ÇELİŞME, BAŞ ÇELİŞME, DÜŞMAN VE BAŞDÜŞMAN MESELESİ ÜZERİNE

Türkiye’de Baş Çelişme

Türkiye’de Baş Çelişme

Türkiye’de temel ve başlıca çelişmeleri tespit ettikten sonra, şimdi de baş çelişme sorununa çözüm arayalım.

Baş çelişme, yukarıda da açıkladığımız gibi, karmaşık bir süreç içinde varlığı ve gelişmesi ile diğer çelişmelerin varlığı ve gelişmesini tayin eden veya etkileyen çelişmedir.

Bugün ülkemizde, feodalizme-halk yığınları arasındaki çelişme, ‘diğer çelişmeler gelişmesini tayin ve onlar üzerinde tesir icra ettiği’ için, ‘yönetici ve belirleyici rolü oynadığı’ için baş çelişmedir.

Emek-sermaye çelişmesinin veya başka bir deyişle proletarya-burjuvazi çelişmesinin gelişmesi, ‘feodalizmle-halk yığınların arasındaki çelişmenin’ gelişmesine ve çözümüne bağlıdır; bu çelişme geliştiği ve çözüldüğü ölçüde, proletarya ve burjuvazi çelişmesinin netleşmesi keskinleşmesi ve olgunlaşması, feodalizmin, halk yığınları tarafından bütün kökleriyle silinip süpürülmesine bağlıdır. Proletaryanın feodalizme karış mücadelede en kararlı bir şekilde ve en önde yer alması, buradan gelir. Çünkü, feodalizm kararlı ve kesin bir köylü mücadelesiyle silindiği ölçüde, burjuva proleter çelişmesi ortaya çıkar, proleter sınıf mücadelesi için, sosyalizm için en elverişli şartlar doğar. Marksist-Leninist kesintisiz ve aşaması devrim teorisine temel olan fikir de yine bu fikirdir.

Yarı-sömürge, yarı-feodal ülkelerde, emperyalizme ülke halkı arasındaki çelişme üzerinde de ‘yönetici ve tayin edici’ rol oynayan çelişme, yine, ‘feodalizme-halk yığınları arasındaki çelişme’dir. Emperyalizm, böyle ülkelerde, varlığını ve hakimiyetini esas olarak, feodalizme dayanarak, onu özellikle siyasi ve ideolojik alanlarda destekleyerek ve güçlendirerek, feodal mülkiyetin ve ilişkilerin çözülmesini yavaşlatarak devam ettirmektedir. Emperyalizmin şehirlerdeki sosyal dayanağı komprador burjuvazi, geniş köylük bölgelerdeki sosyal dayanağı ise toprak ağaları, tefeciler, faizciler, aşiret reisleri, yarı-burjuva, yarı-feodal çiftlik beyleri ve feodalizmin ideolojik dayanakları olan şeyhler, hacılar, hocalar, dedeler vs…’dir Yani, feodal sınıf mensuplarıdır. Feodal mülkiyet, yani esas olarak toprak ağalığı çok ağır bir tempoyla çözülmekle birlikte, bunlar yine de feodal sömürü biçimlerini uzun yıllar muhafaza etmektedir. Yarıcılık, ortakçılık, kiracılığın feodal biçimi, tefecilik, faizcilik gibi yarı-feodal sömürü biçimleri devam etmektedir. Tefecilik ve faizcilik, emperyalizmin bankaları vasıtasıyla pompalanmaktadır. Özellikle üst yapı alanında, feodal ilişkiler, bütün şiddetiyle devam etmektedir. Burjuva demokrasisiyle feodalizmin kırbacı daima kolkoladır. Demokrasi daima feodal bir karakter de taşımaktadır. Burjuvazinin önemli bir kısmı yarı-burjuva, yarı-feodal bir nitelik gösterir. İşte bütün bunlar, yani her türlü feodal ilişkiler, emperyalizmin dolaylı hakimiyetini kolaylaştırır, ona dayanak olur. Feodalizmin adım adım temizlenmesi, yani feodalizmle-halk yığınları arasındaki çelişmenin adım adım çözümlenmesi, emperyalizmi önemli bir dayanağından yoksun bırakır. Emperyalizme ülke halkı arasındaki çelişmenin adım adım çözümlenmesi, emperyalizmi önemli bir dayanağından yoksun bırakır. Emperyalizmle ülke halkı arasındaki çelişmeyi etkiler ve bu çelişmenin de adım adım çözülmesine yol açar.” (*)

Bütün bu sebeplerden, Türkiye’de içinde bulunduğumuz dönemde baş çelişme; feodalizmle halk yığınları arasındaki çelişmedir. (6)

Fakat, açıktır ki, baş çelişme bir süreç boyunca değişmeden kalacak diye bir şey yoktur. Mesela, feodalizmle halk yığınları arasındaki baş çelişmenin çözümü yönünde önemli bir mesafe katedildiğinde (veya emperyalist büyük güçlerin pazar mücadelesi neticesinde) ülkenin doğrudan bir emperyalist işgale uğraması durumunda baş çelişme değişecek; milli (emperyalizmle halk arasındaki) çelişme baş çelişme haline gelecektir.