Komünist 72’den: Dünyada ve Türkiye’de Durum – II. BÖLÜM

14- Önderlik Meselesi Tayin Edicidir!

14- Önderlik Meselesi Tayin Edicidir!

Partimiz Süreci Karşılamaya ve Devrimi Örgütlemeye Muktedirdir!

Türkiye toplumu değişmekte ve ilerlemektedir. Son on yıllık gerçeklik bize bunu fazlasıyla göstermektedir. Sınıf mücadelesi kimi dönem yüzeye çıkan dalgalar gibi sosyal pratikte kendini göstermekte ve sonra da geriye çekilmektedir. Gezi İsyanı bu anlamıyla son on yılın değil, denilebilir ki Osmanlı ve Cumhuriyet tarihi açısından değerlendirildiğinde son derece önemli bir gelişmesi olarak kayda geçmiştir.

Buna paralel olarak Türk hakim sınıfları, ne kadar güçlü görünürlerse görünsünler, bir yönetememe krizi içindedirler. Emperyalizmle ilişkileri daha da boyutlanmış, emperyalist kapitalist sisteme daha fazla bağımlılaşmışlardır. Süreci yönetmek adına, emperyalistler arasında çelişkilerden yararlanmaya çalışmakta, bu ise onları bir emperyalist güçten diğerine daha fazla bağlanmaya itmektedir. Ülke içinde ve dışında yaşanan ekonomik politik gelişmelere ayak uydurmak ve emperyalistlerden kendilerine kalan bir parça yağma, talan ve sömürü payını sürdürmek için politik manevralar yapmakta, kendi içlerinde darbe girişimine varan çelişkiler yaşamakta, bu ise var olan yönetememe krizini daha da derinleştirmektedir.

Yönetememe krizini besleyen bir diğer önemli faktör de emperyalist kapitalist sisteme göbekten bağımlı olan Türkiye ekonomisinin durumudur. Ekonomik durum ne kadar saklanmaya çalışılırsa çalışılsın bütün alanlarda ciddi krize işaret etmektedir. Türkiye toplumu, eşyanın tabiatı gereği değişip dönüşürken eskisine oranla daha fazla borçlanmakta, üretemez hale gelmekte, işsizlik, yoksulluk ve açlık artmaktadır. Bu durum, hakim sınıfların yönetememe kriziyle birleştiğinde, bir yandan yalana dayalı faşist propagandanın artırılması ve ırkçılığın, şovenizmin, her türden gericiliğin halkın üzerine boca edilmesini diğer yandan da halka yönelik faşist saldırganlığın, baskının ve zulmün artmasını doğurmaktadır.

Yaşanan süreci doğru tahlil edemeyen, bunun gereklerine göre konumlanmayan ve işçi sınıfı başta olmak üzere kitle hareketleriyle doğru temelde ilişkilenmeyen her hareket -isterse adı komünist olsun- kaybetmeye mahkumdur.

Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus, hakim sınıfların yöneteme krizi içinde bulunduğu ve son derece ağır ekonomik krizin yaşandığı bu koşullarda, sömürünün, baskının, şovenizmin, ataerkinin arttığı durumda; kriz dolayısıyla mücadelenin sadece ve sadece ekonomik temelde ya da başka bir hedefe özgülenen biçimde yürütülmesinin hatalı olacağıdır. Temel alınacak ölçü elbette sınıf mücadelesidir ve “bütün çalışmaların can damarı politik çalışmadır” perspektifiyle başta işçi sınıfı olmak üzere demokratik devrimden çıkarı olan bütün toplumsal sınıflar yani halkın mücadelesi ortak bir potada birleştirilmelidir.

Partimizin yaşamış olduğu 2015 Nisan karşı devrimci saldırısı ve ardından gelişen darbeci tasfiyeci süreç; sınıf mücadelesiyle doğru ilişkilenmeme, kitle hareketleriyle doğru temelde birleşmeme ve elbette ideolojik hastalıklarımızdan bağımsız değildir. Proletarya Partisi hem dış hem de iç düşmanlardan gelen bu saldırıları bertaraf etmişse de ağır bir yara aldığı gerçektir. Bir o kadar da gerçek olan, bu sorunların çözümünün dışımızda değil içimizde olduğudur.

Subjektif dünyayı yani öznel düşünceleri, nesnel dünyanın yerine ikame etmeye çalışmak, sınıf mücadelesi yürüten bir hareket için problemdir. Yaşanan değişimleri, ortaya çıkan gelişmeleri, stratejik hattı doğrultusunda taktik hamlelerle karşılamayan bir örgütlenme, kendi içine dönmeye, gerilemeye ve tekrar eden örgütsel krizler yaşamaya mahkumdur. Değiştirmek isteyen önce kendi içinde değişimi, taze kan akışını sağlamakla karşı karşıyadır.

Komünist Parti, son yaşadığı krizden tasfiyecileri tasfiye ederek çıkmıştır. Bu anlamıyla bir yanıyla daha güçlüdür. Üstelik değişim ve yarını kazanma iddia ve cüreti eskisine oranla daha fazladır. Bunda halihazırda ülkemiz koşullarında devrimci dinanizmin vücut bulduğu gençlik ve kadın çalışmalarının varlığı yadsınamaz. Öncünün yaşamış olduğu tasfiyeci saldırıda ilk olarak bu alanların ön plana çıkması bu anlamıyla şaşırtıcı değildir. Günümüzde faşizmin ağır saldırıları altında örneğin gençlik hareketinin geriye çekilmiş görüntüsü kimseyi yanıltmamalıdır. Türkiye koşullarında gençlik hareketi, kendini yeniden üretecek ve ülke gündeminde yer alacak devrimci dinanizme her zaman sahiptir. Mesele sadece gençlik kitlelerine doğru politikayla gitmekte düğümlenmektedir. Bu alandaki örgütsel çalışmalar karşılığını mutlaka ama mutlaka verecektir. Geçmişin devrimci deneyimi bunu göstermektedir. Kadın hareketi ise bütün faşist ve ataerkil baskılara rağmen direnmeye ve mücadele etmeye devam etmektedir. Önümüzdeki süreçte kadın mücadelesinin daha da güçleneceği ve kendisini örgütsel olarak da daha üst bir zeminde yeniden üreteceği açıktır. Çünkü baskının, katliamın olduğu yerde, bilinçlenmiş, kendi yaşamını, emeğini ve kimliğini savunan bir gücün karşısında hiçbir güç duramaz.

Öte yandan Proletarya Partisi’nin son dönem Rojava’da askeri anlamda edindiği deneyim, tecrübe ve öncesinde Dersim pratiğinden edindiği deneyim; gerilla savaşını daha doğru bir zeminde yeniden üretmesine olanak tanımaktadır. Burada mesele, doğru bir politik yönelimde ve stratejik hatta uygun doğru taktik hamlelerde düğümlenmektedir. Sürecin ağırlığı ve Ulusal Hareket de dahil hiçbir devrimci gücün faşist saldırganlığı ve ablukayı tek başına karşılayamayacağı gerçeği, devrimci ve demokratik kurumlara en geniş birlikteliklerde hareket etmeyi, farklılıkları değil faşizme karşı mücadeleyi öncelleyen eylem birliklerini zorlamaktadır. Bu anlamda HBDH önemli olanaklardan biridir ve Partimiz önümüzdeki süreçte bu örgütlenmede gücü oranında rolünü oynamalıdır/oynayacaktır.

Şunu rahatlıkla tespit etmek gerekmektedir; Öncelikli görev kendi öznel gündemimizle birlikte şimdiki koşullarda dibe çekilen kitle hareketini orada bulmak ve buralarda mayalanmaktır. Marks’ın köstebeği yeraltında kazmaya devam etmektedir. Bu birikimin önümüzdeki süreçte yüzeye çıkması kaçınılmazdır. Şimdiden buna hazırlıklı olmak, çalışmalarımızı buna göre düzenlemek gerekmektedir.

Sürecin ağırlığına rağmen, Proletarya Partisi sürecinin tüm zorlaştırıcı etkilerine rağmen yakına ama ileriye bir adım atılmıştır. Şimdiki görev, hem içte hem de dışta yaşanan sorunların ancak ve ancak ideolojik netlikte aşılabileceğinin bilincinde olarak politikada yetkinleşmek, “Önce Parti” şiarıyla örgütte sağlamlaşmak ve bunların bileşkesi olarak askeri anlamda kararlı olmaktan geçmektedir.