ÇELİŞME, BAŞ ÇELİŞME, DÜŞMAN VE BAŞDÜŞMAN MESELESİ ÜZERİNE

Dünya Çapında Baş Çelişme Tespit Edilebilir mi?

Dünya Çapında Baş Çelişme Tespit Edilebilir mi?

Bilindiği gibi daha önceleri, dünya çapında baş çelişme tespiti yapıyor; ve “emperyalizmle ezilen halklar arasındaki çelişme”nin baş çelişme olduğunun savunuyorduk. (Bkz. Genel Eleştiri) KOMÜNİST, sayı 1’de yayınlanan Konferans Kararları’nda ise, dünya çapında baş çelişme tespiti yapılmasının yanlış olduğu söyleniyor. Neden görüşümüzü değiştirdik? Neden dünya çapında baş çelişme tespiti yapmayı reddediyoruz?

Önce meseleye Marksist-Leninist teori açısından yaklaşalım.

Baş çelişme tanımını yaparken “Karmaşık bir süreç içinde var olan çelişmelerden, varlığı ve gelişmesi ile diğer çelişmelerin varlığı veya gelişmesinin tayin eden veya etkileyen çelişme” baş çelişmedir demiştik.

Mao Zedung’tan baş çelişme üzerine yaptığımız alıntıda; her süreçte, mutlaka bir baş çelişme olduğu; bunun bulup çıkarılmasının ve bu çelişmenin çözümü için tüm güçlerin seferber edilmesinin tayin edici önemde olduğu belirtiliyor.

Peki madem ki, her süreçte mutlaka bir baş çelişme vardır; o halde biz proleter dünya devrimi süreci için bir baş çelişme tayin etmezsek, teorik bir yanlışa düşmüş olmuyor muyuz?

Bunun cevabı hayırdır. Kavranması gereken proleter dünya devrimi sürecinin nasıl bir süreç olduğudur. Yukarıda da değindiğimiz gibi, proleter dünya devrimi süreci çok çeşitli, değişik devrim süreçlerinin, bir hedefe; emperyalizmi yıkma, sosyalizmi kurma hedefine yönelmesi ile ortaya çıkan bir süreçtir. Proleter dünya devrimi süreci, tek tek ülkelerde devrimlerin gerçekleşmesi ile ortaya çıkan ve gelişen bir süreçtir. Proleter dünya devrimi süreci; tek tek ülkelerdeki değişik devrimci süreçlerden ayrı; bu süreçlerden soyutlanarak ele alınabilecek, bu süreçlerden bağımsız olarak var olan bir süreç değildir.

İşte bu yüzden tek tek devrimci süreçler için tespit edilebilecek olan (mutlaka edilmesi gereken) baş çelişme; çok değişik devrimci süreçlerin bir birleşimi olan dünya devrimci süreci için tespit edilemez.

Dünya devrimci süreci için bir baş çelişme tespit etme, dünya devrimci sürecini, tek tek ülkelerdeki devrimci süreçlerden bağımsız olarak ele alma; dünya devrimini bir yada emperyalizm, diğer yanda emperyalizme karşı olan güçlerin dünya çapında bir anda karşı karşıya gelmesi; emperyalizmin bütün dünyada halkların aynı anda ayaklanması ile, bir anda toptan çökeceği; devrimin (sosyalizmin) dünya çapında bir anda toptan zafere ulaşacağı anlayışından kaynaklanır veya gelişmesi içinde bu anlayışa mutlaka götürür.

Dünya çapında baş çelişme tespiti; dünya devrimci sürecinin tek tek ülkelerdeki devrimci süreçlerin bir hedefte birleşmesi ile ortaya çıkan bir süreç olduğunu reddettiği gibi bazı Marksist-Leninistleri, dünyadaki çeşitli ülkelerdeki devrimci süreçler arasındaki karşılıklı ilişkileri de kavramama, bu ilişkileri tek yanlı ele alma; çeşitli devrimci süreçler arasında mekanik bir öncelik-sonralık ilişkisi yaratma sonuçlarına da götürmüştür ve götürecektir.

Bilindiği gibi, baş çelişme tespiti, bir devrimci süreç içindeki çelişmeler arasında, diğer çelişmelerin çözümü ve gelişmesini tayin eden veya etkileyen çelişmeyi bulup çıkarmaktır. Komünistler baş çelişme tespitini, gerçeği bir takım şemalara uydurmak için değil; devrim yapmak için yaparlar. Baş çelişme tespiti akademik bir tespit değildir. Komünistler, bir baş çelişme tespit ettikleri zaman, tüm güçleri ile, öncelikle bu baş çelişme tespit edilen iç çelişmeyi çözmeye yönelirler. Çünkü bilirler ki, baş çelişmenin çözümü yolundaki gelişmeler, diğer çelişmeleri de çözüm yolunda etkileyecektir. Baş çelişmenin çözümü, diğer çelişmelerin gelişmesinde tayin edici bir rol oynamaktadır.

Bunu dünya çapında uyguladığımız zaman ne olur? Dünya çapında bir baş çelişme tayin etmemiz; dünyadaki en önemli (başlıca) 4 çelişmeden birinin baş çelişme olduğu tespitini yapmamış; dünya çapındaki tüm devrimci güçlerin görevinin öncelikle bu çelişmeyi çözmeye yönelmesi demektir. Somut olarak, bizim daha önce yaptığımız; bugün de kendine Marksist-Leninist diyen pek çok oportünist grubun yapmaya devam ettiği gibi “Ezilen halklarla (oportünistler “milletlerle” diyor) emperyalizm arasındaki çelişme dünya çapında baş çelişmedir” tespitini yaparsak; dünyadaki tüm devrimci güçlerin öncelikle bu çelişmeyi çözmeye yönelmesi gerekir. Bütün dünyada Komünist devrimcilerin esas görevi, emperyalizme bağımlı ülkelerdeki anti-emperyalist; anti-feodal devrimler için örgütlenmektir. Böyle bir baş çelişme tespiti yapmak; kapitalist-emperyalist ülkelerdeki devrimi, doğrudan doğruya ve tek yanıl olarak; yarı-sömürge, yarı-feodal ülkelerdeki devrime bağımlı kılmak demektir. Böyle bir baş çelişme tespitinin varacağı mantıki sonuç şudur: ‘Bugün dünya çapında baş çelişme, emperyalizme ezilen halklar arasındaki çelişmedir. Dünya devrimci sürecinin gelişmesi öncelikle bu çelişmenin çözümüne bağlıdır. Emperyalist-kapitalist ülkelerde devrim; yarı-sömürge, yarı-feodal ülkelerdeki devrimlere doğrudan bağlıdır. Buralarda devrim olmadan, emperyalist-kapitalist ülkelerde devrim imkansızdır. O halde, bütün gücümüzle yarı-sömürge, yarı-feodal ülkelerdeki devrim mücadelesini yükseltmeliyiz. Bütün ülkelerdeki devrimciler bu hedefe yönelmelidir.

Eğer, yapılan baş çelişme tespitinden bu mantıki sonuç çıkarılmayıp, ona uygun taktikler geliştirilmiyorsa; baş çelişme tespiti, yalnızca bugün dünyanın hangi bölgelerinde emperyalizme ağır darbeler vurulduğunu belirtmek için yapılıyor; baş çelişme tespitinin mantıki sonuçları kabul edilmiyorsa; o zaman böyle bir tespit yalnızca bir ‘akademik’ tespit olarak kalır. Kafa karıştırmaktan başta bir işe yaramaz.

Yok ama dünya çapında baş çelişme tespiti, mantıki sonuçları ile birlikte savunulup uygulanamayı konuyorsa; o zaman bu tespit, dünya devrimci sürecini tek tek ülkelerdeki devrim süreçlerinden soyutlayarak ele almakta, tek tek ülkelerdeki devrimci süreçler arasındaki karşılıklı etkilemeyi kavramamakta; devrimci süreçler arasındaki ilişkiyi tek yanlı olarak mutlaklaştırarak çeşitli ülkelerdeki değişik devrimci süreçler arasında mekanik bir öncelik-sonralık ilişkisi geliştirmekte; Dünya devrimini, dünya çapında devrimci ve karşı-devrimci güçlerin bir anda karşı karşıya gelmesi; emperyalizmin bir anda toptan çökeceği görüşünden kaynaklanmaktadır. Böyle bir tespit anti-Marksist bir tespittir ve dünya devrimine zarar vermektedir.

Dünya Komünist hareketinin tarihinde son dönemlere gelene dek “dünya çapında bir baş çelişme” tespiti yoktur. Lenin, Stalin ve Komintern döneminde; dünya çapında tespit edilen çelişmeler en önemli çelişmelerdir. (Başlıca çelişmeler) Bu çelişmelerden hiçbiri, diğerlerine göre abartılmakta, her biri somut olarak ele alınıp incelenmekte; aralarındaki karşılıklı bağ belirtilmektedir.

Leninizm’in İlkeleri’nde Stalin bu meseleye şöyle yaklaşmaktadır:

“Lenin, emperyalizme ‘can çekişen kapitalizm’ derdi. Neden? Çünkü emperyalizm, kapitalizmin çelişkilerini son sınırına, ötesinde devrimin başladığı noktaya vardırır da ondan. Bu çelişkiler arasında, en önemli sayılması gereken üç çelişki vardır:

Birinci çelişki; emek ile sermaye arasındaki çelişkidir. Emperyalizm, sanayi ülkelerinde, tekellerin, tröstlerin, konsorsiyumların, bankaların ve mali oligarşinin tam egemenliği demektir. Bu tam egemenliğe karşı savaşımda, işçi sınıfının—sendikalar, kooperatifler, parlamenter partiler ve parlamenter savaşım gibi—alışılagelen yöntemlerin tamamıyla yetersiz olduğu görülmüştür. Ya kendini sermayeye teslim et, eskisi gibi sürün, hatta daha da aşağıya düş; ya da yeni bir silaha sarıl, emperyalizm, proletaryanın sayısız kitleleri önüne, sorunu böyle koyar. Emperyalizm, işçi sınıfını devrime götürür.

İkinci çelişki; hammadde kaynaklarını, başkalarının topraklarını ele geçirmek için savaşım halinde olan çeşitli mali mali gruplar ve emperyalistler devletler arasında çelişkidir, bu kaynakların tekeline sahip çıkmak için grupların ve devletlerin, zorla aldıkları yerlere, kene gibi yapışan eski gruplara ve devletlere karşı kıyasıya yürüttükleri, paylaşılmış dünyanın yeniden paylaşılması uğruna savaşımdır. Çeşitli kapitalist gruplar arasındaki bu kıyasıya savamın dikkate değer yanı, emperyalist savaşları, başkalarının topraklarını fethetmek için yapılan savaşları, bu savaşımın kaçınılmaz bir ögesi olarak içermesidir. Bu da emperyalistlerin karşılıklı zayıflamasına, genel olarak kapitalizmin durumunun zayıflamasına, proletarya devrimi saatinin yaklaşmasına, bu devrimin zorunluluğuna neden olması bakımından dikkate değerdir.

Üçüncü çelişki; bir avuç egemen ‘uygar’ ulus ile, dünyanın yüzlerce milyonluk sömürülen ve bağımlı halkları arasındaki çelişkidir. Emperyalizm, geniş sömürgelerin ve bağımlı ülkelerin yüz milyonlarca insanının en utanmazca sömürülmesi, onlara en insanlık-dışı zulüm demektir. Bu sömürünün ve zulmün amacı, daha fazla kar sızdırmaktır. Ama emperyalizm, bu ülkeleri sömürürken, buralarda, demiryolları, fabrikalar ve yapımevleri, sanayi ve ticaret merkezleri kurmak zorundadır. Bu ‘siyaset’in kaçınılmaz sonuçları, bir proletarya sınıfının ortaya çıkması, yerli aydınların yetişmesi, ulusal bilincin uyanması, kurtuluş hareketinin güçlenmesidir. İstisnasız bütün sömürgelerde ve bütün bağımlı ülkelerde devrimci hareketin güçlenmesi, bu gelişmenin belirgin bir kanıtıdır. Sömürgeleri ve bağımlı, ülkeleri, emperyalizmin yedek gücü olmaktan çıkarıp, proletarya devriminin yedek gücü haline getirerek, kapitalizmin mevzilerini temelden yıkmak, proletarya için önemlidir.

Genellikle, eski ‘gelişen’ kapitalizmi, can çekişen kapitalizm haline getiren belli başlı çelişkiler bunlardır.

Bundan on yıl önce patlak veren emperyalist savaşın anlamı, bütün bu çelişkileri tek bir düğüme toplayarak terazinin kefesine koyması, böylelikle proletaryanın devrimci savaşlarını hızlandırması kolaylaştırmasıdır.

Başka bir deyişle, emperyalizm, devrimin kaçınılmazlık haline gelmesi sonucuna varmakla kalmadı, kapitalizmin kalelerine doğrudan doğruya saldırmak için elverişli koşulların yaratılması sonucuna da vardı.” (*)

Görüldüğü gibi, Stalin meseleye gayet somut yaklaşmakta; dünya çapındaki en önemli çelişmeleri, dünya çapında emperyalizmi zayıflatan çeşitli çelişmeleri belirtmek anlamında belirtmekte; bunlar arasında bir öncelik sonralık ilişkisi kurmamakta; karşılıklı ilişkileri vurgulamaktadır.

Stalin’in dünya çapında çelişmeler meselesine bu Marksist-Leninist yaklaşımı; bütün III. Enternasyonal ve Kominform döneminde de sürmektedir. Komintern ve Kominform belgelerinde dünya çapında baş çelişme tespiti yoktur. Çünkü Komintern ve Kominform, proleter dünya devrimi sürecinin, tek tek ülkelerdeki devrimci süreçlerin bir hedefe yönelmesinden oluşan bir süreç olduğu doğru Marksist-Leninist anlayışına sahiptir.

Daha sonra revizyonizmin Sovyetler Birliği’inde hakim olması ile dünya proleter devrimci süreci hakkındaki bu doğru anlayış yavaş yavaş değişikliğe uğramaya başladı. Kruşçef revizyonizminin temel belgesi olan XX. Parti kongresi raporunda; dünya çapında baş çelişme şudur şeklinde somut bir tespit yapılmamasına rağmen; Sovyetler Birliği’nin etrafında kümelenen devletlerden oluşan ‘sosyalist’ kampın ‘dünya devrimci sürecinin’ esas gücü olduğu; artık sosyalizme geçişin sosyalizmle-emperyalizmin dünya çapında sistem olarak barış içinde bir arada yaşaması, yarışması ile barış içinde mümkün olabileceği tezi savunuldu. Önemli olan, sosyalist kampla, emperyalist kamp arasında sürdürülecek olan, sosyalist kampla, emperyalist kamp arasında sürdürülecek olan barış içinde yarış/barış içinde geçiş mücadelesiydi (!). Halklar tavsiye edilen, bu barışı bozmamalarıydı. Kruşçef revizyonistlerinin tespiti, son tahlilde “sosyalist kampla/emperyalist kamp” arasındaki çelişmeyi—adını vermeden—dünya çapında baş çelişme ilan, etme sonucuna varmaktaydı.

Tam dünya komünist partilerinin ve işçi partilerinin katıldığı 1957 ve 1960 Genel toplantılarının resmi belgelerinde de Kruşçef modern revizyonistlerinin bu çelişme anlayışı yansımaktadır.

Bilindiği gibi, Marksist-Leninistler, Kruşçef modern revizyonizmine karşı 1960’ların ortalarına doğru açık bir ideolojik mücadele açtılar. Bu mücadelenin temel belgeleri ÇKP’nin SBK’ye yazdığı “Dünya Komünist Hareketinin Genel hattı hakkında teklif” adlı mektup ÇKP Merkez Komitesinin çeşitli konularda yazdığı 9 yorumdur. Aynı dönemde AEP’’nin yazdığı yazılarda da, ÇKP’ye paralel görüşler savunulmaktaydı. (AEP bugün de bu “Polemik yazılarının” ve 1957, 1960 deklarasyonlarının doğru olduğu görüşünü savunmakta, bu belgelere sahip çıkmaktadır.)

Bu polemik yazılarından 1957-1960 Deklarasyonlarına sahip çıkılmakta, SBKP, bu belgelerdeki çizgiyi çiğnemekle suçlanmaktadır. Çelişmeler konusunda bu deklarasyonlardaki formülasyon aynen kullanılmak; baş çelişme tespiti yapılmamakta, emperyalist kamp ile sosyalist kamp arasındaki çelişme dünyadaki “temel çelişme’ler içinde birinci sırada belirtilmekte ve “bu sıra değiştirilemez” denilmektedir. Bu bölgelerde de tıpkı SBKP XX. Parti Kongre raporunda ve deklarasyonlarda olduğu gibi isim verilmeksizin “emperyalist kamp ile sosyalist kamp arasındaki çelişme”nin dünya çapında baş çeliş olduğu anlayışı kabul edilip, savunulmaktadır.

Bu dönemde dünya Marksist-Leninist hareketi içinde genel eğilim, emperyalist güçler içinde Amerikan emperyalizmini esas hedef olarak almak-Amerikan emperyalizmini tecrit etmek eğilimidir. Amerikan emperyalizmi “bütün dünya halklarının mızrağın sivri ucunu yöneltmesi gereken, halkların en azgın düşmanıdır.”(*) deniliyordu. Hatta bu konuda “Amerikan emperyalizminin denetiminde olan emperyalist ülkelerde de işçi sınıfı öncelikle Amerikan emperyalizmine; ve ama bunun yanında kendi ülkesinin tekelci burjuvazisine karşı mücadele etmelidir.” denecek kadar, ileri gidilmekte; eğilim olarak Amerikan emperyalizmi, bir bütün olarak emperyalizmle eşitlenmektedir. Kruşçef revizyonizmi, Amerikan emperyalizmi ile uzlaştığı noktasından eleştirilmektedir.

Dünya Marksist-Leninist hareketi içinde, dünya çapında baş çelişme tespiti, bildiğimiz kadarı ile ilk defa Lin Biao tarafından “Yaşasın Halk Savaşı’nın Zaferi” adlı yazıda yapılmaktadır. Japon saldırısına karşı direniş savaşının zaferinin 30. yıl dönümü nedeniyle ilk kez 3 Eylül 1965 de ve daha sonra bir çok kez yayınlanan bu yazıda Lin Biao şu görüşleri savunmaktadır.

….. O, (Amerikan emperyalizmi-ÇN) insanlık tarihinin en azgın saldırganı ve bütün dünya halklarının en berbat düşmanıdır. Dünyada hiç bir ülke ve halk, eğer devrim, bağımsızlık ve barış istiyorsa; mücadelesinde mızrağın sivri ucunu Amerikan emperyalizmine yöneltmeden, yapamaz.

Japon emperyalistlerinin bir zamanki siyasete Çin’i kendilerine bağlamak idi; Çin’i köleleştirmek istiyordu. Ama onların bu siyaseti, Çin halkının en geniş cephede birleşmesi ve Japon emperyalizmine karşı direnişe geçmesine imkan hazırladı. Bugün de Amerikan emperyalistleri, dünya hegemonyası kurmak istiyorlar. Böylece dünya halklarının birleştirilebilecek bütün güçleri birleştirmesi ve Amerikan emperyalizmine karşı en geniş cephe ile yoğun bir saldırıya geçmesinin imkanını yaratıyorlar.

İçinde bulunduğumuz dönemde, dünya halkları ile Amerikan emperyalizmi ve uşakları arasında süren ölümcül mücadelede esas mücadele alanı, Asya, Afrika, Latin Amerika’nın geniş alanlarıdır….

Bir yanda Asya, Afrika ve Latin Amerika’nın devrimci halkları ile diğer yanda başta Amerikan emperyalistleri olmak üzere emperyalizm arasındaki çelişme bugünkü dünyada baş çelişmedir. (abç) Bu çelişmenin gelişmesi bütün dünya halklarının Amerikan emperyalizmi ve uşaklarına karşı mücadelesini ilerletmektedir.” (**)

“İşte bu sebepten Mao Zedung’un kırlık bölgelerde devrimci üs alanları kurma ve şehirleri kırlardan kuşatma şeklindeki teorisi, Asya, Afrika, Latin Amerika halklarının dikkatini çekmektedir.

Dünya çapında meseleye bakıldığında, eğer Kuzey Amerika ve Batı Avrupa ‘dünyanın şehirleri’ şeklinde adlandırılırsa, Asya, Afrika ve Latin Amerika da ‘dünyanın kırlık bölgeleri’ olarak adlandırılabilir.

….

Belli bir anlamda, bugünkü dünya devrimi şehirlerin kırlık bölgelerden kuşatılması şeklinde bir durumda bulunmaktadır. Bütün dünya devrimi davası son tahlilde dünya nüfusunun büyük çoğunluğunu oluşturan, Asya, Afrika, Latin Amerika halklarının devrimci mücadelesine bağlıdır.” (*)

Görüldüğü gibi, dünya çapında baş çelişme tespiti yapan Lin Biao, bu tespiti mantıki sonuçlarını da (kendi içinde) tutarlı olarak savunmakta; ‘dünyanın kırları’ ‘dünyanın şehirleri’ şeklinde bir ikilem kurmakta; emperyalist ülkelerdeki devrimi tek yanlı olarak, yarı-sömürgelerdeki devrimi tek yanlı olarak, yarı-sömürgelerdeki devrimlere tabii kılmaktadır. Lin Biao kimin önderliğinde olursa olsun, silahlı her mücadeleye ‘halk savaşı’ gözü ile bakmakta ve devrimin objektif ve subjektif unsurların bir bütününün ürünü olduğu meselesini kavramamaktadır.

Lin Biao daha sonra bilindiği gibi, içinde yaşadığımız çağın da değiştiği, artık “emperyalizmin toptan çöküşe gittiği, sosyalizmin bütün dünyada topyekün zafere ilerlediği bir çağ” da yaşadığımız; Mao Zedung düşüncesinin bu “yeni çağ’ın” Marksizm-Leninizm’i olduğu tezlerini geliştirdi. (**)

Aslında dünya çapında baş düşman tespiti yapmak ve yeni çağ “emperyalizmin toptan çöküş çağı” tezini savunmak, birbirinin mantıki sonucu olan tezleri savunmaktır.

Bu iki tez de dünya devriminin bir anda olacağı şeklindeki Troçkist görüşten kaynaklanmaktadır.

Bu tezlerin, bütün dünya komünist hareketi içinde büyük bir saygınlığa sahip ÇKP’nin resmi tezleri haline gelmesi, bu tezlerin dünya komünist hareketi içinde çok çabuk ve geniş bir şekilde yayılmasına yol açmış; bu tezler Marksist-Leninist bir eleştiri ve özeleştiri ile de red edilmediği için, Marksist-Leninist harekete çok ağır zarar vermiştir ve hala vermektedir. Bugün bütün oportünistler dünya çapında baş çelişme tespit etme; devrimci süreçler arasında bir öncelik-sonralık ilişkisi kurma konusunda birleşmekte, ama somut olarak baş çelişmeyi tespit etmede ayrılmaktadırlar.

“Üç dünya” teorisyenleri; bugün dünya çapında baş çelişmeyi “iki süper güç (!) (tabi özellikle de daha ‘saldırgan!’ ve daha azgın olan Rus sosyal emperyalizmi) ile iki süper gücün ezdiği ve tehdit ettiği uluslar, halklar, devletler, ülkeler vs.” arasında tespit ediyorlar.

“Üç dünya teorisi”ne ülkemizde güya karşı çıkan HB oportünistleri, ve HY’nin “üç dünya teorisi’ne güya karşı çıkan bölümü de dünya çapında baş çelişme konusunda “başta iki süper güç olmak  üzere emperyalizm ve (sosyal emperyalizm) ile ezilen uluslar ve halklar arasında” olarak tespit ediyorlar. (Bazen iki süper güçle, ezilen uluslar ve halklar arasında da diyorlar)

“Üç dünya”ya karşı çıkma konusunda diğerlerini tutarsız olmakla suçlayan HK ise, bu konuda onlarla aynı şeyleri söylüyor. Tek farkı, AEP’nden olumlu bir şekilde etkilenmesi sonucu, arada bir emek-sermaye çelişmesinin önemini belirtmesi.

Kurtuluş, Devrimci Yol vs. gibi küçük burjuvazinin sol siyasi akımları dünyada baş çelişme tespit etme konusunda açık bir tavır takınmıyorlar. Bunlar hem Kruşçef tipi modern revizyonizmden etkilenip, “Sosyalist kamp ile emperyalist kamp” çelişmesini; (sosyalist kamptan anladıkları kendilerinin revizyonist dediği sosyal emperyalist kamp!) hem de “emperyalizm/ezilen uluslar ve halklar” çelişmesini öne çıkarıyorlar.

Biz komünistler, bu bölümün başında da belirttiğimiz gibi, uzun süre Lin Biao’nun dünya çapında baş çelişme tespitini kullandık. Temel belgelerimizde, açık bir biçimde ‘dünyanın kırları’ ‘dünyanın şehirleri’ tezi savunulmamış olduğu halde, bu anlayış partimiz içinde önemli çapta yaygınlaştı.

Bugün, bizim bu hatamızın, Marksizm-Leninizm’i tam olarak kavramamamızdan; yanılmaz otoriteler arama hastalığından kaynaklandığını tespit ediyoruz.

Dünya çapında çelişmeler konusunda görüşümüz, dünya çapında başlıca çelişmelerin belirtilmesi; bunların arasındaki ilişkilerin doğru bir biçimde ele alınıp incelenmesidir. (4)

Yine dünya çapında, gelişmenin esas yönünü belirlemek için temel çelişme tespiti yapılmalıdır. Yukarıda anlattığımız sebeplerden dünya çapında baş çelişme tespiti yapılmamalı; baş çelişme tespiti, tek tek ülkelerde somut olarak ele alınmalıdır.

Dünyada durum, başlıca çelişmeler ve temel çelişme genel anlamda ortaya konduktan sonra, somut olarak incelenmelidir. Baş çelişme tespiti yapmamak, dünyadaki durumun somut olarak incelenmesini engellemez. Bugünkü somut durumda genel olarak dünyaya bakılırsa, emperyalizme esas darbelerin, emperyalist metropollerde değil, emperyalizme bağımlı ülkelerde vurulduğu görülür. Bugün emperyalizme karşı sıcak savaş, esas olarak, emperyalizmin yarı-sömürgesi durumunda olan ülkelerde verilmektedir.

Ama bu duruma bakıp, bundan “dünya çapında baş çelişme” “Asya, Afrika, Latin Amerika’nın devrimci halkları ile (ya da ezilen halklarla), (başta ‘iki süper güç’ olmak üzere), emperyalizmle sosyal emperyalizm arasındadır” şeklinde bir sonuç çıkarmak yanlıştır. Böyle bir sonuç, yukarıda anlatmaya çalıştığımız bir dizi sakınca yanında; bugün çeşitli ülkelerde süren silahlı mücadeleler arasındaki nitelik farkını görmemizi de engeller. Bugün “emperyalizme” karşı verilen silahlı mücadelelerin önemli bir bölümü, proletaryanın önderliğinde verilmemektedir; bir bölümü doğrudan şu veya bu emperyalist gücün denetiminde gelişmektedir. Bütün bunları aynı kefeye koymak, Marksist-Leninist açıdan kesinlikle yanlıştır.

Biz Marksist-Leninistler, Marksizm-Leninizm’in yaşana özünün, somut durumun somut tahlili olduğunu biliyoruz. Onun içinde mümkün olduğunca genellemelerden kaçınıp (zorunlu olan—durumu anlamayı kolaylaştıran genellemeler—bilimsel genellemeler dışında) her meseleye somut olarak yaklaşırız.

Bu konuda bize Marks, Engels, Lenin, Stalin’in tavrı örnek olmalıdır. Onlar, devrimin önce nerede olacağı sorusuna, meseleleri somut olarak inceleyerek cevap vermişler; emperyalizmin en zayıf halkası konusunda objektif, ve subjektif unsurları incelemişler; ve tek tek ülkeleri adlandırmışlardır. Lin Biao’nun yaptığı gibi “Asya, Afrika, Latin Amerika’nın geniş alanları” vs. gibi genellemelere girmişlerdir. Bizde böyle davranmalı, emperyalist zincirin en zayıf halkasını (veya halkalarını) belirlerken ülkelerdeki durumu tek tek ve somut olarak incelemeliyiz. (Bu konuda bk. Stalin, Leninizm’in İlkeleri Leninizm’in Tarihsel Kökleri, Yöntem, Teori vb. bakılabilir.)