“SOSYALİZM VE SOSYALİZMDEN GERİYE DÖNÜŞ SORUNLARI” ÜZERİNE

KOLLEKTİF KÖYLÜLÜK VE SINIFLARIN VARLIĞI

Yoldaşlarımız tarafından, daha önce de gördüğümüz gibi, küçük üretici köylülüğün kollektif köylüğe dönüştürülmesi, uzlaşmaz sınıf karşıtlıklarının sonu olarak ilan edilmiş ve böylece burjuvazinin sınıf olarak ortadan kalktığı ileri sürülmüştü. Kollektif köylülüğü, “kapitalizmden devralınan” sınıflardan ayıran ve sosyalizmin doğurduğu bir sınıf havası vermeye çalışan arkadaşlarda, aynı zamanda özel mülkiyet sahibi köylülüğün kollektif köylülüğe dönüşmesini küçük-burjuvazinin kalıba dökülmüş hali olarak göstermektedirler.

Kollektif köylü mülkiyeti, hukuki olarak bütün topluma ait olmasına rağmen pratik olarak sadece kolhozların, kooperatiflerin mülkiyeti durumundadır. Stalin şöyle açıklar:

“Bugünkü durumda, bizde, sosyalist üretimin başlıca iki biçimi bulunmaktadır: devletin, yani tüm halkın ve kolhozların, ki kolhozlara bütün halkın ortak olduğu söylenemez. Devlet işletmelerinde, üretim araçları (toprak ve makineler) devletin malı olduğu halde, elde edilen ürünler, emeğin ve tohumları sağlayan çeşitli kolhozların malıdır; kolhozlar kendi mülkleri imiş gibi, kendilerine sürekli olarak kullanmaları için bırakılan toprağı, pratikte tasarruf ederler, ancak onu satamazlar, satın alamazlar, kiralayamazlar ya da ipotek edemezler.” (Stalin, Son Yazılar, Sf. 74)

“… Kuşkusuz, buna karşın işçiler ve kolhozcu köylülük karşılıklı durumları dolayısıyla birbirinden farklı olan iki sınıf oluşturmaktadırlar. Ancak bu farklılık, dostluklarını hiçbir biçimde zayıflatmamaktadır…” (age, Sf. 84)

Kollektif köylülük, daha öncede belirttiğimiz gibi kapitalizmden devralınmış köylülüğün devamıdır ve onun sosyalizm doğrultusunda değişikliğe uğramış şeklidir. Bu itibarla kollektif köylü, küçük üreticilik döneminin bütün özelliklerinden ve anlayış ve alışkanlıklarından tamamen kopmaz. Bu zaman ve eğitim isteyen bir sorun, ekonomik temelin gelişmesi sonucu olan bir sorundur. Arkadaşların iddiasının tersine, köylülüğün kollektifleşmesi sağlanınca “küçük mülkiyetin dönüşmesi”nin sağlanması, kalıba dökülmenin daha ilk adımlarıdır. Ve bu yeni temel üzerinde, kollektif üretim içinde köylülüğün eğitimi daha kolay ve köklü olacaktır. Bu eğitim ve “kalıba dökme” biryandan kendisini de yeniden kalıba dökme ve yenilemek zorunda olan proletarya tarafından yapılır ve uzun bir dönemi, köy ile kent arasındaki çelişkinin çözülmesi dönemine kadar olan evreyi kapsar.

Kollektif köylülük halen meta üretici olma özelliğini kaybetmemiştir. Meta ve para ekonomisi ve köylülüğün karakterinde mevcut olan kapitalizme doğru eğilim daha önceki kadar yaygın ve köklü olmasa da sürekli yeni burjuva unsurlar yaratmaya devam eder. Açıktır ki, kollektif köylülük proletaryadan ayrı bir sınıftır ve Proletaryaya ait olmayan burjuva özellikleri vardır. Elbette bu iki sınıf arasındaki çelişki uzlaşır ve dost sınıflar arasındaki bir çelişkidir, fakat uzun süredir bilinen bir diğer gerçekte her zaman uzlaşır çelişkinin aynı zamanda uzlaşmaz yanının da bulunmasıdır. (Aynı zamanda her uzlaşmaz çelişkinin de uzlaşır yönü vardır.) Kollektif köylülük, sınıfların ortadan kaldırılması ve komünizme doğru ilerlemede çıkarı olan ve ileriye doğru gelişmeyi destekleyen emekçi bir sınıftır, ama bu sınıfın halen alışkanlıklarını koruyan ve geliştiren, sosyalizmi benimsemeyip ona düşmanlık güden karakteri kaçınılmaz olarak çıkacaktır. Yeniden söyleyelim ki, kollektif köylülük, yepyeni, eskisinden tamamen kopuk bir sınıf değildir. O köylülüğün devamı ve halen proletarya karşısında köylü olmaya devam etmektedir.

Kollektif köylülüğün yepyeni bir sınıf olduğu anlayışından hareket ederek hataya düşen yoldaşlar, küçük üretimin tasfiyesini ve kollektif mülkiyete geçişi uzlaşmaz sınıfların ortadan kaldırılması olarak görmekle de hataya düşüyorlar. Köylünün kollektifleştirilmesi, küçük-burjuvaziyi, (özel mülkiyetle sınırlı olarak) iktisaden ortadan kaldırır ve bunu yapmakla da küçük üretimden kaynaklanan kapitalizm eğilimlerinin ön yargılarının, alışkanlık vb’lerinin temelini, bir ölçüde kaldırarak onların yeniden eğitilip kalıba dökülmeleri için uygun bir ortam hazırlar. Kollektif üretim içindeki köylü ancak bütün bu alışkanlık ve eğilimlerinden, ön yargılarından kıskançlık ve bireyciliğinden uzun bir eğitim süreci içinde ayrılabilir. Ama, kollektif üretime geçiş tek başına “burjuvazinin” sonu olarak ilan edersek büyük bir yanılgıya düşeriz. Proletaryanın hedefini saptırır burjuvazinin tam da istediği şeyi biz kendiliğinden ona veririz. Nasıl devrimin hemen ardından, iktidardan alaşağı edilen ve mülksüzleştirilen büyük burjuvazi sınıf olarak ortadan kaldırılamıyorsa, küçük üretimin tasfiyesi, küçük-burjuvazinin yok edilmesi anlamına gelmez; hele hele eskiden mülksüzleştirilmiş ama henüz yok edilmemiş büyük burjuvazinin yok edilmesi anlamına ise hiç gelmez. Küçük üretimin kalkması nasıl olurda bu burjuvaları yok edebilir? Arkadaşların anlayışlarını neye dayandırdıklarını gerçekten merak ediyoruz.

Sosyalizmde sınıfların varlığı tartışmasını, Sovyet deneyinden ders çıkaran ÇKP’nin tecrübelerinden aktararak sonuca bağlamak istiyoruz:

“Burjuvazi ve diğer gerici sınıflar, devrilmiş olanlar bile sosyalist toplumda uzun bir süre etkin kalırlar. Hatta bazı alanlarda oldukça güçlüdürler. Bin türlü bağlı uluslararası burjuvaziye bağlıdırlar. Yenilmeyi hazmetmezler ve inatla proletaryaya karşı güçlerini denemekten geri durmazlar. Her alanda, sinsi ya da açık bir mücadele sürdürürler. Çoğu kez sosyalizmin, sovyetlerin, komünist partisinin ve Marksizm-Leninizmin yandaşı gibi görünüp, sosyalizmin temellerini dinamitlerler. Böylece, yeniden kapitalizme dönüşü tezgahlamaya uğraşırlar…” (Kruşçev’in sahte komünizmi ve tüm dünyanın bundan çıkardığı dersler Sf. 77)

“Tarımın kollektifleştirilmesiyle; köylüler bireysellikten çıkar kollektif ruhla donanırlar. Böylece köylülerin eğitilmesi için elverişli koşullar doğar. Bununla birlikte kollektif mülkiyet bütün halkın mülkiyeti haline gelinceye ve özel mülkiyete dayalı üretim bütün kalıntılarıyla tasfiye edilinceye kadar köylüler kaçınılmaz olarak küçük üreticiye özgü bazı özelliklerini korurlar. Bu durum ve bu koşullarda kapitalizme doğru kendiliğinden bir eğilim vardır ve köylülük içinde farklılıklar ortaya çıkacaktır. Burjuvazinin yukarda anlatılan faaliyetleri, burjuvazinin siyaset, ideoloji, ekonomi, kültür ve eğitim alanlarındaki yozlaştırıcı etkisi, kent ve köy küçük üreticilerindeki kendiliğinden kapitalist eğilim, burjuva hukukunun bütünüyle tasfiye edilmemiş olması ve eski toplumlardan kalan geleneklerin etkisi, bütün bunların hepsi işçi sınıfı tarafından, parti kuruluşlarında ve devlet örgütlerinde yoz unsurların, bütün halka ait olan devlet işletmelerinde yeni burjuva unsurların israfçıların ve dolandırıcıların, kültür ve eğitim kurumlarında ve aydın çevrelerinde yeni burjuva aydınların türemelerini sağlar. Bütün bu yeni burjuva unsurlar, bütün bu yoz unsurlar devrilmiş fakat tamamen tasfiye edilememiş eski burjuvazinin ve eski sömürücü sınıfların unsurlarıyla bir olur, sosyalizme saldırırlar. Yönetici organlarda mevzilenmiş yoz unsurlar, özellikle tehlikelidirler. Çünkü alt kademedeki burjuva unsurları destekleyen ve koruyanlar onlardır. (Sf. 78)

“Emperyalizm var oldukça, sosyalist ülkelerin proletaryası hem içerdeki burjuvaziyle hem uluslararası emperyalizmle aynı anda mücadele etmek zorundadır. Emperyalizm sosyalist ülkelere silahlı mücadelede bulunmak ya da bu ülkeleri barışçı yollardan bölmek parçalamak için fırsat kollar.”

“Sosyalist ülkeleri tasfiye etmek ya da ülkelerde kapitalizme geriye dönüşü sağlamak için ne mümkünse yapar. Bu nedenle uluslararası alanda sürdürülen sınıf mücadeleleri ister istemez sosyalist ülkelerde de yansımasını bulur.” (Sf. 79)

ÇKP’nin tarihi öneme sahip bu tespitleri hayat tarafından doğrulanmış ve Büyük Proleter Kültür Devriminin tecrübeleriyle iyice pekişmiştir. Burjuvazi yoktur demekle onu yok edemeyiz, onu doğuran şartlar var olduğu sürece burjuvazinin varlığı kaçınılmazdır.

Demek ki;

a)- Dış şartlar; uluslararası burjuvazinin halen varlığı ve burjuvazinin buna bin türlü bağla bağlı olması ve uluslararası emperyalizmin, sosyalizme karşı mücadele yürütmesi.

b)- Kollektif köylülüğün, küçük-burjuvaziye özgü bazı özelliklerinin korunması ve kapitalizme doğru eğilimin kendiliğinden varlığı.

c)- Burjuva hukukunun henüz tamamen kaldırılmaması ve herkese emeğine göre burjuva ilkesinin hakim olması.

d)- Burjuva ideolojisinin, siyasetinin, alışkanlık ve geleneklerinin varlığı ve bunların yozlaştırıcı etkileri.

Bütün bu şartların varlığı yeni burjuvazinin kaçınılmaz olarak var olmasının sebepleridir. Burjuvazinin sınıf olarak yok edilmesi her şeyden önce bu şartların kaldırılmasıyla olur.