ÇELİŞME, BAŞ ÇELİŞME, DÜŞMAN VE BAŞDÜŞMAN MESELESİ ÜZERİNE

Dünya Çapında Temel Çelişme Hangisidir?

Dünya Çapında Temel Çelişme Hangisidir?

Bu soruya cevap verebilmek için, temel çelişme kavramını nasıl tanımladığımızı hatırlayalım: Temel çelişme, herhangi bir şeyin gelişme süreci içinde (sürecin başından sonuna dek) var olan, sürecin niteliğini belirleyen ve çözümü ile sürecin tamamlanmasına yol açan çelişmedir.

Dünya çapında temel çelişmenin ne olduğunu belirleyebilmemiz için; içinde yaşadığımız çağın özelliklerini, bu çağda eski ile yeniyi belirleyenin ne olduğunu bilmemiz gerekir.

Bugün içinde bulunduğumuz çağ, emperyalizm ve proleter devrimleri çağıdır. Bu çağın niteliğini esas olarak, kokuşan, can çekişen, asalak kapitalizm demek olan emperyalizmin süreç içinde yakılması; yerini yeni bir sisteme, sömürü ve zulmün olmadığı sosyalizme terk etmesi (açıktır ki, bu barış içinde değil, çok çeşitli şekillere bürünen zorlu sınıf mücadeleleri sonucu oluyor.) Sosyalizmin süreç içinde zafere ilerlemesi oluşturmaktadır.

Emperyalizm çağında, kapitalizm dünya çapında yaygınlaşmış; (sosyalist devletler dışında) emperyalist metropoller ve emperyalizme bağımlı yarı-sömürgelerden oluşan bir emperyalist dünya sistemi kurulmuştur. Emperyalist güçlerin bu sistemi kurmaktaki amaçları, karlarına yeni karlar katmak ve bütün dünya halklarını sömürmektir.

Emperyalistler, kendine bağımlı hale getirdikleri ülkelerde, kendi emperyalist ihtiyaçlarına uygun ekonomik ve sosyal bir yapı kurmuşlar; bu ülkelerin bağımsız gelişmesini engellemişlerdir. Emperyalistler girdikleri ülkelerde, bir yandan ülke ekonomisinin bağımsız gelişmesini engellerken, diğer yandan bu ülkelerde kendilerine bağımlı bir kapitalizmi, feodalizme iç içe girmiş komprador tipte bir kapitalizmi geliştirmişlerdir. Komprador tipte de olsa, kapitalizmin gelişmesi, bu ülkelerde işçi sınıfının gelişmesine yol açmış, emperyalizm kendine bağımlı ülkelerde de, emperyalist metropollerde olduğu gibi; kendi mezar kazıcılarını yaratmıştır. Kapitalizmin emperyalizm çağında, bir dünya ekonomisi kurması, her yanda şu veya bu oranda işçi sınıfının ortaya çıkmasını beraberinde getirmiştir. Emperyalizm, bir dünya ekonomisi kurarak, bütün dünyada işçi sınıfı ve halkları sömürü konusunda birleştirdiği gibi; –isteği dışında olarak—bütün dünyada işçi sınıfının ve emperyalizm tarafından sömürülen ve ezilen halkların sömürüye ve baskıya karşı, emperyalizme karşı mücadelede birleşmesinin şartlarını da oluşturmuştur.

Bugün emperyalizme bağımlı olan, kapitalizmin gelişmediği pek çok ülkede, işçi sınıfı ezilen ve sömürülen nüfusun azınlığını oluşturmaktadır. Ve bu toplumlarda proletarya dışında köy ve şehir küçük burjuvazisi ve milli burjuvazinin sol kesimi, var olan üretim ilişkilerinin değiştirilmesinden yana devrimci bir tavır takınmaktadırlar.

Ancak bu sınıfların devrimciliği, emperyalizme, komprador kapitalizme ve feodalizme karşı olmakla sınırlıdır. Bu sınıflar, sömürülen temeli olan, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyete karşı değillerdir; amaçları sömürüyü bir bütün olarak tasfiye etmek değil, sömürünün belli şekillerini tasfiye etmektir. İşçi sınıfı bundan çok daha ileri amaçlara sahiptir. İşçi sınıfının nihai hedefi sınıfsız bir toplum oluşturmaktır. Emperyalizme bağımlı ülkelerde, işçi sınıfı dışındaki devrimci sınıfların son hedef olarak gördükleri, emperyalizmin komprador kapitalizminin ve feodalizmin tasfiyesi, işçi sınıfı için sınıfsız topluma giden yolda yalnızca bir ara aşamadır. Bugünkü dünya şartlarında emperyalist ülkelerdeki burjuvazi, bütünü ile gerici ve devrimin hedefidir. Emperyalizme bağımlı ülkelerde, burjuvazinin devrimci olan kesimi (küçük burjuvazi/milli burjuvazi) ise tutarsızdır. Bunların önderliğinde bir devrimin halkı gerçekten kurtuluşa götürmesi imkansızdır. Emperyalist ülkelerde, devrimin esas gücü olan proletarya; emperyalizme bağımlı ülkelerde de devrime önderlik etmek ve devrimi kesintiye uğratmadan sürdürmek görevi ile karşı karşıyadır. Bugün bütün dünyada, birbirinden değişik çeşitli devrimci akımları esas olarak emperyalizme karşı yönlendiren ve bütün devrimci hareketleri bir hedefte birleştiren sınıf proletaryadır (proletarya bu görevi Komünist Partiler aracılığı ile gerçekleştirir.)

Emperyalizm ve proleter devrimleri çağının merkezindeki sınıf, bu çağda dünya çapında yeniyi temsil eden sınıf enternasyonal işçi sınıfıdır. İşçi sınıfı, uluslararası alanda neden yeniyi gerçekten temsil eden tek sınıftır. Çünkü işçi sınıfı, üretim araçları üzerinde özel mülkiyetle en ufak bir ilişkisi olmayan, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin bütünüyle kaldırılmasından menfaati olan tek sınıftır. İşçi sınıfı, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyeti kaldırarak; üretimin toplumsal niteliği ile, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet arasındaki çelişmeyi çözecek; her türlü sömürüyü ve sınıfları ortadan kaldıracaktır. İşçi sınıfı bu anlamda sonuna dek devrimci tek sınıftır.

Marks işçi sınıfının bu niteliğini şöyle belirtiyor:

“….Ama bu mücadele şimdi öyle bir aşamaya gelmiştir ki, ezilen ve sömürülen sınıf (proletarya) bütün toplumu sömürü, baskı ve sınıf mücadelesinden kurtarmadıkça, kendini ezen ve sömüren sınıftan (burjuvazi) kurtaramaz.”(*)

Bugün dünyadaki devrimci süreç bir bütün olarak ele alındığında görülür ki; bu süreç aslında tek tek ülkelerde değişik görünümler arz eden çeşitli devrimlerin bir potada erimesi; değişik devrimci süreçlerin bir hedefte, emperyalizmi zayıflatma hedefinde birleşmesinden oluşmaktadır.