Komünist 72’den: Dünyada ve Türkiye’de Durum – II. BÖLÜM

3. Türkiye İşçi Sınıfının Durumu

  1. Türkiye İşçi Sınıfının Durumu

Türkiye İşçi Sınıfının Örgütlülük Durumu

Temmuz 2018 verileri itibariyle Türkiye işçi sınıfının örgütlü bulunduğu konfederasyonlar ve bağımsız sendikaların üye sayıları aşağıdaki tabloda aktarılmıştır.

(Kaynak: 28 Temmuz 2018 tarihli Resmi Gazete)

Hemen belirtmek gerekir ki; devletin açıkladığı bu üye sayıları, sendikaların gerçek üye sayısını birebir yansıtmamaktadır. Yine de sendikal faaliyet açısından üye sayılarının belirlenmesi önemsiz değildir. Sendikalar birer kitle örgütleridir ve kapsayabildikleri işçilerin sayısı da -tek ölçü olmasa da- önemlidir ve önemsenmelidir.

İstatistiklerde yer alan 169 sendikanın 55’i bakanlıktan toplu iş sözleşmesi (TİS) yetkisi alabilmek için gerekli % 1 barajını aşmış bulunmaktadır. Bu sendikaların 31’i Türk-İş, 18’i Hak-İş, 5’i DİSK’e bağlıdır ve 1’i de bağımsız (Banksis) sendikadır. Ayrıca kurulu bulunduğu işkolundaki tüm işçilerin % 1’inden daha az üyesi olduğu halde 07.09.2018 tarihine kadar işkolu barajından muaf tutulan 9 sendika bulunmaktadır. Böylece mevcut halde, TİS için kanun kapsamında bakanlık yetkisi başvurusu yapabilecek olan sendika sayısı 64 olmaktadır.

Kurulduğu dönemden beri en çok işçiyi temsil eden bir konfederasyon olan Türk-İş, sendikalı işçiler içinde bu konumunu korumakla birlikte, oransal olarak düşüş içindedir. Türk-İş, 2013 yılında sendikalı işçilerin % 70.7’sini temsil ederken, 2018 Temmuz istatistiğinde bu rakam % 53.2’ye gerilemiştir. Türk-İş’in sayısal olarak kısmi artışa rağmen oransal gerilemesi bir başka işbirlikçi sarı sendika olan Hak-İş’in kamu kurumlarında ve özellikle taşeron işyerlerindeki hormonlu büyümesinden kaynaklanmaktadır.

Hak-İş’in devletle işbirliği içinde danışıklı büyümesi sürmekle birlikte artık sınırına gelmiş görünmektedir. Yeni seri istatistiklerin ilki olan 2013 Ocak istatistiğinde 166 bin üye ile sendikalı işçiler içinde % 16.6 temsil oranına sahip olan Hak-İş, 2017 Temmuz’unda 545 bin üye ve % 33.5 orana ulaşmıştır. 2018 Temmuz istatistiklerinde ise üye sayısı 655 bin, sendikalı işçiler içindeki oranı % 36.3’tür. Hak-İş’in üyesi olan 21 sendikanın 3’ü (Öz Petrol-İş, Öz Maden-İş ve Öz İnşaat-İş) % 1 barajının altındadır.

2013 Ocak ayına göre Türk-İş üyesi sendikalardan üye sayısını en fazla artıran sendika, 57 bin artışla Türk Metal-İş’tir. Güvenlik-İş 34 bin, Belediye-İş 33 bin, Koop-İş 31 bin, Yol-İş 20 bin, Tes-İş 14 bin, Tez Koop-İş 13 bin, Sağlık-İş 14 bin, Petrol-İş 10 bin kişi artırmıştır. Türk-İş’teki ilerici sendikalardan Tümtis, TGS, Basın-İş de üye artışı sağlayan sendikalardandır. Aynı dönemde Teksif, Genel Maden-İş, Tek Gıda-İş, Şeker-İş ve Haber-İş sendikalarında ise gerileme bulunmaktadır.

DİSK’in üye sayısı da hem 2013’e göre hem 2017’ye göre artmış olmakla birlikte sendikalı işçiler içindeki oranı bu dönemde düşerek % 8.9 olmuştur. Bu 3 konfederasyon dışında 2018 Temmuz ayı itibariyle konfederasyon ismi taşıyan iki oluşum daha (Tüm-İş ve Birlik-İş) mevcuttur. Ancak sözü edilen 2 konfederasyonun toplam üye sayısı 900 kişiden ibarettir. Şu an için bir hayat belirtisi görülmemektedir.

Bağımsız sendikalar ise sendikalı işçilerin % 1.5’ini üye yapmıştır. İstatistiklerde yer verilen sendika sayısı 2013 Ocak ayında 92 iken 2018 Temmuz’unda 169’a çıkmıştır. % 1 barajının üstünde olan tek sendika Akbank’ta işyeri sendikası olarak faaliyet sürdüren Banksis’tir. Banksis’in üye sayısı 2013’te 11 binin üstündeyken 2018 Temmuz ayında 6 bin 300’e düşmüştür. Sendika, Akbank’ın sendika üyelerini istifaya zorladığını kamuoyuna duyurmuştur.

6356 sayılı yasa ile işkolu barajının % 1’e düşmesi ve üyelikler için noter şartının kaldırılmış olması bu dönemde sendika sayısının 77 adet artmasını sağlamıştır. Ancak yeni kurulan sendikalar içinde 3 büyük konfederasyona üye olanların dışındakiler örgütlenmede ilerleme sağlayamamıştır. 2016 yılında petrol, kimya işkolunda kurulan Kimpet-İş sendikası 1.787 üyeye ulaşmıştır. Ancak anlaşıldığı kadarıyla bu sendika, tipik bir sarı sendikadır. Petrol-İş’in 2015 yılında Standard Profil işyerinde örgütlenme çalışmasından sonra kurulmuştur ve örgütlü olduğu tek işyeri burasıdır. Bağımsız bir işçi örgütü olarak oluşan ve örgütlenmede kaydettiği aşama istatistiklere yansımış olan tek sendika olan Hava-Sen’in 3 bin 800 üyesi bulunmakta ve işkolunda çalışanların % 0.52’sini temsil etmektedir.

Bağımsız sendikalardan Bağımsız Maden-İş, Haziran ayında Soma merkezli olarak kurulmuştur. Soma, Amasra, Artvin’deki işçilerle bağı bulunmaktadır. Ancak henüz üye yapmaya başlamamıştır. En çok sendikanın bulunduğu işkollarından birisi “Dokuma, Hazır Giyim ve Deri” işkoludur. Bu işkolunda 2018 Temmuz istatistiklerinde yer alan 15 sendikadan 8’i, 2013 Ocak istatistiğinde bulunmamaktadır. 1997 yılında kurulmuş bulunan Batis’in 2013-2018 arasında üye sayısında neredeyse hiçbir değişim olmamıştır. Bu rakam 1.600 ile 2.000 arasındadır. Bu işkolunda kurulu bulunan Giyim-Sen ve Dev Tekstil sendikalarının üye sayısı ise 100’ün altında görünmeye devam etmektedir.

Ticaret, Büro, Eğitim ve Güzel Sanatlar işkolunda da 15 sendika bulunmaktadır ve bu sendikaların 6’sı 6356 sayılı yasadan sonra kurulmuştur. Bu işkolu yoğun olarak meslek veya sektör sendikalarının (Bilgi İşlem İşçileri Sendikası, Türkiye Yazarlar Sendikası, Müzik-Sen, Sine-Sen, Oyuncular Sendikası, Sinema-TV Sendikası, Avukatlar Sendikası, Mali Müşavir Sen) bulunduğu ancak örgütlenmede ilerleme sağlayamadıkları bir işkoludur. Bu sendikalardan Sine-Sen ve Oyuncular Sendikası’nın kamuoyuna yansıyan çalışmaları bulunmakla birlikte, bu çalışmalar üye sayısına yansımamaktadır.

İnşaat işkolunda kurulu bulunan 10 sendikanın 7’si 2013 istatistiğinden sonra faaliyete geçmiştir. Bu işkolunda baraj, 18 bin kişiye denk düşmektedir. Hak-İş’e bağlı Öz İnşaat-İş sendikasının 625 üyesi vardır ve işkolu barajının oldukça gerisindedir. DİSK üyesi olan Dev Yapı-İş’in üye sayısı 445 kişi olmakla birlikte, örgütlenme çabası içindedir. Bu işkolunda faaliyet gösteren İnşaat-İş (278 üye) ve İyi-Sen (182 üye) de değişik şantiyelerde örgütlenme çabaları ve hak eylemleri gerçekleştirmektedirler. Son olarak yaşanan 3. Havalimanı eylemi, bu sendikaların görünürlüğünü artırmıştır.

İşçi Sınıfı Eylemleri

Emek Çalışmaları Topluluğu’nun 2017 yılına ait İşçi Sınıfı Eylemleri Raporu’na göre 2017 yılında işçi eylemleri bir önceki yıla kıyasla 1.8 kat artmıştır. Bu artışın sebebi olarak ise KHK ile işlerinden atılan kamu çalışanları ile metal sektöründe gerçekleşen eylemler gösterilmektedir. Rapora göre 2017 yılı içinde basına yansıyan bin 313 işçi ve memur eylemi gerçekleşmiştir. Bir başka ifadeyle, gün başına düşen ortalama eylem sayısı 3.6 olmuştur. Bu rakam, bir önceki yıl gerçekleşen eylem sayısıyla kıyaslandığında, işçi eylemleri sayısında 1.8 kat artış olduğu ifade edilmektedir. Eylemlere katıldığı tespit edilen yaklaşık işçi sayısı da 77 bini bulmaktadır. Bu işçilerin yüzde 44’ünü özel sektörde çalışan kadrolu işçiler, yüzde 24’ünü memurlar, yüzde 13’ünü özel sektör firmalarında çalışan taşeron işçiler, yüzde 11’ini ise kamu kurumlarında çalışan taşeron işçiler oluşturmaktadır. Raporda 2017 yılı için en çok kullanılan eylem biçiminin basın açıklaması, en yaygın sebebin toplu iş sözleşmesi olduğu belirtilmektedir. Ancak bu eylem türlerinin yanısıra yeni eylem biçimlerinin de gündeme geldiğinin altı çizilmelidir. Gelişen kullanım alanı ile birlikte sosyal medya da bir eylem alanı olabilmektedir örneğin. Buralarda eylemlere çağrı yapılmakta, online imza kampanyaları vb. yürütülmektedir. Artık mücadelelerin vazgeçilmez bir parçası haline gelen bu alanın bir diğer avantajı da asıl özne olan işçiler dışında da insanların süreçte rol alıyor oluşudur. Bu vb. yöntemler özellikle genç kuşak işçiler arasında oldukça yaygındır. Sosyal medya dışında işyerlerinde yemek boykotu, sakal bırakma, mala zarar verme, vince çıkma, kapılara kendini zincirleme gibi eylemler de görülmektedir. Bu örneklerden bir tanesi Bravo konfeksiyon firması işçilerinin eylemleri olmuştur. Maaş ve kıdem tazminatlarını alamayan işçiler, fabrikalarının üretim yaptığı büyük markaların satış yaptığı mağazalara gidip direkt tüketiciye seslenmiş, kendi yaptıkları broşürleri bırakmış ve eylem oldukça ses getirmiştir. Kaybedecek bir şeyi olmamanın ötesinde boğazına kadar borca batmış, çocuklarına bakamayacak hale gelmiş, işini kaybetmiş, haksızlığa uğramış vb. işçilerin giderek yaygınlaşma eğilimi taşıyan bir başka eylemi de intiharlardır. Örneğin 2017’nin sonunda 2018 bahar aylarında kadar net olmamakla birlikte 20 işçinin intihar girişiminde bulunduğu belirlenmiştir. Bunların çoğu kamusal alanda gerçekleşmiş ve ekonomik sebepli vakalardır.

2018 yılına ilişkin rapor henüz açıklanmamakla birlikte, 2018 yılında da işçi sınıfının eylem ve direnişlerine devam ettiğine tanık oluyoruz. 2018 yılı işçi sınıfının sendikal hak ve özgürlükleri için, temel talepleri için mücadele ettikleri bir yıl oldu. Başta Flormar, 3. Havalimanı işçileri, Cargill, Tariş, Ankara TOKİ, İZBAN, Tüv Türk, Aygün Alüminyum, Babacanlar Kargo, BBS Metal, Aydın İmar AŞ., Köroğlu İnşaat, MAKRO/UYUM İşçileri, Real Direnişi, Hugo Boss direnişi, Sakarya Demiryolu İşçileri direnişi, Elsel Armatür direnişi, Amcol direnişi, CPS direnişi, Gülsan direnişi, Gripin direnişi, Yüksel direnişi gibi direniş ve eylemler 2018 yılında gerçekleştirildi. (Ek-1, 2018 yılı içinde gerçekleşen işçi direniş ve eylemlerinin dökümüne yer verilmiştir.)

Yine 2018 yılında Darbe Girişimi gerekçe gösterilerek KHK’larla işten atılan kamu emekçilerinin eylemleri de devam etti. 2016 Temmuz’unda başlayan, sıklığı ve şiddeti azalsa da devam eden KHK’lar ile emekçilerin kamudan tasfiye edilmesi bu dönemde bir eylem dalgası yarattı. Farklı illerde irili ufaklı, uzun süren kamu emekçilerinin örgütleriyle ya da bireysel olarak gerçekleştirdiği bir dizi eyleme tanık olduk. Bu dönem boyunca özellikle KHK’lı emekçilerin (başta Nuriye Gülmen olmak üzere) açlık grevleri ve bu açlık grevlerinin yarattığı dalga emekçilerin mücadelesinde önemli bir yer edinmiştir. Bu ve benzeri eylemlerin kitleselliği ve sahiplenilişi azalsa da sürdüğünü görüyoruz. Zira kamu emekçilerinin iş güvencesi fiilen ortadan kalkmış durumdadır. İhraç edilmiş kamu emekçilerinin davaları ilerlememekte, soruşturmalar, baskılar, mobbing ve parçalı çalıştırma gibi uygulamalarla kamu emekçilerinin örgütlülüğü de engellenmektedir.

İkinci olarak metal işkolunda 2015 yılının ilk aylarında başlayan ve 2018 Ocak ayına kadar parçalı da olsa devam eden kitlesel eylemler gerçekleşti. Bunun istisnai bir durumun altını çizmekle birlikte özellikle 2015 yılındaki fırtına eşine az rastlanır bir eylem süreciydi ve 2017 sonunda iş yeri düzeyinde ciddi bir hareketlilik yaratmış ve 2018 Ocak’ında toplu iş sözleşmesinde ciddi bir kazanım sağlamıştır. Öyle ki, metal işkolunda MESS’e ait iş yerlerinde işçilerin ücret ve sosyal haklarında % 26’a varan bir artış sağlanmıştır.

Bunlara ek olarak bir başlık altında daha güvencesiz gruplara yani taşeron ve Saya işçilerine yer vermek gerekmektedir. 2018 yılının ön planda olan gündemlerinden biri de taşeron işçilerin kadrolaşmasıydı. Elbette ki taşeronlaştırma AKP ile başlamadı ama AKP iktidarı döneminde hızla yaygınlaşan bir çalışma biçimi olarak daha çok gündeme geldi. Bu artış, istihdam grubunda yeni bir mücadele alanı da açmış oldu. Bu süreçteki bütün seçimler öncesinde taşeron işçilere kadro sözü verilmiş, seçimlerden sonra bu sözler tutulmamış, tutulan küçük oranlardaki sözler sonucu kadroya geçen taşeron işçilerin statülerinde bir değişiklik de olmamıştır.

Saya işçileri de parça başı, kayıt dışı, uzun saatler ve düşük ücretlerle çalışan bir meslek grubudur. Bu saydıklarımız eylem yapma kapasitesini zayıflatan etkenler olarak da algılanabilir. Fakat 2017 Eylül’ünde 10 farklı ilde günlerce süren, yaklaşık 10 bin Saya işçisi ve küçük atölye sahibi çalışma koşullarının düzelmesi için iş bıraktı. Çoğu İstanbul dışındaki illerde süren eylemlerin sonucunda başarı kazanıldı ve ücretlerde artış sağlandı.

2018 yılında patronlar, işçi sınıfının kazanılmış haklarından biri olan kıdem tazminatını da yeniden gündeme getirdiler. Bir anlamda tepki ölçtüler. Önümüzdeki süreçte bu kazanılmış hakka yönelik saldırı gündemde olacaktır. Yine gündemde olacak ve önümüzdeki yıl ön plana çıkacak konulardan biri emeklilikte yaşa takılanlar meselesidir.

Toplamda bakıldığında 2018 yılı işçi sınıfı açısından kriz ve kayıplarla birlikte, eylem ve direnişlerle geçen bir yıl olmuştur. Parçalı ve dağınık olsa da gerçekleştirilen bu mücadele ve direnişler, işçi hareketinin 2019’da daha kitlesel, daha örgütlü ve daha kitlesel eylemler gerçekleştirebilmesinin zeminini oluşturmuş durumdadır. 2019’un aynı zamanda, her sektörde toplu iş sözleşmeleri yılı olması, bu koşulları etkileyecek bir duruma işaret etmektedir. Özellikle yerel düzeylerde de olsa mücadele platformları, dayanışma örgütlenmeleri kurulması bu anlamıyla önemlidir ve önümüzdeki süreçte sınıf bilinçli işçilerin görevlerine işaret etmektedir.

Greve Çıkılan İşyerleri

2018 yılının başında Metal sektöründe 130 bin metal işçisini ilgilendiren MESS grup sözleşmesinde ara bulucu süreci sona ererken sendikalar grev kararı aldı. İşyerlerinde yürüyüşler, işe geç başlama gibi eylemler yapıldı. Ocak ayı sonunda 130 bin işçiyi kapsayan grev kararı (2 Şubat), işçiler daha greve çıkmadan milli güvenlik gerekçesiyle yasaklandı. Kimi işyerlerinde bu karara tepki birkaç saatlik iş bırakmalarla ve yürüyüşlerle gösterildi. İşçiler fiili grev çağrısı yaptı. Sözleşme ortalama yüzde 26 zamla sona erdi. Cengiz Holding’e bağlı Eti Bakır AŞ.’nin Artvin Cerattepe ve Murgul Damar’daki işletmelerinde çalışan işçiler, Ocak ayında zam ve ikramiye talebiyle fiili grev yaptı. Bu işçilerin sendikaları da yoktu. Bir parantez açarak belirtelim; aynı araştırmaların gösterdiği bir başka sonuç da son 3 yıldır görülen en önemli eylem nedenlerinden birinin sendikalaşma olduğudur. İşçiler tüm saldırı, tehdit ve kısıtlamalara rağmen sendikalaşmayı önemsemektedir.

Eskişehir’in Mihalıççık ilçesi Koyunağılı Mahallesi’nde bulunan Adularya Enerji Üretimi ve Madencilik A.Ş. Yunus Emre Termik Santrali’nde çalışan 1.200 işçi, 3.5 aydır ücretlerini alamadıkları için fiili grev yaptı. Avcılar Belediyesi’nde çalışan Belediye-İş üyesi taşeron işçiler aylarca verilmeyen ücretleri için uzun süreli iş bırakma eylemleri gerçekleştirdi. İstanbul’da Dönence Nakış Fabrikası işçileri, zam taleplerini fiili olarak iş durdurarak kazandı.

Çimento fabrikalarındaki grup toplu iş sözleşmesi yüzde 13.8 ile biterken İzmir’de bulunan BATIÇİM patronu, sözleşmeden rahatsız işçiler sendika değiştirmesin diye seyyanen zam yapmak zorunda kaldı. Bursa Gemlik’te kurulu Yazaki fabrikasında patronun düşük zam teklifine karşı bir gün iş yavaşlatan işçiler, ertesi gün de 4-12 vardiyasında üretimi durdurdu. İşçilerin kendi arasından seçtiği işçi temsilcileriyle görüşen yönetim, ücretlerde artış yaptı. İkramiyeler geri verildi, bonuslarda iyileştirme yaptı. Ardından ise 150 işçi işten atıldı. Ankara’da Eryaman Stadyumu ve Spor Tesisleri’nde çalışan tır şoförleri, ücretleri ödenmemesi nedeniyle kontak kapatma eylemi yaptı. Düzce’de bulunan İTO Kilit (Allegion) patronu ile Türk Metal arasında süren toplusözleşme görüşmelerinin tıkanması nedeniyle 310 işçi greve çıktı. CHP’li Avcılar Belediyesi’nde 2 yıldır ücretlerin düzensiz ödenmesi, 3-4 aylık ücretlerin verilmemesi nedeniyle aralıklarla iş bırakma eylemleri yapıldı.

Çorlu’da Aloha Tekstil Fabrikası işçileri, yüzde 20’nin altında zam yapılması talebiyle fazla mesaiye kalmama eylemi yaptı. İstanbul Esenyurt’ta bulunan Saadet Gıda Fabrikası’nda çalışan 500 işçinin 150’si ücretlerine zam yapılması için iş bıraktı. Tekirdağ’ın Çerkezköy ilçesinde bulunan Prettl Endüstri Sistemleri Fabrikasında, Türk Metal Sendikası tarafından sürdürülen toplu sözleşme görüşmeleri anlaşmazlıkla sonuçlanınca, patron 19’u kadın 20 işçiyi işten attı. Bunun üzerine büyük çoğunluğu kadın olan işçiler, üretimi durdurarak fabrikaya kapandı.

Mersin’de bulunan Soda Sanayi A.Ş. işçileri greve çıktı. Petrol-İş Sendikası ile patron arasında toplu sözleşme görüşmelerinde uzlaşma sağlanmaması üzerine gece 00:00’da grev pankartı asıldı. 530 işçinin çalıştığı fabrikadaki grev Bakanlar Kurulu kararıyla yasaklandı. İzmir Büyükşehir’e ait şirketler ile Belediye-İş İzmir şubeleri arasında devam eden toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine grev kararları asılmaya başlandı. Büyükşehir’in yüzde 8’lik zam dayatmasını kabul etmeyen İZBETON’da örgütlü Belediye-İş 3 No’lu Şube, iş yerine grev kararını astı.

Zonguldak Ereğli’de kurulu Tat Çelik Fabrikası’nda çalışan işçiler toplu sözleşme sürecinde anlaşma sağlanamaması üzerine greve çıktı. Ambalaj üretimi yapan Süperpak’ın 3 fabrikasında çalışan Selülöz-İş üyesi işçileri greve başladı. Sıfır zam dayatmasına karşı işçilerin direnişi kazanımıyla sona erdi. Şirketin Gaziantep’teki grev kırıcı hamlesi etkili olsa da İzmir ve Karaman’daki grev 186 gün sürdü. Bolu’da Tek Gıda-İş Sendikası üyesi Barilla işçileriyle patron arasında süren toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamayınca 160 işçi greve çıktı. 1 Ağustos’ta biten grev sonrası işçilerin ücretlerine yüzde 18 oranında zam yapılacağı duyuruldu. Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan İtalyan sermayeli Fil Man İplik Fabrikası’nda ilk toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma olmayınca grev başladı. Eskişehir’de beyaz eşya üretimi yapan Candy Hoover Doruk Fabrikası’nda 16 sözleşmeli işçinin işten atılması üzerine günler süren iş bırakma eylemi yapıldı. DİSK/Genel-İş İzmir şubelerine üye işçiler, 4 Ekim’de yarım gün iş bırakarak “Krizin faturasını emekçiler ödemeyecek” dedi. İzmir Gaziemir’deki Ege Serbest Bölge’de (ESBAŞ) kurulu Alman piston üreticisi Mahle’de Birleşik Metal-İş ile patron arasında süren toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamayınca fabrikaya grev kararı alındı. 3 haftadır fazla mesaiye kalmayan ve yemek molalarında eylemler yapan işçiler, anlaşma sağlanamaması halinde 60 gün içinde greve çıkacaklarını açıkladılar. Adana’da ayakkabı üretiminde çalışan sayacılar parça başı ücretlerinde yüzde 40 oranındaki zam talepleri kabul edilmeyince iş bıraktı. Bazı ayakkabı firmalarının talepleri kabul etmesiyle eylem sona erdi.

Özellikle 2015 Haziran ve Kasım seçimleri, ara dönemde yaşananlar, 2016 Darbe Girişimi ve ardından OHAL dönemi şartlarındaki Türkiye’ye baktığımızda küçümsenmeyecek bir eylem performansının sürdüğünün altını çizmek gerekmektedir. Örneğin güvencesiz, göçmen ya da kadın işçilerin, sayıları az da olsa niteliksel olarak güçlü eylemlere imza atması; istihdam biçimlerinin parçalanması sonucu özel hastane vb. yerlerde birden fazla istihdam biçimine sahip işçilerin yaptıkları ortak eylemler; uzun mesai süreleri, işten atmalar, toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizlikler, güvenlik ve sağlık koşularındaki ihlaller konulu irili ufaklı eylemler önemlidir.

Grev Yasaklamaları

Bir kısmını yukarıda verdiğimiz, işçi sınıfının mücadele araçlarından biri olan grev silahının patronların yararına faşist devlet aygıtı tarafından yasaklanması uygulaması 2018 yılında da devam ettirildi. Grev yasaklamaları, faşist devletin son yıllarda sıklıkla uygulamaya koyduğu bir politika oldu. 2003-2018 yılları arasında işçi sınıfının grev yasaklamalarına dair tablo aşağıda verilmiştir.

Bu grev yasaklarına; Petrol-İş üyesi 530 Soda Kromsan işçisinin Adana ve Mersin’de aldığı grev kararı grevin başlayacağı gün olan 23 Mayıs 2018’de Bakanlar Kurulu kararıyla yasaklaması ve yine son olarak 7 Ocak 2019 İzmir Banliyö Taşımacılığı Sistemi Ticaret AŞ’ye (İZBAN) bağlı iş yerlerindeki 342 işçinin Türkiye Demiryolu İşçileri Sendikası tarafından uygulanmakta olan grevin “şehir içi toplu taşıma hizmetlerini bozucu nitelikte görüldüğünden” 60 gün süreyle “ertelenmesi”ne yani yasaklanmasını da eklemek gerekir. Sadece 2017 yılından günümüze 1.5 yılda toplamda 150 bin işçiyi ilgilendiren 7 grev Bakanlar Kurulu tarafından yasaklanmıştır.

İş Cinayetleri

AKP’nin iktidar yılları boyunca iş cinayetlerinde yaklaşık 22 bin 500 işçi yaşamını yitirmiştir. 2016 yılında 1.970 işçi, 2017 yılında 2.006 işçi, 2018 yılında en az 1.923 işçi yaşamını yitirmiştir. Aşağıdaki tabloda bu veriler aktarılmaktadır.

(Kaynak:http://guvenlicalisma.org/19796-hangi-savasta-bu-kadar-arkadasimizi-kaybediyoruz-2018-yilinda-en-az-1923)

2018 yılında iş cinayetlerinde katledilenlerin 48’i (yüzde 2.49) sendikalı işçi, 1.875’i ise (yüzde 97.51) sendikasızdır. Sendikalı işçiler tarım, gıda, madencilik, kimya, tekstil, metal, enerji, taşımacılık, güvenlik ve belediye işkollarında çalışmaktadırlar. Diğer yandan iş cinayetlerinde hayatını kaybeden başka sendikalı işçiler de olabilir. Ancak kâğıt üzerinde olan sendikal üyeliklerinin gerçek bir örgütlülük olmaması ve birçok sendikanın iş cinayetlerinde hayatını kaybeden üyelerini sahiplenmemesi sonucu net bir bilgi bulunmamaktadır. Bu durum özellikle kamu çalışanı/memur sendikaları açısından daha da tespit edilemeyen bir nokta olarak ortaya çıkmaktadır.