“Newroz ateşini Adalet-Eşitlik-Özgürlük için tutuşturalım!”
2020 Newroz’una sayılı günler kala TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi’nden Orhan Ünal ile Proletarya Partisi’nin gerçekleştirdiği 1. Kongresinde ana şiarlarından biri olan Ortadoğululaşma ve yaklaşan Newroz gündemi ile ilgili konuştuk.
– Merhaba, öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
-Merhaba adım Orhan Ünal, beş yıldır bölgedeyim.
– Komite olarak bize kısaca Ortadoğu ve ülkemiz özgülünde güncel duruma dair neler söylemek istersiniz?
– Emperyalizmin tüm dünyada dizginsiz devam eden saldırganlığına karşı dünyada ve özelde de Ortadoğu topraklarında ezilen halkların mücadelesi devam ediyor.
Emperyalistler arası çelişki ve çatışmalar, üstünlük hamleleri, hegemonya eğilimleri hızından bir şey kaybetmeden sürüyor. Ancak yıkıcı, imha ve yok edici silahlara, teknik-teknolojik üstünlüğe karşın Ortadoğu coğrafyasındaki halk isyanları da devam ediyor. Ortadoğu halkları ne işgal ve ilhakları ne göçmenlik dayatmasını ne de işsizlik ve açlığı kabul ederek direnişini örgütlemeye, büyütmeye çalışıyor, dünya halklarının sahiplenme ve desteğini kazanarak kaderi hakkında sözünü söylemeye çalışıyor.
TC, Ortadoğu’daki işgal saldırısı ile bir yandan iç politikada yaşadığı tıkanmışlığa çözüm bulmaya çalışıyor. Diğer yandan yaşanan işgal sonucu yurdunu-evini terk etmek zorunda kalan mültecileri şantaj olarak kullanarak emperyalistlerle pazarlıklar yapıyor.
Faşist TC devleti ne Ortadoğu’daki işgal saldırısıyla ne de mülteciler politikasıyla yaşanan derin krizine çare bulabilmekte. Aksine var olan, yaşanan sorunlara her geçen gün bir yenisini daha eklenerek çıkmazını derinleştirmektedir.
AKP-MHP faşist yönetimi hemen her sorunda olduğu gibi mülteciler meselesinde de Türk şovenizmini kışkırtmakta, diğer mazlum halklara olduğu gibi Arap halkına da baskı uygulayarak Türkleştirme politikasının parçası haline getirmeye, halklar arası düşmanlığın zeminini güçlendirmeye çalışmaktadır.
“Ortadoğulaşmak çelişki ve çatışmaların içinde, doğru mevzilenmektir!”
– Partiniz kamuoyuna duyurduğu 1. Kongresinde yeni yönelimlerini de açıkladı. Bunlardan biri de “Ortadoğululaşmak”. Ortadoğululaşmaktan ne anlamalıyız?
– Partimizin bütün tespit ve değerlendirmeleri gerçekliğe, somut yaşananlara, çözümü acil beklenen sorunlara dokunma iddiası ve kararlılığındadır. Emperyalizme-feodalizme-komprador kapitalizme her türden gericiliğe karşı demokratik halk devrimini gerçekleştirme mücadelesinde daha somut mevzilenmektir. Dolayısıyla “Ortadoğululaşma” tespiti de bu amaca hizmeti içeren niteliktedir.
Ortadoğululaşmaktan anlaşılan demokratik halk devrimini örgütlemenin olanaklarını daha güçlü yaratmaktır. Emperyalizmle ezilen bölge halkları arasında çelişki ve çatışmalar her geçen gün daha derinleşmekte ve daha geniş bir coğrafyaya yayılmaktadır. Emperyalizm destekli faşist TC devleti ve onun yayılmacı ve hegemonyacı işgalci ordusu sadece Türkiye’de çeşitli milliyetlerden emekçi halkın düşmanı ve hedefi durumunda değildir. Ortadoğu halklarının da açıktan hedefi ve düşmanı durumundadırlar.
Suriye-Irak-İran-Libya halklarının özgürlük ve kurtuluşu, faşist TC devletinin yıkılmasına bağlıdır. Türkiye topraklarında diktatoryal faşist bir devlet varlığını sürdürdükçe Suriye, Irak diğer bölge halklarının özgürlük ve kurtuluşu asla gerçek ve somut olmayacaktır. Suriye’de, Rojava’da yaşanan son 8 yıllık gelişmeler çok açık bir şekilde gösterdi ki; Suriye halklarının özgürlük ve kurtuluşu Türkiye’de gerçekleşecek demokratik halk devrimiyle yakından alakalıdır. Suriye-Kuzey Doğu Suriye (Rojava) topraklarında işgalci ilhakçı faşist TC devletine vurulan her darbe her iki ülke halklarının özgürlük ve kurtuluşuna dolaysız hizmet edecektir.
Ortadoğu’daki gelişmelere bakalım; Dünden çok daha fazla halkların sorunları ve kurtuluş mücadeleleri birbirine geçmiştir. Daha fazla ortaklaşmış, kaderleri iç içe geçmiştir. Türkiye’de birkaç milyonla ifade edilen göçmen olarak yaşayan Suriye emekçi halkının özgürlük ve kurtuluşu hem Türkiye’de hem de Suriye’de gerçekleşecek olan devrimlere bağlıdır.
Dolayısıyla Ortadoğululaşmaktan anlaşılan demokratik halk devriminin ortak örgütlenme mücadele ve olanaklarının yaratılmasıdır.
Ortadoğululaşma kararı somuttur, gerçekçidir, günceldir ve silahlıdır. Emperyalizm ve bölge gericiliği hakkında daha derin, daha somut bilgilenme, gerçekçi analizler yapma olanaklarını elde etmektir. Bölge halklarını anlama, tanıma, ortak mücadele fikir ve pratiklerinin olanaklarını yaratmaktır. Elde edilen her bilgi ve değerlendirmeyi her olanağı, her fırsatı ülke ve bölge devrimlerinin hizmetine sunmak ve örgütlenmenin yolunu açmaktır. Uzaktan-dışarıdan bakmaktan, genel geçer yüzeysel bilgi ve değerlendirmelerle politika yapmaktan kurtulmaktır. Çelişki ve çatışmaların içinde-merkezinde doğru mevzilenmektir.
Emperyalizm destekli TC devletinin İttihatçı, yayılmacı ve soykırımcı politikalarına karşı Ortadoğu’da işgal ve ilhak ettiği topraklarda faşist TC devletine karşı bölge halklarıyla birlikte savaşmaktır. Demokratik halk devrimi ve enternasyonalizm bayrağını daha yükseklere çekip dalgalandırmaktır. Bu bölgede dünyanın sayısız ülkelerinden gelen farklı anlayış ve eğilim sahibi enternasyonalist devrimcilerle birlikte ortak mücadele fikrini, pratiğini, hissiyatını örgütlemektir.
Ortadoğululaşmak bölgenin mazlum halklarıyla birleşmek, bütünleşmek, aynı safta emperyalizme ve faşist TC devletine karşı ortak mevzilerde kararlıca savaşmaktır. TC devletinin sonlanmayan yayılmacı ve hegemonyacı Ortadoğu politikalarına karşı somut ve silahlı tutum almaktır. Mevzilenerek açıktan silahlı bir direniş sergilemektir. İttihatçılıktan ve Kemalizm’den musdarip her türden sosyal şoven anlayış ve yapılar, emperyalizme ve faşizme sözde çok keskin “sol” ve fakat boş sloganlarla soyut bir tutum alıyor. Sosyal şovenler sözde emperyalizme karşıdırlar. Proleter devrimciler pratikte, somutta silahlı savaşım içinde karşıt duruş içindedirler.
Ortadoğululaşmak demokratik halk devrimini güncellik ve somutluk içinde silahla örgütlemenin olanaklarını yaratmaktır.
“Gerçek yanınızdan geçip gitmekle kalmaz, geçerken sınıf mücadelesinin en ağır tokadını da atar!”
– Kongre kararlarında bu şiarların yanısıra yeni tespitler de var. Örneğin Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı (UKKTH) ifadesinin yanında Ulusların Özgürce Ayrılma Hakkı ya da Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi gibi. Özellikle bu iki başlıkta neler söylemek istersiniz? Partiniz açısından bu yeni belirlemelerin mücadeleye nasıl bir katkı sunmasını hedefliyorsunuz?
– Tek tek belirlemelerden değil bir bütün olarak yönelimden yola çıkmak gerekiyor esasta. Zira bu belirlemeler, yönelimin sonuçlarıdır. Nedir yönelimimiz? Devrimcilikten öte devrim yapmaya kilitlenmiş, politikalarını bunun için üreten, emekçi kitlelerle bu doğrultuda ilişkilenen, gerçekçi bir zeminde durmaktır. Nedir yönelimimiz? Devrimin yolunun yerelleştirilmesi, özgünleştirilmesi ve yukarıda da genişçe vurguladığımız gibi Ortadoğululaşmasıdır. Dolayısıyla bahsettiğiniz belirlemeler de bu doğrultuda yapılmıştır. Bunun altını özel olarak çizmek gerekir.
Buradan devam edersek; devrimci olmanın temel kıstasıdır, somut koşulların somut tahlili. Yani hiçbir devrimci kişi ya da parti-örgüt somut koşulların yani gerçeğin üzerinden atlayarak amacına ulaşamaz. Siz gerçeklere gözünüzü kapatıp “-mış gibi”, onlar yokmuş gibi yapmaya çalışabilirsiniz ancak o gerçek yanınızdan geçip gitmekle kalmaz, geçerken sınıf mücadelesinin en ağır tokadını da atar size. Yani biz bu belirlemeleri yaparken olağanüstü bir şey yapmadık aslında. Var olan koşulları, gerçeğe en uygun haliyle, elimizden geldiği kadar elbette, doğru bir şekilde okumaya çalıştık.
Şimdi buradan ne bekliyoruz, aslında biz gerçeklerden bir şey bekleyemeyiz, gerçekler bizden bir şeyler bekler, yani pratiğe uygulanmak ister. Yani yönelime uygun hareket etmemizi bekler. Biz UKKTH dediğimizde yanlış bir şey söylüyor değildik. Hala da bu formülasyonu terk etmiş de değiliz. Bunun yanında, kavramı daha açık ve net hale getirdik. Bir ulusun kendi kaderini tayin hakkı demek, tam da zaten özgürce ayrılma hakkı demektir. Bu konudaki kafa karışıklıklarına ustalarımız Lenin de, Stalin de ve en nihayetinde ulusal meselede bu topraklarda en ileri noktada duran Kaypakkaya yoldaş da net açıklamalar getirmiştir. Çünkü UKKTH deyince, bunun kayıtsız şartsız savunulması gerekiyor ve evet tam adıyla, açılımıyla savunmak gerekiyor. Bu nedir? Ezilen, devlet kurma hakkı elinden alınan vs. ulusun ayrılıp ayrı devletini kurma hakkıdır.
Bugün, eleştirilerimiz, ideolojik mücadelemiz söz konusuysa da PKK’nin mücadelesi de Kürt ulusunun kendi kaderini tayin etme yani özgürleşme mücadelesidir.
Bu iki belirlemenin paralel olma durumu önemlidir. Yani iki belirleme birbirinden kopartılamaz. Siz teorik olarak ulusal mücadeleler konusunda kitap yazabilirsiniz, çok güzel polemikler yürütürsünüz, dünyanın herhangi bir yerindeki ulusal mücadeleleri selamlar, devrimciliklerine selam durursunuz ama yanıbaşınızda on yıllardır can bedeli bir mücadele yürüten Kürt ulusuna gelince “akıl veren”, yol gösteren”, “ama” ile başlayan cümleler duymaya başlarsınız. İşte bu yüzden bu iki belirlemeyi önemsiyoruz.
Bunun devamı ne diye sorarsanız hem Kürt ulusal sorunuyla hem Kürt Özgürlük Hareketi’yle daha fazla hemhal olmak, meseleye Kaypakkaya’nın hassasiyetiyle ve yol göstericiliğinde yaklaşmak diyebiliriz. Tabii ki sadece belirleme yaparak değil, yönelimde pratikte de ısrarcı olursak bunları yapabileceğiz.
Ayrıca tamamlanması konusunda geç kaldığımız bir görevin sonlandırılması anlamında partimizin tüzüğü güncellenmiş ve de Parti Programımız hazırlanmıştır. Bunlar da yukarda söylediklerimizle benzer şekilde tek başlarına bir anlam ifade etmezler. Yönelimimizin sonuçlarıdırlar.
Partimiz 1. Kongresinde “Değişim için ‘an’a müdahale etmek” şiarı ile gerek dünyada gerekse de ülkemizde yaşanan gelişmelere yön veren temel çelişkileri, bu çelişkilerin kendini ortaya koyuş biçimlerini, yansımalarını analiz etmiş ve buradan hareketle önüne bir yönelim koymuştur. Elbette bu adımı geliştirmek, ileriye taşımak ve derinleştirmek bütünün görevidir.
– Direnişin coğrafyasında 21 Mart’ı karşılıyorsunuz. Sizce bu seneki Newroz’un özgünlüğü nedir?
– Kürdistan coğrafyası binlerce yıldır bütün savaş, imha, inkar, kıyım ve yerinden etmelere rağmen bereketli toprakları sayesinde halklara, inançlara ve kültürlere ev sahipliği yapmış kadim topraklardır. Elbette bu kadim toprakların bir tarafında zulüm ve kıyımlar öbür tarafında zulme karşı bir direniş geleneği her daim varlığını korudu, korumaya da devam etmektedir. Tıpkı Amed zindanlarında yakılan direniş ateşi gibi, tıpkı zalim Kral Dehak’a karşı demirci Kawa gibi bütün bu direnişler binlerce Kawa’yı yaratmıştır.
Bugün Rojava’da ve Suriye’de yaşanan işgal ve ilhak sonucu yüzbinlerce halk göçmen oldu. Evsiz-yurtsuz-topraksız-işsiz ve aç kaldı. Özgürlük ve kurtuluş gerekçelerine daha fazla nedenler eklendi. T. Kürdistanı’nda halkın özgürlük irade ve eğilimlerine kayyumlarla, işten çıkarmalarla, gözaltı-işkence ve tutuklama saldırılarıyla daha fazla darbe vurulmaktadır. ADALET-ÖZGÜRLÜK-EŞİTLİK talepleri daha somut, güncel ve acil hale gelmiştir. Bu seneki Newroz ateşini Adalet-Eşitlik-Özgürlük için tutuşturalım.
– Buradan Proletarya Partisi militanlarına, yoldaşlarınıza neler söylemek istersiniz?
– Ortadoğu başta olmak üzere ezilen dünya halkları kölelik kuşatmasına ve yıkım saldırganlığına karşı özgürlüğünü aramaya ve onurlu bir yaşam için mücadele etmeye devam etmektedir. Dünya ve bölgemiz sonu gelmez bir yıkım ve uçuruma doğru sürüklenmektedir. Bu yıkıma giden nedenlere son süreçte korona virüs de eklendi.
Özgürlük ve kurtuluş nedenleri ve gerekçeleri her zamandan ve her şeyden daha fazla güncel yaşamsal ve acil hale gelmiştir. Bugün daha güçlü örgütlenmek, düşmana karşı daha etkin ve aktif savaşma nedenlerine sahibiz. Bugün dünden daha fazla yaprakları yeşerten yağmur damlaları olmaya ihtiyaç vardır. Bugün Newroz fırtınasında daha büyük damlalar olma zamanıdır. Bugün sözümüzü yükseltip radikal çıkışlar yapmanın zamanıdır. Var olduğumuz tüm alanları “Newroz Pîroz Be” sloganını haykırdığımız direniş mevzilerine çevirmenin zamanıdır.