“SOSYALİZM VE SOSYALİZMDEN GERİYE DÖNÜŞ SORUNLARI” ÜZERİNE

SOSYALİZM SINIFLARIN ORTADAN KALDIRILMASI DEMEKTİR

Yoldaşlarımız, Marks, Engels ve Lenin’in sosyalist toplumu sınıfsız bir toplum olarak düşündüklerini ve Ekim Devrimi’nden sonra Lenin’in, sosyalizmde uzlaşmaz sınıfların ortadan kaldırıldığını ama henüz kollektif köylülüğün proletaryadan farklı bir sınıfı oluşturmaya devam ettiğini, sosyalizmin, “sınıflı sosyalist toplum”, “sınıfsız sosyalist toplum” diye iki aşamaya ayırdığını iddia ediyorlar.

“Marks, Engels ve Ekim Devrimi sonrasına kadar Lenin, sosyalist toplumu, sınıfların olmadığı” bir toplum olarak tanımlamaktaydılar. Daha sonra da, Lenin tarafından sosyalizm kavramı kollektif mülkiyeti de kapsayacak şekilde, iki dost sınıftan oluşan toplum olarak genişletildi.” (Sf. 25)

Burada, -söylemek zorundayız ki- Marksizm-Leninizmin en can alıcı sorununda, sinsi bir çarpıtma vardır. Marks’ta ve Lenin’de komünizmin birinci aşaması (sosyalizm), sınıfların “olmadığı” bir toplum, sınıfsız bir toplum olarak geçmez. Sınıfsız komünist toplumdan söz edildiği zaman, bundan kastedilen komünizmin yüksek evresidir. Bunun böyle olduğunu, bu ustaların gerek komünizmin ilk evresine ilişkin ve gerekse son aşamasıyla ilgili söylediklerinden bir bütün olarak “geçiş süreci” hakkında söylediklerinden anlıyoruz. Ve bu açıklamalarından daha önce aktardıklarımızdan da anlıyoruz ki, Marks, sosyalizmin sınıfsız bir toplum olmadığını tersine “genel olarak sınıf farklılıklarının ortadan kaldırılması” demek olduğunu, tüm komünizme geçmek için “zorunlu bir geçiş dönemi” olduğunu söylüyor.

Lenin ise, Ekim Devrimi’nden “önce” yazdığı “Devlet ve Devrim”de, komünist toplumun birinci evresinde “kapitalistler(den) ve kapitalist huylu aydınlar”dan söz eder. Şöyle söyler:

“Kayıt ve denetim: komünist toplumun ilk evresinde, hem ‘yoluna konması’, hem de düzenli işlemesi için asıl olan budur. Burada, bütün yurttaşlar, silahlı işçiler tarafından kurulmuş olan devletin ücretli görevlileri durumuna dönüşürler…”

“Halk çoğunluğu (aç-Lenin), bu kayıt ve (Bundan böyle görevli haline (abç) dönüşmüş olan) kapitalistlerle, kapitalist alışkanlıklarını koruyacak olan entellektüel bayların (abç) bu denetim işlemini, bizzat ve her yerde uygulayacağı zaman, bu denetim gerçekten evrensel ve ulusal nitelikte olacak, hangi biçimde olursa olsun, hiç kimse kendini bundan kurtaramayacak ve ‘artık yapacak hiçbir şey kalmayacaktır.’” (Lenin, Devlet ve İhtilal, Sf. 111)

Lenin burada, komünist toplumun ilk evresinde kapitalistlerden ve kapitalist huylu aydınlardan bahsederek bizim arkadaşların görüşlerinin ne kadar temelsiz ve geçersiz olduğunu gösteriyor. Lenin burada kapitalistlerin sosyalizm şartlarında yeni bir biçimde (görevliler halinde) varlığından söz etmekle, sosyalizmde uzlaşmaz sınıfların varlığını böylece açık olarak belirtmiş olmaktadır. Yine Lenin aynı yerde devamla hemen şunları belirtiyor:

“Toplumun bütün üyeleri, ya da hiç olmazsa bunların büyük bir çoğunluğu, devleti kendileri (aç-Lenin) yönetmeyi öğrendiği, işi kendi eline aldığı, son derece küçük kapitalist azınlığı üzerinde, kapitalist alışkanlıklarını korumakta istekli küçük beyler ve kapitalizm tarafından iyiden iyiye bozulmuş işçiler (abç) üzerinde denetimi “örgütlediği andan itibaren, genel olarak tüm yönetim zorunluluğu ortadan kalkmaya başlar…” (age, Sf. 112)

“Aslında, herkesin toplumsal üretimi kendisi yönetmeyi öğreneceği ve gerçekten yöneteceği zaman; herkesin kayıt-kuyut işlerine ve asalakların haramzadelerin, üç kağıtçıların, başka “kapitalizm gelenekleri koruyucuları”nın (abç) denetimine kendileri girişeceği zaman tüm halk tarafından uygulanan bu kayıt ve bu denetimden paçayı kurtarmak, her halde öylesine inanılmaz bir güçlükte ve öylesine inanılmaz ender bir istisna durumunda olacaktır ki, … tüm imkan toplumun yalın ama özsel kurallarına uymak zorunluluğu, çok çabuk bir alışkanlık durumuna gelecektir.”

“O zaman, komünist toplumun birinci evresinden üst evresine ve sonuç olarak devletin tamamen sönmesine geçişi (abç) sağlayacak kapı, ardına dek açılacaktır.” (age, Sf. 112-113) (Ve geçiş aşaması burada, bu “ardına dek açılan” kapıyla birlikte son bulacaktır. Bu tamamlanmış olan “geçiş”, devletten devletsizliğe geçiş, kapitalizmden komünizme geçiş evresi olduğu körlerin dahi itiraz edemeyecekleri kadar açıktır.

Lenin, Ekim Devriminden önce de kapitalizmden komünizme geçiş aşamasıyla, kapitalizmden tam komünizme kadar uzanan dönemi, devletten devletsizliğe geçişi sağlayan dönemi yani bütün bir tarihi süreci olarak proletarya diktatörlüğünün tekabül ettiği sosyalizmi görmüştür. Ve Lenin sosyalizmi sınıfsız bir toplum olarak değil, sınıfların ve bunlardan kaynaklanan bütün farklılıkların ortadan kaldırılması için zorunlu bir geçiş toplumu olarak görmüştü. Yukarda yaptığımız aktarmalarda, komünizmin alt evresinde, “kapitalist azınlık üzerinde”, “kapitalist alışkanlıklarını” sürdüren unsurlar ve “kapitalizm tarafından iyiden iyiye bozulmuş işçilerin, asalakların, haramzadelerin, üçkağıtçıların vb. üzerinde denetimin” sağlanmasından bahsedilmektedir. Bu proletarya diktatörlüğü demektir: henüz yok olmamış burjuvaziye ve ona yakın unsurlar üzerinde uygulanan bir diktatörlük biçimidir. Bu diktatörlüğün varlık şartı uzlaşmaz sınıf karşıtlıklarının bulunmasıdır. Bu karşıtlıklar ortadan kalktığı zaman proletarya diktatörlüğü gereksizleşecek ve kendiliğinden kalkacaktır.

Demek ki, Lenin de Marks gibi, arkadaşlarımızın iddiasının tersine Ekim Devriminden önce sosyalizmi, sınıfsız bir toplum olarak düşünmemektedir. Lenin, Ekim Devriminden hemen sonra bu görüşlerini devam ettirmiş ve daha açık hale getirmiştir. “Büyük bir Başlangıç” makalesinde şöyle söyler:

“(Burjuvalar) proletarya diktatörlüğünün, sınıflar ortadan kalkmadıkça kaçınılmaz olarak ve sermayenin alt edilmesinin hemen ardında gelen dönemde özellikle şiddetli ve özellikle değişik olmak üzere, biçim değiştiren bir sınıf savaşımı dönemi olduğunu kabul etmekten korkmaktadırlar. Proletarya siyasal iktidarı ele geçirdikten sonra sınıf savaşımını bırakmaz, sınıflar ortadan kalkıncaya kadar sürdürür. -Kuşkusuz farklı koşullar altında, farklı biçimlerde ve farklı araçlarla.”

“Ve ‘sınıfların kaldırılması’ ne demektir? Kendine sosyalist diyen herkes bunu sosyalizmin nihai amacı olarak kabul etmekte, ama hepsi hiç de onun anlamı üzerinde durmamaktadır…” (abç)

“Açıktır ki, sınıfları tam olarak (abç) kaldırmak için sömürücüleri toprak ağalarını ve kapitalistleri alt etmek yetmez, onların (aç-Lenin) mülkiyet hakkını kaldırmak yetmez, ayrıca üretim araçlarının tüm özel mülkiyetini kaldırmak gerekir, kol işçileri ile kafa işçileri arasındaki ayrım olduğu gibi, kent ile kır arasındaki ayrımı da yok etmek gerekir. (abç) Bu çok uzun bir zaman ister. Bunu başarmak için üretici güçleri geliştirmekte ileri doğru dev bir adım atılmalıdır; küçük üretimin sayısız kalıntılarının (özellikle inatçı ve özellikle yenilmesi zor olan, çoğu kez pasif) direnişini alt etmek gerekir; bu kalıntılarla bağıntılı olarak büyük alışkanlık gücünü ve tutuculuğunu alt etmek gerekir.” (BD ve PD. Sf. 182-183)

Sınıfların ve sınıf mücadelesinin tam olarak ortada kalkması komünizmin üst evresinin hemen öncesinde ancak mümkündür. Yoldaşlarımız Lenin’in bu görüşlerini biliyorlar ve ona rağmen “sınıfsız sosyalist toplum” saçmalığında ısrar ediyorlar:

Şunları belirtiyorlar:

“Lenin, … sınıfların tamamıyla ortadan kalkması için, yalnızca küçük burjuvazinin yeniden kalıba dökülmesini ve devrilmiş olan burjuvazinin ezilmesini değil, aynı zamanda kafa emeği ile kır-kent çelişkilerinin de çözülmesini gerekli görüyor.” (Sf. 13)

Bu satırları yazan yoldaşlarımız hemen aynı yerlerde sosyalizmi sınıfsız bir toplum olduğuna bizi inandırmak çabasındadırlar. Bu açık bir çelişki değil mi? Lenin’i zerrece kavramadıklarının somut bir örneği değil mi?

Sınıfların tam olarak kalkması ne demektir? Sosyalizmde bütün sınıflar (proletarya dahil) iktisadi olarak, -bütünüyle değil ama esas olarak ortadan kaldırılmışlardır; fakat henüz siyasi, ideolojik bakımdan varlıklarını devam ettirmektedirler, iktisadi alanda kapitalizmin kalıntıları halen mevcuttur. İşte bütün bunların varlığı burjuvazinin varlık şartlarını oluşturmakta ve sınıfların ayakta kalmasının temelini oluşturmaktadır. Sınıfların tamamen ortadan kalkması, onların, sadece üretim araçları özel mülkiyeti açısından değil aynı zamanda siyasi ve ideolojik alanda da yok olması demektir. Lenin, küçük üretimin sayısız kalıntılarının direnişinin ve tutuculuğunun, burjuva alışkanlık gücünün alt edilmesi üzerinde çok yerde önemle durur ve bunu sınıfların tamamen kalkmasının şartı olarak görür. Ne yazık ki, tartışmayı açan arkadaşların bundan anladıkları yok. İş sadece anlamamakla da kalmıyor yine sosyalizmde sınıfların varlığı konusunda Lenin’in görüşleri üzerinde yapılan çarpıtmaları daha da ileriye götürüyorlar. Mesela arkadaşlar Lenin’den şu görüşleri aktarmışlar.

“Sosyalizm sınıfların ortadan kaldırılması demektir. (abç) Proletarya diktatörlüğü sınıfları ortadan kaldırmak için elinden geleni yapmıştır. Ama sınıflar bir darbede ortadan kaldırılamaz.”

“Ve proletarya diktatörlüğü döneminde sınıflar hala durmaktadır ve duracaktır. Sınıflar yok olunca, diktatörlük gereksiz hale gelecektir. Proletarya diktatörlüğü yok olmaksızın sınıflar yok olmayacaktır.”

“Sınıflar durmaktadır ama proletarya diktatörlüğü döneminde her sınıf bir değişikliğe uğramıştır. Ve sınıflar arasındaki ilişkiler de değişmiştir. Proletarya diktatörlüğü altında sınıf mücadelesi ortadan kalkmaz, yalnızca farklı biçimlere bürünür (aç-Lenin)”, (Lenin, İK, Sf. 386, Tartışma Metni I. Bölüm Sf. 21)

Lenin’in “sosyalizm sınıfların ortadan kaldırılmasıdır” sözleri revizyonist ve Troçkistlerin hemen hemen en çok çarpıttıkları, üzerinde oynadıkları sözlerin başında gelir. Onlar Lenin’in bu görüşlerinden “sosyalizmde sınıfların olmadığı” anlamını çıkarıyorlar ve bunu kendilerine dayanak yaparak Lenin’in sosyalizmi sınıfsız bir toplum olarak gördüğünü ileri sürmektedirler. Bizim yoldaşlar ise, bu konuda, “Lenin’in proletarya diktatörlüğü döneminde sınıfların hala varlığını sürdüreceğini ve bu sürecin sınıfların ortadan kaldırılması süreci olduğunu söylemektedir” diyerek meseleye, doğru şekilde belirttikleri gibi, sosyalizmin sınıfsız bir toplum olmadığını tersine sınıfların yok edilmesi süreci olduğunu ifade etmektedir. Ancak arkadaşlar, yukarda aktardığımız alıntıyı yaptıkları “Proletarya Diktatörlüğü Döneminde Ekonomik Politika” adlı makalesinin en son paragrafından şu alıntıyı yaparak bir sonuca varmaktadırlar.

“… burjuvaziyi alt etmekle proletaryanın sınıfların kaldırılmasına doğru en kesin adımı attığı ve bu süreci tamamlamak için … proletaryanın devlet gücünden yararlanarak ve alt edilmiş burjuvaziyi ve yalpalayan küçük-burjuvaziye baskı yapmakta, savaşmakta, etkilemekte çeşitli yöntemler kullanarak sınıf mücadelesinin devam etmesi gerektiği ortaya çıkar. (Lenin, İK, Sf. 392)

Aktarılan bu sözlerden hareketle arkadaşlarımız, doğru başladıkları Lenin’in görüşlerinin yorumunu sakat bir sonuçla, hem de revizyonistlere hizmet eden bir sonuçla bitiriyorlar. Bakın ne diyorlar:

“… Lenin’in burada sözünü ettiği sınıflar hangileridir? Devrilmiş fakat yok edilmemiş olan burjuvazi, hala bireysel mülkiyete sahip olan küçük-burjuvazi ve şimdi yönetici hale gelmiş proletarya. Lenin burada (yani “sosyalizm sınıfların ortadan kaldırılmasıdır” derken) proletarya diktatörlüğünü dar anlamıyla yani sosyalizme geçiş döneminin üst yapısı anlamında (abç) kullanmaktadır. Sınıfları da kapitalizmden devralınan sınıflar olarak tanımlamaktadır.”

Demek ki, “kapitalizmden devralınan sınıflar”dan bahsettiği için “sosyalizme geçiş” aşamasından söz ediliyormuş! Bunun diğer bir anlamı da şudur: sosyalist toplumda var olan sınıflar kapitalizmden devralınan sınıflar değil, bunlar sosyalizmin yarattığı yeni sınıflardır! Saçmalığın daniskası işte böyledir. Sosyalizm sınıfların yok edildiği bir süreçtir ve bu sınıfların hepsi ama istisnasız hepsi kapitalizmden devralınan sınıflardır, kapitalizmin mirası olan sınıflardır. Sosyalist toplum yeni sınıflar yaratmaz, kapitalizmden devraldığı sınıfları yok eder. Arkadaşlarımız, kollektif köylülüğe ve proletaryaya “sosyalizmin sınıfları” olarak bakmakta ve sosyalizmin ürünüymüş gibi görmektedirler. Hem proletarya ve hem de kollektif köylülük kapitalizmden devralınmış sınıflardır. Kollektif köylülük, özel mülk sahibi köylülüğün yok olma süreci içinde sosyalizm altında biçim değiştirmesinden başka bir şey değildir. Özellikle de sosyalizmin yarattığı yeni (yani kapitalist temele sahip olmayan) bir sınıf değildir; kapitalizmden devralınan köylülüğün proleterleşme yönünde gelişmiş ve biçim değiştirmiş yeni şeklidir. “Kapitalizmden devralınan sınıflar’dan söz ediliyor denilerek Lenin’in genel olarak sosyalizm konusunda söyledikleri sözleri “dar anlamda kullanmış” diyerek ve bu sözleri “sosyalizme geçiş” için geçerli görerek modern revizyonistlerle aynı noktaya varıyorlar.

Şunu belirtmeden geçmek meseleyi eksik bırakmak olur. Arkadaşlar burada peşin bir yargı ile, şartlanmış bir kafa ile hareket etmektedirler. Kendilerini “sosyalizmde burjuvazi yoktur”, “sosyalizmde kapitalizmden devralınmış sınıflar yoktur” şeklinde şartlandıran bu arkadaşlar, Lenin’in açıklamalarından “burjuvazi”den bahsettiğini gördükleri yerde hemen “burada sosyalizmin dar anlamından bahsedilmektedir” demekte ve onun anlamını daraltmaya başlamaktadırlar. Lenin’i anlamak yerine onu kendi ön yargılarının şekillendirdiği kafalarına uydurmaya çalışmaktadırlar.

Lenin “sosyalizm sınıfların ortadan kaldırılması demektir” şeklindeki sözlerinden sonra eğer burjuvazinin varlığından bahsediyorsa, o zaman bu sözleriyle “sosyalizmin dar anlamı” kastedildiği sonucuna arkadaşlar hangi haklı gerekçeden, nereden varıyorlar? Tersine böyle bir sonuç yerine, sosyalizmin bütün sürecinde burjuvazinin var olacağı sonucu pekala çıkarılabilir ve üstelik bu Lenin’e daha uygundur, onun başka yerlerde söylediklerini tamamlayan bir niteliktedir. Lenin’den yukarda aktardığımız görüşlerinde komünizmin alt evresindeki kapitalistlerden bahsettiğini gördük. Demek ki, bir bütün olarak sosyalizm sürecinde burjuvaziden söz etmek, Lenin’e ters değildir. Ama arkadaşlar deminde belirttiğimiz gibi peşin bir hükümle yaklaşıyorlar. İşin ilginç yanı arkadaşlar tam da bu konuda da bir dipnot düşüyor ve şu “uyarı”da da bulunmayı ihmal etmiyorlar:

“… ikincisi, Lenin, proletarya diktatörlüğünü yalnızca burada yaptığı gibi dar anlamda yani sosyalizme geçiş aşamasında kapitalizmden devralınan sınıfları ortadan kaldırmak için gerekli olan ve baskı işlevi ağır basan yapı anlamında kullanmamıştır. Geniş anlam, proletarya diktatörlüğünü kır-kent ve kafa emeği-kol emeği çelişkilerinin çözümüne yani, tam komünizme kadar sürecek sınıf savaşı aşaması olduğunu belirtmiştir.” (Sf. 47)

Doğrusu, arkadaşlara karşı ne söylemek gerektiği konusunda şaşırmamak elde değil. Daha önce gördük ki, sosyalist topluma, “sınıflı-sınıfsız sosyalist toplum” demekte ve sonra da burada yaptıkları gibi “Lenin, ayrıca sınıf mücadelesinin tam komünizme kadar devam edeceğini belirtmiştir” diyerek kendi savundukları görüşlerle bağdaşmayan atıflarda bulunmaktadırlar. Gerçi arkadaşlar burada sınıflardan değil, “sınıf savaşı”ndan bahsetmektedirler ve sınıflar olmadan sınıf mücadelesinin olacağını söyleyen idealist bir mantığa sahip olduklarını bildiğimizden burada tam komünizme kadar sınıfların varlığını kabul edip etmediklerini kesin söyleyemiyoruz. Yalnız daha öncede arkadaşlar Lenin’e atıfta bulunarak O’nun, sınıfların tamamen kalkması için “kafa-kol emeği ve köy-kent arasındaki çelişkinin kalkmasına” kadar süreceğine ilişkin sözlerini de satır aralarında geçiştirilmiş ve zoraki de olsa (Lenin’in sınıfların tam komünizme kadar var olacağı tezini) kabul etmek zorunda kalmışlardı.

İkinci olarak; yukardaki alıntıda ileri sürülen ve Lenin’i proletarya diktatörlüğü “kapitalizmden devralınan sınıfları ortadan kaldırmak için gerekli olan ve baskı işlevi ağır basan yapı” anlamının dışında, yani, baskı işlevi olmayan bir proletarya diktatörlüğünü savunduğu görüşü büyük bir yalandır ve Lenin’e karşı yapılmış en büyük hakarettir.