Ahmet Laço

Ahmet Laço

Ölümsüzleştiği tarih: 13 Nisan 2004

1964 Ovacık Çemberlitaş köyü doğumlu Ahmet Laço yoldaş, 13 Nisan 2004 tarihinde Dersim Çiçekli, Rabat köyü civarında devletin kolluk güçleri ile TKP-ML TİKKO gerillaları arasında çıkan çatışmada Sevda Yıldız yoldaş ile birlikte ölümsüzleşti.

Ahmet Laço yoldaş, Eylül 2003 tarihinden itibaren Partimiz saflarında örgütlenmiştir. Daha önce bir başka devrimci örgüt saflarında örgütlü olan ve devrimci mücadele yürüten Ahmet Laço yoldaş, Nisan 2004’te bir grup yoldaşı ile partimize yönelik kaleme aldıkları yazıda; “Bu süreçle birlikte, bizler de devrimci sorumluluk ve duyarlılığımız gereği, tasfiye edilen PÜ’lerle ve partinin diğer kanadı olarak gördüğümüz, TKP-ML ile temasa geçtik. TKP-ML’nin de olumlu yaklaşımlarını dikkate alarak, halkın, devrimin çıkarları gereği, ayrı kalmanın artık gelinen aşamada doğru olmadığı sonucuna vardık. Bu vesile ile bundan böyle, TKP-ML saflarında birer dava neferi olarak savaşmaya hazır olduğumuzu kamuoyuna ilan ediyoruz” ifadelerini kullanarak partimiz saflarında örgütlenmiştir.

Parti ismi Rıza olan Ahmet Laço yoldaş ölümsüzleştiğinde TKP-ML Militanı, TİKKO Savaşçısıydı.

 

*****

Rıza ve Barbara yoldaşlar anısına: Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!

TKP(ML)’nin 1. Kongresi’nde alınan kararlarda görüş ayrılığına düşerek bağlarınızı koparmıştınız. Partiyle ilişki kurma girişimleriniz olduğunu duymuştum. Bu Dersim’deki taraftarlarımız tarafından sürekli dillendiriliyordu. Bir görevlendirme ile sizinle randevulaşıyoruz. Özellikle Rıza’nın adını gittiğim yerlerde sıkça duyuyorum. Ve gün gelip çatıyor. Beni sizinle görüştürecek yoldaşla köyden çıkıyoruz ve beni tatlı bir heyecan alıyor. Buluşma yerine geldiğimizde yoldaş başlıyor anlaştığınız şekilde ıslık çalmaya. Birkaç dakika sağa sola bakarak nereden çıkacaklar diye bekliyoruz. Birden M 16’yla karşımızda bitiveriyorsun. Sarılıp kucaklaştıktan sonra başlıyoruz konuşmaya.

Bizden ilk talebin hemen partiyle ilişki kurmak oluyor. En büyük korkunun örgütsüz bir şekilde şehit düşmek olduğunu söylüyorsun. Hatta Karadeniz’de faaliyet yürüttüğün için görüşme talebin kabul edilirse Karadeniz’e gidebileceğinizi de ekliyorsun.

Bu kısa görüşmenin ardından akşam köyde randevulaşarak ayrılıyoruz. Akşam köye gelirken köydeki genç kadınların köy çıkışındaki sohbetine denk geliyorsunuz. Siz onları görüyorsunuz ama onlar sizi görmüyor. Sohbetin bitmesini bekliyorsunuz ama bir türlü bitmiyor. Bir ara gençlerden biri hadi gidip çay içelim deyince daha fazla dayanamayıp “benim de canım çay çekti” diyerek karşılarına çıkıyorsunuz. Gençler şaşırsa da sizi iyi tanıdıklarından ses çıkarmadan köye geliyorsunuz. Tesadüfen karşılaşmışız gibi davranmaya çalışıyoruz. Yemek yedikten sonra mutfağa geçip sohbetimize kaldığımız yerden devam ediyoruz. Partiyle bağlantı kurmandan dolayı mutluluğun yüzünden okunuyor.

Kısa bir süre sonra partiyle görüşmeye başladığınız, özeleştiri vererek, koşulsuz partiye katıldığınız haberleri yayılıyor bölgede. Hem de öylesi bir süreçte partiye katıldınız ki, dünyada ve ülkede tasfiye rüzgarlarının estirildiği, sınıf mücadelesinden kaçışların teorileştirilmeye çalışıldığı, yılgınlığın bayraklaştırıldığı bir süreçte. Kaçkınlığın değil örgütlülüğün, yılgınlığın değil ısrarla yürümenin, ayrılığın değil birliğin büyütülmesi gerektiğini dosta düşmana bir kez daha hatırlattınız. Bu kadar ısrarlı ve samimi davranmanızın altında sınıf mücadelesine olan inancınız, halka olan sevginiz ve partiye olan güveniniz yatmaktaydı. Seçeneklerin fazlaca olduğu bir yerde gerilla yaşamını seçmek, ısrarla sürdürmek, zor süreçlerde yalpalamamak çelikten bir iradeye sahip olmayı gerektirir. Siz bunu söylemde değil pratiğinizde gösterdiniz.

Parti adına faaliyet yürüttüğünüz duyulmaya başlanınca bu sempatizanlar üzerinde büyük bir moral motivasyon yaratırken sizinle birlikte parti faaliyetinin Dersim’de tekrar başlatılması uzun zamandır sempatizanlar üzerindeki pasın silinip atılmasına neden oluyor. Daha bir sıkı sarılıyorlar faaliyetlere…

Ve bu süreçte barınağa giriyorsunuz. Ama önünüzde bir sürü görev var. Bunun bilincindeydiniz. Uzun sayılabilecek bir aradan sonra parti faaliyeti Dersim’de tekrar başlıyordu. Bunun alt zeminini hazırlamak, geliştirmek, kendinizdeki değişimleri tabana anlatmak ve partiyle görüşmelerinizi hızlandırmak için barınaktan erken çıkmıştınız. Barınaktan çıktığınızı Dersim’de herkes duymuştu. Bölgede DHKPC, TKP-ML faaliyetlerinin başladığı düşman tarafından da duyulmuştu. Bu örgütlerin bölgeye tamamen yerleşmemeleri gerekmekteydi onlar için. Zaten bahar operasyonları geniş bir şekilde yapılırdı. Düşmanın çok yoğun olduğunu bildiğiniz halde faaliyetlerinize hız kazandırarak devam ediyordunuz.

İşte böylesi bir süreçte 13 Nisan gecesi Çiçekli Nahiyesi kırsalında düşürüldüğünüz hain bir pusu sonucu şehit düştünüz. Haberi alır almaz hemen Dersim’e geldik. Hazırlık yapmamıza hiç zaman yoktu. Düşmanın Barbara’nın ailesini sıkıştırarak cenazeyi defnettirdiğini öğreniyoruz. Cenazen Dersim merkezdeki Cemevinde. Devrimci dostların da orada hazır durumda. Bazıları senin TKP-ML’ye geçtiğinden haberi yok. MKP sempatizanları da dahil devrimci dostların sizi devrim şehidi olarak gördüklerini, sahiplendiklerini belirtirlerken sizin TKP-ML şehidi olduğunu belirterek bu şekilde sahiplenilmeniz gerektiğini belirtiyoruz. Şehit düştüğünüz haberi çok fazla duyulmamış. Duyanların bazıları senin cenazene katılmak için merkeze, bazıları da Barbara’nın cenazesine katılmak için Yerindek köyüne gitmişlerdi. Burada işlemler bittikten sonra arabalarla Pozvenk köyüne doğru yola çıkıyoruz. Tornova Karakolu sorun çıkarmaya çalışsa da cenazeni omuzlara alarak “Gerillalar ölmez yaşasın halk savaşı”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür” vb. sloganlarla yaklaşık 6 km. yolu çamur, su demeden yürüyoruz. Mezar başında senin çok sevdiğin Vartinik şiirini okuyoruz. Naaşına kırmızı bez sararak yine sloganlarla uğurlarken bizlere bıraktığınız kavga mirasını daha yukarılara taşıyacağımıza and içerek ayrılıyoruz oradan.

Ve sözümüzü tutuyoruz. Ardıllarınız bıraktığınız bayrağı devralarak daha yukarı taşımaya başlıyorlar. Gittiğiniz evlere selamınızı götürüyor, faaliyetlerinize kaldığınız yerden devam ediyorlar. Sizin kanınızla suladığınız toprakları Muharrem’ce, Aşkın’ca, Cafer’ce kızıla boyuyoruz bu kez. Ve biliyoruz ki bitmedi/bitmeyecek bu kavga. Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek.

Bir yoldaşınız