Նուպար Օզանեան
Fermun Çırak
(Nubar Ozanyan)
Ölümsüzleştiği tarih: 14 Ağustos 2017
Nubar Ozanyan yoldaş, 1956 yılında Yozgat’ta yoksul bir Ermeni ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi. Küçük yaşta annesini kaybetti.
Yoksul Ermeni çocukların okutulduğu Karagözyan İlkokulu’nu bitirdikten sonra, Tıbrevank’da geçirdiği gençlik yıllarında Armenak Bakır yoldaşla tanıştı. Armenak yoldaşın kendisini devrimci fikirlerle tanıştırması ve ardından ilişkisini kurduğu Partimiz TKP-ML ile tanıştığından bu yana örgütlü mücadelesini kesintisiz sürdürdü.
12 Eylül 1980 Askeri Faşist Cuntası’nı takip eden süreçte yurtdışına çıktı. Fransa’da bulunduğu müddetçe, partimizin bölge faaliyeti içinde yer almıştır. Partimizin 1990 yılında Filistin’deki Askeri Eğitim Kampı açıldığında gönüllü aday olduğunu bildirmiş, bu talebinin kabul edilmesinin ardından Ortadoğu’ya geçmiştir. Filistin eğitim kamplarında ciddi bir eğitim aldı ve bu yönlü yeteneklerinin de payıyla nitelikli bir gelişme kaydetmesiyle partimize büyük değerler kattı.
1991-92’de Beka’daki eğitim kampını tamamladıktan sonra, Dersim veya Karadeniz’de gerillada görev almak istiyordu.
Partinin onu başka bir alanda görevlendirmesine itiraz etmeden görev aldığı bölgelerin koşullarını değerlendirmiş, Partiye muazzam olanaklar sağlamıştı. İradesi dışında kimi “kazalar” sonucu partinin olanakları ciddi bir aksaklık ve kesintiye uğrasa da yarattığı olanaklarla, ülkede savaş alanlarına askeri ve teknik araçları ulaştırmasıyla büyük değerler kattı.
Partimiz 2013’te yeniden Ortadoğu’da askeri kamp açma kararı aldığında yine en önde gönüllü olarak katılmak istediğini bildiren ilkler içinde yer aldı. Partimiz, onun askeri ve politik yetkinliğini, tecrübe ve birikimini göz önüne alarak Ortadoğu Askeri Komutanlığı’na atadı. Irak Kürdistanı’nda kaldığı süre içinde birçok yoldaşımızı askeri ve politik olarak eğitti. Değişen koşullar ve partimizin enternasyonal mücadelesinde ileri bir adım olan Rojava Devrimi’ne katılma kararıyla 2015 tarihinde bir grup TİKKO gerillasıyla Suriye Kürdistanı’na (Rojava) geçerek devrimci mücadelesini burada sürdürdü.
Rojava Devrimine aktif olarak katıldı. IŞİD çetelerine karşı gerçekleştirilen devrimci hamlelerde yer aldı.
Rojava’da görev yaptığı süre içinde, partimize bağlı halk ordumuz TİKKO’nun komutanlığını yapmanın yanısıra, gerek halk ordusu savaşçıları, gerek Türkiye devrimci hareketinden savaşçılar ve gerekse de enternasyonal savaşçıların askeri eğitiminde rol oynadı.
14 Ağustos 2017’de Serekaniye’de ölümsüzleşti.
Parti adı Nubar Ozanyan olan Fermun Çırak yoldaşımız ölümsüzleştiğinde TKP-ML’nin üyesi, Halk Ordusu TİKKO’nun komutanlarındandı.
*****
Nubar Ozanyan yoldaşla ilgili bazı belgeler
*****
Nubar Ozanyan yoldaşla ilgili basında çıkan haber, yorum ve makale:
******
‘Bana Nubar derseniz size özgürlük derim’
“Bana Nubar derseniz size özgürlük ve fedakârlık derim. Nubar, hiçbir zaman kendisini bir yere ait hissetmedi nerede özgürlüğü için savaşan bir halk varsa o orada olmayı tercih etti. Her halka bir Nubar gerek…”
Ermeni yetimhanelerinden halkların özgürlük savaşına adanmış bir yaşam Nubar Ozanyan (Orhan Bakırcıyan). 14 Ağustos’ta Rojava’da şehit düşen TKP/ML-TİKKO komutanlarından Ermeni asıllı Ozanyan, 61 yıllık yaşamının son 40 yılını halkların özgürlük mücadelesine adamış bir komutan. 1988-1990’da Filistin’de 1991-1994 Karabağ’da, ardından Güney Kürdistan’da ve son olarak Rojava’da özgürlük için savaşırken hayata yumdu gözlerini.
Arkadaşları ve yoldaşlarının anlatımlarından tanıdığımız Nubar Ozanyan’ın şehadetinin haber ajanslarına yansımasının ertesi günü duydum Ozanyan için Erivan’da taziye kurulduğunu. Taziyenin kimler tarafından düzenlediğini öğrenmek istediğimde öğrendim Komutan Nubar’ın Erivan’da yaşayan bir ailesi olduğunu.
Bir çoğumuzun sadece askeri yaşamından ibaret bildiği Komutan Nubar’ı bir de Erivan’da yaşayan eşi Nazik Tulakyan ve üvey oğlu Hacik Margaryan ile konuşmak istedik.
Sovyetlerden kalma küçük bir evde karşıladı bizi Nubar Ozanyan’ın eşi Nazik Tulakyan ve üvey oğlu Haçik Margaryan. Kapıdan girer girmez hemen Komutan Nubar’ın uzun yıllar çalışma odası olarak kullandığı odaya davet edildik. Kürt Özgürlük Mücadelesi ve Türkiye devrim hareketleri başta olmak üzere dünya devrim hareketleri üzerine yazılmış onlarca kitapla dolu bir odada bize anlatmaya başladılar komutan Nubarı.
‘BANA NUBAR DERSENİZ SİZE ÖZGÜRLÜK DERİM’
“Bana Nubar derseniz size özgürlük ve fedakârlık derim” diyerek eşini anlatmaya başlayan Nazik Tulakyan şunları dile getirdi: “1994 yılında yani Karabağ savaşından sonra Erivan’da kiralık ev ararken tanıştım Nubar ile. Çok iyi bir insan olduğu için bu evimi ona kiraya verdim. 4 veya 5 aylık süreden sonra aramızda bir yakınlaşma başladı. Daha sonra resmiyete dökmeden aramızda evlendik ve o günden sonra 8 yaşındaki oğlum Haçik ile birlikte bu evde birlikte yaşamaya başladık.”
‘OKUMAYI ÇOK SEVERDİ’
Eşi Nubar’ın Erivan’dan önceki yaşamına ilişkin çok şey bilmediğini ifade eden Tulakyan, şunları söyledi: “Bizi üzmemek ve başımıza bir şey gelmemesi için eski yaşamını bize hiç anlatmadı. Bende çok sormadım. Aile içerisinde siyasi yaşamdan hiçbir zaman konuşmazdı. O, anlatmasa da ben onun siyasi bir geçmişe sahip olduğunu biliyordum çünkü o yansıtmak istemese de yaşamdaki duruşundan anlıyordum. Spor yapmayı çok severdi. Günde 3 defa spora çıkar ve hiçbir zaman spor yapmayı aksatmazdı. Ermeni olmasına rağmen Ermeniceyi iyi bilmiyordu. Erivan’da yaşamaya başladıktan sonra Ermeniceyi öğrendi ve tercümanlık yapmaya başladı. Aynı zamanda Ermeniceden Türkçeye kitaplar çevirmeye başladı. Çok kitap ve gazete okurdu. Özellikle evdeyken hep okurdu. Zamanını hiç boşa harcamazdı. En sevmediği şey fotoğraf çektirmekti ondan dolayı birlikte hiç fotoğrafımız yok.”
‘ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN SAVAŞAN HALKLARI ÇOK SEVERDİ’
“Özgürlüğü için savaşan halkları ve ulusları çok severdi. Herkese iyilik yapmak için çabalayan birisiydi Nubar. Etrafındaki herkes onu çok sever ona saygı duyardı” diyen Tulakyan, “En son 3 ay önce gördüm yani son gidişinden önce. Son zamanlarda artık Karabağ’ın yanı sıra Filistin’de, Irak’ta, Dersim’de Rojava’da savaştığını duymuştum. Şehit düşmeden iki hafta önce telefonla aramıştı en son o zaman konuştum. Beni sordu ben de onun nasıl olduğunu sordum. Son olarak bana ‘Az kaldı geleceğim” dedi ama dediği gibi olmadı. Yaklaşık 24 yıl boyunca birlikte yaşadık arada kısa süreli olarak bir yerlere gitse de genellikle buradaydı. Son gidişine kadar” diye ekledi.
‘HAYATI BOYUNCA GÜZELDEN YANA SAVAŞTI’
Talukyan son olarak “Eğer çok derin düşünürsek Nubar gibi insanları dünyada bulmak çok zordur derim. Hiç kimseye zarar vermeden yaşadı. Onun tek istediği herkesin özgür ve eşit bir dünyada birlikte yaşamasıydı. O hep ezilen halkların yanında olmayı tercih etti. Hayatı boyunca hep güzelden yana savaştı. O hep ezilen halklar için savaşmayı seçti. Buradayken özgürlük için hayatını kaybeden her insan için çok üzülür ve onlar için ağlardı. Mezarı burada olsaydı gidip görme şansım olurdu ama imkanlar mezarının burada olmasına el vermedi. Ama olsun mezarının olduğu yerde onu seven binlerce insanın olduğunu biliyoruz. Tek üzüldüğüm şey Nubar’ın hayalini kurduğu güzel dünyayı görmeden gitmesi oldu. O hep benim kalbimde yaşayacak” diyerek duygularını dile getirdi.
‘HER HALKA BİR NUBAR GEREK’
Nubar Ozanyan’ın üvey oğlu Haçik Margaryan ise babasını şu cümlelerle anlattı: “Öz babam değil ama Nubar yani babam benim için öz babamdan daha çok değerli. Ben onu hep baba olarak gördüm. Öz babam beni küçükken bırakıp gitmiş, 8 yaşımdan sonra hep onla yaşadım. Çok iyi ve çok cana yakın birisiydi. Birbirimizi çok seviyorduk.
Çok yardım severdi herkese yardım etmeyi isterdi. Benimle siyaset konuşmazdı ama hayalini kurduğu dünyayı bana anlatırdı. Babam gibisi birisi zor bulunur bu dünyada. Her halka bir Nubar lazım. O güzel bir dünya istiyordu ama insanlar hala bunu anlamış değil. Herkes eşit ve özgür yaşasın isterdi. Her türlü faşizmin karşısında çıkardı. Kollektif bir yaşamı çok severdi, çok paylaşımcıydı. Evdeyken hep yemek yapar birlikte vakit geçirmeyi severdi. Nubar sadece benim babam değil aynı zamanda benim öğretmenimdi. Her adımda onu örnek alıyorum. Babamı anlatmak çok zor onu anlatarak bitiremem. Onun için ezilen halkların devrimi çok önemliydi.”
SERKAN DEMİREL, ERİVAN, Pazar, 17 Eyl 2017, (Yeni Özgür Politika)
*****
Devrimin yükünü taşıyan Martager
Rojava’da yaşamını yitiren TKP/ML-TİKKO’nun Ermeni komutanlarından Nubar Ozanyan’ı çocukluk arkadaşı ve devrimci yoldaşı Arnos Andok anlattı. İşte Türkiye vücut güzeli seçilmesinden Gare’ye, oradan Rojava’ya uzanan bir devrimcinin soluksuz yaşam serüveni…
TKP/ML-TİKKO Rojava Komutanı Arnos Andok, hem çocukluk ve mücadele arkadaşı hem de kendi deyimiyle aynı kaderi paylaştığı Nubar Ozanyan’ı anlattı. 1915 soykırımının vurduğu aileden hayatta kalanlar arasında yer alan Nubar Ozanyan’ın hayatına dair birçok detayın olduğu röportajda, aynı zamanda Ermeni yetimhanesinden, halter ve yüzme şampiyonluklarından, halterde yolunun kesilmesine ve Rojava’ya kadar uzanan 50 yıllık bir yoldaşlığın öyküsü var.
‘Afacan ve temiz kalpli çocuk’
Nubar yoldaşla yaklaşık 50 yıllık bir arkadaşlık ve yoldaşlık döneminin olduğunu ifade eden Arnos Andok, “Birlikte aynı okullarda okuduk, deyim yerindeyse aynı kaderi paylaştık. Bizim okuduğumuz okullar, Anadolu ve Kürdistan’da geriye kalan, kılıç artıkları dedikleri çocukların toplandığı okullardı. Çünkü onların Ermeni okulları dışında başka okullarda okuma olanakları ya hiç yoktu ya da çok azdı. Bu çocukların birçoğu yetim çocuklar ya da yoksul aile çocuklarıydı. Sason’dan, Mutki’den, Bitlis’ten, Malatya’dan, Diyarbakır’dan, Bingöl’den, Yozgat’tan, Sivas ve Kayseri gibi bölgelerden çocukların toplandığı okullardı. Ortak yanlarımız ve kaderimiz birincisi, Ermeni halkına mensup olmamız, ikincisiyse ya yetim çocuklar olmamız ya da yoksul aile çocukları olmamızdı. Bizim Nubar yoldaşla yoldaşlığımız da bu koşullarda başladı” diyor.
‘Yükseklere çıkar derinlere inerdi’
Arnos Andok, “Nubar yoldaşın annesi yoktu. Neden annesi yoktu onu bilmiyorum. Babası da onu terk etmişti. Ortada aile kalmamıştı. Bir halası vardı. Ona halası bakıyordu. Halası onun için hep temiz kalpli bir çocuk olduğunu söylüyordu. Hem afacan, yaramaz, muzip hem çok temiz kalpliydi” diyor. “Zaten Nubar yoldaşı hep okuldan atarlardı” diyen Andok, “Tembeldi, derslere ilgisi çok zayıftı. Neredeyse hiç yoktu. Onun işi gücü ya kalorifer dairelerinde çalışmak ya demir ya da top oynamak gibi şeylerdi. Ve o kadar tembeldi ki, onun arkadaşları ortaokulu bitirmişken Nubar yoldaş, daha ortaokuldaydı. Biz onun daha alt sınıfındayken böylelikle sınıf arkadaşı olduk. Kendine özgü bir muzipliği vardı. İşte halası anlatırdı, ‘Bunu ağaçların tepelerinden indiremez deniz diplerinden de çıkaramazdık’ diye. Çünkü nerede bir meyve ağacı varsa mutlaka Nubar yoldaş tepesine çıkar meyve toplar ve eve götürürdü. Evin yoksulluğunu da giderdiği için ona ses çıkarmazlardı. Nubar arkadaş aynı zamanda bir dalgıç gibi iyi yüzücüydü. En soğuk sulara dahi dalardı. Eve midye götürürdü. Midye götürünce halanın sesi kesilirdi” vurgusu yapıyor.
İlk eylemi bayrak indirme
Çocukluğundan beri Ozanyan’ın hep yaşam kavgası verdiğini söyleyen Andok, “Yaratıcılığı, çalışkanlığı çok fazlaydı. Ölünceye kadar da hep çalıştı. Onun bu özelliği hiç bitmedi. Biz ilk kez sol ve devrimci düşüncelerle tanıştığımızda Nubar yoldaş okul bahçesindeki bayrağı aşağı indirdi. Ben korktum o direğe kimse çıkamaz normalde. Direkte tutunacak hiçbir yer yok. Ama Nubar arkadaş bir çıta gibi direğe çıktı. Sonra bayrağı indirdi, biz arkadaşları onu alkışladık” diyerek ilk eylemini anlatıyor.
‘Türkiye vücut güzeli seçildi’
Andok, “O zamandan da belliydi. Bu çocuğun eylemi okul olmayacak. Yıllar sonra devrimci düşüncelerle tanıştığımda onun izini buldum. O zaman ünlü bir vücutçu vardı, Ahmet Enünlü. Onun salonunda çalışıyordu. Nubar yoldaş garip bir eşofman giymiş yine. Rengi bile belli değil, yıpranmış. O zamanlar on dört-on beş yaşlarındaydı. Hadi en fazla on altı olsun. Yeni yeni spor ve halterle tanışıyor. Tanışıyor derken, orada çalışıyor. Yerdeki halterleri kaldırıyor, düzeltiyor. Temizlikle başladığı çalışmayla sporla da tanışmış oluyor” diyor. “Zaten onun girip çalışmadığı bir iş kalmadı” diyen Andok, ekliyor: “Marangozda, kuyumcuda, balıkçıda ne bileyim tamircide çalışmış. Ama hiçbir işte sonuna kadar çalışmıyordu. Bir mesleği sonuna kadar götürmüyordu. Hep fizik gerektiren işlerde çalıştı. Demirle, mekanikle. O yüzden iyi bir şofördü. Usta bir yüzücüydü. Usta bir silah kullanıcısıydı. Ve o kısa boyuyla Türkiye birincisi oldu. Şampiyon oldu. Türkiye vücut güzeli seçildi. Avrupa’da girdiği bir yarışmada da dünyada ilk beş vücut güzeli içerisinde yer aldı. Ağır halter kaldırıyordu. Naim Süleymanoğlu’ndan daha iyi halter kaldırıyordu. Sonrasında onu engelliyorlar. Naim Süleymanoğlu’nun şampiyon olması için engel teşkil ettiğinden.”
‘Savaşın da şampiyonu oldu’
Andok, “Usta bir şampiyon sporcuydu. Yüzmede olsun, halter kaldırmada, ağırlık taşımada şampiyondu. Savaşın da şampiyonu oldu. Savaşta da yoldaşlıkta da şampiyon oldu. Sadece spor alanında şampiyon olmadı. Çok temiz bir yüreği, kalbi vardı. İnsanlara karşı çok duyarlı ve sevecendi” sözleriyle anlatıyor Nubar’ı.
Yozgat’ta dereden akan kan
Ozanyan’ın ona anlattığı bir soykırım hikayesini paylaşan Andok, “Nubar yoldaş bana anlatırdı, ona da dedesi anlatmış. Yozgat’taki bir dere, Ermeni Soykırımı sırasında Ermeni kadın ve çocukların cesetleri ile dolmuş ve artık o dereden kan akmaya başlamış. Bir çoban koyunlarını otlatmaya geldiğinde koyunlar o dereden su içmemişler. Koyunlar o dereden su içmemek için isyan etmişler. Bunu gören çoban, etkilenerek kaval çalmaya başlamış. O kadar derin ve içli bir biçimde çalmış ki kavalını, sesini hiç duyamayacak kadar uzaklıktaki köylüler dahi gelip, onun etrafına toplanmışlar ve derenin durumunu görmüşler. Cesetleri ve kanı. Nubar bu hikayelerle büyüdü. Başka hikayeler, başka türküler olmadı onun yaşamında. Aşırı bir yoksulluk yaşadı. Yoksulluk, yokluk…” diyor.
‘Martager’le kimse baş edemezdi’
Andok, “Filistin’deki mücadele geliştiğinde bir an bile düşünmeden geride kalanlara bırak bir selam vermeyi, nereye gittiğinin haberini bile bırakmadı. Bir evlatlığı var. Ona dahi haber vermiyordu. Garip biriydi. Kavga, dava ya da görev olduğunda deyim yerindeyse kendi sevdiklerine haksızlık yapıp hiç tereddüt etmeden gidiyordu. Nereye gittiği nereden geldiği bilinmezdi. Nereye gittiğini söylemezdi ve ne zaman döneceği de bilinmezdi. Devrimci yaşamda da bir bütün öyleydi” şeklinde anlatıyor. Kapitalist modernitenin sunduğu hiçbir şeye tenezzül etmediğini söyleyen Andok, “En iyi şofördü ama arabaya binerken koltuğu hemen yoldaşlara verirdi. Ben kullanayım tadını çıkarayım demezdi. Hem de çok usta bir sürücü olmasına rağmen. Fizik gücü de muazzamdı. Abartısız üç kişiyi birden haklayabilirdi. Kimse onunla baş edemezdi. Ermenice ona o yüzden ‘Martager’ diyoruz. Kimse onunla baş edemez anlamında. Çetelere karşı da gerçekten bir Martager’di. O kadar insan yürekli, duygu dolu bir insan faşistlere, çetelere karşı büyük bir güç açığa çıkarıyordu. Silaha olan yeteneği, manevra yeteneği vardı. Çok çevik ve atletik biriydi. Onu tutmak, zapt etmek mümkün değildi” ifadeleriyle anlatıyor Nubar’ı.
‘Devrimin yükünü sırtlardı’
Ozanyan’ın Filistin’de yaralanmasını örnek veren Andok, onun yaşamını yitirişinden bahsederken, “Düşünün eğitim veriyor Filistin’de, yanlışlıkla elinde mermi patlıyor ve omzundan sıyırıyor ve hemen ‘Tamam tamam’ diyerek geçiştiriyor. Şehit düşerken eli kopmuştu, bağırsakları çıkmıştı ama büyük bir direniş gösterdi. Onu battaniyeye sardık. Orhan yoldaş yerinde dönüyordu. Böyle bir güç yoktur. Ben ona hep diren diren dedim ama sanki o benim onun ölümünü görmeyeyim diye direndi. Böyle bir yoldaştı” diyor.
Ozanyan’ın son süreçte Kürt mücadelesi için de sahaya en başta gelenlerden biri olduğunu ifade eden Andok, “En sıcak saatlerde Gare’de yürürdü. Öğle sıcağında yürürdü. Ben sonradan anladım neden en sıcak saatte bile yürüyor. Dayanıklılığını arttırmak içinmiş. Medya Savunma Alanları’ndayken öğle saatlerinde spor yapardı. Elli kiloluk şeker, un çuvallarını tek başına taşırdı. Biz daha birini taşıyamazken, o ikinciyi götürürdü. Hep de böyle biriydi. Devrimin yüklerini hep sırtına yüklemiştir. Yanındakilerin de yükünü hep taşıdı. Herhangi bir zorlu iş olduğunda Nubar usta yanımızdaysa diyorduk, biz bunu başarırız. Korkusuz olurduk” şeklinde anlatıyor.
‘Devrimcilikte sınırı yoktu’
Ozanyan’ın ikinci bir hayalinin Dêrsim’e gitmek olduğunu söyleyen Andok, onun Dêrsim’e muazzam bir tutkusunun olduğunu da belirtip “Bir gün Ermeni bir folklor ve müzik grubunu Hayastan’dan Dersim’e götürmüştü. Bana bir çocuk gibi anlatıyordu: Yoldaş düşün Dersim’i gördüm. Folklor oynarken Dersimliler halaya kalktı, türkülere eşlik etti, birbirimize ne kadar benziyoruz, diyordu. Hiçbir zaman kendini Ermeni milliyetinin sorunları üzerinden bir devrimcilikle sınırlandırmadı. Gerçekten bir Che Guevara ruhuna sahipti. Tereddütsüzce zulüm nerede varsa oradaydı. O kadar hızlıydı ki, çantasını ve silahını ne zaman alıp gittiğini bilemezdin” diyor.
‘Enternasyonalist ruha sahipti’
“Onunla tanışan kısa bir zaman geçiren insanlar, onun yaşamını kaybetmesinden dolayı muazzam bir acı duyuyor. Hakeza, Rojava’daki Ermeni halkı da. Nubar gibi bir devrimcinin yaşamını kaybetmesi onlar için de beklenmedik bir durumdu. Benim dahi aklımın ucundan geçmezdi birgün Nubar yoldaşı kaybedeceğimiz. Ben ona hep ölümsüz gibi bakıyordum. En zor anda yanımızdaydı. O olmadan bir eksiğiz. O bir Che Guevara’dır, Kemal Pir’dir, bir enternasyonalisttir. Enternasyonel bir ruhtu o” diyen Andok, “Dünyaya ne ikinci bir Kemal Pir ne de Nubar Ozanyan gelecek. Başka karakterler olabilir ama kesinlikle Nubar Ozanyan, devrimler tarihinde ayrı bir yere sahip olacak. Kemal Pir çok önemlidir mesela, onunla aynı zindanda kaldım, hakeza Mazlum Doğan’la da. Kimse onlar gibi olamaz. Nubar Ozanyan da öyle. Biz onlara yaklaşmak, onların çizgisine ulaşmak isteriz ama onların yeri hep çok farklı kalacak. Nubar Ozanyan’dan çıkarılacak en önemli ders, onun enternasyonalist ruhudur” diyerek, sözlerini noktalıyor.
Êzidîlerde Ermeni Soykırımı’nı gördü
Nubar Ozanyan’ın en çok da Êzidî kadınların üzerinde yürütülen katliama tepki duyduğunu belirten Arnos Andok, onun Rojava’ya gelişini şu sözlerle açıklıyor: “En çok da Êzidî kadınları üzerinde yürütülen katliamlara çok büyük bir öfke duyuyordu. Çıplak ayaklı çocukların, kadınların fotoğrafları hep ona Ermeni katliamını hatırlatıyordu. Dersim Katliamı da aynı şekilde. O fotoğraflarda düşmanın yarattığı o ortak tablonun onu hep Êzidî, Kürt halkının yanında kıldı. Hiçbir zaman ‘Bu yaştan sonra savaşmak, bu yaştan sonra nöbet tutmak olur mu’ demedi. Saatlerce devrimin nöbetini tuttu. Biz karargahta oturur, sohbet ederdik. Bir bakardık Nubar yoldaş silahını almış nöbet tutuyor. Aynı şekilde cephede de öyle, cephedeki yoldaşları iyi bilir. Herkesin konuştuğu yerde o işini yapardı. O sözün insanı değildi. O yüzden Rojava’daydı. Êzidî halkına yapılanların Ermeni halkına yapılanlardan farkı olmadığından ve bu duruma öfke ve kin duyduğu için buradaydı. Düşmandan hesap sorma bilinci onda çok öndeydi.”
Nubar Ozanyan’ın isim hikayesi…
Andok, Nubar Ozanyan’ın ismini nerden aldığının hikayesini anlattı: “Antrenik Ozanyan diye birinden, Kürt feodal aşiretlerine karşı savaşmış bir aydının mücadelesinden geliyor. Antrenik Ozanyan, Şemdin Karahisarlı bir Ermeni entelektüelidir. İyi bir eğitim de alıyor. O dönemde Sason’da, Bitlis’te, Bingöl’de yani şimdi Kürdistan denilen coğrafyanın büyük bir bölümde Ermeniler yaşamıştır. Serop Ahpur adında bir Ermeni fedaisi var ve bir Kürt onu tuzağa düşürüyor. Zehir verip onun bitkin düşmesini sağlıyor. Daha sonra da kafasını kesip, heybesine koyarak Ermeni köylerinde dolaştırıyor. Bakın sizin sonunuz böyle olacak diye bir korku yaratıp, o toprakları boşaltmaya çalışıyor. Antrenik Ozanyan da bunu yapan ağaya bir pusu atıyor. Atını yaralayıp bunu yapan kişinin kafasını kesiyor ve onun yaptığı gibi köylerde dolaştırıyor. Böyle bir fedailiği var. Ermeni tarihinde Talat Paşa, Enver Paşa, Cemal Paşa hepsi Ermeni fedaileri tarafından Ermenileri katletmelerinden kaynaklı cezalandırılmışlardır. PKK de fedailik kavramını kullanıyor. PKK burada Kürtlerin ve Ermenilerin fedailiğini almıştır. Ben de devrimciliğin fedailikle ilgili olduğuna inanıyorum. Fedailik Ermenilerde de vardır.” Nubar Ozanyan’ın kod isminin aynı zamanda TİKKO’lu Nubar Yalımyan’dan geldiğini de söyleyen Andok, “Antrenik Ozanyan’la Nubar Yalımyan’ın birleşimidir onun ismi. O ismini fedai geleneğinden almıştır. Nasıl biz şehitlerden şimdi isimler alıyorsak, Kemal Pir, Mazlum Doğan, Sakine Cansız, onun da ismi böyleydi. Böyle de olmalıydı” diyor.
Rosa İkarus/Qamişlo-ANHA
*****
Nubar Ozanyan yoldaşla ilgili çeşitli görseller
Nubar Ozanyan’ın Ölümsüzleşmesinden sonra FHKC’nin hazırlağı afiş
*****
AÇIKLAMALAR ve MESAJLAR
PARTİMİZİN SEÇKİN ÜYESİ, TİKKO ROJAVA KOMUTANI NUBAR OZANYAN (FERMUN ÇIRAK) YOLDAŞ ÖLÜMSÜZDÜR!
TKP/ML Ortadoğu Parti Komitesi: “TKP/ML TİKKO Rojava Komutanı Orhan Yoldaş ölümsüzdür!”
“Nubar Ozanyan’ın düşleri yol göstericimiz, mücadelesi azmimiz olacaktır!”
FHKC: Nubar Ozanyan, İbrahim Kaypakkaya’nın mirasını temsil etti
Ölümsüzlüğünün 2. yılında daha fazla savaş, daha fazla “Ozanyanlaş”
Orhan Bakırcıyan (Nubar Ozanyan)’ın Anısına! (Ş. Eylem Ataş Basın Birimi)