Komünist 72’den: Dünyada ve Türkiye’de Durum – I. BÖLÜM

1.7) Yeni Pazar Paylaşımında Afrika

1.7) Yeni Pazar Paylaşımında Afrika

Afrika kıtası, zengin minerallere, doğal kaynaklara ve henüz işlenmemiş verimli toprakların % 60’ına sahip durumdadır. Afrika’nın petrol, altın, kobalt ve uranyum bakımından zengin olması, 21. yy. başından itibaren emperyalist güç odaklarının bir kez daha Afrika’ya göz dikmelerine neden olmuş durumdadır. Yakın gelecekte Afrika’nın güneş enerjisi üretimi nedeniyle de emperyalist güçler arasında rekabete neden olacağı anlaşılmaktadır. Kıtanın bu türden zenginlikleri, emperyalistler açısından bölgeyi cazip kılmaktadır. Bu nedenle emperyalistler “yeniden” kıtaya yönelmiş durumdadırlar. Afrika’daki iç savaşlar ve emperyalistlerin sebep oldukları bölgesel savaşlar, emperyalizmin ”böl-parçala-yönet” politikasının sonucu olarak okunmalıdır.

Afrika kıtası giderek Çin sosyal emperyalizmin etkisine daha fazla girmişken, bu durum Fransa ve ABD emperyalizmi ile Çin arasındaki çelişkilerin de temel kaynağını oluşturmaktadır. Çin’in Afrika politikası, belirlenmiş ekonomik ve askeri bir strateji üzerinden yol almaktadır. Bu stratejinin temel hedefi Afrika’daki enerji kaynaklarının denetim altına alınması ve Çin tarafından kullanılmasıdır. Çin, en başta Ortadoğu’daki kargaşaya ve Körfez ülkelerindeki petrole bağımlı kalmak istememektedir. Bu stratejik yaklaşım 1990’dan itibaren Çin’in Afrika petrollerine yönelmesini doğurdu. Dünya petrolünün % 8’ine sahip Afrika kıtasının üç ülkesi, Cezayir, Nijerya ve Libya’dır.  Çin, hem devlet hem de özel sektör vasıtasıyla kıtaya büyük yatırımlar yapmış durumdadır. 1 milyon Çinli Afrika’da istihdam edilmiş durumdadır. Çin bu sayede Sudan, Angola, Cezayir, Gabon ve Çad’dan petrol ihtiyacının % 25’ini karşılamaktadır. Ayrıca Afrika’da ekonomik yatırımların yanında uluslararası diplomasi alanında da etkin olmak istemektedir. BM oylamalarında Afrika ülkelerinin Çin’i daha fazla desteklemeleri için uğraşan Çin, bu politikasının sonuçlarını almak için çalışmaktadır. Nitekim Çin’in itilaflı olduğu konuların başında Güney Çin Denizi gelmektedir. Bu sorun Çin ile Japonya, Filipinler, Malezya, Bruney ve Vietnam’ın taraf olduğu bir itilaftan oluşuyor. Çin bu itilafta BM’lerde Afrika ülkelerinin desteğini almak istemekte, bu amaçla da bölgeye yatırım yapmaktadır.

Çin’in Afrika kıtasındaki diğer rakipleri Japonya ve Güney Kore olmakla birlikte, 1997 yılında bu ülkeleri de geride bırakarak kıtada etkin bir emperyalist güç haline geldi. Çin’in Afrika kıtasına 1997 yılında 5.7 milyar dolar olan ticaret hacmi, 2002 yılında 12 milyar dolara, 2015 yılında ise 300 milyar dolara ulaşmış bulunmaktadır. Ayrıca son yıllarda Afrika ülkelerini de büyük oranda borçlandırmıştır. Afrika ülkeleri 2017’ye gelindiğinde Çin’e 110 milyar dolar borçlanmış durumdadırlar. Afrika ekonomilerinin 2020 yılında ortalama yüzde 5 büyümesi ve tüketim gücünün de 14 trilyon dolara ulaşması beklenmektedir. (Yıldızoğlu E., 03.01.2019) Bu verilere bakıldığında yukarıda da bahsettiğimiz Çin’in Afrika ülkelerini borçlandırma, altyapısını ele geçirme ve böylelikle mali-ekonomik sömürge haline getirmesi politikası daha net olarak görülmektedir.

Çin’in Afrika ülkelerindeki faaliyetlerine bir başka örnek de değerli madenlerin ele geçirilmesidir. Örneğin Tantal, Kobalt gibi nadir bulunan bu metaller, uçak ve roket parçalarında, yapay kemik üretiminde, bilgisayar, cep telefonu gibi çok çeşitli elektronik cihazda kullanılmaktadır. Kobaltın tonu 95 bin dolar civarındadır. “Dünya kobalt ve tantal rezervlerinin % 59’u Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde ve Çin şirketleri ön anlaşmalarla oradaki kobaltın da önemli bir kısmını kopartmış vaziyette.” (10.08.2018, Özlem Yüzok)

Çin, Afrika’da yaptığı yatırımların yanında deniz yoluyla yapılan ticareti garantili kılmak için askeri üsler de kurarak bu gücünü pekiştirmektedir. “Çin’den Avrupa’ya Aden Körfezi ve Süveyş Kanalı üzerinden giden ihracat miktarının günde 1 milyar dolar olduğu” şartlarda Çin’in Cibuti’deki askeri üssünün önemi daha da artmaktadır.

Fransa’nın Afrika’yla olan ilişkileri sömürgecilik dönemine kadar uzanmaktır. Fransa özellikle Sahra Çölü’nün güneyindeki ülkelere dayanmaktadır. Aralarında 17 eski sömürge ülkenin bulunduğu toplam 30 Afrika ülkesi “İşbirliği Bakanlığı” adıyla Fransız emperyalizminin denetimindeki ülkeler durumundadır. Fransa, Angola, Kongo ve Gabon’da petrol çıkartmaktadır. Fransa, ayrıca Orta Afrika Cumhuriyeti, ile Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde elmas çıkartmaktadır. Fransa’nın en büyük askeri üssü ise Çad’da bulunmaktadır.

ABD emperyalizminin de Afrika’ya ilgisi hiçbir zaman bitmemiştir. ABD, Çin ve Rusya’nın giderek artan etkisini kırmak için kıtaya askeri olarak daha fazla yerleşmek ve etkin bir güç olmak için, 2014 yılında “ABD-Afrika Liderler Zirvesi” gerçekleştirdi. Zirveye 50 civarında ülke katıldı. ABD, Somali, Etiyopya ve Cibuti’de kurduğu askeri üssüyle özellikle Doğu Afrika üzerinde etkin olmak istemektedir. ABD emperyalizminin Afrika ülkelerinden ithal ettiği ürünler arasında petrol, pamuk, elmas, kahve, tütün almakta, karşılığında ise silah, gıda ürünleri ve otomobil satmaktadır.

Avrupa Birliği emperyalistleri, başta Çin olmak üzere diğer emperyalist güç odakları karşısında Afrika kıtasında daha etkin olmak, ticari ilişkilerin geliştirmesi ve Afrika pazarından daha fazla pay almak için 2000 yılından bu yana özel stratejiler geliştirerek bir güç olmak için çalışmaktadırlar. Bu amaçla AB-Afrika Zirve Toplantılarının ilki 2000 yılında Kahire’de toplanmıştır. Bunu takiben 2002 yılında kurulan Afrika Birliği, AB’nin Pan-Afrika’ya ilişkin meseleleri uluslararası bir örgütle ele almasının, bu örgütün AB’nin kıtadaki emperyalist stratejilerini hayata geçirmesi olarak değerlendirilmelidir. Nitekim 2007 yılında Lizbon’da Avrupa Birliği’nden ve Afrika’dan 80 ülkenin katıldığı bu toplantıda “Afrika-AB Ortak Stratejisi” kabul edilmiştir. Bunu 2011-2013 yılında “AB-Afrika Ortak Stratejisinin İkinci Eylem Planı” izlemiştir. İkinci eylem planının en önemli kararı, AB tekellerinin Afrika’ya yapacakları yatırımlar konusunda önlerinin açılması ve daha fazla işbirliğine önem verilmesini kapsamasıdır.

AB’nin son Afrika zirvesi ise Aralık 2018 tarihinde Dönem Başkanlığı Avusturya öncülüğünde yapılmıştır. Zirvenin ana yönelimden biri de yine Çin’in Afrika üzerindeki etkisini kırmaya yönelik olmuştur. Zirvede resmi olmayan bir diğer gündemde göç olgusu olmuştur. Zirveyi Avusturya ve AB Dönem Başkanı Sebastian Kurz; “Bu zirve sadece geleneksel tek taraflı yatırımı değil, geleceğin endüstrileri ve ürünleri AB tekellerinin doğrudan yaptığı % 40 ekonomik yatırımlar bakımından da önemini göstermektedir” olarak özetlemiştir.

Afrika da diğer kıtalar gibi, emperyalist güç odaklarının pazar paylaşımında üşüştükleri bir coğrafya olarak gelecekte daha büyük çatışmaların da odak merkezlerinden biri olacaktır. Çin, ABD, Fransa, Rusya ve AB emperyalistlerinin milyar dolar yatırımlarıyla birlikte; yoksulluğun kitleselleştiği, hastalık, içme suyuna erişememe, işsizlik, kuraklık vb yaşamsal sorunların sürekli arttığı bir coğrafyadır. Kuşkusuz ki bütün bu sorunların yaşanmasının tek sorumlusu emperyalistlerdir. Hiçbir emperyalist güç, girdiği hiçbir ülkede insanların daha iyi yaşaması, refahların yükselmesi için çalışmaz. Tek amaçları sömürü ve talandır. Bugün Afrika’da yaşanan da budur.