Özgüç Yalçın

Özgüç Yalçın

Ölümsüzleştiği tarih: 21 Ekim 2015

Aslen Artvin Hopa Yoldere köyünden olan Özgüç Yalçın yoldaş, 1987 yılında Ankara’da doğup büyümüştür. Ailesi, Ermeni Hemşin kökenlidir. Yoldaş, Ankara Hacettepe Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü okurken devrimci faaliyetlerinden dolayı okuldan uzaklaştırılmıştır.

Partimizle 2010 yılının sonlarında ilişkilenen Özgüç Yalçın yoldaş, daha önce başka bir devrimci örgüt saflarında faaliyet yürütmüştür. Bu dönem, düşmanın bu devrimci örgüte yönelik bir operasyonunda gözaltına alınmış, kısa bir süre Sincan F Tipi Hapishane’de tutuklu kalmıştır.

7 Temmuz 2011 tarihinde gerilla mücadelesine katılmıştır.

21 Ekim 2015 akşamı devrimci bir görev için Ovacık Mercan’a bağlı Şahverdi Köyüne giden TKP-ML TİKKO gerillaları görev sonrası köyden çıkıp Mercan Vadisi’ne doğru ilerlerken düşman pususuna takılırlar. Düşmanın ateşi karşısında çatışarak pusudan çıkmaya çalışırlarken Cengiz İçli  yoldaş Hakan Çakır yoldaşla birlikte ölümsüzleşirken, Özgüç Yalçın yoldaş ise yaralı olarak esir düşmüş ve işkence edilerek katledilmiştir.

Parti ismi “Sefkan” olan Özgüç Yalçın yoldaş, ölümsüzleştiğinde TKP-ML İleri Militanı, TİKKO Savaşçısıydı.

*****

Özgüç Yalçın yoldaşla ilgili basında yer alan haber, açıklama ve makale:

TKP/ML MK’dan Açıklama: “ŞAHVERDİ ŞEHİTLERİNİN SAFLARI PARTİ, ÇAĞRILARI SAVAŞ, SEVDALARI DEVRİMDİR! “

TKP/ML TİKKO Rojava Komutanlığı: “Yurdal, Sefkan, Ünal yoldaşlar özgürlük idealimizdir.”

“Bayrağınız Yere Düşmeyecek, Mevzileriniz Boş Kalmayacak”

TKP-ML TİKKO Gerillaları’dan Şahverdi Şehitleri için sinevizyon

TİKKO Müzik Topluluğu: Üç Partizan’a

****

“Faaliyet alanlarımızın hepsine hem pratik olarak emeği vardı hem de duyarlılık ve ilgisi de vardı.”

Özgüç başka bir dost kurumda örgütlüymüş daha önce ama tanışınca sanki hiç “yabancı” değilmiş gibi hissederdim. Ya da ne denir, o ilk tanışma, adaptasyon süreci, içinde bulunduğu yeri kavramaya dair süreci onun epey hızlı ilerliyordu. O yüzden ben tanıştığımda bayağı uzun zamandır Partizancı birisi falan olarak düşünmüştüm onu, öyle bir etkisi vardı.

Örgütlendiğimiz dönem aynı zamanda peş peşe işçi direnişlerinin patlak verdiği ve bu direnişlerin bir biçimde Ankara’nın göbeğine taşındığı bir dönemdi. Özellikle TEKEL işçilerinin direnişte olduğu dönem örgütümüzle ilişkilerimizin daha güçlendiği bir dönemdi.

Özgüç yoldaşla da ilk orada tanışmıştım. Çok tuhaf, onu bir işçi de sanabilirsin orada, öyle sananlar da oluyordu. 2 dakika sonra onun aslında bir devrimci olduğuna da çok kolay karar verebiliyordun. Böyle bir yanı vardı.

TEKEL işçileri çok farklı yörelerden gelmişti, Diyarbakır’dan, Adana’dan, Karadeniz’in Trabzon’undan, Rize’sine varana kadar pek çok şehirden gelen işçiler direniş çadırları kurmuştu.

Yüzlerce, binlerce işçi vardı ve hepsinin ayrı ayrı çadırları vardı. Bizim aramızda, iki uç örnek olması açısından; Adıyaman çadırı ile Trabzon çadırı arasında mekik dokuyabilen ya da her iki çadırda da iletişim kurabilen ya da işçilerle bir şekilde temas kurabileceği noktalar yakalayan yoldaşlardan bir tanesiydi Özgüç.

Bir yandan da az biraz dışarıdan bakınca Özgüç yoldaşın hangi faaliyete odaklandığını, hangi alanda faaliyet yürüttüğünü anlamak biraz güçleşebiliyordu.

Zaten yaş olarak gençti, onu gençlikten de sanabilirsin, işte işçi çalışmasında olan birisi de semtlerde faaliyet yürüten birisi de sanabilirsin. Çünkü bizim faaliyet alanlarımızın hepsine, hem pratik olarak emeği vardı hem de duyarlılık ve ilgisi de vardı.

O yüzden alancılığın küçücük bile bir gramını görebileceğimiz birisi değildi, bence onun en önemli özelliklerinden bir tanesi bu. Kadın çalışmalarımızda bile emeği vardı. İlgisinden de bağımsız gerçekten o kadın inisiyatifinin izin verdiği ölçüde emeği de vardı.

Afiş yaparken gözcülük falan yapmışlığı oluyordu. O dönem kadın tartışmalarımızın yeni başladığı/biçim kazandığı, kadın özneleşmesine dair daha güçlü şeyler tartıştığımız zamanlardı. Bunlar bazı erkek yoldaşlarda daha başka tepkilere neden olurken, o izin verilen ölçüde gerçekten güçlendirmeye dair adımlar atıyordu.

Hatta algı bakımından ifade edilebilir belki bu; Özgüç yoldaş daha eril bir algı bırakırken insanlarda, tutumu bununla çok uyumlu değildi. Gerçekten tutumu daha ilerideydi. Birçok erkek yoldaş, yeni gelişen kadın politikalarımıza ayak uydurmak konusunda birçok sorun yaşarken ya da bu kadınlarla erkek yoldaşlar arasında yer yer bir çatışmaya dönüşürken Özgüç yoldaşta bu böyle yaşanmıyordu.

Diğer önemli yanlarından bir tanesi de şuydu, benim de sanırım ondan öğrendiğim en temel şeylerden bir tanesi de bu: Onun bizden önce belli bir devrimci yaşam deneyimi vardı, ilişkiye geçmeye başladığı ilk andan itibaren sanırım bildiği ettiği, olanak olarak gördüğü her şeyi kuruma açmak konusunda epey başarılı bir yoldaştı.

Oradan örgütlenme alanları yaratma anlamında epey hem fikir veriyordu hem de adım atmak konusunda itici bir rolü vardı onun.

Mesela Ankara’da gazete dağıtmaya çalıştığımız birçok bölgede belirgin bir etkisi olmuştu. Özgüç yoldaşın önerileriyle epey sonuç alıcı şeyler yapmıştık. Ya da tanıdığı, ettiği bütün ilişkilerin bir şekilde kurumla bağını kurma anlamında epey kafası açık bir insandı.

Bir insanla devrimci temelde nasıl ilişkilenilir, bir insanın genel durumu, devrimci temelde nasıl bir olanak haline getirilir diye birçoğumuzla belki uzun uzun tartışma yürütülmesine ihtiyaç duyulmuştur. Ama bu onda otomatik bir kod gibiydi.

Bu ondan öğrenilecek en önemli şeylerden bir tanesi.

O hep pratikçi bir insan gibi görünürdü ya da çatışmalı eylemler için hep coşkulu ve hep en hevesli ve istekli olan yoldaşlardan bir tanesiydi. Onun o coşkusu ve isteği etrafındaki herkesi o enerjinin içine çeken bir hale getiriyordu. Bazen eleştiri ya da espri konusu falan oluyordu, kendini kaybetme hali. Gerçekten o bir yola koyulurken etrafındaki herkesi oraya çekiyordu onun enerjisi.

O hep bu yönleriyle bilinir ya da tartışılırdı. Övülse de buralardan, eleştirilse de buralardan gündem olurdu. Ama politik birikim kısmı kendisinin özel olarak zaten ön plana çıkardığı bir şey değildi. Gerçekten politik birikim anlamında da epey hem birikimli hem de istekli yoldaşlardan, örnek olan yoldaşlardan bir tanesiydi.

Okuduğu bir şeyi tartışma, okuduğu bir şeyi önerme anlamında sürekli bir gündemi oluyordu onun.

Özgüç yoldaş gerçekten çok özlenen yoldaşlardan birisi. Tabii ki her birimiz, tanıdığımız her bir yoldaşı çok fazla özlüyoruz ama o, daha ulaşılabilir bir pozisyondayken de epey özlenen bir yoldaştı.

Onunla birlikte geçirdiğimiz zamanı bunlarla anımsıyorum.

Dağınıklıkların üzerine bir sürü yeni, iyi ilkler inşa ettiğimiz bir dönemdi. Faaliyet yürüttüğümüz alandaki bütün o dağınık durumu değiştirme sürecinin Özgüç yoldaşla bir parçası olmak güzeldi, her birimizi de faaliyet alanımızı da güçlendirdi.

O bunu şöyle de sürdürdü. Şehit düşmesiyle de aslında bütün o ruh halini büyüten bir şey yaratmış oldu. Şehit düştüğü dönem de, devletin saldırılarının en pervasızlaştığı, en azgınlaştığı, toplumsal muhalefetin geri çekilmesine dair ilk nüvelerin olduğu dönemdi.

Bunun yanında da kurumsal anlamda bizim en zor zamanlardan geçtiğimiz bir dönemdi. O yaşam pratiği ile ve mücadelede ortaya koyduğu pratiği şehit düşmesiyle de sürdürmüş oldu.

İşkencecilere karşı son sloganları atarken bile gerçekten bizim üstümüzdeki ölü toprağını kaldırıyordu Özgüç, ölümünün de böyle bir etkisi olmuş oldu. Gençlikte yaşadığımız tıkanmayı, durağanlık dönemini vb. Özgüç’ün ve onunla birlikte şehit düşen yoldaşların ortaya koyduğu iradenin o dönemdeki hem politikalarımıza hem de pratik olarak hareketsizlik halimizi sonlandırmasında çok önemli bir etkisi oldu.

Sanırım onları düşünürken, tartışırken, anlatırken ya da anarken de bu yönlerine bakıp hayatımıza ve mücadelemize o etkiyi sürdürebilir kılmak onları yaşıyor kılacak.

Bir yoldaşı

*****

“Bu hem onun enerjisinden kaynaklanıyor hem insanlarla ilişki kurmadaki bir sürü olumlu tutumundan kaynaklanıyor”

– Ölümsüzleşeneler Özgüç Yalçınla aynı alanda faaliyet yürütmüşsünüz… Onunla ilgili neler söylemek istersin?

– Özgüç, genel olarak en az tanıdığımız yoldaşlardan bir tanesi olabilir. Çünkü şehirde faaliyet yürüttüğü alan ve zaman çok sınırlıydı. Toplamda sadece Ankara’da faaliyet yürütmüş oldu ve bu maksimum birkaç yıldan ibaret bir süre. Doğal olarak tanımak, tanışmak, faaliyetlere birlikte katılma olanağını azaltan bir durum bu.

Ama yine de en fazla akılda kalan yoldaşlardan bir tanesi. Öyle yoldaşlardan bir tanesi bence. Çünkü onun çok tuhaf, çok bambaşka bir yoldaşlığı vardı.

Her yoldaşın yürüttüğü yoldaşlığın içerisinde bir sürü güzel şey var gerçekten ama Özgüç yoldaş ne denir, yan yana gelme fikrinin, birlikte bir şey yapma, birlikte bir faaliyeti örgütleme, birlikte bir yere gitme, birlikte bir sorumluluk almayı Özgüç’le birlikte düşündüğünde, gerçekten insanın içine başka bir heyecan başka bir coşku dolduran bir yaklaşımı vardı genel olarak.

Bu hem onun enerjisinden kaynaklanıyor hem insanlarla ilişki kurmadaki bir sürü olumlu tutumundan kaynaklanıyor. Hem de hızlıca yoldaşlaşabilmesinden kaynaklanıyor. Bir yandan da aslında çok çaktırmadığı ya da çok göstermediği politik ve örgütsel birikiminden kaynaklanıyor.

Bütün bunların hepsi onunla bir şey yapma fikri aklına gelince insanın gerçekten güven veren, heyecanlandıran ve kararsızlığı ortadan kaldırabilme etkisi yaratıyor.

Bir işi, bir faaliyeti düşünürken henüz tartışma aşamasındayken çeşitli kararsızlıklar olabiliyor ama onu Özgüç yoldaşla birlikte yapma fikri oluşunca o kararsızlık, bütün olumsuzluklara rağmen böyle hızlıca ortadan kalkabiliyordu. O yüzden onunla bir şey yapma, birlikte bir sorumluluk alma mevzusu, en baştan güven veren ve güvende hissettiren bir tablo oluşturuyordu.

Biz Özgüç yoldaşla birbirine çok yakın zamanlarda örgütümüzle hem tanıştık hem de örgütlenmiş olduk. O dönem Ankara’da faaliyetimizin belli bir dağınıklığın ardından toparlanmaya başladığı dönemlerdi.

Birçok alan açısından böyleydi. Uzun süreli bir dağınıklık süreci ve o dağınıklık sürecinin peşine işte gençlik çalışmasının hızlıca toparlandığı, işçi çalışmasına dair güçlü adımların atıldığı, kadın örgütlenmemizin ilk adımlarının atıldığı dönemlerdi. Bu açıdan faaliyet yürüttüğümüz alanda bir sürü ilki de birlikte yaşamış olmanın verdiği ayrı bir şey var.

Bir yoldaşı

*****