“SOSYALİZM VE SOSYALİZMDEN GERİYE DÖNÜŞ SORUNLARI” ÜZERİNE

SOSYALİZMDEN GERİYE DÖNÜŞ SORUNU VE SINIFLAR

Sosyalizmde sınıflar ve sınıf mücadelesinin varlığını inkar eden tüm akımlar aynı zamanda bir kez sosyalizme varıldığında, artık geriye dönüşün mümkün olmadığını, söylemektedirler. Bunlar, geriye dönüşün henüz burjuvazinin yok edilmediği “sosyalizme geçiş” aşamasında bir tehlikeyi oluşturduğunu ve restorasyonu engellemek için bu dönemde proletarya diktatörlüğünün burjuvazi üzerinde bir baskı aracı olduğunu, sosyalizme geçme ile birlikte artık burjuvazinin sınıf olarak yok edildiğini ve restorasyon tehlikesinin bulunmadığını, devletin ise burjuvazi üzerinde baskı aracı olmaktan çıkarak ülkenin kapitalist saldırıya karşı korunması olarak adlandırıyorlar.

Sosyalizmde burjuvazinin varlığını kabul etmemelerine rağmen, yoldaşlarımız, tam komünist toplumun üst evresine kadar olan dönem boyunca geriye dönüş tehlikesinin mevcudiyetini kabul ederek kısmen daha “yeni” ve kendi içinde tutarsız bir görüş geliştiriyorlar. Çelişkilidir bu görüş, çünkü, bir yandan burjuvazinin var olmasıyla ancak mümkün olabilen restorasyon tehlikesinin varlığı ile öte yandan sosyalizmde burjuvazinin olmadığını birlikte savunmaktadır. Getirilen açıklamalar ve kanıtlar da buna bağlı olarak tutarsız ve çelişkilidir. Şöyle deniliyor.

“Kapitalist restorasyon burjuvazinin yeniden yönetici sınıf haline gelmesi ve yönetici-yönetilen çelişkisinin yeniden uzlaşmaz bir çelişkiye dönüşmesi demektir.” (Sf. 24)

Gerçekten de burjuvaziyi bu derece açıktan kollamak, saflarımızda daha kimseye nasip olmamıştır! Burjuvazi yönetici sınıf durumuna gelmeden, proletarya ile arasındaki çelişki uzlaşır çelişkiyi oluşturuyor (!), fakat bu karşı-devrimci bürokratlar, devlet ve parti organlarına sızmış, bu mevkilerde yozlaşmış ve geriye dönüşü tezgahlamak için aralarında örgütlenmiş, sosyalizm düşmanı bürokratlarla (isterse arkadaşların deyimiyle bunlara burjuva demesek de) iktidardaki proletarya ile arasındaki çelişki de uzlaşır bir nitelik taşır(!). Açıktır ki, yoldaşların bu görüşü proletaryaya ait değil, burjuvaziye hizmet eden gerici revizyonist bir tezdir. İktidardaki proletaryanın, geri dönüşü tezgahlayacak burjuvaziye karşı, uzlaşmaz çelişkiden hareketle tedbirler almasını ve bastırmasını engeller, uzlaşır çelişkinin gereği olarak, burjuvazi dost görülecek ve şiddetin dışında kalan eğitim ve sadece ikna edici tedbirlerle yetinilecektir. Bunun ise iflah olmaz ve sosyalizmin azılı düşmanlarını yola getireceği inancı zararlı bir hayalden başka bir şey değildir ve olamaz. Yoldaşlar her ne kadar geriye dönüşün mümkün olduğundan ve burjuvazinin iktidarı gasp edeceğinden bahsetse de, proletarya diktatörlüğünün varlığının uzlaşmaz sınıf karşıtlıklarının bir ürünü olduğunu reddederek, sosyalizmde devleti, esas olarak bastırma işlevini yitiren barışçı inşayı sağlayan bir kurum olarak görmesiyle, burjuvazinin varlığını görememesiyle, fiilen, geri dönüşü mümkün görmeyenlerin safında kendiliğinden almış olmaktadır.

Yoldaşlarımız, bu hatalarından ötürü, sosyalizmde burjuvazinin varlığını kabul etmeyerek, geri dönüşü gerçekleştiren “sınıfa” burjuva dememek zorunda kalıyorlar ve şöyle söylüyorlar:

“Bürokrat burjuvazi -yani devlet ve parti içinde kilit noktaları tutmuş yoz unsurlar: işte kapitalizmin restorasyonunu gerçekleştiren sınıf budur. Proletarya diktatörlüğü altında bu unsurlar henüz bir sınıf oluşturmazlar; çünkü doğrudan üreticinin artı-emeğine el koyabilme mekanizmalarından yoksundurlar. Fakat adım adım örgütlenirler ve sonunda içten içe çürüttükleri, koflaştırdıkları devlet aygıtının hakimiyetini, parti yönetimini gasp ederek elde ederler.” (II. Böl. Sf. 31)

Burada açıklanan, sosyalizmde sınıfların varlığı konusunda ve sınıf kavramından anladıkları hakkında, tüm arkadaşların dikkatle durması gerekir, ilk olarak, arkadaşlarımız kapitalizmi geri getirmek isteyen ve bu isteğin parti ve devlet organları arasına sızarak buradan doğrudan sinsi bir mücadeleye dönüştüren, kendi aralarında örgütlenmiş ve sosyalizmi sürekli sabote etmek isteyen bu unsurları burjuva olarak görmemeleri, onların ne derece vahim bir yanılgı içinde olduklarının göstergesi olarak görülmelidir. Bu konuda, arkadaşlarımızın dayandığı gerekçe şudur: Bunlar henüz üretim araçları özel mülkiyetini ellerine geçirememişlerdir. Bu gerekçeden de anlaşıldığı gibi, yoldaşların sınıfları tanımlamaları, üretim araçları özel mülkiyetinin bulunup bulunmamasıdır. Ve eğer ÇKP gibi, sosyalizm düşmanı kapitalist yolcu bürokratlara burjuva dersen “ilkesel hata”ya düşersin. Mevcut anlayış budur. Bu anlayışa göre devrimden hemen sonra ülkemizde komprador burjuvazinin iki ana kliğinin başını çeken Vehbi Koç ile Sakıp Sabancı’yı mülksüzleştirip (söz gelimi) bir fabrikaya yerleştirip çalışmak zorunda bırakılırsa, o zaman bu unsurlar birer proleter olacaklardır. Ve bu anlayışa göre burjuvaziyi mülksüzleştirdin mi, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet haklarını ellerinden aldın mı, bu unsurlar burjuva olmaktan çıkacaklardır. Bu görüşün, Marksizm-Leninizmle en büyük bir tezat teşkil ettiği ve proletarya karşısında burjuvaziyi güçlendireceği, onun geri dönüşünü, ihtimal derecesinden mutlak düzeye çıkaracağı açıktır. Marksizm, Burjuvazinin mülksüzleştirilmesinden sonra da var olacağını ve bütün gücünü kullanarak kaybettikleri cenneti yeniden yaratmak isteyeceklerini gayet açık ve oldukça da sık tekrarlar. Bizzat bu görüşlerin yazarı arkadaşlar tarafından, daha önceleri devrimden sonra proletarya diktatörlüğünün görevlerinin başına, “mülksüzleştirilmiş burjuvazinin sınıf olarak” yok edilmesi konuldu. Biz, arkadaşların görüleri arasındaki çelişkiden hareketle o sıralar haklı olarak sormuştuk. Yoldaşlar siz hangi yüzle “mülksüzleştirilmiş burjuvazi”den bahsediyorsunuz? Bu sizin görüşlerinizle çelişmiyor mu? Bir yandan burjuvazinin varlığını üretim araçları özel mülkiyetine bağlamak ama diğer yandan üretim araçları özel mülkiyetinden arındırılmış burjuvaziden bahsetmek… bu tutarsızlık değil midir? Burada yineleyeceğimiz yeniden bu sorular olacaktır.

Burjuvazi, sosyalizm şartlarında kapitalist toplumdaki biçimiyle, “üretim araçlarının özel mülkiyeti”ne göre aranmamalıdır. Sosyalizm altında her sınıfta olduğu gibi burjuvazi de değişmiştir. Ekonomik olarak mülksüzleştirilmesine rağmen, ideolojik olarak halen vardır ve iktidarı yeniden alabilmek için bir siyasi mücadele yürütür. Mümkün olabilecek her metodu dener. Bu şartlarda burjuvaziyi, “üretim araçları özel mülkiyet” ölçüsüyle değerlendirip yok saymak elbette onun gelişmesi için uygun ortam hazırlar. Bütün dikkatleri onun üzerinden uzaklaştırarak, hiçbir engelle karşılaşmadan gelişmesine yardım etmiş olur. Burjuvazi yine sınıf olarak vardır ama eski biçimiyle değil. Sosyalizm altında geriye dönüşü örgütleyen bürokratlara yoldaşların burjuva dememesi ve “özel mülkiyet” şartını araması ML’e ters olduğu gibi, daha önce kendi söyledikleriyle de çelişkiye düşmesine yol açıyor. Bu vahim bir hatadır ve tartışmayı açan yoldaşların bu konuda yeniden düşünmelerini ısrarla istemekteyiz.

Tartışma yazısının ikinci bölümünde, sosyalizmden geriye dönüş sorununda ÇKP’nin görüşlerini aktararak eleştiriyorlar. Şöyle söylüyorlar:

“Küçük üretim varlığı, (bu özetlenen ÇKP’nin görüşüdür) kırda ve kentte kendiliğinden kapitalist eğilime yol açar; bu, yani burjuva unsurlar ve yeni zengin köylüler yaratan maddi temeldir. (Gerçi “burjuva hakkı’nın tasfiye edilmemiş olması da sayılıyor, fakat gerek Lenin’den yapılan aktarma gerekse çıkarılan sonuçlar, yeni burjuvazinin maddi temeli olarak küçük üretimin görüldüğü kanıtlanıyor.) (Sf. 30)

ÇKP’nin görüşü böyle özetlendikten sonra şu eleştiriyi yöneltiyorlar:

“Küçük üretimin yol açtığı kendiliğinden kapitalist eğilim, durmadan türeyen kent ve kır burjuvazisi, sosyalizmin değil, sosyalizme geçiş döneminin sorunlarıdır…”

“Bu şartlarda restorasyonun maddi temelini hala ‘şehir ve özellikle köy küçük üretimi’nde aramak doğru olur muydu? Hayır, olamazdı. Sosyalist inşa döneminde hala modern revizyonizmin toplumsal kaynağı olarak “kent ve kır burjuvazisi”ni görmek doğru olur muydu? Hayır olmazdı. Bu oku yanlış hedefe yöneltmek, bir önceki dönemin şartlarını hala yürürlükte görmek yeni dönemin çelişkilerini tahlil edememek olurdu…” (Sf. 31)

Eleştirinin devamında, geriye dönüşün temelinde yatan şeyin, “burjuva hukuku” olduğunu ve yozlaşmanın temelinde bunun yattığını söylemektedirler.

Eğer ÇKP, arkadaşların yukarda söz ettiği şekilde, geriye dönüşün maddi temelini “şehir ve köy küçük üretimi”nin kapitalist eğiliminde bulmuş olsaydı, gerçekten de, arkadaşlarımızın eleştirisine yürekten katılırdık. Ancak gerçek durum farklı, ÇKP, arkadaşlarımızın aktardığı görüşlerinde dahi, geri dönüşün maddi temeli olarak küçük üretim kendiliğinden kapitalist eğilimini göstermemiştir.

Yoldaşlarımızın, geri dönüşün ve yozlaşmanın temel etkenine, henüz “herkes emeğine göre” ilkesini uygulayan ve fiili eşitsizliği onaylayan burjuva hakkı olduğunu koymaları tamamen doğrudur. Yozlaşmanın temelinde yatan burjuva alışkanlıkların ve anlayışların zemin bulup gelişmesine sebep olan temel, ekonomik temel, ürünün dağılmasını düzenleyen “burjuva hukuku”nun varlığıdır. Ancak ÇKP’nin, bunu savunmadığını ve yozlaşmanın temeline küçük üretimde mevcut kendiliğinden kapitalist eğilimi koyduğunu söylemek ÇKP’yi eleştirirken gerçekçi kalmaktan uzaklaşmak ve bir zorlamanın içine girmektir. ÇKP’nin “Tarihi Dersler”den aktarılan ve sosyalizmden geriye dönüşün sebepleri üzerinde duran görüşlerinde hiç de arkadaşların iddia ettiği gibi “ekonomik temel” konulmuyor. Daha doğrusu, ÇKP yazısında yozlaşmanın, yeni burjuvazinin doğmasına yol açan belli başlı sebepleri üzerinde durmaktadır. Ve şu şartları belirtmiştir:

1-         Kollektif köylülük, köylülüğe özgü bazı özellikleri kaçınılmaz olarak korur. Bu durumda bunlarda kapitalizme doğru kendiliğinden bir eğilim vardır.

2-         Burjuva ideolojisinin ve siyasetinin, ekonomik, kültürel ve eğitim alanlarındaki yozlaştırıcı etkisi…

3-         Kent ve köy küçük üreticilerindeki kendiliğinden kapitalist eğilim.

4-         Burjuva hukukunun bütünüyle tasfiye edilmemiş olması.

5-         Eski toplumdan kalan geleneklerin etkisi…

ÇKP bu şartları sıralamakta ve “bütün bunların hepsi (abç) -demekte- işçi sınıfı saflarında parti kuruluşlarında ve devlet örgütlerinde yoz insanların, bütün halka ait olan devlet işletmelerinde yeni burjuva unsurların israfçıların ve dolandırıcıların kültür ve eğitim kurumlarında ve aydın çevrelerinde yeni burjuva aydınların türemelerini sağlar. (abç) Bütün bu yeni burjuva unsurlar, bütün bu yoz unsurlar, devrilmiş fakat tamamen tasfiye edilmemiş eski burjuvazinin ve eski sömürücü sınıfların unsurlarıyla bir olur, sosyalizme saldırırlar. (abç) Yönetici organlara mevzilenmiş yoz unsurlar özellikle tehlikelidirler.” (Kruşçev’in sahte komünizmi ve tüm dünyanın bundan çıkardığı dersler, Sf. 78)

Burada görüldüğü gibi, ÇKP yeni burjuvaları doğrudan sebepler üzerinde genel olarak duruyor. Bu sebeplerden herhangi birinin “temel ve belirleyici” olduğu sorunu gözönüne alınmamıştır. Yoldaşların ÇKP’ye yönelttikleri, “köy ve kent küçük üretimin kapitalizme eğilimi”ni yozlaşmanın temeli olarak aldığı suçlaması, aslı olmayan bir suçlama olarak kalmaktadır. Çin’li komünistler, sosyalizm altında küçük üreticilerin artık belirleyici unsur olmaktan çıktığını elbette bilirler, en azından yoldaşlarımız kadar bilirler. Çin’li komünistler, burjuvaziyi doğuran sebeplerin tümü üzerinde genel olarak, hepsine aynı ağırlığı vererek, durmaları ve “bütün bu sebepleri” doğuran yeni burjuvaların devrilmiş ama yok olmamış burjuvaziyle birleşerek sosyalizme saldırdıklarını belirtmesiyle, bizzat yoldaşların eleştirisinin ne kadar temelsiz olduğu kendiliğinden görülüyor. Burada ÇKP’ye, bu belirttiği sebepler arasında en temel olanını belirtmediği için bir eleştiri yöneltilebilir ya da belirttiği şartların hepsini aynı derecede ağırlık vererek temel sebebi belirtmediği şeklinde bir eleştiri yapabilir. Ama yoldaşlarımızın yönelttiği türden bir eleştiri yöneltilemez. Geri dönüşün ekonomik temelini bir ayrıma tabi tutmamasından dolayı yapılan bir eleştiri kendi içinde haklılık payı taşımasına rağmen yine zorlamanın sonucu olarak hafif kalacaktır. Yoldaşlarımız ÇKP’nin diğer şartları üzerinde pek durmuyorlar, mesela kollektif köylülüğü arkadaşlarımızın anlayışından farklı şekilde yorumlamakta ve kendiliğinden kapitalizme doğru bir eğilim taşıdığını söylemektedirler. Arkadaşlarımızın kendi görüşleriyle taban tabana zıt olan bu tespiti neden eleştirmediklerini bilmiyoruz. Esas bunu eleştirmeliydiler ve bizim kendilerinden beklediğimiz açıkçası budur.

ÇKP ayrıca, yönetici kademelerde mevzilenmiş yoz unsurların daha tehlikeli olduklarını belirtmesine rağmen, geri dönüşün sınıfsal temelinde, yeni ve eski burjuvazinin tümünü, sınıf olarak burjuvaziyi görmüştür. Yoldaşlarımız bu noktayı da eleştirerek, geriye dönüşün sınıfsal temelinin genel olarak yozlaşmış unsurlarda değil, yönetici kademelere mevzilenmiş bürokrat kesiminde olduğunu ve genel olarak yozlaşmış unsurların, sınıfsal dayanağını oluşturduğunu vb. açıklamaktadırlar.

Bize göre ÇKP’nin belirttiği görüş daha yerinde ve doğrudur. ÇKP geriye dönüşün sınıfsal temelini burjuvazi olarak tespit etmektedir. Sosyalizm şartlarında yukarda belirlenen şartlar neticesinde meydana gelen yozlaşmaların her türü ve derecesindeki unsur burjuva sayılmaz. Bundan dolayı her yozlaşan unsur restorasyonun sınıfsal temeli içine girmez. Burjuvazi sadece yönetici kademelerdeki unsurlar arasında yozlaşmasıyla değil, köyle kentte, fabrikada, devlet ve partide ve bunların yönetici organlarında kaçınılmaz olarak doğar. Ama burjuvazinin bu gelişmesi kol emeği harcayan işçilerden daha rahat çalışma imkanları olan ve daha iyi geçim imkanlarına sahip olmalarından dolayı, memurlarda, yönetici ve aydınlar arasında daha yaygın ve köklüdür. Bundan dolayı emekçilerin esas dikkat etmesi ve sıkı denetlemesi gereken de bu kesimlerdir. Yoldaşlarımız geriye dönüşü hazırlayanların temelini sadece yönetici organlara sinmiş yoz unsurlardan ibaret olarak sınırlamaları yanlıştır. Geriye dönüşün güç aldığı ve kopmaz bağlarla bağlı olarak hareket ettiği unsurlar, diğer alanlarda mevzilenmiş yandaşlarıdırlar. Söz gelimi, aydınlar arasında ya da eğitim kurumlarındaki eğitici ve yöneticilerin sosyalizm aleyhtarı eğitim ve telkinleri geri dönüşün hazırlanmasında küçümsenebilir mi? Böyle bir davranış elbette yanlıştır. Bütün bunlar daha geniş kitleyi etkiledikleri için, bazı şartlarda, yönetici organlardakilerden daha tehlikeli olurlar.

Sonuç olarak geriye dönüşün sınıfsal temeli, burjuvazidir.

Sosyalizmden geriye dönüş sorununda yazılarının baş kısmında savundukları şu doğru görüşe bizde katılıyoruz.

“… yepyeni bir üst yapı inşa etmek zorundadır; hem de daha önceki devrimleri gerçekleştiren sınıfların gördüğü eğitim ve stajı görmeden. Bu, kaçınılmaz olarak proletaryanın çeşitli hatalar yapmasına yol açar. Ve en önemlisi işçi sınıfı üretiminin efendisi ve bu mekanizmayı denetlemekle yükümlü kıldığı öncü müfrezesinin kokuşması karşısında yeterince uyanık davranamayabilir. Eski toplumun çürüyen cesedi öncü müfrezeyi de zehirlediği takdirde, öldürücü darbeyi indiren, proletarya partisi içindeki kokuşma olmuş. Ve en üst düzeydeki parti yöneticilerinden bir kısmının da burjuvazinin safına geçmesiyle devlet mekanizması içinde sinmiş bir durumda ihanetini bekleyen bürokrat burjuvazi (abç) iktidarı gasp etmiştir.” (I. Bölüm, Sf. 6)

Burada belirtilen görüşler (bürokrat burjuvaziyi henüz burjuva saymayan anlayışı dışarda bırakmak kaydıyla) esas olarak doğrudur ve partimizin görüşlerine uygundur. Ancak bu görüşlerde görüldüğü gibi parti içinde “sinmiş bir durumda ihanet anını bekleyen bürokrat burjuvazi”den zorunlu olarak bahsedilmekte, fakat yazının ikinci bölümünde bu bürokratların iktidarı alamadan burjuva sayılmayacaklarını söyleyerek, bu doğru görüşü alabildiğine rezil bir duruma sokuyorlar.