bankası gibi kurumlar aracılığıyla süreklileştirilen ‘dışa dönük büyüme modeli” yarı-sömürge ülkelerde gümrüklerde korumacı önlemlerin kaldırılması, sübvansiyonların kaldırılması, KİT’lerin özelleştirilmesi, sosyal hakların kısıtlanması, örgütsüzleştirme vb. gibi politikalar oluştururken aynı zamanda gelişen veya gelişecek toplumsal muhalefete karşı dizginsiz bir terör politikasında somutlanıyor. Bu tüm dünyada ekonomik ve politik alanda bütün ezilenlere yönelik bütünlüklü, kapsamlı bir saldırıdır.

İşçiler, emekçiler!
Faşist patron-ağa devleti bugün sizlere “böyle bir dünyayı yaşamak ve yaşatmak zorundasınız” diyor.Bu dünyadan mutluluk duyan onlar, refah içinde yaşayanlar onlar sizlere ise sefil bir yaşamdan başka hiçbir şey düşmüyor. Bugün kavgaya atılmanın TKP/ML saflarında örgütlenmenin ve savaşmanın zamanıdır. Sömürüye, zulme, yoksulluğa, haksızlığa, işsizliğe, örgütsüzlüğe karşı gelmenin, hesap sormanın tek bir yolu vardır; Devrim yapmak…30 yıldır yılmadan, korkusuzca savaş yürüten, halkın çıkarlarını mücadelesinin merkezine koyan TKP/ML’nin saflarına katılarak, TKP/ML önderliğinde halkımızın kızıl ordusu TİKKO’nun sürdürdüğü gerilla savaşına katılmak ve savaşmak ve bu düzeni yerle bir ederek Halk Demokrasisi’ni, sosyalizm ve insanlığın altın çağı komünizme varmak! Bunun dışında bir kurtuluş yolu yok. Geleceğe ne bırakacağımızı önemseyelim. Geleceğe korkaklık, boyun eğmişlik mi bırakacağız, yoksa, örgütlü, savaşçı bir kimlik ve kurtuluş mücadelesi mi bırakacağız? Unutmamak gerekir ki örgütsüz halk ezilmeye, sömürülmeye, katledilmeye, hor görülmeye mahkumdur. Bugüne kadar mahkum olduğumuz da bu değil midir? Ancak doğru ve bilimsel bir programa sahip olan ve gücünü işçi sınıfından alan TKP/ML önderliğinde sömürü ve zulme son verilebilir, kalıcı zaferler kazanılabilir.

Faşist TC devleti bir bütün devrimci hareketi ve özel olarak da partimiz TKP/ML’yi halktan koparmak için azgın işkenceler, katliamlar düzenlemiştir ve düzenlemektedir. Önder İbrahim yoldaşın aylar süren işkencelerle öldürülmesinden önce aynı devlet komünist önder Mustafa Suphi ve 14 yoldaşını da Karadeniz’de boğdurarak şehit etmişti. Ancak mücadele sona ermedi; insanlık onuru diz çökmedi; köle olmaktansa, zulme boyun eğmektense “bir avuç kan emici, emperyalizm uşağı komprador patron-ağadan hesap sorma mücadelesinde her türlü bedeli onurla karşılamak halkın çıkarlarına uygun olan tek yoldur” dendi ve yola aynı inanç ve cesaretle devam edildi. Bir bütün tarihin bize öğrettiği en önemli şey savaşan örgütlü halkın mutlaka ama mutlaka kazandığı ve kazanacağıdır. Örgütsüz, boyun eğmiş halk her gün daha fazla yoksullaşmış, daha fazla zulüm görmüştür. Ama hiçbir halk sonuna kadar susmamıştır; tarihteki her halk bir gün mutlaka ayaklanmıştır. Öyleyse partimiz TKP/ML saflarında örgütlenmek ve onun önderliği altında savaşmak, zulme ve sömürüye son vermek, halk iktidarını kurmak, sadece halkın emeğinin ürünü olan tüm zenginliklere ve kurumlara sahip olmak, özgür bir yaşamın önünü açmak için tutmamız gereken tek yoldur.

Partimiz tüm militanları ile tüm örgütlülükleriyle sınıf savaşını bulunduğumuz her alanda yükseltecektir. Partimiz önündeki tüm engelleri kavrayacak ve aşacak güce sahiptir. Partimizin tüm komiteleri kitlelerle sıkı ve güçlü ilişkiler kurmanın ve geliştirmenin çabasını sürdürmeye devam edecekler. Çünkü biliyoruz ki, kitlelere rağmen ilerleme olmaz. Biliyoruz ki devrim teorisinin maddi bir güç haline dönüşmesi ancak ve ancak halk kitleleriyle mümkündür. Partimiz halkla bütünleşmemiş bir partinin zafer kazamayacağını kavramıştır. Çünkü partimiz öncüsünün etrafında kenetlenmemiş, öncüsüne sahip çıkmayan bir halkın her türden düşkünlüğe, zulme, sömürüye, acıya mahkum olduğunu bilince çıkarmıştır. Tüm bunlardan ötürüdür ki ‘halkın içinde olmak ve halkın inisiyatifinin önünü açmak’ partimiz TKP/ML’nin bilinçle, ısrarla ve coşkuyla baş vuracağı, yaratacakları benzersiz bir yöntemdir. Sınıf bilincini Parti bilincine vardıran, Parti bilincini önderlik bilinci ile gerçekleştiren, önderliği kitlelerin devrimci inisiyatifi önündeki bentleri yıkmak olarak kavrayan bir çizginin savunucuları olarak 24 Nisan gününü, bu günün ürünü olan öncünün yükselişini ve ona can veren önder İbrahim yoldaş şahsında Marksizm-Leninizm-Maoizm’in tüm ustalarını coşkuyla selamlıyoruz.

Türkiye İşçi sınıfı ve ezilen tüm emekçiler;
Partimiz her türlü saldırıya rağmen ayakta ve mücadele her zamanki gibi büyük bedellerle yürütülmeye devam etmektedir. Hiçbir şey bizi halka zulmedenlerle savaşmaktan alıkoymayacaktır. Dünya emperyalist devletlerin oyuncağı olmaktan kurtarılacaktır. Parti ve kitleler bu güce sahiptir. Tüm Türkiyeli işçi ve emekçileri Parti saflarında geleceğin inşasına katılmaya çağırıyoruz. Tüm işçi ve emekçileri yıkan ve inşa eden o eşsiz savaşa; Halk Savaşına katılmaya çağırıyoruz. Tüm işçi ve emekçileri özelleştirmelerle gerçekleşen örgütsüzleşmeye, işsizliğe, yoksulluğa, paralı ve kalitesiz eğitime, hastanesizliğe, doktorsuzluğa ve ilaçsızlığa karşı durmaya, fabrikada, köyde, mahallede, okulda faşist devlete karşı mücadeleye çağırıyoruz. Tüm örgütlülüklerimiz bunun için çalışacak, bunun yolunu açacaktır.

Zulme uğramış, aldatılmış Kürt ulusu;
“Yeni dünya düzeni” ile birlikte ulusal kurtuluş mücadelelerinin bittiği, bu mücadelelerin başarı şansının kalmadığı ilan edildi. Bu yalandır. Buna inananların halkın gerçek kurtuluşuna hiçbir güvenlerinin olmadığı bilinmelidir. Emperyalizmin ezilen ulusların önüne koyduğu hiçbir engel yıkılmaz değildir. Partimiz Kürt ulusunun “kendi kaderini tayin etme hakkı” hususunda hiçbir aldatmacaya kanılmaması konusunda Kürt ulusunun ezilen, hor görülen halkını uyarmayı görev kabul eder. Kürt ulusu “kendi kaderini tayin etme hakkı”nı sonuna kadar savunmalı ve bunun önündeki hiçbir engele ama hiçbir engele boyun eğmemelidir. Faşist, şoven Türk devletinin Kürt ulusunun özgürlüğüne, kendiliğinden hiçbir şekilde izin vermeyeceği kesindir. Kürt ulusunun tarihi bunu defalarca göstermiştir. Ezilenler yalnızca kendi güçlerine inanmalıdırlar. Partimiz TKP/ML gerçek kurtuluşun Demokratik Halk Devriminde olduğunu ilan eder. Partimiz Kürt ulusunun “kendi kaderini tayin etme hakkı”nı şartsız kabul eder. Buna engel olanlarla sonuna kadar savaşmayı görevi kabul eder. Kürt halkı gerçek kurtuluş yolunu görmeli ve bu yola katılmalıdır. Gerçek kurtuluş ulusal değil sınıfsaldır. Ancak işçi sınıfının bilimsel ideolojik-politik hattı ile gerçek kurtuluşa ulaşılacaktır. Partimiz bu yolun önderliğidir. Kürt ulusu kurtuluş için isyan etme hakkını bir daha kullanmamak üzere kalbine gömmeyecektir. Kürt ulusu isyan etme deneyimine sahiptir. Bu isyanın haklılığı Partimiz açısından nettir. Partimiz bu isyanın gerçek kurtuluşa yönelmesi için elinden geleni yapacaktır.

İbrahim yoldaşın kızıl güzergahı kurtuluşun yoludur. Parti bu yolun öncüsüdür. Bu yolda yürüyecek olan halktır. Tüm örgütlülüklerimiz İbrahim’den Mehmet’e sınıf bilincini, Parti bilincini ve önderlik bilincini halkın makus talihini değiştirmek üzere öğrenecek ve öğretecektir. İbrahim yoldaşın gözleri, Mehmet yoldaşın elleriyle çalışacağız. Faşist iktidarın zulmüne halkın haklı öfkesi ile karşı duracağız. Otuz yılın tüm tecrübesiyle devrim için, halkın iktidarı için savaşmaya devam edeceğiz.

-ŞAN OLSUN PARTİMİZİN 30. KURULUŞ YILDÖNÜMÜ!
-YAŞASIN PARTİMİZ TKP/ML
-PARTİ VE KİTLELERLE HERŞEY MÜMKÜNDÜR!
-FAŞİZM YOKSULLUK VE CEHALETTİR, PARTİ KURTULUŞTUR!
-FAŞİZME KARŞI KOMÜNİST PARTİSİNE DESTEK VER!
-KURTULUŞ İÇİN DEVRİM, DEVRİM İÇİN PARTİ!
-YOKSULLUĞU, ZULMÜ YENMEK İÇİN PARTİ İLEÖRGÜTLEN!
-TÜM ZENGİNLİĞİ YARATANLAR ONLARA SAHİP DE OLMALIDIR!
-ULUSLARIN TAM HAK EŞİTLİĞİ İÇİN HALK SAVAŞINA KATIL!
-AĞA-PATRON DEVLETİNİ YIKACAĞIZ HALK İKTİDARI KURACAĞIZ!
-YAŞASIN PROLETARYA ENTERNASYONALİZMİ!
-YAŞASIN HALK SAVAŞI!
-YAŞASIN MARKSİZM-LENİNİZM-MAOİZM!
-YAŞASIN PARTİMİZ TKP/ML VE ÖNDERLİĞİNDEKİ TİKKO, TMLGB!
Nisan 2002
TKP/ML MK-SB