İKTİSADİ KRİZDEN GENEL KRİZE İSYANLARDAN DEVRİMLERE!

Türkiye Şantiyesinde Rantsal Bölüşüm

Burada değinmemiz gereken bir başka nokta da ekonominin son yıllarda esas yükünü çeken inşaat sektöründeki gelişmelerdir. Dünyanın en büyük 225 inşaat firması içinde 2012 yılı itibarıyla 33 Türk firması bulunmaktadır. Bu alanda 2009’da yaşanan düşüş aşılmış ve son iki senede yüzde 18.2 ve yüzde 12.8 büyüme sağlanmıştı ama 2012’nin ilk 9 ayında büyüme oranının yüzde 1’e düşmesiyle sektör yeniden sıkıntıya girdi. Daha önemlisi bu sektöre daha çaplı bir misyon biçilmesi söz konusuydu ve bu gerileme kabul edilemez bir yerde duruyordu.

İşte bu nedenle çaplı bir “kentsel dönüşüm” projesi ile atağa kalkan egemen sınıflar yine bu sektöre yaslanarak bel veren ekonomiyi ayağa kaldırmaya çalışıyor. İnşaat, bakanlık düzeyinde yapılandırılan bir sistem dâhilinde yönetilmektedir. Kamu arsaları üzerinde söz sahibi olan Arsa Ofisi de TOKİ bünyesine katılarak sınırsız bir yağma tekeli yaratıldı. Yıllardır hesabı yapılan ve 2-B olarak bilinen orman vasfını yitirmiş alanlar da satışa çıktı. Satışı başlayan 260 bin futbol sahası büyüklüğündeki alan için ilk bir haftada 400 bin kişi başvurdu.

5 Ekim 2012’de 33 ildeki 150 kamu binasının yıkılması ile start alan ve bir ayda 3 bin 164 yıkıma ulaşan “Kentsel Dönüşüm” projesi kapsamında, boşaltılan ve yeni kullanılacak alanlara bunlar da eklendiğinde devasa bir parselleme operasyonunun ardından bütün ülke dev bir şantiyeye dönüşmüş olacak. Bunun nasıl yeni bir esaret düzeni oluşturacağı ve bu arenada kimlerin ezileceği, sömürüleceği ve kimlerin semireceği “sır” olmaktan çıkmış durumda. Sayıları 30’a yaklaşan Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları, başta TOKİ’nin kendi kuruluşu Emlak Konut olmak üzere sermayenin diğer güçlerine bu pazarı açıyor. İşin içinde bütün holding ve bankalar var. Zira “kentsel dönüşüm” saldırısı/operasyonu inşaat sektörünü de aşan boyutlarıyla iştah açıcı bir sofra kurmuş durumdadır:

“1960’lı yıllarda Türkiye planlı ekonomiye girdiğinde, konut harcamaları bir yatırım konusu olarak ele alınıyordu. (…) Günümüzde ise konuta bir yatırım olmaktan çok tüketimi çoğaltılarak ekonomiyi canlandırmakta yararlanılabilecek bir dayanıklı tüketim malı olarak yaklaşılıyor. Genellikle konutun 135 farklı sektörle ilişkisi olduğu söylenerek ekonominin krize düştüğü dönemlerde ekonomiyi canlandırmak için konut harcamalarının artırılması teşvik edilmektedir.” (İlhan Tekeli, 15.10.12), İKSV Tasarım Bienali)

Ekim’de start verildi ama kademeli bir program uygulanıyor. Pilot bölgeler hatta buralarda bile pilot sokaklar ve binalar saptanmış durumda. İnşaat ve Yatırım firmaları avları için pusuya yatmış, ağlarını bu bölgelere atmış durumdadır. Çekici, aldatıcı tekliflerle tuzaklar işletilmeye başlamış bulunuyor. Ancak daha işin başında, hazırladıkları yönetmelikle yol alma konusunda aksaklıklar çıktı.

Ama daha önemlisi, toplumsal reaksiyon ses vermeye emekçilerin tepkileri etkili olmaya başladı. Yerel inisiyatifler hareket geçmiş durumda. Egemenlerin bu durum karşısındaki konumlanışlarını ifade etmeleri için fazla beklemek gerekmedi: “Bu gecekondu bölgeleri de terörü besliyor.”, “İlk etapta rıza gösterilmeyen yerlerden başlamayacağız.” “Bu kanun çıktıktan sonra ikincil mevzuatları yani yönetmelikleri tam oturtamadık.” (Erdoğan Bayraktar, Çevre ve Şehircilik Bakanı, 29.11.12)