Komünist 72’den: Dünyada ve Türkiye’de Durum – I. BÖLÜM

c) Türkiye ABD Çelişkisi

c) Türkiye ABD Çelişkisi

Türkiye, başta ABD olmak üzere emperyalizmin yarı-sömürgesidir. Türkiye-ABD ilişkisini belirleyen de bu bağımlılık ilişkisidir.  Türkiye ve ABD emperyalizmi arasındaki çelişkilerin esası Suriye iş savaşından sonra bölgedeki hakimiyet savaşında, ABD’nin SGD özelde de YPG ile girdiği ittifaktır. ABD, Suriye’nin yeniden yapılandırmasında hakim bir güç olmak istemekte, ne var ki mevcut konjonktürde Kürtler olmadan bunu gerçekleştiremeyeceğini bilmektedir. TC ise ABD’nin Kürtlerle olan bu taktik ilişkisini kendisi açısından bir tehdit olarak değerlendirmektedir. Kürtlerin Rojava Devrimi’yle Kuzey ve Doğu Suriye’de elde ettiği kazanımların doğrudan T. Kürdistanı’ndaki ulusal mücadeleye etki edeceğini/ettiğini bildiğinden, bu kazanımlara yönelik düşmanca ve saldırgan bir tutum içindedir. Bu saldırganlığını Cerablus-Bap ve Afrin gibi yerlerde askeri işgalle pratikleştirmiş olsa da diplomatik alanda bölge gerici devletleriyle pazarlık içindedir. Yine TC kendi gücünü, emperyalistler arası çelişkide pazarlayarak, Kürt ulusunun Kuzey ve Doğu Suriye’deki kazanımlarını boğmak istemektedir. Bu amaçla her türlü pazarlığa ve şantaja açık bir politika izlemektedir.

Önümüzdeki sürecin nasıl şekilleneceği şimdiden belli olmasa da TC devletine yön veren stratejik yaklaşım Kürt ulusunun ulusal kazanımlarını ne pahasına olursa olsun boğmak ya da kendine bağımlı hale getirmektir. Tam da bu nedenle, yarı sömürgesi olduğu ABD emperyalizmiyle çelişki yaşamakta, ABD’nin bölgede Kürtleri değil kendisini tercih etmesini ısrarla dayatmaktadır. Bunun için emperyalistler arasındaki çelişkilere oynamakta, Rusya’yla yakınlaşarak, ABD’ye şantaj yapmaktadır.

TC’nin son dönemde Suriye bağlamında Rus emperyalistleriyle geliştirdiği ilişki, bir dizi ekonomik anlaşmanın yanında, S-400 füze alımı gibi gelişmeler bununla ilgilidir ve TC’nin ABD emperyalizmine mesajı olarak algılanmalıdır. ABD, bu politikadan rahatsızdır ve kendi önlemlerini almaktadır. Nitekim 2 Mart 2019 tarihinde; ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Robert Palladino basın toplantısında; “Türkiye’yi, Rusya’dan S-400 satın alması durumunda F-35 programına katılımının yeniden değerlendirilmesine neden olacağı ve gelecekteki diğer potansiyel silah transferini riske sokacağı konusunda açıkça uyardık. Ayrıca, Amerika Düşmanlarına Yaptırımlarla Mücadele Yasası (CAATSA), kapsamında S-400 alımına dahil olan devlet veya özel tüm kurum ve kişilerin potansiyel yaptırımlara maruz kalabileceğini de ifade ettik” demektedir.

ABD ile TC arasında ortaya çıkan çelişki tamamen ABD’nin bölgede uyguladığı politikaların Türk hakim sınıflarının çıkarlarına uygun olmamasından kaynaklıdır. TC bu nedenle diğer emperyalist güç Rusya’ya yakınlaşmakta böylelikle ABD’yi kendi çıkarlarına çekmeye çalışmaktadır. Ancak burada “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma” gerçeği de bulunmaktadır. Ki TC’nin ABD emperyalizmine sadece siyasi olarak değil, askeri olarak da NATO üyeliği nedeniyle bağımlı olması, ABD emperyalizminin elini güçlendirmektedir.

ABD, Türkiye’nin S-400 konusunda geri adım atmaması durumda, F-35 savaş uçağı antlaşmasının iptal edileceğini dile getirmektedir. ABD, ayrıca Türkiye’yi ABD ile olan ticaretinde yeni gümrük vergilendirmesiyle ekonomik olarak zorlayacak kararları da gündemleştirmektedir. Nitekim Trump, 5 Mart 2019 tarihinde yazdığı bir mektupla; “Hindistan ve Türkiye’nin Geliştirilmiş Tercihler Sistemi Programı’ndan (GTS)” çıkartılmasını istemektedir. 1968 yılında Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı’nda “gelişmekte olan ülkelerin sanayi malları ihracatını artırabilmek amacıyla, gelişmiş ülkelerin bu ülkelerden yaptıkları ithalatta belirli bir taviz marjı tanımaları için kabul edilmiş bir sistem” olarak kabul edilmiş bu programın yürürlükten kaldırılması, ABD tarafından Türkiye’ye ekonomik bir yaptırım olarak gündemleştirilmektedir.

ABD’nin Türkiye’ye uyguladığı ekonomik yaptırımlar sadece GTS ile başlamadı. 2018 tarihinde Türkiye’den alınan demir-çelik ve alüminyum vergilerine getirdiği yüzde 100 artışla atılan bu adım şimdi yeni ekonomik yaptırımlarla devam ediyor. Tüm bunların tersine çevrilmesi, Türkiye’nin geri adım atarak ABD’nin istediği zemine gelmesine bağlıdır. Efendi ve uşakları arasında belli dönemlerde bu ve benzer çelişkilerin çıkması, eşyanın tabiatına ters değildir. Bugün de olan budur.